TÜRKİYE EKONOMİSİNİN
2002 YILI İLK DOKUZ AYINA İLİŞKİN DEĞERLENDİRME
İÇİNDEKİLER:
GİRİŞ
A) BÜYÜME
B) SANAYİ
C) İSTİHDAM
D) FİYATLAR
E) PARASAL GÖSTERGELER
F) KAMU MALİYESİ
G) DIŞ TİCARET
DEĞERLENDİRME VE TEKLİFLER
GİRİŞ:
Yaklaşık üç
yıldır ekonomik kaynaklı bir kriz yaşıyoruz. 2000 ve 2001 yılındaki zorlu süreç
sonrasında 2002 yılına umutlarla başladık. İlk çeyrek itibariyle olumlu bazı
gelişmeler oldu. Ancak ikinci çeyrek itibariyle yeni bir süreç başladı. Politik
bir belirsizliğe girdik ve bunun ekonomiye yansıması da çok uzun sürmedi.
Türkiye,
yaklaşık altı ay boyunca “rüzgarda hareket eden yaprak” misali yoluna devam
etti. Politik arenada meydana gelen “deprem” niteliğindeki gelişmeler,
ekonomiyi daha karmaşık hale getirdi. Ekonomik unsurların ileriye yönelik bakış
açıları daraldı ve gelecekten kaygı duyulur hale gelindi. Piyasalarda bir
durgunluğa girildi. Öyle ki yatırım kararları ertelendi veya bunlardan tamamen
vazgeçildi. Genel olarak piyasalarda ise; yüksek faiz oranlarına, istikrarsız
döviz kurlarına ve cazibesini kaybetmiş bir sermaye piyasasına şahit olundu.
Seçim kararının alınmasıyla birlikte, belirsizliğin nispeten ortadan kalkmasına
bağlı olarak, ekonomide bazı hareketlenmeler oldu.
Normal
şartlarda, bir ekonomide belirsizlik varsa, bu tüm faaliyetleri olumsuz bir
şekilde etkiler. Belirsizliğin ortadan kalkması oranında ise hareketlenmeler
olur. Ülkemizde de 3 Kasım seçim kararı alınınca, lehte bazı gelişmeler oldu, fakat
yeterli seviyede değildi bunlar... Çünkü gerçekten olağanüstü şartlarda,
olağanüstü bir seçime gidilmekteydi. Zaten 4 Kasım’a kadar netice hakkında net
bir yorum yapabilmek hiçbir zaman da mümkün olmadı. Bundan dolayı, seçim gününe
kadar, ekonomik açıdan arzu edilen seviyede faaliyet hacmine de ulaşılamadı.
Ekonomik unsurların tamamında mevcut olan “çekingenlik” 3 Kasım akşamına kadar
devam etti.
Ülkemiz, 4
Kasım itibariyle politikada yeni bir yapıda karar kıldı. İnsanlarımız, 10
yıldır süregelen koalisyon hükumetlerinin yeterliliği düşüncesiyle “tek
partili” bir iktidarla ve “tek partili” bir muhalefetle yoluna devam
etmeyi uygun gördü. Ülkemizin; ekonomik, sosyal, siyasi, hukuki ve kültürel
alanda birçok değişikliğe ihtiyacı var. Ümidimiz, bunun mevcut yapı ile
gerçekleştirilebilmesidir.
Piyasaların
seçim sonucuna tepkisine gelince... Bu, ilk safhada olumlu yönde olmuştur. Para
ve sermaye piyasalarında lehte gelişmeler yaşanmıştır. Reel kesimin bakışı da
“gelecekten ümitvar” olma yönündedir. Mühim olan, bu havanın sürekliliğidir.
Ortadoğu operasyonu ve benzeri bir olumsuzluk olmaması halinde ekonomik alanda,
kalınan yerden “kurtuluş mücadelesine” devam edilmesi mümkündür. İnşaallah her
şey ümit edildiği gibi olacaktır.
Burada, mevcut veriler ışığında Türkiye ekonomisinin ilk
dokuz ayına ilişkin sektörel analizler yapılacaktır:
A) BÜYÜME:
Ekonomik büyümeye ilişkin veriler, Tablo 1’de verilmiştir.
