AKADEM<İ>KTİSAT

 

 

İŞ REKABETÇİLİĞİNİ OLUŞTURMAK

 

 

 

İÇİNDEKİLER:

 

A. KAZANANLAR VE KAYBEDENLER

B. KÜRESELLEŞME İŞ ÂLEMİNİ DEĞİŞTİRİYOR

C. REKABETÇİLİK NEDİR?

D. TUTARLI BİR REKABET STRATEJİSİ

E. FİRMALAR AĞIR YÜK ALTINDA

F. İŞE “e” KOYMAK

G. YAKIN VE FAAL İŞBİRLİĞİ

H. UTM’NİN ROLÜ

 

 

 

Küçük işletmeler, küreselleşmenin önemli ve giderek artan olumsuzluklarından korunabilmek için idarî (hükûmet) ve kurumsal desteğe ihtiyaç duymaktadır. Şu üçlü yaklaşım, rekabetçiliği oluşturabilir ve güçlendirebilir: İş âlemi ve hükûmet ortaklığı, Değer zincirinde yer alan millî acenteler arasındaki etkin ilişki ağı, Yeni teknolojilerin uygun şekilde kullanımı.

 

 

            Küreselleşme, rekabetçiliği daha keskin hâle getirmektedir. Firmaların karşılaştığı temel sorun, yoğun ve giderek artan küresel rekabet ortamında, yeni kaynak ve pazar avantajlarından nasıl faydalanılacağıdır. Hükûmetlerin karşı karşıya bulunduğu sorun ise destekleyici politikaların ve stratejilerin nasıl oluşturulacağı ve uygulanacağı ile ilgilidir. İş âlemi ve hükûmet, rekabetçiliğin inşası ve güçlendirilmesi için işbirliklerini artırmak durumundadır.

 

Küreselleşmeyi sürükleyen bazı güçlü faktörler vardır:

·         Ticarî engellerdeki azalmalar,

·         Hızlı teknolojik gelişmeler,

·         İletişim ve ulaşım maliyetlerindeki düşüşler,

·         Uluslararası göçler,

·         Yüksek derecede hareketli yatırımlar.

 

            Geçmişten günümüze, çarpıcı bazı gelişmeler meydana gelmiştir: Mesela, 1947’de %47 civarında olan mamul mal ithalâtı ortalama gümrük vergi oranı, günümüzde %2,1 civarına düşmüştür. Bilgisayar fiyatı, son 20 yıl boyunca reel bazda yıllık ortalama %30 civarında azalmıştır. 1980’ler itibariyle, uluslararası doğrudan yabancı yatırım akımları, yıllık %14’e yakın bir artış sergilemiştir. Bu oran, dünya ihracat artış hızının hemen hemen iki katına karşılık gelmektedir. Ortaya çıkan sonuç şudur: Uluslararası pazarlarla millî sınırlar ve düzenlemeler, önemli ölçüde benzeşmektedir. Küreselleşme geri dönülemez bir nitelik arz etmekte olup, gelişmekte olan ülkelerde (GOÜ) iş âlemi ve hükûmetle aralarındaki ilişki açısından derin anlamlar taşımaktadır.

 

 

A. KAZANANLAR VE KAYBEDENLER

            Küresel ekonomi, gelişmekte olan ülke firmalarına; yeni teknolojilere, kabiliyetlere, piyasalara ve finansal kaynaklara ulaşma imkânı sağlar. Bu sebeple, dışa yönelik büyümenin başarı şansı önceki dönemlere göre daha fazladır. Aynı zamanda, firmaları düşük maliyetli ithalâttan ve mahallî nitelikteki yabancı firmalardan yoğun rekabet ortamına çıkarır. Ticarî engellerin azalmasıyla, artık tek başına iç piyasa diye bir şey kalmamıştır. Bir gelişmekte olan ülke firmasının arz ettiği herhangi bir mal veya hizmet; uluslararası pazarların gerektirdiği fiyatı, kaliteyi ve dağıtım standartlarını giderek daha fazla karşılamak durumundadır.

