AKADEM<İ>KTİSAT

 

 

TÜRKİYE EKONOMİSİNİN 2004 YILI İLK DOKUZ AYINA İLİŞKİN DEĞERLENDİRME

 

 

 

İÇİNDEKİLER:

 

HAVADİS

 

1) REEL KESİM

1-A) BÜYÜME

1-B) SANAYİ

1-C) İSTİHDAM

 

2) FİNANSAL KESİM

2-A) FİYATLAR

2-B) PARASAL GÖSTERGELER

2-C) FİNANSAL YATIRIM ARAÇLARI

 

3) KAMU MALİYESİ KESİMİ

 

4) DIŞ TİCARET KESİMİ

 

BAZI DEĞERLENDİRMELER VE TEKLİFLER

 

 

 

HAVADİS:

            Türkiye, yaşadığı ekonomik krizi atlatma sürecine girmiştir. 1999-2001 dönemindeki zorlu kriz devresi sonrasında, nispî de olsa iyileşme safhasına geçilmiştir. Uygulanan politikalar ve geleceğe yönelik hedef tespitleri, iyileşmenin kalıcı hâle getirilmesini sağlama amaçlıdır. Nitekim, ekonomide bazı taşların yerine oturmaya başladığı görülmektedir. Zaman zaman kırılganlıklar meydana gelse de bunların, ekonominin kendi dinamikleriyle belli sürede giderilebildiği bir yapıya kavuşmuş hâldeyiz. Tabii ki henüz krizin aşıldığını ve sorunların ortadan kalktığını söylemek mümkün değildir. Çünkü krize giriş birkaç yılın sonucu olmadığından, ekonominin normal seyrine gelişi de belirli bir süreyi gerektirmektedir. Atılan adımlar sağlıklı olduğu takdirde, ekonominin orta vadede rayına gireceği ifade edilebilir. Meydana gelen gelişmeler, bunu teyit eder niteliktedir.

 

            2004 yılı ilk dokuz ayına ilişkin analizlere geçmeden evvel, Türkiye’de ve dünyada meydana gelen bazı sosyo-ekonomik, siyasî ve kültürel gelişmelere yer verilecektir. Böylece ekonominin daha sağlıklı okunması mümkün olacaktır:

 

·         1 Ocak: SSK-Sağlık Bakanlığı hastahanelerinin ortak kullanımına ilişkin protokol, tüm illerde uygulamaya geçirildi.

·         5 Ocak: İsrail hükûmeti, Türkiye’den su alımını öngören “Manavgat Suyu” anlaşmasını onayladı.

·         6 Ocak: Suriye devlet başkanı Beşşar Esad, Türkiye’ye geldi. Esad, 57 yıllık aradan sonra Türkiye’yi ziyaret eden ilk Suriye devlet başkanıdır.

·         27 Şubat: Tekel’in alkollü içkiler işletmesi özelleştirildi. İşletme, “Nurol-Limak-Özaltın-Tütsab Ortak Girişim Grubu”na devredildi.

·         14 Mart: Dünyanın 20 dev şirketinin yöneticileri İstanbul’da bir araya geldi.

·         28 Mart: Yerel seçimler yapıldı. Seçim sonuçları şöyle (İl genel meclisi oy oranları): AKP %41,9, CHP %18,0, MHP %10,4, DYP %10,1, SHP %4,8, SP %4,1, Diğer %10,8.

·         24 Nisan: Kıbrıs’ın birleştirilmesine ilişkin referandum yapıldı. Seçmenlerin Annan Planı’na yönelik tercihleri şöyle gerçekleşti: Kuzey Kıbrıs: %64,91-Evet, %35,09-Hayır. Güney Kıbrıs: %75,83-Hayır, %24,17-Evet.

·         1 Mayıs: AB, 10 yeni ülkeyi daha bünyesine aldı. Yeni üyeler: Polonya, Macaristan, Çek Cumhuriyeti, Slovakya, Slovenya, Litvanya, Letonya, Estonya, Kıbrıs Rum Kesimi, Malta.

·         11 Mayıs: Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Dr.Hilmi Güler, Türkiye’de 1 milyar tonluk yeni bir bor rezervinin bulunduğunu, böylece dünya toplam bor rezervinde Türkiye’nin payının %72’ye yükseldiğini ifade etti.

·         17 Mayıs: “Ekonomi Koordinasyon Kurulu” oluşturuldu. Başkanlığına, Başbakan Yardımcısı Doç.Dr.Abdüllatif Şener getirildi.

·         24 Mayıs: Ankara 10.Bölge İdare Mahkemesi, TÜPRAŞ’ın %65,76 oranındaki kamu payının blok olarak satışına ilişkin kararın yürütmesini durdurdu.

·         26 Mayıs: Madenlerin özel sektöre açılmasını öngören Maden Yasa Tasarısı, TBMM Genel Kurulu’nda kabul edildi.

·         26 Mayıs: İktisat Bankası’nın eski sahibi Erol Aksoy’un 38 şirketine ve mallarının tamamına, TMSF’nin talebiyle el kondu.

·         2-6 Haziran: II. OECD KOBİ’lerden Sorumlu Bakanlar Konferansı, İstanbul’da gerçekleştirildi.

·         7 Haziran: Farklı dillerdeki ve lehçelerdeki ilk televizyon yayını, TRT’de Türkçe alt yazılı olarak başladı.

·         9 Haziran: Yargıtay 9.Ceza Dairesi, kapatılan DEP’in 4 eski milletvekili hakkındaki infazı durdurarak tahliye edilmelerine karar verdi.

·         9 Haziran: ABD’nin Georgia eyaletinde gerçekleştirilen G-8 Zirvesi’nde liderler bir araya geldi. Zirve’ye Başbakan R.T.Erdoğan da katıldı.

·         14-16 Haziran: İKÖ 31.Dönem Dışişleri Bakanları Toplantısı, İstanbul’da yapıldı. Örgüt’ün yeni genel sekreteri Türkiye’den; Prof.Dr.Ekmeleddin İhsanoğlu.

·         18 Haziran: Brüksel’de yapılan AB Zirvesi’nin kapanış bildirgesinde, Türkiye’nin “Kopenhag siyasî kriterlerini yerine getirdiğine karar verildiği takdirde, AB ile üyelik müzakerelerine başlanacağı” sözü teyit edildi.

