SERBEST BÖLGELERİN
GELİR VERGİSİ AÇISINDAN DURUMU
İÇİNDEKİLER:
GİRİŞ
1. SERBEST BÖLGELERİN YAPISI
1.1. Serbest Bölgelerin Tanımı ve Kapsamı
1.2. Türkiye’de Serbest Bölgeler
2. SERBEST BÖLGELERDE GELİR VERGİSİNİN UYGULANMASI
2.1. Serbest Bölgelerde Vergi Muafiyetinin Kaldırılma
Nedenleri
2.2. Serbest Bölgelerde Faaliyette Bulunmak Üzere 06.02.2004
Tarihinden Önce Ruhsat Almış Olanlara İlişkin Düzenleme
2.2.1. Gelir Vergisi Açısından Durum
2.2.2. Ücretlere İlişkin Düzenleme
2.2.3. İmalat Faaliyetlerine İlişkin Düzenlemeler
2.3. Serbest Bölgelerde 06.02.2004 Tarihinden İtibaren
Faaliyet Ruhsatı Almış Olanlar İçin Geçerli Olan Düzenlemeler
2.3.1. Yatırım İndirimi
2.3.2. Stopaj Uygulaması
2.3.3. Kâr Transferi
2.3.4. Defter ve Belge Düzeni
2.4. Serbest Bölgeler ve Vergi Kaçakçılığı
SONUÇ
GİRİŞ
Ülkeler,
karşı karşıya oldukları kalkınma sorunlarını aşabilmek için çeşitli yollara başvurmaktadır.
Küreselleşme sürecinin hız kazanmasıyla ülkelerin, kalkınmada
kullanabilecekleri araç ve yöntemler çeşitlenmiştir. Özellikle, yerli sermaye
ile kalkınmalarını gerçekleştiremeyen ülkelerde yabancı sermaye ihtiyacı
belirmiştir. Bu durum kendisini yoğun olarak az gelişmiş ülkelerde
hissettirmektedir.
Ülkelerin,
gerek yabancı sermayeyi çekebilmek ve gerekse yerli sermayeyi teşvik edebilmek
için başvurdukları yöntemlerden birisi de serbest bölge uygulamalarıdır.
Çeşitleri çok olmakla beraber, serbest bölgeler; ülkenin gümrük sınırları
dışında olan ve ekonomik büyümeye yönelik çeşitli amaçlarla kurulmuş ve burada
yapılan işlemlere çeşitli ayrıcalıklar tanınmış bölgelerdir.
1980’li
yıllarda hızlı bir şekilde dışa açılma sürecine giren ve ihracata dayalı
kalkınma stratejisini benimseyen ülkemizde de bu stratejiye paralel olarak
serbest bölge uygulamasına gidilmiştir.
Serbest
bölgeler uygulamada vergisel açıdan tartışma konusu olmaktadır. Çalışmamızda
serbest bölgelerin gelir vergisi açısından durumu değerlendirilecektir.
1. SERBEST BÖLGELERİN YAPISI
1.1. Serbest
Bölgelerin Tanımı ve Kapsamı
Serbest
bölgeler, ülkelerin gittikçe gelişen uluslararası ticaretten kendi dış
ticaretini geliştirerek daha çok pay alma arzuları sonucu, uluslararası ticareti
arttırıcı ve kolaylaştırıcı bir ekonomi politikası aracı olarak ortaya
çıkmışlardır. Serbest bölgeler ile ev sahibi ülkede uygulanan siyasi rejim ve
ekonomi politikaları arasında bir bağlantı olmadığı görülmektedir. ABD, Almanya
gibi liberal ve Çin ve Kore gibi kapalı ekonomilerde serbest bölgeler
kurulabilmektedir. 2001 yılı itibariyle 105 ülkede 850’den fazla serbest bölge
faaliyet göstermektedir. [1]
Serbest
bölgeler, “bir ülkenin egemenlik sınırları içerisinde bulunmakla birlikte, dış
ticaret, vergi ve gümrük mevzuatı uygulamaları bakımından gümrük hattı dışında
sayılan, ülkede geçerli olan dış ticaret ile diğer malî ve iktisadî alanlara
ilişkin devlet düzenlemelerinin tamamen ortadan kaldırıldığı veya kısmen
uygulandığı, burada yapılan sınai ve ticarî faaliyetler için ülkenin diğer
yörelerine göre daha geniş muafiyet ve teşviklerin tanındığı, ülkenin diğer
kısımlarından fiziki olarak ayrılan ve ticarî, endüstriyel ve hizmet
faaliyetlerinin yapıldığı yerler”[2]
olarak tanımlanabilir.
Az gelişmiş
ülkeler, kalkınma sorunun gerektirdiği döviz darboğazını aşmak üzere serbest
bölgeleri bir araç olarak görmektedirler. Bu ülkelerde serbest bölgelerin
kurulmasıyla ihracat gelirlerinin artacağı, teknolojik ilerlemenin
gerçekleşeceği ve dış ödemeler dengesinin sağlıklı bir yapıya kavuşacağı ileri
sürülmektedir. Dünyada genelde uygulanan ancak bizde olmayan tek husus, serbest
bölgelerin yurt içi ekonomiyi tehdit etmesini engelleyici önlemlere sahip
olmalarıdır.[3]
1.2. Türkiye’de
Serbest Bölgeler
Türkiye’de
serbest bölge kurulması ile ilgili çalışmalar Osmanlı İmparatorluğu’nun son
dönemlerine kadar uzanmasına rağmen, bu konuda somut ve kalıcı çalışmalar 1980
sonrasına rastlamaktadır.[4]
İlk olarak 1908 yılında Türkiye’nin gündemine getirilen ve o zamanki tabiriyle
“serbest mıntıka” olarak adlandırılan serbest bölge fikri değişik tarihlerde
zaman zaman ekonomik ve politik gündemi zorlamasına ve bu konuda ilki 1927,
diğeri 1953 yılında olmak üzere, iki kanun çıkarılmasına rağmen, Türkiye’nin o
tarihlerdeki ticarî alt yapısının yetersizliği nedeniyle bu konudaki
çalışmalardan somut neticeler alınamamıştır.[5]
Türkiye’de
serbest bölgeler 06.06.1985 tarihli 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanunu ile
uygulama alanı bulmuştur. Uygulamaya yönelik daha ayrıntılı hükümler ise bu
kanuna istinaden çıkarılan “Serbest Bölgeler Uygulama Yönetmeliği”nde[6]
yer almaktadır. Bugün itibariyle 21 serbest bölge faaliyet göstermektedir.
