KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE
KISA VADELİ SERMAYE HAREKETLERİ VE TOBİN VERGİSİ
İÇİNDEKİLER:
1. GİRİŞ
2. KÜRESELLEŞME VE MALÎ ETKİLERİ
3. MALÎ SPEKÜLASYON VE TOBİN VERGİSİ
3.1. Kısa Vadeli Sermaye Hareketleri
3.2. Tobin Vergisi
3.3. Tobin Vergisinden Beklenenler
3.4. Tobin Vergisinin Etkinliği
3.5. Tobin Vergisinin Tekniği
3.6. Uygulamada Tobin Vergisi
4. SONUÇ
1. GİRİŞ
Küreselleşme
ile birlikte ülkelerin bundan ekonomik, siyasal, kültürel ve toplumsal yönden
etkilenmeleri söz konusu olmuştur. Öncelikle ekonomi yönlü olarak başlayan
küreselleşme olgusu günümüzde bu saydığımız alanlarda kendini
hissettirmektedir. Ancak, bu etkilerden en önemlisi hiç şüphesiz ekonomik alanda
ortaya çıkmaktadır. Dünyanın bir bütün haline gelmesi süreci öncelikle pazarın
bir bütün haline gelmesiyle başlamıştır.
Küreselleşme
süreci ile sermayenin ve işgücünün hareketliliği artmıştır. Özellikle
sermayenin hareketliliği, teknolojinin de katkısıyla birlikte iş gücünün
hareketliliği ile kıyaslanmayacak bir düzeyde artış göstermiştir. Bu durum
beraberinde belli sorunları getirmektedir. Malî sermayenin aşırı akışkan olması
ülkeleri belli sorunlarla yüz yüze bırakmaktadır. Malî sermayeye ilişkin araçların
gün geçtikçe çeşitleniyor olması da bu sorunları belli ölçüde de olsa belirgin
hale getirmektedir.
Ülkenin
ekonomik koşullarına oldukça duyarlı olan malî sermaye bir anda ilgili ülkeyi
terk edebilmekte, bu ise ekonomide büyük hasarlara yol açabilmektedir. Malî
sermayenin bu yıkıcı etkilerinin önlenmesi konusu üzerinde oldukça tartışılan
bir konudur. Bu hususta şimdiye kadar ortaya atılmış çözüm önerilerinden en çok
benimsenen, üzerinde en fazla durulan önlem Tobin vergisidir. Çalışmamızda,
öncelikli olarak küreselleşme ve ekonomik açıdan etkileri anlatılacak, ardından
Tobin vergisi hakkında açıklamalarda bulunulacaktır.
2. KÜRESELLEŞME VE
MALÎ ETKİLERİ
Küreselleşmenin
ticaretin küreselleşmesi, malî küreselleşme, kültürel küreselleşme ve üretimin
küreselleşmesi olmak üzere dört yönü bulunmaktadır. Küresel düzeyde ekonomik
krizleri harekete geçiren temel küreselleşme alanı malî küreselleşmedir. Malî
küreselleşme “ulusal finans piyasalarını ayıran sınırların ortadan kalkması,
finans piyasalarının çeşitli kontrol ve sınırlamalardan arındırılarak
uluslararası rekabete açılması, piyasaların konvertibiliteye sahip olmaları,
kurların dalgalanmaya bırakılması uluslararası sermaye akımlarının artması ve
yatırım fonları ile yatırım ortaklıkları gibi yeni kurumsal yatırımların finans
piyasalarındaki rollerinin artması”[1]
olarak tanımlanabilir. Kısa vadeli sermaye akımları zaman kaybetmeden ekonomiyi
etkiler bir nitelik kazanmıştır. Sermayenin aşırı akışkan olması ve gelişim
düzeyi, dünya ekonomisinde günlük döviz işlemlerinin 1980’de 80 milyon ABD
doları sınırında iken 1995 yılında 1.26 trilyon dolara yükselmesine neden
olmuştur. Bu döviz işlem(ticaret) hacminin dünya ticaretine oranı 1980’de 70’te
1 iken 1995’te 10’da 1’e yükselmiştir.[2]
Küreselleşme
ile birlikte sermaye dolaşımını serbestleşmiş, sermayenin hacminde bir artış
görülmüş ve sermaye dolaşışımı yeni yatırım araçlarının gelişmesiyle birlikte
hızlanmış ve yaygınlaşmıştır. Ülkeleri birbirine daha bağımlı hale getirmiş
olan küreselleşme olgusu ile malî sermayedeki bu gelişme yerel sermaye
hareketlerini gölgede bırakmıştır. Özellikle 1980’lerin sonunda başlayan
dünyadaki finansal serbestleşme hareketleri bunda önemli bir rol oynamıştır. Bu
oluşum, sermaye sıkıntısı çeken ülkelerin bu sorunlarını bir ölçüde
gidermiştir. Fakat, yurtdışından gelen malî sermayenin reel sektöre
aktarılamaması ulusal ekonomiler için sorun kaynağı olmuştur.
Ulusal
ekonomilere yönelen bu malî sermayenin reel sektöre aktarılamamasından başka,
ani giriş çıkışlar dolayısıyla ekonomide tahribata yol açabilmesi durumu
bulunmaktadır. 1970’lerde, ulusal paraların dönüşüm değerini sabitleyen Bretton
Woods sisteminin yıkılıp yerine fiilen dalgalı kur rejimine geçilmesi döviz
kuru hareketlerinin ekonomiler üzerinde hissedilmeye başlanmasına neden
olmuştur. Haberleşme ve bilgisayar teknolojisindeki gelişmeler ile ulusötesi
bankaların pozisyonları sermayenin dolaşımını kolaylaştırmıştır. Bu durum, bir
taraftan paranın bir mal gibi alınıp satılabileceği anlayışını geliştirirken,
diğer taraftan döviz alım- satımlarının paranın değerini etkilediği için
zararlı olduğu ve bu zararlı etkinin engellenmesi gerektiği fikrini gündeme
getirmiştir.[3]
Yani krizlerin tedavi edilmesi yerine, onların önlenmesi daha uygun bir yol
olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu
durumu IMF Direktörü Michel Camdessus’un
“bir onsluk (28 gram) önlemin bir poundluk (454 gram) tedaviden daha iyi olduğu”
şeklindeki açıklaması[4] açık bir şekilde ifade etmektedir.