·         28-31 Haziran: NATO’nun 26 üyesinin devlet ve hükûmet başkanları, İstanbul’da toplandı.

·         1 Temmuz: Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, kaldırılan DGM’lerin yerine 8 ilde 18 ağır ceza mahkemesi kurulmasına karar verdi.

·         7 Temmuz: AB Komisyonu, Kıbrıslı Türklerin ekonomik izolasyondan kurtarılmasını amaçlayan teklif paketini onayladı.

·         16 Temmuz: Pamukbank’ın Halk Bankası’na devrini öngören yasa tasarısı, TBMM Genel Kurulu’nda kabul edildi.

·         22 Temmuz: Yakup Kadri Karaosmanoğlu adlı hızlandırılmış tren, Sakarya’nın Pamukova İlçesi yakınlarında raydan çıktı. Bilanço: 38 ölü; 80’den fazla yaralı.

·         25 Temmuz: DSP 6. Olağan Büyük Kurultayı’nda Genel Başkanlığa Zeki Sezer seçildi. DSP Genel Başkanı Bülent Ecevit ve eşi Rahşan Ecevit, katıldıkları bu kurultay ile yarım asırlık politik hayatlarına son noktayı koymuş oldu.

·         2 Ağustos: Uluslararası Nakliyeciler Derneği, rehine krizleri üzerine, Irak’ta bulunan Amerikan birliklerine ait yüklerin taşınmasını durdurma kararı aldı.

·         17 Ağustos: Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği’ne Büyükelçi Mehmet Yiğit Alpogan atandı.

·         23 Ağustos: KKTC’den Kıbrıs Rum kesimine ticarî mal akışını düzenleyen Yeşil Hat Tüzüğü yürürlüğe girdi.

·         9 Eylül: Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Doç.Dr.Abdullah Gül, zina konusunun Türkiye’de ele alınış tarzı ve olduğundan farklı şekilde sunulması dolayısıyla Türkiye’ye büyük bir haksızlık yapıldığını ve bunun sorumsuzca bir davranış olduğunu söyledi.

·         10 Eylül: AB Dönem Başkanı Hollanda Dışişleri Bakanı Bernard Bot, Türkiye’nin AB kriterlerini yerine getirme noktasında hayranlık verici ilerleme kaydettiğini belirtti.

·         13 Eylül: Başbakan R.T.Erdoğan, Ekonomik İşbirliği Teşkilatı’nın Tacikistan’da yapılan 8. Zirve Toplantısı’na katıldı.

·         14 Eylül: Milli Eğitim Bakanı Doç.Dr.Hüseyin Çelik, Türkiye’deki 60 bin okulun Milli Eğitim Bakanlığı’nın mevcut bütçesiyle ayakta tutulmasının mümkün olmadığını söyledi.

·         15 Eylül: Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı’na bağlı bulunan liseler, Milli Eğitim Bakanlığı’na devredildi.

·         20 Eylül: AB Komisyonu Başkanı Romano Prodi, ‘‘Türkiye-Ermenistan sınırının hâla kapalı olmasından hoşlanmıyorum’’ dedi.

·         23 Eylül: Türkiye-Cezayir Karma Ekonomik Komisyonu (KEK) 8. Dönem Toplantısı’na ilişkin protokol Ankara’da imzalandı.

·         26 Eylül: TCK yasa tasarısının Adalet Komisyonu’na geri çekilen yürürlük ve yürütme maddeleri, TBMM Genel Kurulu’nda kabul edildi.

 

 

Burada, mevcut veriler ışığında Türkiye ekonomisinin 2004 yılı ilk dokuz ayına ilişkin sektörel analizler yapılmaktadır:

 

 

1)REEL KESİM

1-A)BÜYÜME:

Ekonomik büyümeye ilişkin veriler, Tablo 1’de yer almaktadır.

 

TABLO 1: BÜYÜME (GSMH) ORANLARI (%)

YILLAR

BÜYÜME ORANI

1999

-6,4

2000

6,3

2001

-9,5

2002

7,8

2003

I.çeyrek

II.çeyrek

III.çeyrek

IV.çeyrek

5,9

7,4

3,6

5,6

7,2

2004 (hedef)

I.çeyrek

II.çeyrek

5,0

12,4

14,4

Kaynak:DİE

 

 

            Ekonomide 2001 sonrasında büyüme trendine girilmiştir. 2002’de %7,8; 2003’te ise hedef %5 olmasına rağmen, bu oran da aşılmış ve %5,9 oranında büyüme kaydedilmiştir. 2004 yılı ilk çeyreğinde sağlanan büyüme %12,4 gibi yüksek bir oranda idi. İkinci çeyreğinde ise bu da aşılmış ve büyüme %14,4 oranında gerçekleşmiştir. (Bkz. Tablo 1) Bu, dönemler itibariyle büyüme istatistiklerinin tutulduğu 1987 yılı sonrasında ulaşılan en yüksek orandır. Daha evvelki en yüksek oran, %12,6 ile 1995 yılının ikinci çeyreğinde gerçekleşmişti.

 

            2004 yılı hedef büyüme oranı da 2003‘te olduğu gibi %5’tir. 2004 yılı ilk iki çeyreği büyüme oranları, 2003 yılının aynı döneminde sağlanan oranlara göre çok yüksek seviyede gerçekleşmiştir. Buradan hareketle kabaca kıyaslama yapılacak olursa, 2003’tekine benzer bir trendin sergilenmesi hâlinde, 2004 büyüme oranının da hedeflenenin üstünde gerçekleşeceği belirtilebilir.

 

            İlk iki çeyrekte üretim yöntemine göre cari fiyatlarla GSYİH büyüme hızı %17,9’dur. Bazı alt sektörlerde aynı dönemde sağlanan büyüme oranları ise cari fiyatlarla şöyle olmuştur: Tarım %19,7; Sanayi %18,9; İnşaat %15,6; Ticaret %22,6; Ulaştırma ve Haberleşme %11,0; Malî Kuruluşlar %3,2; Serbest Meslekler ve Hizmetler %17,2.