 

            Gelişmekte olan ülkelerde, firmalar arasında gerçek kazananlar ve kaybedenler vardır. Küreselleşmenin çift yönlü özelliği, iş âlemine ve politika yapıcılarına benzer şekilde yıldırıcı, korkutucu bir şey gibi görünür. Küreselleşme, gelişmekte olan ülkelerde; iş rekabetçiliğine, iş âlemi-hükûmet işbirliğine ve kamu politikalarına geniş bir ilgi duyulmasını sağlamıştır.

 

 

B. KÜRESELLEŞME İŞ ÂLEMİNİ DEĞİŞTİRİYOR

            Küreselleşmenin temelini oluşturan takviye edici şu süreçler, gelişmekte olan ülkelerde firmaların pazar bilgisinin ve teknoloji kullanımının önemini artırmaktadır:

·         Ticarî engellerin azalması sonrası daha fazla rekabet:

Ticarî engellerin azalması ve ulaşım maliyetlerinin düşmesi ile ortaya çıkan artan küresel rekabet, firmaların düşük maliyetle üretim yapan rakiplerine karşı mesela, üretim sürecine daha fazla katma değer sağlamasını gerektirmektedir.

·         Uygulama bilgilerindeki ve iletişim teknolojilerindeki yeniliklerin (UBİT: ICTs: Innovation in applying information and communications technologies) iş süreçlerinde, mallarda ve hizmetlerde sebep olduğu değişiklikler:

UBİT’lerde meydana gelen devrim niteliğindeki değişiklikler, iş faaliyetinin tüm yönlerini dönüştürmekte (Firmalar yeni üretim teknolojileri bulabilmekte, arz zinciri ilişkilerini farklı bir şekilde idare edebilmekte ve uzak mesafedeki pazarlara girebilmektedir.) ve tamamen yeni mallar (dijital televizyon gibi) ve hizmetler (yazılım programlama ve ofis arkası hizmetler gibi) ortaya çıkarmaktadır.

·         Daha gelişmiş iş ortaklarından öğrenmek:

Çok uluslu şirketlerin yol açtığı küresel şekilde entegre olmuş değer zincirlerinin artışı, taşeronluk ilişkisi içine erken giren firmalara “ilk hareket eden” avantajı sağlamaktadır. Zamanla, söz konusu firma; yeni teknolojilere, idarî uygulamalara ve teknik ve pazarlama ile ilgili kabiliyetlere erişerek rekabetçiliğini artırmaktadır.

·         Yabancı tüketiciler tarafından getirilen daha yüksek standartlar:

Güncel bilgiye ulaşmanın, üretim süreçlerinin ve ürün tasarımlarının daha esnek ve değişen pazar şartlarına uyum sağlayabilir nitelikte olduğu şeklinde teminat verilmesinin de sağladığı avantajlar vardır. Yabancı tüketiciler, daima daha yüksek seviyede teknik, çevre ile ilgili ve iş gücü standartları talebinde bulunur. Daha karmaşık, isteğe göre düzenlenebilen ve çevreye dost ürünlere yönelik değişen tüketici talebi (artan ücretlere ve daha büyük başarılarla gelen değişen zevklere paralel olarak), firmalara yeni talepler oluşturmaktadır.

 

 

C. REKABETÇİLİK NEDİR?

            “Rekabetçilik” terimi, genellikle “döviz kurlarındaki veya ücretlerdeki değişmeler” gibi makroekonomik meselelerle aynı kefeye konulmaktadır. Veya aynı şekilde “müteşebbis yokluğu veya iş âlemi üzerindeki aşırı bürokratik düzenlemeler” gibi mikroekonomik meselelerle aynı kefede değerlendirilmektedir. Genel tartışmalarda; “döviz kurunun düşürülmesi” veya “bürokrasinin azaltılması” gibi çözümler, iş rekabetçiliğini artırmada birer çare olarak teklif edilir. İş rekabetçiliğinin artırılmasında etkilerinin varlığı inkâr edilemez, fakat bunlar, küresel ekonominin sebep olduğu sorunlar karşısında yetersiz kalmaktadır.