Türkiye’de uygulanan serbest bölge rejiminin en belirgin özelliği, bölgede
faaliyette bulunan kullanıcılara hiçbir koşula bağlı olmaksızın tanınan
sınırsız ve süresiz vergi muafiyeti olmuştur[7].
Türkiye’de serbest bölgeler hem üretim hem ticarete yönelik olup karma bir
özellik göstermektedir. Ülkemizde uygulanan serbest bölge rejiminin getirdiği
sınırsız ve süresiz teşvik ve avantajlarla başka bir örneği dünyada
bulunmamaktadır.[8]
Serbest
bölgelerin yer ve sınırlarını belirlemeye Bakanlar Kurulu yetkilidir. Serbest
bölgeler, Bakanlar Kurulu kararına dayanılarak kurulan bir şirket tarafından
“işletme sözleşmesi” çerçevesinde işletilebilir ya da Bakanlar Kurulu kararına
dayanılarak kurulan bir şirketle “kuruluş ve işletme sözleşmesi” imzalanarak
işletilebilir. Serbest bölgelerle ilgili birim Dış Ticaret Müsteşarlığı Serbest
Bölgeler Genel Müdürlüğü’dür. Serbest bölgelerde faaliyet gösterebilmek için bu
müdürlük tarafından verilen “faaliyet ruhsatı”na sahip olmak gerekir. Serbest
bölge rejimine tâbi olmak için bu ruhsatı almış olmak ve bu ruhsatta yer alan
faaliyetlerde bulunmak gerekir.
Serbest bölgelerdeki
banka şubelerinin, serbest bölgede faaliyet gösteren kullanıcıların kredi
taleplerini, yalnızca serbest bölge faaliyetleriyle ilgili olduğunun tespiti
halinde karşılamaları gerekmektedir. Aksi takdirde, Türkiye’ye aktarılmak üzere
temin edilen krediler yurt içinden sağlanan kredi olarak kabul edilir ve ilgili
yasal yükümlülüklere tâbi tutulur.[9]
Ülkemizde
serbest bölgelerde gerçekleştirilen ticaret hacmi bir artış eğilimi
göstermiştir. Türkiye’de faaliyet gösteren 21 serbest bölgede toplam istihdam
(31.10.2004 itibariyle) 39.221 kişidir. 2003 yılı toplam ticaret hacmi 16
milyar 600 milyon dolardır.[10]
Serbest bölgelerde faaliyette bulunan firmaların yaklaşık %15’i üretim ile
uğraşmaktadır. Geri kalan %85’lik kısım ise üretim dışı faaliyetlerle uğraşmaktadır.
Firmalardan %15’i yabancı olup, bu yabancı firmaların %15’i üretim faaliyetiyle
uğraşmaktadırlar. Bölgelerde önemli bir yabancı sabit sermaye yatırımı
bulunmamaktadır. Serbest bölgeler ihracattan çok ithalat eğilimindedirler.
Serbest bölgelere beklenen oranda yabancı sermaye girişi sağlanamamıştır.
Türkiye’de serbest bölgeler, yurt içine rahat ve kolay ithalat yapabilmek
amacıyla bir üs olarak kullanılmaktadırlar. Bölgelerde oluşturulan istihdam
ise, aslında Türkiye’deki istihdamın bölgelere kaydırılmasıdır.[11]
2. SERBEST BÖLGELERDE GELİR VERGİSİNİN UYGULANMASI
5084 sayılı
yasa ile 06.02.2004 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere 3218 sayılı Serbest
Bölgeler Kanunu’nun “muafiyet ve teşvikler” başlıklı 6. maddesi
değiştirilmiştir. “Serbest bölgeler gümrük hattı dışında sayılır. Bu bölgelerde
vergi, resim, harç, gümrük ve kambiyo mükellefiyetlerine dair mevzuat hükümleri
uygulanmaz. …” şeklinde olan madde “Serbest bölgeler gümrük bölgesi dışında
sayılır. Bu bölgelerde gümrük ve kambiyo mükellefiyetine dair mevzuat hükümler
uygulanmaz. Kullanıcıların tutmak zorunda oldukları defterler ile
düzenleyecekleri belgelere ilişkin olarak, 4.1.1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi
Usul Kanunu’nun hükümlerine bağımlı olmaksızın düzenleme yapmaya Maliye Bakanlığı
yetkilidir” olarak değiştirilmiştir.
