TÜRKİYE’NİN
ULUSLARARASI HİZMET TİCARETİNDEKİ YERİ VE MUKAYESELİ ÜSTÜNLÜKLER ÇERÇEVESİNDE
TURİZM SEKTÖRÜ
İÇİNDEKİLER:
ÖZET
ABSTRACT
GİRİŞ
1. TÜRKİYE’NİN ULUSLARARASI HİZMET TİCARETİNDEKİ YERİ
2. TÜRKİYE’NİN MUKAYESELİ ÜSTÜNLÜĞE SAHİP OLDUĞU POTANSİYEL
HİZMET ALT SEKTÖRLERİ
3. MUKAYESELİ ÜSTÜNLÜKLER ÇERÇEVESİNDE TÜRKİYE’DE TURİZM
SEKTÖRÜ
3.1.Turizm Sektörünün Türkiye Ekonomisindeki Yeri ve Önemi
3.2.Turizm Hizmetlerinde Çeşitlilik
3.3.Gelecekte Turizm Hizmetleri ve Türkiye
DEĞERLENDİRME VE SONUÇ
ÖZET
Hemen tüm
ülkeler için önem taşıyan bir faaliyet alanı olarak turizm, sağladığı gelir
dolayısıyla uluslararası hizmet ticaretine konu sektörler arasında ayrıcalıklı
bir yere sahiptir. Turizm sektörü, uluslararası ticarette önemli ölçüde pay
elde edebilme açısından büyük bir potansiyel taşımaktadır. Çok sayıda alt dalı
ile turizm, yoğun bir hizmetler dizisini içerir. İnsanların dünyayı tanıma ve
anlama arzusuna ilaveten, ticarî faaliyetlerde meydana gelen yoğun
hareketlenme, turizmin faaliyet hacmini yükseltmekte ve bu hâliyle sektörün
önemi daha da artmaktadır. Dolayısıyla ülkelerin sektöre yönelik bakışı da daha
hassas bir nitelik taşımaktadır. Bu durum, ülkemiz için de geçerliliğini aynen
korumaktadır.
Bu
çalışmada, turizm sektörünün Türkiye açısından taşıdığı önem ele alınmakta,
sorunlarına yönelik çözümlere yer verilmekte ve Türkiye’nin uluslararası hizmet
ticaretindeki payını artırabilmesini sağlamak amacıyla alınması gereken
tedbirlere dikkat çekilmektedir. Bunlardan evvel, Türkiye’nin uluslararası
hizmet ticaretindeki yerine ilişkin bilgi verilmekte ve sahip olduğu mukayeseli
üstünlükler çerçevesinde potansiyel sektörleri tespit edilmektedir.
ANAHTAR KAVRAMLAR
Uluslararası Hizmet Ticareti, Turizmde Çeşitlilik, İnanç
Turizmi, Sağlık Turizmi, Deniz Turizmi.
TURKEY’S SHARE IN
INTERNATIONAL TRADE IN SERVICES AND ITS TOURISM SECTOR IN CONTEXT OF
COMPARATIVE ADVANTAGES
ABSTRACT
Tourism has
a distinguished place in international trade in services because of the revenue
it provides for the countries. It has a high potential for gaining an evident
share in the world trade. With its all sub-fields, tourism contains many
activities. In addition to the factors such as recognizing and understanding
the world, the intensive activitiy in trade grows the volume of tourism sector,
and its significance increases. Therefore the view of the countries to this
sector becomes more critical. This is the same for Turkey as well.
In this
study, the importance of tourism sector for Turkey is revealed, the problems
that the sector is facing with are investigated, and some remedies for them are
suggested. It is aimed to attract attention to these remedies that provide
rising Turkey’s share up in the world trade. Before these subjects, some
information is given related to the place of Turkey in the world trade, and the
sub-service sectors in which Turkey has comparative advantages are determined.
KEY CONCEPTS
International Trade in Services, Diversity in Tourism,
Belief Tourism, Health Tourism, Maritime Tourism.
GİRİŞ
Ülkeler
arasında mal ticaretinin yapılmasının çeşitli sebepleri vardır. Bunlardan bir
kısmı şu şekilde sıralanabilir: Bazı malların ülkelerin bir kısmında üretiminin
olmaması ya da iç üretiminin ülkedeki ihtiyacı karşılamaya yeterli olmaması;
ülkelerin verimlilik seviyelerindeki farklılıklar ve tüketici tercihleri
arasındaki farklılıklar dolayısıyla mal farklılaştırmasına gidilmesi.
Hizmet
ticaretinde bulunulmasının sebepleri, temelde mal ticaretindeki seyirle benzer
özellikler taşımakta olup, bunlardan bir kısmı şöyle sıralanabilir: Kaynakların
dağılımındaki farklılıklar; sahip olunan kültürel geçmişlerdeki farklılıklar;
ülkeler arasındaki teknik bilgi farklılıkları; sahip olunan nitelikli iş gücü
farklılıkları; alt yapı yatırımlarındaki farklılıklar; hizmetlerin üretimindeki
maliyet farklılıkları ve mallarda olduğu gibi hizmetlerde yapılan
farklılaştırma faaliyetleri. Ülkeler, bu ve benzeri amaçlarla hizmet
sektörlerine önem vermekte ve gerçekleştirilen faaliyetlerle uluslararası
ticarî paylarını artırmaya çalışmaktadır.
Ülkelerin
uluslararası hizmet ticaretinde faal hâle gelebilmesi için sahip olduğu
mukayeseli üstünlüklerinin farkında olması ve bunlardan faydalanması lazımdır.
Nitekim, ülkelerin hizmet gelirleri incelendiğinde, kaynakları itibariyle
bunları mukayeseli üstünlüğe sahip oldukları sektörlerden elde ettikleri ortaya
çıkmaktadır. Ülkemiz de hizmet ticareti açısından; beşerî sermaye, bilgi
birikimi, teknolojik alt yapı, kabiliyet donatımı vb. üstünlüklere sahip olup,
bu çerçevede özellikle bazı sektörlerde önemli bir potansiyel taşımaktadır.
Turizm de bunların başta gelenidir.
Bu
çalışmada, ülkemizin uluslararası hizmet ticaretindeki payına ilişkin analizler
yapılmakta ve mukayeseli üstünlüğe sahip olduğumuz hizmet alt sektörleri tespit
edilmektedir. Bu çerçevede, hizmet ticaretimizde belirgin bir paya sahip olan
bir sektör olarak turizme ilişkin analizler gerçekleştirilmekte ve uluslararası
hizmet ticaretindeki payımızın artırılmasında bu sektöre ilişkin alınması
gereken tedbirler araştırılmaktadır.
1. TÜRKİYE’NİN ULUSLARARASI HİZMET TİCARETİNDEKİ YERİ
Hizmetlerin
önemi anlaşıldıktan sonra, ülkelerin bu sektörde yoğunlaşmaya başladığı
görülmektedir. Bu çerçevede, sektöre yönelik destekleyici ve teşvik edici
ekonomi politikaları, ülkelerin dünya piyasalarında rekabet edebilir hizmetler
üretebilmesine imkân sağlamıştır. Böylece giderek artan sayıda ülke,
uluslararası arenada faaliyette bulunmaya başlamıştır. Faaliyette bulunan
ülkeler arasında ağırlık gelişmiş ülkeler (GÜ) lehinedir. Bununla beraber,
gelişmekte olan ülkeler (GOÜ) de paylarını giderek artırmaktadır. Nitekim,
1980’de 25 en büyük hizmet ihracatçısı arasında beş GOÜ yer almıştır: Meksika,
Singapur, Güney Kore, Suudi Arabistan ve Mısır. Bunlardan Mısır, Singapur,
Meksika ve Güney Kore net hizmet ihracatçısı olmuştur.
[1] Bu sayı günümüzde daha yüksektir.
Gelişmekte
olan bir ülke olarak Türkiye’de de son dönemlerde, hizmet sektörü kapsamında
belirli alanlarda dikkat çekici gelişmeler meydana gelmektedir. Özellikle AB
ile gümrük birliği seviyesindeki entegrasyon sonrasında dış ticaret alanında
önemli açıklar oluşmuştur. Hizmet sektöründeki faaliyetlerden elde edilen
gelir, bu açıkların giderilmesinde önemli bir rol üstlenmektedir.[2]
Türkiye’nin
hizmet gelir ve gider tutarları, genel olarak olumlu bir gelişim
göstermektedir. Mal ticaretine paralel olarak hizmet ticaretimiz de
artmaktadır. Türkiye’nin hizmet ticaretine ilişkin inceleme yapıldığında, göze
çarpan bazı önemli hizmet ticareti işlemleri şöyledir: İnşaat, Ulaştırma,
Turizm ve Diğer hizmetler.[3]
TABLO 1: TÜRKİYE’NİN HİZMET İHRACATINDAKİ VE İTHALÂTINDAKİ
GELİŞMELER (1984-2003) (MİLYON $)
YILLAR |
HİZMET GELİRİ |
HİZMET GİDERİ |
1984 |
2.475 |
1.489 |
1985 |
3.160 |
1.560 |
1986 |
3.123 |
1.533 |
1987 |
3.945 |
1.783 |
1988 |
5.919 |
2.086 |
1989 |
6.569 |
2.541 |
1990 |
8.083 |
3.117 |
1991 |
8.446 |
3.282 |
1992 |
9.564 |
3.757 |
1993 |
10.919 |
4.179 |
1994 |
11.076 |
4.024 |
1995 |
14.939 |
5.319 |
1996 |
13.430 |
6.773 |
1997 |
19.910 |
8.998 |
1998 |
23.686 |
10.180 |
1999 |
16.800 |
9.313 |
2000 |
20.364 |
8.996 |
2001 |
16.030 |
6.900 |
2002 |
14.785 |
6.905 |
2003 |
17.431 |
8.368 |
Kaynak: TCMB, Ödemeler Dengesi İstatistikleri, http://tcmbf40.tcmb.gov.tr/cbt.html,
15.04.2004.
Hizmet ihracat
gelirinde, 1984-1998 döneminde -1986 ve 1996 yılları hariç- giderek artan bir
seyir söz konusudur. Ancak 1999 yılında önemli ölçüde düşüş meydana gelmiştir.
1998’de 23,7 milyar dolar olan ihracat geliri, 1999’da 16,8 milyar dolara
gerilemiştir. Bunda, 1997 yılında başlayıp Türkiye’de kendini 1999 yılında
hissettiren global ekonomik krizin etkisinin olduğu ifade edilebilir. Nitekim
krizin yoğun bir şekilde devam ettiği 1999-2002 döneminde değişen tutarlarda
hizmet ihracat geliri elde edilmiştir. 2002 yılı itibariyle ise tekrar artış
sürecine girildiği görülmektedir.
