AKADEM<İ>KTİSAT

 

 

TÜRKİYE’DE 1980-1994 DÖNEMİNDE UYGULANAN DÖVİZ KURU POLİTİKALARI

 

 

 

İÇİNDEKİLER:

 

1. 1980-89 YILLARI ARASINDA UYGULANAN KUR POLİTİKASINA GENEL BİR BAKIŞ

 

2. 1980-89 DÖNEMİNDE DÖVİZ KURLARININ BELİRLENMESİ İLE İLGİLİ BİR ANALİZ

 

3. 1989-1994 YILLARI TÜRKİYE’SİNDE UYGULANAN KUR POLİTİKASI

3.1. TÜRK PARASININ KIYMETİNİ KORUMA HAKKINDA (TPPKH) 32 SAYILI KARAR

3.2. TPKKH 32 SAYILI KARAR’IN MUHTEVASI VE KUR POLİTİKASI

 

4. DÖVİZ KURU POLİTİKASINDA “5 NİSAN” SONRASI GELİŞMELER

 

 

 

            Döviz kuru politikası, döviz fiyatlarının belirleniş biçimi ve ekonominin dış ticaret dengesinin sağlanmasında döviz kurlarından faydalanma yol ve yöntemleri şeklinde tanımlanabilir. Ülkeler, içinde bulundukları ekonomik şartlara göre değişmek üzere farklı döviz kuru politikaları uygulayabilmektedir.

 

            Burada, Türkiye’de 1980-94 döneminde uygulanan döviz kuru politikalarına yer verilmektedir. Bu çerçevede, 1980-89 ve 1989-94 dönemleri olmak üzere iki alt başlıkta incelemelerde bulunulmaktadır.

 

 

1. 1980-89 YILLARI ARASINDA UYGULANAN KUR POLİTİKASINA GENEL BİR BAKIŞ

            1980’li yıllarda uygulanan kur politikasında temel amaç, iç ve dış nispî fiyatlardaki değişmelerin dış ticaret üzerindeki olumsuz etkilerini ortadan kaldırmaktır. Ayrıca kur değişmeleri, ihracat için çok önemli bir teşvik, ithalât için de daraltıcı bir unsur olarak görülmektedir. Bu çerçevede kur değişim oranları, Türk Lirasını aşırı değerlenmişlikten kurtarmış, hatta düşük değerlenmeye bile sebep olmuştur.[1] Bu dönemdeki düşük değerleme uygulaması, ihracat oranının gözle görülür bir şekilde artmasını sağlamıştır. Bunu rakamlar üzerinde görelim:[2]

 

 

Tablo: Dış Ticaret Verileri (1980-1988) (Milyon $)

 

Yıllar

İhracat

İthalât

Dış Tic. Açığı

1980

2.910,1

7.909,4

-4.999.3

1981

4.702,9

8.933,4

-4.230.5

1982

5746,0

8.842,7

-3.096.7

1983

5.727,8

9.235,0

-3.507.2

1984

7.133,6

10.756,9

-3.623.3

1985

7.958,0

11.343,4

-3.385.4

1986

7.456,7

11.104,8

-3.648.1

1987

10.190,0

14.157,8

-3.967.8

1988

11.662,1

14.339,7

-2.677.6

 

 

1980 yılındaki ihracat oranı, 2.910,1 Milyon $ iken 1988 yılında 11.662,1 Milyon $’a çıkmıştır. İthalât da belli oranlarda artmakla birlikte, görüldüğü gibi, dış ticaret açığında azalmalar söz konusudur.

 

            1988 yılına kadar sürdürülen yüksek döviz kuru politikası ve 1989 yılı Nisan ayına kadar devam eden “ihracatta vergi iadesi” uygulaması gibi teşviklerin kalkmasının etkisiyle ihracat 1988 yılına göre 1989’da duraklamıştır.[3] Nitekim 1989 yılı ihracat miktarı 11.625 Milyon $’a inmiştir.[4]

 

            Bu oranda 1988 yılı Ağustos ayında malî piyasalarda yapılan bir değişiklikten bahsetmek istiyorum. Söz konusu tarihte döviz kurlarının piyasa şartları altında tespiti sistemine geçilmiş ve bu amaçla Merkez Bankası bünyesinde döviz ve efektif piyasaları açılmıştır. Böylelikle Merkez Bankası’nın kur politikasına yardımcı olacak bir araç sağlanmakta ve bankacılık sisteminde döviz ve efektif rezervlerinin etkin kullanımı yönünde özenli bir adım atılmış olmaktadır. Döviz ve efektif piyasaları faaliyetleri 08.08.1988 tarihinde kur belirleme seansları ile başlamış ve daha sonra 14.09.1988’de TL-Döviz, TL-Efektif piyasaları; 21.09.1988’de Efektif-Efektif (TL karşılığı Swap), Döviz-Döviz, Döviz-Efektif; 12.10.1988’de Döviz depoları ve TL-Depo, Döviz-Depo piyasaları açılmıştır.[5]

