AKADEM<İ>KTİSAT

 

 

TÜRKİYE EKONOMİSİNİN 2002 YILI İLK DOKUZ AYINA İLİŞKİN DEĞERLENDİRME

 

 

 

İÇİNDEKİLER:

 

GİRİŞ

 

A) BÜYÜME

B) SANAYİ

C) İSTİHDAM

D) FİYATLAR

E) PARASAL GÖSTERGELER

F) KAMU MALİYESİ

G) DIŞ TİCARET

 

DEĞERLENDİRME VE TEKLİFLER

 

 

 

GİRİŞ:

            Yaklaşık üç yıldır ekonomik kaynaklı bir kriz yaşıyoruz. 2000 ve 2001 yılındaki zorlu süreç sonrasında 2002 yılına umutlarla başladık. İlk çeyrek itibariyle olumlu bazı gelişmeler oldu. Ancak ikinci çeyrek itibariyle yeni bir süreç başladı. Politik bir belirsizliğe girdik ve bunun ekonomiye yansıması da çok uzun sürmedi.

 

            Türkiye, yaklaşık altı ay boyunca “rüzgarda hareket eden yaprak” misali yoluna devam etti. Politik arenada meydana gelen “deprem” niteliğindeki gelişmeler, ekonomiyi daha karmaşık hale getirdi. Ekonomik unsurların ileriye yönelik bakış açıları daraldı ve gelecekten kaygı duyulur hale gelindi. Piyasalarda bir durgunluğa girildi. Öyle ki yatırım kararları ertelendi veya bunlardan tamamen vazgeçildi. Genel olarak piyasalarda ise; yüksek faiz oranlarına, istikrarsız döviz kurlarına ve cazibesini kaybetmiş bir sermaye piyasasına şahit olundu. Seçim kararının alınmasıyla birlikte, belirsizliğin nispeten ortadan kalkmasına bağlı olarak, ekonomide bazı hareketlenmeler oldu.

 

            Normal şartlarda, bir ekonomide belirsizlik varsa, bu tüm faaliyetleri olumsuz bir şekilde etkiler. Belirsizliğin ortadan kalkması oranında ise hareketlenmeler olur. Ülkemizde de 3 Kasım seçim kararı alınınca, lehte bazı gelişmeler oldu, fakat yeterli seviyede değildi bunlar... Çünkü gerçekten olağanüstü şartlarda, olağanüstü bir seçime gidilmekteydi. Zaten 4 Kasım’a kadar netice hakkında net bir yorum yapabilmek hiçbir zaman da mümkün olmadı. Bundan dolayı, seçim gününe kadar, ekonomik açıdan arzu edilen seviyede faaliyet hacmine de ulaşılamadı. Ekonomik unsurların tamamında mevcut olan “çekingenlik” 3 Kasım akşamına kadar devam etti.

 

            Ülkemiz, 4 Kasım itibariyle politikada yeni bir yapıda karar kıldı. İnsanlarımız, 10 yıldır süregelen koalisyon hükumetlerinin yeterliliği düşüncesiyle “tek partili” bir iktidarla ve “tek partili” bir muhalefetle yoluna devam etmeyi uygun gördü. Ülkemizin; ekonomik, sosyal, siyasi, hukuki ve kültürel alanda birçok değişikliğe ihtiyacı var. Ümidimiz, bunun mevcut yapı ile gerçekleştirilebilmesidir.

 

            Piyasaların seçim sonucuna tepkisine gelince... Bu, ilk safhada olumlu yönde olmuştur. Para ve sermaye piyasalarında lehte gelişmeler yaşanmıştır. Reel kesimin bakışı da “gelecekten ümitvar” olma yönündedir. Mühim olan, bu havanın sürekliliğidir. Ortadoğu operasyonu ve benzeri bir olumsuzluk olmaması halinde ekonomik alanda, kalınan yerden “kurtuluş mücadelesine” devam edilmesi mümkündür. İnşaallah her şey ümit edildiği gibi olacaktır.

 

 

Burada, mevcut veriler ışığında Türkiye ekonomisinin ilk dokuz ayına ilişkin sektörel analizler yapılacaktır:

 

 

A) BÜYÜME:

Ekonomik büyümeye ilişkin veriler, Tablo 1’de verilmiştir.

