KÜRESELLEŞME SÜRECİYLE
BİRLİKTE ARTAN ‘KARA PARA’ SORUNU VE SORUNA YÖNELİK KÜRESEL MÜCADELE
İÇİNDEKİLER:
1. GİRİŞ
2. KÜRESELLEŞME: TEORİK ÇERÇEVE
3. KARA PARA OLGUSU VE ÇEŞİTLİ SORUNLAR
3.1. Kara Paranın Tanımlanması ve Aklanma Yolları
3.2. Kara Paranın Boyutu ve Ülkelerin Buna Yönelik Küresel
Mücadelesi
4. SONUÇ VE ÖNERİLER NİYETİNE
1. GİRİŞ
İçinde
yaşadığımız dünya her alanda hızlı bir değişim süreci yaşamakta ve bu değişim
sonucunda dengeler hızla birilerinin lehine değişmektedir. Bu perspektiften
hareketle baktığımızda Soğuk savaşın sona ermesiyle uluslararası politik
ekonomide köklü değişimlerin yaşandığını görürüz. İkili, bölgesel anlaşmalar
(AB, NAFTA, GATT vb.) ve örgütlenmelerle (IMF, DB, DTÖ, OECD vb.) sağlanan
egemenlik, hızla genişlemekte ve derinleşerek ulus-devlet bağlamındaki etkisini
fazlasıyla hissettirmektedir. Süreç içerisinde ortaya çıkan bu küresel kurum ve
örgütlenmelerin küresel temelli hazırladıkları projeler, beraberinde getirdiği
çatışmalarla, çelişkilerle ve egemen sermaye bileşenleriyle birlikte yeni bir
dünya düzenini zorunlu kılmıştır ve bu yeni düzen “küreselleşme” kavramıyla
adlandırılmıştır. 1980’li yıllardan itibaren gelişme gösteren bu küreselleşme olgusu
beraberinde pek çok alanda değişim ve dönüşüm gerçekleştirmiştir.
Büyük ve
güçlü sermayeyi ellerinde bulunduran gelişmiş ülkeler üretim tekniklerini,
yüksek teknolojiyi ve bilimsel araştırmaların büyük bir bölümünü üretimin
yeniden tasarlanması için kullanmaya başlamışlardır. Bu noktada sermayenin
serbest bırakılması ve küresel özgürlüğüne kavuşturulması fikri ortaya
çıkmıştır. Bretton Woods’la oluşturulan örgütlerin ve anlaşmaların temel
işlevleri, ulus-devletler üzerinde oluşan savaş sonrası düzeninin aşılmasını
sağlayacak programları ve politikaları uygulamaya koymak olmuştur. Ulus
devletler, yaşanan süreç içinde özellikle çok uluslu şirketler yoluyla birçok
alanda yetkilerini devretme gibi sorunlarla karşılaşmaktadırlar. Bu süreçte MAI
(Çok Taraflı Yatırım Anlaşması) gibi anlaşmalarla elerini daha da güçlendiren
bu çok uluslu şirketler son kertede ulusal hükûmetler karşısında çok üst bir
konuma oturtulmuştur. Bu şirketler, kârlarının tehlikeye girme riskine karşı
hükûmetlerin politikalarını kendi lehlerine çevirmek için her yola
başvurabilmektedirler. Küreselleşme sürecinin bu noktasında kapitalist kâr
mantığı ve zayıf düşen ulus devlet olgusu birtakım çevreleri, kara para
temelinde yeni rant kaynakları arayışlarına yönelmektedirler. Zira denetim yetkilerini
rahatlıkla kullanamayan ve bir çoğunu da uluslar üstü yapılara devreden
ulus-devletler yaşanan süreçte kara para ile mücadelede etkin başarı
sağlayamamaktadır. Dolayısıyla gelinen noktada ulus-devletin karşılaştığı
sorunlara bir yenisi daha eklenmiş olup gelinen noktada mevcut düzlemde bu
sorunun giderilmesine yönelik çeşitli çözüm parametrelerinin geliştirilmesi
hayatî derecede önem arz etmektedir.
Bu
çalışmada kara para olgusunun daha iyi anlaşılabilmesi için öncelikle
küreselleşme sürecine yönelik kısa bir teorik çerçeve çizilmiş ve sonrasında
söz konusu süreçte ivme kazanarak gelişen kara para olgusunun doğurduğu
sorunlar ve bu sorunların çözümü için küresel çapta yapılan mücadelelere yer
verilmiştir.
2. KÜRESELLEŞME:
TEORİK ÇERÇEVE
Küreselleşme
kavramı, son yıllarda gerek akademik gerekse siyasî platformlardaki
tartışmaların bir numaralı gündem konusu olarak göze çarpmaktadır. Bu noktada
insanlar küreselleşmeyi kendi inanç sistemleri ve ideolojik yaklaşımlarına göre
ele almakta ve öne sürülen tezler ile sürece ilişkin tartışmalar bu temelde
gelişme göstermektedir. Kimileri bu sürecin tarihsel doğuşunu 1800’lere
dayandırırken kimileri de özellikle 1980 yılından itibaren teknolojik ilerleme
ile birlikte bilgi çağına girildiğini ve asıl küreselleşmenin bu noktadan
itibaren gelişme gösterdiğine vurgu yapmaktadırlar. Küreselleşmeyi eleştirel
bir perspektiften okuyan Hirst-Thompson “küreselleşme yeni mi?” şeklindeki
soruyu şöyle yanıtlamıştır:
“Eğer küreselleşmeyi, ülkeler arasındaki büyük ve artan bir ticaret
akışı ile sermaye yatırımının gerçekleştiği açık bir uluslar arası ekonomi diye
yorumlarsak, bu sorunun cevabının kesinlikle olumsuz olduğunu belirtmek
gerekir. Gerçek anlamda bütünleşmiş bir dünya ticaret sistemi on dokuzuncu
yüzyılın ikinci yarısında oluşturulduğu için, uluslararası ekonominin karmaşık
bir göreli açıklık-kapalılık hikayesi vardır. Deniz altı telgraf kabloları
1860’lardan beri kıtalararası piyasaları birbirine bağlamaktadır. Binlerce mil
uzaklıktaki yerlerle günlük ticaret ve fiyat belirlemeyi olanaklı kılan bu
kablolar, günümüzün elektronik ticaretinden çok daha büyük bir yenilikti”[1]
Dolayısıyla
farklı perspektiflerden bakıldığı için söz konusu sürece ilişkin çok çeşitli
çözümlerin olduğunu görürüz. Ama genel olarak bakıldığında tartışmalarda
çoğunluğun hemfikir olduğu nokta küreselleşmenin bir süreç olduğu gerçeğidir.
