AKADEM<İ>KTİSAT

 

 

TÜRKİYE EKONOMİSİNE İLİŞKİN BAZI GÖZLEMLER VE DEĞERLENDİRMELER

 

 

 

İÇİNDEKİLER:

 

A) Devalüasyon tellallığı

B) Enflasyon-piyasada nakit

C) Kredi kartı buz dağı

D) Dış ticaret-komşu ülkeler

 

 

 

            Türkiye ekonomisi, bir süredir yaşadığı kriz sürecinden kurtulmaya çalışmaktadır. Son bir iki yıldır meydana gelen gelişmeler, söz konusu kriz sürecinden çıkılmakta olduğuna dair önemli ipuçları sergilemektedir. Alt sektörler itibariyle incelendiğinde, bu olumlu seyri görmek mümkündür. Nitekim; Reel kesimde, Finansal piyasalarda, Kamu maliyesinde ve Dış ticarette lehte bazı gelişmeler olmuştur. Bunlar da, birtakım temel sorunlar devam etmekle beraber, geleceğe umutla bakılmasına zemin hazırlamaktadır. Ancak atılması gereken birçok adım, alınması gereken çok sayıda tedbir vardır.

 

            Bu çalışmada, Türkiye ekonomisine ilişkin bazı gözlemler aktarılmakta ve ilgili değerlendirmelerde bulunulmaktadır.

 

 

A) Devalüasyon tellallığı

            Ülkemizde, ekonomik alanda çeşitli tellallıklar mevcuttur. Genel ekonomik kriz tellallığı, Borsa krizi tellallığı vb… Devalüasyon tellallığı da bunlardan biridir. Senenin 12 ayı boyunca ve her ayda en az iki defa olmak üzere toplamda 24 defa (!) devalüasyon tellallığı yapıldığına şahit olmaktayız. Neden böyle bir şey yapıldığı da henüz netlik kazanan bir husus değildir.

 

            Ekonominin istikrarındaki en önemli ön şartlardan biri güven olgusudur. Fertlerin ve kurumların psikolojisi iyi olursa ve buna bağlı olarak, geleceğe yönelik bakışları nispî de olsa olumlu ise, bunun ekonomiye yansıması da olumlu olmaktadır.

 

            Türkiye ekonomisinin çok iyi durumda olmadığı herkesin malumudur. Fakat krizden çıkmaya yönelik adımların atılmaya çalışıldığı da bir gerçektir. Durum böyle iken, her seferinde birilerinin çıkıp ekonomik unsurların psikolojisini bozmaya yönelik açıklamalarda bulunmaktan kaçınması gerekmektedir. Otoritelere, yerine ve zamanına uygun ikazlarda bulunmakta fayda vardır elbette. Fakat bu, art niyetli bir tarzda olmamalıdır. Devalüasyon konusundaki birçok açıklamanın da fayda sağlayıcı olmadığı ortaya çıkmaktadır. Fakat bu yaklaşımları sergileyenlerin unutmaması gereken bir gerçek daha vardır: Hepimiz aynı gemideyiz…

 

 

B) Enflasyon-piyasada nakit

            Para otoritelerince, fiyat istikrarını sağlamaya yönelik olarak ısrarla izlenen politikalar, beraberinde farklı gelişmelere de yol açmaktadır. İzlenen politikalar, fiyatlarda istikrarı sağlamaktadır. Aynı tarzda devam edilmesi hâlinde bu kronik sorun, tarihteki yerini alacaktır. Ancak, enflasyonun kontrol altına alınması esnasında bilinçli veya bilinçsiz bir şekilde farklı bir yapı ortaya çıkmaktadır. Bu süreçte, piyasadaki nakit kıtlığı dolayısıyla, kaydî paranın kullanımında artışlar yaşandığı görülmektedir.

 

            Bu çerçevede, mesela, esasında peşin bir ödeme aracı olmakla beraber, uygulamada vadeli kullanıma konu olan çeklerde önemli ölçüde artış meydana gelmektedir. Dahası, vadelerde de uzamalar söz konusudur. Daha evvel 60 günlük çekler uzun vadeli olarak kabul edilirken, günümüzde birçok sektörde en kısa vadenin neredeyse bu seviyelerde olduğu ifade edilebilir.