TABLO 1: BÜYÜME ORANLARI (%)
YILLAR |
BÜYÜME ORANI |
1997 |
8,0 |
1998 |
3,8 |
1999 |
-6,4 |
2000 I.çeyrek II.çeyrek |
6,1 4,2 4,4 |
2001 I.çeyrek II.çeyrek |
-9,4 -3,1 -12,1 |
2002 (hedef) I.çeyrek II.çeyrek |
4,0 0,3 8,8 |
Kaynak:DİE
2001
yılının ikinci çeyreğinde %12,1 oranındaki küçülmeye karşılık 2002’nin aynı
döneminde %8,8 oranındaki büyüme, ekonomide iyiye gidişe işaret etmektedir.
2002’nin ilk çeyreğindeki büyüme oranı ise %0,3 idi. Böylece ilk yarı bazında
kaydedilen büyüme %4,7 oranındadır. (Bkz.
Tablo 1) 2002 yılı itibariyle hedef büyüme oranı, revize edilmeden evvel %3
idi. Politik ve buna bağlı ekonomik belirsizliğe girdiğimiz ikinci çeyrek
itibariyle geleceğe yönelik endişeler, buna ulaşmanın bile zor olduğunu
gösteriyordu. Ancak özellikle seçim sonrası yakalanan olumlu hava sonrasında
görünen o ki revize edilen %4 oranının üstünde bile büyümek mümkündür.
B) SANAYİ:
İmalat sanayiindeki üretim artış oranları, alt sektörler
itibariyle aşağıda yer almaktadır.
TABLO 2: ÜRETİM ARTIŞI
İKTİSADİ FAALİYET KOLLARI |
SEKİZ AYLIK ORTALAMA (Ocak-Ağustos) |
|
2001 |
2002 |
|
TOPLAM SANAYİ |
-7,4 |
8,0 |
Madencilik Sektörü |
-2,8 |
-9,4 |
İmalat Sanayii Sektörü |
-8,2 |
9,3 |
Elektrik, Gaz ve Su Sektörü |
-2,4 |
5,9 |
Kaynak:DİE
Sekiz aylık
ortalamalar dikkate alındığında, madencilik sektörü dışında diğer sektörlerde
gözle görülür bir üretim artışı gerçekleşmiştir. 2001 yılının aynı dönemindeki
üretim düşüşleri dikkate alındığında, 2002 yılında üretimde olumlu bir ivme
kazanıldığı görülmektedir. En yüksek üretim artışı “imalat sanayii sektörü”nde
iken bunu “elektrik, gaz ve su sektörü” takip etmektedir. (Bkz. Tablo 2)
TABLO 3: KAPASİTE KULLANIM ORANLARI (%)
|
2000 |
2001 |
2002 |
Ocak |
73,0 |
70,5 |
74,0 |
Şubat |
74,0 |
70,9 |
71,9 |
Mart |
74,0 |
70,7 |
76,0 |
Nisan |
77,2 |
68,5 |
74,3 |
Mayıs |
77,1 |
70,4 |
75,5 |
Haziran |
76,7 |
71,3 |
76,2 |
Temmuz |
76,4 |
71,1 |
77,5 |
Ağustos |
75,8 |
71,7 |
76,6 |
Eylül |
73,9 |
72,9 |
80,0 |
Ekim |
81,3 |
73,9 |
|
Kasım |
79,6 |
74,1 |
|
Aralık |
74,5 |
73,6 |
|
Kaynak:DİE
2002
yılının ilk dokuz ayında ulaşılan kapasite kullanım oranları(KKO), her ay
bazında 2001 yılındakinden daha yüksek seviyededir. 2002 yılının Ocak ayındaki
kapasite kullanım oranı ile kıyaslandığında, Eylül ayında ulaşılan %80’lik KKO
sevindirici niteliktedir. Bu oran aynı zamanda son üç yılın da en yüksek
oranıdır. (Bkz. Tablo 3) Bu yıl
itibariyle ortalama KKO %75,7’dir. Aynı ivme ile devam edildiği takdirde, yıl
sonu ortalama KKO’nın %76-77 seviyesinde gerçekleşeceği belirtilebilir.
TABLO 4: TAM KAPASİTE İLE ÇALIŞAMAMA SEBEPLERİ (Eylül (%) :
|
2001 |
2002 |
İç Pazarda Talep Yetersizliği |
51,0 |
59,0 |
Dış Pazarda Talep Yetersizliği |
10,1 |
10,0 |
Mali İmkansızlık |
3,7 |
2,1 |
Yerli Mallarda Hammadde Yetersizliği |
2,8 |
3,1 |
İşçilerle İlgili Meseleler |
2,2 |
2,5 |
İthal Mallarda Hammadde Yetersizliği |
1,2 |
1,0 |
Kaynak:DİE
2002
yılında tam kapasite ile çalışamama sebepleri, 2001 yılı ile benzerlik
göstermektedir. Yine en temel sebep, iç piyasadaki durgunluktur. Bunun sebebi
açıktır. Bir kriz sürecindeyiz ve alım gücü düşüktür. Fakat dikkat çekici ve
bir o kadar da sevindirici olanı ise dış pazardaki talep yetersizliğinin ilk
derecede belirtilen sebep olmayışıdır. (Bkz.