 

TABLO 1: BÜYÜME ORANLARI (%)

YILLAR

BÜYÜME ORANI

1997

8,0

1998

3,8

1999

-6,4

2000

I.çeyrek

II.çeyrek

6,1

4,2

4,4

2001

I.çeyrek

II.çeyrek

-9,4

-3,1

-12,1

2002 (hedef)

I.çeyrek

II.çeyrek

4,0

0,3

8,8

Kaynak:DİE

 

 

            2001 yılının ikinci çeyreğinde %12,1 oranındaki küçülmeye karşılık 2002’nin aynı döneminde %8,8 oranındaki büyüme, ekonomide iyiye gidişe işaret etmektedir. 2002’nin ilk çeyreğindeki büyüme oranı ise %0,3 idi. Böylece ilk yarı bazında kaydedilen büyüme %4,7 oranındadır. (Bkz. Tablo 1) 2002 yılı itibariyle hedef büyüme oranı, revize edilmeden evvel %3 idi. Politik ve buna bağlı ekonomik belirsizliğe girdiğimiz ikinci çeyrek itibariyle geleceğe yönelik endişeler, buna ulaşmanın bile zor olduğunu gösteriyordu. Ancak özellikle seçim sonrası yakalanan olumlu hava sonrasında görünen o ki revize edilen %4 oranının üstünde bile büyümek mümkündür.

 

 

B) SANAYİ:

İmalat sanayiindeki üretim artış oranları, alt sektörler itibariyle aşağıda yer almaktadır.

 

TABLO 2: ÜRETİM ARTIŞI

İKTİSADİ FAALİYET KOLLARI

SEKİZ AYLIK ORTALAMA (Ocak-Ağustos)

2001

2002

TOPLAM SANAYİ

-7,4

8,0

Madencilik Sektörü

-2,8

-9,4

İmalat Sanayii Sektörü

-8,2

9,3

Elektrik, Gaz ve Su Sektörü

-2,4

5,9

Kaynak:DİE

 

 

            Sekiz aylık ortalamalar dikkate alındığında, madencilik sektörü dışında diğer sektörlerde gözle görülür bir üretim artışı gerçekleşmiştir. 2001 yılının aynı dönemindeki üretim düşüşleri dikkate alındığında, 2002 yılında üretimde olumlu bir ivme kazanıldığı görülmektedir. En yüksek üretim artışı “imalat sanayii sektörü”nde iken bunu “elektrik, gaz ve su sektörü” takip etmektedir. (Bkz. Tablo 2)

 

 

TABLO 3: KAPASİTE KULLANIM ORANLARI (%)

 

2000

2001

2002

Ocak

73,0

70,5

74,0

Şubat

74,0

70,9

71,9

Mart

74,0

70,7

76,0

Nisan

77,2

68,5

74,3

Mayıs

77,1

70,4

75,5

Haziran

76,7

71,3

76,2

Temmuz

76,4

71,1

77,5

Ağustos

75,8

71,7

76,6

Eylül

73,9

72,9

80,0

Ekim

81,3

73,9

 

Kasım

79,6

74,1

 

Aralık

74,5

73,6

 

Kaynak:DİE

 

 

            2002 yılının ilk dokuz ayında ulaşılan kapasite kullanım oranları(KKO), her ay bazında 2001 yılındakinden daha yüksek seviyededir. 2002 yılının Ocak ayındaki kapasite kullanım oranı ile kıyaslandığında, Eylül ayında ulaşılan %80’lik KKO sevindirici niteliktedir. Bu oran aynı zamanda son üç yılın da en yüksek oranıdır. (Bkz. Tablo 3) Bu yıl itibariyle ortalama KKO %75,7’dir. Aynı ivme ile devam edildiği takdirde, yıl sonu ortalama KKO’nın %76-77 seviyesinde gerçekleşeceği belirtilebilir.