 

 

2. 1980-89 DÖNEMİNDE DÖVİZ KURLARININ BELİRLENMESİ İLE İLGİLİ BİR ANALİZ

            1980 sonrası uygulanan ekonomi politikalarındaki serbestiyet uygulamasının bir gereği olarak daha önce Maliye Bakanlığı’nca tespit ve ilân edilen Türk Lirası ile yabancı paralar arasındaki pariteyi ve çapraz kurları tespit ve ilân etmeye 01.05.1981 tarih, 17327 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 25 sayılı karara ilişkin genelge ile Merkez Bankası yetkili kılınmıştır. Bir süre için Merkez Bankası’nca tespit ve ilân edilen kurlar, bankalarca da aynen uygulanmış, ancak daha sonraki yıllarda ülke ekonomisindeki gelişmeler ve uluslararası piyasalardaki şartlar esas alınarak Merkez Bankası’nca bankalara dönem dönem değişen oranlarda tespit edilen alt ve üst sınırlar (marjlar) dahilinde serbestlik tanınmıştır.

 

            Şimdi de TCMB’nin bankalar ile yetkili müesseseler ve özel finans kurumlarının uygulayacakları döviz kurlarının belirlenmesinde göz önünde bulundurmaları gereken sınırları inceleyeceğiz.[6]

 

            İlk marj uygulaması, 29.12.1983 tarih, 18266 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan T.C. Merkez Bankası Tebliği ile getirilmiş ve bu tebliğde “ABD Dolarının ‘esas kuru’ günlük olarak TCMB tarafından tespit ve ilân olunur. Bankalar, tespit olunan esas kurun %6 altında veya üstünde alış veya satış kuru uygulayabilirler; ancak alış kurları ile satış kurları arasındaki farklar, %2 oranını aşmamak kaydıyla serbestçe belirlenir. Efektif dövizlerin alış ve satış kurları arasındaki farklar, bankalarca tespit edilir. Bankalar arasındaki döviz ve efektif döviz alım ve satım işlemlerinde kurlar esas kurun %6 altında veya üstünde olmak üzere serbestçe tayin edilebilir.” denilmektedir.

 

            29 Aralık 1983 tarih 18266 mükerrer sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkındaki 28 Sayılı Karar’a ilişkin 84/1 sayılı Tebliğ’de “Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkındaki 28 Sayılı Karara İlişkin 84/1 Sayılı Tebliğ’de “Türk Lirasının yabancı paralar karşısındaki değeri, uluslararası piyasalar ve ülke ekonomisindeki gelişmeler dikkate alınarak Merkez Bankası’nca tespit edilecek usuller çerçevesinde belirlenir. Tüm döviz alım ve satımları işlem tarihinde geçerli kurlar üzerinden yapılır. Bankalar arasındaki döviz alım ve satımlarında uygulanacak kurlara ait esaslar Merkez Bankası’nca belirlenir.”şeklinde değiştirilerek bankalar tekrar Merkez Bankası’nca yayımlanan kurlarla sınırlandırılmıştır.

 

            Daha sonra aynı tebliğe ilişkin 21 Ocak 1984 tarihinden 18288 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan T.C Merkez Bankası genelgesi ile Merkez Bankası’nca alım ve satım konusu yapılan dövizler açıklanmış, bu dövizler dışında kalan döviz ve efektiflerin alım ve satımlarına ilişkin işlemler, uluslararası piyasalardan alınacak verilere göre bankalarca serbestçe tespit edilebileceği belirtilmiştir. Söz konusu dövizler aşağıdadır:

 

ABD Doları                             $

Batı Alman Markı                    DM

Kanada Doları                        CA$

Danimarka Kronu                   DK

Fransız Frangı                        FF

Avusturya Şilini                      

Hollanda Florini                      HLF

İsviçre Frangı                         FS

İsveç Kronu                            KS

İtalyan Lireti                            LIT

Avustralya Doları                    AV$

Norveç Kronu                         NK

Belçika Frangı                        BF

İngiliz Sterlini                           L

Kuveyt Dinarı                          KD

S.Arabistan Riyali                   SAR

Japon Yeni                             YEN

Bu dövizlere daha sonra Fin Markkası (FIM) ve Avrupa Para Birimi (ECU:EUR) de ilâve edilmiştir.

