AKADEM<İ>KTİSAT

 

 

TÜRKİYE’NİN ULUSLARARASI HİZMET TİCARETİNDEKİ YERİ VE MUKAYESELİ ÜSTÜNLÜKLER ÇERÇEVESİNDE TURİZM SEKTÖRÜ

 

 

 

İÇİNDEKİLER:

 

ÖZET

 

ABSTRACT

 

GİRİŞ

 

1. TÜRKİYE’NİN ULUSLARARASI HİZMET TİCARETİNDEKİ YERİ

 

2. TÜRKİYE’NİN MUKAYESELİ ÜSTÜNLÜĞE SAHİP OLDUĞU POTANSİYEL HİZMET ALT SEKTÖRLERİ

 

3. MUKAYESELİ ÜSTÜNLÜKLER ÇERÇEVESİNDE TÜRKİYE’DE TURİZM SEKTÖRÜ

3.1.Turizm Sektörünün Türkiye Ekonomisindeki Yeri ve Önemi

3.2.Turizm Hizmetlerinde Çeşitlilik

3.3.Gelecekte Turizm Hizmetleri ve Türkiye

 

DEĞERLENDİRME VE SONUÇ

 

 

 

ÖZET

            Hemen tüm ülkeler için önem taşıyan bir faaliyet alanı olarak turizm, sağladığı gelir dolayısıyla uluslararası hizmet ticaretine konu sektörler arasında ayrıcalıklı bir yere sahiptir. Turizm sektörü, uluslararası ticarette önemli ölçüde pay elde edebilme açısından büyük bir potansiyel taşımaktadır. Çok sayıda alt dalı ile turizm, yoğun bir hizmetler dizisini içerir. İnsanların dünyayı tanıma ve anlama arzusuna ilaveten, ticarî faaliyetlerde meydana gelen yoğun hareketlenme, turizmin faaliyet hacmini yükseltmekte ve bu hâliyle sektörün önemi daha da artmaktadır. Dolayısıyla ülkelerin sektöre yönelik bakışı da daha hassas bir nitelik taşımaktadır. Bu durum, ülkemiz için de geçerliliğini aynen korumaktadır.

 

            Bu çalışmada, turizm sektörünün Türkiye açısından taşıdığı önem ele alınmakta, sorunlarına yönelik çözümlere yer verilmekte ve Türkiye’nin uluslararası hizmet ticaretindeki payını artırabilmesini sağlamak amacıyla alınması gereken tedbirlere dikkat çekilmektedir. Bunlardan evvel, Türkiye’nin uluslararası hizmet ticaretindeki yerine ilişkin bilgi verilmekte ve sahip olduğu mukayeseli üstünlükler çerçevesinde potansiyel sektörleri tespit edilmektedir.

 

ANAHTAR KAVRAMLAR

Uluslararası Hizmet Ticareti, Turizmde Çeşitlilik, İnanç Turizmi, Sağlık Turizmi, Deniz Turizmi.

 

 

TURKEY’S SHARE IN INTERNATIONAL TRADE IN SERVICES AND ITS TOURISM SECTOR IN CONTEXT OF COMPARATIVE ADVANTAGES

 

ABSTRACT

            Tourism has a distinguished place in international trade in services because of the revenue it provides for the countries. It has a high potential for gaining an evident share in the world trade. With its all sub-fields, tourism contains many activities. In addition to the factors such as recognizing and understanding the world, the intensive activitiy in trade grows the volume of tourism sector, and its significance increases. Therefore the view of the countries to this sector becomes more critical. This is the same for Turkey as well.

 

            In this study, the importance of tourism sector for Turkey is revealed, the problems that the sector is facing with are investigated, and some remedies for them are suggested. It is aimed to attract attention to these remedies that provide rising Turkey’s share up in the world trade. Before these subjects, some information is given related to the place of Turkey in the world trade, and the sub-service sectors in which Turkey has comparative advantages are determined.

 

KEY CONCEPTS

International Trade in Services, Diversity in Tourism, Belief Tourism, Health Tourism, Maritime Tourism.

 

 

GİRİŞ

            Ülkeler arasında mal ticaretinin yapılmasının çeşitli sebepleri vardır. Bunlardan bir kısmı şu şekilde sıralanabilir: Bazı malların ülkelerin bir kısmında üretiminin olmaması ya da iç üretiminin ülkedeki ihtiyacı karşılamaya yeterli olmaması; ülkelerin verimlilik seviyelerindeki farklılıklar ve tüketici tercihleri arasındaki farklılıklar dolayısıyla mal farklılaştırmasına gidilmesi.

 

            Hizmet ticaretinde bulunulmasının sebepleri, temelde mal ticaretindeki seyirle benzer özellikler taşımakta olup, bunlardan bir kısmı şöyle sıralanabilir: Kaynakların dağılımındaki farklılıklar; sahip olunan kültürel geçmişlerdeki farklılıklar; ülkeler arasındaki teknik bilgi farklılıkları; sahip olunan nitelikli iş gücü farklılıkları; alt yapı yatırımlarındaki farklılıklar; hizmetlerin üretimindeki maliyet farklılıkları ve mallarda olduğu gibi hizmetlerde yapılan farklılaştırma faaliyetleri. Ülkeler, bu ve benzeri amaçlarla hizmet sektörlerine önem vermekte ve gerçekleştirilen faaliyetlerle uluslararası ticarî paylarını artırmaya çalışmaktadır.

 

            Ülkelerin uluslararası hizmet ticaretinde faal hâle gelebilmesi için sahip olduğu mukayeseli üstünlüklerinin farkında olması ve bunlardan faydalanması lazımdır. Nitekim, ülkelerin hizmet gelirleri incelendiğinde, kaynakları itibariyle bunları mukayeseli üstünlüğe sahip oldukları sektörlerden elde ettikleri ortaya çıkmaktadır. Ülkemiz de hizmet ticareti açısından; beşerî sermaye, bilgi birikimi, teknolojik alt yapı, kabiliyet donatımı vb. üstünlüklere sahip olup, bu çerçevede özellikle bazı sektörlerde önemli bir potansiyel taşımaktadır. Turizm de bunların başta gelenidir.

 

            Bu çalışmada, ülkemizin uluslararası hizmet ticaretindeki payına ilişkin analizler yapılmakta ve mukayeseli üstünlüğe sahip olduğumuz hizmet alt sektörleri tespit edilmektedir. Bu çerçevede, hizmet ticaretimizde belirgin bir paya sahip olan bir sektör olarak turizme ilişkin analizler gerçekleştirilmekte ve uluslararası hizmet ticaretindeki payımızın artırılmasında bu sektöre ilişkin alınması gereken tedbirler araştırılmaktadır.

 

 

1. TÜRKİYE’NİN ULUSLARARASI HİZMET TİCARETİNDEKİ YERİ

            Hizmetlerin önemi anlaşıldıktan sonra, ülkelerin bu sektörde yoğunlaşmaya başladığı görülmektedir. Bu çerçevede, sektöre yönelik destekleyici ve teşvik edici ekonomi politikaları, ülkelerin dünya piyasalarında rekabet edebilir hizmetler üretebilmesine imkân sağlamıştır. Böylece giderek artan sayıda ülke, uluslararası arenada faaliyette bulunmaya başlamıştır. Faaliyette bulunan ülkeler arasında ağırlık gelişmiş ülkeler (GÜ) lehinedir. Bununla beraber, gelişmekte olan ülkeler (GOÜ) de paylarını giderek artırmaktadır. Nitekim, 1980’de 25 en büyük hizmet ihracatçısı arasında beş GOÜ yer almıştır: Meksika, Singapur, Güney Kore, Suudi Arabistan ve Mısır. Bunlardan Mısır, Singapur, Meksika ve Güney Kore net hizmet ihracatçısı olmuştur.


[1] Bu sayı günümüzde daha yüksektir.

 

            Gelişmekte olan bir ülke olarak Türkiye’de de son dönemlerde, hizmet sektörü kapsamında belirli alanlarda dikkat çekici gelişmeler meydana gelmektedir. Özellikle AB ile gümrük birliği seviyesindeki entegrasyon sonrasında dış ticaret alanında önemli açıklar oluşmuştur. Hizmet sektöründeki faaliyetlerden elde edilen gelir, bu açıkların giderilmesinde önemli bir rol üstlenmektedir.[2]

 

            Türkiye’nin hizmet gelir ve gider tutarları, genel olarak olumlu bir gelişim göstermektedir. Mal ticaretine paralel olarak hizmet ticaretimiz de artmaktadır. Türkiye’nin hizmet ticaretine ilişkin inceleme yapıldığında, göze çarpan bazı önemli hizmet ticareti işlemleri şöyledir: İnşaat, Ulaştırma, Turizm ve Diğer hizmetler.[3]

 

TABLO 1: TÜRKİYE’NİN HİZMET İHRACATINDAKİ VE İTHALÂTINDAKİ GELİŞMELER (1984-2003) (MİLYON $)

YILLAR

HİZMET GELİRİ

HİZMET GİDERİ

1984

2.475

1.489

1985

3.160

1.560

1986

3.123

1.533

1987

3.945

1.783

1988

5.919

2.086

1989

6.569

2.541

1990

8.083

3.117

1991

8.446

3.282

1992

9.564

3.757

1993

10.919

4.179

1994

11.076

4.024

1995

14.939

5.319

1996

13.430

6.773

1997

19.910

8.998

1998

23.686

10.180

1999

16.800

9.313

2000

20.364

8.996

2001

16.030

6.900

2002

14.785

6.905

2003

17.431

8.368

Kaynak: TCMB, Ödemeler Dengesi İstatistikleri, http://tcmbf40.tcmb.gov.tr/cbt.html, 15.04.2004.

 

            Hizmet ihracat gelirinde, 1984-1998 döneminde -1986 ve 1996 yılları hariç- giderek artan bir seyir söz konusudur. Ancak 1999 yılında önemli ölçüde düşüş meydana gelmiştir. 1998’de 23,7 milyar dolar olan ihracat geliri, 1999’da 16,8 milyar dolara gerilemiştir. Bunda, 1997 yılında başlayıp Türkiye’de kendini 1999 yılında hissettiren global ekonomik krizin etkisinin olduğu ifade edilebilir. Nitekim krizin yoğun bir şekilde devam ettiği 1999-2002 döneminde değişen tutarlarda hizmet ihracat geliri elde edilmiştir. 2002 yılı itibariyle ise tekrar artış sürecine girildiği görülmektedir.

