AKADEM<İ>KTİSAT

 

 

1995-2000 DÖNEMİNDE DÜNYA EKONOMİSİNDEKİ GELİŞMELER

 

 

 

İÇİNDEKİLER:

 

A) EKONOMİK BÜYÜME

 

B) DÜNYA TİCARETİ

 

C) SERMAYE HAREKETLERİ

 

 

 

            2 Temmuz 1997’de Güney Doğu Asya ülkelerinde başlayıp tüm dünyayı etkisi altına alan ve bu yönü itibariyle “global kriz” olarak adlandırılan finansal kriz, ekonomik dengeleri önemli ölçüde etkilemiştir. Krizin çıkışına ilişkin belirtilen sebep, sermaye piyasalarında meydana gelen hareketlenmeler ve bundan olumsuz etkilenen ülkelerin finansal piyasalarındaki sağlıksız yapıdır. Dolayısıyla krizin, tekrar etmemesi için ülkelerin sağlıklı bir finansal yapıya sahip olmaları ve gerekli ilave tedbirleri almaları mecburiyeti ortaya çıkmıştır.

 

            Dünya ekonomisindeki hareketlilik farklı boyutlarda devam etmektedir. Ortaya çıkan göstergeler, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler açısından farklı sonuçlar ortaya çıkarmaktadır. BM’nin yaptığı bir araştırmaya göre, fakirlik sınırının altındaki ülke sayısı dört yıl önce 36 iken, bugün 48’e çıkmıştır. Küreselleşme süreci ile ortaya çıkan gelişmeler uluslararası platformlarda yoğun şekilde tartışılmaktadır.

 

            Bu çerçevede dünya ekonomisindeki büyüme, ticaret ve sermaye hareketlerini kısaca değerlendireceğiz.

 

TABLO 1: ÜLKE GRUPLARININ DÜNYA GSYİH, İHRACAT VE NÜFUS PAYLARI (%)

 

ADET

GSYİH

İHRACAT

NÜFUS

Gelişmiş Ülkeler

28

57,4

77,6

15,5

Ana Gelişmiş Ülkeler

7

45,8

48,9

11,6

Diğer Gelişmiş Ülkeler

21

11,6

28,7

4,0

 

 

 

 

 

Gelişmekte Olan Ülkeler

128

36,8

18,0

77,7

Afrika

51

3,2

1,8

12,0

Asya

27

21,2

8,3

52,1

Orta Doğu ve Avrupa

17

4,0

3,4

5,0

Batı Yarımküre

33

8,4

4,5

8,5

 

 

 

 

 

Geçiş sürecindeki Ülkeler

28

5,8

4,4

6,8

Kaynak: IMF, Economic Outlook, Sept. 2000.

 

            Sayı itibariyle 28 adet ve dünya nüfusunda %15,5 oranında paya sahip olmalarına rağmen gelişmiş ülkeler, dünya toplam hasılasının %57,4’ünü ve ihracatının da %77,6’sını gerçekleştirmektedirler. Gelişmiş ülkeler arasında en büyük pay ise G-7 ülkelerine aittir.

 

            Gelişmekte olan ülkelerin sayısı 128 olup nüfustaki payları %77,7’dir. Üretimdeki payları ise %36,8 ve ihracat payları da sadece %18’dir. Bunlar arasında en büyük paya sahip olan alt grup ise Çin, Hindistan ve diğerlerinden oluşan Asya ülkeleridir.

 

            Geçiş sürecindeki ülkelerin sayısı da gelişmiş ülke sayısı kadardır. Nüfusları ise %6,8 oranında olup, GSYİH açısından payları %5,8 , ihracat payları da %4,4’tür. Bu grubun en fazla paya sahip olanı ise Orta ve Doğu Avrupa ülkeleridir.

 

 

A) EKONOMİK BÜYÜME

            1995 yılında %3,6 oranında büyümenin yaşandığı dünyada, 1996 ve 1997 yıllarında bu oran %4,1 olarak gerçekleşmiştir. 1996 ve 1997 yıllarındaki büyüme oranları aynıdır, yani, 1997 yılında bir artış söz konusu değildir, sadece mevcut oran korunabilmiştir. Ancak, buna rağmen önceki dönemler dikkate alındığında, mesela 1982-1991 döneminde gerçekleşen ortalama %3,3 oranı ile kıyaslandığında, 1993 yılı itibariyle başlayan artış eğilimi 1997 yılına kadar devam etmiştir.

