TÜRKİYE EKONOMİSİNİN
2001 YILINA İLİŞKİN DEĞERLENDİRME
İÇİNDEKİLER:
GİRİŞ
A) BÜYÜME
B) SANAYİ
C) İSTİHDAM
D) FİYATLAR
E) PARASAL GÖSTERGELER
F) KAMU MALİYESİ
G) DIŞ TİCARET
DEĞERLENDİRME VE TEKLİFLER
GİRİŞ:
2001 yılı,
yaşanan sıkıntılar ve meydana gelen gelişmeler açısından gerçekten ilginç bir
yıl olmuştur. Ekonomik alanda meydana gelen krize ilaveten, sosyal, siyasi ve
idari alanlarda da ilginç gelişmeler yaşanmıştır.
2001 yılında, ilk bakışta ekonomi
üzerinde büyük etkilere yol açan iki gelişme göze çarpmaktadır. Bunlardan ilki,
Şubat’ta yaşanan politik ve buna bağlantılı ekonomik krizdir. Bu krizin hemen
sonrasında büyük oranlı bir devalüasyon gerçekleştirilmiş ve ekonomi bir
belirsizlik ortamına sürüklenmiştir. Bunu müteakiben, bir programdan
vazgeçilmiş ve yeni bir programın uygulanmasına geçilmiştir. Bu süreçte reel ve
finansal kesimlerde büyük boyutlarda sıkıntılarla karşılaşılmıştır. Fiyatlar
genel seviyesinde, istihdamda olumsuz gelişmeler meydana gelmiştir.
İkinci
önemli gelişme ise, şu ana kadar benzeri görülmemiş bir nitelik taşımaktadır.
11 Eylül’de ABD’nin muhtelif bölgelerine yapılmış olan hava saldırıları ve bunların
sebep olduğu gelişmelerden bahsetmekteyiz. Hiç beklenmedik bir anda ve
beklenmedik bir şekilde gerçekleşen bu saldırılar, tüm dünya ülkelerini şu veya
bu şekilde etkileyici bir mahiyet arz etmiştir. Tabiri caizse dünya adeta “yeni
bir denge”ye doğru yol almıştır ve halen de almaktadır. Saldırı sonrasında,
Afganistan’a yönelik bir dizi operasyon gerçekleştirilmiştir. Bu, aynı şiddette
olmasa bile halihazırda da devam etmektedir. Bundan sonrasında ne olacağını
tahmin etmek kolay olmamakla birlikte, operasyonun rotasının Ortadoğu’ya
yöneltileceği belirtilmektedir ki bu, kuvvetle muhtemeldir. Anlaşılan o ki,
yakın bir zamanda Ortadoğu hareketli bir döneme gebedir. Böyle bir dönemin
başlaması, Türkiye’yi yakından ilgilendirmektedir. Açıktır ki bu tür bir
operasyon, Ülkemizi direkt olarak etkileyecektir. Umarız, bu etki olumsuz
olmaz.
Ekonomide, son çeyrekte nispi bir
canlılık meydana gelmiş ve IMF ile yapılan görüşmelerde ekonomimizin geleceğine
yönelik verilen olumlu sinyaller, piyasalarda adeta bir “bahar” havası
estirmiştir. Dolayısıyla 2002 yılı ve sonrasına yönelik ümitvar bekleyişler söz
konusu olmuştur. Ayrıca, 4 Şubat’ta IMF ile yapılan görüşmelerde de yeni niyet
mektubu onaylanmıştır. Bu çerçevede 2002-2004 dönemi için 16 milyar dolarlık
kredi desteği sağlanmıştır. Bu yıl için öngörülen meblağ 14 milyar dolardır.
Kredinin 9 milyar dolarlık kısmının hemen kullandırılması öngörülmüş geriye
kalan 5 milyar dolarlık kısmının ise yeni gözden geçirmelere bağlı olarak
kullandırılmasına karar verilmiştir. Tüm bu bekleyişler de gelecek konusunda
ümitleri pekiştirici bir mahiyet arz etmiştir.
Bununla birlikte, her şeyin
düzelmediği malumdur. Reformların uygulanmasına devam edilmeli ve içinde
bulunduğumuz ortamın hassasiyeti göz önünde bulundurularak çok dikkatli hareket
edilmesi gerekmektedir.