Bu
değişiklik ile serbest bölgeler vergi kapsamına alınmıştır. Buna göre,
06.02.2004 tarihinden itibaren serbest bölgelerdeki faaliyetler, aksi
öngörülmedikçe, Gelir Vergisi Kanunu (ve diğer vergi kanunları) hükümlerine
göre vergilendirilecektir. Bu değişikliğe kadar uygulana gelen serbest bölge
rejimi, bölgede gerek şube gerekse şirket olarak faaliyet gösteren tüm
kullanıcılara (mükelleflere) faaliyet ruhsatı dışında hiçbir şart aranmaksızın
sınırsız ve süresiz vergi teşvikleri öngörülmekteydi. Öte yandan bu uygulamaya
hem AB’nin itirazları vardı hem de sınırsız vergisizlik (fonlarla yetinme),
Türkiye’de bölge dışında faaliyet gösteren mükellefler açısından haksız
rekabete yol açmaktaydı.[12]
Eski düzenlemede serbest bölgelerin vergilendirilmesi sadece kurum kazancının
ortaklara dağıtılması durumunda söz konusuydu.[13]
Getirilen
yeni düzenleme ile serbest bölgelerde “muafiyet” uygulamasından “istisna”
uygulamasına geçilmiş ve 06.02.2004 tarihinden sonra serbest bölgede faaliyet
göstermek üzere ruhsat alan mükellefler (imalat işi ile uğraşanlar hariç)
vergisel açıdan serbest bölge dışında faaliyet gösteren mükelleflerle aynı
konuma gelmiştir.[14]
Serbest bölgelerde Türk vergi kanunlarının geçerli olması sağlanmış, bu
bölgelerdeki kullanıcılara sağlanan sınırsız ve süresiz vergi muafiyeti
kaldırılmıştır.[15]
2.1. Serbest
Bölgelerde Vergi Muafiyetinin Kaldırılma Nedenleri
5084 sayılı
kanunun 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanunu’nda değişiklik yapan 8. maddesinin
gerekçesinde serbest bölgelerde vergi muafiyetinin kaldırılmasıyla ilgili
olarak şöyle denilmektedir:
·
Bölgede
faaliyet gösteren mükelleflerin elde ettikleri kazançları üzeriden vergiye tâbi
olmamaları ve aynı zamanda bu mükelleflerin bölgeden Türkiye’ye doğru herhangi
bir sınırlama olmaksızın faaliyette bulunabilmeleri, aynı zamanda serbest bölge
dışında çalışan mükellefler açısından haksız rekabete neden olması,
·
Serbest
bölgede dolaysız vergi yükümlülüğünün olmaması, transfer fiyatlandırması
yoluyla vergiye tâbi olacak kazançların bölgeye kaydırılmasına neden olması ve
bölgede yer alan mükelleflerin Türkiye’deki mükelleflerle ilişkileri konusunda
bilgi alınamaması gerekçeleri yer almıştır. Zira, eski düzenlemede serbest
bölgelerde VUK düzenine ilişkin belgeler uygulanmamakla birlikte bölgelerde
Türk Ticaret Kanunu, yönetmelik hükümleri Serbest Bölgeler Genel Müdürlüğünce
çıkarılan hesap planına göre tutulan defter ve belgeler ve bölge
müdürlüklerinin onayı ile bastırılan faturalar sayesinde yeterli kayıt düzeni
sağlanmaktaydı. Fakat, serbest bölgeler ile Türkiye arasında gerçekleşen
transfer fiyatları ile ilgili olarak Serbest Bölgeler Genel Müdürlüğünce
yeterli denetim[16]
yapılamamaktaydı.
Ayrıca,
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD), vergi cennetleri ile mücadele
kapsamında, Türkiye’deki serbest bölge rejimlerini potansiyel zarar verici
tercihli rejim listesine almıştır. Buna ilave olarak IMF ile yürütülen
müzakerelerde serbest bölgelerdeki muafiyetler eleştirilmiş, burada faaliyette
bulunanların kazançlarının gelir ve kurumlar vergisi kapsamına alınması
istenmiştir.[17]
5084 sayılı
yasa ile yapılan değişiklik, serbest bölgelerde 06.02.2004 tarihinden önce ve
sonra faaliyet gösterenler açısından farklılık arz etmektedir.
2.2. Serbest
Bölgelerde Faaliyette Bulunmak Üzere 06.02.2004 Tarihinden Önce Ruhsat Almış
Olanlara İlişkin Düzenleme
Eski ruhsat sahipleri için özellik gösteren durumları
başlıklar halinde inceleyelim.
2.2.1. Gelir Vergisi
Açısından Durum
5084 sayılı
kanun ile 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanunu’na eklenen geçici 3, madde ile,
(a) bendi, “Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla bu Kanuna göre
kurulan serbest bölgelerde faaliyette bulunmak üzere ruhsat almış
mükelleflerin; bu bölgelerde gerçekleştirdikleri faaliyetleri dolayısıyla elde
ettikleri kazançları, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih (06.02.2004)
itibarıyla faaliyet ruhsatlarında belirtilen süre ile sınırlı olmak üzere gelir
veya kurumlar vergisinden müstesnadır. Bu istisnanın 31.12.1960 tarihli ve 193
sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 94 üncü maddesinin birinci fıkrasının (6)
numaralı bendinin (b) alt bendi kapsamında yapılacak tevkifata etkisi yoktur”;
(c bendi) ise “Bu bölgelerde gerçekleştirdikleri faaliyetleri ile ilgili olarak
yaptıkları işlemler 31.12.2008 tarihine kadar her türlü vergi, resim ve harçtan
müstesnadır” şeklinde değiştirilmiştir.
Halen
faaliyet gösteren firmaların kazanılmış haklarını korumaya yönelik[18]
bu düzenlemeye göre, 06.02.2004 tarihinden evvel serbest bölgelerde faaliyette
bulunmak üzere ruhsat almış olan mükelleflerin, serbest bölgelerde
gerçekleştirdikleri faaliyetleri dolayısıyla elde ettikleri kazançları
06.02.2004 tarihi itibariyle faaliyet ruhsatlarında belirtilen süre ile sınırlı
kalmak kaydıyla gelir (ve kurumlar) vergisinden istisnadır.