Hizmet
ithalât giderinde 1984-1998 döneminde de -1986 ve 1994 yılları hariç- giderek
artan tutarlar söz konusudur. Ancak, bu yıl itibariyle düşüş eğilimine
girilmiştir. İthalât giderindeki bu düşüşü, kriz dolayısıyla meydana gelen iç
talep azalması şeklinde ifade etmek mümkündür. Hizmet ihracatında olduğu gibi,
2002 itibariyle ise tekrar artış eğilimine girilmiştir. Belirtilmelidir ki
1984-2003 döneminde hizmet ihracat geliri, ithalât giderinin daima üstünde
olmuştur. Yani ödemeler dengesinde hizmet kalemi her zaman fazla vermiştir.
TABLO 2: HİZMET İHRACAT VE İTHALÂT TUTARLARINA İLİŞKİN
ORANLAMALAR (1994-2003) (MİLYON $) (%)
YIL |
HİZMET İHRACI |
HİZMET İTHALİ |
MAL İHRACI |
MAL İTHALİ |
GSMH* |
HİZMET İHRACI/ MAL İHRACI |
HİZMET İTHALİ/ MAL İTHALİ |
HİZMET İHRACI/ GSMH |
1994 |
11.076 |
4.024 |
18.106 |
23.270 |
132.298 |
0,61 |
0,17 |
0,08 |
1995 |
14.939 |
5.319 |
21.636 |
35.709 |
170.076 |
0,69 |
0,15 |
0,09 |
1996 |
13.430 |
6.773 |
23.225 |
43.627 |
182.824 |
0,58 |
0,15 |
0,07 |
1997 |
19.910 |
8.998 |
26.261 |
48.559 |
192.438 |
0,76 |
0,18 |
0,10 |
1998 |
23.686 |
10.180 |
26.974 |
45.921 |
206.559 |
0,88 |
0,22 |
0,11 |
1999 |
16.800 |
9.313 |
26.587 |
40.671 |
185.266 |
0,63 |
0,23 |
0,09 |
2000 |
20.364 |
8.996 |
27.775 |
54.503 |
201.439 |
0,73 |
0,16 |
0,10 |
2001 |
16.030 |
6.900 |
31.334 |
41.399 |
148.215 |
0,51 |
0,17 |
0,11 |
2002 |
14.785 |
6.905 |
36.059 |
51.554 |
180.892 |
0,41 |
0,13 |
0,08 |
2003 |
17.431 |
8.368 |
46.878 |
68.734 |
239.235 |
0,37 |
0,12 |
0,07 |
*Cari alıcı fiyatlarıyla.
Kaynak: (Hesaplamalar, şu kaynaklardan elde edilen verilerle
gerçekleştirilmiştir.)
a)TCMB, Ödemeler Dengesi İstatistikleri, http://tcmbf40.tcmb.gov.tr/cbt.html,
15.04.2004.
b)TÜİK, İstatistikler, http://www.die.gov.tr/ieyd/milhes/page10.html,
11.05.2004.
c)WTO, Statistics, http://www.wto.org/english/res_e/statis_e,
15 Apr. 2004.
Toplam
hizmet ihracatının toplam mal ihracatına oranı, 1994-2001 döneminde %50’nin altına
düşmemiştir. Hatta 1998 yılında bu oran %88’e kadar yükselmiştir. Ancak 2001
itibariyle oranda düşüşler meydana gelmiştir. Yaşanan kriz sürecinde mal
ihracatı artışını sürdürürken, hizmet ihracatında tersi bir durum
gerçekleşmiştir.
Toplam
hizmet ithalâtının toplam mal ithalâtına oranın ise düşük seviyelerdedir.
1994-2003 döneminde bu oranın en yüksek olduğu yıl %23 ile 1999’dur. Bu yıl
itibariyle düşüşler meydana gelmiştir.
Toplam
hizmet ihracatının GSMH’ye oranında yıllar itibariyle farklılıklar
görülmektedir. Bununla beraber, hizmet ihracatının GSMH’ye oranı ortalama %9
civarındadır.
DTÖ
verilerine göre, dünyanın belli başlı 46 ülkesinin toplam ihracatının %19,3’ü
ticarî hizmetlerden oluşurken; Türkiye için bu oran %28,4’tür. Hizmet ithalâtı açısından
bu oranlar sırasıyla %19,6 ve %12,3’tür. Bu durum, Türkiye’nin dünya
ortalamasının üzerinde bir ihracatçı ve dünya ortalamasının altında bir
ithalâtçı olduğunu ortaya koymaktadır.[4]
Türkiye,
hizmet ticaretindeki payını her geçen yıl biraz daha artırmaktadır. DTÖ
tarafından ortaya konan 2001 yılı verilerine göre ülkemizin ihracat değeri 14,8
milyar dolara (TCMB istatistiklerine göre bu tutar 16,03 milyar dolardır.)
yükselmiştir. Bu hâliyle dünya hizmet ihracatındaki payı da %1’e çıkmıştır.
Ancak uluslararası sıralamada, 25.ülke konumunda bulunmaktadır.[5]
2003 yılı tutarlarına bakıldığında ise durum şöyledir: Toplam hizmet ihracatı
17,4 milyar dolara yükselmiş olmakla beraber, başlıca hizmet ihracatçıları
arasında 26. sırada bulunmaktadır.[6]
Ülkemiz, ayrıca “1990-2000 Döneminde Ticarî Hizmetlerde Faal Olan İhracatçı
Ülkeler” sınıflamasında da %9’luk payı ile “İhracat Gelişimi %10 Altı Olan,
Fakat Global Ortalamanın Üstünde Olan Ülkeler” kategorisinin üst sıralarında
yer almaktadır.[7]
Türkiye’nin, hizmet ticaretindeki payını daha üst seviyelere çıkarması
gerektiği açıktır.
2. TÜRKİYE’NİN MUKAYESELİ ÜSTÜNLÜĞE SAHİP OLDUĞU POTANSİYEL
HİZMET ALT SEKTÖRLERİ
Mukayeseli
Üstünlükler Teorisi’ne göre; bir ülke mal üretiminde, sahip olduğu nispî
maliyet avantajına bağlı olarak uzmanlaşmaya gittiği takdirde, uluslararası
ticaret yapabilecek ve söz konusu üstünlüklerine bağlı olarak, ticarî pay elde
edebilecektir. Esasında, mal üretimine yönelik bu Teori’nin, belirli
varsayımlar altında hizmetlere de uyarlanması mümkündür. Buradan hareketle, bir
ülkenin, sahip olduğu üstünlükler sayesinde hizmet ticaretinde de pay elde
edebileceği ve bunları kullanma derecesine bağlı olarak ticarî payını
artırabileceği belirtilebilir.
Ülkelerin
mukayeseli üstünlüğe sahip olduğu faktörler konusunda farklı görüşler ortaya
konmaktadır. Bazı akademisyenler; mukayeseli üstünlüğü artırmada önemli
olduğunu kabul ettikleri faktörleri somut bir şekilde ortaya koymuşlardır.
Bunlar:
Bhagwati’ye göre; genel yetenekler,
Kravis’e göre; beşerî sermaye ve yönetim metotları,
Krommenacker’a ve Krugman’a göre; Ar-Ge harcamaları,
Nusbaumer’a göre organizasyon ve metot uzmanlığı,
Sapir’e ve Lutz’a göre ise; fizikî-beşerî sermaye ve Ar-Ge
harcamalarıdır.
Sıralanan bu faktörler, mallarla ilgili oldukları gibi,
hizmetlerle de doğrudan veya dolaylı bir biçimde ilgilidir. Bu faktörlere
ilaveten, mukayeseli üstünlük kaynaklarından da bahsedilebilir. Söz konusu
kaynaklardan bazıları; coğrafî konum, tabii donanım, alt yapı, politik ortam ve
kültürel farklılıklar şeklinde sıralanabilir. Coğrafî konum ve tabii donanım,
özellikle turizm ve ulaştırma endüstrileri için önemlidir. Örneğin dil
kabiliyeti de diğer bir kültürel üstünlük biçimidir. Hizmet ihracatında
müşterilerin kendi dillerinin veya bildikleri dillerin kullanılabilmesi giderek
önemli avantajlar hâline gelmektedir.[8]
Hizmet
sektöründeki mukayeseli üstünlükleri, “faktörel” ve “kurumsal” olmak üzere iki
kategoride ele alan diğer bir sınıflandırma ise şunları içermektedir:[9]
Faktörel Üstünlükler:
1- Know-how ve kabiliyet donanımı,
2- Yüksek teknoloji de dahil olmak üzere sabit sermaye vb.
fizikî alt yapı miktarı,
3- Bilgi sermayesi, yani işlenmiş ve işlenmemiş bilgi stoku
ile teknolojik yenilikleri uygulayabilme kabiliyeti,
Kurumsal Üstünlükler:
1- Arz edenlerin büyüklüğü ve piyasanın hacmi, yani üretimde
ölçek ekonomileri ve know-how oluşturulabilmesi için geniş bir iç piyasanın
varlığı,
2- Ölçek ekonomilerine bağlı olarak ihtisas ekonomileri,
özel know-how ve bilgi birikimi,
3- Bu tür ölçek ekonomilerini önleme veya daha da
geliştirmeye yönelik kamu düzenlemelerinin rolü.
Bu ve
benzeri faktörler, ülkelere mukayeseli üstünlükler kazandırmaktadır. Tabii
ülkelerin uluslararası arenada ticarî paylarını artırabilmeleri, bunları ne
ölçüde kullanıp kullanamadıklarıyla direkt olarak ilişkilidir. Dolayısıyla
ülkelerin, rekabetçilikleri, sıralanan bu ve benzeri faktörlerle ilgili
gelişimlerini sağladıkları dereceye kadar devam edecektir.
Ülkemiz,
hizmet ticareti açısından; beşerî sermaye, bilgi birikimi, teknolojik alt yapı,
kabiliyet donanımı vb. üstünlüklere sahip olup, bu çerçevede özellikle bazı
sektörlerde önemli bir potansiyel taşımaktadır.
Hizmetlerle
ilgili birtakım sınıflandırmalar yapılmaktadır. Bir sınıflandırmada hizmetler,
teknoloji içeriklerine göre iki grupta ele alınmaktadır. Görüleceği üzere, ilk
grupta daha yüksek seviyede beşerî sermayeye ihtiyaç duyulurken, ikinci grupta
ise daha basit metotların kullanımı söz konusu olmaktadır.[10]
a)Bilgiye Dayalı Hizmet Alt Sektörleri:
Mimarlık-Mühendislik, Teknik Müşavirlik ve Müteahhitlik
Hizmetleri, Bilgi-İşlem ve Ofis Arkası Hizmetler, Danışmanlık ve Meslekî
Hizmetler, Finansal Hizmetler, Sigortacılık Hizmetleri, Telekomünikasyon
Hizmetleri
b)Geleneksel Hizmet Alt Sektörleri:
Ulaştırma Hizmetleri, Turizm Hizmetleri.