 

 

TABLO 4: TAM KAPASİTE İLE ÇALIŞAMAMA SEBEPLERİ (Eylül (%) :

 

2001

2002

İç Pazarda Talep Yetersizliği

51,0

59,0

Dış Pazarda Talep Yetersizliği

10,1

10,0

Mali İmkansızlık

3,7

2,1

Yerli Mallarda Hammadde Yetersizliği

2,8

3,1

İşçilerle İlgili Meseleler

2,2

2,5

İthal Mallarda Hammadde Yetersizliği

1,2

1,0

Kaynak:DİE

 

 

            2002 yılında tam kapasite ile çalışamama sebepleri, 2001 yılı ile benzerlik göstermektedir. Yine en temel sebep, iç piyasadaki durgunluktur. Bunun sebebi açıktır. Bir kriz sürecindeyiz ve alım gücü düşüktür. Fakat dikkat çekici ve bir o kadar da sevindirici olanı ise dış pazardaki talep yetersizliğinin ilk derecede belirtilen sebep olmayışıdır. (Bkz. Tablo 4) Çünkü bu, üreticilerimizin ihracatı yavaş yavaş öğrenmeye başladığını ifade etmektedir. Nitekim, dış ticaret alanında kaydedilen olumlu gelişmeler, bunu teyit eder niteliktedir.

 

 

TABLO 5: YENİ KURULAN ŞİRKETLER, KOOPERATİFLER VE FİRMALAR (OCAK-EYLÜL):

 

2001

2002

Değişim(%)

Yeni açılan şirket ve koop.

22.536

23.593

4,69

Kapanan şirketler ve koop.

1.787

2.286

27,92

Yeni açılan firmalar

12.378

17.883

44,47

Kapanan firmalar

10.883

12.112

11,29

Kaynak:DİE

 

            Kapanan şirket, kooperatif ve firma sayısında artış olmakla birlikte; yeni açılanlarda daha fazla bir artış gerçekleşmiştir. (Bkz. Tablo 5) Kapananları, genel olarak kriz sürecinde meydana gelen “seleksiyon” şeklinde değerlendirmek mümkündür. Yani uygun bir şekilde faaliyette bulunamayan firmaların tasfiyesi denebilir. Tabii ki bu tüm firmalar için değil, fakat birçoğu için belirtilebilecek bir yargıdır.

 

            Açıktır ki kapanan şirket ve firmaların büyük bir çoğunluğu KOBİ(Küçük ve Orta Ölçekli İşletme)dir. Bir ekonomide bunca kaybın olması, üzücüdür. Esasında uygun olanı zorda olan işletmelerin tasfiyesi değil, tesviyesidir. Ancak bunların tamamının kurtarılma planına dahil edilmesi mümkün değildir. Mevcut şartlarda böyle bir organizasyon sadece bazı işletmeler için icra edilmektedir. Bu amaçla “İstanbul Yaklaşımı” kapsamında, halihazırda 162 firmanın 290 milyon dolarlık borcu yeniden yapılandırılmış bulunmaktadır. Türkiye Bankalar Birliği’nin “Finansal Yeniden Yapılandırma Programı Eylül 2002 Raporu”nda söz konusu işletmelerin 126’sının büyük, 36’sının ise KOBİ statüsünde olduğu belirtilmektedir.

 

 

C) İSTİHDAM:

            DİE, Hane Halkı İşgücü Anketi sonuçlarına göre, 2002 yılının ikinci çeyreği itibariyle kurumsal olmayan nüfusa ilişkin istihdam durumu aşağıda yer almaktadır.

 

TABLO 6: KURUMSAL OLMAYAN NÜFUSUN İŞ GÜCÜ DURUMU

(000 kişi)

2001

2002

 

II. ÇEYREK

II. ÇEYREK

KURUMSAL OLMAYAN SİVİL NÜFUS

 

 

(15 VE ÜSTÜ YAŞ)

45.582

46.528

 

 

 

İŞGÜCÜ DURUMU

22.694

23.086

   İstihdam Edilenler

21.127

20.869

   İşsiz

1.567

2.217

 

 

 

İŞGÜCÜNE KATILMA ORANI (%)

49,8

49,6

 

 

 

İSTİHDAM ORANI (%)

46,3

44,9

İŞSİZLİK ORANI (%)

6,9

9,6

   Eğitimli Genç Oranı

23,2

27,2

 

 

 

EKSİK İSTİHDAMDA OLANLARIN İŞGÜCÜNE ORANI (%)

 

6,0

 

5,8

   Eğitimli Genç Oranı

6,8

5,2

Kaynak:DİE

 

 