 

 

D. TUTARLI BİR REKABET STRATEJİSİ

            Başlangıç şartları, sahip olunan geçmiş, tabii kaynaklar, ülke boyutu, coğrafya ve rekabet stratejisi gibi birçok faktör, gelişmekte olan ülkelerde iş rekabetçiliğini etkilemektedir. Bunlar arasında, tutarlı bir rekabet stratejisi, muhtemelen en kritik nitelikte olanıdır. Çünkü her hâlde ve kârda kolay şekilde etkilenebilen bir faktördür. Çin, Kosta Rika, Kore, Malezya, Morityus (Mauritius), Meksika, Singapur, Tayland ve Tunus’taki başarılı tecrübeler, bazı rekabet stratejilerinin diğerlerinden daha iyi işlediğini ortaya koymaktadır. Başarılı stratejilerdeki ortak politikalar ve kurumsal destekler, genel olarak şunları içermektedir:

·         Düşük bütçe açıklarının, sıkı enflasyon kontrolünün ve uygun reel döviz kurlarının mevcut olduğu, iş yatırımı için istikrarlı, tahmin edilebilir bir makroekonomik ortam.

·         İş âlemini yeniden yapılandırma konusunda teşvik etmek için; ithalât kontrollerinin olmadığı, ithalât yasaklarının ve mahallî düzenlemelerin az olduğu ve ithalât vergilerinin nispeten düşük olduğu liberal bir ithalât rejimi.

·         KOBİ(Küçük ve Orta Ölçekli İşletme)’lerin ham maddelere vergisiz erişebilmesini sağlayan, etkin, talebi sürükleyici ve hizmet yönlü ticaret teşvik örgütlerinin mevcut olduğu ve KOBİ’ler için geniş çerçeveli pazarlama programlarının yer aldığı güçlü bir ihracat stratejisi.

·         Endüstriye serbestçe girilip çıkılabildiği, rekabet-karşıtı uygulamalarla mücadele eden güçlü düzenleyici otoritelerin mevcut olduğu etkili bir dahilî rekabet rejimi.

·         Az sayıda reel sektörü ve ülkeyi hedefleyen, kamu-özel ortaklığında kurulan denizaşırı tanıtım bürolarını içeren ve yatırım onay süreçlerindeki verimliliği köklü bir şekilde artırma üzerinde duran proaktif bir yabancı yatırım stratejisi.

·         Küçük işletmelerin başlangıçtaki işlem maliyetlerini düşürmesini sağlayan, vergi yönetiminde, çalışma izinlerinde ve mahallî otorite onaylarında verimliliği artıran prosedür ve düzenlemeler.

·         Özellikle üçüncü seviyede bilimsel ve teknik eğitim olmak üzere, beşerî sermayeye tüm seviyelerde yapılan sürdürülebilir yatırım ve artan oranda teşebbüs eğitimi. Mesela, sınaî birliklere şu hususlarda yardım edilmesi buna birer örnektir: Eğitim projelerini gerçekleştirmek, KOBİ’lerin eğitilmesi için eğitim faaliyetinin faydaları ve bununla ilgili vergi kesintileri hakkında bilgilendirme kampanyaları başlatmak.

·         KOBİ’lere; ISO 9000 belgesi almak için tahsisat sağlanması, verimlilik merkezleri kurulması ve kamu teknoloji kurumlarının ticarîleştirilmesi de dahil olmak üzere, kalite yönetimi, verimliliğin artırılması, ölçü birimleri ve teknik hizmet konularında geniş teknoloji desteği.

·         Temel alt yapının, teknolojik desteğin, ticarî finansın ve ihracat pazarlama desteğinin sağlanmasıyla; işbirliğini ve sinerjiyi en yüksek seviyeye çıkarmak maksadıyla içinde küçük ve büyük işletmeleri barındıran sınaî kümelerin teşvik edilmesi.

·         İhtiyatlı para politikası sayesinde uygun şartlarda yeterli ticarî fona erişim imkânı, bankacılık sektöründe rekabetin varlığı, banka çalışanlarına KOBİ’lere borç verme riskleri ve yine bu işletmelere yönelik uygun şartlarda özel borç verilmesine ilişkin değerlendirme yapabilmelerini sağlayacak eğitimin verilmesi.

·         Hava ve deniz taşımacılığına, iletişime, internet erişimine, e-ticarete ve elektrik tüketimine uygun etkin ve uygun maliyetli alt yapı imkânı.

·         İş rekabetçiliğini oluşturmak, uygulamak ve idare etmek için millî rekabet kurulu gibi bir kamu-özel sektör üst organının oluşturulması.