Tablo 4) Çünkü bu, üreticilerimizin ihracatı yavaş yavaş öğrenmeye
başladığını ifade etmektedir. Nitekim, dış ticaret alanında kaydedilen olumlu
gelişmeler, bunu teyit eder niteliktedir.
TABLO 5: YENİ KURULAN ŞİRKETLER, KOOPERATİFLER VE FİRMALAR
(OCAK-EYLÜL):
|
2001 |
2002 |
Değişim(%) |
Yeni açılan şirket ve koop. |
22.536 |
23.593 |
4,69 |
Kapanan şirketler ve koop. |
1.787 |
2.286 |
27,92 |
Yeni açılan firmalar |
12.378 |
17.883 |
44,47 |
Kapanan firmalar |
10.883 |
12.112 |
11,29 |
Kaynak:DİE
Kapanan
şirket, kooperatif ve firma sayısında artış olmakla birlikte; yeni açılanlarda
daha fazla bir artış gerçekleşmiştir. (Bkz.
Tablo 5) Kapananları, genel olarak kriz sürecinde meydana gelen
“seleksiyon” şeklinde değerlendirmek mümkündür. Yani uygun bir şekilde
faaliyette bulunamayan firmaların tasfiyesi denebilir. Tabii ki bu tüm firmalar
için değil, fakat birçoğu için belirtilebilecek bir yargıdır.
Açıktır ki
kapanan şirket ve firmaların büyük bir çoğunluğu KOBİ(Küçük ve Orta Ölçekli
İşletme)dir. Bir ekonomide bunca kaybın olması, üzücüdür. Esasında uygun olanı zorda
olan işletmelerin tasfiyesi değil, tesviyesidir. Ancak bunların tamamının
kurtarılma planına dahil edilmesi mümkün değildir. Mevcut şartlarda böyle bir
organizasyon sadece bazı işletmeler için icra edilmektedir. Bu amaçla “İstanbul
Yaklaşımı” kapsamında, halihazırda 162 firmanın 290 milyon dolarlık borcu
yeniden yapılandırılmış bulunmaktadır. Türkiye Bankalar Birliği’nin “Finansal
Yeniden Yapılandırma Programı Eylül 2002 Raporu”nda söz konusu işletmelerin
126’sının büyük, 36’sının ise KOBİ statüsünde olduğu belirtilmektedir.
C) İSTİHDAM:
DİE, Hane
Halkı İşgücü Anketi sonuçlarına göre, 2002 yılının ikinci çeyreği itibariyle
kurumsal olmayan nüfusa ilişkin istihdam durumu aşağıda yer almaktadır.
TABLO 6: KURUMSAL OLMAYAN NÜFUSUN İŞ GÜCÜ DURUMU
(000 kişi) |
2001 |
2002 |
|
II. ÇEYREK |
II. ÇEYREK |
KURUMSAL OLMAYAN SİVİL
NÜFUS |
|
|
(15 VE ÜSTÜ YAŞ) |
45.582 |
46.528 |
|
|
|
İŞGÜCÜ DURUMU |
22.694 |
23.086 |
İstihdam Edilenler |
21.127 |
20.869 |
İşsiz |
1.567 |
2.217 |
|
|
|
İŞGÜCÜNE KATILMA ORANI
(%) |
49,8 |
49,6 |
|
|
|
İSTİHDAM ORANI (%) |
46,3 |
44,9 |
İŞSİZLİK ORANI (%) |
6,9 |
9,6 |
Eğitimli Genç Oranı |
23,2 |
27,2 |
|
|
|
EKSİK İSTİHDAMDA
OLANLARIN İŞGÜCÜNE ORANI (%) |
6,0 |
5,8 |
Eğitimli Genç Oranı |
6,8 |
5,2 |
Kaynak:DİE
2002’nin
ikinci çeyreğinde, 2001’in aynı dönemine göre, 15 ve üstü yaştaki kurumsal
olmayan sivil nüfusta artış meydana gelirken, istihdam edilenlerde tersi yönde
bir değişme olmuştur. İşsizlik oranı %6,9’dan %9,6’ya çıkmıştır. Bu haliyle,
2002’nin ikinci çeyreği itibariyle 2.217.000 işsiz mevcuttur. İşsiz olanlar
içindeki eğitimli genç sayısı da belirgin bir oranda artmıştır. (Bkz. Tablo 6)
D) FİYATLAR:
Öncelikli hedefi,
“fiyat istikrarının sağlanması” olan Merkez Bankası, bu alanda belirgin bir
başarı sergilemiştir. İzlenen stratejilerle enflasyonun istikrarlı bir şekilde
kontrol altına alınabilmesi mümkün olmuştur. Ancak açıktır ki bu alanda
sağlanan başarı ile birlikte gizli bir tehlike de belirmiştir. Çünkü alım
gücündeki düşüşe paralel olarak enflasyonda düşüşler yaşanmıştır. Ancak görünen
o ki bu şekilde devam edildiği takdirde, “stagflasyon” durumuna girilmesi
ihtimali vardır. Enflasyonun kontrolü ve düşürülmesi uygundur ama bu strateji,
ekonomideki hareketliliği sağlayan dinamikler ortadan kaldırılmadan
izlenmelidir.