OPEC ülkelerinin
1973 yılında petrol fiyatlarını arttırmaları ile ulusötesi bankalar daha önceki
yıllarda görülmeyen oranda büyük bir sermaye akışına aracı olmuşlardır. Petrol
fiyatlarının artması ile birlikte petrol ihraç eden ülkelerde fazlalar oluşmuş,
petrol ithal eden ülkeler ise banka fonlarına bağlı hale gelmiştir. Bunun bir
sonucu olarak 1976- 1980 arası dönemde uluslararası bankaların varlıkları %95
oranında büyümüştür.[5]
Tabiatıyla bu durum bize, malî sermayede meydana gelen büyük artışı
göstermektedir. Finansal piyasalardaki bu gelişme malî sermayenin ilgili
ülkelerin kısıtlamalarına maruz kalmadan kullanılabilecekleri büyük bir hareket
imkânına sahip olmasına yol açmıştır.
Önceki
yıllarda, gelişmekte olan ülkeler için yabancı sermaye teknolojiyi geliştirmek,
sermaye açığını kapamak, işsizliğe çözüm getirmek, döviz rezervlerini
genişletmek ve ucuz hammadde kullanmak amacıyla getirilirken bugün bunlara ek
olarak, sermaye ihraç eden ülkelerin politik ve ekonomik desteğini sağlamak,
dışa açılmak, ülke içinde dengeli bir rekabet ortamı yaratmak, çevre koruma ve
insan kaynaklarının geliştirilmesi gibi hedefler de benimsenmiştir.[6]
Uluslararası
malî sermayenin böyle bir nitelik kazanması ülkeleri, özellikle az gelişmiş
ülkeleri karşılaşabilecekleri malî krizler karşında önlem alma arayışlarına
itmiştir. Kısa vadeli, spekülasyona yönelik malî sermayenin sebep olabileceği
malî krizleri engellemeye yönelik olarak ortaya atılmış çözüm önerilerinden en
çok kabul görmüş ve üzerinde en çok çalışılmış olanı Tobin vergisidir.
3. MALÎ SPEKÜLASYON VE
TOBİN VERGİSİ
Küreselleşme
olgusu sermayenin kontrolden arındırılmasını da beraberinde getirmektedir.
Sermayenin serbest dolaşımı, bunun reel yatırımlardan ziyade spekülasyona
gitmesine sebep olmaktadır. Uluslararası sermayenin çok önemli bir kısmı
spekülasyon amacıyla kullanılmaktadır.
3.1. Kısa Vadeli
Sermaye Hareketleri
Gelişmekte
olan ülkelerin kalkınmaları için gerekli sermayeyi kendi bünyelerinde
bulamamaları, yabancı kaynak arayışına girmelerine sebep olmuştur. Ancak, bu
durum beklendiği gibi işletilememiş, yabancı sermaye ülkeye reel sermaye olarak
değil, malî sermaye olarak girmeye başlamıştır. Alınan kaynaklar çoğunlukla
kalkınmanın finansmanından ziyade bütçe açıklarını kapatmak gibi amaçlarla
kullanılmaktadır. Özellikle az gelişmiş ülkelerde durum böyledir. Kamu
finansmanını rahatlatmak amacıyla malî liberalleşmeye gidilmesi ülkelerin
kaynak bulmalarını kolaylaştırmaları yanında bir borç- faiz sarmalına
girmelerine neden olmuştur. Bu genel durum, spekülasyonu daha da cazip hale
getirmiştir. Yirmi yıl öncesine kadar döviz kuru işlemleri ticarete ve uzun
dönemli sermaye yatırımlarına[7]
bağlıydı. Ancak günümüzde durum böyle değildir. Uluslararası Yatırım Bankası
verilerine göre esas olarak döviz piyasasında yapılan işlemlerin % 80’i yedi
gün ve daha kısa, % 40’ı ise iki gün ve daha kısa süreli işlemlerden
oluşmaktadır.[8]
Ve ayrıca, uluslararası döviz piyasasının sadece %2’si mal, hizmet ve varlık
piyasalarından kaynaklanmaktadır.[9]
Finansal
piyasaların küreselleşmesi, karlılık potansiyelini arttırdığı çerçevede bu
alanda faaliyet gösteren yatırımcıları daha fazla hareketli olmaya sevk
etmiştir. Malî sermayenin reel sermayeden daha kazançlı hale gelmesi bazı
işletme içi fonların malî yatırımlara yönelmesine yol açmıştır.[10]
Malî sermaye kazançlarında meydana gelen bu artışlar reel üretimin önüne geçmiş
ve ekonomide bir kısır döngü şeklinde verimsizliğin ortaya çıkmasına sebep
olmuştur.