 

            Ekonomik büyüme açısından yaşanan artış eğilimi, 2 temmuz 1997 yılında başlayan finansal krizden etkilenerek, yerini düşme eğilimine terk etmiştir. Nitekim 1997 yılında sağlanan %4,1’lik büyüme oranının önceki yıla göre bir artışı ifade etmemesi fakat sadece mevcut durumun korunması anlamına gelmesi ve bu oranın 1998’de de %2,5’e düşmüş olması söz konusu eğilimi teyit eder niteliktedir.

 

            Global krizle başlayan düşüş, 1999 yılından itibaren tersi yönde gerçekleşmiştir. Söz konusu yılda büyüme oranı %3,3 olarak gerçekleşmiştir. Her ne kadar kriz öncesi oranlara ulaşılamasa da bu artışın devam ettiği görülmektedir. Nitekim 2000 yılı büyümesinin %4,2 oranında gerçekleşeceği öngörülmektedir. Bu, büyümenin yüksek seviyede gerçekleşeceği anlamına gelmektedir. Ancak bu oranın, dünya ekonomisinde, yaşanan krizden sonra toparlanma sürecine girilmesine rağmen, 2001 yılında artan oranda gerçekleşmeyeceği tahmin edilmektedir. Bu çerçevede, 2001 yılı için tahmin edilen büyüme oranı %3,9’dur. Söz konusu düşmenin sebeplerinden birinin 2000 yılı boyunca petrol fiyatlarında meydana gelen anormal artışlar olduğu ifade edilebilir.

 

            Dünya ekonomisinde, sağlanan büyüme oranlarındaki paylar, ülke gruplarına göre şu şekilde gerçekleşmiştir.

 

TABLO 2 : GELİŞMİŞ ÜLKELERDE EKONOMİK BÜYÜME ORANLARI (%)

 

1995

1996

1997

1998

1999

2000*

2001*

Dünya

3,6

4,1

4,1

2,5

3,3

4,2

3,9

 

 

 

 

 

 

 

 

Gelişmiş Ülkeler

2,7

3,2

3,3

2,4

3,1

3,6

3

ABD

2,7

3,6

4,2

4,3

4,2

4,4

3

AB

2,4

1,7

2,6

2,7

2,3

3,2

3

Japonya

1,5

5

1,6

-2,5

0,3

0,9

1,8

 

 

 

 

 

 

 

 

Diğer Gelişmiş Ülkeler

5,0

4,2

4,5

0,9

5,4

4,9

4,3

* Tahmin

Kaynak: IMF, Economic Outlook, Sept.2000.

 

            Nüfus ve üretilen değerler açısından kıyaslama yapıldığında, gelişmiş ülkelerce sağlanan büyüme oranları, dünyadaki genel ekonomik büyüme oranında esas payı oluşturmaktadır. Söz konusu ülkelerde sağlanan büyüme oranları daha evvel bahsedilen genel eğilime paralellik arz etmektedir. Oran, 1995 yılında %2,7 ; 1997’de %3,3 iken 1998’de %2,4’e düşmüştür. 1999’da ise %3,1’e çıkmıştır. 2000 yılında da %3,6’ya çıkacağı tahmin edilmektedir. Gelişmiş ülkeler arasında en yüksek pay ise ABD’ye aittir. Bunu sırasıyla AB ve Japonya takip etmektedir.

 

            ABD ve AB ülkelerinde meydana gelen bu büyük paylar, söz konusu ülke ekonomilerindeki yüksek talep dolayısıyla yaşanan canlılıkla yakından ilişkilidir. Japonya’daki büyüme oranının nispî olarak düşük olması ise, bu ülkede yaşanan ekonomik durgunlukla ilgilidir. Global krizin 1999 yılında yoğun bir şekilde hissedilen etkileri, 2000 yılında da devam etmiştir. Nitekim piyasalarda ciddi daralmalar yaşanmış ve bu çerçevede şirket iflasları olmuştur. Ağustos 2000 itibariyle 1600 civarında şirketin yaklaşık 40 milyar dolar borçla iflasa sürüklendiği belirtilmektedir.