 

            07.07.1984 tarihli ve 18451 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında 30 Sayılı Karar ile bankalara tekrar serbestlik tanınmış olup; aynı karara ilişkin 13.0.1984 tarih 18457 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan T.C. Merkez Bankası’nın 1-A sayılı genelgesi ile de “Bankalar Merkez Bankası’nca günlük olarak belirlenecek ‘esas kur’un;

·         Dövizler için %6 altını veya üstünü, Efektifler için %8 altını veya üstünü geçmemek üzere döviz ve efektif alış ve satış kurlarını serbestçe tespit edebilirler.Ancak döviz alış kurları ile satış kurları arasındaki fark %2 oranını aşamaz.

·         Bankalar arasındaki döviz ve efektif alım-satım işlemlerinde kurlar, döviz alım-satım işlemlerinde esas kurun %6 altını veya üstünü, efektif alım satım işlemlerinde ise esas kurun %8 altını veya üstünü geçmemek üzere bankalarca serbestçe tayin edilir.” şeklinde yeniden düzenlenmiştir.

 

            29 Haziran 1985 tarih, 18796 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 30 Sayılı Karar’a ilişkin 1-H Sayılı Genelge ile yukarıda sözü edilen sınırlar kaldırılmış, bankaların ticarî ve gayri ticarî işlemler ile bankalar arası işlemlerde uygulayacakları döviz ve efektif alış-satış kurlarını serbestçe tespit edebilecekleri belirtilmiştir.

 

            15 Mart 1986 tarih 19048 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan aynı karara ilişkin 1-N sayılı genelge ile yeniden sınırlar getirilmiş; bankaların ticarî ve gayri ticarî işlemler için uygulayacakları döviz ve efektif alış-satış kurlarını Merkez Bankası’nca günlük olarak belirlenecek döviz ve efektif alış kurlarının %1 altını veya üstünü geçmemek üzere tespit edebilecekleri, ancak döviz alış ve satış kurları arasındaki farkın %2 oranını aşamayacağını, ayrıca bankalar arasındaki döviz ve efektif alım-satım işlemlerinde kurların bankalarca serbestçe tespit edilebileceği belirtilmiştir.

 

            30 Ekim 1986 tarih,19266 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan aynı karara ilişkin 1-S sayılı genelge ile üst sınır olarak Merkez Bankası döviz ve efektif satış kurları esas alınmış ve “bankaların ticarî ve gayri ticarî işlemler için uyguladıkları döviz ve efektif satış kurları, T.C. Merkez Bankası’nca günlük olarak belirlenen döviz ve efektif satış kurlarını geçemez. Döviz ve efektif alış kurları ise TCMB’ce belirlenen döviz satış kurunu geçmemek üzere bankalarca serbestçe belirlenir. Bankalar arasındaki döviz ve efektif alım-satım işlemlerinde kurlar bankalarca serbestçe tespit edilir.” şeklinde değiştirilmiştir.

 

            1 Aralık 1986 tarih, 19298 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 30 sayılı karara ilişkin 1-T sayılı genelge ile aynı karara ilişkin 1-A sayılı Merkez Bankası genelgesinin 1-H, 1-N ve 1-S sayılı genelgeleri ile değişik dördüncü maddesine (Türk Parası, Döviz, Kıymetli Maden, Taş ve Eşyalara ilişkin hükümler) yetkili müesseseler ibaresi eklenmiş ve ilgili müesseselerin dövize ve efektife uyguladıkları alış ve satış kurlarını TCMB’ce günlük olarak belirlenen efektif satış kurunun en çok %1’i üzerinde tespit edilebilirler Banka ve özel finans kurumlarına yapacakları döviz ve efektif satım işlemlerinde kurların taraflar arasında serbestçe tespit edilebileceği belirtilmiştir.

 

            20 Ocak 1987 tarih ve 347 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan aynı karara ilişkin 1-V sayılı genelge ile de yetkili müesseseler için belirlenen bu oran %2’ye çıkarılmıştır.