TABLO 7: FİYATLARDAKİ GELİŞMELER (AYLIK ORTALAMA)
|
TEFE |
|
|
TÜFE |
|
|
2001 |
2002 |
|
2001 |
2002 |
Ocak |
2,3 |
4,2 |
|
2,5 |
5,3 |
Şubat |
2,6 |
2,6 |
|
1,8 |
1,8 |
Mart |
10,1 |
1,9 |
|
6,1 |
1,2 |
Nisan |
14,4 |
1,8 |
|
10,3 |
2,1 |
Mayıs |
6,3 |
0,4 |
|
5,1 |
0,6 |
Haziran |
2,9 |
1,2 |
|
3,1 |
0,6 |
Temmuz |
3,3 |
2,7 |
|
2,4 |
1,4 |
Ağustos |
3,5 |
2,1 |
|
2,9 |
2,2 |
Eylül |
5.4 |
3,1 |
|
5,9 |
3,5 |
Ekim |
6.7 |
3,1 |
|
6,1 |
3,3 |
Kasım |
4.2 |
|
|
4,2 |
|
Aralık |
4,1 |
|
|
3,2 |
|
Kaynak:DİE
Aylık
ortalamalar itibariyle gerek TEFE’de ve gerekse TÜFE’de istikrarsız bir seyir
söz konusudur. Ancak yıl başındaki oranlarla kıyaslandığında gelinen noktada
enflasyonda bir düşüş eğilimine girildiği açıkça anlaşılmaktadır. Ayrıca 2001
yılı ile kıyaslandığında, bu konuda önemli başarılar elde edildiği ortaya
çıkmaktadır. (Bkz. Tablo 7)
TABLO 8: FİYATLARDAKİ GELİŞMELER (YILLIK ORTALAMA)
|
TEFE |
|
|
TÜFE |
|
|
2001 |
2002 |
|
2001 |
2002 |
Ocak |
28,3 |
92,0 |
|
35,9 |
73,2 |
Şubat |
26,5 |
91,8 |
|
33,4 |
73,1 |
Mart |
35,1 |
77,5 |
|
37,5 |
65,1 |
Nisan |
50,9 |
58,0 |
|
48,3 |
52,7 |
Mayıs |
57,7 |
49,3 |
|
52,4 |
46,2 |
Haziran |
61,8 |
46,8 |
|
56,1 |
42,6 |
Temmuz |
65,4 |
45,9 |
|
56,3 |
41,3 |
Ağustos |
69,6 |
43,9 |
|
57,5 |
40,2 |
Eylül |
74,7 |
40,9 |
|
61,8 |
37,0 |
Ekim |
81,4 |
36,1 |
|
66,5 |
33,4 |
Kasım |
84,5 |
|
|
67,3 |
|
Aralık |
88,6 |
|
|
68,5 |
|
Kaynak:DİE
Yıllık
ortalamalar açısından incelendiğinde, istikrarlı bir seyir görülmektedir. Yıl
sonu hedefleri TEFE’de %31, TÜFE’de %35’tir. Bu hedefler mevcut seyirle
ulaşılabilir niteliktedir. TÜFE’de hedefe Ekim’de zaten ulaşılmıştır. (Bkz. Tablo 8)
E) PARA-FİNANS:
Geçen yıl ile bu yılın Eylül ayı itibariyle parasal
göstergeleri ve bunlar arasındaki değişim oranları, aşağıda verilmiştir.
