AKADEM<İ>KTİSAT

 

 

TÜRKİYE EKONOMİSİNİN 2011 YILI İLK YARISINA İLİŞKİN DEĞERLENDİRME

 

 

 

İÇİNDEKİLER:

1) REEL KESİM

1-A) BÜYÜME

1-B) SANAYİ

1-C) İSTİHDAM

 

2) FİNANSAL KESİM

2-A) FİYATLAR

2-B) PARASAL GÖSTERGELER

2-C) FİNANSAL YATIRIM ARAÇLARI

2-D) FİNANSAL KURULUŞLAR

 

3) KAMU MALİYESİ KESİMİ

3-A) BÜTÇE GELİŞMELERİ

3-B) BORÇ VERİLERİ

 

4) DIŞ İŞLEMLER KESİMİ

4-A) ÖDEMELER DENGESİ

4-B) MAL TİCARETİ

4-C) HİZMET TİCARETİ

 

BAZI DEĞERLENDİRMELER VE TEKLİFLER

 

 

Bu çalışmada, mevcut veriler ışığında, Türkiye’de 2011 yılı ilk yarısında meydana gelen ekonomik gelişmelere ilişkin ayrıntılı sektörel analizler ve değerlendirmeler yapılmaktadır.

 

 

1) REEL KESİM

1-A) BÜYÜME:

Ekonomik büyümeye ilişkin veriler, Tablo 1’de yer almaktadır.

 

TABLO 1: BÜYÜME (GSYH) VERİLERİ (Üretim Yöntemine Göre, 1998 Bazlı, Sabit Fiyatlarla) (%) (Milyon $)

 

2005

2007

2009

2010

2011

Hedef GSYH Oranı

5.0

5.0

-3.6

6.8

4.5

Gerçekleşen GSYH Oranı

8.4

4.7

-4.8

8.9

I. çeyrek  12.0

II. çeyrek  10.3

III. çeyrek   5.2

IV. çeyrek    9.2

 

I. çeyrek  11.0

 

 

 

 

 

 

GSYH Meblağı

(cari fiyatlarla)

481,497

658,786

616,703

735,828

180,608

(I. çeyrek

Kaynak: TÜİK

 

2003-2007 dönemi hedef büyüme oranları %5 olmakla beraber, gerçekleşmeler 2007 yılı haricinde hep bu oranın üstündedir. 2008’de ise büyüme oranı hedef oran olan %5.5’in çok altında gerçekleşmiş olup %0.9’dur. Global ekonomik krizin ülkemize yansıması olarak değerlendirilebilecek bu büyüme düşüşü, 2009 yılında da devam etmiş ve hedefin altında bir oranla %-4.8 olarak gerçekleşmiştir. 2010’da ise global kriz, etkilerini hafifletmiş olup, bunun yansımaları hemen tüm sektörlerde hissedilmiştir. Böylece, 2010 sonu büyüme oranı, hedef seviye olan %6.8’in üstünde gerçekleşmiş ve %8.9 olmuştur. 2011 yılı hedef büyüme oranı %4.5 olarak tespit edilmiştir. İlk çeyrek büyüme oranı ise %11 olup bunun 2.5 katı civarındadır. Ancak, başta ABD’de ve Yunanistan, İspanya, Portekiz, İtalya ve İrlanda gibi Avrupa ülkelerinde ortaya çıkan ekonomik kriz sinyalleri, haliyle Türkiye’yi de belli ölçüde etkileyecek olup, hedef seviye olan %4.5’e ulaşılamaması ihtimali belirmiştir. (Bkz. Tablo 1)

 

TÜİK’ten yapılan açıklamaya göre, 2007 yılında, üretim yöntemine göre cari fiyatlarla GSYH 843,178 milyon TL’dir. 2008 sonu itibariyle bu meblağ 950,098 milyon TL, 2009 yılında 952,559 milyon TL ve 2010 yılında 1,105,101 milyon TL olarak gerçekleşmiştir. 2011 yılı ilk çeyreği meblağı ise 284,868 milyon TL’dir.

 

Üretim yöntemine göre cari fiyatlarla Dolar cinsinden GSYH; 2005 yılında 481,497 milyon, 2007 yılında 658,786 milyon, 2009’da 616,703 milyon, 2010’da 735,828 milyon olarak gerçekleşmiştir. 2011 yılı ilk çeyreği meblağı ise 180,608 milyon Dolar’dır. (Bkz. Tablo 1)

 

2011 yılı ilk çeyreğinde bazı iktisadî faaliyet kollarında 1998 bazlı fiyatlarla GSYH gelişme hızları şöyledir: Tarım-avcılık-ormancılık %3.6; Madencilik ve taş ocakçılığı %10.9; İmalât sanayii %12.3; İnşaat %14.8; Toptan ve perakende ticaret %17.2; Oteller ve lokantalar %5.1; Ulaştırma-depolama-haberleşme %12.2; Malî aracı kuruluşlar %9.1; Gayrimenkul-kiralama-iş faaliyetleri %9.7; Eğitim %3.2; Sağlık işleri ve sosyal hizmetler %2.5.