 

            DİE’den yapılan açıklamaya göre, 2004 yılı ilk iki çeyreği itibariyle üretim yöntemine göre GSMH, cari fiyatlarla 174.175.958 Milyar TL; sabit fiyatlarla ise 59.643 Milyar TL olarak gerçekleşmiştir. Böylece, 2004 yılının ilk yarısında 2003 yılı aynı dönemine göre gelişme hızı; cari fiyatlarla %19, sabit fiyatlarla ise %13,5 olarak tahmin edilmiştir.

 

 

1-B)SANAYİ:

İmalat sanayiindeki üretim artış oranları, alt sektörler itibariyle Tablo 2’de yer almaktadır.

 

TABLO 2: ÜRETİM ARTIŞI (Ocak-Ağustos)

İKTİSADÎ FAALİYET KOLLARI

ÜRETİM DEĞİŞİMİ (%)

2003

2004

TOPLAM SANAYİ

7,1

12,6

Madencilik Sektörü

-9,7

0,7

İmalat Sanayii Sektörü

7,8

13,8

Elektrik, Gaz ve Su Sektörü

8,1

6,9

Kaynak:DİE

 

 

            Sanayi sektöründe, 2003 yılına göre 2004’te önemli ölçüde artış meydana gelmiştir. Artış oranı %7,1’den %12,6’ya yükselmiştir. Alt sektörler itibariyle tüm alanlarda artışlar kaydedilmiştir. Madencilik sektöründeki üretim artışı, düşük seviyede olmakla beraber dikkat çekicidir. Nitekim 2003’te %9,7 oranında üretim düşüşü meydana gelmişken, 2004’te %0,7 oranında artış olmuştur. (Bkz. Tablo 2)

 

 

TABLO 3: KAPASİTE KULLANIM ORANLARI (%)

 

2002

2003

2004

Ocak

73,9

74,9

77,2

Şubat

71,0

71,9

73,5

Mart

75,3

78,3

82,1

Nisan

73,8

75,9

76,5

Mayıs

75,7

78,7

84,3

Haziran

76,4

80,1

84,5

Temmuz

77,5

79,8

83,9

Ağustos

76,4

79,3

81,7

Eylül

79,7

83,5

84,8

Ekim

80,4

80,4

 

Kasım

77,2

79,6

 

Aralık

76,5

79,5

 

Kaynak:DİE

 

 

            Aylar itibariyle dikkate alındığında, kapasite kullanım oranında (KKO) önceki senelere nazaran önemli artışlar sağlanmıştır. Nitekim 2003 yılı aylık KKO, önceki yıllara göre daha yüksek idi. Bu eğilimin 2004 yılında da geçerliliğini muhafaza ettiği görülmektedir. 2004 yılı ilk üç çeyreğinde, aylar itibariyle sağlanan KKO, önceki yılların ulaşılan en yüksek oranlarıdır. (Bkz. Tablo 3)

 

            2004 yılı ilk dokuz ayında ulaşılan en yüksek KKO, %84,8 ile Eylül ayındadır. (Bkz. Tablo 3) İlk dokuz ay itibariyle ortalama KKO ise %80,9’dur.

 

 

TABLO 4: TAM KAPASİTE İLE ÇALIŞAMAMA SEBEPLERİ (%) (Ocak-Eylül)

 

2003

2004

İç Pazarda Talep Yetersizliği

65,7

58,6

Dış Pazarda Talep Yetersizliği

14,1

17,4

Malî İmkânsızlık

2,5

2,0

Yerli Mallarda Ham Madde Yetersizliği

3,6

3,5

İşçilerle İlgili Meseleler

1,9

3,3

İthal Mallarda Ham Madde Yetersizliği

1,2

1,3

Kaynak:DİE

 

 

            2004 yılı ilk dokuz ayında “tam kapasite ile çalışamama” için belirtilen sebeplere ilişkin nispî sıralama, 2003 yılı aynı dönemindekilerle büyük ölçüde benzerlik göstermektedir. Ortaya çıkan sonuçlar ve ilgili değerlendirmeler şu şekildedir: “İç pazarda talep yetersizliği” düşmüş; “Dış pazarda talep yetersizliği” artmıştır. İç piyasanın canlanması olumlu olmakla beraber, dış piyasalarda meydana gelen talep daralması olumsuz bir nitelik arz etmektedir. Halbuki krizden çıkışı sağlayacak en önemli faktör ihracattır. “Malî imkansızlık”a ilişkin olumsuzluklarda meydana gelen düşüş de lehte gelişmenin habercisidir. “İşçilerle ilgili meseleler”deki atış ise dikkati çeken diğer bir olumsuzluktur. (Bkz. Tablo 4)

 

 

TABLO 5: YENİ KURULAN ŞİRKET, KOOPERATİF VE İŞ YERİ (Ocak-Eylül)

 

2003

2004

Değişim (%)

Yeni açılan şirketler ve kooperatif

24.227

31.054

28,2

Kapanan şirketler ve kooperatif

3.850

5.172

34,3

Yeni açılan ticaret unvanlı iş yeri

25.464

30.431

19,5

Kapanan ticaret unvanlı iş yeri

9.897

12.026

21,5

Kaynak:DİE

 

 

            2003 yılının ilk dokuz ayına göre 2004 yılının aynı döneminde, şirket ve kooperatif açılışlarında %28,2 oranında artış meydana gelmiştir. Kapanan şirket ve kooperatif sayısı da artmış olup, bu %34,3 oranındadır. Ticaret unvanlı iş yerleri açısından değerlendirildiğinde; açılışlarda ve kapanışlarda, şirketlere ve kooperatiflere paralel bir gelişim meydana gelmiştir. Nitekim, firma açılışlarında %19,5, kapanışlarında ise %21,5 oranında artış olmuştur. (Bkz. Tablo 5)

 

 

1-C)İSTİHDAM:

            DİE, Hane Halkı İş Gücü Anketi sonuçlarına göre, 2004 yılının ikinci çeyreği itibariyle kurumsal olmayan nüfusa ilişkin istihdam durumu Tablo 6’da yer almaktadır.