TABLO 9: PARASAL GÖSTERGELER
(milyar TL) |
07 Eylül 2001 |
06 Eylül 2002 |
DEĞİŞİM (%) |
Dolaşımdaki Para |
4.533.581 |
6.590.886 |
45,4 |
Vadesiz Mevduat |
5.282.561 |
6.323.932 |
19,7 |
M1 |
9.816.142 |
12.914.818 |
31,6 |
Vadeli Mevduat |
31.256.832 |
42.724.564 |
36,7 |
M2 |
41.072.974 |
55.639.382 |
35,5 |
Döviz Tevdiatı |
52.925.357 |
68.222.224 |
28,9 |
M2Y |
93.998.331 |
123.861.606 |
31,8 |
M2YR (Repo Dahil) |
98.329.840 |
126.931.080 |
29,1 |
Kaynak:TCMB
Dolaşımdaki
para miktarı, 6 Eylül 2002 itibariyle 7 Eylül 2001’e göre %45,4’lük artış
kaydetmiştir. Aynı dönemde, vadeli mevduattaki artış döviz tevdiatındaki
artıştan fazladır. Bununla birlikte, vadesiz ve vadeli mevduat toplamı, tek
başına döviz tevdiatından bile azdır. Yani dövizden vazgeçilmemiştir. (Bkz. Tablo 9)
Finansal yatırım araçlarının nominal ve reel getirileri de
şu şekilde gerçekleşmiştir.
TABLO 10: SEÇİLMİŞ FİNANSAL YATIRIM ARAÇLARININ NOMİNAL VE
REEL GETİRİLERİ (Eylül)
|
NOMİNAL GETİRİ (%) |
REEL GETİRİ |
||
TEFE (%) |
TÜFE (%) |
|||
3 AYLIK |
MEVDUAT FAİZİ (BRÜT) BORSA ENDEKSİ (İMKB 100) DOLAR MARK ALTIN (KÜLÇE) |
11,8 -4,0 7,7 10,5 6,0 |
3,4 -11,2 -0,4 2,2 -1,9 |
4,2 -10,5 0,4 3,0 -1,2 |
6 AYLIK |
MEVDUAT FAİZİ (BRÜT) BORSA İNDEKSİ (İMKB 100) DOLAR MARK ALTIN (KÜLÇE) |
26,8 -18,7 21,7 36,3 31,1 |
13,4 -27,3 8,9 21,9 17,3 |
14,5 -26,6 9,9 23,1 18,4 |
Kaynak:DİE
Üç aylık reel getiri açısından TEFE bazında en fazla zarar sırasıyla;
Borsa, Külçe altın ve Dolar’da gerçekleşmiştir. Mevduat faizi ise %3,4 getiri
sağlamıştır. Bunu %2,2 ile Mark izlemiştir. Altı aylık getiriler açısından TEFE
bazında en fazla zarar ise yine %27,3 ile Borsa’da olmuştur. Diğer araçlarda
ise kar kaydedilmişir. Bu çerçevede, en yüksek getiri %21,9 ile Mark’tadır.
Bunu %17,3 ile Külçe altın, %13,4 ile mevduat faizi ve %8,9 ile Dolar
izlemiştir. (Bkz. Tablo 10)
1999 yılında 81 olan banka sayısı, 2000 ve 2001
yıllarında sırasıyla 79’a ve 68’e inmiştir. 2002’nin üçüncü çeyreği itibariyle
bu sayı 55’e inmiştir. Halihazırda Tasarruf Mevduatı ve Sigorta Fonu(TMSF)
bünyesinde iki banka mevcut olup bunlar Bayındırbank ve Pamukbank’tır. Bunların
da rehabilitasyon çalışmaları devam etmektedir.
F) KAMU MALİYESİ
Ocak-Ağustos dönemi itibariyle bütçe gelişmeleri aşağıda
görülmektedir.
