KÜRESELLEŞMENİN EKONOMİK BOYUTU VE İŞLETMELERİN BU SÜREÇTEKİ YERİ
İÇİNDEKİLER:
GİRİŞ
1.KÜRESELLEŞME OLGUSU
1.1.Genel Boyut
1.2.Ekonomik Boyut
2.KÜRESELLEŞME SÜRECİNİN ETKİLERİ
3.KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE İŞLETMELER
3.1.Büyük İşletmeler ve Küreselleşme Sürecindeki Gelişimleri
3.2.KOBİ’ler ve Küreselleşme Sürecindeki Konumları
SONUÇ
GİRİŞ
Sınırların
ortadan kalkması ve dünyanın “global bir köy” haline gelmesi gibi tabirler,
özellikle 90’lı yıllar olmak üzere son 20 yıldır sıklıkla kullanılmaktadır.
Bunlarla, küreselleşme, nam-ı diğer globalleşme süreci ile ortaya çıkacak
gelişmeler ifade edilmektedir. Yani, söz konusu süreç ile, nüfusu 6 milyarın
üstünde olan dünyada, tüm insanların sınırlar olmaksızın bir arada yaşayacağı
ifade edilmek istenmektedir. Esasında böyle bir sürecin, netice itibariyle ilk
çağdaki “hayat tarzının” “modern” bir şeklini öngörmekte olduğunun belirtilmesi
yanlış olmaz herhalde...
Küreselleşme
olgusuna ilişkin farklı değerlendirmeler mevcuttur. Meseleye olumlu yaklaşanlar
olmakla birlikte, aleyhte fikir beyan edenler de vardır. Ayrıca, küreselleşme
olgusunun tanımlanması konusunda da bir fikir birliği yoktur.
Burada,
küreselleşmenin; sosyal, ekonomik, siyasi ve kültürel olmak üzere çok boyutlu
bir olgu olduğundan hareketle değerlendirmelerde bulunulacaktır. Bununla
birlikte, çalışma, sürecin ekonomik boyutu üzerinde yoğunlaşmaktadır. Bu
çerçevede, küreselleşme olgusunun tanımlanmasını müteakiben sebep olduğu
etkiler ele alınmakta ve süreç dahilinde işletmelerin, özellikle KOBİ’lerin
durumu incelemeye tabi tutulmaktadır.
1.KÜRESELLEŞME OLGUSU
BM İnsani
Kalkınma Raporu(HDR)’na göre her gün 1.5 trilyon dolardan fazla para el
değiştirmektedir. Fakat tüm bunlara rağmen küreselleşmeyi sadece finans
piyasalarının etkinliğinin artması şeklinde yorumlamak sığ bir bakış açısına
sahip olmak demektir. Çünkü “küreselleşme ekonomik olduğu kadar siyasal,
teknolojik ve kültürel bir olgudur.”[1]
Gerçek
manası tamamiyle anlaşılmadan ve tartışılmadan, bütün dünyada olumlu veya
olumsuz tepkilere yol açan bir sözcük olan küreselleşmenin bir şanssızlığı da,
Soğuk Savaş’ın sona ermesinin ardından, dünyada bu kelimeyi sıkça kullanmaya
başlayan politikacıların izledikleri stratejilerle özdeşleştirilmiş olmasıdır.
Bu yaklaşımın tabii sonucu olarak; küreselleşmenin ne mana ifade ettiği tam
anlaşılmadan, hakkında olumlu veya olumsuz değer yargıları oluşmuştur.[2]
Aşağıda,
rutin yaklaşımlardan sıyrılarak, konunun farklı yönleri ele alınacaktır. Bu
çerçevede, küreselleşme olgusu, genel ve ekonomik boyutları itibariyle
değerlendirilmeye tabi tutulacaktır.