 

Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi’ne göre 31 Aralık 2010 tarihi itibarıyla Türkiye nüfusu 73.722.988 kişiden oluşmaktadır. Nüfusun %50.2’sini (37.043.182 kişi) erkekler, %49.8’sini (36.679.806 kişi) ise kadınlar oluşturmaktadır.

 

Kişi başına GSYH (KBGSYH) gelişmeleri şöyledir: Cari fiyatlarla KBGSYH; 2006’da 7.583 $, 2007’de 9.234 $, 2008’de 10.440 $ iken 2009’da 8,578 $’a gerilemiştir. 2010 yılı meblağı ise tekrar 2008 seviyesine doğru yol almış ve 10.079 $ olarak gerçekleşmiştir.

 

 

1-B) SANAYİ:

İmalât sanayiindeki üretim değişim oranları, alt sektörler itibariyle Tablo 2’de yer almaktadır.

 

TABLO 2: ÜRETİM ARTIŞI (Mevsim ve Takvim Etkilerinden Arındırılmış) (Haziran)

İKTİSADÎ FAALİYET KOLLARI

Üretim Endeksi

(2005=100)

Değişim

(%)

 

2010

2011

2011/2010

TOPLAM SANAYİ

115.0

123.1

7.0

Madencilik ve Taş Ocakçılığı Sektörü

128.9

126.1

-2.2

İmalât Sanayii Sektörü

112.6

121.5

7.9

Elektrik, Gaz, Buhar ve İklimlendirme Ürt.-Dağt.

130.2

139.2

6.9

Kaynak: TÜİK

 

2005=100 temel yıllı sanayi endeksine göre, 2010 yılının aynı ayıyla kıyaslandığında, 2011 yılı Haziran’ında sanayi üretiminde artış olduğu görülmektedir. 2011 yılı Haziran’ında alt sektörler arasında en yüksek üretim artışı imalât sanayii sektöründe gerçekleşmiştir. (Bkz. Tablo 2)

 

TABLO 3: KAPASİTE KULLANIM ORANLARI (%)

 

2009

2010

2011

Ocak

61.6

68.6

74.6

Şubat

60.9

67.8

73.0

Mart

58.7

67.3

73.2

Nisan

59.7

72.7

74.9

Mayıs

64.0

73.3

75.2

Haziran

67.5

73.3

76.7

Temmuz

67.9

74.4

 

Ağustos

68.9

73.0

 

Eylül

68.0

73.5

 

Ekim

68.2

75.3

 

Kasım

69.8

75.9

 

Aralık

67.7

75.6

 

Kaynak: TCMB

 

2011 yılı ilk yarısındaki kapasite kullanım oranları (KKO), 2010 yılının aynı dönemindekilere göre daha yüksek seviyelerde gerçekleşmiştir. 2011 yılı ilk yarısı ortalama KKO %74.6 seviyesindedir. 2010’un aynı döneminde bu oran %70.5 idi. (Bkz. Tablo 3)

 

TABLO 4: TAM KAPASİTE İLE ÇALIŞAMAMA SEBEPLERİ (%) (Haziran)

 

2011

Kısıtlayan Faktör Yoktur

38.1

Talep Yetersizliği

39.0

İş gücü Yetersizliği

4.4

Ham madde-Ekipman Yetersizliği

7.5

Malî İmkansızlıklar

4.4

Diğer

6.6

Kaynak: TCMB

 

2011 yılı ilk yarısında; tam kapasite ile çalışamamaya ilişkin ilk sırada belirtilen sebep, “talep yetersizliği”dir. Ardından, “ham madde-ekipman yetersizliği” belirtilmiştir. Kısıtlayıcı herhangi bir faktörün olmadığını belirtenlerin sayısı da belirgin derecede yüksek olup oran %38.1’dir. (Bkz. Tablo 4)

 

TABLO 5: YENİ KURULAN ŞİRKET VE KOOPERATİF (Haziran)

 

2010

2011

Değişim (%)

Yeni açılan şirket ve kooperatif

27,150

30,431

12,1

Kapanan şirket ve kooperatif

6,874

7,857

14,3

Kaynak: TCMB

 

2010 yılının aynı dönemine göre 2011 yılının ilk yarısında yeni şirket ve kooperatif açılışlarındaki artış oranı %12 civarındadır. Buna karşılık, kapanan şirket ve kooperatif sayısında daha fazla artış meydana gelmiş olup, oran %14 civarındadır. (Bkz. Tablo 5)

 

 

 

1-C) İSTİHDAM:

TÜİK Hane Halkı İş Gücü Anketi sonuçlarına göre, 2011 yılı ikinci çeyreğinde (Mayıs; Nisan-Mayıs-Haziran) kurumsal olmayan nüfusa ilişkin istihdam durumu Tablo 6’da yer almaktadır.