Son derece
esnek ve hızlı hareket edebilen bu kısa vadeli fonlar ülkelerin krize girmelerine
neden olmaktadırlar. 1990’ların başında ortaya çıkan Avrupa Para Bölgesi krizi,
1990’ların ikinci yarısında ortaya çıkmış olan Uzakdoğu krizi, Asya krizi,
Malezya krizi, Rusya krizi, Arjantin krizi, Brezilya krizi gibi küresel etkiler
doğuran krizlerin temelinde kısa vadeli sermaye giriş çıkışları olduğu kabul
edilmektedir. Ülkemizde yaşanmış olan 1999 Kasım ve 2001 Şubat krizlerinin de
temelinde, en azında tetikleyici bir unsur olarak, sıcak para giriş çıkışlarının olduğu
görülmektedir. Yaşanan bu krizler Tobin vergisini gündeme getirmiştir. İlk kez
1972 yılında Princeton Üniversitesi’nde verdiği bir konferansta James Tobin
kısa vadeli sermaye hareketlerinin zararlarının bir parça da olsa önlenebilmesi
için böyle bir fikri ortaya atmıştır. 1981 yılında portföy teorileri konusunda
yaptığı bir çalışma ile Nobel Ekonomi Ödülünü almış olan Tobin, bu vergi
önerisini ilk kez 1978 yılında[11]
teorileştirmiştir.
3.2. Tobin Vergisi
Tobin
vergisinin temel felsefesi, kısa vadeli, spekülasyon amaçlı sermaye
hareketlerinin üzerine düşük oranlı bir vergi koymak suretiyle bu sermaye
hareketlerinde spekülasyonun cazibesini azaltarak önleme düşüncesi yatmaktadır.
Bu verginin amacına ulaşabilmesi bütün ülkelerde aynı oranda ve aynı anda
uygulanmasına bağlıdır. Şayet, bazı ülkeler bu vergiyi uygulamaz veya düşük
oranda uygular ise malî sermaye o ülkeye yönelecek ve verginin kendisinden
beklenen işlev yerine getirilmemiş olacaktır. Vergi evrensel nitelikte ise göreceli
pozisyonlar aynı kalacağından spekülatif olmayan sermayenin ülkeye girişi[12]
etkilenmeyecektir. Döviz kurlarının kısa dönem beklenti ve risklere göreceli
olarak daha yüksek derecede uzun dönem temellere yansımasını sağlamak ilk
amaçtır.[13]
Uluslararası krizleri önlemek amacıyla bu tür spekülatif işlemlerin
yasaklanması ya da dünyanın her yerinde geçerli olan tek bir para birimine
geçilmesi gibi önlemler pek gerçekleştirilebilir gözükmediğinden bu tür
krizleri önlemenin en uygun yolu Tobin vergisidir. Zira, uluslararası para
hareketlerini yasaklamak imkânsızdır. Tek bir para birimine geçiş ise en
azından şimdilik mümkün gözükmemektedir. Şimdiye kadar, malî sermeye krizlerini
önlemeye yönelik olarak ortaya atılmış en ciddi öneri Tobin vergisidir.
Tobin’in
kendi ifadesiyle “fazla yağlanmış olan uluslararası döviz spekülasyonu
çarklarına bir avuç kum atmak” diye ifade edilen bu vergi spot döviz alım-
satım işlemleri* üzerine getirilen ad valorem bir vergidir.[14] Tobin’e göre böyle
bir vergi sayesinde spekülatif döviz hareketlerinin kârlılığı önemli ölçüde
azalacak, uluslararası malî sitem daha istikrarlı hale gelecek ve böylece
ülkeler kendi ekonomi politikası tercihlerini rahatça uygulayabileceklerdir.
Uzun vadeli yatırımlar için bu vergi, toplam proje maliyeti içerisinde oldukça
küçük bir yer tutacak fakat kısa dönemli spekülasyonlar için çok önemli
maliyetler oluşturacaktır.[15]
Tobin, uluslararası malî sitemin sorununu dalgalı ya da sabit kur rejiminde
değil, malî liberalizasyonla özel malî sermayeye aşırı hareket olanağı
verilmesinde görmektedir.[16]
Tobin bu
öneriyi ilk ortaya attığında vergi oranının %0,1 ile %0,5 arasında
olabileceğini öngörmüştür. Bu konuda sabit bir oran öngörmüş değildir. Tobin’in
uygun gördüğü en son oran %0,2’dir. Günümüzde bu oranın %0,1 ile %1 arasında
olabileceği tartışılmaktadır. Verginin işleyişine göre, tespit edilecek vergi
oranı bir para biriminin diğerine dönüştürülmesinde uygulanacaktır. Böylelikle
sık sık biçim değiştiren kısa vadeli sermayenin maliyeti yükselecektir. Yaptığımız
açıklamayı bir örnek üzerinde gösterecek olursak vergi oranının %0,5 olduğu bir
durumda bir spekülatörün elindeki 1 milyon Euro’yu satıp yerine Dolar aldığını
farz edelim. Döviz paritesine göre 1,2 milyon Dolar almış ve beklediği
spekülasyonu elde ederek 100 bin Dolar kazanmış olsun. Bu durumda ilk başta
5000 Euro vergi ödeyecek, ana para olan 1,2 milyon Dolar’ı tekrar Euro’ya
çevirirken 6000 Dolar vergi ödeyecektir. Sonuçta, yaklaşık 10.500 Dolar/Euro
vergi ödemiş olacaktır. Bu vergi ise kazancının %10,5’ini, sermayesinin ise
yaklaşık %1’ini teşkil etmektedir. Burada dikkat edilmesi gereken husus,
spekülatörün bu vergiyi kazanç sağlamasa da ödeyeceğidir. Eğer ilgili
spekülatör bu işlemi her ay yaparsa verginin maliyeti %12, her hafta yaparsa
%52 ve her gün yaparsa %240[17]
olacaktır.