Aşağıda, Türkiye ekonomisinin 2001 yılına ilişkin
değerlendirmesi yer almaktadır:
A) BÜYÜME:
TABLO 1: BÜYÜME ORANLARI (sabit)
Yıllar |
Büyüme oranı |
1997 |
8,0 |
1998 |
3,8 |
1999 |
-6,4 |
2000 I.dönem II.dönem III.dönem |
6,1 4,2 5,4 7,2 |
2001 I.dönem II.dönem III.dönem |
-4,4 -11,4 -8,5 |
Kaynak:DİE
2000 yılı,
üç aylık dönemler itibariyle dikkate alındığında, artan oranlı büyümelerin yaşandığı
bir yıldır. Ancak, aynı durum 2001 yılında söz konusu değildir. Nitekim ilk
çeyrekte % 4,4’lük bir küçülme gerçekleşmiştir. İkinci çeyrekte ise rekor
seviyede bir küçülme yaşanmıştır. Üçüncü çeyrekteki küçülme ise nispeten düşük
olmakla birlikte yine de yüksek seviyededir. Nitekim 2001’in üçüncü
çeyreğindeki % 8,5’luk küçülme oranı, 2000’deki aynı dönem büyüme oranını yok
edecek seviyededir. Hatta daha yüksek seviyede bir daralma söz konusudur. Yıl
genelinde dikkate alındığında, 2001 yılının ortalama büyüme oranı % -8,5
civarındadır. (Bkz. Tablo 1)
B) SANAYİ:
İmalat sanayiindeki üretim artışı oranları, alt sektörler
itibariyle aşağıda yer almaktadır.
TABLO 2: BİR ÖNCEKİ YILA GÖRE ÜRETİM ARTIŞI
İKTİSADÎ FAALİYET KOLLARI |
ON AYLIK ORTALAMA |
|
2000 |
2001 |
|
TOPLAM SANAYİ |
5,7 |
-8,1 |
MADENCİLİK SEKTÖRÜ |
-4,4 |
-6,9 |
İMALAT SANAYİ SEKTÖRÜ |
6,1 |
-8,9 |
ELEKTRİK, GAZ VE SU SEKTÖRÜ |
8,6 |
-2,2 |
Kaynak:DİE
On aylık ortalamalar
dikkate alındığında, 2000 yılında sadece madencilik sektöründe üretim düşüşü
meydana gelmiştir. Ancak, 2001 yılında istisnasız tüm sektörlerde üretim düşüşü
söz konusudur. En büyük düşüş oranı ise % 8,9 olmak üzere imalat sanayi
sektöründe gerçekleşmiştir. (Bkz. Tablo 2)
TABLO 3: KAPASİTE KULLANIM ORANLARI (%)
|
2000 |
2001 |
Ocak |
73,0 |
70,5 |
Şubat |
74,0 |
70,9 |
Mart |
74,0 |
70,7 |
Nisan |
77,2 |
68,5 |
Mayıs |
77,1 |
70,4 |
Haziran |
76,7 |
71.3 |
Temmuz |
76,4 |
71.5 |
Ağustos |
75,8 |
71.7 |
Eylül |
73,9 |
72.9 |
Ekim |
81,3 |
73.9 |
Kasım |
79,6 |
74.1 |
Aralık |
74,5 |
73.6 |
Kaynak:DİE
2001 yılı
kapasite kullanım oranları, ekonomide meydana gelen daralma ile ilgili çok önemli
ipuçları vermektedir. Yıl itibariyle ortalama kapasite kullanım oranı % 72
civarındadır. En düşük oran, Nisan ayı itibariyle % 68,3; en yüksek oran ise
Kasım ayı itibariyle % 74,1’dir. Dikkat edilirse, 2001 yılının en yüksek oranı
olan % 74,1, neredeyse 2000 yılının en düşük oranına tekabül etmektedir. Bu
açıdan üretimde, 2000 yılına göre 2001 yılında belirgin bir gerileme söz
konusudur. (Bkz.Tablo 3)
TABLO 4: TAM KAPASİTE İLE ÇALIŞAMAMA SEBEPLERİ (%) :
|
ARALIK 2000 |
ARALIK 2001 |
İç Pazarda Talep Yetersizliği |
50,2 |
55,9 |
Dış Pazarda Talep Yetersizliği |
12,7 |
12,8 |
Mali İmkansızlık |
2,5 |
3,7 |
Yerli Mallarda Hammadde Yetersizliği |
6,6 |
3,6 |
İşçilerle İlgili Meseleler |
2,2 |
2,5 |
İthal Mallarda Hammadde Yetersizliği |
3,6 |
1,1 |
Kaynak:DİE
Aralık ayı
itibariyle, tam kapasite ile çalışamama için belirtilen ana sebep, önceki
dönemde de olduğu gibi iç talepteki yetersizliktir. Dikkat çeken konulardan biri