 

TABLO 6: KURUMSAL OLMAYAN NÜFUSUN İŞ GÜCÜ DURUMU (000 kişi) (Mayıs; Nisan-Mayıs-Haziran)

 

2010

2011

KURUMSAL OLMAYAN SİVİL NÜFUS

71,239

72,218

   15 ve Üstü Yaştaki Nüfus

52,431

53,439

 

 

 

İŞ GÜCÜ DURUMU

25,901

26,995

   İstihdam Edilen

23,055

24,445

   İşsiz

2,846

2,550

 

 

 

İŞ GÜCÜNE KATILMA ORANI (%)

49.4

50.5

 

 

 

İSTİHDAM ORANI (%)

44.0

45.7

İŞSİZLİK ORANI (%)

11.0

9.4

   Tarım Dışı İşsizlik Oranı (%)

13.8

12.0

   Genç Nüfusta (15-24 yaş) İşsizlik Oranı (%)

19.8

17.5

 

 

 

İŞ GÜCÜNE DAHİL OLMAYANLAR

26.529

26,444

Kaynak: TÜİK

 

2010 yılının ikinci çeyreğinde istihdam edilen kişi sayısı 23,055,000 iken, 2011’in aynı döneminde bu sayı 24,445,000 kişiye çıkmış olup istihdam edilen kişi sayısındaki artış 1,390,000’dir. 2010 yılının ikinci çeyreğindeki işsiz sayısı 2,846,000 iken bu sayı 2011 yılının aynı döneminde 2,550,000’e düşmüştür. 2011 yılı ikinci çeyreğindeki istihdam oranı %45.7, işsizlik oranı ise %9.4’tür. Aynı dönemde tarım dışı işsizlik oranı %12; 15-24 yaş grubundaki işsizlik oranı %17.5’tir (Bkz. Tablo 6).

 

 

2) FİNANSAL KESİM

2-A) FİYATLAR:

Fiyatlarda meydana gelen değişmeler, Tablo 7’de ve 8’de yer almaktadır.

 

TABLO 7: FİYATLARDAKİ GELİŞMELER (Bir önceki aya göre değişim) (%)

 

ÜFE

 

TÜFE

 

2009

2010

2011

 

2009

2010

2011

Ocak

0.23

0.58

2.36

 

0.29

1.85

0.41

Şubat

1.17

1.66

1.72

 

-0.34

1.45

0.73

Mart

0.29

1.94

1.22

 

1.10

0.58

0.42

Nisan

0.65

2.35

0.61

 

0.02

0.60

0.87

Mayıs

-0.05

-1.15

0.15

 

0.64

-0.36

2.42

Haziran

0.94

-0.50

0.01

 

0.11

-0.56

-1.43

Temmuz

-0.71

-0.16

 

 

0.25

-0.48

 

Ağustos

0.42

1.15

 

 

-0.30

0.40

 

Eylül

0.62

0.51

 

 

0.39

1.23

 

Ekim

0.28

1.21

 

 

2.41

1.83

 

Kasım

1.29

-0.31

 

 

1.27

0.03

 

Aralık

0.66

1.31

 

 

0.53

-0.30

 

Kaynak: TÜİK

 

“Bir önceki aya göre değişim” açısından, ÜFE’de 2011 yılı ilk yarısında düşüşler meydana gelmiştir. Nitekim Haziran ayı ÜFE’si %0.01 olarak gerçekleşmiştir. TÜFE’de ise dalgalanmalar söz konusudur. Bununla beraber, Haziran ayı TÜFE’si negatif gerçekleşmiştir. (Bkz. Tablo 7)

 

TABLO 8: FİYATLARDAKİ GELİŞMELER (Bir önceki yılın aynı ayına göre değişim) (%)

 

ÜFE

 

TÜFE

 

2009

2010

2011

 

2009

2010

2011

Ocak

7.90

6.30

10.80

 

9.50

8.19

4.90

Şubat

6.43

6.82

10.87

 

7.73

10.13

4.16

Mart

3.46

8.58

10.08

 

7.89

9.56

3.99

Nisan

-0.35

10.42

8.21

 

6.13

10.19

4.26

Mayıs

-2.46

9.21

9.63

 

5.24

9.10

7.17

Haziran

-1.86

7.64

 

 

5.73

8.37

 

Temmuz

-3.75

8.24

 

 

5.39

7.58

 

Ağustos

-1.04

9.03

 

 

5.33

8.33

 

Eylül

0.47

8.91

 

 

5.27

9.24

 

Ekim

0.19

9.92

 

 

5.08

8.62

 

Kasım

1.51

8.17

 

 

5.53

7.29

 

Aralık

5.93

8.87

 

 

6.53

6.40

 

Kaynak: TÜİK

 

“Bir önceki yılın aynı ayına göre değişim” açısından 2011 yılı ilk yarısında ÜFE’de düzensiz hareketler görülmekle beraber genel olarak bir düşüş eğilimi göze çarpmaktadır. Bununla beraber, TÜFE’de bu eğilimin tersi gerçekleşmiştir. (Bkz. Tablo 8)

 

2009 ve 2010 (Nisan hariç) döneminde ÜFE’de tek haneler gerçekleşmiştir. Çift hanelerle başlanan 2011 yılında ise ÜFE, Nisan ayı itibariyle yerini tekrar tek hanelere terk etmiştir. TÜFE’de de 2009 ve 2010 (Şubat ve Nisan hariç) yılları, tek hanelerin gerçekleştiği bir dönemdir. Bu durum, 2011 boyunca da geçerliliğini korumaktadır. (Bkz. Tablo 8)

 

2003, 2004 ve 2005 yıllarında hedef enflasyon oranları realize edilebilmekle beraber, 2006, 2007 ve 2008 yıllarında bunu sağlamak mümkün olmamıştır. 2009 yılı hedef oranı %7.5 olup, ÜFE’de Şubat’tan TÜFE’de ise Nisan’dan itibaren realize edilebilmiştir. Ancak, bu erişim bir başarıdan ziyade iç piyasadaki daralmanın sonucu olarak değerlendirilmektedir. 2010 yılı için tespit edilen hedef oranı %6.5’e ise sadece TÜFE’de ulaşılabilmiştir. 2011 yılı hedef enflasyon oranı %5.3 olarak tespit edilmiştir. Bu orana 2011’in ilk beş ayında TÜFE’de erişilebilmişken Haziran ayı itibariyle tekrar hedeften uzaklaşılmıştır.