Ancak,
serbest bölgelerde şubesi bulunan mükellefler ile işyeri, kanuni ya da iş
merkezi serbest bölgelerde olan mükelleflerin, bölgeler dışında yürüttükleri
faaliyetlerden elde ettikleri kazançlar istisna kapsamında değildir. Diğer
taraftan, istisna sadece faaliyet ruhsatında belirtilen süre ile sınırlı olmak
üzere serbest bölgelerde yürütülen esas faaliyetlerden elde edilen kazançları
kapsamakta olup serbest bölgelerde elde edilmiş olsa bile faiz, repo vb.
faaliyet dışı gelirler istisna kapsamı dışında olup vergilendirilmesi
gerekmektedir. Bununla birlikte, serbest bölgelerde yürütülen faaliyetlerden
doğan alacaklara ilişkin kur farkı ve vade farkı gelirleri istisna kapsamında
değerlendirilecektir.[19]
Bu
istisnanın kâr dağıtım stopajına etkisi olmadığından, bu kazançların stopaja
tâbi kişilere (örneğin Türkiye’de yerleşik gerçek kişiler) dağıtılması halinde
üzerinden kâr dağıtım stopajı (%10) yapılacaktır. Bu kâr payları genel esaslara
göre beyan sınırının aşılması halinde beyana tâbidir (Eskiden de tâbi idi).[20]
2003 ve sonraki yıllara ilişkin serbest bölge kazançlarının dağıtımı GVK 94/6-b
maddesi uyarınca stopaja tâbidir. Ancak 2002 ve daha önceki yıllara ilişkin
serbest bölge kazançlarının dağıtılması halinde stopaj yapılmayacaktır.[21]
Maddenin
(c) bendinde belirtilen istisnadan yararlanabilmek için işlemin serbest bölge
içerisinde veya dışında yapılmış olmasının önemi yoktur. İşlemin “serbest bölge
faaliyetlerine ilişkin” olması yeterlidir. Örneğin, bu mükelleflerin serbest
bölgedeki faaliyetleri ile ilgili olarak serbest bölge dışındaki noterlerle
yapacakları işlemler 31.12.2008 tarihine kadar her türlü vergi, resim ve
harçtan istisna olacaktır.[22]
Bölgede
kolektif şirket olarak faaliyette bulunulması halinde ortaklar şahsi ticarî
faaliyette bulundukları için, bunların elde edecekleri kolektif şirket kazanç
payları şahsi ticarî kazanç olarak değerlendirilecek, bu nedenle bu kazanç
paylarından stopaj yapılması söz konusu olmayacaktır. Bu kazanç payları, ruhsat
süresinin sonuna kadar gelir vergisinden istisna edilmeye devam edilecektir.[23]
06.02.2004
tarihine kadar serbest bölgede faaliyet ruhsatı almış olanlara ilişkin
getirilen vergisel düzenlemeleri özetleyecek olursak, bu mükelleflere iki
istisna getirilmiştir. Bunlardan ilki, mükellefin faaliyet ruhsatı süresince
serbest bölgede “faaliyetleri dolayısıyla” elde ettikleri kazançlara ilişkin
istisnadır. Ancak, belirtmek gerekir ki, kâr dağıtım durumunda GVK. m.94’e göre
tevkifat yapılacaktır. İkinci istisna ise, belirtilen tarihten önce ruhsat
almış mükelleflerin 31.12.2008 tarihine kadar, “bu bölgelerde
gerçekleştirdikleri faaliyetlerle ilgili olarak” yaptıkları işlemlere ilişkin
istisnadır.
2.2.2. Ücretlere
İlişkin Düzenleme
3218 sayılı
Serbest Bölgeler Kanunu’na 5084 sayılı kanun ile eklenen geçici 3. maddenin (b)
bendinde ücretlere ilişkin düzenleme yer almaktadır. Buna göre, “(06.02.2004
tarihinden önce ruhsat almış olanlar) Bu bölgelerde istihdam ettikleri
personele ödedikleri ücretler 31.12.2008 tarihine kadar gelir vergisinden
müstesnadır. Ancak, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla
ruhsatlarında belirtilen süre 31.12.2008 tarihinden daha önceki bir tarihte
sona eriyorsa, istisna uygulamasında ruhsatta yer alan sürenin bitiş tarihi
dikkate alınır.” Bu istisna 06.02.2004 tarihinden itibaren ruhsat almış
olanlara uygulanmaz.
2.2.3. İmalat
Faaliyetlerine İlişkin Düzenlemeler
3218 sayılı
Serbest Bölgeler Kanunu’na 5084 sayılı kanun ile eklenen geçici 3. maddenin son
fıkrasında imalat faaliyetlerine ilişkin düzenleme yer almaktadır. Buna göre,
“Serbest bölgelerde faaliyette bulunan gelir veya kurumlar vergisi
mükelleflerinin bu bölgelerde imal ettikleri ürünlerin satışından elde
ettikleri kazançları Avrupa Birliğine tam üyeliğin gerçekleştiği tarihi içeren
yılın vergileme döneminin sonuna kadar gelir veya kurumlar vergisinden
müstesnadır. Bu istisnanın Gelir Vergisi Kanunu’nun 94 üncü maddesinin birinci
fıkrasının (6) numaralı bendinin (b) alt bendi kapsamında yapılacak tevkifata
etkisi yoktur.”
06.02.2004
tarihinden önce ruhsat almış olan imalatçılar, ruhsatlarında yer alan faaliyet
sürelerinin sonuna kadar yukarıda belirtilen (ücrete ilişkin ve diğer
faaliyetlere ilişkin) istisnalardan yararlanacaklar, süreleri bittikten (normal
vergileme rejimine dönüldükten) sonra, AB tam üyeliğinin geçekleştiği tarihin
rastladığı dönemin sonuna kadar, sadece “serbest bölgedeki imalat
faaliyetlerinden doğan” kazançları için gelir ve kurumlar vergisi istisnasından
yararlanabileceklerdir. Ancak, önemle belirtmek gerekir ki, bu istisnadan
sadece 06.02.2004 tarihinden önce faaliyet ruhsatı almış olanlar değil, bu
tarihten sonra da ruhsat almış olanlar da yararlanacaktır. İstisna uygulaması
için serbest bölgede imal edilen ürünün yurt dışında ve Türkiye’ye satılmasının
önemi yoktur. Ancak;
·
Üretim
dışı faaliyetlerden,
·
Serbest
bölge dışında üretilen malların satışından,
·
Faaliyet
ruhsatında belirtilen alan dışında üretilen malların satışından,
·
Serbest
bölgede veya serbest bölge dışında fason olarak imal ettirilen ürünlerin
satışından, elde edilen kazançlar istisna kapsamında değerlendirilmeyecektir.[24]
Madde
gerekçesinde bu hükmün getiriliş nedeni “genel olarak ekonomik kalkınmaya katkıda
bulunmak ve serbest bölgelerin istihdam yaratan alanlar olmasını teşvik
edebilmek” olarak açıklanmıştır.