mali imkansızlıkla ilgilidir. 2000 yılında bunu belirtenlerin oranı % 2,5 iken;
2001 yılında bu oran % 3,7’ye çıkmıştır. Ayrıca “yerli mallarda hammadde
yetersizliği” kalemi için belirtilen oranda belirgin bir düşüş vardır. Bu oran
2000 yılında % 6,6 iken; 2001 yılında % 3,6’dır. Devalüasyona rağmen bu şekilde
verilen bir cevap, olsa olsa yerli üretimde hammadde kullanılmadığı, yani
üretimde düşüş olduğu şeklinde değerlendirilebilir. (Bkz. Tablo 4)
TABLO 5: YENİ KURULAN ŞİRKETLER, KOOPERATİFLER VE FİRMALAR:
|
2000 |
2001 |
Değişim(%) |
Yeni açılan şirket ve koop. |
33.161 |
29.665 |
-10,54 |
Kapanan şirketler ve koop. |
1.887 |
2.464 |
30,57 |
Yeni açılan firmalar |
21.404 |
16.171 |
-24,44 |
Kapanan firmalar |
12.055 |
13.707 |
13,70 |
Kaynak:DİE
Tablo
incelendiğinde, 2001 yılı itibariyle şirket, kooperatif ve firmalar açısından
son derece olumsuz gelişmeler yaşanmıştır. Yeni açılan şirket ve kooperatif
sayısı % 10,54 oranında azalmışken; kapanan sayısında da % 30,57 oranında bir
artış vardır. İlaveten, yeni açılan firma sayısında % 24,44 oranında bir düşüşe
karşılık, kapanan firma sayısında da % 13,70 oranında bir artış
gerçekleşmiştir. (Bkz. Tablo 5)
C) İSTİHDAM:
DİE,
Hanehalkı İşgücü Anketi Sonuçlarına göre, 2001 yılının üçüncü çeyreği
itibariyle kurumsal olmayan nüfusa ilişkin istihdam durumu aşağıda yer
almaktadır.
TABLO 6: KURUMSAL OLMAYAN NÜFUSUN İŞGÜCÜ DURUMU (000 kişi)
|
2000 |
2001 |
|
III. ÇEYREK |
III. ÇEYREK |
KURUMSAL OLMAYAN SİVİL
NÜFUS |
64.180 |
65.164 |
15 VE ÜSTÜ YAŞTAKİ NÜFUS |
44.881 |
45.820 |
|
|
|
İŞGÜCÜ DURUMU |
23.022 |
23.782 |
İstihdam Edilenler |
21.727 |
21.875 |
-Eksik istihdam |
1.282 |
1.351 |
İşsiz |
1.295 |
1.907 |
|
|
|
İŞGÜCÜNE DAHİL
OLMAYANLAR |
21.859 |
22.038 |
İş Arayıp, Son Üç Ayda İş Arama Kanalı
Kullanmayanlar |
487 |
675 |
İş Aramayıp İşbaşı Yapmaya Hazırlar |
319 |
264 |
-İş bulma ümidi olmayanlar |
135 |
88 |
-Diğer |
184 |
176 |
Mevsimlik Çalışanlar |
181 |
249 |
|
|
|
İŞGÜCÜNE KATILMA ORANI
(%) |
51,3 |
51,9 |
|
|
|
İŞSİZLİK ORANI (%) |
5,6 |
8,0 |
Eğitimli genç oranı |
20,3 |
28,7 |
|
|
|
EKSİK İSTİHDAMDA
OLANLARIN İŞGÜCÜNE ORANI (%) |
5,6 |
5,7 |
Eğitimli genç oranı |
5,9 |
4,7 |
Kaynak:DİE
Dikkati
çeken ilk gelişme, kurumsal olmayan sivil nüfusla ilgilidir. Bu rakam, 2000
yılının üçüncü çeyreğinde 64 milyon 180 bin iken, 2001’in aynı döneminde 65 milyon
164 bine çıkmıştır. İşgücü rakamı ise 23 milyon 22 binden 23 milyon 782 bine çıkmıştır. 2001 itibariyle
bunun 21 milyon 875 bini istihdam edilebilmektedir. İşsiz sayısı ise 2001
itibariyle 1 milyon 907 bine çıkmıştır. (Bkz. Tablo 6)
2000
yılında işsizlik oranı % 5,6 iken, 2001 yılında % 8’e çıkmıştır. Bu kalemle
ilgili en dikkat çekici olumsuzluk ise bu oranın % 28,7’sinin eğitimli gençleri
kapsamasıdır. Bu oranın 2000 yılında % 20,3 olduğu göz önünde bulundurulacak
olursa, istihdam açısından 2001 yılındaki olumsuzluklarla ilgili önemli
ipuçları elde edilebilir.