            2002’nin ikinci çeyreğinde, 2001’in aynı dönemine göre, 15 ve üstü yaştaki kurumsal olmayan sivil nüfusta artış meydana gelirken, istihdam edilenlerde tersi yönde bir değişme olmuştur. İşsizlik oranı %6,9’dan %9,6’ya çıkmıştır. Bu haliyle, 2002’nin ikinci çeyreği itibariyle 2.217.000 işsiz mevcuttur. İşsiz olanlar içindeki eğitimli genç sayısı da belirgin bir oranda artmıştır. (Bkz. Tablo 6)

 

 

D) FİYATLAR:

            Öncelikli hedefi, “fiyat istikrarının sağlanması” olan Merkez Bankası, bu alanda belirgin bir başarı sergilemiştir. İzlenen stratejilerle enflasyonun istikrarlı bir şekilde kontrol altına alınabilmesi mümkün olmuştur. Ancak açıktır ki bu alanda sağlanan başarı ile birlikte gizli bir tehlike de belirmiştir. Çünkü alım gücündeki düşüşe paralel olarak enflasyonda düşüşler yaşanmıştır. Ancak görünen o ki bu şekilde devam edildiği takdirde, “stagflasyon” durumuna girilmesi ihtimali vardır. Enflasyonun kontrolü ve düşürülmesi uygundur ama bu strateji, ekonomideki hareketliliği sağlayan dinamikler ortadan kaldırılmadan izlenmelidir.

 

 

TABLO 7: FİYATLARDAKİ GELİŞMELER (AYLIK ORTALAMA)

 

TEFE

 

 

TÜFE

 

 

2001

2002

 

2001

2002

Ocak

2,3

4,2

 

2,5

5,3

Şubat

2,6

2,6

 

1,8

1,8

Mart

10,1

1,9

 

6,1

1,2

Nisan

14,4

1,8

 

10,3

2,1

Mayıs

6,3

0,4

 

5,1

0,6

Haziran

2,9

1,2

 

3,1

0,6

Temmuz

3,3

2,7

 

2,4

1,4

Ağustos

3,5

2,1

 

2,9

2,2

Eylül

5.4

3,1

 

5,9

3,5

Ekim

6.7

3,1

 

6,1

3,3

Kasım

4.2

 

 

4,2

 

Aralık

4,1

 

 

3,2

 

Kaynak:DİE

 

 

            Aylık ortalamalar itibariyle gerek TEFE’de ve gerekse TÜFE’de istikrarsız bir seyir söz konusudur. Ancak yıl başındaki oranlarla kıyaslandığında gelinen noktada enflasyonda bir düşüş eğilimine girildiği açıkça anlaşılmaktadır. Ayrıca 2001 yılı ile kıyaslandığında, bu konuda önemli başarılar elde edildiği ortaya çıkmaktadır. (Bkz. Tablo 7)

 

 

TABLO 8: FİYATLARDAKİ GELİŞMELER (YILLIK ORTALAMA)

 

TEFE

 

 

TÜFE

 

 

2001

2002

 

2001

2002

Ocak

28,3

92,0

 

35,9

73,2

Şubat

26,5

91,8

 

33,4

73,1

Mart

35,1

77,5

 

37,5

65,1

Nisan

50,9

58,0

 

48,3

52,7

Mayıs

57,7

49,3

 

52,4

46,2

Haziran

61,8

46,8

 

56,1

42,6

Temmuz

65,4

45,9

 

56,3

41,3

Ağustos

69,6

43,9

 

57,5

40,2

Eylül

74,7

40,9

 

61,8

37,0

Ekim

81,4

36,1

 

66,5

33,4

Kasım

84,5

 

 

67,3

 

Aralık

88,6

 

 

68,5

 

Kaynak:DİE

 

 

            Yıllık ortalamalar açısından incelendiğinde, istikrarlı bir seyir görülmektedir. Yıl sonu hedefleri TEFE’de %31, TÜFE’de %35’tir. Bu hedefler mevcut seyirle ulaşılabilir niteliktedir. TÜFE’de hedefe Ekim’de zaten ulaşılmıştır. (Bkz. Tablo 8)

 

 

E) PARA-FİNANS:

 

Geçen yıl ile bu yılın Eylül ayı itibariyle parasal göstergeleri ve bunlar arasındaki değişim oranları, aşağıda verilmiştir.