3.3. Tobin Vergisinden
Beklenenler
Tobin
vergisinden öncelikli olarak uluslararası malî piyasada spekülatif para
hareketlerini(döviz kuru dalgalanmalarını) önlemesi ve uluslararası finans
piyasasını istikrara kavuşturması beklenmektedir. Ancak, verginin bu işlevini
tam olarak yerine getirip getirmeyeceği konunda tartışmalar mevcuttur. “Paul
Davidson'a göre, verginin, sermaye hareketlerini özendirmeyecek şekilde
işlemesi için spekülatörlerin, fiyatlardaki değişim beklentisi çok düşük oranlı
bir Tobin vergisinden daha düşük olmalıdır. Bu nedenle, Davidson, Tobin vergisi
konulmasının eğer piyasada zayıf bir paranın esintisi varsa kendi başına çok
kısa- vadeli spekülasyonu bile bastıramayacağı sonucuna varır.”[18]
Bu konuda genel kanı, piyasada büyük çaplı oynamaların olduğu durumlarda Tobin
vergisinin kendisinden beklenen işlevi yerine getiremeyeceğidir. Örnek ile
ifade edecek olursak, vergi oranının %1 olması durumunda eğer spekülasyon
kazancı %2’nin üzerinde ise vergiye rağmen spekülasyon kazancı elde
edilebilecektir. Bankalar arası piyasadaki mevcut işlemlerin çok büyük kısmı
binde, o binde hatta yüz binde gibi oranlarla ifade edilmektedir.[19]
Bu durum dikkate alındığında spekülasyonda çok küçük oranların söz konusu
olabileceği görülmektedir. Bu ise spekülasyonu caydırmada Tobin vergisinin bir
yere kadar etkili olabileceğini göstermektedir.
Tobin
vergisinden ayrıca, önemli miktarda bir gelir sağlaması beklenmektedir. Ancak,
belirtmek gerekir ki bu, verginin ana işlevi değildir. Fakat, verginin
uygulanması sonucu önemli bir miktarda gelir elde edileceği hesaplanmaktadır.
Günlük döviz ticaretinin 1,5- 2 trilyon dolar civarında olduğu
belirtilmektedir. Buna göre günlük döviz ticaretinin 1 trilyon dolar olduğu ve
işlemlerin %20’sinin vergiden müstesna olduğu, ilave bir %20 oranında vergi
kaçağı olduğu ve işlem hacminin vergi
sonrasında %50 düşeceği varsayımı ile, vergi oranının %0,5 olması durumunda
yıllık hasılatı 360 milyar dolar, oranın %1 olması durumunda yıllık hasılatının
720 milyar dolar olabileceği hesaplanmaktadır.[20] Tobin vergisinin
kaynak sağlama işlevi göz önüne alındığında önemli miktarda bir gelir elde
edilecektir. George Soros bile “Tobin vergisinin küresel kamusal mallar
sağlamak için iyi bir kaynak olacağını”[21] söylemiştir.
Elde edilen
vergi hasılatının nasıl kullanılacağı konusunda ise bu gelirin uluslararası
harcamalarda kullanılması konusunda bir genel kabul görüş vardır. Tobin’e göre,
bu vergi gelirinin tamamı BM, IMF, DB gibi kuruluşlarca, bu kuruluşların
rolleri yeniden tanımlanarak, kullanılmalıdır.[22] Bu vergi hasılatı
ya doğrudan insani amaçlarla ya da uluslararası piyasaların düzenlenmesi için,
yani uluslararası amaçlar doğrultusunda kullanılabilecektir. Yoksa günlük işlem
hacminin %85’inin dokuz ülkede gerçekleşiyor olması diğer ülkelerin bu vergiyi
uygulamaya isteksiz olmasına sebep olacaktır.[23] Elde edilecek
gelirin, uluslararası kuruluşların giderlerini karşılamak ve piyasaların
düzenlenmesi için kullanılması yerine
insani amaçlarla kullanılması daha uygundur.
Tobin
vergisinden beklenen bir başka husus ise verginin finansal piyasaların
düzenlenmesine yardımcı[24]
olmasıdır. Bu vergi, belli ölçüde de olsa spekülatif sermaye hareketlerini
önleyeceği için gerek döviz kurlarında ve gerekse faiz oranlarında bir istikrar
sağlayacaktır. Uluslararası döviz piyasası işlemlerinin neredeyse tamamının
kısa vadeli oluşunun en önemli sonucu, Merkez Bankalarının bağımsız bir faiz ve
kur politikası izleyememesine[25]
sebep olmasıdır. Ekonomide temel gerekliliklerden biri olan istikrarın belli
düzeyde tesis edilmesi finans piyasalarının hedeflenen ekonomi politikası
hedefleri doğrultusunda düzenlenmesini olanaklı kılmaktadır. Aslına bakılırsa,
vergiden beklenen ana amaç gerçekleştiğinde burada bahsetmiş olduğumuz
düzenleme işlevi bir ölçüde kendiliğinden gerçekleşmiş olacaktır.
3.4. Tobin Vergisinin
Etkinliği
Tobin
vergisinin işleyişi ve vergiden beklenenler bu şekilde ortaya konmuşken
verginin uygulamada bazı aksamalar göstereceği ileri sürülmüştür. Tobin
vergisinin, kendisinden beklenen işlevi ifa etmesi için bu verginin tüm
ülkelerde aynı anda ve aynı oranda uygulanması gerekmektedir. Günümüzde tüm
döviz işlemlerinin %86’sının 9 ülkede(İngiltere, ABD, Japonya, Singapur,
İsviçre, Hong Kong, Almanya, Fransa, Avustralya) gerçekleşiyor olması verginin
teknik açıdan uygulanabilirliğini kolaylaştırmaktadır. Tobin vergisi bütün
spekülatif işlemleri kazançsız hale getirmeyecektir. Ancak, spekülatif amaçlı
döviz alım işlemi yapılırken vergi dolayısıyla bu işlemin riski artmış
olacaktır.[26]
Yukarıda da belirttiğimiz gibi Tobin vergisinin caydırıcı olabilmesi
spekülasyon oranının vergi oranını anlamsız kılacak bir düzeyde olamamasına
bağlıdır.