1.1.Genel Boyut
Küreselleşmeyi
sadece ekonomik alandaki faaliyetleri etkileyen bir unsur olarak görmek sınırlı
bir bakış açısını yansıtmaktadır. Bu çerçevede, malların ve sermayenin
serbestçe dolaşımının yanı sıra, insanların daha sık seyahat etmeleri,
bilgi-iletişim teknolojilerindeki hızlı gelişmeler ve internet kullanımının
giderek yaygınlaşması, küreselleşmenin önde gelen itici güçleri arasında
bulunmaktadır. Saydamlık da, küreselleşmenin ön plana çıkardığı kavramlar
arasında yer almaktadır. Gelir dağılımının daha hakça olması, yolsuzlukların
azalması, hatta siyasi özgürlüklerin ve insan haklarına saygının artması,
küreselleşmeyle doğru orantılı gelişen unsurlar arasında sayılmaktadır.[3]
Küreselleşme,
ülkeler arasındaki iktisadi, sosyal ve siyasal ilişkilerin gelişmesi, farklı
toplum ve kültürlerin inanç ve beklentilerinin daha iyi tanınması, uluslararası
ilişkilerinin yoğunlaşması gibi birbiriyle bağlantılı konuları içeren bir
kavramdır.[4]
Küreselleşme bir anlamda, milli
ekonomik, politik, kültürel yapının bir dizi ulus ötesi gelişme ile
koalisyonudur ve bir düşünce biçimi olarak da her ülkenin bir diğerini etkilemesini
sağlamaktadır. Bu etkileşimin finansal karakterli işlem ve davranışlara da
yansıması avantaj ve dezavantajları beraberinde getirmektedir.[5]
1.2.Ekonomik Boyut
Ekonomik boyutu itibariyle
Globalizasyon veya diğer bir deyimle Küreselleşme veya Global Ekonomi, bir
taraftan mal ve hizmetlerin, diğer taraftan da bilgi (know-how) ve sermayenin
ülkeler arasında serbestçe dolaşımı şeklinde tanımlanmaktadır.[6]
Küreselleşme kelimesi; genişleyen uluslararası ticaret, sınırları aşan finansal
kaynak aktarımı , artan dış yatırımlar, büyüyen çok uluslu işletmeler ve ortak
teşebbüsler manasında da kullanılmaktadır.[7]
Ekonomik
alanda küreselleşmenin ivme kazandırdığı unsurlar genel hatlarıyla; sermaye ve
finans çevrelerinin artan serbest dolaşım hızı, demografik yapının gelişmiş
ülkeler aleyhine değişmesiyle ortaya çıkacak emek piyasalarının seyyaliyeti ve
üretimdeki rolü, dış ticaretin yaygınlaşması ve gittikçe birbirine bağlı hale
gelmesi şeklinde sınıflandırılabilir. 21.yüzyılda; karşılıklı bağımlılığa
dayanan serbest ticaret, ülkeleri, ortak menfaatleri doğrultusunda karar almaya
zorlamaktadır. Ülkelerin hayatını idame ettirebilmesi için gittikçe birbirine
daha bağımlı hale gelmesi, dünya üzerinde dış ticaretin, ihracatın ve ithalatın
artmasına sebep olmaktadır.[8]
Şu örnek 90'lı yıllarda küreselleşmenin geldiği ekonomik
boyutu çarpıcı olarak ortaya koymaktadır:[9]
"Bir Amerikalı; General
Motors’tan Pontiac Le Mans satın aldığında, farkında olmaksızın uluslararası
bir işlemler bütününe girmiş olur. Araba için GM'a ödenen 20.000 doların 6.000
doları, rutin işçilik ve montaj giderleri karşılığı olarak Güney Kore'ye; 3.500
doları gelişmiş parçaların temin edildiği Japonya'ya; 1500 doları tasarım
mühendisliği için Almanya'ya; 800 doları küçük parçalar için Tayvan, Singapur
ve Japonya'ya; 500 doları reklam için İngiltere'ye; ve 100 doları bilgi işlem
için İrlanda ve Barbados'a giderken, kalan 8.000 dolar da Detroit'teki
stratejistler, New York’taki banker ve avukatlar, Washington'daki lobi
faaliyeti yürütenler, ülke genelindeki sigortacı ve bakımcılar ve çoğu ülke
içinde yaşayan ancak artan sayılarda dış ülkelere mensup hisse senedi sahipleri
tarafından paylaşılır."