 

TABLO 9: PARASAL GÖSTERGELER

(milyar TL)

07 Eylül 2001

06 Eylül 2002

DEĞİŞİM

(%)

Dolaşımdaki Para

4.533.581

6.590.886

45,4

Vadesiz Mevduat

5.282.561

6.323.932

19,7

M1

9.816.142

12.914.818

31,6

Vadeli Mevduat

31.256.832

42.724.564

36,7

M2

41.072.974

55.639.382

35,5

Döviz Tevdiatı

52.925.357

68.222.224

28,9

M2Y

93.998.331

123.861.606

31,8

M2YR (Repo Dahil)

98.329.840

126.931.080

29,1

Kaynak:TCMB

 

 

            Dolaşımdaki para miktarı, 6 Eylül 2002 itibariyle 7 Eylül 2001’e göre %45,4’lük artış kaydetmiştir. Aynı dönemde, vadeli mevduattaki artış döviz tevdiatındaki artıştan fazladır. Bununla birlikte, vadesiz ve vadeli mevduat toplamı, tek başına döviz tevdiatından bile azdır. Yani dövizden vazgeçilmemiştir. (Bkz. Tablo 9)

 

Finansal yatırım araçlarının nominal ve reel getirileri de şu şekilde gerçekleşmiştir.

 

TABLO 10: SEÇİLMİŞ FİNANSAL YATIRIM ARAÇLARININ NOMİNAL VE REEL GETİRİLERİ (Eylül)

 

NOMİNAL

GETİRİ (%)

REEL GETİRİ

TEFE (%)

TÜFE (%)

3 AYLIK

MEVDUAT FAİZİ (BRÜT)

BORSA ENDEKSİ (İMKB 100)

DOLAR

MARK

ALTIN (KÜLÇE)

11,8

-4,0

7,7

10,5

6,0

3,4

-11,2

-0,4

2,2

-1,9

4,2

-10,5

0,4

3,0

-1,2

6 AYLIK

MEVDUAT FAİZİ (BRÜT)

BORSA İNDEKSİ (İMKB 100)

DOLAR

MARK

ALTIN (KÜLÇE)

26,8

-18,7

21,7

36,3

31,1

13,4

-27,3

8,9

21,9

17,3

14,5

-26,6

9,9

23,1

18,4

Kaynak:DİE

 

 

Üç aylık reel getiri açısından TEFE bazında en fazla zarar sırasıyla; Borsa, Külçe altın ve Dolar’da gerçekleşmiştir. Mevduat faizi ise %3,4 getiri sağlamıştır. Bunu %2,2 ile Mark izlemiştir. Altı aylık getiriler açısından TEFE bazında en fazla zarar ise yine %27,3 ile Borsa’da olmuştur. Diğer araçlarda ise kar kaydedilmişir. Bu çerçevede, en yüksek getiri %21,9 ile Mark’tadır. Bunu %17,3 ile Külçe altın, %13,4 ile mevduat faizi ve %8,9 ile Dolar izlemiştir. (Bkz. Tablo 10)

 

1999 yılında 81 olan banka sayısı, 2000 ve 2001 yıllarında sırasıyla 79’a ve 68’e inmiştir. 2002’nin üçüncü çeyreği itibariyle bu sayı 55’e inmiştir. Halihazırda Tasarruf Mevduatı ve Sigorta Fonu(TMSF) bünyesinde iki banka mevcut olup bunlar Bayındırbank ve Pamukbank’tır. Bunların da rehabilitasyon çalışmaları devam etmektedir.

 

 

F) KAMU MALİYESİ

 

Ocak-Ağustos dönemi itibariyle bütçe gelişmeleri aşağıda görülmektedir.