D) FİYATLAR:
2001 yılı
sonu itibariyle hedeflenen enflasyon oranları, TEFE’de % 57,6 ve TÜFE’de % 52,5
idi. Ancak bu hedeflerin yakalanmasının zor olduğu, aylar öncesinden belli
olmuştu. Devalüasyonun olumsuz etkisine ilaveten, üretimdeki daralma bu
hedeflerin yakalanmasını zorlaştırıcı faktörler olmuştur. Ayrıca, yurdun
muhtelif bölgelerinde meydana gelen tabii afetler dolayısıyla zirai üretimde
meydana gelen olumsuzluklar, bu hedeflere yaklaşılması bir yana iki katı fazla
oranların gerçekleşme ihtimalini gündeme getirmiştir.
TABLO 7: FİYATLARDAKİ GELİŞMELER (aylık ortalama)
|
TEFE |
|
|
TÜFE |
|
|
2000 |
2001 |
|
2000 |
2001 |
Ocak |
5,8 |
2,3 |
|
4,9 |
2,5 |
Şubat |
4,1 |
2,6 |
|
3,7 |
1,8 |
Mart |
3,1 |
10,1 |
|
2,9 |
6,1 |
Nisan |
2,4 |
14,4 |
|
2,3 |
10,3 |
Mayıs |
1,7 |
6,3 |
|
2,2 |
5,1 |
Haziran |
0,3 |
2,9 |
|
0,7 |
3,1 |
Temmuz |
1,0 |
3,3 |
|
2,2 |
2,4 |
Ağustos |
0,9 |
3,5 |
|
2,2 |
2,9 |
Eylül |
2,3 |
5.4 |
|
3,1 |
5,9 |
Ekim |
2,8 |
6.7 |
|
3,1 |
6,1 |
Kasım |
2,4 |
4.2 |
|
3,7 |
4,2 |
Aralık |
1,9 |
4,1 |
|
2,5 |
3,2 |
Kaynak:DİE
Aylık
ortalamalarda, 2001 yılına, geçen yılın iyimser havası ile yıla başlanmış
olmakla birlikte, Şubat ayındaki devalüasyonu müteakiben yüksek oranlı artışlar
gerçekleşmiştir. Nitekim, Şubat ayı aylık enflasyon oranları TEFE ve TÜFE’de
sırasıyla % 2,6 ve 1,8 iken; Mart ayında birdenbire % 10,1 ve 6,1’e
yükselmiştir. Aynı eğilim Nisan ayında da devam etmiştir. Ancak, Mayıs ayı
itibariyle oranlarda yatay veya düşey bir seyir gerçekleşmiştir. Bu eğilim
Eylül ayına kadar devam etmekle birlikte, bu ay itibariyle tekrar bir yükseliş
söz konusudur. Ekim ayında yine artış olmuştur. Bu ayda TEFE % 6,7, TÜFE %
6,1’dir. Sene sonuna doğru ise her iki endekste de azalış trendi yakalanmıştır.
(Bkz. Tablo 7)
TABLO 8: FİYATLARDAKİ GELİŞMELER (yıllık ortalama)
|
TEFE |
|
|
TÜFE |
|
|
2000 |
2001 |
|
2000 |
2001 |
Ocak |
66,4 |
28,3 |
|
68,9 |
35,9 |
Şubat |
67,5 |
26,5 |
|
69,7 |
33,4 |
Mart |
66,1 |
35,1 |
|
67,9 |
37,5 |
Nisan |
61,5 |
50,9 |
|
63,8 |
48,3 |
Mayıs |
59,2 |
57,7 |
|
62,7 |
52,4 |
Haziran |
56,8 |
61,8 |
|
58,6 |
56,1 |
Temmuz |
52,3 |
65,4 |
|
56,2 |
56,3 |
Ağustos |
48,9 |
69,6 |
|
53,2 |
57,5 |
Eylül |
43,9 |
74,7 |
|
48,9 |
61,8 |
Ekim |
41,4 |
81,4 |
|
44,4 |
66,5 |
Kasım |
39,1 |
84,5 |
|
43,8 |
67,3 |
Aralık |
32,7 |
88,6 |
|
39,0 |
68,5 |
Kaynak:DİE
Aylık
ortalama oranlarda dalgalı bir seyir söz konusu olmasına karşılık yıllık
enflasyon oranlarında negatif de olsa bir istikrar söz konusudur. Ocak ayında
TEFE’de % 28,3, TÜFE’de % 35,9’la başlamış olan enflasyon, istikrarlı (!) bir
artış trendi izlemiş ve Aralık itibariyle TEFE’de % 88,6 ve TÜFE’de % 68,5’le
2001 yılını tamamlamıştır. (Bkz. Tablo 8) Görüldüğü gibi, 2001 yılında
hedeflenen (ex-ante) ve gerçekleşen (ex-post) enflasyon oranları arasında
uçurum seviyesinde farklar mevcuttur.