Küreselleşmenin
ticari açıdan sebep olduğu ilişkiler zinciriyle ilgili bu örnekten sonra, bu sürecin
ekonomik boyutu açısından daha net anlaşılabilmesi için, sebep olduğu sermaye
hareketlerine de bakılabilir. Aşağıdaki tabloda, Dünya'da yıllar itibariyle
oluşan sermaye hareketleri gösterilmektedir.[10]
Tablo:
Küresel Sermaye Hareketleri (Milyar Dolar)
|
|
1984-89 |
1990-96 |
1994 |
1995 |
1996 |
1997 |
1998 |
1999 |
Toplam Net Özel Sermaye Akımları |
|
13.5 |
144.2 |
155.7 |
195.3 |
214.9 |
123.5 |
56.7 |
129.2 |
Net Doğrudan Yatırımlar |
|
13.0 |
64.8 |
85.3 |
99.6 |
120.4 |
147.2 |
127.5 |
118.6 |
Net Portföy Yatırımları |
|
4.4 |
64.0 |
104.4 |
40.7 |
80.2 |
69.9 |
35.3 |
41.9 |
Diğer Net Yatırımlar |
|
-3.8 |
15.4 |
-34.0 |
55.1 |
14.2 |
-93.5 |
-106.1 |
-31.3 |
Net Resmi Yatırımlar |
|
26.2 |
17.4 |
-2.1 |
23.2 |
3.2 |
22.4 |
53.4 |
-0.6 |
Rezervlerdeki Değişmeler |
|
-14.4 |
-79.6 |
-75.4 |
-121.0 |
-106.2 |
-37.7 |
-31.7 |
-67.3 |
Kaynak:
IMF, Economic Outlook.
Görüldüğü
gibi dünya ölçeğindeki sermaye hareketleri 84-89 döneminde sadece 13,5 milyar dolar
iken, 1996 sonlarına doğru 215 milyar dolar civarındadır. Bu akım, 1997 küresel
krizinin etkisiyle 1997 ve 1998 döneminde gerileme sürecine girmiş olsa da,
1999 itibariyle tekrar ivme kazandığı görülmektedir. Nitekim 98’deki 56,7
milyar dolarlık hacminden 129,2 milyar dolarlık hacme doğru keskin bir yükseliş
yaşandığı görülmektedir.
2.KÜRESELLEŞME SÜRECİNİN ETKİLERİ
Küreselleşmenin, sermayenin
serbestçe dolaşımını kolaylaştırma ve yabancı yatırımları artırma yoluyla
ekonomik gelişmeye olumlu katkıda bulunduğu herkesçe kabul edilmektedir. Ancak,
küreselleşmenin kriz zamanlarında sermayenin daha çabuk yurtdışına kaçmasına ve
krizlerin diğer ülkelere daha hızla yayılmasına sebep olduğu da bilinen bir
gerçektir.[11]
Küresel
para piyasası; döviz işlemleri, küresel bonolar, kredi kartları gibi gittikçe
artan miktarda spekülatif araçlardan oluşmaktadır. Günün 24 saatinde
trilyonlarca dolar, dünyanın belli başlı döviz piyasalarında saniyenin binde
biri oranında hızlarda veri bitleri şeklinde dönmektedir. Bu baş döndürücü
tutarın sadece yüzde 10 kadarı mal ya da hizmet ticareti ile ilgilidir.
Uluslararası para trafiği kendi başına bir amaç , son derece kazançlı bir oyun
haline gelmiştir. Günün birinde teknolojinin eğlence sektörü dışındaki kumarın
hizmetinde kullanacağı yolunda düşleri olan John Maynard Keynes , kendi
ifadesiyle bu kumarhane ekonomisin yükselişini önceden görmüştür. Bankacılık
etkinlikleri gittikçe daha fazla küresel ve daha spekülatif hale gelirken,
milyonlarca insanın ve milyonlarca küçük işletmenin kredi ihtiyaçları ise
karşılanamamaktadır.[12]
Yapılan bir
çok araştırma, küreselleşme sürecinde ülkelerin yurtiçindeki gelir dağılımı
adaletsizliklerinin arttığını da göstermektedir.[13] Bu
durum, dünyanın en yüksek refah seviyesine sahip ülkesi sayılan ABD için de
geçerlidir. Mesela, “Amerikan halkının kişi başına düşen GSMH’sı, 1973 ve 1994
yıllarında reel olarak artmasına rağmen işçi kesiminin 3/4’ünün ortalama ücreti
%19 oranında gerilemiştir. Piramidin en altında yer alan nüfus ise 20 yıl
öncesine göre %25 daha az ücret almaktadır”. Ayrıca, “halen her 8 Amerikalıdan
1’i fakirlik sınırında yaşamaktadır”.