 

 

 

2-B) PARASAL GÖSTERGELER:

2010 yılı sonu ve 2011 yılı ortası itibariyle parasal göstergeler ve bunlar arasındaki değişim oranları, Tablo 9’da verilmiştir.

 

TABLO 9: PARASAL GÖSTERGELER (Milyon TL)

 

31 Aralık 2010

08 Temmuz 2011

Değişim (%)

Dolaşımdaki Para

44,595

51,008

14.4

Vadesiz Mevduat

48,963

50,466

3.1

M1

93,559

101,475

8.5

Vadeli Mevduat

305,696

331,091

8.3

M2

399,255

432,566

8.3

Döviz Tevdiatı

144,790

157,686

8.9

Döviz Tevdiatı (Milyar Dolar)

93,700

96,900

3.4

M2Y

544,045

590,252

8.5

Dolarizasyon (DTH/M2Y)

26.6

26.7

0.4

Mevduat Bankaları Kredileri

420,643

505,933

20.3

Açık Piyasa İşlemleri

-10,913

-60,059

450.3

Kamu Menkul Kıymetleri

249,473

236

99.9

Kaynak: TCMB

 

2010 sonu itibariyle 44.6 milyar TL olan dolaşımdaki para meblağı, 2011 yılı ilk yarısı itibariyle 51 milyar TL civarına yükselmiş olup artış oranı %14.4’tür. Vadesiz mevduatta %3, vadeli mevduatta ise %8.3 oranlarında artış meydana gelmiştir. TL bazında döviz tevdiatında meydana gelen artış %9 civarındadır. Dolar bazında döviz tevdiatındaki artış ise %3.4 oranındadır. Bu durum, döviz kurlarında son dönemlerde meydana gelen yükselmelerin iyi bir izahı niteliğindedir. (Bkz. Tablo 9)

 

2010 yılı sonu itibariyle mevduat bankalarınca verilen toplam kredi meblağı 420 milyar TL civarında idi. Bu meblağ, 2010 yılı yarısı itibariyle 505 milyar TL civarına yükselmiştir. Söz konusu kredilerde %20.3 oranında artış meydana gelmiştir. Kredilerdeki artış; iktisadî şartlardaki iyileşme bir yana, insanların geleceğe yönelik bakışının önemli ölçüde olumlu yönde seyrettiğinin işareti niteliğindedir. Bununla beraber, söz konusu kredi ithal ürünlere yönelik olduğunda, ki belli bir kısmı ithal otomotiv vb. mallar-hizmetler için kullanılmaktadır, olumlu görünen bu durum belli ölçüde tersine dönebilmektedir. (Bkz. Tablo 9)

 

 

2-C) FİNANSAL YATIRIM ARAÇLARI:

2011 yılı ilk yarısında, seçilmiş finansal yatırım araçlarının nominal ve reel getirileri Tablo 10’da yer almaktadır.

 

TABLO 10: SEÇİLMİŞ FİNANSAL YATIRIM ARAÇLARININ REEL GETİRİLERİ (Haziran)

 

REEL GETİRİ (2003=100)

ÜFE (%)

TÜFE (%)

YILLIK

ORTALAMA

ALTIN (KÜLÇE)

BORSA İNDEKSİ (İMKB 100)

EURO

DOLAR

MEVDUAT FAİZİ (BRÜT)

-2.10

13.30

-6.95

-6.97

17.62

0.86

16,72

-4.14

-4.16

21,18

 

 

 

 

Kaynak: TÜİK

 

TÜİK tarafından yapılan açıklamaya göre, 2011 yılı ilk yarısında; 2003=100 temel yıllı ÜFE ile indirgendiğinde yıllık ortalamalar itibariyle en yüksek getiri Mevduat faizi ile elde edilmişken, en fazla zarar Dolar ile gerçekleşmiştir. TÜFE ile indirgendiğinde durum yine benzer şekildedir. (Bkz. Tablo 10)

 

 

2-D) FİNANSAL KURULUŞLAR:

2011 yılı ortası itibariyle Türkiye’de faaliyette bulunan finansal kuruluşlar Tablo 11’de yer almaktadır.