 

TABLO 6: KURUMSAL OLMAYAN NÜFUSUN İŞ GÜCÜ DURUMU (000 kişi)

 

2003

2004

 

II. Çeyrek

II. Çeyrek

KURUMSAL OLMAYAN SİVİL NÜFUS

 

 

(15 VE ÜSTÜ YAŞ)

48.799

49.694

 

 

 

İŞ GÜCÜ DURUMU

24.115

24.457

   İstihdam Edilen

21.696

22.188

   İşsiz

2.418

2.269

 

 

 

İŞ GÜCÜNE KATILMA ORANI (%)

49,4

49,2

 

 

 

İSTİHDAM ORANI (%)

44,5

44,6

İŞSİZLİK ORANI (%)

10,0

9,3

   Genç Nüfusta (15-24 yaş) İşsizlik Oranı

19,6

16,9

 

 

 

EKSİK İSTİHDAM / İŞ GÜCÜ ORANI (%)

4,6

4,1

   Genç Nüfusta (15-24 yaş) Eksik İstihdam Oranı

5,5

5,2

Kaynak:DİE

 

 

            Kurumsal olmayan sivil nüfusta, 2003’ün ikinci çeyreğine nazaran 2004’ün aynı döneminde artış meydana gelmiştir. Önceki yıl 48.799.000 olan nüfus, 49.694.000’e yükselmiştir. İstihdam edilenlerin sayısında artış yaşanmış ve 21.696.000 olan sayı, 22.188.000’e yükselmiştir. İş gücüne katılım oranı ise %49,4’ten %49,2’ye gerilemiştir. (Bkz. Tablo 6)

 

            2003’ün ikinci çeyreğine kıyasla 2004’ün aynı döneminde, işsizlik oranı %10’dan %9,3’e düşmüştür. Bu çerçevede, 15-24 yaş arası genç nüfusta işsizlik oranı da (Önceki dönemlerde bu kesimi ifade için “Eğitimli Genç Oranı” tabiri kullanılmaktaydı.) düşmüş ve %19,6 olan bu oran, %16,9 olarak gerçekleşmiştir. (Bkz. Tablo 6)

 

 

2)FİNANSAL KESİM

2-A)FİYATLAR:

            “Fiyat istikrarının sağlanması” politikası çerçevesinde izlenen stratejiler, önemli ölçüde başarılı olunmasına imkân sağlamıştır. Yılların getirdiği bir düşünce olarak, adeta kırılamayacağı farz edilen enflasyon zincirinin halkalarında belirgin gevşemeler sağlanmıştır. Özellikle petrolde olmak üzere çeşitli girdilerde meydana gelen fiyat değişikliklerinin olumsuz yansımaları görülmekle beraber, enflasyondaki düşüş trendinin ciddi bir şekilde kesintiye uğramayacağı belirtilebilir.

 

Fiyatlarda meydana gelen değişmeler, Tablo 7’de ve 8’de yer almaktadır.

 

TABLO 7: FİYATLARDAKİ GELİŞMELER (Aylık)

 

TEFE

 

TÜFE

 

2002

2003

2004

 

2002

2003

2004

Ocak

4,2

5,6

2,6

 

5,3

2,6

0,7

Şubat

2,6

3,1

1,6

 

1,8

2,3

0,6

Mart

1,9

3,2

2,1

 

1,2

3,1

0,9

Nisan

1,8

1,8

2,6

 

2,1

2,1

0,6

Mayıs

0,4

-0,6

0,0

 

0,6

1,6

0,4

Haziran

1,2

-1,9

-1,1

 

0,6

-0,2

-0,1

Temmuz

2,7

-0,5

-1,5

 

1,4

-0,4

0,2

Ağustos

2,1

-0,2

0,8

 

2,2

0,7

0,6

Eylül

3,1

0,1

1,8

 

3,5

1,9

0,9

Ekim

3,1

0,6

 

 

3,3

1,4

 

Kasım

1,6

1,7

 

 

2,9

1,6

 

Aralık

2,6

0,6

 

 

1,6

0,9

 

Kaynak:DİE

 

 

            “Bir önceki aya göre değişim” oranları açısından, gerek TEFE’de gerekse TÜFE’de dalgalı bir seyir izlenmekle beraber, düşük oranlı bir enflasyon sürecinin yaşandığı ortaya çıkmaktadır. Dahası, 2003 yılında olduğu gibi, 2004’te de negatif enflasyon oranlarına şahit olunmuştur. Mesela, hem TEFE’de hem de TÜFE’de Haziran ayı itibariyle gerçekleşen enflasyon oranları negatiftir. (Bkz. Tablo 7)

 

 

TABLO 8: FİYATLARDAKİ GELİŞMELER (Yıllık)

 

TEFE

 

TÜFE

 

2002

2003

2004

 

2002

2003

2004

Ocak

92,0

32,6

10,8

 

73,2

26,4

16,2

Şubat

91,8

33,4

9,1

 

73,1

27,0

14,3

Mart

77,5

35,2

8,0

 

65,1

29,4

11,8

Nisan

58,0

35,1

8,9

 

52,7

29,5

10,2

Mayıs

49,3

33,7

9,6

 

46,2

30,7

8,9

Haziran

46,8

29,6

10,5

 

42,6

29,8

8,9

Temmuz

45,9

25,6

9,4

 

41,3

27,4

9,6

Ağustos

43,9

22,7

10,5

 

40,2

16,2

10,0

Eylül

40,9

19,1

12,5

 

37,0

23,0

9,0

Ekim

36,1

16,1

 

 

33,4

20,8

 

Kasım

32,8

16,2

 

 

31,8

19,3

 

Aralık

30,8

13,9

 

 

29,7

18,4

 

Kaynak:DİE

 

 

            “Bir önceki yılın aynı ayına göre değişim” açısından yine düşük oranlı enflasyon süreci söz konusudur. 2003 yılına göre 2004’ün ilk dokuz ayında gerçekleşen enflasyon oranları, belirgin biçimde düşüktür. Ancak, TEFE oranlarında dalgalı bir seyir gerçekleşmişken, TÜFE’de nispeten daha istikrarlı bir düşüş süreci (Ağustos hariç) söz konusudur. (Bkz. Tablo 8)

 

            2003 yılı TEFE-TÜFE hedef oranları sırasıyla %17,4 ve %20 idi. Her iki hedef de realize olmuş ve sırasıyla %13,9 ve %18,4 olarak gerçekleşmişti. 2004 TEFE-TÜFE hedef oranı ise %12’dir. Enflasyondaki bu düşüş sürecini dikkate alarak bu hedeflerin de ulaşılabilir nitelikte olduğunu belirtmek mümkündür. Nitekim, TEFE’de Ocak, TÜFE’de ise Mart ayları itibariyle hedeflere zaten ulaşılmıştır. Ancak mühim olan, her türlü olumsuzluklara rağmen bu hedeflere yıl sonu itibariyle ulaşılabilmesidir. Yaşanan süreç, bunun mümkün olduğunu teyit etmektedir.