Dünya genelinde bakıldığında, küreselleşmenin yeni bir dalga
olarak ortaya çıktığı 1980’lerin başından itibaren hem ülkeler arasında hem de
ülkelerin kendi içinde gelir dağılımı oranlarının giderek kötüleştiği
anlaşılmaktadır. Bu konudaki rakamlar çok çarpıcı gelişmeleri ortaya
koymaktadır:
·
Dünyanın
en zengin ülkesiyle en fakir ülkesinin ortalama geliri arasındaki oran
19.yüzyılın sonlarında 1/9 iken; günümüzde 1/60’tır.
·
Dünya
nüfusunun en yoksul 1/5’nin payı 1989 ile 1998 yılları arasında %2,3’ten %1,4’e
düşmüştür. En zengin 1/5’in oranı ise yükselmiştir
·
BM’in
1998 yılı İnsani Kalkınma Raporu’na göre zenginlerin küresel gelirden aldıkları
pay %75’ten %85’e yükselmiştir. Ayrıca Güneydoğu Asya nüfusunun %59’u günde bir
dolardan az kazanmaktadır. Benzer olarak en zengin 225 kişinin mal varlığı
Afrika kıtasının GSMH’sına eşittir.
Küreselleşmenin
yayılımı ve etkinliği de bilinçsiz bir yapı arz etmektedir. Bunun sonucunda pek
çok problem ortaya çıkarken, bu problemlerin çözümü konusunda etkin atılımlar
uzun vadeli olarak yapılamamaktadır. Global çözümlerde henüz uzlaşılmış bir
reçete ortaya çıkmamışken, aksine çok sayıda farklı çözüm yolu farklı çevreler tarafından
ortaya atılmaktadır. Ancak realitede bütün bu farklı görüşler yapıcı etkilere
simkan sağlamaktan uzaktır. ABD Merkez Bankası Başkanı A. Greenspan ve Hazine
Bakanı R. Robin, “halihazırda sistemi sarsmakta olan karmaşık problemlerle
tarihte ilk kez karşılaşıldığını ve bu problemleri çözecek hazır reçetelerin
ellerinde bulunmadığını” itiraf etmektedir.”[14]
3.KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE İŞLETMELER
Takip
edilemeyecek kadar hızlı ve geniş finansal piyasaların ve uluslararası
şirketlerin ana planını oluşturduğu ekonomide, firmaların hedefleri ve
örgütlenme biçimleri de farklılaşmaktadır. Küreselleşme, ulusal piyasaları
yıkarken, pazardan pay alma yarışını da arttırmaktadır. Artan serbest rekabet
karşısında şirketler, faaliyetlerini uluslararası niteliğe kavuşturmaktadır. Bu
süreç şirketlerin, farklı kültürlere ve coğrafyalara ürün pazarlayabilecek
esnek yapıyı oluşturmalarını da şart kılmaktadır. Bu şartlar göz önüne
alındığında, firmalar hem işgücü hem de hammadde olarak daha esnek yapıya sahip
olma gereği ortaya çıkar. Ayrıca teknolojinin getirdiği değişiklikler sonucunda
benzer olarak değişen ve gelişen pazarların nabzını kavrayacak idari davranış
tarzları da önem kazanmaktadır.[15]
Bir
işletmenin, ana hatlarıyla, uluslararası arenada kendine yer bulabileceği dört
kategori bulunmaktadır. Bunlar; yerel, uluslararası, çokuluslu ve küresel
evrelerdir. Yerel bir işletme, sadece kendi ülkesi sınırları içinde faaliyet
gösterirken; Uluslararası işletme, merkezi bir tek ülkede olmak kaydıyla farklı
ülkelerle ticari ilişkilerde bulunan işletme manasına gelmektedir. Çokuluslu
işletmeler, birden fazla ülkede ticaret ve üretim faaliyetinde bulunan
işletmeler; Küresel işletmeler ise tüm dünyayı bir iş sahası olarak gören
işletmeler olarak tanımlanmaktadır.[16]
3.1.Büyük İşletmeler ve Küreselleşme Sürecindeki Gelişimleri
Küresel
ekonominin en temel karakteristiği, uluslararası şirketlere dayanmasıdır.