 

 

E. FİRMALAR AĞIR YÜK ALTINDA

            Rekabetçiliğin asıl yükü, iş âlemi üzerindedir. Küresel ortamın taleplerine gerekli cevabı verebilmek için firmalar; teknoloji, pazarlama, yönetim, insan kaynakları ve finans alanlarında bir dizi ihraç kabiliyeti geliştirmeli ve bunları sürekli yenilemelidir. Bununla beraber, başta ihraç pazarları için olmak üzere iş rekabetçiliğinin oluşturulmasına yönelik çalışmalar, hem hükûmetleri hem de ticaret destekleme kurumlarını (Trade Support Institutions) önemli ölçüde içinde barındırmalıdır. Bunlar, rekabetçiliği tutarlı bir stratejiyle desteklemelidir. Söz konusu stratejinin sözden başarıya, yani icraata geçişi, iş âlemi ve hükûmet arasındaki yakın ve aktif bir ortaklığa bağlıdır.

 

 

F. İŞE “e” KOYMAK

            Gelişmekte olan ülkelerde iş rekabetçiliğinin oluşturulmasına yönelik zorlu süreç, özel bir dikkati gerektirmektedir. Uygulama bilgilerindeki ve iletişim teknolojilerindeki yeniliklerin (UBİT) ticarete uygulanması -ya da işe “e” koyulması- rekabetçiliğin tartışmasız bir sürükleyicisi niteliğindedir. Ancak, gelişmekte olan ülkeler, UBİT’leri üretme eğilimli değildir. Bunun yerine; doğrudan yabancı yatırımlar, lisanslama ve teknik yardım programlarıyla sunulan teçhizat ve kabiliyetli iş gücü gibi kaynaklarla elde edilen ithal teknolojiyi kullanmayı tercih etmektedirler.

 

            Gelişmekte olan ülkelerde iş âlemi; teknolojik kabiliyetlerin ve pazarlama, know-how, finans, insan kaynakları ve idarî uzmanlık gibi diğer ihracat kabiliyetlerinin birikiminde asıl unsur konumunda bulunmaktadır. Bu, ortak olunan bilginin ve teknolojinin bilinçli bir şekilde verimli kullanıma dönüştürülebilmesi hâlinde meydana gelmektedir. Yeni teknolojiler ve bunların uygun kullanımı, sadece tecrübe edilmeleri ile ve eğitim, bilgi araştırma, Ar-Ge alanında yatırımda bulunulması ile gerçekleştirilebilir.

 

            Gelişmekte olan ülkelerde, iş rekabetçiliğinin sistematik şekilde oluşturulması, ihraç başarısı ile ilgilidir. Firmaların veya sektörlerin, UBİT’lerin kullanımı da dahil olmak üzere ihraç kabiliyetlerini geliştirmelerindeki etkinlik, tüm ülkenin mukayeseli üstünlük dayanaklarını değiştirebilir. Morityus’un konfeksiyon firmaları, Şili’nin şarap imalâthaneleri, Hindistan’ın yazılım firmaları, Çin’in tüketim malları firmaları ve Kore’nin elektronik eşya üreticileri bu durumu göstermektedir.

 

 

G. YAKIN VE FAAL İŞBİRLİĞİ

            Tutarlı bir rekabet stratejisinin, iş rekabetçiliğinin oluşturulmasında büyük bir etkisi vardır. Yakın ve faal bir iş âlemi-hükûmet işbirliği, iyi idare edilen rekabet stratejisinin temel taşı niteliğindedir. Geleneksel olarak, iş âlemi kârını artırmaya odaklanırken; hükûmetler strateji belirler ve uygular. Ancak, yeni küresel ortamda başarı sağlanması, görev dağılımındaki bu geleneksel ayrımda değişikliklere gidilmesini gerektirmektedir. Yoğun rekabetin getirdiği risklerin hafifletilmesiyle beraber, yeni kaynaklara ve pazarlara ulaşılabilmesi, iş âlemi ve hükûmet arasında da yeni bir ilişki tarzına ihtiyacı gündeme getirmektedir. Bu kapsamda, rekabet stratejisinin izlenmesinde, hükûmet belirleyici değil fakat yol gösterici bir rol oynamaktadır.