 

TABLO 3: GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELERDE EKONOMİK BÜYÜME ORANLARI (%)

 

1995

1996

1997

1998

1999

2000*

2001*

Gelişmekte Olan Ülkeler

6,1

6,5

5,8

3,2

3,8

5,4

5,3

Afrika

3,2

5,6

2,9

3,1

2,3

4,4

4,5

Asya

9,0

8,3

6,7

3,8

6,0

6,2

5,9

Orta Doğu ve Avrupa

3,8

4,6

4,7

2,7

0,7

4,6

4,0

Batı Yarımküre

1,7

3,6

5,4

2,1

0,1

4,0

4,7

* Tahmin

Kaynak: IMF, Economic Outlook, Sept.2000.

 

            Gelişmekte olan ülkelerle ilgili olarak, bölgeler itibariyle hesaplanan büyüme oranlarında da benzer trend söz konusudur. Genel büyüme oranlarına göre, 1995’teki %6,1’lik büyüme oranı 1997’de %5,8’e, 1998’de ise %3,2’ye düşmüştür. 1999’daki meydana gelen artış ise %3,8 oranındadır. 2000 için öngörülen oran da bir artışı ifade etmekte olup %5,4 seviyesindedir. Bölgeler arasında kıyaslama yapıldığında, genel eğilim itibariyle en büyük payın Asya ülkelerine ait olduğu görülmektedir. Onu sırasıyla Ortadoğu-Avrupa ülkeleri ve Afrika ülkeleri takip etmektedir.

 

            Global kriz sonrası sağlanan bu artış oranlarının, esas itibariyle Çin, Hindistan gibi ülkelerde yaşanan kısmî ekonomik canlanmalara bağlı olduğu belirtilebilir.

 

TABLO 4 : GEÇİŞ SÜRECİNDEKİ ÜLKELERDE EKONOMİK BÜYÜME ORANLARI (%)

 

1995

1996

1997

1998

1999

2000*

2001*

Geçiş Sürecindeki Ülkeler

-1,4

-0,6

1,7

-0,7

2,4

2,6

3,0

Merkez ve Orta Avrupa

1,7

1,6

2,3

1,8

1,4

3,0

4,2

Rusya

-4,2

-3,4

0,9

-4,5

3,2

1,5

1,4

Orta Asya

-5

1,3

2,6

2,3

4,4

4,9

3,7

* Tahmin

Kaynak: IMF, Economic Outlook, Sept.2000.

 

            Geçiş sürecindeki ülkelerde yine benzer eğilime rastlanmakla beraber, büyüme 1999 yılı öncesinde eksi oranlarda gerçekleşmiştir. Sadece 1997 yılında artı oran (%1,7) söz konusudur ve 1998 yılında bu yine %-0,7 olarak gerçekleşmiştir. Ancak, 1999 yılında başlayan artış eğilimi 2000 yılında da devam etmektedir. Hatta diğer ülke gruplarının tersine 2001 yılında da %3 oranında bir artış öngörülmektedir.

 

            Bu ülkeler arasında genel eğilim açısından en büyük pay, Orta ve Doğu Avrupa ülkelerine aittir. Bunu sırasıyla Orta Asya ülkeleri ve Rusya takip etmektedir.

 

            Geçiş sürecindeki ülkelerde sağlanan bu büyüme oranları, içerisinden çıkmış oldukları olumsuz şartlar düşünüldüğünde, dünyadaki genel durgunluğun ortadan kaldırılması için son derece önemlidir. Güney Doğu Asya krizinin ikinci durağı olan Rusya’nın içinde yer aldığı bu ülke grubunda sağlanacak istikrarlı büyüme oranları, tüm dünyaya olumlu bir şekilde yansıyacaktır. Nitekim, 2001 öngörülerinin de bu yöndeki istikrarı teyit eder nitelikte olduğu dikkate alınacak olursa; önceki yüzyılın son yıllarında ekonomide yaşanan genel durgunluğun yerini, yeni yüzyılın ilk yıllarında canlılığa terk edeceği ifade edilebilir.