 

            29 Temmuz 1988 tarih, 19883 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 30 sayılı karara ilişkin 1/A-H sayılı genelgenin döviz kurları ile ilgili 4. maddesinde bankalar, Bakanlık’ça tespit edilen esas ve usullere göre faaliyette bulunmak üzere tayin olunan yetkili müesseseler ve özel finans kurumlarının ticarî ve gayri ticarî işlemler için uygulayacakları “gişe satış kurları” Merkez Bankası’nca günlük olarak belirlenen günlük kurun dövizler için %1/2 altını ve üstünü; efektifler için %2 altını veya üstünü geçmemek üzere, “gişe alış kurları” ise aynı kuruluşun gişe satış kurlarını geçmemek üzere anılan kuruluşlarca serbestçe belirlenir. Böylelikle belirlenen kurlar “gişe kurları” olup, 50.000 Amerikan Doları ve eşiti diğer cins dövizlere kadar olan ticarî ve gayri ticarî işlemler için uygulanır. Miktarı bu tutarı aşan işlemler için ise TL kurları taraflarca serbestçe belirlenir ve bu kurlar, günlük olarak Merkez Bankası’na bildirilir. Ancak bankalar, yetkili müesseseler ve özel finans kurumlarının gerek Merkez Bankası bünyesinde kurulan döviz ve efektif piyasalarında gerekse bu piyasa dışında birbirleri ve Merkez Bankası ile yaptıkları döviz ve efektif alım-satım işlemlerinde uygulayacakları döviz kurları, piyasa kuralları dahilinde “Gişe alış ve gişe satış kurları”na bağlı olmaksızın serbestçe tespit edilebileceği esasları getirilmiştir.

 

            12 Eylül 1988 tarih, 19927 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 30 sayılı karara ilişkin 1/A-K sayılı genelge ile 1/A-H sayılı genelgede belirtilen oranlar “gişe satış kurları” Merkez Bankası’nca günlük olarak belirlenen günlük kurun dövizler için %0,2 (binde iki) altını ve üstünü; efektifler için %1 (yüzde bir) altını ve üstünü geçmemek üzere, “gişe alış kurları” ise aynı kuruluşun gişe satış kurlarını geçmemek üzere anılan kuruluşlarca serbestçe belirlenir.” şeklinde değiştirilmiştir.

 

 

3. 1989-1994 YILLARI TÜRKİYE’SİNDE UYGULANAN KUR POLİTİKASI

            1989 yılı, Türk Lirasının yabancı ülke paraları karşısındaki kurları yönünden oldukça istikrarlı bir yıl olmuştur. Döviz piyasaları, uluslararası piyasalardaki gelişmeleri gerçekçi bir biçimde yansıtacak şekilde faaliyet göstermişlerdir. Söz konusu yıldaki kur gelişmelerinin dikkati çeken iki özelliği vardır. İlki, kurlardaki değerlenme oranlarıdır. Merkez Bankası efektif satış kurları baz alındığında Türk Lirasına karşı dövizler değer kazanmıştır. İkinci olarak ise, yabancı paraların TL’ye karşı değer kazanma oranları enflasyon hızının oldukça altında olmasına rağmen, MB kurları ile serbest piyasa kurları arasında bir farkın ortaya çıkmaması, hatta var olan marjın azalmasıdır. 1989 yılı içinde MB kendi gişelerinden kişilere döviz alım ve satımını durdurarak tüm döviz işlemlerinin piyasa şartları içinde bankalar tarafından yapılması yönünde önemli bir adım atılmıştır.[7]

 

            Genel olarak 1989 yılından îtibâren uygulanmaya başlanan kur politikası sonucu döviz kurlarında meydana gelen artışlar, enflasyon oranının gerisinde kalmış, TL yabancı paralar karşısında değer kazanmıştır. Ancak.TL’nin aşırı değerlenmesi, ihracat üzerinde olumsuz etki yaparken ithalâtı artırmış, bu da dış ticaret dolayısıyla cari işlemler dengesi açığının artmasına yol açmıştır.[8]

 

            Bu dönemin önemli olaylarından biri olan Körfez Krizi malî piyasaları olumsuz yönde etkilemiştir. 1990 yılının son çeyreğinde patlak veren kriz, malî piyasalarda sebep olduğu olumsuz etkiler ile birlikte dış pazarlarımızın azalmasına da sebep olmuştur. 1990 yılında ithalât rejiminde yapılan değişiklikler ve uygulanan kur politikası sonucunda hedeflenenin üzerinde ithalât yapılmıştır.[9]

 

            1993 yılının son aylarından îtibâren hazinenin iç borçlanma ihâlelerini iptal etmesi veya az miktarda borçlanması nedeniyle piyasadaki likidite artmış ve bu da döviz kurları üzerinde baskı oluşturmuştur. Bu etki 1994 yılında da artarak devam etmiştir. Merkez Bankası’nın TL faizlerini yükselterek likidite fazlasını piyasadan çekmeye çalışması, piyasada istikrar sağlayamamış ve 26 Ocak 1994’te TL, ABD Doları karşısında %13,6 oranında devalüe edilmiştir. Değer kaybı yıl içinde de devam etmiş ve yıl sonunda TL, ABD Doları karşısında %167,6 oranında değer kaybına uğramıştır.[10] Bu olumsuz durum, ülkeyi “5 Nisan Kararları”na götürmüştür. Daha evvel bahsetmiş olduğumuz için bu konuya tekrar girmeyeceğiz.