 

 

2-B)PARASAL GÖSTERGELER:

2003 yılı sonu ve 2004 yılı ilk dokuz ayı itibariyle parasal göstergeler ve bunlar arasındaki değişim oranları, Tablo 9’da verilmiştir.

 

TABLO 9: PARASAL GÖSTERGELER (Milyar TL)

 

26 Aralık 2003

17 Eylül 2004

DEĞİŞİM (%)

Dolaşımdaki Para

10.128.670

13.800.510

36,3

Vadesiz Mevduat

11.435.478

14.147.579

23,7

M1

21.564.149

27.948.089

29,6

Vadeli Mevduat

59.358.787

74.893.960

26,2

M2

80.922.936

102.842.049

27,1

Döviz Tevdiatı

68.931.864

73.952.449

7,3

Döviz Tevdiatı (Milyon Dolar)

48.800

49.458

1,3

M2Y

149.854.800

176.794.498

18,0

Mevduat Bankaları Kredileri

48.018.584

69.743.192

45,2

Kaynak:TCMB

 

 

            17 Eylül 2004 itibariyle 26 Aralık 2003’e göre M1(Dolaşımdaki Para+Vadesiz Mevduat)’de meydana gelen artış %29,6’dır. Bu, piyasada belli ölçüde de olsa hareketin varlığına işaret etmektedir. Aynı tarihler itibariyle vadeli mevduatta da 15,5 katrilyon TL civarında yükselme meydana gelmiş olup, artış oranı %26,2’ye tekabül etmektedir. Döviz tevdiatında da nispî bir artış meydana gelmiştir. 17 Eylül 2004 itibariyle 26 Aralık 2003’e göre döviz tevdiatında Dolar bazında meydana gelen artış oranı %1,3 oranındadır. (Bkz. Tablo 9)

 

            Parasal göstergelerde meydana gelen dikkat çekici gelişmelerden biri ise mevduat bankaları kredileriyle ilgilidir. 26 Aralık 2003 itibariyle 48 katrilyon TL olan kredi hacmi, 17 Eylül 2004 itibariyle 70 katrilyon TL civarına yükselmiş olup, artış oranı %45’e tekabül etmektedir. (Bkz. Tablo 9) Söz konusu kredinin ağırlıklı olarak yatırımlara kanalize edilmiş olması hâlinde ekonomi, orta ve uzun vadede olumlu etkilenecektir. Ancak durum tüketim harcamaları lehine ise aynı ölçüde olumlu etkiden bahsedilemeyecektir.

 

            Bankalararası Kart Merkezi (BKM) verilerine göre; Türkiye'de kredi kartıyla yapılan alışveriş ve nakit avans işlemleri, 2004 yılının ilk yarısında, 2003’ün aynı dönemine göre %65,4 artış kaydederek, 28,5 katrilyon TL’ye ulaşmıştır. Kredi kartı sayısı ise, 2003’ün aynı dönemine göre, 6 milyon 159 binlik artış ile 23 milyon 160 bin adede yükselmiştir. İşlem hacminde en çok harcamanın yapıldığı alan ise %19,1'lik pay ile market ve alış veriş merkezleri olmuştur.

 

            BDDK verilerine göre; 2004 yılının ilk altı ayında, bankalar ve özel finans kurumları tarafından verilen tüketici kredilerinde de önemli ölçüde artışlar kaydedilmiştir. 2004 başında 9,4 katrilyon TL olan tüketici kredileri, Haziran sonu itibariyle %59 artışla 16 katrilyon TL’ye yükselmiştir. Söz konusu krediler, ağırlıklı olarak otomobil ve konut alanında kullandırılmıştır.

 

 

2-C)FİNANSAL YATIRIM ARAÇLARI:

Finansal yatırım araçlarının nominal ve reel getirileri Tablo 10’da yer almaktadır.

 

TABLO 10: SEÇİLMİŞ FİNANSAL YATIRIM ARAÇLARININ NOMİNAL VE REEL GETİRİLER (Eylül)

 

NOMİNAL

GETİRİ (%)

REEL GETİRİ

TEFE (%)

TÜFE (%)

3 AYLIK

MEVDUAT FAİZİ (BRÜT)

BORSA ENDEKSİ (İMKB 100)

DOLAR

EURO

ALTIN (KÜLÇE)

5,5

23,6

0,7

1,3

4,0

4,4

22,3

-0,4

0,2

2,9

3,7

21,5

-1,0

-0,4

2,3

6 AYLIK

MEVDUAT FAİZİ (BRÜT)

BORSA ENDEKSİ (İMKB 100)

DOLAR

EURO

ALTIN (KÜLÇE)

10,7

8,3

13,9

13,4

13,5

7,9

5,6

11,0

10,5

10,6

7,9

5,6

11,0

10,5

10,6

YILLIK

ORT.

MEVDUAT FAİZİ (BRÜT)

BORSA İNDEKSİ (İMKB 100)

DOLAR

EURO

ALTIN (KÜLÇE)

32,5

67,6

9,2

18,8

16,6

17,8

49,0

-2,9

5,6

3,6

21,6

53,8

0,2

9,0

7,0

Kaynak:DİE

 

 

            DİE tarafından yapılan açıklamaya göre; 1994=100 temel yıllı TEFE karşısında son üç aylık dönemde, seçilmiş yatırım araçları arasında Dolar hariç diğer yatırım araçlarında getiri elde edilmiştir. Dolar’da %0,4 oranında zarar söz konusudur. En fazla kâr ise %22,3 ile borsada gerçekleşmiştir. (Bkz. Tablo 10)

 

            Son altı aylık dönemde ise tüm yatırım araçlarında kâr söz konusudur. Dolar, %11 ile en fazla getiriyi sağlamıştır. En düşük getiri ise borsada ve olup, %5,6 oranındadır. (Bkz. Tablo 10)

 

            Yıllık ortalamalar dikkate alındığında ise Dolar hariç tüm yatırım araçlarında kâr söz konusudur. En fazla kâr %49 ile borsadadır. (Bkz. Tablo 10)

 

            Türkiye’de, 2004 Eylül sonu itibariyle banka sayısı 49 olup bunların dağılımı şöyledir: Kamu-3; Özel-18; TMSF-2; Kalkınma-Yatırım-14; Yabancı-12. Aynı tarih itibariyle özel finans kurumu sayısı ise 5’tir.