E) PARASAL
GÖSTERGELER:
Yeni
dönemde uygulanacak olan para politikası, “enflasyon hedeflemesi” çerçevesinde
uygulanmaktadır. Bu kapsamda alınacak tedbirlerle belirsizlikler azaltılmaya
çalışılmaktadır. Aksi yönde gelişme olmaması durumunda, dövizde istikrar
sağlanacağı açıktır. Nitekim dövizden kaçış başlamış durumundadır. Halihazırda,
döviz hesaplarının yerli para cinsinden hesaplara oranı gerileme trendine
girmiştir. Dövizin cazibesini kaybetmeyeceği açıktır. Ancak, istikrarlı bir
piyasa için yerli paraya güven duyulması şarttır.
Geçen yıl ile bu yılın Haziran ayı itibariyle parasal
göstergeleri ve bunlar arasındaki değişim oranları, aşağıdaki tablo ile
verilmiştir.
TABLO 9: PARASAL GÖSTERGELER
(milyar TL) |
26 ARALIK 2000 |
7 ARALIK 2001 |
DEĞİŞİM (%) |
Dolaşımdaki Para |
3.214.550 |
4.664.823 |
45,1 |
Vadesiz Mevduat |
4.995.074 |
5.201.138 |
4,1 |
M1 |
8.209.624 |
9.865.961 |
20,2 |
Vadeli Mevduat |
24.602.939 |
35.199.166 |
43,1 |
M2 |
32.812.563 |
45.065.127 |
37,3 |
DTH |
24.354.866 |
57.742.088 |
137,1 |
M2Y |
57.167.429 |
102.807.215 |
79,8 |
M2YR |
63.144.542 |
106.139.554 |
68,1 |
Kaynak:TCMB
Dolaşımdaki
para ve vadesiz mevduattan oluşan M1, 7 Aralık 2001 tarihi itibariyle 26 Aralık
2000’e göre % 20,2 oranında artış kaydetmiştir. Bu artışın önemli kısmı
dolaşımdaki paradan müteşekkildir. Nitekim vadesiz mevduat artışı sadece % 4,1
oranındadır. Buna karşılık vadeli mevduat artışı % 42,1 oranındadır.
Çarpıcı
diğer bir gelişme de DTH’larında yaşanmıştır. Söz konusu dönemde DTH artış
oranı % 137,1’dir. Bu son derece yüksek bir orandır. İfade ettiği mana ise, söz
konusu dönemde yerli paraya olan güvenin kaybolduğu ve ekonomide yüksek
derecede bir “dolarizasyon” süreci yaşandığıdır. Bununla birlikte, yukarıda da
belirttiğimiz gibi, bu sürecin son dönemde tersine bir seyir izlediğidir.
Nitekim dövizde bir süredir yaşanan düşüş eğilimi bunu teyit eder niteliktedir.
(Bkz. Tablo 9)
Finansal yatırım araçlarının nominal ve reel getirileri de
şu şekilde gerçekleşmiştir.