Tobin
vergisinde etkinliği düşürecek bir başka husus ise finansal sermaye araçlarının
fazla olması dolayısıyla spekülatörlerin ellerindeki fonları
(vergilendirilmemiş)değişik yatırım araçlarına tevdi ederek vergiden
kaçabilecekleridir. Eğer vergilendirmeye bir alt sınır getirilirse, yani belli
edilen miktarın altındaki döviz hareketleri vergi dışı bırakılır ise vergi
kaçağı olabileceği belirtilmektedir. Örneğin, bireysel fonları(turizm, ticaret
vb amaçlarla kullanılan bireysel fonlar) korumak gayesiyle 10.000 dolar gibi
bir alt sınır getirilip bu sınırın altındaki miktarlar vergiden müstesna
tutulunca spekülatörlerin paralarını küçük parçalara bölerek vergiden
kaçınabilecekleri durumu ortaya çıkabilmektedir. Ancak, böyle yapılmış olması
halinde bile vergi amacına ulaşmış demektir. Zira, küçük parçalar halinde bir sıcak
para girişi daha az zararlı olabilecektir. Ve ayrıca, uygulamada büyük fonların
küçük parçalara bölünmesi gibi bir zorluk mevcuttur.
3.5. Tobin Vergisinin
Tekniği
Tobin
vergisi, bir paranın bir başka paraya dönüştürülmesi sırasında bu işleme belli
bir oranda vergi uygulanmasıdır. Bu vergi bütün ülkelerde eş zamanlı olarak
uygulandığında amacına ulaşabilecektir.
Vergilemenin
finansal piyasalar üzerindeki sapmaları bertaraf etmek için Tobin vergisinin
tabanı oldukça geniş tutulmalıdır. Zira, dar bir vergi tabanı uygulanmasıyla
vergi kaçırmaya açık kapı bırakılmış olur. Bu durumda eldeki fonlar vergisiz
araçlara tevdi edilerek vergi alanından çıkarılmış olmaktadır. Vergi konusunun
tespitinde hangi işlemlerin vergi tabi olacağı sorunu ortaya çıkmaktadır. Hükümetler, merkez bankaları veya IMF gibi
uluslararası kuruluşların işlemlerinin de vergiye tabi tutulması(her ne kadar
bu kuruluşlar, özellikle merkez bankaları tarafından yapılan bazı işlemlerin
spekülatif olarak nitelendirilmesi mümkün bulunsa da) kabul gören bir durum
değildir. Ayrıca, turistler ve reel kesimin ticari faaliyetlerinden kaynaklanan
küçük miktarlı döviz işlemlerinin de bu vergiden müstesna tutulması
savunulmaktadır. Bu konuda bir başka sorun ise bankalar arasında gerçekleşen döviz işlemlerinin vergiden müstesna edilip
edilmemesidir.[27]
Zira, fiiliyatta bankaların spekülatif işlemler yapmaları sıkça rastlanan bir
durumdur. Bu durum göz önüne alındığında, bankalar arası döviz işlemlerinin de
vergi kapsamına alınması uygundur. Bununla birlikte, Tobin vergisinin özellikle
bankacılık kesimi üzerine konulması gerektiği de vurgulanmıştır. Tobin’in
orijinal önerisinde verginin spot döviz işlemlerine konması düşünülmüşse de
spot işlemlerin yanı sıra forward**, swap***(takas), futures****(geleceğe
yönelik işlemler) ve option***** işlemlerine de Tobin vergisi konulabileceği
teknik olarak tartışılmaktadır.[28]
Tobin
vergisi konulurken dikkat edilmesi gereken husus, malî yatırım araçlarında
görülen gelişme dolaysıyla ileride ortaya çıkabilecek muhtemel yatırım
araçlarını da kapsamasıdır. Verginin oranı tespit edilirken bu oran hem
spekülatif amaçlı malî yatırımı engelleyici hem de elde edilecek geliri en
yüksek düzeyde gerçekleştirecek bir oran olmalıdır. Bununla birlikte, bu vergi
oranı ticareti ve uzun dönemli reel yatırımları saptırıcı bir yapıda
olmamalıdır. Literatürde, bu oranın nasıl ve neye göre tespit edileceğine dair
bir netlik olmasa da bu verginin %0,1 ile %0,25 arasında olabileceği kabul görmektedir.[29] Tobin vergisinin oranı konusunda 1996 yılında
Spahn ve Stotsky tarafından ortaya atılan “ikili sıra uyarlaması” (two- tiered
version) olarak adlandırılan yaklaşıma göre döviz oranlarında bir
istikrarsızlık görüldüğü dönemlerde arttırılmış bir vergiye başvurulabilir.[30]
Ancak, böyle bir uygulamaya dengesizliğe sebep olacağı için olumlu bakmayanlar
da bulunmaktadır. Vergileme yolu ile döviz kuru istikrarına ulaşmak için yüksek
ya da çeşitlendirilmiş vergi oranları uygulamak uluslararası finansal piyasaların
çalışmasını ciddi biçimde engellemektedir.[31]
Tobin
vergisinin uygulanması durumunda genellikle, uluslararası işlemlere göreli
olarak daha bağımlı olan ülkeler dahili ticaretin yoğun olduğu ülkelere göre bu
vergiden daha fazla etkilenecektir. Örneğin Kanada’nın Tobin vergisinden
etkilenmesi ABD’ye göre daha fazla olacaktır. Çünkü, burada birçok uluslararası
işlem dolar ile yapılmaktadır. Tobin vergisi için, vergiyi ulusal düzeyde
Merkez Bankası’nın toplayıp ilgili kuruma aktarması şeklinde bir işleyiş
öngörülmektedir.[32]
3.6. Uygulamada Tobin
Vergisi
Literatürde
tartışılmakla beraber, uygulamada Tobin vergisi konusunda bazı çalışmalar
yapılmaktadır. Bu çalışmalar gerek devletler düzeyinde ve gerekse sivil toplum
örgütleri düzeyinde gerçekleşebilmektedir.