 

            “The Banker Dergisi”nin, gerçekleştirdiği “Dünyanın En Büyük 1000 Bankası (Top 1000 World Banks)” sıralamasında yer alan Türkiye bankaları şunlardır: Ziraat Bankası-141., İş Bankası-159., Akbank-186., Yapı Kredi Bankası-222., Garanti Bankası-303., Halk Bankası-409., Dışbank-640., Finansbank-746., Oyakbank-781., Denizbank-798., Vakıfbank-812., Koçbank-823., TEB-991. Pamukbank ve HSBC sıralamada dikkate alınmamıştır.

 

 

3)KAMU MALİYESİ KESİMİ

2004 yılı ilk Ocak-Eylül dönemi bütçe gelişmeleri, Tablo 11’de yer almaktadır.

 

TABLO 11: BÜTÇE İLE İLGİLİ GELİŞMELER (Milyar TL)

 

Ocak-Eylül

2004 Hedef

GELİRLER

79.777.899

104.109.000

   Vergi Gelirleri

64.850.910

88.892.821

   Vergi Dışı Gelirler

12.839.983

13.912.791

   Sermaye Gelirleri

109.193

503.386

   Alınan Bağış-Yardım

647.576

2

   Alacaklardan Tahsilat

0

-

   Katma Bütçe Öz Gelirleri

1.330.237

800.000

 

 

 

HARCAMALAR

100.858.127

149.945.082

Faiz Hariç Harcamalar

55.682.519

83.895.082

   Personel Giderleri

21.953.281

28.559.215

   Sos.Güv.Kur. Devlet Primi

2.828.535

3.627.785

   Mal ve Hizmet Alımları

5.243.725

12.049.121

   Cari Transferler

20.989.038

27.463.771

   Sermaye Giderleri

3.234.935

6.408.767

   Sermaye Transferleri

172.024

404.354

   Borç Verme

1.223.740

3.330.364

   Yedek Ödenekler

37.241

2.051.705

Faiz Harcamaları

45.175.608

66.050.000

   İç Borç Faizi

40.396.689

 

   Dış Borç Faizi

4.512.164

 

   İskonto ve Kısa Vadeli İşlem Faizi

266.755

 

 

 

 

BÜTÇE DENGESİ

-21.080.228

-45.836.082

 

 

 

Faiz Dışı Denge

24.095.380

20.213.918

Kaynak:MB

 

 

            2004 yılı ilk dokuz ayı itibariyle, bütçe disiplininin belirli ölçüde sağlandığı ifade edilebilir. Ocak-Eylül itibariyle gelir meblağı 79,8 katrilyon TL’dir. Bu da hedef meblağı olan 104,1 katrilyon TL’nin yaklaşık %77’sine tekabül etmektedir. Gelir kalemleri içinde ağırlıklı pay, her zaman olduğu gibi, vergi gelirlerine ait olup 64,8 katrilyon TL’dir. Bu hâliyle toplam gelirler içinde vergi gelirlerinin payı %81 civarındadır. (Bkz. Tablo 11)

 

            Ocak-Eylül 2004 dönemindeki harcama meblağı 100,8 katrilyon TL’dir. Bu, 2004 hedef harcama meblağı olan 149,9 katrilyon TL’nin %67’sine tekabül etmektedir. Faiz hariç harcama meblağı 55,7 katrilyon TL olup, Ocak-Eylül dönemi toplam harcama meblağının %55’ine tekabül etmektedir. Geriye kalan %45’lık kısmı ise faiz harcamaları oluşturmaktadır ki söz konusu harcamaların vahim boyutunu ifade etmesi açısından bu oran son derece anlamlıdır. (Bkz. Tablo 11) Faiz harcamalarının ağırlıklı kısmını ise iç borç faizleri oluşturmaktadır. Ocak-Eylül 2004 itibariyle dış borç faizi 4,5 katrilyon TL iken, iç borç faizi 40,4 katrilyon TL’dir.

 

            2004’ün ilk dokuz ayı itibariyle bütçe açığı 21 katrilyon TL’dir. Bu, hedef meblağı olan 45,8 katrilyon TL’nin %46’sına tekabül etmektedir. Faiz dışı fazla ise 24 katrilyon TL olup, 2004 sonu hedef meblağı olan 20,2 katrilyon TL’nin üstünde gerçekleşmiştir. (Bkz. Tablo 11)

 

 

TABLO 12: İÇ BORÇ DURUMU (Trilyon TL)

 

2002

2003

2004 (Eylül)

MEBLAĞ

149.870

194.387

217.571

VADE (ay)

32,1

25,1

20,2

Kaynak:HM

 

 

            2004 Eylül’ü itibariyle toplam iç borç stoku 217,6 katrilyon TL’dir. İlk dokuz ayda stokta meydana gelen artış, 23,1 katrilyon TL civarındadır. Ortalama vade de giderek azalmaktadır. Yıl başında 25,1 olan ortalama vade, Eylül ayı itibariyle 20,2 aya gerilemiştir. (Bkz. Tablo 12)

 

 

TABLO 13: DIŞ BORÇ DURUMU (Milyon $)

 

2002

2003

2004 (Temmuz)

TOPLAM

130.350

145.797

148.213

 *Kısa Vadeli

16.424

23.013

26.097

 *Orta-Uzun Vadeli

113.926

122.784

122.116

Kaynak:HM

 

 

            Temmuz 2004 itibariyle dış borç meblağı 148,2 milyar dolardır. 2003 sonuna göre 2.416 milyon dolarlık artış meydana gelmiştir. Dış borcun yaklaşık %82’lik kısmı orta-uzun vadelidir. (Bkz. Tablo 13)