 

            Hizmet ithalât giderinde 1984-1998 döneminde de -1986 ve 1994 yılları hariç- giderek artan tutarlar söz konusudur. Ancak, bu yıl itibariyle düşüş eğilimine girilmiştir. İthalât giderindeki bu düşüşü, kriz dolayısıyla meydana gelen iç talep azalması şeklinde ifade etmek mümkündür. Hizmet ihracatında olduğu gibi, 2002 itibariyle ise tekrar artış eğilimine girilmiştir. Belirtilmelidir ki 1984-2003 döneminde hizmet ihracat geliri, ithalât giderinin daima üstünde olmuştur. Yani ödemeler dengesinde hizmet kalemi her zaman fazla vermiştir.

 

TABLO 2: HİZMET İHRACAT VE İTHALÂT TUTARLARINA İLİŞKİN ORANLAMALAR (1994-2003) (MİLYON $) (%)

YIL

HİZMET

İHRACI

HİZMET

İTHALİ

MAL

İHRACI

MAL

İTHALİ

GSMH*

HİZMET İHRACI/

MAL İHRACI

HİZMET İTHALİ/

MAL İTHALİ

HİZMET İHRACI/

GSMH

1994

11.076

4.024

18.106

23.270

132.298

0,61

0,17

0,08

1995

14.939

5.319

21.636

35.709

170.076

0,69

0,15

0,09

1996

13.430

6.773

23.225

43.627

182.824

0,58

0,15

0,07

1997

19.910

8.998

26.261

48.559

192.438

0,76

0,18

0,10

1998

23.686

10.180

26.974

45.921

206.559

0,88

0,22

0,11

1999

16.800

9.313

26.587

40.671

185.266

0,63

0,23

0,09

2000

20.364

8.996

27.775

54.503

201.439

0,73

0,16

0,10

2001

16.030

6.900

31.334

41.399

148.215

0,51

0,17

0,11

2002

14.785

6.905

36.059

51.554

180.892

0,41

0,13

0,08

2003

17.431

8.368

46.878

68.734

239.235

0,37

0,12

0,07

*Cari alıcı fiyatlarıyla.

Kaynak: (Hesaplamalar, şu kaynaklardan elde edilen verilerle gerçekleştirilmiştir.)

a)TCMB, Ödemeler Dengesi İstatistikleri, http://tcmbf40.tcmb.gov.tr/cbt.html, 15.04.2004.

b)TÜİK, İstatistikler, http://www.die.gov.tr/ieyd/milhes/page10.html, 11.05.2004.

c)WTO, Statistics, http://www.wto.org/english/res_e/statis_e, 15 Apr. 2004.

 

            Toplam hizmet ihracatının toplam mal ihracatına oranı, 1994-2001 döneminde %50’nin altına düşmemiştir. Hatta 1998 yılında bu oran %88’e kadar yükselmiştir. Ancak 2001 itibariyle oranda düşüşler meydana gelmiştir. Yaşanan kriz sürecinde mal ihracatı artışını sürdürürken, hizmet ihracatında tersi bir durum gerçekleşmiştir.

 

            Toplam hizmet ithalâtının toplam mal ithalâtına oranın ise düşük seviyelerdedir. 1994-2003 döneminde bu oranın en yüksek olduğu yıl %23 ile 1999’dur. Bu yıl itibariyle düşüşler meydana gelmiştir.

 

            Toplam hizmet ihracatının GSMH’ye oranında yıllar itibariyle farklılıklar görülmektedir. Bununla beraber, hizmet ihracatının GSMH’ye oranı ortalama %9 civarındadır.

 

            DTÖ verilerine göre, dünyanın belli başlı 46 ülkesinin toplam ihracatının %19,3’ü ticarî hizmetlerden oluşurken; Türkiye için bu oran %28,4’tür. Hizmet ithalâtı açısından bu oranlar sırasıyla %19,6 ve %12,3’tür. Bu durum, Türkiye’nin dünya ortalamasının üzerinde bir ihracatçı ve dünya ortalamasının altında bir ithalâtçı olduğunu ortaya koymaktadır.[4]

 

            Türkiye, hizmet ticaretindeki payını her geçen yıl biraz daha artırmaktadır. DTÖ tarafından ortaya konan 2001 yılı verilerine göre ülkemizin ihracat değeri 14,8 milyar dolara (TCMB istatistiklerine göre bu tutar 16,03 milyar dolardır.) yükselmiştir. Bu hâliyle dünya hizmet ihracatındaki payı da %1’e çıkmıştır. Ancak uluslararası sıralamada, 25.ülke konumunda bulunmaktadır.[5] 2003 yılı tutarlarına bakıldığında ise durum şöyledir: Toplam hizmet ihracatı 17,4 milyar dolara yükselmiş olmakla beraber, başlıca hizmet ihracatçıları arasında 26. sırada bulunmaktadır.[6] Ülkemiz, ayrıca “1990-2000 Döneminde Ticarî Hizmetlerde Faal Olan İhracatçı Ülkeler” sınıflamasında da %9’luk payı ile “İhracat Gelişimi %10 Altı Olan, Fakat Global Ortalamanın Üstünde Olan Ülkeler” kategorisinin üst sıralarında yer almaktadır.[7] Türkiye’nin, hizmet ticaretindeki payını daha üst seviyelere çıkarması gerektiği açıktır.

 

 

2. TÜRKİYE’NİN MUKAYESELİ ÜSTÜNLÜĞE SAHİP OLDUĞU POTANSİYEL HİZMET ALT SEKTÖRLERİ

            Mukayeseli Üstünlükler Teorisi’ne göre; bir ülke mal üretiminde, sahip olduğu nispî maliyet avantajına bağlı olarak uzmanlaşmaya gittiği takdirde, uluslararası ticaret yapabilecek ve söz konusu üstünlüklerine bağlı olarak, ticarî pay elde edebilecektir. Esasında, mal üretimine yönelik bu Teori’nin, belirli varsayımlar altında hizmetlere de uyarlanması mümkündür. Buradan hareketle, bir ülkenin, sahip olduğu üstünlükler sayesinde hizmet ticaretinde de pay elde edebileceği ve bunları kullanma derecesine bağlı olarak ticarî payını artırabileceği belirtilebilir.

 

            Ülkelerin mukayeseli üstünlüğe sahip olduğu faktörler konusunda farklı görüşler ortaya konmaktadır. Bazı akademisyenler; mukayeseli üstünlüğü artırmada önemli olduğunu kabul ettikleri faktörleri somut bir şekilde ortaya koymuşlardır. Bunlar:

Bhagwati’ye göre; genel yetenekler,

Kravis’e göre; beşerî sermaye ve yönetim metotları,

Krommenacker’a ve Krugman’a göre; Ar-Ge harcamaları,

Nusbaumer’a göre organizasyon ve metot uzmanlığı,

Sapir’e ve Lutz’a göre ise; fizikî-beşerî sermaye ve Ar-Ge harcamalarıdır.

Sıralanan bu faktörler, mallarla ilgili oldukları gibi, hizmetlerle de doğrudan veya dolaylı bir biçimde ilgilidir. Bu faktörlere ilaveten, mukayeseli üstünlük kaynaklarından da bahsedilebilir. Söz konusu kaynaklardan bazıları; coğrafî konum, tabii donanım, alt yapı, politik ortam ve kültürel farklılıklar şeklinde sıralanabilir. Coğrafî konum ve tabii donanım, özellikle turizm ve ulaştırma endüstrileri için önemlidir. Örneğin dil kabiliyeti de diğer bir kültürel üstünlük biçimidir. Hizmet ihracatında müşterilerin kendi dillerinin veya bildikleri dillerin kullanılabilmesi giderek önemli avantajlar hâline gelmektedir.[8]

 

            Hizmet sektöründeki mukayeseli üstünlükleri, “faktörel” ve “kurumsal” olmak üzere iki kategoride ele alan diğer bir sınıflandırma ise şunları içermektedir:[9]

Faktörel Üstünlükler:

1- Know-how ve kabiliyet donanımı,

2- Yüksek teknoloji de dahil olmak üzere sabit sermaye vb. fizikî alt yapı miktarı,

3- Bilgi sermayesi, yani işlenmiş ve işlenmemiş bilgi stoku ile teknolojik yenilikleri uygulayabilme kabiliyeti,

Kurumsal Üstünlükler:

1- Arz edenlerin büyüklüğü ve piyasanın hacmi, yani üretimde ölçek ekonomileri ve know-how oluşturulabilmesi için geniş bir iç piyasanın varlığı,

2- Ölçek ekonomilerine bağlı olarak ihtisas ekonomileri, özel know-how ve bilgi birikimi,

3- Bu tür ölçek ekonomilerini önleme veya daha da geliştirmeye yönelik kamu düzenlemelerinin rolü.

 

            Bu ve benzeri faktörler, ülkelere mukayeseli üstünlükler kazandırmaktadır. Tabii ülkelerin uluslararası arenada ticarî paylarını artırabilmeleri, bunları ne ölçüde kullanıp kullanamadıklarıyla direkt olarak ilişkilidir. Dolayısıyla ülkelerin, rekabetçilikleri, sıralanan bu ve benzeri faktörlerle ilgili gelişimlerini sağladıkları dereceye kadar devam edecektir.

 

            Ülkemiz, hizmet ticareti açısından; beşerî sermaye, bilgi birikimi, teknolojik alt yapı, kabiliyet donanımı vb. üstünlüklere sahip olup, bu çerçevede özellikle bazı sektörlerde önemli bir potansiyel taşımaktadır.

 

            Hizmetlerle ilgili birtakım sınıflandırmalar yapılmaktadır. Bir sınıflandırmada hizmetler, teknoloji içeriklerine göre iki grupta ele alınmaktadır. Görüleceği üzere, ilk grupta daha yüksek seviyede beşerî sermayeye ihtiyaç duyulurken, ikinci grupta ise daha basit metotların kullanımı söz konusu olmaktadır.[10]

a)Bilgiye Dayalı Hizmet Alt Sektörleri:

Mimarlık-Mühendislik, Teknik Müşavirlik ve Müteahhitlik Hizmetleri, Bilgi-İşlem ve Ofis Arkası Hizmetler, Danışmanlık ve Meslekî Hizmetler, Finansal Hizmetler, Sigortacılık Hizmetleri, Telekomünikasyon Hizmetleri

b)Geleneksel Hizmet Alt Sektörleri:

Ulaştırma Hizmetleri, Turizm Hizmetleri.