Tobin
vergisi konusunda Kanada, Finlandiya, İngiltere, Brezilya, ABD, Fransa, İtalya,
Belçika, Arjantin, Uruguay gibi ülkeler ile Avrupa Parlamentosu, Avrupa Birliği
ve Birleşmiş Milletler düzeyinde çalışmalar yapılmaktadır. Yapılan çalışmalardan
dikkati çekenler şunlardır. 28 Haziran 2001’de Avrupa Parlamentosu’nun
öncülüğünde, 13 Avrupa ülkesinden ve Kanada’dan parlamenterlerin, ekonomistlerin ve sivil toplum örgütlerinin
katılımı ile Kanada’da “Tobin Vergisi Hakkında Birinci Parlamentolar Arası
Toplantı” düzenlenmiştir. ABD’de 2001 yılı mayıs ayında Temsilciler Meclisine
“Uluslararası Malî İşlemlerde Bir Verginin Yerleştirilmesi” adlı bir önerge
verilmiştir. Önerge, Tobin vergisi yansıra Dünya Bankası, IMF, OECD, G- 8, G-
20 gibi uluslararası organizasyonların
gözetiminde uluslararası finansal organizasyonlar için global reform
öngörmektedir. Fransa’da ATTAC’ın girişimiyle bu konuda bir yasa tasarısı
hazırlanmıştır. Ayrıca 2001 yılı Ağustos ayında Fransa, AB Maliye Bakanları
Toplantısı’nda sınır ötesi sermaye hareketleri üzerinden %1 oranında bir vergi
alınmasını desteklediğini[33]
açıklamıştır. 11 Kasım 2000 tarihinde Brüksel’de yapılan ACP- EU İşbirliği
Parlamenterler Toplantısı’nda Tobin vergisinin desteklenmesi kararı alınmıştır.[34]
Tobin
vergisi konusunda sivil toplum örgütleri düzeyinde gerçekleştirilen
çalışmalarda ATTAC’ın önemli bir yeri bulunmaktadır. 3 Haziran 1998 yılında
kurulan örgütün fikir babası Aralık 1997’de Le Monde Diplomatique’de yazdığı
“desarmer les marches” başlıklı makalesiyle Iganacio Ramonet’dir. Fransa’da
kurulan ATTAC’ın tam adı “Yurttaşlara Yardım İçin Finansal Dolaşımın
Vergilendirilmesini Savunanlar Derneği”dir (Associatin pour une des
transactions financieres pour I’aida aux citoyens). ATTAC’ın temelinde Tobin vergisi,
neo- liberal politikalara karşı mücadele ve daha özgür bir şekilde iletişim yer
almaktadır.[35]
ATTAC’a ilave olarak CADTM(Üçüncü Dünyanın Borçlarının İptali Komitesi- 1990
Brüksel), CCAMI(Çok Taraflı Yatırım Anlaşmalarına ve Genetik Kopyalarına Karşı
Eşgüdüm- 1998 Fransa), FMA(Dünya Alternatifler Forumu- 1997 Kahire’de kuruldu,
merkezi Dakar’dır.), DAWN(Yeni Bir Çağda Kadınların Kalkınması Alternatifi)[36]
gibi küreselleşme karşıtı sivil toplum girişimleri de dolaylı da olsa
uluslararası malî sermayeye kısıtlama getirilmesi yönünde çalışan önemli
örgütlenmelerdir. Dünyanın çeşitli yerlerinde Tobin vergisini destekleyen pek
çok sivil toplum örgütü bulunmaktadır. Bu haliyle bakıldığında “James Tobin’i
de aşan bir Tobin vergisi söz konusudur.”[37]
Tobin vergisinin
küreselleşme karşıtı girişimler tarafından benimsenmesinin başlıca nedeni,
verginin küreselleşmenin en yıkıcı tarafı olan malî küreselleşmeyi hedef
almasıdır. Tobin vergisi, uluslararası niteliği dolaysıyla küresel krize
küresel tepki geliştirmek yöntemini benimsemiş küreselleşme karşıtı grupların
savunabilecekleri somut bir küresel müdahale aracıdır.[38]
Tobin
vergisi küreselleşme karşıtı hareketler tarafından genellikle malî sermayeye
karşı bir önlemler paketi içerisinde savunulmaktadır. Diğer önlemeler arasında
kıyı bankacılığının sonlandırılması, vergi cennetlerine son verilmesi, tüm faiz
ve rant gelirleri üzerindeki vergilerin arttırılması bulunmaktadır.[39]
4. SONUÇ
Küreselleşme
süreci son 20- 30 yıllık süreçte kendisini belirgin bir şekilde hissettirmeye
başlamıştır. Toplumları önemli ölçüde etkileyen ve bir dönüşüme zorunlu kılan
bu sürecin üretimin küreselleşmesi, emeğin küreselleşmesi, sermayenin
küreselleşmesi ve kültürel küreselleşme olmak üzere dört yönü bulunmaktadır.
Şüphesiz bunlardan mevcut süreçte en “küreselleşmiş” olanı malî
küreselleşmedir.