TABLO 11: BÜTÇE İLE İLGİLİ GELİŞMELER (Ocak-Ağustos)
(katrilyon TL) |
2001 |
2002 |
DEĞİŞİM (%) |
2002 HEDEFİ |
HARCAMALAR |
47,1 |
70,3 |
49,3 |
97,8 |
Faiz Dışı Harcama |
12,7 |
20,6 |
62,2 |
55,3 |
Personel |
9,0 |
14,4 |
60,0 |
21,8 |
Diğer Cari |
2,0 |
3,3 |
65,0 |
7,7 |
Yatırım |
1,7 |
2,8 |
64,7 |
5,7 |
Transfer |
34,3 |
49,6 |
44,6 |
62,7 |
Borç
Faizi |
25,1 |
34,5 |
37,5 |
42,7 |
İç Borç Faizi |
23,2 |
31,4 |
35,4 |
|
Dış Borç Faizi |
1,9 |
3,1 |
61,8 |
|
Diğer |
9,2 |
15,1 |
64,1 |
19,9 |
|
|
|
|
|
GELİRLER |
32,2 |
48,7 |
51,2 |
71,2 |
Vergi Gelirleri |
24,2 |
36,4 |
50,4 |
57,9 |
Vergi Dışı Normal
Gelirler |
5,2 |
8,1 |
55,8 |
7,0 |
Özel Gelirler +
Fonlar |
2,3 |
3,3 |
43,5 |
6,0 |
Katma Bütçe
Gelirler |
0,3 |
0,7 |
119,3 |
0,3 |
|
|
|
|
|
BÜTÇE DENGESİ |
-14,9 |
-21,6 |
45,0 |
-26,9 |
Faiz Dışı Denge |
10,2 |
12,9 |
26,5 |
15,8 |
Kaynak: HM
2001 yılının Ocak-Ağustos döneminde
47,1 katrilyon TL olan harcama meblağı, 2002 yılının aynı döneminde 70,3
katrilyon TL olarak gerçekleşmiştir. Artış oranı %49,3’tür. 2001 yılının aynı
dönemindeki gelir meblağı 32,2 katrilyon TL iken, 2002 yılında 48,7
katrilyondur ve artış oranı %51,2’dir. Bu çerçevede bütçe açığı 2001’de 14,9
katrilyon TL iken, 2002’de 21,6 katrilyon TL’ye çıkmıştır. Bütçe açığındaki
artış oranı %45’tir. (Bkz. Tablo 11)
Harcama
kalemleri içinde borç faizleri dikkat çekicidir. Dış borç faizi, 2001’in
Ocak-Ağustos döneminde 1,9 katrilyon TL iken 2002’nin aynı döneminde 3,1
katrilyon TL’ye çıkmıştır. İç borç faiz meblağı ise sırasıyla 23,2 katrilyon TL
ve 31,4 katrilyon TL’dir. Bu haliyle iç borç faiz meblağı, tek başına toplam
harcama meblağının yarısına yakınını teşkil etmektedir. (Bkz. Tablo 11) İç borç faizi ile dış borç faizi arasındaki nispi
fark ise son derece dikkat çekicidir.
Faiz dışı
fazla, 2001 Ocak-Ağustos döneminde 10,2 katrilyon TL iken 2002’nin aynı
döneminde 12,9 katrilyon TL olarak gerçekleşmiştir. 2002 sonu hedefi olan 15,8
katrilyon TL’ye ulaşılması mümkün gözükmektedir. (Bkz. Tablo 11)
2003 yılı bütçesi,
geçici bütçe ile uygulamaya konulacaktır. Gelir 96,4 katrilyon TL, gider ise
143,2 katrilyon TL’dir. Bu durumda öngörülen bütçe açığı 46,8 katrilyon TL’dir.
Bu seneki bütçe açığının 26,9 katrilyon TL olduğu göz önüne alınırsa açıktaki
artışın %73,9 oranında öngörüldüğü ortaya çıkmaktadır. Böylesi açığın ne
şekilde kapatılacağını kestirmek zor değildir. Uygun bir vergi reformu
yapılmadığı takdirde, başta ücretliler olmak üzere, reel kesime yüklenecektir
bunun faturası... Ayrıca, başka bir kaynak bulunamadığı takdirde, yine iç
borçlanma imkanına başvurulacaktır.
TABLO 12: İÇ BORÇ DURUMU (Eylül)
(trilyon TL) |
2001 |
2002 |
MEBLAĞ |
101.814 |
137.093 |
VADE (ay) |
23,9 |
36,4 |
Kaynak:HM
2002 Eylül başı
itibariyle iç borç meblağı 137 katrilyon TL civarındadır. Bu meblağ 2001’in
aynı döneminde 102 katrilyon TL civarında idi. İki dönem arasındaki iç borç
artış oranı %34,5’tir. Vadeler açısından ise olumlu durum mevcudiyetini
muhafaza etmektedir. Çünkü 2001 Eylül’ünde ortalama vade 24 ay civarında iken
2002’nin aynı ayında 36,5 ay civarındadır. (Bkz.