 

            Bu sınıflandırma baz alınarak; “Bilgiye dayalı hizmetler” kapsamında şu sektörlerde mukayeseli üstünlüklere sahip olduğumuz ifade edilebilir:

a- Mimarlık-Mühendislik, Teknik Müşavirlik ve Müteahhitlik Hizmetleri,

b- Bilgi-İşlem ve Ofis Arkası Hizmetler.

 

            “Geleneksel hizmetler” kapsamında ise şu sektörlerde mukayeseli üstünlüklere sahip olduğumuz ifade edilebilir:

a- Ulaştırma Hizmetleri,

b- Turizm Hizmetleri.

 

            Türkiye’nin, “Mimarlık-Mühendislik, Teknik Müşavirlik ve Müteahhitlik Hizmetleri”, “Bilgi-İşlem ve Ofis Arkası Hizmetler”, “Ulaştırma Hizmetleri” ve “Turizm Hizmetleri” ile ilgili avantajını rakamlar bazında da ortaya koymak mümkündür. Bu çerçevede, söz konusu dört alt sektör hizmet ihracat tutarlarının, toplam hizmet ihracat tutarındaki payı incelendiğinde, sahip olunan avantajla ilgili önemli bir ipucu elde edilmesi mümkün hale gelecektir. Bu amaçla, örneğin 2001 tutarlarına bakılabilir. Merkez Bankası ödemeler dengesi ve DİE hizmet istatistiklerine göre, Türkiye’nin 2001 yılı toplam hizmet ihracat tutarı 16.030 milyon dolardır. İnşaat, bilgisayar ve ilgili, ulaştırma ve turizm hizmetlerinin ihracat tutarları ise sırasıyla 654, 9,4[11], 2.854 ve 8.090 milyon dolardır. Bunların toplam hizmet ihracat tutarındaki payı %72’ye karşılık gelmektedir. Bu tutarlar, yıllar itibariyle artış göstermiştir. Dolayısıyla, gerekli önemin verilmesi halinde uluslararası hizmet ticaretindeki payımız açısından, bu sektörlerin katkısının giderek artacağını ifade etmek mümkündür.

 

            Burada özellikle dikkat edilmesi gereken konu, mukayeseli üstünlüğe sahip olduğumuz bu dört alt sektörün içinde en fazla payın, turizm hizmetlerine ait olmasıdır. Nitekim, 2001 yılı itibariyle toplam hizmet ihracatının %50 civarındaki kısmı turizm hizmetlerine ait bulunmaktadır. Dolayısıyla ülkemiz açısından turizm, söz konusu sektörler arasında ayrı bir yere ve öneme sahiptir.

 

            Takip eden başlıklar altında, turizm sektörünün ülkemizdeki yeri ve önemi analiz edilmekte ve karşılaşılan sorunlar ele alınarak bunlara yönelik çözüm teklifleri sıralanmaktadır.

 

 

3. MUKAYESELİ ÜSTÜNLÜKLER ÇERÇEVESİNDE TÜRKİYE’DE TURİZM SEKTÖRÜ

3.1.Turizm Sektörünün Türkiye Ekonomisindeki Yeri ve Önemi

            Geleneksel hizmet alt sektörleri arasında, ülkemiz açısından mukayeseli üstünlüğe sahip olduğumuzun ifade edilebileceği en önemli sektörlerden biri turizmdir. Nitekim, mukayeseli üstünlüğe sahip olduğumuz hizmet alt sektörleri içinde en yüksek pay turizme aittir. Beşerî sermaye, bilgi birikimi, teknolojik alt yapı, kabiliyet donanımı vb. faktörlerin bu hizmetlerde önemli ölçüde başarılar sağlanmasına imkân tanıdığı ifade edilebilir. Klasik tabiriyle, “bacasız endüstri” niteliği taşıyan bu sektör, ülkemiz için hayati bir yere sahiptir. Bu özelliği gereği, yıllar itibariyle sektöre ayrı bir önem verilmiştir. Özellikle 1980 sonrasında sektöre verilen destekler, önemli ölçüde yatırımlarda bulunulmasına imkân sağlamıştır. Bu yatırımların geri dönüşü ise kısa sürede gerçekleşmiş ve sektörün ülke ekonomisine katkısı belirgin oranlarda artmıştır. Turizm, sağladığı katkı dolayısıyla hizmet alt sektörleri arasında ilk sırada yer almaktadır.

 

TABLO 3: TÜRKİYE’DE TURİZM HİZMETİ İHRACATINDAKİ VE İTHALÂTINDAKİ GELİŞMELER (1984-2003) (MİLYON $)

YILLAR

GELİR

GİDER

1984

548

277

1985

1.094

324

1986

950

313

1987

1.476

448

1988

2.355

358

1989

2.557

565

1990

3.225

520

1991

2.654

592

1992

3.639

776

1993

3.959

934

1994

4.321

866

1995

4.957

911

1996

5.650

1.265

1997

7.002

1.716

1998

7.177

1.754

1999

5.203

1.471

2000

7.636

1.713

2001

8.090

1.738

2002

8.481

1.881

2003

9.676

2.113

Kaynak: TCMB, Ödemeler Dengesi İstatistikleri, http://tcmbf40.tcmb.gov.tr/cbt.html, 15.04.2004.

 

            Turizm hizmeti ihracat gelirinde 1987 yılı itibariyle başlayan artış giderek artan bir nitelik taşımıştır. 1991 yılında nispî bir düşüş olmakla beraber, global krizin hissedildiği yıl olan 1999’a kadar önemli ölçüde ihracat geliri elde edilmiştir. İhracat artışı 2000’den sonra da devam etmiştir. Hatta 2001 yılında yaşanan “11 Eylül Saldırıları”nın olumsuz etkilerine rağmen gelir artışı sürmüştür. Turizm hizmeti ithalât gideri de artmış olmakla beraber, ihracat geliri yanında daima düşük seviyede kalmıştır.

 

TABLO 4: TURİZM HİZMETİ İHRACAT VE İTHALÂT TUTARLARINA İLİŞKİN ORANLAMALAR (1994-2003) (MİLYON $) (%)

 

YIL

MAL

İHRACI

MAL

İTHALİ

GSMH*

TURİZM HİZMETİ İHRACI / MAL İHRACI

TURİZM HİZMETİ İTHALİ/ MAL İTHALİ

TURİZM HİZMETİ İHRACI / GSMH

1994

18.106

23.270

132.298

0,24

0,03

0,03

1995

21.636

35.709

170.076

0,23

0,03

0,03

1996

23.225

43.627

182.824

0,24

0,03

0,03

1997

26.261

48.559

192.438

0,26

0,03

0,04

1998

26.974

45.921

206.559

0,27

0,04

0,03

1999

26.587

40.671

185.266

0,19

0,04

0,03

2000

27.775

54.503

201.439

0,27

0,03

0,04

2001

31.334

41.399

148.215

0,26

0,04

0,05

2002

36.059

51.554

180.892

0,24

0,04

0,05

2003

46.878

68.734

239.235

0,21

0,03

0,04

*Cari alıcı fiyatlarıyla.

Kaynak: (Hesaplamalar, şu kaynaklardan elde edilen verilerle gerçekleştirilmiştir.)

a)TCMB, Ödemeler Dengesi İstatistikleri, http://tcmbf40.tcmb.gov.tr/cbt.html, 15.04.2004.

b)TÜİK, İstatistikler, http://www.die.gov.tr/ieyd/milhes/page10.html, 11.05.2004.

c)WTO, Statistics, http://www.wto.org/english/res_e/statis_e, 15 Apr. 2004.

 

            Turizm hizmeti ihracatının mal ihracatına oranı, diğer hizmetlerle kıyaslandığında çok yüksek seviyededir. Hizmet alt sektörleri arasında, toplam ihracatın da ortalama %50’sini turizm sektörü gerçekleştirmektedir. Turizm sektörü ihracatının mal ihracatına oranı ise %25 civarındadır.

 

            Turizm hizmeti ithalâtının mal ithalâtına oranı ise ortalama %3,5 civarındadır. Turizm hizmeti ihracatının GSMH’ye oranı ise %4 civarındadır. Turizm sektörünün sahip olduğu bu oran, hizmet alt sektörleri içinde yine en yüksek olanıdır.

 

            Turizm sektörü, yapısı itibariyle dış faktörlere son derece duyarlıdır. Gerek yurt içinde ve gerekse yurt dışında meydana gelen olaylar, doğrudan veya dolaylı bir biçimde sektörü etkileyebilmektedir. Nitekim son dönemde meydana gelen bazı olaylarda da buna şahit olunmuştur. Örneğin, 11 Eylül 2001’de meydana gelen olaylar, birçok sektörü olduğu gibi turizm sektörünü de büyük ölçüde etkilemiştir. Konu ile ilgili çalışmalar, bunu doğrular niteliktedir.

 

            Dünya Turizm Örgütü (DTÖ:WTO:World Tourism Organization), 11 Eylül sonrası turizm alanında yaşanan krizi bir raporla değerlendirmeye tâbi tutmuştur. Rapor’a göre; 11 Eylül saldırılarının etkileri, turizm sektörünün o ana kadar karşılaştığı krizlerin en şiddetlisi olmuştur. Bu krizi daha da derinleştiren gelişmeler ise şöyle sıralanmıştır: “Uluslararası ekonomik durgunluk, uçuş korkusu ve yaşanan belirsizlik.” Rapor kapsamında; Örgüt’ün, orta ve uzun vadeli beklentilerinde ise herhangi bir değişiklik olmadığı belirtilmiştir. Buna göre; 2010 yılında seyahat eden kişi sayısının bir milyara, 2020 sonunda ise 1,6 milyara ulaşması beklenmektedir.[12]

 

            11 Eylül’ün ülkemize etkileri de belli ölçüde olumsuz olmuştur. Konu ile ilgili olarak TÜRSAB (Türkiye Seyahat Acenteleri Birliği) tarafından yapılan bir araştırma sonuçlarında bu durum net bir şekilde görülmektedir. TÜRSAB bu kapsamda, 11 Eylül 2001’de ABD’nin birtakım yerlerine düzenlenen saldırılar sonrası Türkiye’ye rezervasyon yaptırmış olan turistlerin iptallerde bulunup bulunmadığına ve varsa bunun oranına ilişkin bilgilerin araştırıldığı bir anket düzenlemiştir. Anket sonuçları şöyledir:[13]

Ankete cevap veren 81 seyahat acentesi, 79.000 yabancı ziyaretçi adayının, 11 Eylül öncesi kesinleştirmiş oldukları rezervasyonlarını iptal ettiklerini ifade etmiştir. İptallerin hangi ülkelerden olduğu hakkında bilgi veren acentelerin belirttiği sayı 55.855 kişidir. Diğer yabancı ziyaretçilerin ülkeleri hakkında ise bilgi verilmemiştir. Anket sonuçlarına göre, en çok iptal oranı %24 ile Alman vatandaşlarına aittir. Buna karşılık, iptal sayısının pazardaki ağırlığı açısından dikkate alındığında, her 1.000 turistte 6 iptal ile Almanya pazarının sıralamanın altına doğru indiği ortaya çıkmıştır. Japonya, İtalya ve ABD, sırasıyla her 1.000 turistte 52, 21 ve 19 kişi ile söz konusu listede başı çekmektedir. Rusya, İngiltere, Fransa, Belçika, Romanya, Polonya ve İsveç ise pazarın yıllık toplamı içinde her 1.000 kişiye düşen iptal sayısı en az olan ülkelerin başta gelenleridir.