Özellikle
uluslararası ekonomik gelişmeler ve teknolojik gelişmeler malî sermayeye
oldukça fazla bir akışkanlık kazandırmıştır. Bununla birlikte malî sermaye
yatırım araçlarının oldukça çeşitlenmesi malî sermayeye esneklik
kazandırmıştır. Malî sermeyenin yapısındaki bu gelişmelere paralel olarak
ülkeler de küreselleşme sürecinde ekonomilerini dışa açarak malî sermayenin
dünya üzerindeki hareketinin önündeki engelleri ortadan kaldırmışlardır. İlgili
ülkelerin, özellikle az gelişmiş ülkelerin malî olarak dışa açılmaları daha çok
bir zorunluluk neticesindedir. Gerek uluslararası ekonomik düzenden gelen
zorlamalar ve gerekse ülkelerin(özellikle az gelişmiş ülkeler) kalkınmak için
sermayeye olan ihtiyaçları malî küreselleşmenin temel nedenlerindendir. Malî
küreselleşme, etkileri de küresel olan malî krizleri beraberinde getirmiştir.
Karşılaşılması
pek muhtemel olan bu krizleri önleme çabaları bu krizlerle birlikte gündeme
gelmiştir. Teorik manada bu krizleri önlemek için birkaç yol bulunmaktadır.
Bunlardan ilki uluslararası malî sermayenin dolaşımının yasaklanmasıdır. Ancak,
bu durum bir “çözüm önerisi”nden ziyade bir “ihtimal” olarak
değerlendirilmelidir. İkinci ve daha uygulanabilir çözüm önerisi ise dünyada
tek bir para birimine geçirmesidir. Bu önerinin en azından şimdilik uygulanma
ihtimali gözükmemektedir. Bir başka önerisi ise, teknik açıdan uygulanabilmesi
mümkün olan Tobin vergisidir. Uluslararası malî sermaye üzerine düşük bir
oranda vergi koyarak spekülasyon amaçlı sermaye hareketlerinin frenlenebileceği
öngörüsüne dayanan bu vergi ilk kez 1972 yılında James Tobin tarafından ortaya
atılmıştır.
Buraya
kadar yaptığımız açıklamalar dikkate alındığında Tobin vergisinin “malî”
yönünden ziyade “iktisadî” yönünün ağır bastığı görülmektedir. Zira bu verginin
amacı tamamen iktisadî birtakım sonuçlar ortaya çıkarabilmektir. Verginin
konulmasında malî kaygılar ikinci planda yer almaktadır.
Tobin
vergisi, uygulanmasında açıklığa kavuşmamış yanlar olsa da uygulanabilmesi
teknik açıdan pekala mümkün bir vergidir. Ancak bu verginin, niteliği gereği
tüm ülkelerde eş zamanlı olarak aynı anda uygulanması gerekmektedir.
Dolayısıyla bu verginin uygulanabilmesi için uluslararası bir uzlaşma sağlanmış
olmalıdır.
Kanaatimizce,
Tobin vergisi uygulanmalıdır. Özellikle az gelişmiş ülkeler açısından kısa
vadeli sermaye hareketleri bir gelir aktarımı niteliğinde olduğundan bunun bir
ölçüde de önüne geçilmesi ve bu sermaye hareketleri dolayısıyla oluşabilecek krizleri
engellemek veya zararlı etkilerini bir düzeye kadar azaltmak için böyle bir
uygulamaya ihtiyaç vardır. Ancak, bu verginin uygulanması teknik nedenlerin
ötesinde politik tercihlerle alakalıdır. Özellikle sermaye sahibi gelişmiş
ülkeler böyle bir verginin uygulanmasını istememektedirler. Zira, IMF, Dünya
Bankası gibi uluslararası malî kurumlar da böyle bir vergi uygulanmaması yolunu
benimsemeyeceklerdir. Çünkü böyle bir vergi serbestliği bozucu etki meydana
getirecektir.
Verginin
uygulanması sonucunda elde edilecek gelirin ise doğrudan insani
amaçlarla(açlık, yoksulluk, işsizlik, eğitim, sağlık, vs) kullanılması yerinde
olacaktır. Adı geçen bu gelirin alternatif kullanım alanları arasında
gösterilen uluslararası kuruluşların giderleri için kullanılması veya
uluslararası malî sistemin istikrarı için kullanılması gibi kullanım
alanlarından ziyade doğrudan insani amaçlarla kullanılmasında uluslararası
toplam faydanın daha fazla olacağı kanaatindeyiz.
Ersin Kaplan,
Dokuz Eylül, Maliye, Yüksek Lisans Programı.
[1] Serap Durusoy, “Finansal Liberalleşmenin Sorgulanmasının
Nedenleri” http://www.foreigntrade.gov.tr/ead/DTDERGI/tem2000/finans.htm ,
Erişim: 11/03/04.
[2] A. Osman Balkanlı, “Küresel Ekonominin Belirleyici
Faktörleri Üzerine”, Uludağ Üniversitesi
İİBF Dergisi, Cilt XXI, Sayı 1, 2002, s.21.
[3] Muhammet Akdiş, Global
Finansal Sistem, Finansal Krizler ve Türkiye, Beta Yay., İstanbul 2000, s.
35.
[4] Burçak Tulay ve Pelin Ataman Erdönmez, “Küresel Krizlere Yeni Yaklaşımlar”, http://www.tbb.org.tr/turkce/arastirmalar/kuresel.doc , s.5, Erişim: 10/02/04.
[5] Akdiş, a.g.e., s.36.
[6] Durusoy, a.g.m.
[7] Hasan Sabır, “Küreselleşme
Sürecinde Ekonomik Kriz ve Tobin Vergisi”, Vergi
Sorunları Dergisi, Sayı 170, Kasım 2002, s. 138.
[8] Doğan Gökbel, “Uluslararası
Bir Vergi: Tobin Vergisi”, http://www.eso-es.net/kurumsal/yazi.asp?82,
Erişim: 10/02/04.
[9] Mustafa Özyürek, “Sıcak Paradan Vergi Alınabilir mi?”, Finansal Forum Gazetesi,
28/02/2002.
[10] Balkanlı, a.g.m., s. 22.