TABLO 10: SEÇİLMİŞ FİNANSAL YATIRIM ARAÇLARININ NOMİNAL VE
REEL GETİRİLERİ (2001)
|
NOMİNAL GETİRİ (%) |
REEL GETİRİ |
||
TEFE (%) |
TÜFE (%) |
|||
3 AYLIK |
MEVDUAT FAİZİ (BRÜT) BORSA İNDEKSİ (İMKB 100) DOLAR MARK ALTIN (KÜLÇE) |
15,1 50,4 -1,8 -4,2 -4,1 |
-0,6 29,9 -15,2 -17,3 -17,2 |
0,9 31,8 -13,9 -16,0 -16,0 |
6 AYLIK |
MEVDUAT FAİZİ (BRÜT) BORSA İNDEKSİ (İMKB 100) DOLAR MARK ALTIN (KÜLÇE) |
27,2 11,1 19,7 24,8 25,5 |
-2,5 -14,9 -8,3 -4,4 -3,8 |
-0,2 -12,8 -6,0 -2,0 -1,5 |
YILLIK |
MEVDUAT FAİZİ (BRÜT) BORSA İNDEKSİ (İMKB 100) DOLAR MARK ALTIN (KÜLÇE) |
34,3 38,1 113,6 113,0 121,9 |
-28,8 -26,8 13,3 12,9 17,7 |
-20,3 -18,0 26,8 26,4 31,7 |
YILLIK ORT. |
MEVDUAT FAİZİ (BRÜT) BORSA İNDEKSİ (İMKB 100) DOLAR MARK ALTIN (KÜLÇE) |
51,6 -30,1 96,1 90,2 91,5 |
-6,2 -56,8 21,3 17,6 18,5 |
-1,8 -54,7 27,0 23,2 24,0 |
DEĞİŞİM ORANLARI (%) |
AYLIK |
3 AYLIK |
6 AYLIK |
YILLIK |
YILLIK ORT. |
TEFE (1994=100) TÜFE (1994=100) |
4,1 3,2 |
15,8 14,1 |
30,5 27,4 |
88,6 68,5 |
61,6 54,4 |
Kaynak:DİE
Yıllık
ortalamalar dikkate alınarak yapılan değerlendirmede, finansal yatırım
araçlarının reel bazda getirileri şu şekilde gerçekleşmişitir: Araçların,
enflasyondan (TEFE) arındırılmış şekilde getirilerine göre en yüksek kazanç
Dolar bazındadır. Bunu sırasıyla Külçe Altın ve Mark izlemektedir. Borsa ve
Mevduat Faizi ise zarar ettirmişlerdir. Nitekim zarar oranı, Mevduat Faizi’nde
% 6,2 oranında iken; Borsa’da % 56,8 gibi çok yüksek bir seviyededir. TÜFE
bazında da benzer şekilde kazanç-kayıp durumu söz konusudur. (Bkz. Tablo 10)
F) KAMU MALİYESİ
Bütçe ile ilgili büyüklükler, aşağıda tablo ile verilmiştir.
TABLO 11: BÜTÇE İLE İLGİLİ GELİŞMELER
(katrilyon TL) |
KASIM 2000 |
KASIM 2001 |
2001 HEDEF |
DEĞİŞİM (%) |
HARCAMALAR |
42,4 |
72,7 |
79,0 |
71,3 |
Faiz Dışı Harcama |
22,5 |
33,2 |
37,7 |
47,5 |
Personel |
9,0 |
13,5 |
14,6 |
49,3 |
Diğer Cari |
2,5 |
3,5 |
5,3 |
38,4 |
Yatırım |
1,9 |
3,1 |
3,7 |
63,4 |
Transfer |
29,0 |
52,7 |
55,3 |
81,5 |
Borç
Faizi |
20,0 |
39,5 |
41,3 |
98,1 |
Diğer |
9,1 |
13,1 |
14,1 |
45,0 |
|
|
|
|
|
GELİRLER |
31,4 |
47,1 |
49,3 |
49,9 |
Vergi Gelirleri |
24,6 |
36,0 |
37,7 |
46,1 |
Vergi Dışı Normal
Gelirler |
3,2 |
6,8 |
6,8 |
111,7 |
Özel Gelirler +
Fonlar |
3,1 |
3,6 |
4,3 |
17,9 |
Katma Bütçe
Gelirler |
0,5 |
0,6 |
0,5 |
31,0 |
|
|
|
|
|
BÜTÇE DENGESİ |
-11,0 |
-25,6 |
-29,7 |
132,4 |
Faiz Dışı Denge |
9,0 |
14,0 |
11,6 |
56,0 |
Kaynak: HM
Harcama
tutarı Kasım 2000’de 42,4 katrilyon TL iken; bu meblağ Kasım 2001’de 72,7
katrilyon TL’na çıkmıştır. Artış oranı % 71,3 seviyesindedir. Buna karşılık,
gelir meblağı Kasım 2000’de 31,4 katrilyon iken; Kasım 2001’de 47,1 katrilyon
TL’dır. Artış oranı ise sadece % 49,9 kadardır.
Dikkate
değer diğer bir nokta ise harcamalar kapsamındaki transfer harcamaları ile
ilgilidir. Görüldüğü gibi borç faizinde % 100’e varan bir artış
gerçekleşmiştir. 2000’de ödenen borç faizi 20 katrilyon TL iken; 2001’de 39,5
katrilyon TL’na çıkmıştır. Diğer kapsamında yapılan transfer harcamaları ise
sadece % 50 civarında bir artış göstermiştir.