“1970’li yıllarda çokuluslu şirketlerin sayısı birkaç yüzü geçmezken bugün
sayıları 40.000’i aşmaktadır. Ayrıca dünyadaki belli başlı 200 şirketin global
cirosu, bütün dünyadaki ekonomik faaliyetlerin 1/4’ünden fazladır.”. Bu duruma
başka bir çarpıcı örnek ise “General Motors’un cirosunun Danimarka’nın
GSMH’sından; Toyota’nınkinin ise Norveç’in GSMH’sından fazla olmasıdır”.[17]
Çokuluslu
şirketler, dünya sahnesinde ulus devletlerden çok daha sonra görünmekle
birlikte, günümüz uluslararası sistemini etkileyen ve yönlendiren aktörlerin
başında gelmektedir. Birleşmiş Milletler’in son verilerine göre, dünyanın en
büyük 200 çokuluslu şirketinin toplam kaynakları 7.1 trilyon ABD Doları
tutarındadır. Dünyadaki ekonomik faaliyetlerin yaklaşık dörtte biri dolayında
olan bu rakam, Birleşmiş Milletler üyesi 189 ülkeden 182’sinin toplam ekonomik
büyüklüklerinden fazladır.[18]
Yerkürenin tek bir pazarda bütünleşmesinde söz konusu global firmaların önemli
bir fonksiyon üstlenmekte olması dolayısıyla bunlar vasıtasıyla dünyanın,
ekonomik olarak “kafese alındığı”[19]
ifade edilmektedir.
Küreselleşmenin
ekonomik boyutundaki bu faal unsurların bu derece etkinliği, her geçen gün
artma eğilimindedir. Uluslararası şirketlerin bu şekilde önemli hale gelmesi,
çeşitli tepki akımlarının oluşmasında da etkili olmuştur. Özellikle bu
yapıların sosyal hakların yeterince gelişmediği ülkelere yönelmesi bu tepkileri
arttırmaktadır. “Uluslararası şirketler; ekonomik avantajların gösterdiği yere
yerleşecekler, maliyetleri yerel hükümetlere yıkacaklar, rahatsız edilirlerse
gitme tehdidini ortaya atacaklar ve hem ücretleri hem de sosyal maliyetleri
aşağıya çekmeye çalışacaklardır.” Ayrıca, bu şirketlerin ülkeler arasındaki
gelir eşitsizliğinin en önemli sebebi olduğu da öne sürülmektedir. “Özellikle
üçüncü dünya ülkelerinde bu şirketlerin sermaye sahiplerinin az olduğuna” dikkat
çekilerek, böylesi bir yapının, küreselleşmeye “emperyalizmin yeni yüzü”
niteliğini kazandırdığı savunulmaktadır.[20]
Küresel
işletmelerle ilgili ileri sürülen bu iddialar sonrası, belirtilebilecek diğer
bir konu ise, söz konusu şirketlerin olumlu bir yönü ile yani Gelişmekte Olan
Ülkelere bağış amaçlı faaliyetleri ile ilgilidir. Microsoft’un kurucusu Bill
Gates ve CNN-Time Warner’ın kurucusu Ted Turner, bu hususta verilebilecek
örneklerdendir. Söz konusu kişiler ve kurumlar büyük servetlerinin sadece küçük
bir bölümünü oluşturan bağışlarla, gelişmekte olan birçok ülkenin eğitim,
sağlık ve çevrenin korunması gibi alanlara katkıda bulunmaktadır. Bu bağışların
tutarının, birçok gelişmekte olan ülkenin bütçesinin dahi çok üstünde olduğu
ifade edilmektedir.[21]
3.2.KOBİ’ler ve Küreselleşme Sürecindeki Konumları
Küreselleşme
sürecinin olabildiğine hız kazandığı ve ulaştığı bu yapıda ciddi değişimler
olduğu açıktır. Bu çerçevede, ülkeler ve toplumlar farklılaşmakla beraber,
ekonomik birimler de etkilenmektedir. Dolayısıyla bu süreç, işletmeleri de
değişime zorlamaktadır. Küresel ekonomilerde dev işletmelerin hüküm sürdükleri
ve bu durumun önümüzdeki dönemde devam edeceği görüşü yanıltıcı olabilir.