 

TABLO 11: TÜRKİYE’DEKİ FİNANSAL KURULUŞLAR (Adet)

KURULUŞ

2010

2011 (Haziran)

Kamu Kalkınma ve Yatırım Bankaları

4

4

Kamu Mevduat Bankaları

3

3

TMSF Bünyesindeki Bankalar

2

2

Özel Yatırım Bankaları

5

5

Özel Mevduat Bankaları

10

10

Türkiye’de Kurulu Yabancı Yatırım Bankaları

4

4

Türkiye’de Kurulu Yabancı Mevduat Bankaları

10

10

Mevduat Toplama Yetkisine Sahip Yabancı Banka Şubeleri

6

6

 

 

 

Katılım Bankaları (Özel Finans Kurumları)

4

4

 

 

 

Türkiye’de Temsilciliği Bulunan Yabancı Banka Sayısı

41

43

 

 

 

Leasing Kuruluşları

35

33

Factoring Kuruluşları

74

74

Tüketici Finansman Kuruluşları

11

11

Varlık Yönetim Şirketleri

6

8

Finansal Holding Kuruluşları

3

3

Kaynak: BDDK

 

2011 yılı ortası itibariyle toplam banka sayısı 44, Katılım bankaları 4, Leasing kuruluşları 33, Factoring kuruluşları ise 74’tür. Tüketici finansman kuruluşlarının sayısı 11, Varlık yönetim şirketleri ise 8 adettir. (Bkz. Tablo 11)

 

 

 

3) KAMU MALİYESİ KESİMİ

 

3-A) BÜTÇE GELİŞMELERİ:

2011 yılı ilk yarısındaki bütçe gelişmeleri Tablo 12’de yer almaktadır.

 

TABLO 12: BÜTÇE İLE İLGİLİ GELİŞMELER (000 TL) (%) (Ocak-Haziran)

 

2010

2011

ARTIŞ

(11/10) (%)

GELİRLER

121,064,805

146,071,240

20.7

   Genel Bütçe Gelirleri

116,843,307

141,186,606

20.8

       Vergi Gelirleri

98,622,158

122,728,839

24.4

       Teşebbüs ve Mülkiyet Gelirleri

6,302,452

5,973,441

-5.2

       Alınan Bağışlar ve Yardımlar

1,120,849

647,669

-42.2

       Faizler, Paylar ve Cezalar

10,060,040

9,869,675

-1.9

       Sermaye Gelirleri

633,916

1,849,892

191.8

       Alacaklardan Tahsilat

103,892

117,090

12.7

   Özel Bütçeli İdare Gelirleri

2,828,423

3,427,484

21.2

   Düzenleme ve Denetleme Kurum Gelirleri

1,393,075

1,457,150

4.6

 

 

 

 

HARCAMALAR

136,494,290

143,215,358

4.9

   Faiz Hariç Harcamalar

108,935,438

120,780,506

10.9

       Personel Giderleri

31,736,186

36,387,098

16.1

       Sos. Güv. Kur. Devlet Primleri

5,361,268

6,347,998

18.4

       Mal ve Hizmet Alımları

10,515,432

12,392,350

17.8

       Cari Transferler

51,820,641

54,960,825

6.1

       Sermaye Giderleri

5,462,435

6,803,577

24.6

       Sermaye Transferleri

1,401,440

1,734,930

23.8

       Borç Verme

2,638,036

1,703,728

-35.4

   Faiz Harcamaları

27,558,852

22,434,852

-18.6

 

 

 

 

BÜTÇE DENGESİ

-15,429,485

2,855,882

-118.5

 

 

 

 

Faiz Dışı Denge

12,129,367

25,290,734

108.5

Kaynak: MB

 

2011 yılı ortası itibariyle elde edilen gelir meblağı 146,071 milyon TL’dir. 2010’un aynı dönemine göre artış meydana gelmiş olup, oran %20.7’dir. Aynı dönemdeki harcama meblağı 143,215 milyon TL olup, 2010’dakine göre artış oranı %4.9’dur. (Bkz. Tablo 12)

 

2011 yılı yarısında faiz harcamaları meblağı 22.4 milyon TL olup, 2010’un aynı dönemine göre %18.6 oranında azalmıştır. Faiz dışı dengede önceki döneme göre belirgin bir artış söz konusudur. Nitekim, 2010 yılı ortasında 12 milyar TL olan faiz dışı fazla, 2011 yılının aynı döneminde 25.3 milyar TL civarına yükselmiş olup, artış oranı %108.5’tir. (Bkz. Tablo 12)

 

Bütçe dengesinde ise lehte gelişmeler meydana gelmiştir. Nitekim, 2010 yılı yarısında 15.4 milyar TL olan bütçe açığı, 2011 yılının aynı döneminde 2.8 milyar TL fazla vermiştir. (Bkz. Tablo 12)

 

 

3-B) BORÇ VERİLERİ:

İç ve dış borçlara ilişkin bilgiler Tablo 13-16’da yer almaktadır.