 

 

TABLO 14: DIŞ BORÇ KOMPOZİSYONU (%)

DÖVİZ CİNSİ

2003

2004 (Temmuz)

DOLAR

45,6

49,3

EURO

33,3

31,7

SDR

16,5

14,8

YEN

3,1

2,6

DİĞER

1,5

1,5

Kaynak:HM

 

 

            Temmuz 2004 itibariyle dış borç kompozisyonunda, cins açısından 2003 sonu ile kıyaslandığında bir değişme olmadığı görülmektedir. Ancak, Dolar hariç diğer para cinsleri açısından borçlarımızda nispî düşüşler meydana gelmiştir. Borçlar içinde en fazla paya sahip olan para birimleri, yine Dolar ve Euro’dur. Her iki para cinsinden borçlarımız, toplamın %81’ine tekabül etmektedir. (Bkz. Tablo 14)

 

            Hazine Müsteşarlığı verilerine göre; konsolide bütçe toplam borç stoku, 2003 yılı sonu itibariyle 202,7 milyar dolar iken, bu meblağ 2004 Eylül ayı itibariyle 210,1 milyar dolara yükselmiştir. 2004 yılı Eylül ayı itibariyle alacaklılarına göre konsolide bütçe toplam borç meblağları şöyledir (milyar dolar):

İç Borç Stoku: Piyasa 90,4; Kamu kesimi 54,8;

Dış Borç Stoku: Kredi 55,9 (Uluslararası Kuruluşlar 37,8 (IMF 26,3); Hükûmet Kuruluşları 9,3; Ticarî Bankalar 8,8); Tahvil 41,2.

 

 

4)DIŞ TİCARET KESİMİ

Dış ticaret bileşimi ve mal sınıflamasına göre tasnif, Tablo 15’te ve 16’da yer almaktadır.

 

TABLO 15: DIŞ TİCARET BİLEŞİMİ (000 $) (Ocak-Eylül)

 

2003

2004

Değişim (%)

İHRACAT

33.864

44.797

32,3

İTHALÂT

49.285

70.198

42,4

DIŞ TİCARET DENGESİ

-15.421

-25,401

64,7

İHRACAT / İTHALÂT (%)

68,7

63,8

 

Kaynak:DTM

 

 

            Ocak-Eylül döneminde, 2003 yılına göre 2004’te, hem ihracatta hem de ithalâtta artış meydana gelmiştir. Ancak ithalâttaki artış, ihracattakine nazaran yüksektir. 2003 Ocak-Eylül’de 15,4 milyar dolar civarında olan dış ticaret açığı, 2004’ün aynı döneminde %64,7’lik artış göstererek 25 milyar dolar seviyesine yükselmiştir. %68,7 olan 2003 Ocak-Eylül dönemi “ihracatın ithalâtı karşılama oranı” ise 2004’ün aynı döneminde %63,8’e düşmüştür. (Bkz. Tablo 15)

 

 

TABLO 16: GENİŞ EKONOMİK GRUPLARIN SINIFLAMASINA (GEGS) GÖRE DIŞ TİCARET BİLEŞİMİ (000 $) (Ocak-Eylül)

 

2003

 

2004

 

DEĞER

(%)

 

DEĞER

(%)

İHRACAT

 

 

 

 

 

  Sermaye (Yatırım) Malları

3.213.722

9,5

 

4.672.897

10,4

  Ara (Ham madde) Mallar

13.537.726

40,0

 

18.118.467

40,4

  Tüketim Malları

16.881.888

49,9

 

21.889.771

48,9

  Diğer

230.372

0,7

 

115.709

0,3

 

 

 

 

 

 

İTHALÂT

 

 

 

 

 

  Sermaye (Yatırım) Malları

7.411.756

15,0

 

12.487.410

17,8

  Ara (Ham madde) Mallar

36.540.495

74,1

 

47.267.157

67,3

  Tüketim Malları

5.001.837

10,1

 

10.093.131

14,4

  Diğer

330.969

0,7

 

350.031

0,5

Kaynak:DTM

 

 

            Mal sınıflamasına göre dış ticaret bileşimi, 2003 Ocak-Eylül dönemine göre 2004’te de klasik karakteristiğini sürdürmektedir. İhracatta en fazla pay %48,9 ile tüketim mallarına ait olup, bunu sırasıyla ara mallar ve sermaye malları takip etmektedir. İthalâttaki en yüksek pay ise %67,3 ile ara mallara ait olup, bunu sırasıyla sermaye malları ve tüketim malları takip etmektedir. (Bkz. Tablo 16)

 

            Merkez Bankası, ödemeler dengesi istatistiklerine göre cari işlemler açığı, Ocak-Ağustos döneminde 9.822 milyon dolara ulaşmıştır. Yıl sonuna doğru bu açığın giderek artması muhtemel görünmektedir. Belirtilmelidir ki cari açığın azalmasında en fazla katkısı bulunan kalemlerden biri hizmetlerdir. Nitekim ödemeler dengesinin, mal ticaretinden sonraki en önemli kalemlerinden olan hizmetlerde de artışlar meydana gelmiştir. Hizmetler dengesi, Ocak-Ağustos 2004 döneminde 8.002 milyon dolarlık fazla vermiştir. Bunda da en fazla pay, turizm hizmetlerine aittir.

 

 

 

BAZI DEĞERLENDİRMELER VE TEKLİFLER:

 

Yeni Lira-Kuruş:

            Türkiye, 1 Ocak 2005 itibariyle YTL’ye geçecek. Bu operasyonun avantajı olduğu gibi belli bir maliyeti de olacaktır. En büyük avantajlarından biri psikolojik niteliklidir. Bol sıfırlı para yerine daha sade bir paraya kavuşulacaktır. Böylece, hayatın hesaplamalara ilişkin yönü de kolaylaşmış olacaktır. Ancak, genel olarak gerek fertlerin ve gerekse kurumların sergileme niyetinde olduğu davranışlarından anlaşıldığı kadarıyla, bir süredir düşürülmeye çalışılan enflasyon oranlarında kısa vadede kısmî bazı sapmalar olabilecektir. Mesela konut sahibi fertler hem kiralarda hem de konut fiyatlarında yukarı doğru yuvarlama yapma niyetindeler. İşletmeler de ürettikleri mallarda ve hizmetlerde fiyatlandırma yaparken aynı yolu tercih etme eğilimindeler. Gerçi bazı akademisyenlerin de değindiği gibi, “rekabet ortamında yaşıyoruz, dolayısıyla fiyatları yükseltenler ürünlerini satamama durumuyla karşı karşıya kalacaklarından bunları yine aşağı çekeceklerdir” fakat kısa vadede de olsa belli ölçüde karışıklığın olacağı aşikâr.