 

TABLO 11: BÜTÇE İLE İLGİLİ GELİŞMELER (Ocak-Ağustos)

(katrilyon TL)

2001

2002

DEĞİŞİM (%)

2002 HEDEFİ

HARCAMALAR

47,1

70,3

49,3

97,8

   Faiz Dışı Harcama

12,7

20,6

62,2

55,3

       Personel

9,0

14,4

60,0

21,8

       Diğer Cari

2,0

3,3

65,0

7,7

       Yatırım

1,7

2,8

64,7

5,7

       Transfer

34,3

49,6

44,6

62,7

            Borç Faizi

25,1

34,5

37,5

42,7

                   İç Borç Faizi

23,2

31,4

35,4

 

                   Dış Borç Faizi

1,9

3,1

61,8

 

            Diğer

9,2

15,1

64,1

19,9

 

 

 

 

 

GELİRLER

32,2

48,7

51,2

71,2

   Vergi Gelirleri

24,2

36,4

50,4

57,9

   Vergi Dışı Normal Gelirler

5,2

8,1

55,8

7,0

   Özel Gelirler + Fonlar

2,3

3,3

43,5

6,0

   Katma Bütçe Gelirler

0,3

0,7

119,3

0,3

 

 

 

 

 

BÜTÇE DENGESİ

-14,9

-21,6

45,0

-26,9

   Faiz Dışı Denge

10,2

12,9

26,5

15,8

Kaynak: HM

 

 

            2001 yılının Ocak-Ağustos döneminde 47,1 katrilyon TL olan harcama meblağı, 2002 yılının aynı döneminde 70,3 katrilyon TL olarak gerçekleşmiştir. Artış oranı %49,3’tür. 2001 yılının aynı dönemindeki gelir meblağı 32,2 katrilyon TL iken, 2002 yılında 48,7 katrilyondur ve artış oranı %51,2’dir. Bu çerçevede bütçe açığı 2001’de 14,9 katrilyon TL iken, 2002’de 21,6 katrilyon TL’ye çıkmıştır. Bütçe açığındaki artış oranı %45’tir. (Bkz. Tablo 11)

 

            Harcama kalemleri içinde borç faizleri dikkat çekicidir. Dış borç faizi, 2001’in Ocak-Ağustos döneminde 1,9 katrilyon TL iken 2002’nin aynı döneminde 3,1 katrilyon TL’ye çıkmıştır. İç borç faiz meblağı ise sırasıyla 23,2 katrilyon TL ve 31,4 katrilyon TL’dir. Bu haliyle iç borç faiz meblağı, tek başına toplam harcama meblağının yarısına yakınını teşkil etmektedir. (Bkz. Tablo 11) İç borç faizi ile dış borç faizi arasındaki nispi fark ise son derece dikkat çekicidir.

 

            Faiz dışı fazla, 2001 Ocak-Ağustos döneminde 10,2 katrilyon TL iken 2002’nin aynı döneminde 12,9 katrilyon TL olarak gerçekleşmiştir. 2002 sonu hedefi olan 15,8 katrilyon TL’ye ulaşılması mümkün gözükmektedir. (Bkz. Tablo 11)

 

            2003 yılı bütçesi, geçici bütçe ile uygulamaya konulacaktır. Gelir 96,4 katrilyon TL, gider ise 143,2 katrilyon TL’dir. Bu durumda öngörülen bütçe açığı 46,8 katrilyon TL’dir. Bu seneki bütçe açığının 26,9 katrilyon TL olduğu göz önüne alınırsa açıktaki artışın %73,9 oranında öngörüldüğü ortaya çıkmaktadır. Böylesi açığın ne şekilde kapatılacağını kestirmek zor değildir. Uygun bir vergi reformu yapılmadığı takdirde, başta ücretliler olmak üzere, reel kesime yüklenecektir bunun faturası... Ayrıca, başka bir kaynak bulunamadığı takdirde, yine iç borçlanma imkanına başvurulacaktır.

 

 

TABLO 12: İÇ BORÇ DURUMU (Eylül)

(trilyon TL)

2001

2002

MEBLAĞ

101.814

137.093

VADE (ay)

23,9

36,4

Kaynak:HM

 

 

            2002 Eylül başı itibariyle iç borç meblağı 137 katrilyon TL civarındadır. Bu meblağ 2001’in aynı döneminde 102 katrilyon TL civarında idi. İki dönem arasındaki iç borç artış oranı %34,5’tir. Vadeler açısından ise olumlu durum mevcudiyetini muhafaza etmektedir. Çünkü 2001 Eylül’ünde ortalama vade 24 ay civarında iken 2002’nin aynı ayında 36,5 ay civarındadır. (Bkz. Tablo 12)

 

 

TABLO 13: DIŞ BORÇ DURUMU

(milyon $)