Küreselleşme
bir anlamda, milli ekonomik, politik, kültürel yapının bir dizi ulusötesi
gelişme ile koalisyonudur ve bir ideoloji olarak da her ülkenin bir diğerini
etkilemesini sağlamaktadır.[2]
Kanımızca
küreselleşmenin tüm ideolojilerin yok olmaya yüz tuttuğu bir dünyanın
gerçekliği olarak sunulması, başlı başına ideolojik söylemdir.[3]
Dolayısıyla tarihsel geçmişini yadsımamakla birlikte küreselleşmenin, özellikle
soğuk savaş sonrası dönemde teknoloji ve bilgi alanındaki hızlı dönüşümlerle ve
bizzat sermaye aracılığıyla şekillenen yeni bir süreci tanımlamak için ortaya
atılan söylemlerin ideolojik bir kılıfı olarak değerlendirebiliriz. Söz konusu
sürecin böyle tanımlanması elbette ki beraberinde pek çok tartışmayı
getirecektir. Temel kurgusunu sermayenin uluslararasılaşmasından ve kapitalist
üretim biçiminin egemenliğini merkezden çevreye yaymasından alan bu süreç, son
kertede ekonomik, kültürel ve politik alanlarda hızlı dönüşümlere ve tartışmalı
gelişmelere sahne olmaktadır.
Globalleşme
üzerine geliştirilen akademik söylemler içinde, globalleşmeyi kendi içinde
bağımsız, kendine referanslı hareket eden ve kendine özgü hareket yasaları olan
bir “ekonomik sürece” indirgeyen eğilimin güçlü olduğunu görürüz. Bu eğilime
göre, globalleşmeden konuşmak temel olarak ekonomik globalleşmeden konuşmak,
dolayısıyla kapitalist bir global ekonominin ve sermayenin ve belli ölçüde
global ekonomik-kurumların gelişmesinden ve kristalleşmesinden konuşmaktır.[4]
Bu perspektiften bakıldığında küreselleşmenin kaçınılmaz ve
karşı konulamaz bir süreç olduğu vurgusu görülmektedir. Ama mevcut süreci salt
ekonomik argümanlarla açıklamak sürecin doğru anlaşılması noktasında büyük sıkıntılara
yol açar.
Anthony
Giddens, “bugün küreselleşmeye değinmeyen hiçbir siyasal konuşmanın tam
olmadığını” ifade ederken[5]
aslında tam da noktaya dikkat çekmek istemiştir. Son tahlilde küreselleşme;
genel olarak, ekonomik etkinliklerin uluslararası nitelik kazanmasını ifade
eden bir kavram[6]
olarak anlaşılmakla birlikte, kendi başına bir amaç olmayıp bir olgu olarak
esasında bundan daha fazla anlama gelmekte, çok boyutlu bir süreci ifade
etmektedir. Dünya çapında göçmenlerin yoğun sınır ötesi hareketliliği, ekonomik
gelişmelerden daha önemli bir hâle gelebilmekte ve ulus-devletin temel taşı
olan vatandaşlık statüsünü erozyona uğratabilmektedir. [7] Aynı
süreçte, benzerlik/aynılık ile farklılık/çeşitliliğin diyalektik birliği
söz-konusu olmakta, ulusal kimlik, ulusal kültür aşınırken; yerel, etnik ve
dinsel kimlikler, evrensele yönelik değerlerle birlikte öne çıkabilmektedir.[8]
3.
KARA PARA OLGUSU VE ÇEŞİTLİ SORUNLAR
3.1.
Kara Paranın Tanımlanması ve Aklanma Yolları
Toplumlarda
yüksek kazanç sağlayan uyuşturucu, silah kaçakçılığı, terör, çocuk ve kadın
ticareti ve adam kaçırma gibi örgütlü işlenen suçlar sonucu elde edilen her
türlü maddî menfaat ve değerlere “kara para” adı verilmektedir.[9]
Yasa dışı ve kayıt dışı oluşan bu para uluslar arası finansal sistemde dönen
önemli bir büyüklüğü temsil etmektedir. Kanunların suç saydığı fiillerin
işlenmesinden elde edilen para veya para yerine geçen evrakların ve senetlerin,
malların veya gelirlerin, bir para biriminden diğerine çevrilmesi de dahil
olmak üzere, çeşitli malî işlemlerle birinden diğerine dönüştürülmesinden
ekonomik çıkar elde edilmesi amacını güden bu para,[10]
aklanabilmek için malî sistem içinde kendine yer edinmeye çalışmaktadır.
Çeşitli yöntemlerle kontrol altına alınmak istense de bu konuda pek bir
başarının sağlandığı söylenemez. Çünkü son yıllarda gerek vergi cenneti
bölgeler gerekse kıyı bankacılığının yoğunlaştığı yerler kara para aklanmasına
uygun zemin hazırlamaktadır.
Kara paranın
plasmanında en yaygın yöntem olarak kıyı bankacılığı sistemi kullanılmaktadır.[11]
Ancak bu olgu küresel kapitalist sistemin bir gereği olarak kabul edilmektedir.