 

TABLO 13: İÇ BORÇ DURUMU (Milyon TL)

 

2009

2010

2011 (Haziran)

MEBLAĞ

330,005

352,841

362,728

VADE (ay)

24.4

31.0

33.6

Kaynak: HM

 

2011 yılı ortası itibariyle toplam iç borç stoku 362,728 milyon TL’dir. 2010 yılı sonuna göre meydana gelen artış 9,887 milyon TL’dir. Borç stokunun ortalama vadeye kalan süresinde ise artış meydana gelmiştir. 2010 sonunda 31 ay olan borç stokunun ortalama vadeye kalan süresi, 2011 yılı ortasında 33.6 aya çıkmıştır. (Bkz. Tablo 13)

 

TABLO 14: DIŞ BORÇ DURUMU (Milyon $)

 

2009

2010

2011 (Nisan)

TOPLAM

268,457

289,513

298,818

 *Kısa Vadeli

49,711

78,123

77,208

 *Uzun Vadeli

218,746

211,390

221,610

Kaynak: HM

 

2010 yılı sonunda 289,513 milyon Dolar olan dış borç stoku, 2011 Nisan başı itibariyle 298,818 milyon Dolar’a yükselmiştir. Vadeler açısından dış borçlar temel karakteristiğini sürdürmekte olup, ağırlıklı olarak uzun vadelidir. 2011 yılı Nisan sonu itibariyle uzun vadeli borçların toplam borç içindeki payı %74 civarındadır. (Bkz. Tablo 14)

 

TABLO 15: DIŞ BORÇ KOMPOZİSYONU (%)

DÖVİZ CİNSİ

2009

2010

2011 (Nisan)

Dolar

53.0

51.3

51.3

Euro

35.5

36.9

35.8

SDR

3.5

2.5

2.3

Yen

1.4

1.7

2.3

Diğer

6.6

7.6

8.4

Kaynak: HM

 

2011 yılı Nisan sonu itibariyle dış borcun %51.3’ü ABD Doları cinsindendir. Müteakiben; Euro, SDR, Yen ve diğer para birimleri cinsinden borçlar gelmektedir. (Bkz. Tablo 15)

 

TABLO 16: MERKEZÎ İDARE BORÇ STOKU (Alacaklıya Göre) (Milyar $)

 

2009

2010

2011 (Haziran)

TOPLAM BORÇ STOKU

293.2

306.3

304.2

I) İÇ BORÇ STOKU

219.2

228.2

222.5

   a) Piyasa

178.7

195.0

187.5

   b) Kamu Kesimi

40.5

33.2

35.0

 

 

 

 

II) DIŞ BORÇ STOKU

74.1

78.1

81.7

   a) Kredi

33.2

33.9

35.1

       a.1) Uluslararası Kuruluşlar

              (IMF Kredisi)

21.4

(7.9)

20.9

(5.6)

21.6

(4.7)

       a.2) Hükûmet Kuruluşları

5.7

6.3

6.3

       a.3) Ticarî Bankalar

6.1

6.7

7.2

   b) Tahvil

40.9

44.2

46.5

Kaynak: HM

 

Hazine Müsteşarlığı verilerine göre, alacaklılar itibariyle merkezî idare toplam borç stoku; 2009 sonu itibariyle 293.2 milyar Dolar iken, 2010 yılı sonunda 306.3 milyar Dolar’a çıkmıştır. 2011 yılı yarısı itibariyle toplam borç meblağı 304.2 milyar Dolar’a gerilemiştir. IMF kredisinde azalma devam etmektedir. Nitekim 2009 sonu itibariyle 7.9 milyar Dolar olan IMF borcu, 2010 sonunda 5.6 milyar Dolar’a, 2011 yılı ortası itibariyle ise 4.7 milyar Dolar’a gerilemiştir. (Bkz. Tablo 16).

 

 

 

4) DIŞ İŞLEMLER KESİMİ

 

4-A) ÖDEMELER DENGESİ:

Ödemeler dengesi bilgilerine Tablo 17’de yer verilmektedir.

 

TABLO 17: ÖDEMELER DENGESİ (Milyon $)

 

2009

2010

2011 (Ock-Haz)

I. CARİ İŞLEMLER HESABI

-13,991

-48,424

-45,008

   I.a) Dış Ticaret Hesabı

-24,850

-56,346

-46,431

   I.b) Hizmetler Hesabı

16,749

14,416

5,183

   I.c) Gelir Hesabı

-8,189

-7,823

-4,453

   I.d) Cari Transferler Hesabı

2,299

1,329

693

 

 

 

 

II. SERMAYE VE FİNANS HESAPLARI

9,716

57,800

35,236

   II.a) Sermaye Hesabı

-42

-56

0

   II.b) Finans Hesabı

9,758

57,856

35,236

 

 

 

 

III. NET HATA VE NOKSAN

5,066

5,592

9,772

Kaynak: TCMB

 

Cari işlemler hesabı; 2008 sonunda 41.6 milyar Dolar açık vermişken, 2009 yılı açık meblağı 14 milyar Dolar’ın altına gerilemiş olup, azalış oranı %297 civarındadır. 2010 yılı sonundaki cari açık meblağı ise 48.4 milyar Dolar gibi yüksek bir seviyede gerçekleşmiştir. 2009’un toplam açığına nazaran, 2010 yılı açık meblağındaki artış oranı %346 civarındadır. 2011 yılı ortası meblağı ise 2010’un toplam cari açığının bir miktar altında gerçekleşmiştir. Gidişat bunun sene sonunda katlanarak artacağını işaret etmekle beraber, son dönemlerde meydana gelen küçük çaplı kur artışları, ayrıca banka kredilerinde gerçekleştirilen azalmalar sebebiyle iç talepte meydana gelecek daralma ile korkulan seviyede bir açık olmayacağı belirtilebilir. (Bkz. Tablo 17)

 

 

4-B) MAL TİCARETİ:

Ana ve alt kalemler itibariyle mal ticareti verileri, Tablo 18’de ve 19’da yer almaktadır.