Ayrıca,
Bütçe’de yatırımlara yapılan harcama da düşüktür. Dolayısıyla yatırımların
ekonomiye hareketlilik getirme özelliğinden imkanından faydalanılamamıştır.
Halbuki revizyona tabi tutulan bütçede yatırımlara ayrılacak pay, en az % 100
artırılmalı idi.
Bütçe
kapsamında harcama meblağının azaltılması ve bu yolla bütçe açığının
düşürülmesine katkı sağlanmasının yolları aranmalıdır. Mesela, önümüzdeki
dönemde Kamu’daki tasarruf konusunda somut adımlar atılarak bu gerçekleştirilebilir.
Ancak, bu uygulamada, yeni mağduriyetlere yol açılmamaya özen gösterilmelidir.
(Bkz. Tablo 11)
TABLO 12: İÇ BORÇLANMADA GELİŞMELER
milyar $ |
ÖDEMELER |
|
|
|
YIL |
ANAPARA |
FAİZ (%) |
NET BORÇLANMA |
BORÇ STOKU |
1997 |
21,6 |
13,0 |
20,3 |
30,7 |
1998 |
33,9 |
21,6 |
20,7 |
37,1 |
1999 |
37,1 |
23,6 |
26,9 |
42,4 |
2000 |
30,4 |
29,8 |
21,6 |
54,2 |
2001 |
101,1 |
33,0 |
70,0 |
84,9 |
Kaynak:HM
2000
yılında net borçlanma meblağı 21,6 milyar dolar iken; 2001’de 70 milyar
dolarlık bir borçlanma gerçekleştirilmiştir. Nihai borç stoku ise 54,2 milyar
dolardan 84,9 milyar dolara çıkmıştır. (Bkz. Tablo 12) Mevcut yapı ile devam
edilmesi durumunda bu artışın devam edeceği açıktır.
İç
borçlanma konusunda meydana gelen olumsuzluklardan biri Kamu bankalarının iç
borçlanma mekanizmasına tekrar dahil edilmesi ile meydana gelmiştir. Bu karar,
faiz-iç borç kısır döngüsünün devamını teşvik manasına gelmektedir. İç borçlanma
mekanizması gelinen kriz ortamının en büyük müsebbiplerinden biridir. Bu konuda
gerekli iyileştirmeler yapılmadan ekonomide ciddi bir başarı sağlanması söz
konusu bile olamaz.
G) DIŞ
TİCARET
Şubat
ayı itibariyle gerçekleştirilen devalüasyonla en başta dış ticaret açığının
giderilmesi hedeflenmekteydi. Bu açıdan belli derecede başarı sağlandığı
açıktır ancak gerçekleşen rakamlar itibariyle devalüasyondan beklenen seviyede
dış ticaret hacmine (en azından ihracat kalemi itibariyle) ulaşıldığını
söylemek zordur. Aşağıda tabloda bu durum görülebilmektedir.
TABLO 13: DIŞ TİCARET BİLEŞİMİ (Ocak-Kasım)
(000 $) |
OCAK-KASIM |
||
|
2000 |
2001 |
Değişim (%) |
İhracat |
25.285.879 |
28.620.466 |
13,2 |
İthalat |
50.065.324 |
37.154.376 |
-25,6 |
Dış Ticaret Açığı |
-24.779.445 |
-8.533.910 |
-65.6 |
Karşılama Oranı (%) |
50,5 |
77,0 |
|
Kaynak:DİE
Görüldüğü
gibi devalüasyonun asıl etkisi ithalat üzerinde görülmektedir. Nitekim ithalat meblağı
2000 yılı Ocak-Kasım döneminde 50 milyar dolar civarında iken; 2001’in aynı
döneminde 37 milyar dolar seviyesine gerilemiştir. Yani % 25,6 oranında düşme
söz konusudur. Buna karşılık ihracatta sadece % 13,2 oranında bir artış
gerçekleşmiştir. 2000 Ocak-Kasım’ında 25 milyar dolar olan ihracat, 2001’in
aynı döneminde sadece 28 milyar dolara çıkmıştır ki bu komik bir artışı ifade
etmektedir. En azından ithalattaki düşüş kadar ihracat artışı gerçekleşseydi,
bunun ekonomiye büyük bir katkısı olacaktı. Demek ki ihracat konusunda birtakım
eksiklikler mevcuttur. (Bkz. Tablo 13)
TABLO 14: MAL SINIFLAMASINA (BEC) GÖRE DIŞ TİCARET
BİLEŞİMİ (Ocak-Kasım)
(000 $) |
2000 |
|
|
2001 |
|
|
DEĞER |
(%) |
|
DEĞER |