Dünyada dolaşan yaklaşık 1-2 trilyon dolar kara para bir şekilde sisteme girmek
ve aklanmak istemektedir. Dünya, ya bunun Off-shore şirketler kanalıyla
olacağını kabul edecekti yada bu para Amerika ve Avrupa bankalarını
kullanacaktı. Bu büyüklükteki bir paranın rantını almak isteyen ülkenin
bankacılık sisteminin çökmesi ve sistemin kokuşması ise kaçınılmaz olacaktı. Bu
nedenle devletler bir yandan kara para kaynaklarını kurutmaya ve engel olmaya
çalışırken, bir yandan da kendilerini bu paranın sistemlerine en az bulaşacak
başka bir yerden ekonomiye girmesine razı olmak zorunda hissetmişlerdir. Citibank
ve Chase Manhattan yöneticilerinin bile kara para akladığı düşünüldüğünde [12]
Off-shore'ların küresel finansal sistemin arıtma tesisleri veya sübapları
olduğu kabul edilebilir. Zaten Aralık/1981 tarihinde Amerikan Federal Rezerv
Bankası(FED) de Amerikan düzenlemelerinden kaçınmak için Off-shore'larda şube
açan ABD bankalarını tanımış ve International Banking Facilities kapsamında
legalize etmeye karar vererek[13] bu
sistemi resmen onaylamıştır. Zira sistem, dünya genelinde ivme kazanan ekonomik
küreselleşmeye paralele olarak yoluna bu temelde devam etmektedir. Kısacası
sürecin temel argümanları, son kertede sistemin işlerliğine olumlu yönde hizmet
etmişlerdir.
Dünya
ekonomisinin küreselleşmesi, birçok kapalı ekonominin açık hale gelmesini sağlamakta,
dünya ticaretini, dünya üretiminin üstüne çıkarmakta ve uluslararası
piyasaların gelişmesi bireylerin ve kurumların fonlarını sınırsız olarak en
yüksek getiriyi alabilecekleri yerlerde değerlendirmelerine imkân tanımaktadır.
Bunun yanında küreselleşme, modern dünyamızın karakteristiklerinden biri olarak
suç alanını da etkilemekte ve organize suçluluk artan ölçüde küresel bir boyut
kazanmaktadır. Küreselleşme bir yandan piyasaların işlem hacmini ve
çeşitliliğini arttırarak, diğer taraftan da mal ticaretini arttırabilmek için
gümrüklerdeki bürokrasiyi basitleştirmeye dönük uygulamalar yaparak, uyuşturucu
ve silah kaçakçılığı gibi kara paranın elde edildiği suçların işlenmesini
kolaylaştırmaktadır.[14]
Bu
ortamda ülkelerin kendisini koruyabilmesi her zaman mümkün olmamakta, bir
ülkenin kara para aklaması diğer ülkeler ve küresel finansal sistem açısından
sorun oluşturabilmektedir. Bütün bir dünya malî sisteminin entegrasyonu
anlamında küreselleşme, para aklamayı gerçekten uluslararası bir olgu haline getirmiştir.
Organize suç örgütleri ve sistemin açıklarını bilen bilinçli fertler, açık
sınırlardan, özelleştirmeden, serbest ticaret bölgelerinden, sınır güvenliği
sağlayamayan devletlerden, kıyı ötesi bankacılık hizmetlerinden, elektronik
malî transferlerden, akıllı kartlardan, siber bankacılıktan faydalanarak her
gün milyonlarca dolarlık kara parayı aklayabilmektedir.[15]
Resmi
makamlar kara parayla ilgili tüm boşlukları ne kadar ustalıkla kapatırlarsa
kapatsınlar, kesin sonuca bir türlü ulaşılamıyor. Sözgelimi internet üzerinden
gerçekleştirilen parasal işlemlerin yanı sıra, smart-card'larla (akıllı
kartlar) yapılan işlemler de hiçbir şekilde kontrol edilemiyor ve kayıtlara
geçirilemiyor. Böylece birçok ülkenin kara parayla mücadelede zorunlu şart
koştuğu, 10 bin doları aşan şüpheli işlemlerin resmi makamlara bildirilmesi
uygulaması boşlukta kalabiliyor. ABD Hazine Bakanlığı Malî Suçlar Bölümü'nün
yaptığı bir araştırmaya göre profesyonel kara para aklayıcıları; her 3 ayda bir
bilgisayar yazılımlarını değiştirerek resmi makamların izlerini sürmesini
engelliyorlar. Konunun uzmanları şimdilerde, siber-bankacılık çağında 'özel
hayatın mahremiyeti' gibi temel bir hukuk ilkesini bozmadan, bilgisayarlı ve
kartlı ödeme araçlarını kontrol etmenin yollarını araştırıyorlar.[16]
Kara para aklamanın diğer yöntemlerini dünyaca ünlü 'Wall Street Journal'
gazetesi şöyle açıklıyor:
"Uyuşturucu
kaçakçısı 20 bin dolarlık çeki, herhangi bir kurumda çek tahsildarı olarak
çalışan arkadaşına verir. Bir çek tahsildarının elinde yüksek miktarda nakit
bulundurması garip olmadığından ve günlük işlemler için sık sık bankaya gitmesi
gerektiğinden, uyuşturucu tacirinin kara parası kolaylıkla sisteme dahil
olabilir. Uyuşturucu kaçakçısı verdiği 20 bin dolar karşılığında 16 bin dolar
alır. Kaçakçıya ödeme, çek tahsildarlarının sıklıkla kullandığı posta çeki
formunda yapılır. 4 bin dolar ise çek tahsildarının cebine kalır! Bu aşamadan
sonra uyuşturucu kaçakçısı, elindeki posta çeklerini bir kıyı bankasında daha
önce açtırdığı hesaba aktarır. Bu sistem sayesinde 20 milyon dolar bile
aklanabilir. Ancak birkaç çek tahsildarı kullanmak gereklidir."[17]
3.2. Kara Paranın Boyutu ve Ülkelerin Buna Yönelik Küresel Mücadelesi§
Dünya çapındaki kara paranın
boyutunu olayın esası yasa dışı olduğu için kesin olarak tespit edebilmek
oldukça güçtür. IMF’nin Uluslararası Malî İstatistikler Departmanı dünyadaki
toplam kara para miktarını 700 milyar ile 1 trilyon dolar arası bir rakam
olarak bildirmektedir. ABD gayri safi millî hasılasının 8 trilyon dolar civarında
olduğu düşünüldüğünde bu miktar büyük bir rakamdır. Bu rakamda yıllık 80 ile
100 milyar dolar arası bir artış da söz konusudur. Sadece uyuşturucu
ticaretinde yıllık yaklaşık 500 milyar dolarlık bir hacimden bahsedilmektedir.