 

TABLO 18: DIŞ TİCARET BİLEŞİMİ (Milyon $) (Ocak-Haziran)

 

2010

2011

Değişim (%)

İHRACAT

54,717

65,632

19.9

İTHALÂT

83,398

119,610

43.4

DIŞ TİCARET DENGESİ

-28,680

-53,978

88.2

İHRACAT / İTHALÂT (%)

65.6

54.9

 

Kaynak: DTM

 

2011 yılı ilk yarısı ihracatı 65.6 milyar Dolar, ithalâtı ise 119.6 milyar Dolar’dır. 2010 yılı ilk yarısına göre belirgin artışlar meydana gelmiş olup, bunlar sırasıyla %19.9 ve %43.4’tür. Dış ticaret açığında meydana gelen yükselme %88.2’dir. 2011 yılı ilk yarısında ihracatın ithalâtı karşılama oranı %54.9’dur. Bu oran, 2010 yılının aynı dönemine göre 10.7 puan düşüş sergilemiştir. Bu puan düşüşü, söz konusu dönemde ihracatımızın azaldığı anlamına gelmemektedir. İthalâtta da önemli ölçüde artış meydana gelmiş olması bu sonucun sebebidir. (Bkz. Tablo 18)

 

TABLO 19: GENİŞ EKONOMİK GRUPLARIN SINIFLAMASINA (GEGS) GÖRE DIŞ TİCARET BİLEŞİMİ (Milyon $)

 

2010

 

2011

 

DEĞER

 

DEĞER

İHRACAT

 

 

 

  Sermaye (Yatırım) Malları

5,797

 

6,945

  Ara (Ham madde) Mallar

27,318

 

33,305

  Tüketim Malları

21,401

 

25,148

  Diğer

201

 

234

 

 

 

 

İTHALÂT

 

 

 

  Sermaye (Yatırım) Malları

11,911

 

18,822

  Ara (Ham madde) Mallar

60,378

 

84,976

  Tüketim Malları

10,856

 

15,353

  Diğer

252

 

459

Kaynak: DTM

 

2011 yılı ilk yarısında, mal sınıflamasına göre dış ticaret bileşimi açısından ihracat alt kalemleri, sırasıyla şöyledir: Ham madde, tüketim, yatırım ve diğer mallar. Burada dikkati çeken husus şudur: Geleneksel olarak ihracat kalemleri arasında ilk sırayı tüketim malları alırken, 2006 yılı itibariyle bu yapıda bir değişiklik meydana gelmiş olup, ilk sırayı ham maddeler almıştır. Aynı dönemde, ithalât alt kalemleri ise karakteristik yapısını sürdürmüş olup, sırasıyla şöyledir: Ham madde, yatırım, tüketim ve diğer mallar. (Bkz. Tablo 19)

 

2011 yılı yarısında, ülke gruplarına göre incelendiğinde, ihracatın %48.31’inin AB ülkelerine; kalan kısmının diğer ülkelere yapıldığı ortaya çıkmaktadır. Bu oran 2010 yılının aynı döneminde %45.9 idi. 2011’in ilk yarısında ithalâtın %39’u AB ülkelerinden; kalan kısmı diğer ülkelerden gerçekleştirilmiştir. Bu oran 2010’un aynı döneminde %38.9 idi.

 

 

4-C) HİZMET TİCARETİ:

Alt faaliyet dalları itibariyle hizmet ticareti verileri Tablo 20’de yer almaktadır.

 

TABLO 20: HİZMET TİCARETİ GELİŞMELERİ (Milyon $)

 

2009

2010

2011 (Ock-Haz)

HİZMETLER DENGESİ

16,749

14,416

5,183

   a) Ulaştırma

1,290

457

579

   b) Turizm

17,103

15,981

5,950

   c) İnşaat

1,090

859

281

   d) Sigorta

-527

-475

-276

   e) Finans

-362

-242

-378

   f) Diğer Ticarî

-1,286

-1,340

-594

   g) Resmî

-846

-869

-530

   h) Diğer

287

45

151

Kaynak: TCMB

 

2011 yılının ilk yarısında Türkiye’nin net gelir sağlayan başlıca hizmet alt sektörleri sırasıyla; turizm, ulaştırma ve inşaattır. Söz konusu dönem itibariyle Türkiye’nin hizmet ticareti net geliri 5.1 milyar Dolar civarındadır. (Bkz. Tablo 20)

 

TÜİK istatistiklerine göre, 2011 yılı ilk yarısında Türkiye’yi ziyaret eden kişi sayısı 13,736,311’dir. Yurt dışını ziyaret eden Türkiyeli turist sayısı ise 3,532,556’dır. Giriş yapan yabancı ziyaretçilerin ülkeleri itibariyle sıralaması şöyledir: Avrupa, BDT, Asya, Afrika, Amerika, Okyanusya, Diğer.