Bu
istisnadan yararlanan kurumlar, istisnaya konu kazançları dağıtmaları halinde
tevkifata tâbi tutacaklardır. Bu husus, özel bir düzenleme yapılmadıkça diğer
kanunlarda yer alan istisna hükümlerinin kâr dağıtımına bağlı gelir vergisi
tevkifatı üzerine etkisi olmamasına rağmen bu husus ihtilaflara neden olmaması
için maddede ayrıca belirtilmiştir[25].
Serbest
bölgelerden elde edilen kazançların vergi kanunları uygulamasında istisna
kazanç olarak dikkate alınması için doğal olarak elde edilen kazancın söz
konusu serbest bölgedeki faaliyet sonucu oluşması gerekir. Serbest bölge
dışındaki faaliyetten elde edilen kazancın serbest bölgeye aktarılması, kanunda
belirtilen şartların oluşması durumunda örtülü kazanç dağımı müessesesinin
işlemesine neden olacaktır.[26]
2.3. Serbest
Bölgelerde 06.02.2004 Tarihinden İtibaren Faaliyet Ruhsatı Almış Olanlar İçin
Geçerli Olan Düzenlemeler
Yukarıda da
belirttiğimiz gibi 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanunu değiştirilerek, bu
bölgeler vergi kapsamına alınmıştır. 06.02.2004 tarihinden önce faaliyet
ruhsatı almış olanlara yukarıda açıkladığımız istisnalar tanınmıştır. Bu
değişiklilikle beraber 06.02.2004 tarihinden itibaren serbest bölgelerde
faaliyet ruhsatı almış olanlar Gelir (ve Kurumlar) Vergisi Kanunu hükümlerine
göre vergilendirileceklerdir. Böylece, serbest bölgede faaliyet gösterenler ile
ülkenin diğer yerlerinde faaliyet gösteren mükelleflerin bir farkı kalmamıştır.
Serbest bölgelerde faaliyet gösteren mükelleflerin uluslararası ilişkileri
dikkate alınarak Maliye Bakanlığı özel düzenlemeler yapmaya yetkili
kılınmıştır.
Merkezi
veya şubesi serbest bölgelerde bulunan mükelleflerin, hem serbest bölgedeki
faaliyetleri hem de serbest bölge dışındaki faaliyetlerine ilişkin müşterek
genel giderler, merkezde ve şubede oluşan maliyetlerin toplam maliyetler
içindeki oranı dikkate alınarak dağıtılacaktır.
Serbest
bölgelerde 06.02.2004 tarihinden itibaren faaliyet ruhsatı almış olanlar
faaliyetlerinden elde ettikleri kazançlar dolayısıyla gelir ve kurumlar
vergisine göre vergi ödeyeceklerdir. Bu tarihten itibaren serbest bölgede
istihdam edilen işçilerin ücretinden gelir vergisi stopajı yaparak bunu
muhtasar beyanname ile ilgili vergi dairesine ödeyeceklerdir. Bu tarihten sonra
faaliyet belgesi almış olanların imalat faaliyetinden elde ettikleri kazançlar
ise, yukarıda da belirttiğimiz gibi, AB tam üyeliğinin gerçekleştiği tarihe
kadar istisna kapsamındadır.
5084 sayılı
yasa öncesinde bu bölgelerde serbest meslek faaliyeti yürüten mükelleflerin
vergiden muaf olabilmeleri için “faaliyet ruhsatı” ve “giriş izin belgesi”
alarak işyeri açmak suretiyle faaliyette bulunmaları[27]
gerekmekteydi. Bu husus Serbest Bölgeler Uygulama Yönetmeliği’nin 50.
maddesinde “bölgede nakliye acenteliği, yeminli malî müşavirlik, gibi çeşitli
hizmet faaliyetlerinde çalışmak isteyenler “faaliyet ruhsatı” ve/veya “giriş
izin belgesi” ile bu hizmetleri yerine getirirler” şeklinde düzenlenmiştir. Ancak,
5084 sayılı kanun ile yapılmış 06.02.2004 tarihinden itibaren geçerli olan
düzenlemeyle bu bölgeler vergi kapsamına alındığı için bu tür hizmetlerin
gördürülmesi halinde geçerli mevzuata göre tevkifat yapılacaktır.