Hatta bazı Latin Amerika ülkelerinin dış borç ana para ve faiz ödemelerinin bu
paralar sayesinde ödenebildiği belirtilmektedir.[18]
Dünya
üzerindeki mevcut kara paranın belli bir büyüklüğü her yıl malî sisteme dahil
olmak için aklama operasyonlarına konu olmaktadır. Yine IMF’nin tahminlerine
göre, kara para aklama miktarı küresel gayri safi millî hasılanın yaklaşık
%2’si ile %5’i oranındadır. G-7 ülkeleri (Kanada, Fransa, Almanya, İtalya,
Japonya, İngiltere ve ABD) ile Avrupa toplulukları komisyonu tarafından 1989
Temmuz’unda Paris’teki G-7 zirvesinde, kara para aklama ile mücadelede
uluslararası işbirliğini gerçekleştirmek amacıyla kurulmuş FATF (Financial
Action Task Force on Money Laundering)’a göre [19]
dünya bankacılık sisteminde her yıl 300 milyar dolar aklanmaktadır. Türkçe
karşılığı “kara paranın aklanmasının önlenmesine ilişkin malî çalışma grubu”
olan FAFT, kara para ile mücadele
kapsamında yayınladığı raporlarla mevcut
durumun önemine ve alınabilecek önlemlere dikkat çekmektedir.
1990 Şubat
ayında FATF’nin[20]
"hareket adımları" olarak nitelendirilebilecek olan ilk raporu 40
öneri ile birlikte açıklanmıştır. FATF'nin önerileri; 1-Paranın Aklanmasını
Önlemede Ulusal Hukuk Sisteminin Geliştirilmesi, 2-Malî Sistemin Rolünün Güçlendirilmesi, 3-Uluslararası
İşbirliğinin Güçlendirilmesi ana başlıkları altında toplanmıştır.[21]
Başka bir deyişle, kara paranın aklanmasının önlenmesi için ceza hukuku, banka
hukuku ve uluslararası işbirliği alanlarında 40 önemli nokta önerilmiştir.[22]
FATF tarafından getirilen önerilerin genel çerçevesi şöyle özetlenebilir:
* Her ülkenin, daha fazla gecikmeden, Viyana Sözleşmesi’ni
tümüyle uygulama yolunda harekete geçmesi ve bunun için gerekli yasal
düzenlemeleri yapması,
* Bankaların veya malî kuruluşların gizlilik yasalarının,
kara para aklanmasının önlenmesi amacıyla getirilen önerilerin uygulanmasını
kısıtlamayacak ölçüde dikkate alınması,
* Etkin bir para aklanmasını önleme programı, para
aklanmasının soruşturulması, yasal takibatı ve ortadan kaldırılması
hususlarında mümkün olduğunca çok yönlü işbirliğinin yapılması ve karşılıklı
hukukî desteğin verilmesi.
FATF, diğer
uluslararası girişimlerden farklı olarak kara paranın aklanmasının önlenmesi
konusundaki çalışmalarını gittikçe genişleyen - daha çok ülkeyi kapsamına alan
- bir coğrafi alanda sürdürmektedir. Nitekim, FATF'ye üye olmayan ülkelerle de
işbirliği yapılarak, bu ülkelerin FATF önerilerini uygulamaları amaçlanmıştır.
FATF'ye üye 26 ülke (Avustralya, Avusturya, Belçika, Kanada, Danimarka,
Finlandiya, Fransa, Almanya, Yunanistan, Hong Kong, İzlanda, İrlanda, İtalya,
Japonya, Lüksemburg, Hollanda, Yeni Zelanda, Norveç, Portekiz, Singapur,
İspanya, İsveç, İsviçre, Türkiye, Birleşik Krallık, ABD) kara paranın
aklanmasını önlemeye yönelik FATF önerilerini uygulayıp uygulamadıkları
yönünden FATF tarafından incelemeye alınmış ve inceleme neticesinde, ülkelerin
kara paranın aklanmasını önlemeye yönelik tutumları hakkında rapor
hazırlanmıştır.[23]
Alınan tüm önlemlere rağmen Kolombiya,
İtalya, Rusya, Tayland, ABD, Kanada, Almanya, Meksika, Nijerya, Singapur, Türkiye,
Venezüella, Hong Kong, Hollanda, Panama, İsviçre ve İngiltere'de de hala ciddi
biçimde kara para aklanmaya devam ediliyor. Bu durum FATF'yi yeni önlemler
almaya itecek gibi görünüyor. FATF 1996 yılının ortasında yaptığı toplantıda
meşhur '40 Tavsiye'nin içeriğini gözden geçirdi. Öncelikle 40 Tavsiyenin 28
üyenin hepsi için zorunlu hale getirilmesinin yanı sıra, kapsamının
genişletilmesi de tartışıldı. Banka dışı malî kurumların da kara parayla
mücadele sürecine sokulması için çalışmalar başlatıldı. Özellikle kumarhane,
döviz büfesi, sigorta şirketleri, borsa aracı kurumları, emlakçılar, otomobil
finansman şirketleri gibi sermaye yoğun alanların nasıl denetleneceği
konuşuldu.[24]
Tablo 1’de de görüleceği üzere FAFT, 1990 yılında Avrupa ve ABD’de kokain,
eroin ve esrar satışlarının toplam tutarının yaklaşık 122 milyar dolar olduğunu
ve bunu yaklaşık 85 milyar dolarının aklanmış olabileceğini tahmin etmiştir.[25] Bu
rakama dünyanın diğer bölgeleri ile silah ticareti, kadın ve çocuk ticareti,
sentetik uyuşturucu ticareti gibi kara para miktarları dahil değildir.