 

            Aşağıda bu dönem içerisinde kambiyo rejiminin düzenlenmesi amacıyla alınmış olan “32 Sayılı Karar” hakkında geniş bilgi vermeye çalışacağız.

 

 

3.1. TÜRK PARASININ KIYMETİNİ KORUMA HAKKINDA (TPPKH) 32 SAYILI KARAR

            “32 Sayılı Karar”a geçmeden önce kararın ilk şekli sayılabilecek olan 1567 Sayılı Kanun ve 32 Sayılı Karar’a kadarki değişiklikler hakkında bilgi[11] vermeye çalışacağız.

 

            Türkiye Kambiyo Mevzuatı’nın dayanağı olan 1567 Sayılı TPPKH Kanun, 25 Şubat 1930 tarih, 1433 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Kanun, birinci maddesiyle “Kambiyo, nukut, esham ve tahvilat alım ve satımının ve bunlar ile kıymetli madenler ve kıymetli taşlarla, bunlardan mamul veya bunları ihtiva eden her nevi eşya ve kıymetlerin ve ticarî senetlerle ödemeyi temine yarayan her türlü vasıta ve vesikaların Türkiye’den ihracı ve Türkiye’ye ithalinin düzenlenmesine ve kısıtlanmasına ve Türk parasının kıymetini korumak amacıyla gerekli kararlar almaya Bakanlar Kurulu’nu” yetkili kılmıştır. Bakanlar Kurulu, aldığı bu yetkiye dayanarak çıkardığı kararnamelerle ülkemizin kambiyo rejimini düzenlemektedir.

 

            1567 sayılı Kanun’a ilişkin olarak, yayımlandığı dönem îtibâriyle köklü ve liberal bir anlayışla hazırlanan Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında 17 Sayılı Karar, 11 Ağustos 1962 tarihinde yürürlüğe girmiş ve bazı değişiklik ve ilâvelerle 1983 yılı sonuna kadar yürürlükte kalmıştır. Yapılan değişikliklerin en önemlilerden birinin 1974 yılında bankalara döviz pozisyonu tutma yetkisinin verilmesi olduğu söylenebilir.

 

            1980 yılı sonrası kambiyo rejiminde başlatılan liberalleşme hareketi 29 Aralık 1983 tarihinde yayımlanan 28 Sayılı Karar’la sürdürülmüştür. 28 Sayılı Karar ile daha libere bir döviz sistemine geçilmiş, döviz kurlarının belirlenmesinde bankalara yetki verilmiştir. 7 Temmuz 1984 tarihinde yayımlanan 28 Sayılı Kararı yürürlükten kaldıran 30 Sayılı karar ile bazı konulara daha fazla açıklık getirilmiştir.

 

            Diğer taraftan 1989 yılına kadar Türk parasının konvertibl hâle getirilmesi için çeşitli çalışmalar yapılmıştır. Bu çalışmaların ve yapılan başvuruların sonucunda IMF, Türk parasının konvertibilitesini kabul ederek tüm ülkelere ilân etmiştir. Ancak, Türk parasının konvertibilitesinin kabulü 11 Ağustos 1989 yılında yayımlanan ve 30 Sayılı Kararı yürürlükten kaldıran 32 Sayılı Kararın yürürlüğe konulmasından sonra mümkün olabilmiştir.

 

            Bu kararla yıllardır TL üzerinde var olan çeşitli kısıtlamalar kaldırılmış, sermaye hareketlerine yeni imkânlar sağlanmış ve paramızın değerinin uluslararası malî ve ticarî piyasalarda oluşacak arz ve talep dengesi içerisinde korunabilmesini sağlayacak önemli değişiklikler yapılmış, menkul kıymet alım satımlarının daha liberal bir ortamda gerçekleştirilmesi suretiyle Türkiye sermaye piyasasının gelişimi sağlanmış, AB’ye tam üyelik ve uluslararası malî piyasalara entegrasyonun sağlanabilmesi için liberal bir ortam oluşturulmuştur. Diğer taraftan, OECD (Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı) üyesi olan Türkiye’nin OECD’nin sermaye hareketleri ve görünmeyen işlemler kodlarının liberasyonuna uyum sağlamasını mümkün kılan bazı kısıtlamaların ve Türkiye’de yerleşikler ile dışarıda yerleşikler tarafından gerçekleştirilen işlemler arasındaki ayrımcı uygulamaların önlenmesine imkân sağlamıştır.[12]

 

            32 Sayılı Karar, zaman zaman alınan ek kararlarla çeşitli değişikliklere uğramıştır. Biz bu değişiklikleri de ilave ederek muhtevası hakkında bilgi vermeye çalışacağız.