Aralık 2001

Nisan 2002

TOPLAM

115.074

117.538

 *Kısa Vadeli

16.241

14.481

 *Orta-Uzun Vadeli

98.833

103.057

Kaynak:HM

 

 

            Aralık 2001’deki dış borç meblağı 115 milyar dolar civarında iken bu meblağ, Nisan 2002’de 117,5 milyar dolar civarındadır. Vadeler açısından incelendiğinde; kısa vadeli borçlarımızda, 1,8 milyar dolar civarında bir azalış söz konusudur. Buna karşılık orta-uzun vadeli borcumuzda 4,2 milyar dolarlık artış olmuştur. (Bkz. Tablo 13)

 

 

TABLO 14: DIŞ BORÇ KOMPOZİSYONU (Nisan)

DÖVİZ CİNSİ

%

$

51,29

EURO

25,24

SDR

14,49

YEN

4,06

DM

3,17

DİĞER

1,75

Kaynak:HM

 

 

            Bileşim olarak incelendiğinde, Nisan 2002 itibariyle borcumuzun yarısından biraz fazlası Dolar cinsindendir. Dolar cinsinden borcumuz %51,29 oranındadır. Bunu sırasıyla %25,24 ile Euro ve %14,49 ile SDR cinsinden borçlar takip etmektedir. (Bkz. Tablo 14)

 

 

G) DIŞ TİCARET

Dış ticaret bileşimi ve mal sınıflamasına göre tasnif Tablo 15 ve 16’da yer almaktadır.

 

TABLO 15: DIŞ TİCARET BİLEŞİMİ (Ocak-Ağustos)

(000 $)

2001

2002

Değişim (%)

İHRACAT

20.423.902

21.788.043

6,7

İTHALAT

27.609.482

30.319.681

9,8

DIŞ TİCARET AÇIĞI

-7.185.580

-8.531.638

18,7

KARŞILAMA ORANI (%)

74,0

71,9

 

Kaynak:DTM

 

 

            2001 yılı, Ocak-Ağustos döneminde ihracat 20,5 milyar dolar civarında iken, 2002’nin aynı döneminde 21,8 milyar dolar civarındadır. Artış %6,7 oranındadır. İthalat ise sırasıyla 27,6 milyar dolardan 30,3 milyar dolara çıkmış olup artış %9,8 oranındadır. Bununla birlikte ithalatın ihracatı karşılama oranı 2001 yılının Ocak-Ağustos döneminde %74 iken, 2002’nin aynı döneminde %71,9 oranına gerilemiştir. (Bkz. Tablo 15) Bu durum, 2001 yılındaki zor şartlar dolayısıyla yatırım kararlarını ertelemiş olan ithalatçılardan kaynaklanmaktadır. Söz konusu kesimlerin yatırım kararlarını hayata geçirmeleri ithalatta artışa sebep olmuştur.

 

 

TABLO 16: MAL SINIFLAMASINA (BEC) GÖRE DIŞ TİCARET BİLEŞİMİ (Ocak-Ağustos)

(000 $)

2001

 

 

2002

 

 

DEĞER

(%)

 

DEĞER

(%)

İHRACAT

 

 

 

 

 

  Sermaye Malları

1.736.588

8,5

 

1.630.689

7,5

  Ara Malları

8.873.566

43,4

 

8.979.915

41,2

  Tüketim Malları

9.780.834

47,9

 

11.144.466

51,1

  Diğer

32.914

0,2

 

32.973

0,2

 

 

 

 

 

 

İTHALAT

 

 

 

 

 

  Sermaye Malları

4.785.880

17,3

 

4.767.316

15,7

  Ara Malları

19.805.925

71,7

 

22.400.438

73,9

  Tüketim Malları

2.771.445

10,0

 

2.932.767

9,7

  Diğer

246.232

0,9

 

219.159

0,7

Kaynak:DTM

 

 

            Mal sınıflamasına göre dış ticaret bileşimi, tipik özelliğini devam ettirmektedir. İhracattaki sıralama; tüketim, ara ve sermaye malları şeklindeki klasik tarzındadır. İthalattaki sıralama da yine klasik tarzda olup; ara, sermaye ve tüketim malları biçimindedir. (Bkz. Tablo 16)

 

            Yıl sonu ihracat hedefi 32 milyar dolar, ithalat hedefi ise 45 milyar dolardır. Bu meblağlar, herhangi bir aksaklık olmaması halinde erişilebilir görünmektedir. Çünkü son iki yıldır, iç piyasadaki daralma ile birlikte, üretici kesim dış piyasalarda adeta bir mücadele içindedir. Başta fuarlara katılımlar olmak üzere, farklı pazarlama kanalları kullanılarak dış piyasalarda önemli bir pay elde edilmeye çalışılmaktadır. Doğrusu, bu azimli mücadele takdire şayandır. Bu tarzda harekete devam edildiği takdirde, uluslararası alanda ticari rekabet imkanımızın daha da artırılması mümkündür.