Tablo 12)
TABLO 13: DIŞ BORÇ DURUMU
(milyon $) |
Aralık 2001 |
Nisan 2002 |
TOPLAM |
115.074 |
117.538 |
*Kısa Vadeli |
16.241 |
14.481 |
*Orta-Uzun Vadeli |
98.833 |
103.057 |
Kaynak:HM
Aralık
2001’deki dış borç meblağı 115 milyar dolar civarında iken bu meblağ, Nisan
2002’de 117,5 milyar dolar civarındadır. Vadeler açısından incelendiğinde; kısa
vadeli borçlarımızda, 1,8 milyar dolar civarında bir azalış söz konusudur. Buna
karşılık orta-uzun vadeli borcumuzda 4,2 milyar dolarlık artış olmuştur. (Bkz. Tablo 13)
TABLO 14: DIŞ BORÇ KOMPOZİSYONU (Nisan)
DÖVİZ CİNSİ |
% |
$ |
51,29 |
EURO |
25,24 |
SDR |
14,49 |
YEN |
4,06 |
DM |
3,17 |
DİĞER |
1,75 |
Kaynak:HM
Bileşim
olarak incelendiğinde, Nisan 2002 itibariyle borcumuzun yarısından biraz
fazlası Dolar cinsindendir. Dolar cinsinden borcumuz %51,29 oranındadır. Bunu
sırasıyla %25,24 ile Euro ve %14,49 ile SDR cinsinden borçlar takip etmektedir.
(Bkz. Tablo 14)
G) DIŞ
TİCARET
Dış ticaret bileşimi ve mal sınıflamasına göre
tasnif Tablo 15 ve 16’da yer almaktadır.
TABLO 15: DIŞ TİCARET BİLEŞİMİ (Ocak-Ağustos)
(000 $) |
2001 |
2002 |
Değişim (%) |
İHRACAT |
20.423.902 |
21.788.043 |
6,7 |
İTHALAT |
27.609.482 |
30.319.681 |
9,8 |
DIŞ TİCARET AÇIĞI |
-7.185.580 |
-8.531.638 |
18,7 |
KARŞILAMA ORANI (%) |
74,0 |
71,9 |
|
Kaynak:DTM
2001
yılı, Ocak-Ağustos döneminde ihracat 20,5 milyar dolar civarında iken, 2002’nin
aynı döneminde 21,8 milyar dolar civarındadır. Artış %6,7 oranındadır. İthalat
ise sırasıyla 27,6 milyar dolardan 30,3 milyar dolara çıkmış olup artış %9,8
oranındadır. Bununla birlikte ithalatın ihracatı karşılama oranı 2001 yılının
Ocak-Ağustos döneminde %74 iken, 2002’nin aynı döneminde %71,9 oranına
gerilemiştir. (Bkz. Tablo 15) Bu
durum, 2001 yılındaki zor şartlar dolayısıyla yatırım kararlarını ertelemiş
olan ithalatçılardan kaynaklanmaktadır. Söz konusu kesimlerin yatırım
kararlarını hayata geçirmeleri ithalatta artışa sebep olmuştur.
TABLO 16: MAL SINIFLAMASINA (BEC) GÖRE DIŞ TİCARET
BİLEŞİMİ (Ocak-Ağustos)
(000 $) |
2001 |
|
|
2002 |
|
|
DEĞER |
(%) |
|
DEĞER |
(%) |
İHRACAT |
|
|
|
|
|
Sermaye Malları |
1.736.588 |
8,5 |
|
1.630.689 |
7,5 |
Ara Malları |
8.873.566 |
43,4 |
|
8.979.915 |
41,2 |
Tüketim Malları |
9.780.834 |
47,9 |
|
11.144.466 |
51,1 |
Diğer |
32.914 |
0,2 |
|
32.973 |
0,2 |
|
|
|
|
|
|
İTHALAT |
|
|
|
|
|
Sermaye Malları |
4.785.880 |
17,3 |
|
4.767.316 |
15,7 |
Ara Malları |
19.805.925 |
71,7 |
|
22.400.438 |
73,9 |
Tüketim Malları |
2.771.445 |
10,0 |
|
2.932.767 |
9,7 |
Diğer |
246.232 |
0,9 |
|
219.159 |
0,7 |
Kaynak:DTM
Mal
sınıflamasına göre dış ticaret bileşimi, tipik özelliğini devam ettirmektedir.
İhracattaki sıralama; tüketim, ara ve sermaye malları şeklindeki klasik tarzındadır.