Bu
sınıflandırma baz alınarak; “Bilgiye dayalı hizmetler” kapsamında şu
sektörlerde mukayeseli üstünlüklere sahip olduğumuz ifade edilebilir:
a- Mimarlık-Mühendislik, Teknik Müşavirlik ve Müteahhitlik
Hizmetleri,
b- Bilgi-İşlem ve Ofis Arkası Hizmetler.
“Geleneksel
hizmetler” kapsamında ise şu sektörlerde mukayeseli üstünlüklere sahip
olduğumuz ifade edilebilir:
a- Ulaştırma Hizmetleri,
b- Turizm Hizmetleri.
Türkiye’nin,
“Mimarlık-Mühendislik, Teknik Müşavirlik ve Müteahhitlik Hizmetleri”,
“Bilgi-İşlem ve Ofis Arkası Hizmetler”, “Ulaştırma Hizmetleri” ve “Turizm
Hizmetleri” ile ilgili avantajını rakamlar bazında da ortaya koymak mümkündür.
Bu çerçevede, söz konusu dört alt sektör hizmet ihracat tutarlarının, toplam
hizmet ihracat tutarındaki payı incelendiğinde, sahip olunan avantajla ilgili
önemli bir ipucu elde edilmesi mümkün hale gelecektir. Bu amaçla, örneğin 2001
tutarlarına bakılabilir. Merkez Bankası ödemeler dengesi ve DİE hizmet
istatistiklerine göre, Türkiye’nin 2001 yılı toplam hizmet ihracat tutarı
16.030 milyon dolardır. İnşaat, bilgisayar ve ilgili, ulaştırma ve turizm
hizmetlerinin ihracat tutarları ise sırasıyla 654, 9,4[11],
2.854 ve 8.090 milyon dolardır. Bunların toplam hizmet ihracat tutarındaki payı
%72’ye karşılık gelmektedir. Bu tutarlar, yıllar itibariyle artış göstermiştir.
Dolayısıyla, gerekli önemin verilmesi halinde uluslararası hizmet ticaretindeki
payımız açısından, bu sektörlerin katkısının giderek artacağını ifade etmek
mümkündür.
Burada
özellikle dikkat edilmesi gereken konu, mukayeseli üstünlüğe sahip olduğumuz bu
dört alt sektörün içinde en fazla payın, turizm hizmetlerine ait olmasıdır.
Nitekim, 2001 yılı itibariyle toplam hizmet ihracatının %50 civarındaki kısmı
turizm hizmetlerine ait bulunmaktadır. Dolayısıyla ülkemiz açısından turizm,
söz konusu sektörler arasında ayrı bir yere ve öneme sahiptir.
Takip eden
başlıklar altında, turizm sektörünün ülkemizdeki yeri ve önemi analiz edilmekte
ve karşılaşılan sorunlar ele alınarak bunlara yönelik çözüm teklifleri
sıralanmaktadır.
3. MUKAYESELİ ÜSTÜNLÜKLER ÇERÇEVESİNDE TÜRKİYE’DE TURİZM
SEKTÖRÜ
3.1.Turizm Sektörünün
Türkiye Ekonomisindeki Yeri ve Önemi
Geleneksel hizmet
alt sektörleri arasında, ülkemiz açısından mukayeseli üstünlüğe sahip
olduğumuzun ifade edilebileceği en önemli sektörlerden biri turizmdir. Nitekim,
mukayeseli üstünlüğe sahip olduğumuz hizmet alt sektörleri içinde en yüksek pay
turizme aittir. Beşerî sermaye, bilgi birikimi, teknolojik alt yapı, kabiliyet
donanımı vb. faktörlerin bu hizmetlerde önemli ölçüde başarılar sağlanmasına
imkân tanıdığı ifade edilebilir. Klasik tabiriyle, “bacasız endüstri” niteliği
taşıyan bu sektör, ülkemiz için hayati bir yere sahiptir. Bu özelliği gereği,
yıllar itibariyle sektöre ayrı bir önem verilmiştir. Özellikle 1980 sonrasında
sektöre verilen destekler, önemli ölçüde yatırımlarda bulunulmasına imkân
sağlamıştır. Bu yatırımların geri dönüşü ise kısa sürede gerçekleşmiş ve
sektörün ülke ekonomisine katkısı belirgin oranlarda artmıştır. Turizm,
sağladığı katkı dolayısıyla hizmet alt sektörleri arasında ilk sırada yer
almaktadır.
TABLO 3: TÜRKİYE’DE TURİZM HİZMETİ İHRACATINDAKİ VE
İTHALÂTINDAKİ GELİŞMELER (1984-2003) (MİLYON $)
YILLAR |
GELİR |
GİDER |
1984 |
548 |
277 |
1985 |
1.094 |
324 |
1986 |
950 |
313 |
1987 |
1.476 |
448 |
1988 |
2.355 |
358 |
1989 |
2.557 |
565 |
1990 |
3.225 |
520 |
1991 |
2.654 |
592 |
1992 |
3.639 |
776 |
1993 |
3.959 |
934 |
1994 |
4.321 |
866 |
1995 |
4.957 |
911 |
1996 |
5.650 |
1.265 |
1997 |
7.002 |
1.716 |
1998 |
7.177 |
1.754 |
1999 |
5.203 |
1.471 |
2000 |
7.636 |
1.713 |
2001 |
8.090 |
1.738 |
2002 |
8.481 |
1.881 |
2003 |
9.676 |
2.113 |
Kaynak: TCMB, Ödemeler Dengesi İstatistikleri, http://tcmbf40.tcmb.gov.tr/cbt.html,
15.04.2004.
Turizm
hizmeti ihracat gelirinde 1987 yılı itibariyle başlayan artış giderek artan bir
nitelik taşımıştır. 1991 yılında nispî bir düşüş olmakla beraber, global krizin
hissedildiği yıl olan 1999’a kadar önemli ölçüde ihracat geliri elde
edilmiştir. İhracat artışı 2000’den sonra da devam etmiştir. Hatta 2001 yılında
yaşanan “11 Eylül Saldırıları”nın olumsuz etkilerine rağmen gelir artışı
sürmüştür. Turizm hizmeti ithalât gideri de artmış olmakla beraber, ihracat
geliri yanında daima düşük seviyede kalmıştır.
TABLO 4: TURİZM HİZMETİ İHRACAT VE İTHALÂT TUTARLARINA
İLİŞKİN ORANLAMALAR (1994-2003) (MİLYON $) (%)
YIL |
MAL İHRACI |
MAL İTHALİ |
GSMH* |
TURİZM HİZMETİ İHRACI / MAL İHRACI |
TURİZM HİZMETİ İTHALİ/ MAL İTHALİ |
TURİZM HİZMETİ İHRACI / GSMH |
1994 |
18.106 |
23.270 |
132.298 |
0,24 |
0,03 |
0,03 |
1995 |
21.636 |
35.709 |
170.076 |
0,23 |
0,03 |
0,03 |
1996 |
23.225 |
43.627 |
182.824 |
0,24 |
0,03 |
0,03 |
1997 |
26.261 |
48.559 |
192.438 |
0,26 |
0,03 |
0,04 |
1998 |
26.974 |
45.921 |
206.559 |
0,27 |
0,04 |
0,03 |
1999 |
26.587 |
40.671 |
185.266 |
0,19 |
0,04 |
0,03 |
2000 |
27.775 |
54.503 |
201.439 |
0,27 |
0,03 |
0,04 |
2001 |
31.334 |
41.399 |
148.215 |
0,26 |
0,04 |
0,05 |
2002 |
36.059 |
51.554 |
180.892 |
0,24 |
0,04 |
0,05 |
2003 |
46.878 |
68.734 |
239.235 |
0,21 |
0,03 |
0,04 |
*Cari alıcı fiyatlarıyla.
Kaynak: (Hesaplamalar, şu kaynaklardan elde edilen verilerle
gerçekleştirilmiştir.)
a)TCMB, Ödemeler Dengesi İstatistikleri, http://tcmbf40.tcmb.gov.tr/cbt.html,
15.04.2004.
b)TÜİK, İstatistikler, http://www.die.gov.tr/ieyd/milhes/page10.html,
11.05.2004.
c)WTO, Statistics, http://www.wto.org/english/res_e/statis_e,
15 Apr. 2004.
Turizm
hizmeti ihracatının mal ihracatına oranı, diğer hizmetlerle kıyaslandığında çok
yüksek seviyededir. Hizmet alt sektörleri arasında, toplam ihracatın da
ortalama %50’sini turizm sektörü gerçekleştirmektedir. Turizm sektörü
ihracatının mal ihracatına oranı ise %25 civarındadır.
Turizm
hizmeti ithalâtının mal ithalâtına oranı ise ortalama %3,5 civarındadır. Turizm
hizmeti ihracatının GSMH’ye oranı ise %4 civarındadır. Turizm sektörünün sahip
olduğu bu oran, hizmet alt sektörleri içinde yine en yüksek olanıdır.
Turizm
sektörü, yapısı itibariyle dış faktörlere son derece duyarlıdır. Gerek yurt
içinde ve gerekse yurt dışında meydana gelen olaylar, doğrudan veya dolaylı bir
biçimde sektörü etkileyebilmektedir. Nitekim son dönemde meydana gelen bazı
olaylarda da buna şahit olunmuştur. Örneğin, 11 Eylül 2001’de meydana gelen
olaylar, birçok sektörü olduğu gibi turizm sektörünü de büyük ölçüde
etkilemiştir. Konu ile ilgili çalışmalar, bunu doğrular niteliktedir.
Dünya
Turizm Örgütü (DTÖ:WTO:World Tourism Organization), 11 Eylül sonrası turizm
alanında yaşanan krizi bir raporla değerlendirmeye tâbi tutmuştur. Rapor’a
göre; 11 Eylül saldırılarının etkileri, turizm sektörünün o ana kadar
karşılaştığı krizlerin en şiddetlisi olmuştur. Bu krizi daha da derinleştiren
gelişmeler ise şöyle sıralanmıştır: “Uluslararası ekonomik durgunluk, uçuş
korkusu ve yaşanan belirsizlik.” Rapor kapsamında; Örgüt’ün, orta ve uzun
vadeli beklentilerinde ise herhangi bir değişiklik olmadığı belirtilmiştir.