 

 

3.2. TPKKH 32 SAYILI KARAR’IN MUHTEVASI VE KUR POLİTİKASI

TPKKH 32 Sayılı Karar, 7 bölümden ve 28 maddeden oluşmaktadır. Bölümleri şunlardır:

1) Genel Esaslar

2) Türk Parası, Döviz ile Kıymetli Maden Taş ve Eşyalara İlişkin Hükümler

3) Dış Ticaret

4) Görünmeyen İşlemler

5) Sermaye Hareketleri

6) Usul ve Müşterek Hükümler

7) Çeşitli Hükümler

 

            Burada, “Türk Parası ve Döviz İthaline ve İhracına İlişkin Hükümler, Döviz Kurları, Dövize ve Kıymetli Madenlere, Taşlara ve Eşyalara İlişkin Hususlar”ın yer aldığı 2.bölümü incelemeye ve konumuzla ilgili kısmı hakkında bilgi aktarmaya çalışacağız. 2.bölümde yer alan hususlar, şöyle özetlenebilir:[13]

·         Türkiye’ye döviz ve Türk parası ile Türk parasıyla ödemeyi sağlayan belgelerin ithali serbesttir.

·         Türkiye’de ve dışarıda yerleşik kişiler, bankalar ve özel finans kurumları aracılığıyla yurt dışına Türk parası ve döviz transfer ettirebilirler. İthalât, ihracat ve görünmeyen işlemler dışında yurt dışına yapılan 50.000 ABD doları ve eşiti dövizi aşan döviz ve bu tutar karşılığını aşan TL transferlerine ilişkin bilgiler, 30 gün içinde Bakanlık'ça belirlenen mercilere bildirilir.

·         Türkiye’de ve dışarıda yerleşik kişiler, yolcu olarak beraberinde 5000 ABD Doları ve eşiti efektif ya da bu tutar karşılığı Türk parası götürebilirler.

·         Türkiye’de ve dışarıda yerleşik kişiler; bankalar, yetkili müesseseler ve özel finans kurumlarından döviz satın alabilirler, dövizleri bankalarda açacakları döviz hesaplarında tutabilirler, efektif olarak kullanabilirler.

·         Kararın 5. maddesinde döviz alım ve satımlarının işlem tarihinde geçerli kurlar üzerinden yapılacağı, mahsup işlemleriyle ilgili alım ve satım belgelerinin düzenlenmesinde işlem tarihindeki döviz alış kurlarının uygulanacağı açıklanmaktadır.

 

            32 Sayılı Karar dahilinde ele alınan, diğer bir konuya, yetkili müesseselere de değinmek istiyorum. Son birkaç yıl öncesine kadar bilmediğimiz fakat sayıları kısa sürede hızla artan ve özellikle efektif alım-satımının gerçekleştirildiği yetkili müesseseler hakkında da bilgi[14] vermeyi gerekli görüyorum.

 

            Yetkili müesseselerin, diğer bir ifade ile döviz büfelerinin kuruluş, izin, faaliyet ve denetimleri; TPKKH 32 sayılı karara ilişkin Başbakanlık Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı'nın 93-32/10 Sayılı Tebliği ile düzenlenmiştir. Yetkili müesseselerin kuruluşuna HDTM’ce izin verilmektedir.

 

            Yetkili müesseseler, A.Ş. şeklinde kurulurlar ve hisseleri nâma yazılı olmalıdır. Sermaye yapılarına gelince: 93-32/10 sayılı Tebliğ’de “Ödenmiş sermayelerin 10 Milyar TL’den az olmaması ve bu tutardan 2 Milyar TL’nin Merkez Bankası nezdinde açılacak “Devlet Tahvili” hesabına yatırılması gerekir.” şeklindeki hüküm 94-32/12 Sayılı Tebliğ ile değiştirilmiştir.[15] Buna göre merkez şubesi ve diğer şubeler için ödenmiş sermayelerinin 15 Milyar TL’ye çıkarılmasına karar verilmiştir. Bu sermayeden her bir şubesi ve merkez şubesi için “Devlet Tahvili” hesabına yatırmaları gereken miktar da 5 Milyar TL olarak belirlenmiştir.