2.3.1. Yatırım
İndirimi
06.02.2004 tarihinden
sonra faaliyet ruhsatı almış olanlar, gelir vergisi kapsamına girdiği için
yatırım indiriminden faydalanacaklardır. Eski ruhsat sahipleri geçici maddede
öngörülen istisna sebebiyle bu indirimden harcama yılında yararlanamayacaklar,
ancak istisna süresi sona erdikten sonra, hak kazandıkları indirim tutarını GVK
m.19’daki esaslara göre endeksleyip kullanabileceklerdir. İstisna süresince de
harcamalar endekslenebilecektir.[28]
Yani, mükellefler yararlanamadıkları yatırım indirimi tutarlarını her yıl Devlet
İstatistik Enstitüsü Toptan Eşya Fiyatları Genel Endeksinde meydana gelen artış
oranında artırarak (tâbi oldukları vergi istisnası son bulduktan sonra)
kazançlarının oluştuğu yıllarda gelir ve kurumlar vergisi matrahının tespitinde
indirim olarak dikkate alabileceklerdir.[29]
2.3.2. Stopaj
Uygulaması
Serbest
bölgelerde faaliyette bulunan gelir (veya kurumlar) vergisi mükelleflerinin,
06.02.2004 tarihinden sonra Gelir Vergisi Kanunu’nun 94. (ve Kurumlar Vergisi
Kanunu’nun 24.) maddesi kapsamına giren ödemeler üzerinden tevkif ettikleri
vergileri, bağlı bulundukları vergi dairesine mükellefiyet tesis ettirerek
sorumlu sıfatıyla beyan edip ödemeleri gerekmektedir.[30]
Ancak, yukarıda da belirttiğimiz gibi, 06.02.2004 tarihinden önce ruhsat almış
olanlara istisna getiren geçici 3. maddenin, Gelir Vergisi Kanunu’nun 94.
maddesinin birinci fıkrasının (6) numaralı bendinin (b) alt bendi kapsamında
yapılacak tevkifata (kâr dağıtımından dolayı yapılacak tevkifat) etkisi yoktur.
06.02.2004 tarihinden önce veya sonra ruhsat alınması, kâr dağıtımına ilişkin
stopaj yapılmasını (%10) engellememektedir. Bu durum sadece kâr dağıtımına
ilişkin yapılacak stopajlarda geçerlidir. GVK 94. madde kapsamındaki diğer
stopajlarda faaliyet ruhsatının 06.02.2004 tarihinden önce veya sonra alınmış
olmasına göre işlem yapılacaktır.
5084 sayılı
yasa ile getirilen düzenleme öncesinde serbest bölgelerde vergi mevzuatı
uygulanmadığından, bu bölgelerde yer alan banka şubelerinde açılan mevduat
hesaplarına yürütülen faizler ile ters repo işlemleri nedeniyle elde edilen
repo gelirleri üzerinden stopaj yapılmamaktaydı. Ancak, getirilen düzenleme ile
yeni ruhsat sahiplerine yapılacak bu tür ödemeler stopaja tâbi olacaktır.
Maliye Bakanlığı, 18.03.2004 tarih ve 11542 sayılı mukteza ile bankaların yaptıkları
bu tür ödemlerden stopaj yapmalarını öngörmüştür. 06.02.2004 tarihinden önce
vadesi dolan mevduat hesapları ve repo işlemleri dolaysıyla ödenen gelirler ise
stopaj kapsamı dışındadır.[31]
2.3.3. Kâr Transferi
3218 sayılı
Serbest Bölgeler Kanunu’nun 6. maddesinde yer alan “..Türkiye’deki tam ve dar
mükellef gerçek ve tüzel kişilerin serbest bölgedeki faaliyetleri dolaysıyla
elde ettikleri kazanç ve iratlar, Türkiye’nin diğer yerlerine getirildiğinin
kambiyo mevzuatına göre tevsiki (belgelenmesi) halinde de gelir ve kurumlar
vergisinden muaftır” hükmü 5084 sayılı yasa ile 06.02.2004 tarihi itibariyle
kaldırılmıştır. Bu tarih öncesinde, serbest bölge kârları, kambiyo mevzuatına
getirildiği belgelenmek kaydıyla, vergiden istisna tutulmuştur. Ancak, bu
tarihten itibaren serbest bölgede elde edilen kârlar Türkiye’ye getirildiğinde
vergilendirilecektir.
2.3.4. Defter ve Belge
Düzeni
5084 sayılı
kanun ile 06.02.2004 tarihinde yapılan değişiklik ile serbest bölgede faaliyette
bulunlar vergi kapsamına alınmış ve bunların mükellefiyeti gündeme gelmiştir.
Bu nedenle, bölgelerde faaliyet gösteren gerçek ve tüzel kişilerin genel
esaslar çerçevesinde kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibariyle mükellefiyet
tesis ettirmeleri[32]
gerekmektedir. Değişiklik öncesine kadar serbest bölgelerde defterler serbest
bölge müdürlükleri tarafından onaylanmış ve muhasebe döviz cinsinden
tutulmuştur.
Yeni
getirilen düzenleme öncesinde serbest bölgede faaliyet gösterenlerin
incelenmesi ve denetlenmesi de mümkün değildi. Ancak, bu bölgelerde faaliyette
bulunan işletmelerin yurt içindeki mükellefler gibi denetlemeleri mümkün
değilse de, serbest bölgelerin bağlı bulundukları valilikler ya da Serbest
Bölgeler Genel Müdürlüğü ile eşgüdüm sağlanmak suretiyle; bölgede faaliyet
gösteren firmaların bölgedeki faaliyetleriyle ilgili muhasebe kayıtlarına bölge
dışındaki kayıtlarını işleyip işlemedikleri, bölge dışındaki faaliyetler
nedeniyle elde edilen kazanç ve iratların bölgede elde edilmiş gibi gösterilmesi
veya bu amaçla sahte ve muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge kullanılarak
vergi kaçırıldığının tespit edilmesi gibi konularda vergi idaresi ile birlikte
denetim yapılabilmekteydi.[33]
Yeni
getirilen düzenlemeyle ise 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanunu’nun 6.