Çünkü, günümüzdeki hızlı değişim küresel iş dünyasında her boyutta işletmeye
çok değişik fırsatlar sunmaktadır. Müşteri tercihlerindeki değişim, küresel
ürünlerin oluşması, teknolojideki gelişmeler, nakliyat, iletişim ve bilgi işlem
alanındaki ilerlemeler küresel iş imkanlarını çeşitlendirmiş ve yakın zamana
kadar başarılı görünen dev işletmeleri, hantal yapılarını terk etmeye
zorlamıştır. John Naisbitt tarafından "Küresel Paradoks" olarak
adlandırılan bu duruma göre, dünya ekonomisi büyüdükçe küçük oyuncuların gücü
artacaktır. Yani, küresel ekonominin dinamik unsuru KOBİ(Küçük ve Orta Ölçekli
İşletme)’ler olacaktır. Nitekim, ABB, AT&T, GE, The Coca-Cola Company,
British Petroleum gibi büyük şirketler ayakta kalmak için çözülüp çoğu özerk
ünitelerden oluşan ağlar şeklinde yeni yapılar oluşturmakta, işletmeler ayakta kalmak
için bürokrasiyi parçalamak zorunda kalmaktadır. Küreselleşen dünyada bu küçük
birimlerin güç sahibi olma fırsatlarının artması ile ilgili benzeri birçok
örnek bulmak mümkündür. Dünya ekonomisi büyükken küçük birimlerin gücü
artmakta, büyük birimler ise küçülmeye çalışmaktadır. Sonuç olarak. Naisbitt,
küresel ekonominin hakimlerinin çokuluslu şirketler olacağı fikrini bir yanılgı
olarak görmekte, dünya ekonomisi büyüyüp açıldıkça KOBİ’lerin hakimiyetinin
artacağını ileri sürmektedir.[22]
KOBİ’lerin
küreselleşme sürecinde taşıdığı bu stratejik önem, bizzat işletmelerce de
farkedilmelidir. İşletmeler, sürecin kendilerine biçtiği rolü uygun bir şekilde
üstlenme noktasında kararsız kalmamalıdır. Dolayısıyla KOBİ’ler, bu süreçten
zarar gören değil, fakat gerek kendi başlarına ve gerekse çokuluslu veya
uluslararası işletmelerle irtibatlı bir şekilde hareket ederek, faydalanan
ekonomik birimler olmaya bakmalıdır. Sürece dahil olarak, bugüne kadar sebep
olunan olumsuzlukları tekrar etme yerine, geçmişten ders alarak daha sağlam bir
zeminde faaliyette bulunmalıdırlar. Bunun için boyut olarak küçük de olsalar,
küresel nitelikte bir işletme olmayı hedef olarak belirlemelidirler.
Yapılan ortak tanımlamalara göre küresel işletmeler şu üç
genel özelliğe sahip olmalıdır:[23]
1.
Küresel
işletme olabilmek için dünya genelini dikkate alan bir imalat, lojistik,
pazarlama, ürün ve Ar-Ge planı içeren küresel bir strateji mevcut olmalıdır.
2.
Küresel
bir işletme, yerel müşterilerin ihtiyaçlarını mükemmel bir şekilde
karşılayabilecek hassas bir dağıtım sistemine sahip olmalıdır.
3.
Küresel
işletmeler kendi küresel planlarıyla yerel duyarlılıklar arasında denge
kurmalıdır. Söz konusu dengenin sağlanması küresel bir işletmenin en önemli
meselelerinden biridir. Bu sebeple, küresel işletmelerin kolaylıkla anlaşabilir
bir felsefesinin bulunması ve tüm çalışanlarının bu ilkeleri uygulamaya
geçirebileceklerine inanması gerekmektedir.
Küresel
işletmeler, sahip oldukları çapı, taşıdıkları bu özelliklere borçludur. Bu
özellikleri içinde barındıran işletmeler, dünya çapında faaliyette
bulunabilmektedir. Bu çerçevede, KOBİ’lerle ilgili olarak şunlar söylenebilir:
Eğer KOBİ’ler de küresel çapta işletmeler haline gelmek ve küreselleşme
sürecinin nimetlerinden istifade etmek istiyorsa, bahsedilen özelliklere, temel
seviyede uygun hareket etmek durumundadır.
Küreselleşme
sürecinde zaman zaman bazı krizlerle karşılaşılabilmektedir. Bu tür dönemlerde,
işletmelerin, bu çerçevede KOBİ’lerin de sıkıntılarla karşılaşması
kaçınılmazdır. Özellikle sermaye hareketlerindeki hızlı hareketlerin ülkeleri
içine düşürdüğü krizlerde söz konusu işletmeler de doğrudan etkilenmektedir.