(%) |
İHRACAT |
|
|
|
|
|
Sermaye Malları |
1.945.304 |
7,7 |
|
2.339.596 |
8,2 |
Ara Malları |
10.509.943 |
41,6 |
|
12.240.848 |
42,8 |
Tüketim Malları |
12.782.425 |
50,6 |
|
13.993.827 |
48,9 |
Diğerleri |
48.208 |
0,2 |
|
46.195 |
0,2 |
|
|
|
|
|
|
İTHALAT |
|
|
|
|
|
Sermaye Malları |
10.279.211 |
20,5 |
|
6.385.238 |
17,2 |
Ara Malları |
32.898.255 |
65,7 |
|
26.703.599 |
71,9 |
Tüketim Malları |
6.711.486 |
13,4 |
|
3.735.613 |
10,1 |
Diğerleri |
176.373 |
0,4 |
|
329.926 |
0,9 |
Kaynak:DİE
Mal
bileşimi itibariyle 2001 yılı ihracatımızda asıl pay, % 48,9’luk payla tüketim
mallarına aittir. Bunu sırasıyla ara malları ve sermaye malları takip
etmektedir. İthalatta ise % 71,9 ile ara malları ilk sırada yer alırken; bunu
sermaye malları ve tüketim malları ithalatı takip etmektedir. (Bkz. Tablo 14)
Dış ticaretteki mal kompozisyonu, önceki dönemlerde olduğu gibi, klasik
özelliğini devam ettirmektedir. Söz konusu bileşim uygun bir şekilde
dönüştürülmediği müddetçe dış ticaretten beklenen kazancı sağlamak mümkün
olmayacaktır.
2001
yılının başındaki devalüasyon ile ithalatın, yukarıda da belirtildiği gibi,
bilinçli bir şekilde azaltılmaya çalışıldığı açıktır. Ancak, ihracata yönelik
sanayiler başta olmak üzere üretimin önemli bir kısmı, ithalata bağımlıdır. Bu,
hassas bir dengenin var olduğu manasına gelmektedir. Dış ticaret açığının
giderilmesi elbette ekonomi için olumlu bir gelişmedir, ancak söz konusu hassas
denge de göz önünde bulundurulmalıdır.
DEĞERLENDİRME
VE TEKLİFLER:
Türkiye
ekonomisinin mevcut durumu ve geleceğine ilişkin genel nitelikte birtakım
tespitler ve tedbirler sıralamak gerekirse şunlar belirtilebilir:
·
2002
yılı, ekonomi açısından nispeten iyi görünümdedir. Bununla birlikte, tabiri caizse
halen “bıçak sırtı” bir dengede bulunmaktadır. En ufak bir olumsuzlukta
dengelerin değişmesi ihtimali mevcuttur. Bu nedenle, gerekli reformlar mutlaka
gerçekleştirilmeli ve önümüzdeki dönem dış borç vb. kaynaklara ihtiyaç duymadan
kendi halinde devam edebilme potansiyeline sahip bir ekonomik yapıya kavuşmamız
gerekmektedir. Aksi halde yeni krizlerin hiç de uzak olmadığı göz önünde
bulundurulmalıdır.
·
IMF
ile yapılan programlarda reel kesimin göz ardı edilmesinin olumsuz etkileri
herkesçe bilinmektedir. Bu konuda daha hassas olunmalı ve reel kesime yönelik
somut tedbirler ön plana çıkarılmalı ve bunlar hayata geçirilmelidir.
·
2002’de
iç piyasada kısmi bir düzelme görülse de çok umutlu olmak için henüz erken.
Büyüme ancak üretim ve bunun pazarlanması yolu ile sağlanabilir. Başta ihracat
konusunda ise olumsuzluklar mevcuttur.
·
Sermaye
piyasası şu an için riskli gözükmektedir. Özellikle jeo-politik açıdan
potansiyel gelişmeler, bu alandaki istikrarı engelleyici bir mahiyet arz
edebilecektir. Yetkililerin sermaye piyasasının sağlıklı bir yapıya kavuşmasına
yönelik düzenlemeler yapması gerekmektedir. Ayrıca, çevremizde meydana
gelebilecek olayların, bu piyasada olumsuzluklara sebep olmaması için tedbir
alınması gereklidir.
Mehmet Behzat Ekinci,
İstanbul, İktisat, Doktora.
Kaynaklar
DİE, DPT,
HM, DTM, TCMB, MB.