Tablo 1: Avrupa’da ve ABD’de Uyuşturucu Ticareti Miktarı
(1990 - Milyar $)
UYUŞTURUCU MADDE |
ABD |
AVRUPA |
TOPLAM |
Kokain |
6.1 |
28.8 |
34.9 |
Eroin |
2.3 |
10 |
12.3 |
Hint Keneviri |
7.5 |
67.2 |
74.7 |
TOPLAM |
15.9 |
106 |
121.9 |
Kaynak: Günay;1999: 135.
Kaynağı
itibariyle kara para olarak adlandırılmasa bile, kanun ve denetim dışı elde
edilen kayıt dışı kazançların varlığı da ayrı bir problemdir. Dünya kayıt dışı ekonomisi
Amerikan ekonomisinin yaklaşık %90'ı kadar bir büyüklüğe ulaşmıştır. Bu
büyüklük 1993 yılı rakamlarına göre 5.8 trilyon dolardır. Kayıt dışı ekonominin
GSMH'ye oranı, 1999 yılı itibariyle, İsviçre için %7, ABD için %8, Japonya için
%11, İngiltere için %13, Almanya için %16, Belçika için %22, İtalya için %27,
Yunanistan için %29'a ulaşmış bulunmaktadır.[26]
4. SONUÇ VE ÖNERİLER
NİYETİNE
OECD Malî
Eylem Görev Grubu tarafından Kara parayla ilgili uygulanan 40 Tavsiye'nin özeti
şöyledir:[27]
1- Her ülke daha fazla gecikmeden Viyana Konvansiyonu'nu tam
olarak uygulamak için gerekli adımları atarak onaylanması için gayretlerini
sürdürecek.
2- Malî Kurum Gizlilik Kanunları bu grubun tavsiyelerinin
men edilmesini gerektiriyor şeklinde bir ifade içine girilmeyecek.
3- Etkin bir para aklama uygulama programı çok taraflı
işbirliği ve müşterek hukukî yardımlaşmanın para aklama soruşturmaları ve
kanuni uygulamaları konusunda artan bir şekilde gerçekleştirilmesini kapsayacak
ve mümkün olan durumlarda para aklama vakaları konusundaki suçların ifadesi
işlemlerini içerecek.
4- Her ülke kanun çıkartmak dahil uyuşturucu parası aklama
suçlamasını yapabilecek şekilde tedbirler alacak.
5- Her ülke narkotik ile bağlantısı bulunan herhangi bir suçla
uyuşturucu parasını aklama suçunun uzantısı olup olmadığını dikkate alacak.
6- Para aklama suçu en azından bilinen para aklama
faaliyetlerine uygulanacak. Bunlara objektif fiili durumlardan elde edilen
bilgi kavramına dayalı olarak belirlenenler de dahil olacak.
7- Mümkün olan durumlarda sadece çalışanlar değil,
şirketlerin kendileri de kriminal yükümlülük altında tutulacaklar.
8- Yetkili makamlar aklanan mülkün herhangi bir para aklama
suçundan kullanılması niyet edilen araç veya bunlara karşılık gelen değerdeki
mülkün müsadere edilmesi konusunda hak sahibi olacaklar. Müsadere ve cezai
yaptırımlara ek olarak ülkelerin parasal ve medeni kanundaki hususlara ilişkin
cezalandırılmaları da dikkate alınacak.
9- Bu kapsamda 9–29 arasındaki maddeler sadece bankalara
değil, banka olmayan malî kurumlara da uygulanacak.
10- İlgili makamlar uygulamaların elverdiği ölçüde en geniş
şekli ile bu tavsiyelerin gerçekleştirilmesini sağlamak üzere gerekli adımları
atacak.
11- Bunlara ek olarak ortak asgari banka dışı malî kurumlar
ve bu tavsiyelere konu teşkil eden nakdi işleme tabi tutan diğer meslek
adamları belirlenecek.
12- Malî kurumlar hayali olduğu bariz olan isimler altında
herhangi bir anonim hesap veya hesaplar tutmayacak.
13- Malî kurumlar adına hesap açılan veya adına işlem
yapılan kişinin, bunlardan özellikle yurtiçinde yerleşik olanlarının
müşterileri veya müvekkilleri adına hareket etmedikleri konusunda bir şüphenin
doğması halinde kişinin gerçek kimliğine ilişkin bilgi elde etmek için makul
olan tedbirleri alacak.
14- Malî kurumlar en az 5 yıl süre ile işlemlere ait gerekli
bütün kayıtları hem yurtiçi hem de uluslararası tabana dayalı olarak tutmak
suretiyle, yetkili makamlardan gelen bilgi taleplerine düzenli bir şekilde
karşılık verecek imkanı idame ettirecekler. Malî kurumlar hesabın kapanışından
sonra en az 5 yıl süre ile müşteri kimliği, hesap dosyaları ve ticari yazışma
kayıtlarını tutacaklar.