 

 

B) DÜNYA TİCARETİ

            Dünya ticaret hacminde, 1995 yılında %9,1 oranında artış gerçekleşmişken bu oran 1997 yılında %9,7’ye çıkmıştır. Ancak, global kriz dolayısıyla oran 1998 yılında %4,2’ye düşmüştür. Bununla birlikte, toparlanma sürecine girilen 1999 yılında %4,6’ya çıkmış olan ticaret hacmi artışı oranının 2000 yılında da %7,9 olarak gerçekleşeceği öngörülmektedir. 2001 yılı için öngörülen oran ise %7,2 olup bu haliyle ticaret hacminde bir azalış gerçekleşeceği anlaşılmaktadır. Bu azalışta, yıl boyunca yaşanan petrol fiyatlarındaki artışlar ve bunun maliyetlere yansıması büyük rol oynamıştır.

 

TABLO 5 : DÜNYA TİCARET HACMİNDEKİ GELİŞMELER (%)

 

1995

1996

1997

1998

1999

2000*

2001*

Dünya (Toplam)

9,1

6,7

9,7

4,2

4,6

7,9

7,2

 

 

 

 

 

 

 

 

Gelişmiş Ülkeler

 

 

 

 

 

 

 

   İhracat

8,8

5,9

10,3

3,7

4,4

7,2

6,8

   İthalât

8,9

6,2

9,1

5,5

7,4

7,8

7,1

 

 

 

 

 

 

 

 

Gelişmekte Olan Ülkeler

 

 

 

 

 

 

 

   İhracat

8,3

11,2

10,9

4,5

1,7

9,7

8,3

   İthalât

11,1

8,3

10,5

0,4

-0,3

9,8

8,5

* Tahmin

Kaynak: IMF, Economic Outlook, Sept.2000.

 

            İhracat açısından bakıldığında, gelişmiş ülkelerin 1997 yılında ulaştığı %10,3, gelişmekte olan ülkelerin de 1996’da ulaştığı %11,2’lik oranlara kısa vadede ulaşılması zor görünmektedir. Söz konusu yıllardan sonra ihracat hacminde düşüşler yaşanmıştır. Gerçi gelişmiş ülkeler bu düşüş trendini 1999 yılında, gelişmekte olan ülkeler ise 2000 yılı itibariyle yukarıya doğru değiştirmiş olmakla birlikte, bunun önümüzdeki yıl aynı şekilde devam ettirilemeyeceği anlaşılmaktadır.

 

            İthalatta da aynı durum söz konusudur. Ancak, hem ihracatta hem de ithalâtta dikkati çeken bir durum vardır ki o da, gelişmiş ülkeler 1999 yılında hacim olarak artış eğilimini yakalamışken; gelişmekte olan ülkelerde bunun çok düşük oranlarda gerçekleşmiş olmasıdır. Mesela, 1999 yılı ihracat artış oranı %1,7’dir. İthalâtta ise %-0,3 oranında düşüş yaşanmıştır. Bu oranlar, gelişmekte olan ülkelerin, global krizden gelişmiş ülkelere göre daha fazla etkilendiklerini ortaya koymaktadır.

 

TABLO 6 : GELİŞMİŞ ÜLKELERİN TİCARET HACMİNDEKİ GELİŞMELER (%)

 

İHRACAT

 

İTHALÂT

 

1995

1996

1997

1998

1999

2000*

2001*

 

1995

1996

1997

1998

1999

2000*

2001*

Gelişmiş Ülkeler (Toplam)

8,8

5,9

10,3

3,7

4,4

7,2

6,8

 

8,9

6,2

9,1

5,5

7,4

7,8

7,1

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

  Ana Gelişmiş Ülkeler

8,3

5,8

10,5

3,4

3,5

6,2

6,6

 

8,2

6,4

9,3

7,3

7,9

7,3

7,0

   ABD

10,3

8,2

12,5

2,2

3,8

5,7

6,7

 

8,2

8,6

13,7

11,6

11,7

8,8

8,3

   Japonya

5,4

6,3

11,6

-2,5

1,8

5,1

6,5

 

14,2

11,9

0,5

-7,6

5,2

6,3

7,6

   Almanya

5,7

5,1

10,9

7,0

4,2

7,9

7,2

 

5,6

3,2

8,3

8,5

7,1

6,5

6,4

   Fransa

7,4

3,5

10,7

6,7

3,6

6,9

6,7

 