Buna göre; 2010 yılında seyahat eden kişi sayısının bir milyara, 2020 sonunda
ise 1,6 milyara ulaşması beklenmektedir.[12]
11 Eylül’ün
ülkemize etkileri de belli ölçüde olumsuz olmuştur. Konu ile ilgili olarak
TÜRSAB (Türkiye Seyahat Acenteleri Birliği) tarafından yapılan bir araştırma
sonuçlarında bu durum net bir şekilde görülmektedir. TÜRSAB bu kapsamda, 11
Eylül 2001’de ABD’nin birtakım yerlerine düzenlenen saldırılar sonrası
Türkiye’ye rezervasyon yaptırmış olan turistlerin iptallerde bulunup
bulunmadığına ve varsa bunun oranına ilişkin bilgilerin araştırıldığı bir anket
düzenlemiştir. Anket sonuçları şöyledir:[13]
Ankete cevap veren 81 seyahat acentesi, 79.000 yabancı
ziyaretçi adayının, 11 Eylül öncesi kesinleştirmiş oldukları rezervasyonlarını
iptal ettiklerini ifade etmiştir. İptallerin hangi ülkelerden olduğu hakkında
bilgi veren acentelerin belirttiği sayı 55.855 kişidir. Diğer yabancı
ziyaretçilerin ülkeleri hakkında ise bilgi verilmemiştir. Anket sonuçlarına
göre, en çok iptal oranı %24 ile Alman vatandaşlarına aittir. Buna karşılık,
iptal sayısının pazardaki ağırlığı açısından dikkate alındığında, her 1.000
turistte 6 iptal ile Almanya pazarının sıralamanın altına doğru indiği ortaya
çıkmıştır. Japonya, İtalya ve ABD, sırasıyla her 1.000 turistte 52, 21 ve 19
kişi ile söz konusu listede başı çekmektedir. Rusya, İngiltere, Fransa,
Belçika, Romanya, Polonya ve İsveç ise pazarın yıllık toplamı içinde her 1.000
kişiye düşen iptal sayısı en az olan ülkelerin başta gelenleridir.
2003 Kasım
ayının ikinci yarısı itibariyle İstanbul’un değişik bölgelerinde
gerçekleştirilen saldırılar da sektörü belli ölçüde etkilemiştir. Turizm
sektörü, bu ve benzeri olaylara karşı son derece hassastır. Dolayısıyla çok
belirgin olmamakla beraber, bu olayların turizm sektörünü belli ölçüde
etkilediği açıktır.
Ülkemiz
açısından önem taşıyan sektörlerden biri olarak turizmin gerek katma değerdeki
gerekse istihdamdaki payı, bu özelliğini doğrulamaktadır. Turizm, sahip olduğu
ileri-geri bağlantılar dolayısıyla da “lokomotif” niteliğindeki sektörler arasında
yer almaktadır. Yapılan bazı çalışmalar da bunu ortaya koymaktadır.
Akdeniz
Turistik İşletmeciler ve Otelciler Birliği (AKTOB), turizm sektörünün ülkemiz
ekonomisine katkısına ilişkin bir araştırma yapmıştır. Bu araştırmaya göre
turizm, beraberinde 6’sı temel, 32’si alt olmak üzere 38 sektöre yıllık 5
milyar dolar civarında katkı sağlamaktadır. Aşağıdaki tabloda bazı sektörlerin
turizmden sağladığı girdi tutarlarına yer verilmektedir.
TABLO 5: TÜRKİYE’DE BAZI SEKTÖRLERİN TURİZM SEKTÖRÜNDEN
SAĞLADIĞI GİRDİ TUTARI
SEKTÖRLER |
GİRDİ TUTARI (000 $) |
Hayvancılık |
628.746 |
Toptan ve perakende ticaret |
553.435 |
Karayolu taşıması |
461.840 |
Tarım |
418.036 |
Balıkçılık |
78.853 |
Kağıt ve ürünleri |
75.128 |
Metal eşya sanayii |
43.156 |
Dokuma sanayii |
32.370 |
Basın-Yayın |
31.969 |
Cam ve cam eşya sanayii |
5.051 |
Kaynak: AKTOB (Akdeniz Turistik İşletmeciler ve Otelciler
Birliği), “Turizm, Ekonominin Lokomotifi”, Hotel Product, Dünya Eki, 12 Aralık
2002, s.9.
Turizm sektörünün;
hayvancılıktan ticarete, karayolu taşımacılığından tarıma kadar ilişkili
bulunduğu sektörlere sağladığı katma değer tutarları, kendisiyle ilgili hem
“bacasız endüstri” hem de “lokomotif sektör” nitelemelerinin doğruluğunu açıkça
ortaya koymaktadır.
Turizm
sektörünün avantajlarından bir diğeri de istihdam maliyetine ilişkindir.
Sektörde istihdam edilecek bir kişinin maliyeti, diğer birçok sektördekine göre
net bir avantajı ifade etmektedir. Hazine Müsteşarlığı’nın 2000 yılı verilerine
göre; turizm sektöründe bir kişiye iş imkânının sağlanabilmesi için 27 milyar
TL civarında yatırım gerekli iken, ulaştırma sektörü için bu tutar 32 milyar
TL, kimya sektöründe 52 milyar TL, demir-çelik sektöründe ise 94 milyar TL’dir.
Yine Hazine verilerine göre; 2000 yılında kimya sektöründe, toplamda 200
trilyon TL’lik sabit sermaye yatırım harcaması ile 3.821 kişiye istihdam imkânı
sağlanırken, turizm sektöründe ise 315 trilyon TL’lik harcama ile 11.529 kişiye
iş imkânı oluşturulmuştur.[14]
Tabloda, yıllar itibariyle konuya ilişkin bilgiler yer almaktadır.
TABLO 6: TÜRKİYE’DE TURİZMDE İSTİHDAM DURUMU VE BİR KİŞİYE
İSTİHDAM SAĞLAMAK İÇİN GEREKLİ SABİT SERMAYE YATIRIM HARCAMA TUTARI
YILLAR |
İSTİHDAM (Kişi) |
İŞ OLUŞTURMA MALİYETİ (Kişi/Milyon
TL) |
1995 |
11.013 |
6.443 |
1996 |
13.729 |
6.062 |
1997 |
26.246 |
9.051 |
1998 |
17.759 |
11.867 |
1999 |
19.378 |
15.604 |
2000 |
11.529 |
27.362 |
Kaynak: “Turizmde İstihdam Maliyeti Düşük”, Turizm ve
Otelcilik,
Dünya Eki, 22 Nisan 2002, s.7.
Sektörde istihdam
edilenlerin sayısında 1995-1997 döneminde artışlar yaşanmakla beraber, takip
eden yıllarda dalgalı bir seyir meydana gelmiştir. Bunda, ülkemizde ve dünyada
meydana gelen krizlerin ve olumsuzlukların etkisi büyüktür. Kişi başına
istihdam maliyetinde de artışlar olmakla beraber, diğer sektörlerle
kıyaslandığında turizm sektörünün daha avantajlı konumda olduğu ortaya
çıkmaktadır.
Türkiye,
turizm sektörü faaliyetlerindeki gelişimini, turist girişlerinde ve buna bağlı
olarak gelirde meydana gelen artışlarla da göstermektedir. Turizm sektöründeki
özgün turistik ürünler oluşturma çabaları ve bu faaliyetlerin yıl boyunca yurt
geneline yayılması yönünde izlenen politikalar devam etmektedir. Kamu’nun ve
özel kesimin, inanç turizminden sağlık turizmine, yayla turizminden kış
turizmine kadar birçok alanda yeni ürünler ve kapasiteler oluşturmaya yönelik
çabaları olumlu sonuçlar vermiştir. Turist girişleri açısından değişimler
meydana gelmiş ve turizm gelirleri artmıştır. 1991 sonrasında, klasik Avrupa ve
diğer GÜ piyasalarına eski Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla kurulan ülkeler
de dahil olmuştur. Nitekim, 90’lı yılların ortaları itibariyle, daha evvel ilk
sırada bulunan Alman turistlerin yerini Bağımsız Devletler Topluluğu
vatandaşlarının aldığı ifade edilmektedir.[15]
3.2.Turizm
Hizmetlerinde Çeşitlilik
Ülkeler,
sahip oldukları turistik kaynakların kullanımındaki verimliliği artırmak
maksadıyla çeşitli tedbirlere başvurmaktadır. Bu tedbirlerden biri, turistik
faaliyetlerde çeşitlendirmeye gitmektir. Ülkemizde de turizmde sadece belli
alanlarda faaliyette bulunma anlayışı, giderek çeşitliliğe doğru bir değişim
sergilemektedir. Nitekim, otoritelerce birtakım projeler geliştirilmekte ve
alternatif faaliyet alanlarına yönlendirmeler yapılmaktadır. Turizmde çeşitlendirme
çerçevesinde şu alanlarda projeler geliştirilmektedir:[16]
Yayla turizmi, bisiklet turları, akarsu sporları, dağ ve
doğa yürüyüşleri, kuş gözlemleme, bitki gözlemleme, av turizmi, yamaç paraşütü,
turistik sportif olta balıkçılığı, atlı doğa gezintileri ve mağara turizmi.
Türkiye’de
turizm faaliyetleri açısından önem taşıyan konulardan biri inanç turizmine
ilişkindir. Bu kapsamda ele alınabilecek birçok yöre ve buralarda ziyaret
edilebilecek çok sayıda tarihî eser mevcuttur. Günümüzde bu çerçevede, çok
sayıda acente tarafından belirli programlar dahilinde turlar düzenlenmektedir.
Bunlardan bir kısmı şöyledir:[17]
* İzmir-Bursa-İstanbul Hattı:
Ulu Cami, Yeşil Cami, Yeşil Türbe, Ayasofya, Sultanahmet
Camii, Süleymaniye Camii, Topkapı Sarayı, Eyüp Camii.
* İzmir-Çanakkale-Edirne Hattı:
Asklepion Sağlık Merkezi, Akropol, Bergama Müzesi, Truva
Ziyareti, Selimiye Camii, Eski Cami, Muradiye Camii.
* Selçuk-Symirna-Bergama-Akhisar-Salihli-Alaşehir-Goncalı
“Yedi Kiliseler” Hattı:
Asklepion, Akropol, Tyatira, Agora, St.Jean Bazilikası,
Meryem Ana Evi, Priene, Milet, Hierapolis, Philadelphia, Sardes, St.Policarp,
Kadifekale.
* Kayseri-Kapadokya Hattı:
Hatuniye Medresesi, Ulu Cami, Soğanlı Vadisi ve Kiliseler,
Tyana.
* Diyarbakır-Mardin-Midyat-Hasankeyf Hattı:
Ulu Cami, Meryem Ana Kilisesi, Kırklar Kilisesi,
Deyr’üz-Zaferan, Gabriyel Kilisesi, Yakup ve Azazil Kilisesi.