 

            Ortaya çıkan yapı, vadeli yaşamaya alışılması gerektiği yönündedir. Bu süreçte, vadeli işlemler piyasası araçlarının sayısının ve bunların kullanım oranlarının artacağı ortaya çıkmaktadır. Dolayısıyla fertler ve kurumlar, vadeli işlemler piyasasına (nakdî, gayri nakdî) bir şekilde entegre olmak durumundadır.

 

 

C) Kredi kartı buz dağı

            Kredi kartı tehlikesi hâlen devam etmektedir. Nedendir bilinmez, toplum olarak geçmişten ders almaya karşı ilginç bir direncimiz var. 2000-2001 döneminde yaşanan kart mağduriyetleri çoktan unutulmuş gibi görünüyor. Nitekim, kart alımına hızla devam edilmektedir. Adım adım bir kart krizine doğru sürüklendiğimiz aşikâr. Fertler bazında tedbir alınmadığı müddetçe, yani şahsî kontrol mekanizmaları harekete geçirilmediği müddetçe, dışarıdan alınacak tedbirler de çok fazla fayda sağlamayabilir.

 

            Kredi kartına ilişkin sıkıntılar zaman zaman ortaya çıkmakta ve bu durum yazılı-görsel-işitsel medyada dile getirilmektedir. Ancak, şu ana kadar ifade edilenler, buz dağının sadece görünen kısmı gibidir. Görünmeyen kısım ciddi bir tehlike potansiyeline sahip bulunmaktadır. İnşaallah fertler gerekli tedbiri alırlar. Bu arada kanunî düzenlemelerin de acilen netleştirilmesi gerekmektedir. Finansal kurumlara da düşen önemli bir görev var: Elbette bu kurumlar kâr elde etmek durumundadır. Fakat altın yumurtlayan tavuklar kesildikten sonra bu kârların ortadan kalkacağını söylemeye gerek yok. Bu sebeple, kredi kartının tahsisinde finansal kurumların çok titiz davranması gerekmektedir.

 

 

D) Dış ticaret-komşu ülkeler

            Sanayileşme stratejileri izlenirken, bunların dış ticaretle olan ilişkisi de göz önüne alınabilir mi? Alınabilirse Türkiye açısından da önemli gelişmeler sağlamak mümkün hâle gelecektir. Türkiye komşu ülkeleriyle yeterli dış ticaret hacmine sahip değildir. Son dönemde gerçekleştirilen teşebbüslerle bu hacimde hareketlenmeler meydana geldiği görülmektedir. İzlenecek stratejilerle bunun daha üst seviyelere çıkarılabilmesi gerekmektedir.

 

            Komşu ülkelerle yapılan dış ticaret mal-hizmet bileşimi dikkate alınarak her ülkeye komşu veya yakın olan bölgemizde de bu bileşime uygun bir sanayileşme stratejisi izlenebilir. Mesela, güneyimizdeki-güneydoğumuzdaki ülkeler; Suriye, Irak, İran için gıda ağırlıklı bir sanayileşme stratejisi izlenebilir. İlaveten inşaatla bağlantılı sınaî tesislerin kurulması da mümkündür. Yine kuzeyimizdeki-kuzeydoğumuzdaki ülkeler; Rusya, Azerbaycan, Gürcistan, Ermenistan için tekstil bağlantılı sanayileşmeye gidilebilir. Veya söz konusu ülkelerin ithalâtlarında ağırlığı oluşturan kalemlerle bağlantılı sınaî tesislerin kurulmasına yönelik stratejiler geliştirilebilir.

 

            Sadece yurt içine değil, yurt dışına yönelik üretimde de bulunan sınaî tesisler, pazara yakınlık dolayısıyla düşük maliyetle üretimde bulunabilecek ve böylece rekabet edebilir bir yapıya kavuşulmasına imkân sağlayacaktır. Neticede ülke dış ticaret hacmi artarken, bölgesel kalkınmanın sağlanmasında da önemli mesafeler kat edilmiş olacaktır.

 

 

* Dr. Mehmet Behzat Ekinci.

mbekinci@akademiktisat.net

http://www.akademiktisat.net

** Referans, “Türkiye Ekonomisinde Doğrular ve Yanlışlar (1-2)”, 27-29.08.2005, s.14.

 

 

 

Sayfa Başı