 

 

DEĞERLENDİRME VE TEKLİFLER:

·         Yaklaşık altı aydır süregelen politik belirsizlik, seçim sonrasında nihayete ermiştir. Söz konusu belirsizliğin ekonomiye olan olumsuz etkisi de halihazırda yok olmuş durumdadır. O halde başta iktidar partisi olmak üzere, muhalefet partisi ve bunlara ilaveten ülkedeki tüm kişi, kurum ve kuruluşların benzer bir sürece tekrar girilmesi bir yana, böylesi bir ihtimalin dahi belirmemesi için elden gelen azami gayreti sarf etmesi gerekmektedir. Türkiye’nin yeni krizlere girme lüksü yoktur.

·         2002 yılı için hedef büyüme oranı %3 olmakla beraber ekonomideki dinamiklerin daha olumlu bir şekilde seyir göstermesi dolayısıyla, söz konusu oran %4 olarak revize edilmişir. Büyüme, ana hedef olarak tespit edilmediği ve buna uygun çok ciddi tedbirler, destekler sağlanmadığı halde, ekonominin sahip olduğu bu potansiyel dikkat çekicidir. O halde bundan sonrası için, enflasyon öncelikli hedef olarak dikkate alınmakla beraber büyüme de göz ardı edilmemelidir. Dinamikleri itibariyle ekonominin sahip olduğu büyüme potansiyel dikkate alınarak, başta reel kesime yönelik olmak üzere uygun tedbirler alınmalı ve destekler sağlanmalıdır. Aksi halde, sadece enflasyona odaklanmış bir para politikası, ekonomiyi stagflasyon tehlikesine sürükleyebilecektir. Nitekim halihazırda bu konuda birtakım sinyaller görülmektedir.

·         Sermaye piyasasına daha fazla önem verilmesi gerekmektedir. Piyasada derinliğin sağlanması açısından bu kaçınılmaz bir hal almıştır. Bu çerçevede, sermaye piyasasından istifade eden firma sayısının artırılması için uygun hukuki ve bürokratik kurumsal alt yapının sağlanması gerekmektedir. Piyasada faaliyette bulunmak isteyen özellikle küçük olmak üzere yatırımcı kitlesi için de uygun bir zemin oluşturulmalıdır.

·         Dış ticaret alanında olumlu gelişmeler görülmektedir. Özellikle ihracat alanında belirgin başarılar kaydedilmiştir. Herhangi bir aksaklık olmaması ve bu eğilimde devam edilmesi halinde 32 milyar $’lık yıl sonu ihracat hedefine ulaşılması mümkün gözükmektedir. 2004 yılı ihracat hedefinin 50 milyar $ olduğu ifade edilmektedir. Bu meblağa da ulaşılmaması için hiçbir sebep yoktur. Bunun için ihracatla ilgili bir “seferberlik” harekatı başlatılması gerekmektedir. Bu çerçevede, ihracatta payı bulunan kesime başta yurtdışı pazarlama kolaylıkları olmak üzere uygun desteklerin sağlanması gerekmektedir. Belki ilk yapılması gereken, yurtiçine mal satışı ile yurtdışına mal satışı arasındaki bürokratik işlem farkının minimize edilmesidir. Tabii bu arada, ihracatçı kesimin de “verimlilik ve kalite” ile ilgili uluslararası standartlara ulaşma noktasında gayret sarf etmesi gerekmektedir.

 

 

Mehmet Behzat Ekinci,

İstanbul, İktisat, Doktora.

mbekinci@akademiktisat.net

http://www.akademiktisat.net

 

 

 

Kaynaklar

DİE, DPT, HM, DTM, TCMB, MB.

 

 

 

Sayfa Başı