* Konya-Mersin-Antakya-Gaziantep-Şanlıurfa-Mardin Hattı:
Mevlana Müzesi, Alahan Manastırı, Cennet-Cehennem, St.Paul
Kuyusu, St.Pierre Kilisesi, Habib-i Neccar Camii, Zeugma (Belkıs Harabeleri),
Balıklı Göl, Rıdvaniye Medresesi, Halil’ür-Rahman Camii, Süryani Manastırı,
Hasankeyf.
Turizmde
çeşitlendirmeye gitme konusunda önem taşıyan faaliyetler arasında “sağlık
turizmi” de belirtilebilir. Ülkemizin bu açıdan önemli mukayeseli üstünlüklere
sahip olduğu ifade edilebilir. Örneğin, iklim ve tabiat şartlarının uygunluğu
dolayısıyla Avrupa ülkelerindeki böbrek hastalarına Antalya’da ve benzeri
şehirlerimizde diyaliz imkânı sunulmasına ilişkin projelerin hayata
geçirilmesine çalışıldığı ifade edilmektedir. Bu ve benzeri projelerin
gerçekleştirilmesi hâlinde ülkemiz, turizm hizmetlerinde önemli ölçüde ticarî
gelir elde etme imkânına kavuşmuş olacaktır. Ayrıca, turizm ve diğer sektörler
arası ilişkiye yönelik güzel bir örnek daha sergilenmiş olacaktır. Çünkü bu
sayede sağlık hizmetleri alanında da alternatif bir gelir kaynağı elde edilmiş
olunacaktır.
Turistik
faaliyetlerden bir diğeri de deniz turizmi alanındadır. Deniz turizmi, deniz
araçları ile gerçekleştirilen turizme yönelik meslekî faaliyetler ve bunları
direkt olarak destekleyen diğer faaliyetler şeklinde tanımlanmaktadır. Söz
konusu meslekî faaliyetler şu alt kollardan oluşmaktadır:[18]
1- Yat Yatırımları ve İşletmeciliği,
2- Mürettebatsız Tekne (Bare Boat) İşletmeciliği,
3- Günlük Gezi Tekne İşletmeciliği,
4- Yat yapım, Çekek ve Tamir Hizmetleri İşletmeciliği,
5- Yat Malzeme Satış Hizmetleri İşletmeciliği,
6- Marina Yatırımları ve İşletmeciliği,
7- Kruvazör (Cruiser) Turizmi ve Feribot İşletmeciliği,
8- Dalış Turizmi ve Su Sporları.
Türkiye’de
deniz sektörü alt faaliyetleri arasında yer alan deniz turizmi, önemli bir
gelişim sergilemektedir. Mevcut hâliyle önemli bir potansiyeli içinde
barındıran deniz turizmi, gerekli alt yapıyla ve idarî düzenlemelerle daha iyi
seviyelere getirilebilecektir. Sektörün öneminin daha net bir şekilde
anlaşılabilmesi için faaliyet hacmini ve ekonomideki yerini incelemek
gerekmektedir. Deniz turizmine ilişkin ortaya konan oran, sayı ve tutarlar
şöyledir:[19]
a) Ülkemizde 4.500 civarında gulet ve benzeri ahşap
teknelerden oluşan ticarî yat ve yolcu motoru mevcuttur. Bunların büyük bir
kısmı İzmir-Antalya şeridinde faaliyet göstermektedir.
b) “Mavi Yolculuk” olarak nitelendirilen seferler, ticarî
yat statüsündeki 3.000 civarında tekne ile yapılmaktadır. 30.000 yatak
kapasitesine sahip bu yatlar, yılda 250-300.000 kişiye hizmet vermektedir.
c) Günlük tur yapan tekne sayısı 1.500 civarında olup, bu
turlara yılda yaklaşık 1.500.000 turist katılmaktadır.
d) Ülkemize gelen yabancı bayraklı yatlar ve mürettebatı,
marinalarımıza yıllık olarak yaklaşık 400.000.000 dolar civarında gelir
sağlamaktadır.
e) Akdeniz kıyısında bulunan ülkelerdeki 711 marinada
toplamda 311.000 yat bağlama yeri mevcut iken, ülkemizde 34 tesiste sadece 9.565
bağlama yeri bulunmaktadır. Türkiye, yat bağlama kapasitesi olarak, Akdeniz
çanağının sadece %3,5-4’ünü oluşturmaktadır.
f) Ülkemiz, Akdeniz çanağında yer alan 500.000 yatak
potansiyelinin sadece %2,5’ini konuk edebilmektedir.
g) 16 marinanın ve yat limanının orta vadede (3-5 yıl)
tamamlanacağı ve yat bağlama kapasitesinin ise 8.758 adet artarak 18.814’e
ulaşacağı öngörülmektedir.
h) Türkiye genelinde mevcut 300 su sporu işletmesinde
gerçekleştirilen spor faaliyetlerinden 150.000.000 dolar gelir elde edilmektedir.
ı) Dalış okullarında her yıl ortalama 400.000 turist eğitim
ve rehberlik hizmeti almaktadır. Bu yolla yaklaşık 200.000.000 dolar civarında
gelir elde edilmektedir.
Karadeniz
ülkelerinden deniz yoluyla Karadeniz sahillerindeki liman bölgelerimize turist
akımı sağlama konusunda eksikliklerimizin olduğuna dikkat çekilmekte bununla
ilgili olarak gerekli teşvik tedbirlerinin alınmadığı ve kolaylıkların
sağlanmadığı belirtilmektedir. Uygun şartların varlığı durumunda, Trabzon’dan,
Rize’den ve Hopa’dan yapılacak düzenli yolcu seferleriyle, Rusya’dan ve
Ukrayna’dan önemli sayıda turist çekilebileceği ileri sürülmektedir.[20]
Deniz
Ticaret Odası Raporu’nda; 2634 Sayılı Turizm Teşvik Kanunu’nun da desteğiyle,
özellikle 80’li yıllardan sonra mürettebatsız tekne işletmelerinin (bare-boat)
gündeme geldiği; ayrıca sayıları giderek artan marina işletmelerinin
yerli-yabancı yatçıların hizmetine girdiği ifade edilmektedir. Güney
kıyılarımızda komşu adalara yapılan turizm amaçlı feribot seferlerinin de kendi
çapında bir sektör oluşturduğuna değinilen Rapor’da, 90’lı yıllardan sonra yat
yapım ve çekek yerlerinin de turizm amaçlı olarak gelişimini sürdürdüğü
belirtilmektedir. Deniz turizmi kapsamında dalış turizminin, teknolojik gelişme
paralelinde su üstü sporlarıyla beraber önemli bir turizm sektörü hâline
geldiği ortaya konulmaktadır. Günü birlik tekne sayısının da, özellikle turizm
merkezlerinde olmak üzere binlerle ifade edilen bir filo oluşturduğu ifade
edilmektedir. Deniz turizmi kapsamında yat işletmeciliğinin de önemli bir yeri
vardır. Söz konusu faaliyete yönelik hukukî alt yapı yetersizliğinin
giderilmeye çalışıldığı belirtilmektedir. Bu kapsamda, Yat İşletmeleri
Yönetmeliği’nin sektörün ihtiyaçlarına cevap verecek hâle gelebilmesi için
sektör temsilcilerinin, Turizm Bakanlığı ile işbirliği içinde gerekli
hazırlıklara devam ettiği ifade edilmektedir.[21]
3.3.Gelecekte Turizm
Hizmetleri ve Türkiye
Batı
Avrupa, Doğu Avrupa, Afrika ve Yakın Doğu arasında kavşak oluşturan Akdeniz,
dünyanın en önemli turizm güzergâhlarındandır. Dünya Turizm Örgütü’ne göre;
Akdeniz’i çevreleyen ülkeler, uluslararası turistlerin 1/3’ünü ağırlamaktadır.
Bu ülkelerin Akdeniz alanı içinde kalan kısımları, bu toplamın 1/5’ini
oluşturmaktadır. 1999 yılı itibariyle bu oran, 90 milyon civarında uluslararası
turiste karşılık gelmektedir. Uluslararası turizmden elde edilen gelirlerin,
Akdeniz ülkeleri GSYİH’lerinin %2’sini oluşturduğu öngörülmektedir. Buna ulusal
turizm gelirleri de dahil edildiğinde ulaşılan oran %5’tir. Bu oran Fransa için
%7,1, İspanya için %9, Malta için ise %40’a kadar yükselebilmektedir. Turizm,
büyüklük sırasına göre, Akdeniz ülkeleri tarafından gerçekleştirilen ihracatın
%13’ünü ve 5 milyon kişilik bir istihdamı oluşturmaktadır. AB üyesi dört
Akdeniz ülkesi, turistik faaliyetlerin %75’ini, geri kalan ülkeler ise diğer
%25’lik kısmını gerçekleştirmektedir. Avrupa-Akdeniz Turizm Alanı’na ilişkin
çok taraflı işbirlikleri gerçekleştirilmektedir. Bunlardan biri AB Konseyi
tarafından kabul edilen MEDA Yönetmeliği kapsamında gerçekleştirilen yeni
Avrupa-Akdeniz ortaklığıdır. 15 Temmuz 1996 yılında kabul edilen bu yönetmelik
kapsamında işbirliği yapan ülkeler şunlardır: Cezayir, Fas, İsrail, Kıbrıs,
Lübnan, Malta, Mısır, Suriye, Tunus, Türkiye, Ürdün ve Filistin. Yine 1996 yılında
uygulamaya konan “Ecos-Ouverture-Med” de ülkeler arası işbirliğini amaçlayan
bir diğer çok taraflı programdır.[22]
Ülkemizin
turizm açısından taşıdığı potansiyel, Akdeniz pazarı ile ilgili yapılan bazı
tahmin çalışmalarında da görülmektedir. Aşağıda bu nitelikteki bir çalışmanın
sonuçları yer almaktadır.
TABLO 7: AKDENİZ PAZARINDAKİ BAZI ÜLKELERİN 2020 YILINDA
ÇEKECEĞİ TURİST SAYISI VE YILLIK GELİŞİM HIZI
ÜLKELER |
TURİST SAYISI (000 kişi) |
PAZAR PAYI (%) |
YILLIK BÜYÜME HIZI (%) (95-20) |
|||
1995 |
2010 |
2020 |
1995 |
2020 |
||
Libya |
56 |
416 |
1.079 |
0,03 |
0,3 |
12,6 |
Yugoslavya |
228 |
643 |
1.669 |
0,1 |
0,5 |
8,3 |
Mısır |
2.872 |
8.693 |
17.100 |
1,7 |
4,9 |
7,4 |
Suriye |
815 |
1.577 |
3.102 |
0,5 |
0,9 |
5,5 |
TÜRKİYE |
7.083 |
17.068 |
27.017 |
4,3 |
7,8 |
5,5 |
Cezayir |
520 |
1.009 |
1.304 |
0,3 |
0,4 |
3,7 |
Tunus |
4.120 |
6.305 |
8.916 |
2,5 |
2,6 |
3,1 |
İspanya |
38.803 |
61.798 |
73.867 |
23,3 |
21,4 |
2,6 |
Fransa |
60.033 |
88.237 |
106.093 |
36 |
30,7 |
2,3 |
Yunanistan |
10.130 |
14.315 |
17.111 |
6,1 |
4,9 |
2,1 |
İtalya |
31.052 |
43.881 |
52.451 |
18,6 |
15,2 |
2,1 |
Kaynak: “Akdeniz Bölgesi’nde Rekabet Kızıştı”, Turizm ve
Otelcilik, Dünya Eki, 22 Nisan 2002, s.11.