 

            2003 Kasım ayının ikinci yarısı itibariyle İstanbul’un değişik bölgelerinde gerçekleştirilen saldırılar da sektörü belli ölçüde etkilemiştir. Turizm sektörü, bu ve benzeri olaylara karşı son derece hassastır. Dolayısıyla çok belirgin olmamakla beraber, bu olayların turizm sektörünü belli ölçüde etkilediği açıktır.

 

            Ülkemiz açısından önem taşıyan sektörlerden biri olarak turizmin gerek katma değerdeki gerekse istihdamdaki payı, bu özelliğini doğrulamaktadır. Turizm, sahip olduğu ileri-geri bağlantılar dolayısıyla da “lokomotif” niteliğindeki sektörler arasında yer almaktadır. Yapılan bazı çalışmalar da bunu ortaya koymaktadır.

 

            Akdeniz Turistik İşletmeciler ve Otelciler Birliği (AKTOB), turizm sektörünün ülkemiz ekonomisine katkısına ilişkin bir araştırma yapmıştır. Bu araştırmaya göre turizm, beraberinde 6’sı temel, 32’si alt olmak üzere 38 sektöre yıllık 5 milyar dolar civarında katkı sağlamaktadır. Aşağıdaki tabloda bazı sektörlerin turizmden sağladığı girdi tutarlarına yer verilmektedir.

 

TABLO 5: TÜRKİYE’DE BAZI SEKTÖRLERİN TURİZM SEKTÖRÜNDEN SAĞLADIĞI GİRDİ TUTARI

SEKTÖRLER

GİRDİ TUTARI (000 $)

Hayvancılık

628.746

Toptan ve perakende ticaret

553.435

Karayolu taşıması

461.840

Tarım

418.036

Balıkçılık

78.853

Kağıt ve ürünleri

75.128

Metal eşya sanayii

43.156

Dokuma sanayii

32.370

Basın-Yayın

31.969

Cam ve cam eşya sanayii

5.051

Kaynak: AKTOB (Akdeniz Turistik İşletmeciler ve Otelciler Birliği), “Turizm, Ekonominin Lokomotifi”, Hotel Product, Dünya Eki, 12 Aralık 2002, s.9.

 

            Turizm sektörünün; hayvancılıktan ticarete, karayolu taşımacılığından tarıma kadar ilişkili bulunduğu sektörlere sağladığı katma değer tutarları, kendisiyle ilgili hem “bacasız endüstri” hem de “lokomotif sektör” nitelemelerinin doğruluğunu açıkça ortaya koymaktadır.

 

            Turizm sektörünün avantajlarından bir diğeri de istihdam maliyetine ilişkindir. Sektörde istihdam edilecek bir kişinin maliyeti, diğer birçok sektördekine göre net bir avantajı ifade etmektedir. Hazine Müsteşarlığı’nın 2000 yılı verilerine göre; turizm sektöründe bir kişiye iş imkânının sağlanabilmesi için 27 milyar TL civarında yatırım gerekli iken, ulaştırma sektörü için bu tutar 32 milyar TL, kimya sektöründe 52 milyar TL, demir-çelik sektöründe ise 94 milyar TL’dir. Yine Hazine verilerine göre; 2000 yılında kimya sektöründe, toplamda 200 trilyon TL’lik sabit sermaye yatırım harcaması ile 3.821 kişiye istihdam imkânı sağlanırken, turizm sektöründe ise 315 trilyon TL’lik harcama ile 11.529 kişiye iş imkânı oluşturulmuştur.[14] Tabloda, yıllar itibariyle konuya ilişkin bilgiler yer almaktadır.

 

TABLO 6: TÜRKİYE’DE TURİZMDE İSTİHDAM DURUMU VE BİR KİŞİYE İSTİHDAM SAĞLAMAK İÇİN GEREKLİ SABİT SERMAYE YATIRIM HARCAMA TUTARI

YILLAR

İSTİHDAM (Kişi)

İŞ OLUŞTURMA MALİYETİ (Kişi/Milyon TL)

1995

11.013

6.443

1996

13.729

6.062

1997

26.246

9.051

1998

17.759

11.867

1999

19.378

15.604

2000

11.529

27.362

Kaynak: “Turizmde İstihdam Maliyeti Düşük”, Turizm ve Otelcilik,

Dünya Eki, 22 Nisan 2002, s.7.

 

            Sektörde istihdam edilenlerin sayısında 1995-1997 döneminde artışlar yaşanmakla beraber, takip eden yıllarda dalgalı bir seyir meydana gelmiştir. Bunda, ülkemizde ve dünyada meydana gelen krizlerin ve olumsuzlukların etkisi büyüktür. Kişi başına istihdam maliyetinde de artışlar olmakla beraber, diğer sektörlerle kıyaslandığında turizm sektörünün daha avantajlı konumda olduğu ortaya çıkmaktadır.

 

            Türkiye, turizm sektörü faaliyetlerindeki gelişimini, turist girişlerinde ve buna bağlı olarak gelirde meydana gelen artışlarla da göstermektedir. Turizm sektöründeki özgün turistik ürünler oluşturma çabaları ve bu faaliyetlerin yıl boyunca yurt geneline yayılması yönünde izlenen politikalar devam etmektedir. Kamu’nun ve özel kesimin, inanç turizminden sağlık turizmine, yayla turizminden kış turizmine kadar birçok alanda yeni ürünler ve kapasiteler oluşturmaya yönelik çabaları olumlu sonuçlar vermiştir. Turist girişleri açısından değişimler meydana gelmiş ve turizm gelirleri artmıştır. 1991 sonrasında, klasik Avrupa ve diğer GÜ piyasalarına eski Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla kurulan ülkeler de dahil olmuştur. Nitekim, 90’lı yılların ortaları itibariyle, daha evvel ilk sırada bulunan Alman turistlerin yerini Bağımsız Devletler Topluluğu vatandaşlarının aldığı ifade edilmektedir.[15]

 

 

3.2.Turizm Hizmetlerinde Çeşitlilik

            Ülkeler, sahip oldukları turistik kaynakların kullanımındaki verimliliği artırmak maksadıyla çeşitli tedbirlere başvurmaktadır. Bu tedbirlerden biri, turistik faaliyetlerde çeşitlendirmeye gitmektir. Ülkemizde de turizmde sadece belli alanlarda faaliyette bulunma anlayışı, giderek çeşitliliğe doğru bir değişim sergilemektedir. Nitekim, otoritelerce birtakım projeler geliştirilmekte ve alternatif faaliyet alanlarına yönlendirmeler yapılmaktadır. Turizmde çeşitlendirme çerçevesinde şu alanlarda projeler geliştirilmektedir:[16]

Yayla turizmi, bisiklet turları, akarsu sporları, dağ ve doğa yürüyüşleri, kuş gözlemleme, bitki gözlemleme, av turizmi, yamaç paraşütü, turistik sportif olta balıkçılığı, atlı doğa gezintileri ve mağara turizmi.

 

            Türkiye’de turizm faaliyetleri açısından önem taşıyan konulardan biri inanç turizmine ilişkindir. Bu kapsamda ele alınabilecek birçok yöre ve buralarda ziyaret edilebilecek çok sayıda tarihî eser mevcuttur. Günümüzde bu çerçevede, çok sayıda acente tarafından belirli programlar dahilinde turlar düzenlenmektedir. Bunlardan bir kısmı şöyledir:[17]

* İzmir-Bursa-İstanbul Hattı:

Ulu Cami, Yeşil Cami, Yeşil Türbe, Ayasofya, Sultanahmet Camii, Süleymaniye Camii, Topkapı Sarayı, Eyüp Camii.

* İzmir-Çanakkale-Edirne Hattı:

Asklepion Sağlık Merkezi, Akropol, Bergama Müzesi, Truva Ziyareti, Selimiye Camii, Eski Cami, Muradiye Camii.

* Selçuk-Symirna-Bergama-Akhisar-Salihli-Alaşehir-Goncalı “Yedi Kiliseler” Hattı:

Asklepion, Akropol, Tyatira, Agora, St.Jean Bazilikası, Meryem Ana Evi, Priene, Milet, Hierapolis, Philadelphia, Sardes, St.Policarp, Kadifekale.

* Kayseri-Kapadokya Hattı:

Hatuniye Medresesi, Ulu Cami, Soğanlı Vadisi ve Kiliseler, Tyana.

* Diyarbakır-Mardin-Midyat-Hasankeyf Hattı:

Ulu Cami, Meryem Ana Kilisesi, Kırklar Kilisesi, Deyr’üz-Zaferan, Gabriyel Kilisesi, Yakup ve Azazil Kilisesi.

* Konya-Mersin-Antakya-Gaziantep-Şanlıurfa-Mardin Hattı:

Mevlana Müzesi, Alahan Manastırı, Cennet-Cehennem, St.Paul Kuyusu, St.Pierre Kilisesi, Habib-i Neccar Camii, Zeugma (Belkıs Harabeleri), Balıklı Göl, Rıdvaniye Medresesi, Halil’ür-Rahman Camii, Süryani Manastırı, Hasankeyf.