maddesinin 3. fıkrasında “Kullanıcıların tutmak zorunda oldukları defterler ile
düzenleyecekleri belgelere ilişkin olarak, 4.1.1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi
Usul Kanunu’nun hükümlerine bağımlı olmaksızın düzenleme yapmaya Maliye
Bakanlığı yetkilidir” denilerek Maliye Bakanlığı’na bu konuda yetki
verilmiştir. Bakanlık 85 numaralı KVK Genel Tebliği ile serbest bölgelerde
faaliyet gösteren mükelleflerin 31.12.2004 tarihine kadar Serbest Bölgeler
Uygulama Yönetmeliğinin 23. maddesi uyarınca bölge müdürlüklerine
onaylattırdıkları defter ve belgeleri kullanmalarını uygun görmüştür. Yapılan
düzenlemeye göre, 31.12.2004 tarihinden sonra başlayacak hesap dönemlerinde,
Vergi Usul Kanunu’nu hükümleri çerçevesinde defter tutulması, belge ve kayıt
düzenine uyulması gerekmektedir.[34]
Vergi Usul
Kanunu’nun 168. maddesine göre yeni işe başlayanların işe başlama tarihinden
itibaren 10 gün içerisinde işe başlama bildiriminde bulunması gerekmektedir. Bu
nedenle 5084 sayılı yasa ile yapılan değişiklik (06.02.2004) sonrasında serbest
bölgede faaliyet gösterenlerin bu bildirimde bulunması gerekir. Fakat, idarenin
bu yönde bir uyarısı ve açıklaması olmamıştır.[35]
2.4. Serbest Bölgeler
ve Vergi Kaçakçılığı
Son
yıllarda serbest bölgelerde artan ticaret hacmi ve bu ticaret hacminin
dağılımı, bazı kullanıcılar tarafından serbest bölgelerin hedeflenen
amaçlarının dışında, özellikle Türkiye’de elde edilen gelirleri muvazaa,
peçeleme, örtülü kazanç gibi yollarla vergi dışına çıkarmak için de
kullanıldığını gündeme getirmektedir. Yeterli önlemlerin alınmaması durumunda
bu olay vergi kayıp ve kaçağı yanında, ithalat fiyatlarının serbest bölgeler
kanalıyla şişirilmesine de yol açabilecektir.[36]
Bu gibi sakıncaları nedeniyle serbest bölgelerin vergilendirilmesi gündeme
gelmiştir.
Serbest
bölgelerimiz haksız rekabet ve transfer fiyatlaması ile yurt içi üretimi ve
Türk Vergi Sistemini tehdit eder hale gelmiştir. Serbest bölgeler denetim
eksikliği ile yurt içinde ödenecek verginin ayarlanmasını sağlayan, hatta vergi
kaçağına bir alt yap hazırlayan bir sitem haline gelmiştir. Yurt dışı
uygulamaların aksine, geniş ve sınırsız vergi teşvikleri de dikkate
alındığında, Türkiye’deki serbest bölgeler, vergi cennetleri haline gelmiş,
ekonomiye katkısı sınırlı kalmış ve mikro bazda vergisel yükümlülüklerden
kaçışın bir yolu olarak görülmüştür. Serbest bölgelerde vergi kayıp ve kaçağına
yol açan bazı işlemleri şöyle sıralayabiliriz:[37]
·
Türkiye’de
kullanılan kredilerin serbest bölgede kullanılmış gibi gösterilmesi,
·
Örtülü
kazanç, ortaklık ya da benzer şekillerde Türkiye’de merkez ya da diğer
firmalarda vergi matrahını aşındırmaya yönelik işlem yapılması,
·
Bölgede
yapılan giderlerin yurt içindeki kazancın tespitinde dikkate alınması,
·
Türkiye
ve bölgeler arasında malların giriş- çıkışı yapılarak mal bedellerinde oynamak
suretiyle vergi ziyaına sebebiyet verilmesi,
·
Normalde
yurt içinde yapılan ihracatın serbest bölgede yapılmış gibi gösterilerek
kazancın bölgede bırakılması.
Buna ilave
olarak, firmalar yurt içinde çalışan personellerini serbest bölge çalışıyormuş
gibi göstererek ücrete tanınan vergisel avantajlardan faydalanabilmektedirler.[38]
SONUÇ
Ülkemizde
kalkınmaya katkıda bulunulması amacıyla serbest bölge uygulamasına uzun
zamandan beri devam edilmektedir. 2004 yılı Şubat ayına kadar bu bölgeler her
türlü vergiden istisna edilmişlerdir. 2004 yılı Şubat ayında yapılan düzenleme
ile bu bölgeler de vergi kapsamına alınmıştır.
Yukarıda
belirttiğimiz gibi, serbest bölgeler kendilerinden beklenen sonucu vermemiş, aksine
hem iktisadî anlamda ve hem de vergi kaybı anlamında zararlı sonuçlar meydana
getirmişlerdir. Bu bölgelerin vergi kapsamına alınması ile bu zararlı etkileri
önemli ölçüde azaltılacaktır. Bu nedenle, bu bölgelerin vergi kapsamına
alınması ekonomik ve malî açıdan son derece yerinde olmuştur.
* Ersin Kaplan,
Dokuz Eylül, Maliye, Yüksek Lisans Programı.
[1] Ayşe Gündüz; “Serbest Bölgelerde Faaliyet Gösteren
Firmaların Vergilendirme Karşısındaki Durumları: Türkiye Örneği”, (Basılmamış Yüksek Lisans Tezi), Dokuz
Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İzmir, 2001, s.3.
[2] y.a.g.e., s.4.
[3] Muzaffer Kökver; “Serbest Bölgelerde Gerek Mevcut
Yatırımcıyı, Gerekse Yeni Yatırımcıları Tedirgin Etmeyecek Nitelikte Bir
Yapısal Düzenlemeye Acile İhtiyaç Vardır”, Vergi
Dünyası Dergisi, Sayı 262, Haziran 2003; s.116.
[4] Erol Bektaş; “Serbest Bölgelerde Özel Tüketim
Vergisi Uygulaması”, Vergi Dünyası
Dergisi, Sayı 252, Ağustos 2002, s.28.