Ülkemizin turizm
sektörüne ilişkin taşıdığı potansiyel, tablodaki tahminlerle de açık bir
şekilde ortaya çıkmaktadır. 2010 yılındaki turist sayımızın 17.068.000’e,
2020’de ise bu sayının 27.017.000’e ulaşacağı öngörülmektedir. 1995 yılında
Akdeniz ülkeleri arasında sahip olduğumuz pay %4,3 iken, bu payın 2020’de
%7,8’e yükseleceği tahmininde bulunulmaktadır. 1995-2020 dönemi yıllık büyüme
hızımızın ise %5,5 olacağı tahmin edilen çalışmada, ülkeler arasında yapılan
sıralamada üst kategoride yer almaktayız.
Türkiye’de
hizmet ticareti içinde turizm alt sektörünün önemli bir paya sahip olduğu
açıktır. Bununla beraber, diğer ülkelerle karşılaştırıldığında, Türkiye’nin
birtakım sorunlarının olduğu ortaya çıkmaktadır. Yatak kapasitesi, teknik alt
yapı, tanıtım ve pazarlama, turizm eğitimi ve ulaştırma gibi sahalardaki
yetersizlikler bunlardan bir kısmını oluşturmaktadır. Bu kapsamda alınması
gereken tedbirler arasında şunların belirtilmesi mümkündür: Sektörde faaliyette
bulunan ve işletmelerin çoğunluğunu oluşturan KOBİ’lerin desteklenmesi, mahallî
yönetimlerle işbirliği yapılarak alt yapı ve çevre kirliliği sorunlarının
çözümü, kış sporları, kongre ve kültür turizmi gibi alanlara ağırlık verilerek
turizmin çeşitlendirilmesi.[23]
Ülkemizde turizm
sektöründeki sorunlar, ana başlıklar hâlinde şu şekilde sıralanmaktadır:[24]
a- Konaklama işletmelerinin sorunları,
b- Yatırım sorunları,
c- Pazarlama sorunları,
d- Çeşitlilik sağlama sorunları,
e- Eğitim sorunları,
f- Mevsimlik yoğunlaşma ve atıl kapasite sorunları,
g- Turizm bilincine ilişkin sorunlar,
h- Turizm politikalarının bütünlüğüne ilişkin sorunlar,
ı- Alt yapı ve kentleşme sorunları,
i- Turizmde planlamaya ilişkin sorunlar.
Turizm
sektörümüzün içinde bulunduğu sorunlar, bizzat sektör temsilcilerince dile
getirilmekte ve bunlara yönelik çözüm tekliflerinde bulunulmaktadır. Bu
çerçevede, sektör temsilcilerinden Seçim Aydın’ın, turizm sektörümüzdeki
birtakım sorunlara yönelik teklif ettiği çözüm yolları şöyledir:[25]
a) Turizmde yabancı sermayenin ülkemize çekilmesine yönelik
çalışmalar yapılmalıdır, fakat yerli ve yabancı sermaye dengesine özen
gösterilmelidir. Bu çerçevede, yerli sermayenin güç kaybetmesine yol açacak
politikalardan kaçınılmalıdır.
b) Coğrafyamızın; sosyo-kültürel yapısı ve sahip olduğu
potansiyel dikkate alınarak turizm tesislerinin niceliklerinin ve
niteliklerinin artırılmasına yönelik politik tedbirler alınmalıdır.
c) Turizm endüstrisinin öznel yapısı dikkate alınmak
suretiyle, Türkiye’nin imajını ortaya koyan genel nitelikte ve bunun içinde
mahallî tanıtım faaliyetlerine yön veren özel politikalar izlenmelidir. Söz
konusu tanıtım faaliyetleri için bütçeden daha fazla pay ayrılmalıdır.
d) Yüksek gelir gruplarının cezbedilmesini sağlayacak,
turizmde çeşitlendirmeye yönelik tedbirler alınmalı ve bu çerçevede yat, golf,
kültür ve kongre turizmine ağırlık verilmelidir.
Ülkemizde,
turizm sektörünün ekonomideki payını artırmaya yönelik olmak üzere özelde
olduğu gibi kamu bazında çalışmalar da mevcuttur. Bu çerçevede bazı hedefler
tespit edilmekte ve uygun politik tedbirler alınmaya çalışılmaktadır. 12-14
Nisan 2002 tarihleri arasında gerçekleştirilen 2.Turizm Şurası da bu açıdan
önem arz etmektedir. Şura kapsamında alınan kararlar, dönemin Turizm Bakanı
tarafından deklare edilmiş ve sektöre verilen öneme atıfta bulunulmuştur. Söz
konusu kararlardan bir kısmı şöyledir:[26]
a) Dünya turizm ahlâk yapısına uygun olarak, Turizm Ahlâk
Yasası çıkarılmalıdır.
b) Turizm sektöründe tüketici haklarının korunmasına yönelik
tedbirler alınmalıdır.
c) Turizm eğitiminde belgelendirme sistemine geçilmelidir.
d) Turizm sektörü; genel teşvik kararnameleri ile değil,
turizme özgü teşvik kararnameleri ile desteklenmelidir.
e) 2020 hedefi olan 60 milyon turiste ulaşabilecek ve 50
milyar dolar gelir elde edebilecek bir Türkiye için sektöre daha fazla kaynak
aktarılmalıdır. Bunun için her yıl alt yapı yatırımlarına 100 milyon dolar, dış
tanıtım çalışmalarına 100 milyon dolar, teşvik ve desteklemeye ise 250 milyon
dolar ayrılmalıdır.
f) Turizm hizmetleri ihracat kapsamına alınarak; Eximbank
kredilerinden ve turizm işletmelerinin vergi iadesinden faydalanması
sağlanmalıdır.
g) Sürdürülebilirlik prensibi dahilinde, çevreye uyumlu
tesislerle ve kirliliğin önlenmesi gibi çabalarla ekolojik denge korunmalıdır.
h) Turizmimizin ve ekonomimizin lokomotif mahallî olan
İstanbul; kongre, tarih, kültür, eğlence ve yeme-içme gibi yönleri ile özel
olarak ele alınmalıdır.
ı) Kamp-karavan turizmi tekrar ele alınmalı ve uygun
yapılandırma ve tanıtımla canlandırılmalıdır.
i) Veri bankası kurulmalı ve turizm alanında mahallî ve
uluslararası işbirliği imkânları geliştirilmelidir.
j) Uluslararası örgüt merkezlerinin İstanbul’a çekilmesi
teşvik edilmelidir.
k) Turizm konusunda KKTC ve Orta Asya ülkeleri ile işbirliği
geliştirilmelidir.
l) Özürlülerin turizm hizmetlerinden faydalanmalarını
sağlamak için gerekli tedbirler alınmalıdır.
Turizmde
daha yüksek paylara erişilebilmesi için stratejik bir pazarlama anlayışına da
sahip olunması gerekmektedir. Bu çerçevede, sahip olunan turizm potansiyelinin
en yüksek seviyede harekete geçirilebilmesi mümkün hâle gelebilecektir.
Ülkemizde de pazarlama stratejisinde birtakım eksiklikler ve yanlış uygulamalar
söz konusudur. Bu konuya dikkat çeken CAT (Competitive Advantage of
Turkey:Türkiye’nin Rekabet Avantajı Projesi) proje lideri Melih Bulu, bazı
değerlendirmelerde bulunmakta ve bu çerçevede farklı bir yaklaşım
sergilemektedir:[27]
“Bugüne dek Türkiye hep bir bütün olarak pazarlandı. Bu
nedenle Yalova’da deprem olduğunda, Antalya’ya turist gelmedi, ya da Mavi Çarşı
olayı yaşandığında Ege’deki rezervasyonlar iptal edildi. Bunun nedeni,
Türkiye’nin insanlara tek bir ürün olarak sunulmasıydı. Turistler, Bodrum’a ya
da Antalya’ya değil de “Türkiye’ye gidiyoruz” dedikleri için doğal felaketler
veya terör olayları olduğunda ülkemize gelmekten vazgeçtiler. Dolayısıyla bütün
olarak pazarlama çok temel bir yanlış. Mutlaka İstanbul gibi Antalya gibi hatta
bunun da ötesinde Sultanahmet gibi ürünlerinin olması gerekiyor. Daha da
bölgesel detaylara girilmesi, örneğin, Ölü Deniz yamaç paraşütü diye bir ürünün
oluşturulması lazım. Turistlere “Biz Ölü Deniz’e yamaç paraşütü yapmaya
gidiyoruz” dedirtebilmek, her bir ürünü ayrı ayrı sunabilmek büyük önem
taşıyor. Amerika’da bir insana Türkiye nerede diye sorsanız bilemez diye hep
söylenir. Gerçekten de çoğu Amerikalı Türkiye’nin nerede olduğunu bilmez,
İstanbul’u da bilmez. Sonuç itibariyle Türkiye’nin bundan sonraki tanıtım
stratejisinde mutlaka ürünlerini ayırması, her bir ürününü ayrı ayrı tanıtması
gerekiyor. Eğer bunu yapamazsak, bir sel ya da deprem felaketi yaşandığında
turist sayısı hızla azalır. Son yıllarda bunun örneklerini yaşıyoruz. Bir sene
%40’lara varan düşüş yaşanırken, ertesi yıl %40-50 yükselme oluyor. Yükselme
olunca dönemin bakanı ‘Bu benim başarım’ diyor. Fakat turist sayısı azalırsa bu
düşüş, yaşanan felaketlere bağlanıyor. Aslında bu iniş-çıkışlar, Türkiye’nin
bir stratejisinin olmamasından kaynaklanıyor. Potansiyelimiz çok yüksek ama
bunu akıllıca kullanamıyoruz.”
Turizm
sektörü ile ilgili belirtilebilecek önemli konulardan biri, sektör-işletme
ilişkisi üzerinedir. Bu kapsamda KOBİ’lerin durumu özel bir önem taşımaktadır.