 

            Turizmde çeşitlendirmeye gitme konusunda önem taşıyan faaliyetler arasında “sağlık turizmi” de belirtilebilir. Ülkemizin bu açıdan önemli mukayeseli üstünlüklere sahip olduğu ifade edilebilir. Örneğin, iklim ve tabiat şartlarının uygunluğu dolayısıyla Avrupa ülkelerindeki böbrek hastalarına Antalya’da ve benzeri şehirlerimizde diyaliz imkânı sunulmasına ilişkin projelerin hayata geçirilmesine çalışıldığı ifade edilmektedir. Bu ve benzeri projelerin gerçekleştirilmesi hâlinde ülkemiz, turizm hizmetlerinde önemli ölçüde ticarî gelir elde etme imkânına kavuşmuş olacaktır. Ayrıca, turizm ve diğer sektörler arası ilişkiye yönelik güzel bir örnek daha sergilenmiş olacaktır. Çünkü bu sayede sağlık hizmetleri alanında da alternatif bir gelir kaynağı elde edilmiş olunacaktır.

 

            Turistik faaliyetlerden bir diğeri de deniz turizmi alanındadır. Deniz turizmi, deniz araçları ile gerçekleştirilen turizme yönelik meslekî faaliyetler ve bunları direkt olarak destekleyen diğer faaliyetler şeklinde tanımlanmaktadır. Söz konusu meslekî faaliyetler şu alt kollardan oluşmaktadır:[18]

1- Yat Yatırımları ve İşletmeciliği,

2- Mürettebatsız Tekne (Bare Boat) İşletmeciliği,

3- Günlük Gezi Tekne İşletmeciliği,

4- Yat yapım, Çekek ve Tamir Hizmetleri İşletmeciliği,

5- Yat Malzeme Satış Hizmetleri İşletmeciliği,

6- Marina Yatırımları ve İşletmeciliği,

7- Kruvazör (Cruiser) Turizmi ve Feribot İşletmeciliği,

8- Dalış Turizmi ve Su Sporları.

 

            Türkiye’de deniz sektörü alt faaliyetleri arasında yer alan deniz turizmi, önemli bir gelişim sergilemektedir. Mevcut hâliyle önemli bir potansiyeli içinde barındıran deniz turizmi, gerekli alt yapıyla ve idarî düzenlemelerle daha iyi seviyelere getirilebilecektir. Sektörün öneminin daha net bir şekilde anlaşılabilmesi için faaliyet hacmini ve ekonomideki yerini incelemek gerekmektedir. Deniz turizmine ilişkin ortaya konan oran, sayı ve tutarlar şöyledir:[19]

a) Ülkemizde 4.500 civarında gulet ve benzeri ahşap teknelerden oluşan ticarî yat ve yolcu motoru mevcuttur. Bunların büyük bir kısmı İzmir-Antalya şeridinde faaliyet göstermektedir.

b) “Mavi Yolculuk” olarak nitelendirilen seferler, ticarî yat statüsündeki 3.000 civarında tekne ile yapılmaktadır. 30.000 yatak kapasitesine sahip bu yatlar, yılda 250-300.000 kişiye hizmet vermektedir.

c) Günlük tur yapan tekne sayısı 1.500 civarında olup, bu turlara yılda yaklaşık 1.500.000 turist katılmaktadır.

d) Ülkemize gelen yabancı bayraklı yatlar ve mürettebatı, marinalarımıza yıllık olarak yaklaşık 400.000.000 dolar civarında gelir sağlamaktadır.

e) Akdeniz kıyısında bulunan ülkelerdeki 711 marinada toplamda 311.000 yat bağlama yeri mevcut iken, ülkemizde 34 tesiste sadece 9.565 bağlama yeri bulunmaktadır. Türkiye, yat bağlama kapasitesi olarak, Akdeniz çanağının sadece %3,5-4’ünü oluşturmaktadır.

f) Ülkemiz, Akdeniz çanağında yer alan 500.000 yatak potansiyelinin sadece %2,5’ini konuk edebilmektedir.

g) 16 marinanın ve yat limanının orta vadede (3-5 yıl) tamamlanacağı ve yat bağlama kapasitesinin ise 8.758 adet artarak 18.814’e ulaşacağı öngörülmektedir.

h) Türkiye genelinde mevcut 300 su sporu işletmesinde gerçekleştirilen spor faaliyetlerinden 150.000.000 dolar gelir elde edilmektedir.

ı) Dalış okullarında her yıl ortalama 400.000 turist eğitim ve rehberlik hizmeti almaktadır. Bu yolla yaklaşık 200.000.000 dolar civarında gelir elde edilmektedir.

 

            Karadeniz ülkelerinden deniz yoluyla Karadeniz sahillerindeki liman bölgelerimize turist akımı sağlama konusunda eksikliklerimizin olduğuna dikkat çekilmekte bununla ilgili olarak gerekli teşvik tedbirlerinin alınmadığı ve kolaylıkların sağlanmadığı belirtilmektedir. Uygun şartların varlığı durumunda, Trabzon’dan, Rize’den ve Hopa’dan yapılacak düzenli yolcu seferleriyle, Rusya’dan ve Ukrayna’dan önemli sayıda turist çekilebileceği ileri sürülmektedir.[20]

 

            Deniz Ticaret Odası Raporu’nda; 2634 Sayılı Turizm Teşvik Kanunu’nun da desteğiyle, özellikle 80’li yıllardan sonra mürettebatsız tekne işletmelerinin (bare-boat) gündeme geldiği; ayrıca sayıları giderek artan marina işletmelerinin yerli-yabancı yatçıların hizmetine girdiği ifade edilmektedir. Güney kıyılarımızda komşu adalara yapılan turizm amaçlı feribot seferlerinin de kendi çapında bir sektör oluşturduğuna değinilen Rapor’da, 90’lı yıllardan sonra yat yapım ve çekek yerlerinin de turizm amaçlı olarak gelişimini sürdürdüğü belirtilmektedir. Deniz turizmi kapsamında dalış turizminin, teknolojik gelişme paralelinde su üstü sporlarıyla beraber önemli bir turizm sektörü hâline geldiği ortaya konulmaktadır. Günü birlik tekne sayısının da, özellikle turizm merkezlerinde olmak üzere binlerle ifade edilen bir filo oluşturduğu ifade edilmektedir. Deniz turizmi kapsamında yat işletmeciliğinin de önemli bir yeri vardır. Söz konusu faaliyete yönelik hukukî alt yapı yetersizliğinin giderilmeye çalışıldığı belirtilmektedir. Bu kapsamda, Yat İşletmeleri Yönetmeliği’nin sektörün ihtiyaçlarına cevap verecek hâle gelebilmesi için sektör temsilcilerinin, Turizm Bakanlığı ile işbirliği içinde gerekli hazırlıklara devam ettiği ifade edilmektedir.[21]

 

 

3.3.Gelecekte Turizm Hizmetleri ve Türkiye

            Batı Avrupa, Doğu Avrupa, Afrika ve Yakın Doğu arasında kavşak oluşturan Akdeniz, dünyanın en önemli turizm güzergâhlarındandır. Dünya Turizm Örgütü’ne göre; Akdeniz’i çevreleyen ülkeler, uluslararası turistlerin 1/3’ünü ağırlamaktadır. Bu ülkelerin Akdeniz alanı içinde kalan kısımları, bu toplamın 1/5’ini oluşturmaktadır. 1999 yılı itibariyle bu oran, 90 milyon civarında uluslararası turiste karşılık gelmektedir. Uluslararası turizmden elde edilen gelirlerin, Akdeniz ülkeleri GSYİH’lerinin %2’sini oluşturduğu öngörülmektedir. Buna ulusal turizm gelirleri de dahil edildiğinde ulaşılan oran %5’tir. Bu oran Fransa için %7,1, İspanya için %9, Malta için ise %40’a kadar yükselebilmektedir. Turizm, büyüklük sırasına göre, Akdeniz ülkeleri tarafından gerçekleştirilen ihracatın %13’ünü ve 5 milyon kişilik bir istihdamı oluşturmaktadır. AB üyesi dört Akdeniz ülkesi, turistik faaliyetlerin %75’ini, geri kalan ülkeler ise diğer %25’lik kısmını gerçekleştirmektedir. Avrupa-Akdeniz Turizm Alanı’na ilişkin çok taraflı işbirlikleri gerçekleştirilmektedir. Bunlardan biri AB Konseyi tarafından kabul edilen MEDA Yönetmeliği kapsamında gerçekleştirilen yeni Avrupa-Akdeniz ortaklığıdır. 15 Temmuz 1996 yılında kabul edilen bu yönetmelik kapsamında işbirliği yapan ülkeler şunlardır: Cezayir, Fas, İsrail, Kıbrıs, Lübnan, Malta, Mısır, Suriye, Tunus, Türkiye, Ürdün ve Filistin. Yine 1996 yılında uygulamaya konan “Ecos-Ouverture-Med” de ülkeler arası işbirliğini amaçlayan bir diğer çok taraflı programdır.[22]

 

            Ülkemizin turizm açısından taşıdığı potansiyel, Akdeniz pazarı ile ilgili yapılan bazı tahmin çalışmalarında da görülmektedir. Aşağıda bu nitelikteki bir çalışmanın sonuçları yer almaktadır.

 

TABLO 7: AKDENİZ PAZARINDAKİ BAZI ÜLKELERİN 2020 YILINDA ÇEKECEĞİ TURİST SAYISI VE YILLIK GELİŞİM HIZI

ÜLKELER

TURİST SAYISI (000 kişi)

PAZAR PAYI (%)

YILLIK BÜYÜME HIZI (%) (95-20)

1995

2010

2020

1995

2020

Libya

56

416

1.079

0,03

0,3

12,6

Yugoslavya

228

643

1.669

0,1

0,5

8,3

Mısır

2.872

8.693

17.100

1,7

4,9

7,4

Suriye

815

1.577

3.102

0,5

0,9

5,5

TÜRKİYE

7.083

17.068

27.017

4,3

7,8

5,5

Cezayir

520

1.009

1.304

0,3

0,4

3,7

Tunus

4.120

6.305

8.916

2,5

2,6

3,1

İspanya

38.803

61.798

73.867

23,3

21,4

2,6

Fransa

60.033

88.237

106.093

36

30,7

2,3

Yunanistan

10.130

14.315

17.111

6,1

4,9

2,1

İtalya

31.052

43.881

52.451

18,6

15,2

2,1

Kaynak: “Akdeniz Bölgesi’nde Rekabet Kızıştı”, Turizm ve Otelcilik, Dünya Eki, 22 Nisan 2002, s.11.