 

 

4. DÖVİZ KURU POLİTİKASINDA “5 NİSAN” SONRASI GELİŞMELER

            Ekonomik dengelerde meydana gelen aksaklıkların giderilmesi amacıyla 5 Nisan 1994’te çeşitli kararlar alındıkları döviz kuru politikası olarak da enflasyonla uyumlu ve gerçek kura dayanan bir uygulamanın hedeflendiğini daha evvelki konularda belirtmiştik. Şimdi de döviz kuru ve döviz efektif piyasalarına ilişkin 5 Nisan sonrası düzenlemelerine göz atacağız.[16]

 

            94/5565 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile bankalardaki gerçek kişilere ait TL mevduat ile mevduat niteliğindeki döviz tevdiat hesaplarının tamamı mevduat sigortası kapsamına alınmıştır.[17]

 

            “5 Nisan 1994 tarih, 21896 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 1-A/B sayılı Merkez Bankası genelgesi uyarınca 1 Nisan 1994 tarihinden îtibâren bankalara ve özel finans kurumlarına ihracat ve görünmeyen işlemlerden alışını yaptıkları döviz veya efektiflerin en az %20 oranındaki kısmını Merkez Bankası’na devretme zorunluluğu getirilmiştir. Ek olarak %5 oranındaki kısmını da yine Merkez Bankası bünyesindeki döviz ve efektif piyasalarında satmak veya Merkez Bankası’na devretmek zorundadırlar. Yetkili müesseselere ise %25 oranındaki zorunlu döviz ve efektif devirlerinin tamamını döviz ve efektif piyasalarında satış yapmak suretiyle yerine getirme imkânı tanınmıştır.” Söz konusu oranlar, sırasıyla önce %16, %4, %20’ ye indirilmiştir. Daha sonra TPKKH 32 sayılı karar ile Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı'nın 91-32/5 ve 95-32/13 sayılı tebliğlerine ilişkin değişikliklerle sırasıyla %14, %4 (aynı kalmış), %18’e düşürülmüştür.[18]

 

            Bankalar ve özel finans kurumlarına, fiili ihraç tarihinden îtibâren 180 gün olarak belirlenen süre dışında getirilerek satılan ihracat dövizlerinin tamamını Merkez Bankası’na devretmek mecburiyeti getirilmiştir.

 

            Ticarî ve ticarî olmayan işlemlere ilişkin olarak yapılan döviz ve efektif işlemlerinde uygulanacak kurlar; bankalar, yetkili müesseseler, özel finans kurumları ve PTT tarafından piyasa kuralları dahilinde serbestçe belirlenmeye başlanmıştır. Daha önce 3000 ABD Doları ve eşiti işlemler için tespit edilerek gün içinde değiştirilemeyen “Sabit Kur” uygulamasına son verilmiştir.

 

            5 Nisan 1994’ten îtibâren 1 ABD Doları resmî döviz satış kuru 1 ABD Doları karşılığında TL alış-satış kotasyonu veren bankalar arasından seçilen 10 bankanın kotasyonlarının ortalamalarının ortalaması esas alınarak belirlenmeye başlanmıştır. Kotasyonları esas alınacak bankaların sayısı 9 Ağustos 1994’te 15’e çıkarılmıştır.

 

            13 eylül 1994 tarihinde başlayan yeni bir uygulama ile 1 ABD Doları resmî döviz satış kurunun hesaplanmasında üçer aylık dönemler esas alınarak MB’ye olan zorunlu döviz ve efektif devir ve satışları en yüksek 10 bankanın kotasyonları dikkate alınarak belirlenmeye başlanmıştır.

 

            “5 Nisan” sonrası döviz piyasasının yapısı gözden geçirildiğinde piyasada istikrarın hâkim olduğu görülmektedir. IMF ile yapılan Stand-by anlaşması gereği hedeflenen döviz kurlarının genel olarak gerçekleştiği ve ani iniş-çıkışların olmadığı, bilinen bir gerçektir. 1995 yılının ekim ayında IMF ve Dünya Bankası yıllık toplantıları için Washington’a giden Merkez Bankası yetkilileri, kur hedefinin revize edilmeyeceğini ve kur artışlarının enflasyonu geçmeyeceğini ifade etmişlerdir.[19]

 