Turizm sektöründe faaliyette bulunan işletmelerin çoğu, diğer sektörlerde de
olduğu gibi, KOBİ statüsündedir. Türkiye ekonomisi açısından dikkate
alındığında, işletmelerin %99’una yakınını oluşturan KOBİ’ler, hayati derecede
öneme sahip kuruluşlar niteliğindedir. Genel olarak ülke ekonomisi açısından
taşıdıkları önemin, aynen turizm sektöründe de geçerli olduğu ortaya
çıkmaktadır. Bununla beraber, bu işletmelerin, normal şartlarda faaliyetleri
önünde engel niteliğinde olan birtakım sorunları da mevcuttur. KOBİ’lerin çok
sayıda sorunu olmakla beraber; bunlar ana başlıklar hâlinde şöyle
sıralanabilir: Tanımlanma, örgütlenme, hukuk, bürokrasi, alt yapı, beşerî
kaynak, teknoloji, ticaret ve finans. Bu sebeple, söz konusu KOBİ’lerle ilgili
sorunların en az seviyeye indirilmesi, sektörün daha sağlam bir zeminde
faaliyette bulunmasına imkân tanıyacaktır. Bu çerçevede; işletmelerin uygun bir
şekilde tanımlanması, örgütlenmelerine uygun bir zeminin oluşturulması, hukukî,
bürokratik, alt yapıya ilişkin, beşerî kaynakla ilgili, teknolojik ve ticarî
nitelikli sorunlarının giderilmesi gerekmektedir. Ayrıca, bu işletmelere uygun
şartlarda finansal destekler de sağlanmalıdır.
DEĞERLENDİRME VE SONUÇ
Hizmetler,
20.yüzyılın ilk yarısına kadar pek önem verilmemekle beraber, bu tarih
itibariyle dikkate alınmaya başlanan ve ekonomilerde giderek önem kazanan
faaliyetler olagelmiştir. Nitekim, günümüzde hizmet sektörünün birçok ülke
GSMH’si içindeki payı %50’nin üstündedir.
Hizmetlerin
önemi anlaşıldıktan sonra, ülkelerin bu sektörde yoğunlaştığı görülmektedir. Bu
çerçevede, başta GÜ’ler ve GOÜ’ler olmak üzere tüm ülke grupları hizmet
sektörüne önem vermekte ve piyasa yapılarına uygun sektörlere ayrıcalıklar
tanımaktadır. Ülkeler, sahip oldukları mukayeseli üstünlüklerden hareketle
hizmet sektörlerine yönelik düzenlemelerle uluslararası hizmet ticaretindeki
payını artırmaya çalışmaktadır.
Gelişmekte
olan bir ülke olarak Türkiye’de de son dönemlerde, hizmetler sektörü kapsamında
belirli alanlarda dikkat çekici gelişmeler meydana gelmektedir. Mal ticaretine
paralel olarak hizmet ticaretinde de artışlar yaşanmaktadır.
Türkiye,
hizmetler açısından; dünya ortalamasının üzerinde bir ihracatçı ve dünya
ortalamasının altında bir ithalâtçı konumundadır. Bu durum, istatistikler
incelendiğinde de açıkça ortaya çıkmaktadır. Örneğin, 1984-2004 dönemi hizmet
ihracat geliri, ithalât giderinin daima üstünde olmuştur. Yani ödemeler
dengesinde hizmet kalemi her zaman fazla vermiştir.
Türkiye,
hizmet ticaretindeki payını her geçen yıl biraz daha artırmaktadır. Örneğin
2001 yılı verilerine göre Türkiye’nin hizmet ihracat değeri 16,03 milyar
dolardır. DTÖ verilerine göre aynı yıl itibariyle Türkiye’nin hizmet
ihracatındaki payı %1’e çıkmıştır. Türkiye, uluslararası sıralamada, 25.ülke
konumunda bulunmaktadır. 2003 yılında ise toplam hizmet ihracatı 17,4 milyar
dolara yükselmiş olmakla beraber, başlıca hizmet ihracatçıları arasında
26.sırada bulunmaktadır. Türkiye’nin hizmet ticaretindeki payının daha üst
seviyelere çıkarılması gerektiği açıktır.
Mukayeseli
Üstünlükler Teorisi’ne göre; bir ülke mal üretiminde, sahip olduğu nispî
maliyet avantajına bağlı olarak uzmanlaşmaya gittiği takdirde, uluslararası
ticaret yapabilecek ve söz konusu üstünlüklerine bağlı olarak, ticarî pay elde
edebilecektir.
Ülkemiz,
hizmet ticareti açısından; beşerî sermaye, bilgi birikimi, teknolojik alt yapı,
kabiliyet donanımı vb. üstünlüklere sahip olup, bu çerçevede özellikle bazı
sektörlerde önemli bir potansiyel taşımaktadır. Türkiye’nin hizmet ticaretine
ilişkin inceleme yapıldığında, şu hizmet alt sektörlerinde mukayeseli
üstünlüklere sahip olduğu ifade edilebilir: İnşaat, Bilgi-İşlem ve Ofis Arkası
Hizmetler, Ulaştırma ve Turizm.
Türkiye’nin,
“İnşaat”, “Bilgi-İşlem ve Ofis Arkası Hizmetler”, “Ulaştırma Hizmetleri” ve
“Turizm Hizmetleri” ile ilgili avantajını rakamlar bazında da ortaya koymak
mümkündür. Bu çerçevede, söz konusu dört alt sektör hizmet ihracat
tutarlarının, toplam hizmet ihracat tutarındaki payının %72’ye karşılık geldiği
ortaya çıkmaktadır. Bu oran, söz konusu sektörlerin taşıdığı önemi net bir
şekilde ifade etmektedir.
Mukayeseli
üstünlüğe sahip olduğumuz bu dört alt sektörün içinde en fazla pay ise turizm
hizmetlerine ait bulunmaktadır. Nitekim, 2001 yılı itibariyle toplam hizmet
ihracatının %50 civarındaki kısmı turizm hizmetlerine ait olup, ülkemiz
açısından bu sektör ayrı bir yere ve öneme sahiptir. Yıllar itibariyle incelendiğinde,
turizm hizmetleri ihracat gelirinin ithalât giderinin çok üstünde olduğu
görülmektedir.
Ülkemizin
turizm açısından taşıdığı potansiyel, yapılan bazı uluslararası pazarı araştırmaları
ile de ortaya konmaktadır. Örneğin Akdeniz havzası ülkeleri arasında yapılan
karşılaştırmalı bir tahmin çalışmasına göre; 2010 yılındaki turist sayımız
17.068.000’e, 2020’de ise bu sayı 27.017.000’e ulaşacaktır. 1995 yılında
Akdeniz ülkeleri arasında sahip olduğumuz pay %4,3 iken, bu payın 2020’de
%7,8’e yükseleceği tahmininde bulunulmaktadır. Araştırmaya göre, turizm
sektöründe 1995-2020 dönemi yıllık büyüme hızımız %5,5 olacaktır.
Turizm
sektörü; birçok ekonomide olduğu gibi Türkiye’de de hayati bir yere sahiptir.
Sektörün ileri-geri bağlantılı olduğu diğer sektörlerin sayısı bunu
doğrulamaktadır. Örneğin turizm, hayvancılıktan ticarete, karayolu
taşımacılığından tarıma kadar birçok sektörle ilişkili olup, bunlara dikkate
değer tutarlarda katma değer sağlamaktadır.
Turizm,
aynı zamanda bazı özel avantajlara sahip bir sektördür. Söz konusu
avantajlarından biri istihdam maliyetine ilişkindir. Sektörde istihdam edilecek
bir kişinin maliyeti, diğer birçok sektördekine göre nispî olarak düşük olup,
bu haliyle net bir avantaja sahip bulunmaktadır.
Sahip
olduğu üstünlüklere rağmen, turizm sektörünün bazı dezavantajları da mevcuttur.
Örneğin sektör, yapısı itibariyle hassas bir niteliğe sahiptir. Bu sebeple dış
faktörlere son derece duyarlıdır. Gerek yurt içinde ve gerekse yurt dışında
meydana gelen olaylar, doğrudan veya dolaylı bir biçimde sektörü
etkileyebilmektedir. Nitekim, son dönemlerde dünyada ve ülkemizde meydana gelen
bazı aleyhte gelişmeler turizm sektörümüzü belli ölçüde de olsa olumsuz bir
şekilde etkilemiştir. Yapılan yerli ve yabancı araştırmalar bunu
doğrulamaktadır.
Türkiye’de
turizm sektörü, önemli bir gelir kaynağı olmakla beraber, potansiyelinin tam
olarak kullanılabildiğinden bahsedilemez. Dolayısıyla daha uygun şartlarda daha
yüksek bir gelir elde edilebilmesi mümkündür. Bu amaçla alınması gereken çok
sayıda tedbir, giderilmesi gereken sorunlar vardır. Sektörün iç içe bulunduğu
sorunların giderilmesi halinde Türkiye’nin uluslararası hizmet ticaretindeki
payını daha yükseğe çıkarması mümkün olacaktır.
Türkiye’nin
turizmde sahip olduğu sorunların bir kısmı yapısal niteliklidir. Bunlar
arasında; yatak kapasitesi, teknik alt yapı, tanıtım ve pazarlama, turizm
eğitimi ve ulaştırma gibi sahalardaki yetersizlikler sıralanabilir. Bu ve
benzeri yapısal sorunların giderilmesi öncelikli hedefler arasında olmalıdır.
Türkiye’de,
turizm sektöründen daha yüksek kapasitede faydalanılabilmesi amacıyla üzerinde
önemle durulması gereken konulardan biri “turistik faaliyetlerdeki çeşitliliğe”
ilişkindir. Kamu’nun ve özel kesimin çeşitlendirmeye yönelik adımlar atması
gerekmektedir. Günümüzde, inanç turizminden sağlık turizmine, yayla turizminden
kış turizmine kadar birçok sahada yeni ürünler ve kapasiteler oluşturmaya
yönelik çabalar devam etmektedir. Bunların daha da geliştirilmesine ihtiyaç
vardır. Bu çerçevede özel olarak; yayla turizmi, bisiklet turları, akarsu
sporları, dağ ve doğa yürüyüşleri, kuş gözlemleme, bitki gözlemleme, av
turizmi, yamaç paraşütü, turistik sportif olta balıkçılığı, atlı doğa
gezintileri, mağara turizmi, sağlık turizmi, deniz turizmi gibi faaliyetlere
odaklanmalıdır.
Turizmde
daha yüksek paylara erişilebilmesi için stratejik bir pazarlama anlayışına da
sahip olunması gerekmektedir. Günümüze kadar izlenmiş olan pazarlama anlayışı
“parça bazlı” olmaktan çok “toplu” bir yaklaşım olmuştur. Bu alanda değişikliğe
gitme zamanı gelmiştir. Söz konusu stratejide yapılacak köklü değişikliğin,
daha verimli bir pazarlama imkânını beraberinde getireceğini ifade etmek
mümkündür.