Dolayısıyla bunun bilincinde olunmalı ve krizlerden en az seviyede etkilenme
için gerekli tedbirler alınmalıdır.
İşletmelerin
kriz sürecinde yaşadığı temel problem finansal ağırlıklı olmaktadır. Başarılı
şirketler; yabancı ortakla çalışan, döviz cinsinden borçlanan ve portföy
yatırımcısını tercih eden şirketler olmuştur. Bu şekilde globalleşmek ve dünya
ile birleşmek kolay değildir. Beceri gerektirir, zaman gerektirir ama
kırılganlığa, yani krizden direkt olarak olumsuz bir şekilde etkilenmeye mani
olur ve şirketi gerçek manada dünya ile birleştirir. Kriz ortamında
satışlarının kompozisyonunu değiştirebilen, iç piyasaya bağımlı kalmayıp,
ihracata yönelebilen şirketler krizi daha hafif atlatabilmektedir. Finansal
Kırılganlığı azaltma amaçlı hareket tarzı ile ilgili ipuçları, aşağıda
sıralanmaktadır.[24]
·
Finansal
kırılganlığı düşük tutabilmenin temel unsuru “doğru eşleştirme” yapabilmektir.
Mesela, yatırımlar ile kullandıkları fonların vadelerini, yani “borç-alacak
vadelerini eşleştirebilenler” daha az kırılgan olmaktadır.
·
Finansal
kırılganlığı azaltan davranışların ikincisi “para eşleştirmesi”dir. Satışları
ile girdi fiyatlarını aynı para cinsinde tutabilen şirketlerin krizlerde daha
başarılı oldukları görülmüştür. Mesela, girdi fiyatları döviz cinsinden ise,
satışların ihracata yönelik olması krizle baş edebilmenin bir yoludur.
·
Hemen
bütün şirketlere, bütçe yapmaları, uzun ve kısa vadeli planlar yapmaları
tavsiye edilir. Bu tür planları olan şirketlerin krize dayanabilme gücünün daha
yüksek olduğu bilinmektedir. Planı olan şirketler, planlarını
değiştirebilmektedir, planı olmayanların ise yapacak bir şeyleri
bulunmamaktadır.
Küreselleşme
sürecine dahil olmak isteyen işletmeler, bu konuda kamu otoritesinden de destek
bulmalıdır. Nitekim kamu otoritesinin de bu işletmelere sağlayacağı bazı
katkılar vardır. Özellikle gelişmekte olan ülkelerde; bu çerçevede yapılacak en
öncelikli düzenleme, toplumsal iç barışın sağlanarak, ülke içi huzur ve sükun
ortamının oluşturulmasıdır. Tüm bunların yanında, getirisi düşük fakat maliyeti
yüksek alt yapı yatırımlarının, mümkün olduğunca yerli kaynaklarla tamamlanarak
süratle hizmete sunulması, ayrıca, başta telekomünikasyon olmak üzere
teknolojik altyapının, devlet eliyle oluşturulması gerekmektedir. Bu tür
hizmetler, firmalara büyük kolaylıklara sebep olmakla beraber, ülkenin
uluslararası piyasalarda cazibe merkezi olmasını ve uluslararası ticarette
rekabet gücünü artırmasını da sağlamaktadır.[25]
SONUÇ
Çok boyutlu
bir süreci ifade eden Küreselleşme, dünya gündemindeki ağırlığını giderek
artıran bir olgudur. Kimilerine göre bu süreç, “kapitalizmin yeni yüzü” iken;
kimilerine göre de yeni bir medeniyet projesidir.
Süreçten
olumlu etkilenenler olduğu gibi, olumsuz etkilenenler de mevcuttur. Bu
kapsamda; başta siyasi ve hukuki olmak üzere ekonomik bazı olumlu gelişmeler
kaydedilmektedir. Buna karşılık; özellikle ekonomik olmak üzere sosyal ve
kültürel boyutlu birtakım olumsuzluklar da yaşanmaktadır.
Ekonomik
boyutuyla küreselleşme sürecinde işletmelerin durumu ise özel bir nitelik arz
etmektedir. Bu süreç, genelde ekonomik boyutuyla değerlendirmelere tabi
tutulduğundan ve en faal unsurları da küresel işletmeler olduğundan, bunların
ayrıca ele alınmaları gerekmektedir. Bu özellikleri itibariyle sürecin
nimetlerinden asıl istifade edenler de küresel işletmeler olmaktadır. O halde
söz konusu işletmeler yakından takip edilmeli ve izledikleri stratejiden uygun
dersler çıkarılmalıdır. Bu kapsamda KOBİ’lerin üzerine düşen çok şey vardır.