7,7

1,6

6,2

9,6

3,3

7,4

5,8

   İtalya

12,6

0,6

6,5

3,3

-0,4

6,5

6,4

 

9,7

-0,3

10,2

9,1

3,4

6,3

6,1

   İngiltere

9,5

7,5

8,6

2,4

2,6

6,2

4,9

 

5,5

9,1

9,2

8,8

7,1

5,8

4,4

   Kanada

9,0

5,8

8,5

8,2

9,7

5,4

7,7

 

6,2

5,8

14,6

5,8

9,7

6,5

7,3

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

  Diğer Gelişmiş Ülkeler

9,7

6,1

9,9

4,2

6,0

8,8

7,0

 

10,2

6,0

8,8

2,2

6,5

8,9

7,2

* Tahmin

Kaynak: IMF, Economic Outlook, Sept.2000.

 

            Gelişmiş ülkelerin ihracat hacmindeki artış 1997’de %10,3 iken 1999 yılında bu oran %4,4 olmuştur. 2000 yılı öngörüsü ise %7,2 olduğu şeklindedir. İthalât cephesine bakıldığında, 1997 yılındaki %9,1’lik artış oranı, 1999 yılında yerini %7,4’e bırakmıştır. 2000 yılı tahmini ise %7,8’lik bir artış şeklindedir. Bununla birlikte, 2001 yılı ön- görüleri, her iki kalemde de azalış olacağı sinyalini vermektedir.

 

TABLO 7 : GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELERİN TİCARET HACMİNDEKİ GELİŞMELER (%)

 

İHRACAT

 

İTHALÂT

 

1995

1996

1997

1998

1999

2000*

2001*

 

1995

1996

1997

1998

1999

2000*

2001*

Genel

11,9

8,2

11,5

3,7

3,6

10,2

7,5

 

14,4

6,6

9,2

-0,3

1,1

10,2

8,6

   Afrika

6,1

6,9

4,1

0,2

0,7

6,3

6,2

 

8,7

3,2

6,6

3,8

-1,6

7,2

4,7

   Asya

15,5

8,8

16,7

6,1

4,2

11,6

9,3

 

20,9

5,6

4,1

-7,8

6,3

12,8

10,4

   Orta Doğu ve Avrupa

3,6

7,1

4,9

-0,9

3,9

5,9

1,4

 

9,5

8,8

12,2

6,8

-1,6

5,4

6,8

   Batı Yarımküre

15,9

8,5

11,4

4,8

3,2

12,2

8,9

 

8,9

8,4

18,0

6,2

-3,3

10,5

8,4

* Tahmin

Kaynak: IMF, Economic Outlook, Sept.2000.

 

            Gelişmekte olan ülkelerin ihracat oranları dikkate alındığında, gelişmiş ülkelerdeki trendin aynı şekilde mevcut olmadığı görülmektedir. Mesela ihracatta 1997 oranı %11,5 iken, 1998 yılında normal seyir dahilinde %3,7 oranında olmak üzere düşük seviyede bir artış söz konusudur. Ancak, bu oranın 1999 yılı için artış eğilimine girmiş olması gerekirken, %3,6 olarak gerçekleştiği görülmektedir. 2000 yılı öngörüsü ise genel trende uygundur. İthalatta ise yüksek oranlarda artışlar görülmektedir. Mesela, 1999 yılında ithalât artış oranı %1,1 iken 2000 yılı ön görüsü, bu oranın %10,2 gibi yüksek bir seviyede gerçekleşeceği yönündedir. 2000 yılı sonrasında ise gelişmiş ülkelerdekine benzer bir şekilde düşüşler olacağı tahmin edilmektedir.

 

            2000 yılı sonrasında ticaret hacminde düşüş olacağı belirtilmektedir. Bunun en önemli sebeplerinden biri, daha evvel de belirtildiği gibi, petrol fiyatlarında beklenmeyen artışlardır. Söz konusu artışlardan gelişmiş veya gelişmekte olan bütün ülkeler olumsuz bir şekilde etkilenmişlerdir.