* Dr. Mehmet Behzat Ekinci,
** İstanbul Üniversitesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi,
“Türkiye’nin Uluslararası Hizmet Ticaretindeki Yeri ve Mukayeseli Üstünlükler
Çerçevesinde Turizm Sektörü”, İstanbul, Sayı: 33, Ekim 2005, s.45-67.
[2] Ahmet İncekara, Yıldırım Kılkış, Karadeniz Limanlarının Bölgesel Ticaretin
Gelişimindeki Önemi ve İşlevi, İTO Yayını, No:1999-50, İstanbul, 1999,
s.82.
[3] Hizmet Ticareti ile ilgili veriler için temel alınan
kaynak, Merkez Bankası Ödemeler Dengesi istatistikleridir. Belirtilmelidir ki
bu kapsamda yer verilen istatistikler sınırlı sayıda olup şu ana kalemlerden
oluşmaktadır: İnşaat Hizmetleri, Taşımacılık Hizmetleri, Turizm Hizmetleri,
Finans Hizmetleri, Diğer Ticarî Hizmetler, Resmî Hizmetler, Diğer Hizmetler.
[4] Levent Kırval, Uluslararası Hizmet Ticareti ve Kamu Alımları
Piyasaları:Türkiye ile AB Arasında Hizmet Ticaretinin ve Kamu Alımları
Piyasalarının Karşılıklı Olarak Serbestleştirilmesi, İKV Yayınları, No:165,
İstanbul, 2001, s.156.
[5] WTO, “Doha Development Agenda:Services
Negotiations”, Press Release,
Press/300, 28 June 2002, (02-3693), pp.10-12.
[6] WTO, Statistics, http://www.wto.org/english/res_e/statis_e,
15 Apr. 2004.
[7] WTO, “Doha Development Agenda:Services
Negotiations”, Press Release,
Press/300, 28 June 2002, (02-3693), pp.10-12.
[8] Hanifi Aslan, Hizmet Ekonomisi, Alfa Yayınevi, İstanbul, 1998, s.162.
[9] Gibbs, Murray, Hayashi, Michiko (1990), “Sectoral
Issues and the Multilateral Framework for Trade in Services:An Overwiew”, Trade in Services:Sectoral Issues,
Geneva, UNCTAD/ITP/26, p.7.
[10] Halil Seyidoğlu, Uluslararası İktisat-Teori, Politika ve Uygulama,
15.baskı, Güzem Yayınları, İstanbul, 2003, s.790-791.
[11] Bilgisayar ve İlgili Hizmetlerin 2001 yılı ihracat
tutarı, DİE istatistiklerinden alınmış olup TL bazındadır. Bu hizmetlerin 2001
yılı ihracat tutarı, 11.618.231 milyon TL’dir. Bu, 9,4 milyon dolara denk
gelmektedir. Hesaplamada, 2001 yılı ortalama dolar kuru dikkate alınmış olup,
1.239.230 TL’dir.
[12] Sunay Ünlü Yücel, “WTO 2002 Yılından Umutlu”, TÜRSAB Dergi, Sayı:215, 2002, s.50.
[13] “11 Eylül’ün Türk Turizmine Etkileri Anketi
Sonuçlandı!”, TÜRSAB Dergi,
Sayı:215, 2002, s.13.
[14] Turizmde İstihdam Maliyeti Düşük”, Turizm ve Otelcilik, Dünya Eki, 22 Nisan 2002, s.7.
[15] Ahmet İncekara, Doğu
Anadolu’da Kış Turizmi ve Gelişme Olanakları, İTO Yayını, No:1998-18,
İstanbul, 1998, s.1.
[16] “Turizmde Çeşitliliğin Önemi Artık Anlaşıldı”, Turizm ve Otelcilik, Dünya Eki, 22
Nisan 2002, s.30.
[17] Aydan Sümercan, “Kutsal Adresler:İnanç Turizmi”, Voyager, Sayı:25, 2000, s.129-137.
[18] DTO (Deniz Ticaret Odası), Deniz Sektörü Raporu,
İstanbul, 2003, s.190.
[19] “Türk Deniz Turizminin Penceresinden”, Denizcilik, Dünya Eki, 1 Temmuz 2003, s.10.
[20] Bülent Akbaş, “En Büyük Rakipler Poti ve Batum”, 1.Uluslararası Türkiye, Hazar ve Karadeniz
Ülkeleri Intermodal ve Deniz Taşımacılığı, Dünya Eki, 26 Şubat 2003, s.25.
[21] DTO (Deniz Ticaret Odası), Deniz Sektörü Raporu,
İstanbul, 2003, s.190.
[22] “Avrupa Birliği’nin Turizm Sektörüne Yönelik Politika ve
Uygulamaları:Avrupa-Akdeniz Turizm Alanı”, İKV Dergisi, Sayı:144, 1999, s.47.
[23] Halil Seyidoğlu, Uluslararası İktisat-Teori, Politika
ve Uygulama, 15.baskı, Güzem Yayınları, İstanbul, 2003, s.802.
[24] Işık Yargın, “Turizm:Sorunlar Yumağı”, Hotel Product, Dünya Eki, 12 Aralık 2002, s.9.
[25] MPM (Milli Prodüktivite Merkezi), “Turizmde 2001 Yılı Sonuçları
Değerlendirildi”, Toplantı Notları, Hazırlayan:Rezzan Yıldırım, Kalkınmada Anahtar Verimlilik,
Sayı:156, Aralık 2001, s.4.
[26] “Turizmde Atılım Kararları”, Dünya, 16 Nisan 2002, s.4.
[27] “Özel Sektörün Önderliğinde Başlatılan Türkiye’nin Rekabet Avantajı
Projesi Hızla İlerliyor:Türkiye’nin İmecesi CAT (Competitive Advantage of
Turkey:Türkiye’nin Rekabet Avantajı Projesi)”, Activeline, Sayı:18, Eylül 2001, s.16-17.
KAYNAKLAR
Akbaş,
Bülent, “En Büyük Rakipler Poti ve Batum”, 1.Uluslararası
Türkiye, Hazar ve Karadeniz Ülkeleri Intermodal ve Deniz Taşımacılığı,
Dünya Eki, 26 Şubat 2003, s.25.
“Akdeniz
Bölgesi’nde Rekabet Kızıştı”, Turizm ve
Otelcilik, Dünya Eki, 22 Nisan 2002, s.11.
AKTOB
(Akdeniz Turistik İşletmeciler ve Otelciler Birliği), “Turizm, Ekonominin
Lokomotifi”, Hotel Product, Dünya
Eki, 12 Aralık 2002, s.9.
Aslan,
Hanifi, Hizmet Ekonomisi, İstanbul,
Alfa Yayınevi, 1998.
“Avrupa
Birliği’nin Turizm Sektörüne Yönelik Politika ve Uygulamaları:Avrupa-Akdeniz
Turizm Alanı”, İKV Dergisi,
Sayı:144, 1999, s.47.
TÜİK,
Hizmet İstatistikleri 2001, Ankara,
Ekim 2003.
TÜİK,
İstatistikler, http://www.die.gov.tr/ieyd/milhes/page10.html,
11.05.2004.
DTO
(Deniz Ticaret Odası), Deniz Sektörü
Raporu, İstanbul, 2003.
Gibbs,
Murray, Hayashi, Michiko, “Sectoral Issues and the Multilateral Framework for
Trade in Services:An Overwiew”, Trade in
Services:Sectoral Issues, Geneva, UNCTAD/ITP/26, 1990.
İncekara,
Ahmet, Doğu Anadolu’da Kış Turizmi ve
Gelişme Olanakları, İstanbul, İTO Yayını, No:1998-18, 1998.
İncekara,
Ahmet, Yıldırım Kılkış, Karadeniz
Limanlarının Bölgesel Ticaretin Gelişimindeki Önemi ve İşlevi, İstanbul,
İTO Yayını, No:1999-50, 1999.
Kırval,
Levent, Uluslararası Hizmet Ticareti ve
Kamu Alımları Piyasaları:Türkiye ile AB Arasında Hizmet Ticaretinin ve Kamu
Alımları Piyasalarının Karşılıklı Olarak Serbestleştirilmesi, İstanbul, İKV
Yayınları, No:165, 2001.
MPM
(Milli Prodüktivite Merkezi), “Turizmde 2001 Yılı Sonuçları Değerlendirildi”,
Toplantı Notları, Hazırlayan:Rezzan Yıldırım, Kalkınmada Anahtar Verimlilik, Sayı:156, Aralık 2001.
“Onbir
Eylül’ün Türk Turizmine Etkileri Anketi Sonuçlandı!”, TÜRSAB Dergi, Sayı:215, 2002, s.13.
“Özel
Sektörün Önderliğinde Başlatılan Türkiye’nin Rekabet Avantajı Projesi Hızla
İlerliyor:Türkiye’nin İmecesi CAT (Competitive Advantage of Turkey:Türkiye’nin
Rekabet Avantajı Projesi)”, Activeline,
Sayı:18, Eylül 2001, s.16-17.
Seyidoğlu,
Halil, Uluslararası İktisat-Teori,
Politika ve Uygulama, 15.baskı, İstanbul, Güzem Yayınları, 2003.
Sümercan,
Aydan, “Kutsal Adresler:İnanç Turizmi”, Voyager,
Sayı:25, 2000, s.129-137.
TCMB,
Ödemeler Dengesi İstatistikleri, http://tcmbf40.tcmb.gov.tr/cbt.html,
15.04.2004.
“Turizmde
Atılım Kararları”, Dünya, 16 Nisan
2002, s.4.
“Turizmde
Çeşitliliğin Önemi Artık Anlaşıldı”, Turizm
ve Otelcilik, Dünya Eki, 22 Nisan 2002, s.30.
“Turizmde
İstihdam Maliyeti Düşük”, Turizm ve
Otelcilik, Dünya Eki, 22 Nisan 2002, s.7.
“Türk
Deniz Turizminin Penceresinden”, Denizcilik,
Dünya Eki, 1 Temmuz 2003, s.10.
Ünlü
Yücel, Sunay, “WTO 2002 Yılından Umutlu”, TÜRSAB
Dergi, Sayı:215, 2002, s.50.
WTO,
“Doha Development Agenda:Services Negotiations”, Press Release, Press/300, 28 June 2002, (02-3693), pp.10-12.
WTO,
Statistics, http://www.wto.org/english/res_e/statis_e,
15.04.2004.
Yargın,
Işık, “Turizm:Sorunlar Yumağı”, Hotel
Product, Dünya Eki, 12 Aralık 2002, s.9.