 

            Aslında, birtakım farklı iktisadî açıklamaları olmakla beraber, enflasyon olgusunun temelinde yatan faktörlerden biri “tamahkârlık”tır. İnsanın sahip olduğu bu davranış biçimi, enflasyonun oluşmasındaki en önemli sebeplerden biridir. Peki YTL’ye geçiş sırasında oluşacak bu olumsuzluğu gidermenin yolu nedir? İkili bir hareket tarzına ihtiyaç vardır:

1)Fertler ve kurumlar, Türkiye ekonomisinin geçtiği kritik dönemi dikkate alarak “tamahkârlık”larından kısmen de olsa vazgeçmeye çalışmalıdır.

2)Otoriteler de fertler ve kurumlar için gerekli iktisadî ortamı hazırlamaya çalışmalı (Mesela bazı ham maddelerdeki vergi oranı, bir süreliğine de olsa düşürülebilir.) ve ardından konu ile ilgili moral destek vermeye çalışmalıdır.

 

            Bu hareket tarzlarına rağmen, olumsuzlukları tamamen gidermek belki mümkün olmayacaktır, fakat hiç olmazsa düşük seviyeye indirilebilecektir. Böylece YTL’ye geçişin sancıları hafifletilmiş olacaktır.

 

 

Hizmetler:

            Hizmetler içinde en yüksek paya sahip olan sektörler; turizm, ulaştırma ve inşaattır. TCMB ödemeler dengesi istatistiklerine göre; Ocak-Ağustos 2004 döneminde turizm geliri, 8.428 milyon dolar olarak gerçekleşmiştir. Bu meblağlar diğer iki alt sektörde ise sırasıyla -672 ve 466 milyon dolardır. İnşaatta net gelir söz konusu olmakla beraber, ulaştırma hizmetleri dengesinde açık verildiği görülmektedir. Bunun temel sebepleri arasında ithalâttaki yükselişe paralel olarak ulaştırma hizmetlerinin bir alt kalemi olan navlun giderlerinde ortaya çıkan artışlar ve son dönemde coğrafyamızda meydana gelen konjonktürel gelişmeler belirtilebilir. Ancak, ulaştırma, uygun şartların hazırlanması hâlinde ekonomiye katkısı olan stratejik hizmet alt sektörlerindendir. Aynı şekilde diğer alt sektörler de uygun şartlar altında daha yüksek gelir elde edilmesine imkân sağlayabilmektedir.

 

 

Ar-Ge:

            Bir ülkenin gelişmişliğine ilişkin önemli göstergelerden biri, kişi başına yapılan Ar-Ge harcamasıdır. Türkiye’de bu harcamaların düşük seviyede olduğu bir vakıadır. DİE tarafından ortaya konan istatistiklere göre Türkiye’de yıllar itibariyle yapılan toplam Ar-Ge harcamaları şöyledir (Trilyon TL): 1999 -- 489; 2000 -- 798; 2001 -- 1.292; 2002 -- 1.843.

 

            Toplam Ar-Ge harcamalarının GSYİH içindeki payları ise şöyledir (Oranlar satın alma gücü paritesine göre de aynıdır.) (%0): 1999 -- 6,3; 2000 -- 6,4; 2001 -- 7,2; 2002 -- 6,7. Gelişmiş ülkelerde ise bu oranların çok daha yükseği söz konusudur. Mesela OECD ülkeleri ortalaması %2,5 civarındadır.

 

            Kişi başına düşen Ar-Ge harcamaları incelendiğinde ise durumun vehameti daha açık bir şekilde ortaya çıkmaktadır (TL): 1999 -- 7.387.828; 2000 -- 11.768.577; 2001 -- 18.851.747; 2002 -- 26.474.134.

 

            Buradan çıkan sonuç, Ar-Ge’ye yeterli payın ayrılmadığı yönündedir. 2002 yılı harcama meblağı ele alınarak şöyle bir değerlendirme de yapmak mümkündür. 26.474.134 TL olan 2002 yılı kişi başına düşen Ar-Ge harcama meblağı ile ne yapılabilir? Kabaca bir hesapla, mesela fiyatı 9 Milyon TL civarında olan küçük ebatta 300 sayfalık üç kitap alınabilir. Dolayısıyla demek oluyor ki Türkiye’de insanlar bir yılda toplam 900 sayfa okumaktadır. Bu da günlük olarak yaklaşık 2,5 sayfaya tekabül etmektedir. Gününü sadece 2,5 sayfa kitap okumakla geçiren vatandaşların bulunduğu bir ülkenin gelebileceği nokta belli olsa gerek. Yukarıdaki hesaplamadan hareketle, sayfa sayısının gelişmiş ülkelerde; yılda 3.500 ve günde 10 civarında olduğu dikkate alınırsa mesele daha iyi anlaşılır.

 

            Türkiye’de Ar-Ge harcamalarının artırılmasının gerekliliği aşikârdır. Ancak, bunun sağlanması için öncelikle bir zihniyet değişikliğine ihtiyaç bulunmaktadır. Çünkü, ülkemizde Ar-Ge’ye yapılan harcamalar israf olarak değerlendirilmektedir. Böylece söz konusu faaliyetlerin faydası tam manasıyla anlaşılamamaktadır. Zihnî değişimin sağlanması sonrasında, Ar-Ge harcamalarının artırılması mümkün hâle gelecektir.

 

 

Dr. Mehmet Behzat Ekinci.

mbekinci@akademiktisat.net

http://www.akademiktisat.net

 

 

 

Kaynaklar

DİE, DPT, HM, DTM, TCMB, MB.

 

 

 

Sayfa Başı