15- Malî kurumlar karmaşık, büyük ve bariz bir ekonomik veya
kanuni amacı bulunmayan olağandışı işlem seyri gösteren işlere özel dikkat
gösterecekler. Bu tür işlemlerin geçmişi ve amacı incelenecek. Bulgular yazılı
olarak tespit edilerek, hazır hale getirilecek.
16- Malî kurumlar fonların kriminal faaliyetten
kaynaklandığına ilişkin bir şüphe içine girdikleri takdirde, şüphelerini
yetkili makamlara dakik bir şekilde rapor etmeye mecbur olacaklar.
17- Malî kurumlar, bunların müdür ve çalışanları
müşterilerine ilişkin bilgileri yetkili makamlara rapor ettiklerinde
müşterilerini ikaz etmeyecekler.
18- Mecburi raporlama sisteminin olması veya uygun olan
durumlarda gönüllü raporlama sisteminin bulunması halinde şüphelerini rapor
eden malî kurumun yetkili makamlardan gelen talimatlara uygun hareket etmesi
gerekecek.
19- Malî kurumlardan birbirinin müşteri faaliyetlerine
ilişkin şüphe içine girmesi ve bunun rapor edilmesi için herhangi
yükümlülüğünün bulunmaması halinde yetkili makama herhangi bir raporlama
yapılmamış ise müşterisine yardımı kabul etmeyecek.
20- Malî kurumlar para aklama uygulamalarına karşı program
geliştirecekler.
21- Malî kurumlar şirketler ve malî kurumlar dahil
tavsiyeleri uygulamayan veya yeterli uygulama içine girmeyen ülkelerdeki iş
ilişkilerine ve kişilerle yapılan işlemlere özel dikkat gösterecekler. Bariz
ekonomik amacı olmayan işlem ve bulgular raporlanarak hazır bulundurulacak.
22- Malî kurumlar, belirtilen ilkelerin özellikle bu
ilkeleri uygulamayan yurtdışındaki şube ve çoğunluğuna sahip oldukları
şubelerde uygulanmasını sağlayacaklar. Mevzuat müsait değilse ana kurumun
bulunduğu ülkedeki yetkili makamlar bu durum bildirilecek.
23- Nakitin sınırda belirlenmesi veya izlenmesine ilişkin
tedbirlerin uygulanabilirliği incelenecek. Bilginin uygun bir şekilde ve
sermaye hareket serbestisine engel teşkil etmeden kullanılması güven altında
tutulacak.
24- Ülkeler diğer malî kurum ve aracı kuruluşlarda belirli
miktarın üstünde yapılan bütün para işlemlerini rapor etmelerinin gerekli
olduğu bir durum kuracaklar.
25- Ülkeler daha fazla çek kullanılması, maaş çeklerinin
kişi adına açılmış mevduat hesaplarına ödenmesi ve tahvillerin muhasebe
defterlerine kayıt ettirilmesi gibi nakit havale işlemlerinin yerini alacak bir
araç kullanılması suretiyle genel olarak modern güvenli para yönetim tekniklerinin
kullanılmasını daha da teşvik edecekler.
26- Banka veya diğer malî kurumlar aracı kurumlar veya diğer
yetkili makamları nezaret altında tutan yetkili makamlar nezaret altında
tutulan kurumların para aklamaya karşı koruyucu görev yapacak yeterli programlarının
bulunmasını sağlayacaklar.
27- Bu tavsiyelerin tamamının her ülke tarafından
tanımlandığı üzere nakit ile işlem yapılan diğer mesleklerde de etkin bir
şekilde uygulanmasına sağlayacak tarzda yetkili makamların hangileri olacağı
belirlenmiş olacak.
28- Yetkili makamlar müşterilerinin hareketlerindeki şüpheli
seyirlerin belirlenmesinde malî kurumlara yardımcı olacak onlara rehberlik
sağlayıcı bilgilerin neler olacağını tespit edecekler.
29- Malî kurumları düzenleyen veya onlara nezaret eden
yetkili makamlar suçlular veya onların birlikte çalıştıkları kişilerin malî
kurumları kontrol etmeleri veya bunlara önemli bir şekilde iştirak edecek satın
almalar yapmalarına karşı gerekli hukukî veya düzenleyici tedbirleri alacaklar.
30- Milli İdareler, Merkez Bankası bilgisi ile
birleştirildiğinde nakit akışları veya yurtdışından muhtelif kaynaklardan
tekrar yurtiçine olan akışlar konusunda tahmin yapabilmek için en azından
toplam miktarlar şeklinde hangi cinsinden olursa olsun uluslararası nakit
akışlarını kayıt edecekler. Uluslararası incelemeleri kolaylaştırmak için bu
tür bilgiler IMF ve MIS'e sunulacak.
31- Uluslararası yetkili makamlara muhtemelen Interpol ve
Gümrük İşbirliği Konseyi'ne yetkili makamlar için para aklama ve para aklama
teknikleri konusundaki son gelişmeler konusunda bilgi toplamak ve bilgi
dağıtmak konusunda sorumluluk verilecek.
32- Her ülke yetkili makamlar arasındaki uygulamalara konu
teşkil eden şüpheli işlemleri şahıs ve şirketlere dair anında veya talep
üzerine uluslararası bilgi alışverişi sağlanmasını daha iyi hale getirmek üzere
gayret gösterecek.
33- Ülkeler iki taraflı veya çok taraflı olarak milli
tanımlardaki farklı bilgi standartlarının birbirlerine yardım sağlamaları
konusundaki yetenek ve isteğini etkilemesini temin etmeye gayret gösterecek.
34- Uluslararası işbirliği mümkün olduğu kadar en geniş
müşterek yardımı sağlamak amacıyla tedbirler konusunda ikili veya çok taraflı
anlaşma ve düzenlemeler şebekesi ile desteklenecek.
35- Ülkeler Avrupa Konseyi, suçlardan elde edilenlerin
müsaderesi taslak sözleşmesi gibi uluslararası sözleşmeleri teşvik edecekler.