 

            Ülkemizin turizm sektörüne ilişkin taşıdığı potansiyel, tablodaki tahminlerle de açık bir şekilde ortaya çıkmaktadır. 2010 yılındaki turist sayımızın 17.068.000’e, 2020’de ise bu sayının 27.017.000’e ulaşacağı öngörülmektedir. 1995 yılında Akdeniz ülkeleri arasında sahip olduğumuz pay %4,3 iken, bu payın 2020’de %7,8’e yükseleceği tahmininde bulunulmaktadır. 1995-2020 dönemi yıllık büyüme hızımızın ise %5,5 olacağı tahmin edilen çalışmada, ülkeler arasında yapılan sıralamada üst kategoride yer almaktayız.

 

            Türkiye’de hizmet ticareti içinde turizm alt sektörünün önemli bir paya sahip olduğu açıktır. Bununla beraber, diğer ülkelerle karşılaştırıldığında, Türkiye’nin birtakım sorunlarının olduğu ortaya çıkmaktadır. Yatak kapasitesi, teknik alt yapı, tanıtım ve pazarlama, turizm eğitimi ve ulaştırma gibi sahalardaki yetersizlikler bunlardan bir kısmını oluşturmaktadır. Bu kapsamda alınması gereken tedbirler arasında şunların belirtilmesi mümkündür: Sektörde faaliyette bulunan ve işletmelerin çoğunluğunu oluşturan KOBİ’lerin desteklenmesi, mahallî yönetimlerle işbirliği yapılarak alt yapı ve çevre kirliliği sorunlarının çözümü, kış sporları, kongre ve kültür turizmi gibi alanlara ağırlık verilerek turizmin çeşitlendirilmesi.[23]

 

            Ülkemizde turizm sektöründeki sorunlar, ana başlıklar hâlinde şu şekilde sıralanmaktadır:[24]

a- Konaklama işletmelerinin sorunları,

b- Yatırım sorunları,

c- Pazarlama sorunları,

d- Çeşitlilik sağlama sorunları,

e- Eğitim sorunları,

f- Mevsimlik yoğunlaşma ve atıl kapasite sorunları,

g- Turizm bilincine ilişkin sorunlar,

h- Turizm politikalarının bütünlüğüne ilişkin sorunlar,

ı- Alt yapı ve kentleşme sorunları,

i- Turizmde planlamaya ilişkin sorunlar.

 

            Turizm sektörümüzün içinde bulunduğu sorunlar, bizzat sektör temsilcilerince dile getirilmekte ve bunlara yönelik çözüm tekliflerinde bulunulmaktadır. Bu çerçevede, sektör temsilcilerinden Seçim Aydın’ın, turizm sektörümüzdeki birtakım sorunlara yönelik teklif ettiği çözüm yolları şöyledir:[25]

a) Turizmde yabancı sermayenin ülkemize çekilmesine yönelik çalışmalar yapılmalıdır, fakat yerli ve yabancı sermaye dengesine özen gösterilmelidir. Bu çerçevede, yerli sermayenin güç kaybetmesine yol açacak politikalardan kaçınılmalıdır.

b) Coğrafyamızın; sosyo-kültürel yapısı ve sahip olduğu potansiyel dikkate alınarak turizm tesislerinin niceliklerinin ve niteliklerinin artırılmasına yönelik politik tedbirler alınmalıdır.

c) Turizm endüstrisinin öznel yapısı dikkate alınmak suretiyle, Türkiye’nin imajını ortaya koyan genel nitelikte ve bunun içinde mahallî tanıtım faaliyetlerine yön veren özel politikalar izlenmelidir. Söz konusu tanıtım faaliyetleri için bütçeden daha fazla pay ayrılmalıdır.

d) Yüksek gelir gruplarının cezbedilmesini sağlayacak, turizmde çeşitlendirmeye yönelik tedbirler alınmalı ve bu çerçevede yat, golf, kültür ve kongre turizmine ağırlık verilmelidir.

 

            Ülkemizde, turizm sektörünün ekonomideki payını artırmaya yönelik olmak üzere özelde olduğu gibi kamu bazında çalışmalar da mevcuttur. Bu çerçevede bazı hedefler tespit edilmekte ve uygun politik tedbirler alınmaya çalışılmaktadır. 12-14 Nisan 2002 tarihleri arasında gerçekleştirilen 2.Turizm Şurası da bu açıdan önem arz etmektedir. Şura kapsamında alınan kararlar, dönemin Turizm Bakanı tarafından deklare edilmiş ve sektöre verilen öneme atıfta bulunulmuştur. Söz konusu kararlardan bir kısmı şöyledir:[26]

a) Dünya turizm ahlâk yapısına uygun olarak, Turizm Ahlâk Yasası çıkarılmalıdır.

b) Turizm sektöründe tüketici haklarının korunmasına yönelik tedbirler alınmalıdır.

c) Turizm eğitiminde belgelendirme sistemine geçilmelidir.

d) Turizm sektörü; genel teşvik kararnameleri ile değil, turizme özgü teşvik kararnameleri ile desteklenmelidir.

e) 2020 hedefi olan 60 milyon turiste ulaşabilecek ve 50 milyar dolar gelir elde edebilecek bir Türkiye için sektöre daha fazla kaynak aktarılmalıdır. Bunun için her yıl alt yapı yatırımlarına 100 milyon dolar, dış tanıtım çalışmalarına 100 milyon dolar, teşvik ve desteklemeye ise 250 milyon dolar ayrılmalıdır.

f) Turizm hizmetleri ihracat kapsamına alınarak; Eximbank kredilerinden ve turizm işletmelerinin vergi iadesinden faydalanması sağlanmalıdır.

g) Sürdürülebilirlik prensibi dahilinde, çevreye uyumlu tesislerle ve kirliliğin önlenmesi gibi çabalarla ekolojik denge korunmalıdır.

h) Turizmimizin ve ekonomimizin lokomotif mahallî olan İstanbul; kongre, tarih, kültür, eğlence ve yeme-içme gibi yönleri ile özel olarak ele alınmalıdır.

ı) Kamp-karavan turizmi tekrar ele alınmalı ve uygun yapılandırma ve tanıtımla canlandırılmalıdır.

i) Veri bankası kurulmalı ve turizm alanında mahallî ve uluslararası işbirliği imkânları geliştirilmelidir.

j) Uluslararası örgüt merkezlerinin İstanbul’a çekilmesi teşvik edilmelidir.

k) Turizm konusunda KKTC ve Orta Asya ülkeleri ile işbirliği geliştirilmelidir.

l) Özürlülerin turizm hizmetlerinden faydalanmalarını sağlamak için gerekli tedbirler alınmalıdır.

 

            Turizmde daha yüksek paylara erişilebilmesi için stratejik bir pazarlama anlayışına da sahip olunması gerekmektedir. Bu çerçevede, sahip olunan turizm potansiyelinin en yüksek seviyede harekete geçirilebilmesi mümkün hâle gelebilecektir. Ülkemizde de pazarlama stratejisinde birtakım eksiklikler ve yanlış uygulamalar söz konusudur. Bu konuya dikkat çeken CAT (Competitive Advantage of Turkey:Türkiye’nin Rekabet Avantajı Projesi) proje lideri Melih Bulu, bazı değerlendirmelerde bulunmakta ve bu çerçevede farklı bir yaklaşım sergilemektedir:[27]

 

“Bugüne dek Türkiye hep bir bütün olarak pazarlandı. Bu nedenle Yalova’da deprem olduğunda, Antalya’ya turist gelmedi, ya da Mavi Çarşı olayı yaşandığında Ege’deki rezervasyonlar iptal edildi. Bunun nedeni, Türkiye’nin insanlara tek bir ürün olarak sunulmasıydı. Turistler, Bodrum’a ya da Antalya’ya değil de “Türkiye’ye gidiyoruz” dedikleri için doğal felaketler veya terör olayları olduğunda ülkemize gelmekten vazgeçtiler. Dolayısıyla bütün olarak pazarlama çok temel bir yanlış. Mutlaka İstanbul gibi Antalya gibi hatta bunun da ötesinde Sultanahmet gibi ürünlerinin olması gerekiyor. Daha da bölgesel detaylara girilmesi, örneğin, Ölü Deniz yamaç paraşütü diye bir ürünün oluşturulması lazım. Turistlere “Biz Ölü Deniz’e yamaç paraşütü yapmaya gidiyoruz” dedirtebilmek, her bir ürünü ayrı ayrı sunabilmek büyük önem taşıyor. Amerika’da bir insana Türkiye nerede diye sorsanız bilemez diye hep söylenir. Gerçekten de çoğu Amerikalı Türkiye’nin nerede olduğunu bilmez, İstanbul’u da bilmez. Sonuç itibariyle Türkiye’nin bundan sonraki tanıtım stratejisinde mutlaka ürünlerini ayırması, her bir ürününü ayrı ayrı tanıtması gerekiyor. Eğer bunu yapamazsak, bir sel ya da deprem felaketi yaşandığında turist sayısı hızla azalır. Son yıllarda bunun örneklerini yaşıyoruz. Bir sene %40’lara varan düşüş yaşanırken, ertesi yıl %40-50 yükselme oluyor. Yükselme olunca dönemin bakanı ‘Bu benim başarım’ diyor. Fakat turist sayısı azalırsa bu düşüş, yaşanan felaketlere bağlanıyor. Aslında bu iniş-çıkışlar, Türkiye’nin bir stratejisinin olmamasından kaynaklanıyor. Potansiyelimiz çok yüksek ama bunu akıllıca kullanamıyoruz.”

 

            Turizm sektörü ile ilgili belirtilebilecek önemli konulardan biri, sektör-işletme ilişkisi üzerinedir. Bu kapsamda KOBİ’lerin durumu özel bir önem taşımaktadır. Turizm sektöründe faaliyette bulunan işletmelerin çoğu, diğer sektörlerde de olduğu gibi, KOBİ statüsündedir. Türkiye ekonomisi açısından dikkate alındığında, işletmelerin %99’una yakınını oluşturan KOBİ’ler, hayati derecede öneme sahip kuruluşlar niteliğindedir. Genel olarak ülke ekonomisi açısından taşıdıkları önemin, aynen turizm sektöründe de geçerli olduğu ortaya çıkmaktadır. Bununla beraber, bu işletmelerin, normal şartlarda faaliyetleri önünde engel niteliğinde olan birtakım sorunları da mevcuttur. KOBİ’lerin çok sayıda sorunu olmakla beraber; bunlar ana başlıklar hâlinde şöyle sıralanabilir: Tanımlanma, örgütlenme, hukuk, bürokrasi, alt yapı, beşerî kaynak, teknoloji, ticaret ve finans. Bu sebeple, söz konusu KOBİ’lerle ilgili sorunların en az seviyeye indirilmesi, sektörün daha sağlam bir zeminde faaliyette bulunmasına imkân tanıyacaktır. Bu çerçevede; işletmelerin uygun bir şekilde tanımlanması, örgütlenmelerine uygun bir zeminin oluşturulması, hukukî, bürokratik, alt yapıya ilişkin, beşerî kaynakla ilgili, teknolojik ve ticarî nitelikli sorunlarının giderilmesi gerekmektedir. Ayrıca, bu işletmelere uygun şartlarda finansal destekler de sağlanmalıdır.