KOBİ’ler,
küreselleşme sürecinde meydana gelen krizlerden en fazla etkilenen ekonomik
birimlerdir. Bununla birlikte, etkilenme derecesini en düşük seviyede tutmak
yine bunların elindedir. KOBİ’lerin, bu süreci dışardan sadece izleyip kriz
dönemlerinde ortaya çıkan sorunlarla boğuşarak hayatını devam ettirmesi yerine,
sürece bizzat dahil olarak mücadele yolunu seçmesi daha doğru bir yoldur.
Yapılması gereken, sürecin nimetlerinden nasıl istifade edileceğini öğrenmek ve
gerekli tedbirleri işletmelerinde hayata geçirmektir. Bununla birlikte,
halihazırda, kürselleşme sürecinde işletmelerden kaynaklanan sorunları da
tekrar etmemek, öncelikli hedeflerden olmalıdır.
* Derleyen: Mehmet
Behzat Ekinci,
İstanbul, İktisat, Doktora.
** Ekonomi ve Kültür Bülteni,
“Küreselleşmenin Ekonomik Boyutu ve İşletmelerin Bu Süreçteki Yeri”, Ekim 2002,
ss.10-15.
[1] “Bir Olgu Olarak Küreselleşme: Sorunlar
ve Bir Çözüm Önerisi;Küresel Yönetişim”, www.gercektarih.sitemynet.com/arastirma/kuresel.htm,
01.09.02, s.1.
[2] Feza Öztürk, “Küreselleşme-Yeni Dünya
Düzeni”, www.mfa.gov.tr/turkce/grupe/wes/5fozturk2.htm,
01.09.02, s.1.
[3] Öztürk, a.g.e., s.1.
[4] H.Bahadır Akın, “Küreselleşme ve Küresel
İşletmeler”, www.stratejiyonetim.com/kuresellesme.htm,
01.09.02, s.1.
[5] Muhammet Akdiş, “Küreselleşmenin
Finansal Piyasalar Üzerindeki Etkileri ve Türkiye: Finansal
Krizler-Beklentiler”, www.ceterisparibus.net/arsiv/m_akdis.htm,
01.09.02, s.3.
[6] H. Bülent Payaslıoğlu, “Globalizasyon
Nedir? Global Krizin Türkiye'ye Etkisi Ne Olmuştur?”, www.antrak.org.tr/gazete/011999/bulentp.htm,
01.09.02, s.1.
[7] Akın, a.g.e., s.1.
[8] Birgül Hamevioğlu, “Küreselleşme ve Dış
Ticaret Politikası”, www.kirimdernegi.org.tr/kuresel-disticaret.htm,
01.09.02, s.1.
[9] Akın, a.g.e., s.4.
[10] Akdiş, a.g.e., s.4.
[11] Öztürk, a.g.e., s.1.
[12] Akın, a.g.e., s.4.
[13] “Bir Olgu Olarak Küreselleşme...”, a.g.e., s.3.
[14] “Bir Olgu Olarak Küreselleşme...”, a.g.e., ss.5-6.
[15] “Bir Olgu Olarak Küreselleşme...”, a.g.e., s.3.
[16] Akın, a.g.e. , s.5.
[17] “Bir Olgu Olarak Küreselleşme...”, a.g.e., s.2.
[18] Öztürk, a.g.e., s.2.
[19] Ümit Meriç, “Mahşerin Dört Atlısı”, www.zaman.com.tr/2002/07/21/yorumlar/default.htm,
01.09.02, s.3.
[20] “Bir Olgu Olarak Küreselleşme...”, a.g.e., s.2.
[21] Öztürk, a.g.e., s.3.
[22] Akın, a.g.e., ss.8-9.
[23] Akın, a.g.e., s.6.
[24]Gülnur Muradoğlu, “Globalizasyon, Dünya
ile Bütünleşme ve Kriz: Finansal Liberalizasyon İle Nasıl Başa Çıkılır?”, www.activefinans.com/active/arsiv/sayi23/globalizayon.html,
01.09.02, s.4.