36- İlgili ülkelerin yetkili makamları arasında işbirliği
içine girmek suretiyle yapılan araştırmalar teşvik edilecek.
37- Malî kurumlar ve diğer şahıslar tarafından kayıtların
tutulması, şahıs ve işyerlerinin aranması, ele geçinme ve para aklama
konusundaki soruşturma ve davalarda kullanılmak üzere delil elde edilmesi ve
yabancı ülkelerdeki yetkili mahkemelerde görülen davalarla ilgili olanlar dahil
mecburi tedbirlerin alınması bakımından suç teşkil eden konularda müşterek
yardımlaşma içine girilmesinde kullanılacak prosedürler geliştirilmelidir.
38- Yabancı ülkelerin para aklamaya veya para aklamaya esas
suçlara dayalı bir şekilde edilmiş olanların teşhisi dondurulması yakalanması
veya bu tür gelirlere tekabül eden diğer mülk değerlerinin müsadere talebine
karşı zamanında tedbir alabilecek bir makam olacak.
39- Yetkili mahkemelerin birbirine ters düşmelerinden
kaçınmak için adalete en uygun bir şekilde birden fazla ülkede davası görülmesi
gerekli durumlarda sanıkların mahkemelerde davalarının en iyi şekilde
görüşülmesini sağlayacak mekanizmaların belirlenmesi ve uygulanması hususu
dikkate alınacak.
40- Ülkelerin mümkün olan durumlarda para aklama suçu veya
bununla ilgili suçlar istinat edilen mücrimi iade etmek konusunda
yönetmelikleri olacak.
* Deniz Özyakışır,
Kafkas, İktisat, Lisansüstü Programı.
** SAYIŞTAY Dergisi,
“Küreselleşme Süreciyle Birlikte Artan ‘Kara Para’ Sorunu ve Soruna Yönelik
Küresel Mücadele”, Sayı:58, Temmuz-Eylül 2005, s.87–104.
[1] P. Hirst,– G. Thompson, Globalleşme Sorgulanıyor, Çev: Çağla Eldem, Elif Yücel, İstanbul,
Dost Yayınları, 1998, s.8.
[2] James H. Mittelman, “The Dynamics of Globalization”,
Globalization:Critical Reflections, Ed:James H. Mittelman, London, Lynne
Rienner Publishers, , 1997, s.3.
[3] Nalan Ölmezoğulları, Ekonomik Sistemler ve Küreselleşen Kapitalizm, Ezgi Kitabevi
Yayınları, Bursa, 1999, s.82.
[4] Fuat Keyman, “Globalleşme Söylemleri ve Kimlik
Talepleri”, Düşünen Siyaset, Yıl:1, Sayı:2,
ESF Yayıncılık, Ankara, Mart 1999, s.74.
[5] A. Giddens, Elimizden Kaçıp Giden Dünya, Çev. O.
Akınhay, Alfa Yayınları, İstanbul, 2000, s.20.
[6] Peter Marcuse, “Küreselleşmenin
Dili”, Çev: Ali Tartanoğlu, Mülkiye
Dergisi, Cilt: XXV, Sayı:229,
Temmuz-Ağustos, Ankara, 2000, s.201.
[7] Mehmet Yüksel, Küreselleşme,
Ulusal Hukuk ve Türkiye, Siyasal Kitabevi, Ankara, 2001, s.11–12.
[8] Erol Manisalı, Yirmi
Birinci Yüzyılda Küresel Kıskaç: Küreselleşme, Ulus-Devlet ve Türkiye,
Derin Yayınevi, İstanbul, 2001, s.10–13.
[9] Ayşe Günay,“Küreselleşme Sürecinde Malî Suçlar ve
Malî Suçları Önlemeye Yönelik Olarak Yapılan Çalışmalar”, Vergi Sorunları Dergisi, Sayı:130, Ankara, Temmuz 1999, s.122.
[10] Hayrettin Gümüşkaya,“Kara Para Kavramı ve Kayıt Dışı Ekonomi İlişkisi”, Vergi Sorunları Dergisi, Sayı:115,
Ankara, Nisan 1998, s.63.
[11] H.T. Naylor, Hot
Money, Black Rose Books, Kanada, 1994, s.299.
[12] Harun Odabaşı,
“Para Sihirbazları”, Aksiyon, Sayı:33, İstanbul, 1999,
(10-16 Nisan), s.32-38.
[13] Keith Pilbeam, International
Finance, Second Edition, Macmillan Perss Ltd., , London, 1998, s.301.
[14] Muhammet Akdiş,
Para Politikalarının Ekonomik
İstikrar Üzerindeki Etkinliği ve Türkiye, Afyon Kocatepe Üniversitesi
Yayınları, No:2. Afyon, 1996. s.123.
[15] Günay, a.g.m., s.135.
[16] Cahit Uyanık, “32 Kısım Tekmili Birden Kara Paranın Macerası”, Ekonom, Sayı:3,
Ekonomi Muhabirleri Derneği, Aralık 1996, http://www.emd.org.tr/ekonom/eko3_dos.htm
, 13.09.2005
[17] Uyanık, a.g.m.
§ “Kara para aklamayla mücadele Kronolojisi” için
bknz: http://www.masak.gov.tr/tr/kronoloji.htm 02.10.2005
[18] Ahmet Fazıl Özsoylu, “Suç Ekonomisi ve Mafya”, Forum
Dergisi, Yıl:5, Sayı:11, Kasım 1998 s.13.
[19] Michael F Zeldin, “Money Laundering:Legal Issue”s, Current Legal Issues Affecting Central Banks,Vol.2, IMF, 1994,
s.219.
[20] FATF, “Financial Action Task Force on Money
Laundering”, Fatf Report, 1990
[21] William C Gılmore, “International Efforts to Combat Money
Launderin”g, Cambridge International
Documents Series, Volume 4, Cambridge, Grotius Publications Limited., 1992,
s.9.