 

 

DEĞERLENDİRME VE SONUÇ

            Hizmetler, 20.yüzyılın ilk yarısına kadar pek önem verilmemekle beraber, bu tarih itibariyle dikkate alınmaya başlanan ve ekonomilerde giderek önem kazanan faaliyetler olagelmiştir. Nitekim, günümüzde hizmet sektörünün birçok ülke GSMH’si içindeki payı %50’nin üstündedir.

 

            Hizmetlerin önemi anlaşıldıktan sonra, ülkelerin bu sektörde yoğunlaştığı görülmektedir. Bu çerçevede, başta GÜ’ler ve GOÜ’ler olmak üzere tüm ülke grupları hizmet sektörüne önem vermekte ve piyasa yapılarına uygun sektörlere ayrıcalıklar tanımaktadır. Ülkeler, sahip oldukları mukayeseli üstünlüklerden hareketle hizmet sektörlerine yönelik düzenlemelerle uluslararası hizmet ticaretindeki payını artırmaya çalışmaktadır.

 

            Gelişmekte olan bir ülke olarak Türkiye’de de son dönemlerde, hizmetler sektörü kapsamında belirli alanlarda dikkat çekici gelişmeler meydana gelmektedir. Mal ticaretine paralel olarak hizmet ticaretinde de artışlar yaşanmaktadır.

 

            Türkiye, hizmetler açısından; dünya ortalamasının üzerinde bir ihracatçı ve dünya ortalamasının altında bir ithalâtçı konumundadır. Bu durum, istatistikler incelendiğinde de açıkça ortaya çıkmaktadır. Örneğin, 1984-2004 dönemi hizmet ihracat geliri, ithalât giderinin daima üstünde olmuştur. Yani ödemeler dengesinde hizmet kalemi her zaman fazla vermiştir.

 

            Türkiye, hizmet ticaretindeki payını her geçen yıl biraz daha artırmaktadır. Örneğin 2001 yılı verilerine göre Türkiye’nin hizmet ihracat değeri 16,03 milyar dolardır. DTÖ verilerine göre aynı yıl itibariyle Türkiye’nin hizmet ihracatındaki payı %1’e çıkmıştır. Türkiye, uluslararası sıralamada, 25.ülke konumunda bulunmaktadır. 2003 yılında ise toplam hizmet ihracatı 17,4 milyar dolara yükselmiş olmakla beraber, başlıca hizmet ihracatçıları arasında 26.sırada bulunmaktadır. Türkiye’nin hizmet ticaretindeki payının daha üst seviyelere çıkarılması gerektiği açıktır.

 

            Mukayeseli Üstünlükler Teorisi’ne göre; bir ülke mal üretiminde, sahip olduğu nispî maliyet avantajına bağlı olarak uzmanlaşmaya gittiği takdirde, uluslararası ticaret yapabilecek ve söz konusu üstünlüklerine bağlı olarak, ticarî pay elde edebilecektir.

 

            Ülkemiz, hizmet ticareti açısından; beşerî sermaye, bilgi birikimi, teknolojik alt yapı, kabiliyet donanımı vb. üstünlüklere sahip olup, bu çerçevede özellikle bazı sektörlerde önemli bir potansiyel taşımaktadır. Türkiye’nin hizmet ticaretine ilişkin inceleme yapıldığında, şu hizmet alt sektörlerinde mukayeseli üstünlüklere sahip olduğu ifade edilebilir: İnşaat, Bilgi-İşlem ve Ofis Arkası Hizmetler, Ulaştırma ve Turizm.

 

            Türkiye’nin, “İnşaat”, “Bilgi-İşlem ve Ofis Arkası Hizmetler”, “Ulaştırma Hizmetleri” ve “Turizm Hizmetleri” ile ilgili avantajını rakamlar bazında da ortaya koymak mümkündür. Bu çerçevede, söz konusu dört alt sektör hizmet ihracat tutarlarının, toplam hizmet ihracat tutarındaki payının %72’ye karşılık geldiği ortaya çıkmaktadır. Bu oran, söz konusu sektörlerin taşıdığı önemi net bir şekilde ifade etmektedir.

 

            Mukayeseli üstünlüğe sahip olduğumuz bu dört alt sektörün içinde en fazla pay ise turizm hizmetlerine ait bulunmaktadır. Nitekim, 2001 yılı itibariyle toplam hizmet ihracatının %50 civarındaki kısmı turizm hizmetlerine ait olup, ülkemiz açısından bu sektör ayrı bir yere ve öneme sahiptir. Yıllar itibariyle incelendiğinde, turizm hizmetleri ihracat gelirinin ithalât giderinin çok üstünde olduğu görülmektedir.

 

            Ülkemizin turizm açısından taşıdığı potansiyel, yapılan bazı uluslararası pazarı araştırmaları ile de ortaya konmaktadır. Örneğin Akdeniz havzası ülkeleri arasında yapılan karşılaştırmalı bir tahmin çalışmasına göre; 2010 yılındaki turist sayımız 17.068.000’e, 2020’de ise bu sayı 27.017.000’e ulaşacaktır. 1995 yılında Akdeniz ülkeleri arasında sahip olduğumuz pay %4,3 iken, bu payın 2020’de %7,8’e yükseleceği tahmininde bulunulmaktadır. Araştırmaya göre, turizm sektöründe 1995-2020 dönemi yıllık büyüme hızımız %5,5 olacaktır.

 

            Turizm sektörü; birçok ekonomide olduğu gibi Türkiye’de de hayati bir yere sahiptir. Sektörün ileri-geri bağlantılı olduğu diğer sektörlerin sayısı bunu doğrulamaktadır. Örneğin turizm, hayvancılıktan ticarete, karayolu taşımacılığından tarıma kadar birçok sektörle ilişkili olup, bunlara dikkate değer tutarlarda katma değer sağlamaktadır.

 

            Turizm, aynı zamanda bazı özel avantajlara sahip bir sektördür. Söz konusu avantajlarından biri istihdam maliyetine ilişkindir. Sektörde istihdam edilecek bir kişinin maliyeti, diğer birçok sektördekine göre nispî olarak düşük olup, bu haliyle net bir avantaja sahip bulunmaktadır.

 

            Sahip olduğu üstünlüklere rağmen, turizm sektörünün bazı dezavantajları da mevcuttur. Örneğin sektör, yapısı itibariyle hassas bir niteliğe sahiptir. Bu sebeple dış faktörlere son derece duyarlıdır. Gerek yurt içinde ve gerekse yurt dışında meydana gelen olaylar, doğrudan veya dolaylı bir biçimde sektörü etkileyebilmektedir. Nitekim, son dönemlerde dünyada ve ülkemizde meydana gelen bazı aleyhte gelişmeler turizm sektörümüzü belli ölçüde de olsa olumsuz bir şekilde etkilemiştir. Yapılan yerli ve yabancı araştırmalar bunu doğrulamaktadır.

 

            Türkiye’de turizm sektörü, önemli bir gelir kaynağı olmakla beraber, potansiyelinin tam olarak kullanılabildiğinden bahsedilemez. Dolayısıyla daha uygun şartlarda daha yüksek bir gelir elde edilebilmesi mümkündür. Bu amaçla alınması gereken çok sayıda tedbir, giderilmesi gereken sorunlar vardır. Sektörün iç içe bulunduğu sorunların giderilmesi halinde Türkiye’nin uluslararası hizmet ticaretindeki payını daha yükseğe çıkarması mümkün olacaktır.

 

            Türkiye’nin turizmde sahip olduğu sorunların bir kısmı yapısal niteliklidir. Bunlar arasında; yatak kapasitesi, teknik alt yapı, tanıtım ve pazarlama, turizm eğitimi ve ulaştırma gibi sahalardaki yetersizlikler sıralanabilir. Bu ve benzeri yapısal sorunların giderilmesi öncelikli hedefler arasında olmalıdır.

 

            Türkiye’de, turizm sektöründen daha yüksek kapasitede faydalanılabilmesi amacıyla üzerinde önemle durulması gereken konulardan biri “turistik faaliyetlerdeki çeşitliliğe” ilişkindir. Kamu’nun ve özel kesimin çeşitlendirmeye yönelik adımlar atması gerekmektedir. Günümüzde, inanç turizminden sağlık turizmine, yayla turizminden kış turizmine kadar birçok sahada yeni ürünler ve kapasiteler oluşturmaya yönelik çabalar devam etmektedir. Bunların daha da geliştirilmesine ihtiyaç vardır. Bu çerçevede özel olarak; yayla turizmi, bisiklet turları, akarsu sporları, dağ ve doğa yürüyüşleri, kuş gözlemleme, bitki gözlemleme, av turizmi, yamaç paraşütü, turistik sportif olta balıkçılığı, atlı doğa gezintileri, mağara turizmi, sağlık turizmi, deniz turizmi gibi faaliyetlere odaklanmalıdır.

 

            Turizmde daha yüksek paylara erişilebilmesi için stratejik bir pazarlama anlayışına da sahip olunması gerekmektedir. Günümüze kadar izlenmiş olan pazarlama anlayışı “parça bazlı” olmaktan çok “toplu” bir yaklaşım olmuştur. Bu alanda değişikliğe gitme zamanı gelmiştir. Söz konusu stratejide yapılacak köklü değişikliğin, daha verimli bir pazarlama imkânını beraberinde getireceğini ifade etmek mümkündür.

 

 

* Dr. Mehmet Behzat Ekinci,

mbekinci@akademiktisat.net

http://www.akademiktisat.net

** İstanbul Üniversitesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, “Türkiye’nin Uluslararası Hizmet Ticaretindeki Yeri ve Mukayeseli Üstünlükler Çerçevesinde Turizm Sektörü”, İstanbul, Sayı: 33, Ekim 2005, s.45-67.