 

            İş âleminin rolü ise farklı olmaktadır. Doğu Asya’daki ve başka bölgelerdeki başarılı tecrübeler göstermektedir ki gelişmekte olan bir ülkenin rekabet stratejisinin idaresinde; iş âlemi, özellikle iş âlemi birlikleri ve önde gelen firmalar en azından şu dört önemli hususta katkıda bulunabilmelidir:

1.      Zayıf firmalara, kendilerini güçlendirmeleri için; endüstriye özel eğitim merkezleri kurarak, mukayeseli verimlilik testleri ve kalite tespit projeleri uygulayarak, taşeronla çalışma ilişkileri geliştirip bunları teşvik ederek ve etkin pazarlama stratejileri ile ilgili tavsiyelerde bulunarak yardımcı olmak.

2.      Hükûmete, bilgi açığını giderme maksadıyla şu hususlarda yardımcı olmak: İş güven araştırmalarına girişmek, ihraç pazar engellerine dikkat çekmek, DTÖ (Dünya Ticaret Örgütü: WTO: World Trade Organization) müzakerelerinde ve ticaret teşvik heyetlerinde yer almak, resmî ekonomi politikası toplantılarına katılmak.

3.      Hükûmetin kilit birimlerine ve yatırım teşvik heyetlerine kısa vadeli programlar dahilinde; finans, pazarlama ve genel yönetim konularında uzmanların istihdamıyla idarenin gücünü artırmak.

4.      Alt yapı ile ilgili ve diğer stratejik millî projelere; özel fon ve “pazarlama ve idarî uzmanlık paketi” sağlanması suretiyle katkıda bulunmak.

 

 

H. UTM’NİN ROLÜ

            UTM (Uluslararası Ticaret Merkezi: ITC: International Trade Centre), gelişmekte olan ülkelerde ve geçiş sürecindeki ülkelerde, uluslararası rekabetin ve başta KOBİ’lerin olmak üzere işletmelerin ihracat performansının geliştirilmesine yönelik uygulamalı teknik yardım sağlama konusunda 40 yıllık tecrübeye sahiptir. UTM bunu; sürdürülebilir ticarî kapasitenin oluşturulması için millî ortaklarla gerçekleştirmektedir. Bu çerçevede; kurumlara, hükûmetle etkileşim içinde olmak suretiyle, ticaret politikalarını “işleyen ve başarılı ticaret geliştirme stratejileri” hâline dönüştürmelerine yardım etmektedir.

 

            UTM, “rekabetçilik muamması”ndaki bazı parçalara ilişkin tavsiyelerde bulunmaktadır. Bu kapsamda; stratejik pazar analizlerinde bulunmakta, ihracat stratejisi eğitimi sağlamakta ve e-ticaret, ihracat yönetimi, uluslararası satın alma, Güney-Güney ticaret geliştirme, millî ihracat destek ağında kurum oluşturma gibi temel alanlarda bilgi, eğitim ve tavsiyeler sunmaktadır.

 

            UTM’nin, Rekabet Araçları Fuarı’nın belirleyici özelliği olan “Rekabet Araç Takımı”, genişlemekte olup, özel müşteri gruplarının (mesela, millî ticaret teşvik örgütleri) ve öncelikli sektörlerdeki firmaların (giyim gibi) ihtiyaçlarına göre düzenlenebilmektedir.

 

 

*R. Badrinath (Uluslararası Ticaret Merkezi, Ticaret Destekleme Hizmetleri Birimi), Ganeshan Wignaraja (United Üniversitesi, Yeni Teknolojiler Enstitüsü), “Building Business Competitiveness” (İş Rekabetçiliğini Oluşturmak), International Trade Forum, Uluslararası Ticaret Merkezi(ITC)-Birleşmiş Milletler Ticaret ve Gelişme Konferansı(UNCTAD)-Dünya Ticaret Merkezi(WTO) Yayını, Cenevre, Sayı: 2/2004, s.6-8.

Tercüme eden: Dr. Mehmet Behzat Ekinci,

mbekinci@akademiktisat.net

http://www.akademiktisat.net

**Mesiad, Merter, “İş Rekabetçiliğini Oluşturmak”, Ocak-Şubat 2005, s.68-70.

*** Çalışma ile ilgili yayım faaliyetleri konusunda, ITC’den izin alınmıştır.

 

 

 

Sayfa Başı