[11] Tuncay Kapusuzoğlu, “Tobin Vergisi Kısa Vadeli
Sermaye Hareketlerinin Yıkıcı Etkisini Önlemede Bir Çözüm Olabilir mi?” Vergi Dünyası Dergisi, Yıl 21, Sayı
250, Haziran 2002, s. 65.
[12] Sabır, a.g.m., s. 138.
[13] Gökbel, a.g.m.
* 3 günden daha az bir sürede sonuçlandırılan döviz
işlemleri.
[14] Celali Yılmaz, “Döviz Kuru İstikrarının
Sağlanmasında Vergi Politikasından Yararlanılması: Tobin Vergisi”, Active Finans Dergisi, Sayı 24, Nisan- Mayıs 2002.
[15] Yılmaz, a.g.m.
[16] Seyhan Erdoğdu, “Küresel Malî Reform ve Tobin
Vergisi”, Mülkiye Dergisi, Temmuz-
Ağustos 2001, Cilt XXV, Sayı 229, 152.
[17] Yılmaz, a.g.m.
[18] Aysel Arıkboğa, “Tobin Vergisi Önerisi”, http://www.istanbul.edu.tr/iktisat/maliye/bulten7/tobinvergisi.htm,
Erişim: 10/02/2004.
[19] Yılmaz, a.g.m.
[20] Yılmaz, a.g.m.
[21] Erdoğdu, a.g.m., s. 151.
[22] Arıkboğa, a.g.m.
[23] Sabır, a.g.m., s. 140.
[24] Sabır, a.g,m., s. 139.
[25] Özyürek, a.g.m.
[26] Sabır, a.g.m., s. 140.
[27] Yılmaz, a.g.m.
** 3 gün ve daha fazla süre içerisinde sonuçlandırılan
döviz alış- verişi.
*** bir spot ve bir forward işleminin ya da iki forward
işleminin veya bu işlemlerin getirilerinin takası.
**** Sözleşme süresi içerisinde bir zamanda, döviz alıp
satmak için yapılan standart ve düzenli bir anlaşma.
***** Belirli bir günde belirli bir kurdan döviz alıp
satımı yapma işlemi.
[28] Erdoğdu, a.g.m., s. 153.
[29] Kapusuoğlu, a.g.m., s. 65.
[30] Kapusuzoğlu, a.g.m., s. 68.
[31] Gökbel, a.g.m.
[32] Kapusuzoğlu, a.g.m., s. 67.
[33] http://www.minidev.com/stk/sivil_toplum_mai.asp,
10/02/04.
[34] Kapusuzoğlu, a.g.m., ss. 68- 70.
[35] www.bianet.org(15/09/2001), Erişim: 20/02/2003.
[36] Alpaslan Işıklı, “Seattle, Avrupa Birliği ve Türkiye”, http://www.politics.ankara.edu.tr/eski/html/eng/ceko/isikli_seattle.htm,
Erişim: 10/02/2004.
[37] Kapusuzoğlu, a.g.m., s. 71.
[38] Erdoğdu, a.g.m., s. 148.
[39] Erdoğdu, a.g.m., s. 150.
KAYNAKLAR
● AKDİŞ, Muhammet, Global Finansal Sistem, Finansal Krizler ve Türkiye, Beta Yay.,
İstanbul 2000.
● ARIKBOĞA, Aysel, “Tobin Vergisi Önerisi”, http://www.istanbul.edu.tr/
iktisat/maliye/bulten7/tobinvergisi.htm, 10/02/2004.
● BALKANLI A. Osman, “Küresel Ekonominin Belirleyici Faktörleri
Üzerine”, Uludağ Üniversitesi İİBF
Dergisi, Cilt XXI, Sayı 1, 2002, ss. 13- 26.
● DURUSOY Serap, “Finansal Liberalleşmenin
Sorgulanmasının Nedenleri” http://www.foreigntrade.gov.tr/ead/DTDERGI/tem2000/finans.htm,
11/03/04.
● ERDOĞDU Seyhan, “Küresel Malî Reform ve Tobin
Vergisi”, Mülkiye Dergisi, Temmuz-
Ağustos 2001, Cilt XXV, Sayı 229, ss.131- 160.
● GÖKBEL Doğan, “Uluslararası Bir Vergi: Tobin
Vergisi”, http://www.eso-es.net/kurumsal/yazi.asp?82,
10/02/04.
● IŞIKLI Alpaslan, “Seattle, Avrupa Birliği ve
Türkiye”, http://www.politics.ankara.edu.tr/eski/html/eng/ceko/isikli_seattle.htm,
10/02/2004.
● KAPUSUZOĞLU, Tuncay, “Tobin Vergisi Kısa Vadeli
Sermaye Hareketlerinin Yıkıcı Etkisini Önlemede Bir Çözüm Olabilir mi?” Vergi Dünyası Dergisi, Yıl 21, Sayı
250, Haziran 2002, ss. 64- 73.
● ÖZYÜREK Mustafa, “Sıcak Paradan Vergi Alınabilir
mi?”, Finansal Forum Gazetesi,
28/02/2002.
● SABIR, Hasan, “Küreselleşme Sürecinde Ekonomik Kriz
ve Tobin Vergisi”, Vergi Sorunları
Dergisi, Sayı 170, Kasım 2002.
● TULAY Burçak ve ATAMAN ERDÖNMEZ Pelin, “Küresel
Krizlere Yeni Yaklaşımlar”, http://www.tbb.org.tr/turkce/arastirmalar/kuresel.doc,
10/02/04.
● YILMAZ, Celali, “Döviz Kuru İstikrarının
Sağlanmasında Vergi Politikasından Yararlanılması: Tobin Vergisi”, Active Finans Dergisi, Sayı 24, Nisan-
Mayıs 2002.
● http://www.minidev.com/stk/sivil_toplum_mai.asp