 

 

 



DİPNOT - REFERANS

[1] Hanifi Aslan, Hizmet Ekonomisi, Alfa Yayınevi, İstanbul, 1998, s.168.

[2] Ahmet İncekara, Yıldırım Kılkış, Karadeniz Limanlarının Bölgesel Ticaretin Gelişimindeki Önemi ve İşlevi, İTO Yayını, No:1999-50, İstanbul, 1999, s.82.

[3] Hizmet Ticareti ile ilgili veriler için temel alınan kaynak, Merkez Bankası Ödemeler Dengesi istatistikleridir. Belirtilmelidir ki bu kapsamda yer verilen istatistikler sınırlı sayıda olup şu ana kalemlerden oluşmaktadır: İnşaat Hizmetleri, Taşımacılık Hizmetleri, Turizm Hizmetleri, Finans Hizmetleri, Diğer Ticarî Hizmetler, Resmî Hizmetler, Diğer Hizmetler.

[4] Levent Kırval, Uluslararası Hizmet Ticareti ve Kamu Alımları Piyasaları:Türkiye ile AB Arasında Hizmet Ticaretinin ve Kamu Alımları Piyasalarının Karşılıklı Olarak Serbestleştirilmesi, İKV Yayınları, No:165, İstanbul, 2001, s.156.

[5] WTO, “Doha Development Agenda:Services Negotiations”, Press Release, Press/300, 28 June 2002, (02-3693), pp.10-12.

[6] WTO, Statistics, http://www.wto.org/english/res_e/statis_e, 15 Apr. 2004.

[7] WTO, “Doha Development Agenda:Services Negotiations”, Press Release, Press/300, 28 June 2002, (02-3693), pp.10-12.

[8] Hanifi Aslan, Hizmet Ekonomisi, Alfa Yayınevi, İstanbul, 1998, s.162.

[9] Gibbs, Murray, Hayashi, Michiko (1990), “Sectoral Issues and the Multilateral Framework for Trade in Services:An Overwiew”, Trade in Services:Sectoral Issues, Geneva, UNCTAD/ITP/26, p.7.

[10] Halil Seyidoğlu, Uluslararası İktisat-Teori, Politika ve Uygulama, 15.baskı, Güzem Yayınları, İstanbul, 2003, s.790-791.

[11] Bilgisayar ve İlgili Hizmetlerin 2001 yılı ihracat tutarı, DİE istatistiklerinden alınmış olup TL bazındadır. Bu hizmetlerin 2001 yılı ihracat tutarı, 11.618.231 milyon TL’dir. Bu, 9,4 milyon dolara denk gelmektedir. Hesaplamada, 2001 yılı ortalama dolar kuru dikkate alınmış olup, 1.239.230 TL’dir.

[12] Sunay Ünlü Yücel, “WTO 2002 Yılından Umutlu”, TÜRSAB Dergi, Sayı:215, 2002, s.50.

[13] “11 Eylül’ün Türk Turizmine Etkileri Anketi Sonuçlandı!”, TÜRSAB Dergi, Sayı:215, 2002, s.13.

[14] Turizmde İstihdam Maliyeti Düşük”, Turizm ve Otelcilik, Dünya Eki, 22 Nisan 2002, s.7.

[15] Ahmet İncekara, Doğu Anadolu’da Kış Turizmi ve Gelişme Olanakları, İTO Yayını, No:1998-18, İstanbul, 1998, s.1.

[16] “Turizmde Çeşitliliğin Önemi Artık Anlaşıldı”, Turizm ve Otelcilik, Dünya Eki, 22 Nisan 2002, s.30.

[17] Aydan Sümercan, “Kutsal Adresler:İnanç Turizmi”, Voyager, Sayı:25, 2000, s.129-137.

[18] DTO (Deniz Ticaret Odası), Deniz Sektörü Raporu, İstanbul, 2003, s.190.

[19] “Türk Deniz Turizminin Penceresinden”, Denizcilik, Dünya Eki, 1 Temmuz 2003, s.10.

[20] Bülent Akbaş, “En Büyük Rakipler Poti ve Batum”, 1.Uluslararası Türkiye, Hazar ve Karadeniz Ülkeleri Intermodal ve Deniz Taşımacılığı, Dünya Eki, 26 Şubat 2003, s.25.

[21] DTO (Deniz Ticaret Odası), Deniz Sektörü Raporu, İstanbul, 2003, s.190.

[22] “Avrupa Birliği’nin Turizm Sektörüne Yönelik Politika ve Uygulamaları:Avrupa-Akdeniz Turizm Alanı”, İKV Dergisi, Sayı:144, 1999, s.47.

[23] Halil Seyidoğlu, Uluslararası İktisat-Teori, Politika ve Uygulama, 15.baskı, Güzem Yayınları, İstanbul, 2003, s.802.

[24] Işık Yargın, “Turizm:Sorunlar Yumağı”, Hotel Product, Dünya Eki, 12 Aralık 2002, s.9.

[25] MPM (Milli Prodüktivite Merkezi), “Turizmde 2001 Yılı Sonuçları Değerlendirildi”, Toplantı Notları, Hazırlayan:Rezzan Yıldırım, Kalkınmada Anahtar Verimlilik, Sayı:156, Aralık 2001, s.4.

[26] “Turizmde Atılım Kararları”, Dünya, 16 Nisan 2002, s.4.

[27] “Özel Sektörün Önderliğinde Başlatılan Türkiye’nin Rekabet Avantajı Projesi Hızla İlerliyor:Türkiye’nin İmecesi CAT (Competitive Advantage of Turkey:Türkiye’nin Rekabet Avantajı Projesi)”, Activeline, Sayı:18, Eylül 2001, s.16-17.

 

 

 

KAYNAKLAR

Akbaş, Bülent, “En Büyük Rakipler Poti ve Batum”, 1.Uluslararası Türkiye, Hazar ve Karadeniz Ülkeleri Intermodal ve Deniz Taşımacılığı, Dünya Eki, 26 Şubat 2003, s.25.

 

“Akdeniz Bölgesi’nde Rekabet Kızıştı”, Turizm ve Otelcilik, Dünya Eki, 22 Nisan 2002, s.11.

 

AKTOB (Akdeniz Turistik İşletmeciler ve Otelciler Birliği), “Turizm, Ekonominin Lokomotifi”, Hotel Product, Dünya Eki, 12 Aralık 2002, s.9.

 

Aslan, Hanifi, Hizmet Ekonomisi, İstanbul, Alfa Yayınevi, 1998.

 

“Avrupa Birliği’nin Turizm Sektörüne Yönelik Politika ve Uygulamaları:Avrupa-Akdeniz Turizm Alanı”, İKV Dergisi, Sayı:144, 1999, s.47.

 

TÜİK, Hizmet İstatistikleri 2001, Ankara, Ekim 2003.

 

TÜİK, İstatistikler, http://www.die.gov.tr/ieyd/milhes/page10.html, 11.05.2004.

 

DTO (Deniz Ticaret Odası), Deniz Sektörü Raporu, İstanbul, 2003.

 

Gibbs, Murray, Hayashi, Michiko, “Sectoral Issues and the Multilateral Framework for Trade in Services:An Overwiew”, Trade in Services:Sectoral Issues, Geneva, UNCTAD/ITP/26, 1990.

 

İncekara, Ahmet, Doğu Anadolu’da Kış Turizmi ve Gelişme Olanakları, İstanbul, İTO Yayını, No:1998-18, 1998.

 

İncekara, Ahmet, Yıldırım Kılkış, Karadeniz Limanlarının Bölgesel Ticaretin Gelişimindeki Önemi ve İşlevi, İstanbul, İTO Yayını, No:1999-50, 1999.

 

Kırval, Levent, Uluslararası Hizmet Ticareti ve Kamu Alımları Piyasaları:Türkiye ile AB Arasında Hizmet Ticaretinin ve Kamu Alımları Piyasalarının Karşılıklı Olarak Serbestleştirilmesi, İstanbul, İKV Yayınları, No:165, 2001.

 

MPM (Milli Prodüktivite Merkezi), “Turizmde 2001 Yılı Sonuçları Değerlendirildi”, Toplantı Notları, Hazırlayan:Rezzan Yıldırım, Kalkınmada Anahtar Verimlilik, Sayı:156, Aralık 2001.

 

“Onbir Eylül’ün Türk Turizmine Etkileri Anketi Sonuçlandı!”, TÜRSAB Dergi, Sayı:215, 2002, s.13.

 

“Özel Sektörün Önderliğinde Başlatılan Türkiye’nin Rekabet Avantajı Projesi Hızla İlerliyor:Türkiye’nin İmecesi CAT (Competitive Advantage of Turkey:Türkiye’nin Rekabet Avantajı Projesi)”, Activeline, Sayı:18, Eylül 2001, s.16-17.

 

Seyidoğlu, Halil, Uluslararası İktisat-Teori, Politika ve Uygulama, 15.baskı, İstanbul, Güzem Yayınları, 2003.

 

Sümercan, Aydan, “Kutsal Adresler:İnanç Turizmi”, Voyager, Sayı:25, 2000, s.129-137.

 

TCMB, Ödemeler Dengesi İstatistikleri, http://tcmbf40.tcmb.gov.tr/cbt.html, 15.04.2004.

 

“Turizmde Atılım Kararları”, Dünya, 16 Nisan 2002, s.4.

 

“Turizmde Çeşitliliğin Önemi Artık Anlaşıldı”, Turizm ve Otelcilik, Dünya Eki, 22 Nisan 2002, s.30.

 

“Turizmde İstihdam Maliyeti Düşük”, Turizm ve Otelcilik, Dünya Eki, 22 Nisan 2002, s.7.

 

“Türk Deniz Turizminin Penceresinden”, Denizcilik, Dünya Eki, 1 Temmuz 2003, s.10.

 

Ünlü Yücel, Sunay, “WTO 2002 Yılından Umutlu”, TÜRSAB Dergi, Sayı:215, 2002, s.50.

 

WTO, “Doha Development Agenda:Services Negotiations”, Press Release, Press/300, 28 June 2002, (02-3693), pp.10-12.

 

WTO, Statistics, http://www.wto.org/english/res_e/statis_e, 15.04.2004.

 

Yargın, Işık, “Turizm:Sorunlar Yumağı”, Hotel Product, Dünya Eki, 12 Aralık 2002, s.9.

 

 

 

Sayfa Başı