[22] Scott E Mortman, “Putting Starch in European Efforts to Combat Money Laundering”, Fordham Law Review, Vol. 60, No. 6,
1992, s.439.
[23] Banu Saatçi,
“Kara Paranın Aklanmasının
Önlenmesine İlişkin Uluslararası Girişimler” Bankacılar Dergisi
Sayı:19, Ankara, 1996, http://www.tbb.org.tr/turkce/karapara/Uluslararasi%20Duzenlemeler.doc
, 03.10.2005
[24] Cahit Uyanık, “32 Kısım Tekmili Birden Kara Paranın Macerası”, Ekonom, Sayı:3,
Ekonomi Muhabirleri Derneği, Aralık 1996, http://www.emd.org.tr/ekonom/eko3_dos.htm
, 13.09.2005
[25] Günay, a.g.m.
135.
[26] The Economist
“Shadow Economy,
[27] Özden Alpdağ, “32 Kısım Tekmili Birden Kara Paranın
Macerası”, Ekonom, Sayı:3, Ekonomi Muhabirleri
Derneği, Aralık 1996, http://www.emd.org.tr/ekonom/eko3_dos.htm
, 13.09.2005
KAYNAKLAR
AKDİŞ
Muhammet, Para Politikalarının Ekonomik İstikrar Üzerindeki Etkinliği ve Türkiye,
Afyon Kocatepe Üniversitesi Yayınları, No:2. Afyon, 1996. s.123.
ALPDAĞ
Özden, “32 Kısım Tekmili Birden Kara Paranın Macerası”, Ekonom, Sayı:3, Ekonomi Muhabirleri Derneği, Aralık 1996, http://www.emd.org.tr/ekonom/eko3_dos.htm , 13/09/2005.
CAHİT
Uyanık, “32 Kısım Tekmili Birden Kara Paranın Macerası”, Ekonom, Sayı:3, Ekonomi Muhabirleri Derneği, Aralık 1996, http://www.emd.org.tr/ekonom/eko3_dos.htm , 13/09/2005.
GİDDENS
A., Elimizden Kaçıp Giden Dünya,
Çev. O. Akınhay, Alfa Yayınları, İstanbul, 2000, s.20.
FATF,
“Financial Action Task Force on Money Laundering”, Fatf Report, 1990.
FAZIL
Özsoylu Ahmet, “Suç Ekonomisi ve Mafya”,
Forum Dergisi, Yıl:5, Sayı:11, Kasım
1998, s.12-17.
GILMORE
C William, “International Efforts to
Combat Money Launderin”g, Cambridge
International Documents Series, Volume 4, Cambridge, Grotius Publications
Limited., 1992, s.9.
GÜMÜŞKAYA
Hayrettin,“Kara Para Kavramı ve Kayıt
Dışı Ekonomi İlişkisi”, Vergi
Sorunları Dergisi, Sayı:115, Ankara, Nisan 1998, s.63.
GÜNAY,
Ayşe “Küreselleşme Sürecinde Malî Suçlar ve Malî Suçları Önlemeye Yönelik
Olarak Yapılan Çalışmalar”, Vergi
Sorunları Dergisi, Sayı:130, Ankara, Temmuz 1999, s.122-162.
HİRST
P.,– THOMPSON G., Globalleşme
Sorgulanıyor, Çev: Çağla Eldem, Elif Yücel, İstanbul, Dost Yayınları, 1998,
s.8.
KEYMAN
Fuat, “Globalleşme Söylemleri ve Kimlik Talepleri”, Düşünen Siyaset, Yıl:1, Sayı:2, ESF Yayıncılık, Ankara, Mart 1999,
s.71-90.
MANİSALI,
Erol Yirmi Birinci Yüzyılda Küresel
Kıskaç: Küreselleşme, Ulus-Devlet ve Türkiye, Derin Yayınevi, İstanbul,
2001, s.10-13.
MARCUSE
Peter, “Küreselleşmenin Dili”, Çev:
Ali Tartanoğlu, Mülkiye Dergisi,
Cilt: XXV, Sayı:229, Temmuz-Ağustos, Ankara, 2000, s.201.
MİTTELMAN
James H., “The Dynamics of Globalization”, Globalization:Critical
Reflections, Ed:James H. Mittelman, London, Lynne Rienner Publishers, 1997,
s.1-19.
MORTMAN,
Scott E..(1992). “Putting Starch in
European Efforts to Combat Money Laundering”, Fordham Law Review, Vol. 60, No. 6 s.429–465.
NAYLOR
H.T., Hot Money, Black Rose Books,
Kanada, 1994, s.299.
ODABAŞI
Harun, “Para Sihirbazları”, Aksiyon, Sayı:33, İstanbul, (10-16 Nisan),
1999, s.32-38.
ÖLMEZOĞULLARI
Nalan, Ekonomik Sistemler ve
Küreselleşen Kapitalizm, Ezgi Kitabevi, Bursa, 1999, s.82.
PİLBEAM
Keith, International Finance, Second
Edition, Macmillan Perss Ltd., , London, 1998, s.301.
SAATÇİ
Banu, “Kara Paranın Aklanmasının
Önlenmesine İlişkin Uluslararası Girişimler” Bankacılar Dergisi Sayı:19,
Ankara, 1996, http://www.tbb.org.tr/turkce/karapara/Uluslararasi%20Duzenlemeler.doc,
03/10/2005.
THE ECONOMİST, “Shadow Economy, 1999”, The Economist, (February 3rd-9th
2001).
YÜKSEL
Mehmet, Küreselleşme, Ulusal Hukuk ve
Türkiye, Siyasal Kitabevi, Ankara, 2001, s.11-12.
ZELDİN
F Michael, “Money Laundering:Legal
Issue”s, Current Legal Issues
Affecting Central Banks,Vol.2, IMF, 1994, s.209-221.