            1996 yılına doğru yaklaşırken Merkez Bankası, dövizle ilgili yeni bir piyasayı malî sisteme kazandırmıştır, Vadeli (forward) döviz alış ve satış piyasasını... Yetkililer, bu piyasa işlemleriyle hem döviz, hem de Türk Lirası işlemlerinde “önünü daha iyi görebilen bir piyasa ortamı” oluşturulmasının amaçlandığı belirtmişlerdir.[20] Bilindiği gibi dövizin, ulusal para karşılığında, gelecekte belli bir süre sonra teslim edilmek şartıyla alım veya satımı için bugünden başlayan sözleşmelere vadeli teslim döviz işlemi (forward transactions); bu işlemlerin oluşturduğu piyasalara da vadeli teslim döviz piyasası (forward markets) adı verilir.[21]

 

            24 Aralık 1995, milletvekili seçimiyle oluşan Meclis’te koalisyonun kurulması sonrası Hükûmetin, IMF ile yeniden masaya oturması gündeme gelmiştir. Yeni bir istikrar paketi beklentisi mevcuttur. Fakat yetkililerin açıklanmasına göre döviz kurunda herhangi bir devalüasyon ihtimali söz konusu değildir.[22]

 

            Sürdürülebilir bir kur politikası, bunun gerçekçi kur esasına dayalı bir şekilde olması şeklinde özetlenebilir. Döviz kuru politikasının; “enflasyon oranıyla uyumlu ve gerçekçi kur esası”na dayalı olması, meydana gelecek ilgili diğer olumsuz etkileri de azaltıcı niteliğe sahip olmaktadır.

 

 

Mehmet Behzat Ekinci,

Erciyes, İktisat, Lisans Programı.

mbekinci@akademiktisat.net

http://www.akademiktisat.net

 

 

 



DİPNOT - REFERANS

[1] TOBB, Ekonomik Rapor, 1989, s.208.

[2] Şevki Çobanoğlu, Türkiye’de Ekonomi Politikaları ve İşsizlik Meselesi, Uhud Yayınları, 2. Baskı, İstanbul, 1992, s.57.

[3] Süreyya Bakkal, “1980’den Günümüze Türkiye’de İzlenen Kur Politikaları”, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Üniv. Sosyal Bilimler Enstitüsü Para-Banka Ana Bilim Dalı, İstanbul, 1992, s.61.

[4] Şevki Çobanoğlu, Türkiye’de Ekonomik Çıkmaz, Uhud Yayınları, 2. Baskı, İstanbul, 1993, s.90.

[5] TCMB, Yıllık Rapor, 1988, s.40-41.

[6] Makbule Aksoy, “1980-1990 Dönemi Döviz Kurlarının Tespiti ve Döviz Kurlarına Uygulanan Sınırlar Üzerine bir Çalışma”, TCMB Aylık İstatistik Bülten, Ankara, Ekim 1991, s.3-4.

[7] TCMB, Yıllık Rapor, 1989, s.58-60.

[8] TOBB, Ekonomik Rapor, 1989, s.89.

[9] F. Yemişçi, A. Kösetorunu, G.Taşkın, “1923-1993 Türkiye Ekonomisine Genel Bir Bakış”, Hazine ve Dış Ticaret Dergisi (Cumhuriyetin 70.Yılı Özel Sayısı), Ankara, 1993, s.13.

[10] TCMB, Yıllık Rapor, 1994, s.61.

[11] N.Hayat Bezgin, “Türk Kambiyo Mevzuatı”, TCMB İç Eğitim Notları, Ankara, 1994, s.1-2.

[12] Bezgin, a.g.e., s.2.

[13] Bezgin, a.g.e., s.4.

[14] Bezgin, a.g.e., s.10-11.

[15] TCMB, Yıllık Rapor, 1994, s.95-96.

[16] TCMB, Yıllık Rapor, 1994, s.94-95.

[17] TOBB, Üç Aylık Ekonomik Rapor, Nisan-Haziran 1994, s.65.

[18] Milliyet, “Merkez Bankası, Zorunlu Döviz Devrinde Oranları Düşürdü”, 20 Kasım 1995, s.8.

[19] Milliyet, “Kur Artışları, Enflasyonu Geçmeyecek”,13 Ekim 1995, Ekonomi sayfası.

[20] Zaman, “Seçim Öncesi Döviz Operasyonu”, 29 Kasım 1995, s.6.

[21] Halil Seyidoğlu, Uluslararası İktisat Teori Politika ve Uygulama, Güzem Yayınları, 10. Baskı, İstanbul, 1994, s.262.

[22] Milliyet, 9 Mart 1996, Ekonomi Sayfası.

 

 

 

Sayfa Başı