 

            1997 yılında petrol tüketimi 3,387 milyar tep ve 1998 yılında 3,389 milyar tep iken, krizin etkilerinin yavaş yavaş ortadan kalkarak canlanma dönemine geçilmesi dolayısıyla, petrol talebi artırmıştır. Bu da beraberinde fiyat artışlarını getirmiştir. 2000 yılının ilk üç ayında OPEC üretimi 23,5 milyon varil iken, talebin karşılanması amacıyla üretim artışına gidilmiş ve bu miktar Eylül ayı itibariyle 27,1 milyon varile kadar çıkarılmıştır. Bu süre içinde de petrolün varil fiyatı 37 dolara kadar çıkmıştır. Bu artışlar maliyetlere yansımış ve ticareti nispeten olumsuz şekilde etkilemiştir. Bunun etkilerinin önümüzdeki sene daha fazla hissedileceği anlaşılmaktadır.

 

            Ticarî alanda meydana gelen gelişmelerden bir diğeri de şirketler arası birleşmelerdir. Son dönemde, özellikle uluslararası şirketler olmak üzere birçok şirket arasında birleşmeler gerçekleştirilmiştir. Belirtilen amaç, global krizin etkilerinin birleşmeler yoluyla azaltılacağı ve bu şekilde daha karlı yatırımlarda bulunulabileceğidir. 1999 yılı itibariyle 2,4 trilyon dolarlık şirket birleşmesi gerçekleştirildiği belirtilmektedir. 1994 yılından beri sadece ABD’deki firmalarca gerçekleştirilen birleşmelerin 5 trilyon dolar değerinde olduğu ifade edilmektedir.

 

            Önümüzdeki yıllarda dünya ticareti açısından köklü değişmelere yol açabilecek bir gelişme yaşanmıştır. Söz konusu gelişme, Çin’in WTO(Dünya Ticaret Örgütü)’ya üyelik açısından önemli bir aşama kaydetmesidir. Eylül ayında ABD senatosunda Çin’e daimi normal ticarî statüsü verilmesi kararlaştırılmıştır. Bu, Çin’in WTO’ya alınmasına da yeşil ışık yakıldığı anlamına gelmektedir. Çin gibi dev bir pazarın dünya ticaretinde yerini alması, gerçekleştireceği ticarî ilişkilerin tüm dünya ticaretini etkilemesi anlamına gelmektedir. Eğer bu durum uygun bir şekilde gerçekleşirse, dünya ticaretinde önümüzdeki yıllar için beklenen gerileme trendinin tekrar yukarıya doğru değişmesi mümkün olabilecektir.

 

 

C) SERMAYE HAREKETLERİ

            Güney Doğu Asya ülkelerinden Tayland’da 2 Temmuz 1997 yılında başlayan ve sonra küresel hale dönüşen finansal krizin temelde kısa vadeli sermaye hareketlerinden kaynaklandığı tespit edilmiştir. Ekonomik krizin nedenlerini araştırmak üzere, 14 Asya ülkesinden 17 araştırma kuruluşunun temsilcisinin katılımıyla oluşturulan Asya Politik Forumu, krizin öncelikle ödemeler dengesinin sermaye hareketlerinden kaynaklandığını ve bunun da yurtiçi likidite sıkışıklığına ve finans sisteminde sorunlara sebep olduğunu belirtmiştir.

 

            Kriz, Rusya’da meydana gelen mali kriz ve Brezilya’nın 1999 yılı başında sıkıntıya girmesi ile küresel hale gelmiştir. bu da gelişmekte olan ekonomilere olan güveni önemli ölçüde zayıflatmıştır. Bundan dolayı, gelişmekte olan ülke piyasalarının borç bulmaları güçleşmiş ve buna paralel olarak borçlanma maliyetleri artmıştır.

 

            Uluslararası sermaye hareketliliğinde, söz konusu krize bağlı olarak, 1997 yılı ve sonrasında nispî bir azalma yaşanmıştır. Bu süreç, 1999 yılı sonuna kadar devam etmiş ve dünya ekonomisinde belirli bir toparlanma sürecine girilmesiyle sermaye hareketliliğinde de kısmî canlanmalar yaşanmıştır.

 

TABLO 8 : GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELERE OLAN SERMAYE GİRİŞLERİ (MİLYAR $)

 

1995

1996

1997

1998

1999

2000*

Özel

193,3

212,1

149,1

64,3

66,7

145,0

Resmî

26,1

-0,8

24,4

41,7

8,0

2,0

 

 

 

 

 

 

 

Toplam

219,4

210,3

173,5

106,0

74,7

147,0

* Tahmin

Kaynak: IMF, Economic Outlook, Sept.2000.