[5] Çiğdem Çekçeoğlu; “Serbest Bölgeler ve Serbest
Bölgelerdeki Faaliyetlerin Vergi Mevzuatı Karşısındaki Durumu- 1”, Yaklaşım Dergisi, Sayı 116, Ağustos
2002, s.201.
[6] 10 Mart 1993 tarih ve 21520 sayılı Resmi Gazete’de
yayınlanmıştır.
[7] Beytullah Yurttutan; “Serbest Bölgelerin
Vergilendirilmesine Yönelik 5084 Sayılı Kanunla Yapılan Düzenlemeler”, Vergi Sorunları Dergisi, Sayı: 186,
Mart 2004, s.134.
[8] Kökver, a.g.m., s.115.
[9] Eray Asil; “Ayrıcalıklı Bölgeler: Serbest Bölgeler”,
Vergi Sorunları Dergisi, Sayı 190,
Temmuz 2004, s.27.
[10] [www.dtm.gov.tr]
[11] Kökver, a.g.m., s.119.
[12] Sağlam, Erdoğan; “Serbest Bölgelerde Yeni Düzen”, Vergi Dünyası Dergisi; Sayı 272, Nisan
2004; s.49.
[13] Himmet Karadağ; “Serbest Bölgeler ve Bazı Vergisel
Sorunlar”, Vergi Dünyası Dergisi,
Sayı 247, Mart 2002, s.106.
[14] Levent Gençyürek; “Serbest Bölgeler
Gerçeği ve Vergilendirme”, http://www.alomaliye.com/levent_gencyurek_serbest_bolgeler.htm,
Erişim: 01.11.2004.]
[15] Yurttutan, a.g.m, s.135.
[16] Karadağ, a.g.m., s.111.
[17] Yurttutan, a.g.m., s.135.
[18] Levent Gençyürek; “Serbest Bölgelerde Vergileme
Esasları”, http://www.alomaliye.com/levent_gencyurek_serbest_bolge_vergileme.htm,
Erişim: 01.11.2004.
[19] y.a.g.m.
[20] Sağlam, a.g.m., s.51.
[21] y.a.g.m., s.52.
[22] Yurttutan, a.g.m., s.138.
[23] Sağlam, a.g.m., s.51.
[24] Gençyürek, “Serbest Bölgelerde…”.
[25] Yurttutan, a.g.m., s.139.
[26] Karadağ, a.g.m., s.107.
[27] Gündüz, a.g.m., s.169.
[28] Sağlam, a.g.m., s.54.
[29] Gençyürek, “Serbest Bölgelerde…”.
[30] Gençyürek, “Serbest Bölgeler Gerçeği…”.
[31] Sağlam, a.g.m., s.53.
[32] Gençyürek, “Serbest Bölgelerde…”.
[33] Çiğdem Çekçeoğlu; “Serbest Bölgeler ve Serbest
Bölgelerdeki Faaliyetlerin Vergi Mevzuatı Karşısındaki Durumu- 2”, Yaklaşım Dergisi, Sayı 117, Eylül 2002,
s.186.
[34] Gençyürek, “Serbest Bölgelerde…”.
[35] Sağlam, a.g.m., s.54.
[36] Karadağ, a.g.m., s.106.
[37] Kökver, a.g.m., s.122.
[38] Gündüz, a.g.e., s. 208.
KAYNAKLAR
ASİL, Eray, “Ayrıcalıklı Bölgeler: Serbest Bölgeler”, Vergi Sorunları Dergisi, Sayı 190,
Temmuz 2004.
BEKTAŞ, Erol; “Serbest Bölgelerde Özel Tüketim Vergisi
Uygulaması”, Vergi Dünyası Dergisi,
Sayı 252, Ağustos 2002.
ÇEKÇEOĞLU, Çiğdem, “Serbest Bölgeler ve Serbest Bölgelerdeki
Faaliyetlerin Vergi Mevzuatı Karşısındaki Durumu- 1”, Yaklaşım Dergisi, Sayı 116, Ağustos 2002.
ÇEKÇEOĞLU, Çiğdem, “Serbest Bölgeler ve Serbest Bölgelerdeki
Faaliyetlerin Vergi Mevzuatı Karşısındaki Durumu- 2”, Yaklaşım Dergisi, Sayı 117, Eylül 2002.
GENÇYÜREK, Levent; “Serbest Bölgeler Gerçeği ve
Vergilendirme”, http://www.alomaliye.com/levent_gencyurek_serbest_bolgeler.htm,
Erişim: 01.11.2004.
GENÇYÜREK, Levent; “Serbest Bölgelerde Vergileme Esasları”, http://www.alomaliye.com/levent_gencyurek_serbest_bolge_vergileme.htm,
Erişim: 01.11.2004.
GÜNDÜZ, Ayşe; Serbest Bölgelerde Faaliyet Gösteren
Firmaların Vergilendirme Karşısındaki Durumları: Türkiye Örneği, (Yüksek Lisans Tezi), Dokuz Eylül
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İzmir, 2001.
KARADAĞ, Himmet; “Serbest Bölgeler ve Bazı Vergisel
Sorunlar”, Vergi Dünyası Dergisi,
Sayı 247, Mart 2002.
KÖKVER, Muzaffer, “Serbest Bölgelerde Gerek Mevcut
Yatırımcıyı, Gerekse Yeni Yatırımcıları Tedirgin Etmeyecek Nitelikte Bir
Yapısal Düzenlemeye Acile İhtiyaç Vardır”, Vergi
Dünyası Dergisi, Sayı 262, Haziran 2003.
SAĞLAM, Erdoğan; “Serbest Bölgelerde Yeni Düzen”, Vergi Dünyası Dergisi; Sayı 272, Nisan
2004.
YURTTUTAN, Beytullah; “Serbest Bölgelerin
Vergilendirilmesine Yönelik 5084 Sayılı Kanunla Yapılan Düzenlemeler”, Vergi Sorunları Dergisi, Sayı: 186,
Mart 2004.