 

 

 

BAZI DEĞERLENDİRMELER VE TEKLİFLER

 

Yeni Global Kriz ve Türkiye Yansıması

2008 yılındaki ABD kaynaklı Mortgage Kriziyle başlayan ve küresel niteliğe bürünen ekonomik krizden sonra bu defa başta Avrupa ülkeleri olmak üzere yine ABD kaynaklı yeni bir global krizin eşiğindeyiz. Ülkeler, henüz önceki krizin yaralarını tam saramamışken ufukta beliren bu yeni krizden ne şekilde etkileneceklerini hesap etmeye başlamış durumdadır.

 

Bizde de ekonomiden sorumlu Bakan, muhtemel global krizin Türkiye’yi belli ölçüde etkileyebileceğini dile getirirken, Hükûmetin başı krizin bu defa “teğet bile geçmeyeceğini” dile getirmiştir. Bunlar birer tahmin ve temenni niteliğindedir. Fakat belirtmek gerekir ki her ikisinin de belli ölçüde haklılık ve haksızlık payı mevcuttur:

·         Global bir krizin meydana gelmesi halinde Türkiye’nin etkilenmemesi neredeyse imkânsızdır. Bu durum, dünya ekonomik sistemi ile entegre olmaya çalışan her ülke için geçerlidir. Bir örnekle somutlaştırmak gerekirse; bu krizin tetikleyici ülkelerinin başında Avrupa kıtasındakiler gelmektedir. İhracatının %48 civarındaki kısmını AB ülkelerine gerçekleştiren bir ülke olarak Türkiye’nin de dış talebinde bir azalma ihtimali vardır ve bunun başta GSYH’miz olmak üzere ödemeler dengesine olumsuz etkileri olabilecektir. Benzer biçimde, diğer alanlardaki olumsuzluklardan da bahsedilebilir.

·         Sektörel açıdan incelendiğinde ve olumlu yönden bakıldığında ise Türkiye ekonomisinin görüntüsü şöyledir: Üretim artmaktadır; sınaî kapasite kullanım oranı yükselmektedir; işsizlik azalmaktadır; fiyatlar genel seviyesinde çok önemli artışlar yoktur hatta düşüşler meydana gelmektedir; Dolarizasyon düşük seviyededir; bankalar ve diğer finansal kuruluşlar sıkı gözetim ve denetim altındadır; bütçe fazla vermekte ve faiz dışı fazla artmaktadır; merkezî idare borç stoku kritik seviyede değildir; cari açığı azaltmada etkili olan hizmetler ihracatı artmakta ve sermaye girişi devam etmektedir; mal ihracatı ve bunun içindeki ara malları meblağı artmaktadır. Dolayısıyla krizin Türkiye’ye “teğet bile geçmeyeceği” şeklinde bir iddia yerine “ekonomimiz kısmî etkilere maruz kalabilecektir” denilebilir.

 

 

Savunma Harcamaları ve Türkiye’nin Kendi Krizi

Mevcut ekonomik şartlarda Türkiye’nin, yeni global krizin olumsuz etkilerini bir şekilde minimize etme imkânı mevcut olmakla beraber, 12 Haziran 2011 tarihinden sonra ortaya çıkan yeni durum, bu ihtimali baltalayacak gibi görünmektedir. Silvan’da 14 Temmuz’da meydana gelen ve devamı niteliğindeki hadiseler, terörle mücadele kapsamında savunma harcamalarını artıracak gibidir. Bunun muhtemel iktisadî yansımalarına ilişkin birtakım değerlendirmeler yapılacak olursa şunlardan bahsedilebilir:

·         Savunma harcamaları artışının en önemli yansımalarından biri mevcut vergi oranlarındaki artış ve/veya yeni vergilerin ihdasıdır,

·         Vergi artışı, ki başta akaryakıt tüketim vergisi gelmektedir, üretim maliyetlerinin artması demektir. Aynı zamanda hemen her malda ve hizmette fiyat artışı meydana gelebilmektedir,

·         Vergi artışı, kurumsal açıdan masrafların artmasıyla beraber üretim-yatırım kararlarının olumsuza dönmesine yol açar,

·         Vergi artışı, kişisel harcanabilir gelirin azalmasına ve hayatın pahalılaşmasıyla beraber tüketim kararlarının olumsuza dönmesine sebep olur, bu da talebi ve dolayısıyla arzı azaltır,

·         Mal-hizmet fiyatlarında meydana gelen artış, iç tüketim yanında dış tüketimi de azaltır. Bu da cari açığın artmasına sebep olur.

 

Bu liste daha da uzatılabilir. Çünkü mesele adeta bir kısır döngü niteliğine bürünmektedir. Mevcut yapısıyla global krize dahi belli ölçüde meydan okuma potansiyeline sahip olan Türkiye, muhtemel savunma harcamaları ile zayıf ve güçsüz bir duruma düşebilecektir. Bu çerçevede düşünüldüğünde; asıl önemli olan dünyanın değil, Türkiye’nin kendi krizi gibi görünmektedir.

 

 

Yrd. Doç. Dr. Mehmet Behzat Ekinci

Mardin Artuklu Üniversitesi

İİBF, İktisat Bölümü

http://www.akademiktisat.net

mbekinci@akademiktisat.net

 

 

Kaynaklar:

TÜİK, DPT, HM, DTM, TCMB, MB, BDDK, Turkish Bank.

 

 

 

Sayfa başı