 

            Gelişmekte olan ülkelere olan giriş meblağları incelendiğinde, söz konusu eğilim görülmektedir. 1996 yılında toplam 210,3 milyar dolar olan sermaye girişi 1997 yılında 173,5 milyar dolara inmiş ve bu 1999 yılında 74,7 milyar dolara kadar gerilemiştir. Yaşanan canlanma dolayısıyla bu meblağın 2000 yılı itibariyle 147 milyar dolar olarak gerçekleşeceği öngörülmüştür.

 

            Birleşmiş milletler Ticaret ve Gelişme Konferansı(UNCTAD)’nca Ekim ayında yayınlanan raporda, 2000 yılı itibariyle doğrudan yabancı sermayede artış yaşandığı belirtilmiştir. Raporda, 1999 yılında dünyadaki doğrudan yabancı sermaye akımının 865 milyar dolar olduğu ve bunun bu yıl itibariyle 1 trilyon doların üstünde gerçekleşeceği ifade edilmiştir.

 

            Doğrudan yabancı sermaye akımına en çok uğrayan ülke ABD olup 1999 yılı itibariyle bu meblağ, 276 milyar dolar olmuştur. Gelişmekte olan ülkelere olan akım meblağı 1998 yılında 178 milyar dolar iken; 1999 yılında 208 milyar dolara çıkmıştır.

 

TABLO 9 : DÜNYA TASARRUF VE YATIRIM ORANLARINDAKİ GELİŞMELER (%)

 

TASARRUF

 

YATIRIM

 

1997

1998

1999

2000*

2001*

2002-2005*

 

1997

1998

1999

2000*

2001*

2002-2005*

Dünya (Toplam)

23,9

23,2

23,2

23,4

23,5

23,8

 

24,1

23,3

23,2

23,8

24,1

24,7

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Gelişmiş Ülkeler

22,2

22,1

21,8

21,6

21,8

22,4

 

21,8

21,6

21,8

22,3

22,5

23

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Gelişmekte Olan Ülkeler

27,1

25,9

25,4

26,2

26,2

25,7

 

27,6

26,3

25,7

26,2

26,2

25,7

* Tahmin

Kaynak: IMF, Economic Outlook, Sept.2000.

 

            Dünyadaki genel tasarruf oranı 1997 yılında %23,9 iken 1999 yılında %23,2’ye gerilemiştir. 2000 yılı öngörüsü ise %23,4 oranındadır. 2001 yılı tahmini rakamı da tasarruf eğilimin artış yönünde olduğunu göstermektedir. 2002-2005 yılı ortalama oranı da %23,8 olup eğilimin aynı şekilde devam edeceğini ifade etmektedir.

 

            Yatırım oranları açısından da benzer eğilim mevcuttur. 2000 yılı itibariyle artacağı öngörülen yatırım oranının  2002-2005 yılları arasında da ortalama %24,7 olarak gerçekleşeceği tahmin edilmektedir. Ancak burada dikkati çeken bir husus vardır ki o da; yatırımların daima tasarrufların üstünde olmasıdır. Bu eğilimin 2002-2005 arasında da devam edeceği öngörülmektedir.

 

            Genel trend açısından Gelişmiş ve Gelişmekte olan Ülkelerdeki durumlar da aynı paraleldedir. Ancak her iki ülke grubunun tasarruf ve yatırım eğilimleri arsındaki fark göze çarpmaktadır. Dikkat edilirse, gelişmiş ülkelerin tasarruf eğilimi gelişmekte olan ülkelerinkinden düşük olmakla birlikte yatırım eğilimi açısından tersi bir durum söz konusudur. Aslında bu, tamamen ülkelerdeki ekonomik yapıdan kaynaklanan bir durumdur. Eğer gelişmekte olan ülkelerdeki bu eğilim tersi yönde değiştirilebilirse bu, sermaye hareketliliğine ilaveten dünya ticaretindeki canlanmayı da beraberinde getirecektir.

 

 

Kaynak: Türkiye Ekonomisi Raporu, Askon, 2001.

 

 

http://www.akademiktisat.net

 

 

 

Sayfa Başı