İthalattaki sıralama da yine klasik tarzda olup; ara, sermaye ve tüketim
malları biçimindedir. (Bkz. Tablo 16)
Yıl
sonu ihracat hedefi 32 milyar dolar, ithalat hedefi ise 45 milyar dolardır. Bu
meblağlar, herhangi bir aksaklık olmaması halinde erişilebilir görünmektedir.
Çünkü son iki yıldır, iç piyasadaki daralma ile birlikte, üretici kesim dış
piyasalarda adeta bir mücadele içindedir. Başta fuarlara katılımlar olmak
üzere, farklı pazarlama kanalları kullanılarak dış piyasalarda önemli bir pay
elde edilmeye çalışılmaktadır. Doğrusu, bu azimli mücadele takdire şayandır. Bu
tarzda harekete devam edildiği takdirde, uluslararası alanda ticari rekabet
imkanımızın daha da artırılması mümkündür.
DEĞERLENDİRME
VE TEKLİFLER:
·
Yaklaşık altı aydır süregelen politik belirsizlik, seçim
sonrasında nihayete ermiştir. Söz konusu belirsizliğin ekonomiye olan olumsuz
etkisi de halihazırda yok olmuş durumdadır. O halde başta iktidar partisi olmak
üzere, muhalefet partisi ve bunlara ilaveten ülkedeki tüm kişi, kurum ve
kuruluşların benzer bir sürece tekrar girilmesi bir yana, böylesi bir
ihtimalin dahi belirmemesi için elden gelen azami gayreti sarf etmesi
gerekmektedir. Türkiye’nin yeni krizlere girme lüksü yoktur.
·
2002 yılı için hedef büyüme oranı %3 olmakla beraber
ekonomideki dinamiklerin daha olumlu bir şekilde seyir göstermesi dolayısıyla,
söz konusu oran %4 olarak revize edilmişir. Büyüme, ana hedef olarak tespit
edilmediği ve buna uygun çok ciddi tedbirler, destekler sağlanmadığı halde,
ekonominin sahip olduğu bu potansiyel dikkat çekicidir. O halde bundan sonrası
için, enflasyon öncelikli hedef olarak dikkate alınmakla beraber büyüme de göz
ardı edilmemelidir. Dinamikleri itibariyle ekonominin sahip olduğu büyüme
potansiyel dikkate alınarak, başta reel kesime yönelik olmak üzere uygun
tedbirler alınmalı ve destekler sağlanmalıdır. Aksi halde, sadece enflasyona
odaklanmış bir para politikası, ekonomiyi stagflasyon tehlikesine
sürükleyebilecektir. Nitekim halihazırda bu konuda birtakım sinyaller görülmektedir.
·
Sermaye piyasasına daha fazla önem verilmesi gerekmektedir. Piyasada
derinliğin sağlanması açısından bu kaçınılmaz bir hal almıştır. Bu çerçevede,
sermaye piyasasından istifade eden firma sayısının artırılması için uygun
hukuki ve bürokratik kurumsal alt yapının sağlanması gerekmektedir. Piyasada
faaliyette bulunmak isteyen özellikle küçük olmak üzere yatırımcı kitlesi
için de uygun bir zemin oluşturulmalıdır.
·
Dış ticaret alanında olumlu gelişmeler görülmektedir. Özellikle ihracat alanında belirgin
başarılar kaydedilmiştir. Herhangi bir aksaklık olmaması ve bu eğilimde devam
edilmesi halinde 32 milyar $’lık yıl sonu ihracat hedefine ulaşılması mümkün
gözükmektedir. 2004 yılı ihracat hedefinin 50 milyar $ olduğu ifade
edilmektedir. Bu meblağa da ulaşılmaması için hiçbir sebep yoktur. Bunun için
ihracatla ilgili bir “seferberlik” harekatı başlatılması gerekmektedir. Bu
çerçevede, ihracatta payı bulunan kesime başta yurtdışı pazarlama kolaylıkları
olmak üzere uygun desteklerin sağlanması gerekmektedir. Belki ilk yapılması
gereken, yurtiçine mal satışı ile yurtdışına mal satışı arasındaki bürokratik
işlem farkının minimize edilmesidir. Tabii bu arada, ihracatçı kesimin de
“verimlilik ve kalite” ile ilgili uluslararası standartlara ulaşma noktasında gayret
sarf etmesi gerekmektedir.
Mehmet Behzat Ekinci,
İstanbul, İktisat, Doktora.
Kaynaklar
DİE, DPT,
HM, DTM, TCMB, MB.