GLOBAL KRİZ, TÜREV
KAZANÇLAR VE YENİ FİNANSAL DÜZEN
İÇİNDEKİLER:
GİRİŞ
A) Finansal Kriz ve Küresel Yansımalar
B) Krizin Sonu ve Yeni Başlangıçlar
C) Mevcut ve Potansiyel İktisadî
Sistemler
D) Türev
Kazançlar ve Yeni Finansal Düzen
Sonuç Yerine
GİRİŞ
Dünya, 2007
yılının ilk yarısı itibariyle yeni bir kriz sürecine girmiş hâldedir. Yeni bin
yılın ilk global nitelikli bu ekonomik krizinin, yerini ne zaman toparlanmaya
bırakacağı henüz bilinmemektedir.
Doğrusu,
küresel ölçekli krizlerin başlangıcında veya kriz sürecinde, neticenin ne
olacağına ilişkin tahminlerde bulunmak çok kolay değildir. Çünkü tüm dünya ekonomileri
etki altındadır ve boyutunun nereye varacağı belli değildir. Özellikle
küreselleşme süreciyle giderek entegre hale gelen ülke ekonomilerinin bu tür
krizlerden ne kadar etkileneceğini ortaya koymak son derece zordur. Bununla
beraber, esasında kriz, halihazırda ülke ekonomilerinde değişen boyutlarda
yüzünü göstermektedir. Nitekim, hem gelişmiş ülkeler (GÜ) hem gelişmekte olan
ülkeler (GOÜ) açısından bu etkilerin şiddetini giderek artırdığına şahit
olunmaktadır.
Bu
çalışmada; mevcut global kriz ele alınmakta, iktisadî sistemlere dair
değerlendirmelerde bulunulmakta, türev yatırımların ve yatırımcıların krizdeki
rolüne ilişkin incelemeler yapılmakta ve yeni finansal düzenle alakalı
tespitler, teklifler aktarılmaktadır.
A) Finansal Kriz ve
Küresel Yansımalar
Mortgage
sistemindeki tıkanıklıklarla başlayan ve yayılan mevcut krizler silsilesi,
başta ABD olmak üzere GÜ kökenlidir. Dolayısıyla buralarda meydana gelen
olumsuzluklar, doğrudan veya dolaylı olarak GOÜ’lere yansımaktadır. Makro bazda
bakıldığında, GÜ’lerde ilk etapta para arzı daralması meydana gelmekte ve bu da
faizleri yükseltmektedir. Ayrıca sermaye piyasalarında hacim daralması
yaşanmaktadır. Bunlarl
GOÜ’lerde
ise ilk etki sıcak para üzerinedir. Söz konusu krizler sebebiyle GOÜ’lerde
sermaye çıkışları yaşanmakta, bun
Bahis
konusu kriz sürecinde meydana gelen somut bazı gelişmeler şöyle sıralanabilir:
Başta ABD’de olmak üzere Avrupa’da birçok firma zor durumda kalmıştır. Morgan
Stanley, Citigroup ve ING bunlar arasındadır. Ayrıca, Bear Stearns iflas
noktasına gelmiş ve 2008 Mart ortasında JP Morgan Chase tarafından satın
alınmıştır. Fortis de BNP Paribas tarafından satın alınmıştır. Öte yandan
Merrill Lynch, Bank of America tarafından satın alınmış; 158 yıllık finans
kuruluşu Lehman Brothers iflasını istemiş; ABD Federal Mortgage Kuruluşları
Fannie Mae ve Freddie Mac ABD Hazinesi tarafından kamulaştırılmıştır. Citi’de
de olumsuzluklar yaşanmıştır. Nitekim Citi, 2008’in ilk beş ayı boyunca
mortgage krizinin etkilerini giderebilmek için 40 milyar Dolar civarında
harcama yaptığını bildirmiştir. Başta ABD’de ve Avrupa’da olmak üzere tüm
dünyada yeni iflaslar yolda olup, bunların sayısını azaltmak için yoğun çabalar
sarf edilmektedir.
B) Krizin Sonu ve Yeni Başlangıçlar
Yaşanan
global krizin süresine ve boyutuna ilişkin farklı tahminlerde bulunulmaktadır.
Kimileri iyimserken, kimileri kötümser tablolar çizmektedir. Citi yönetim
kurulu başkanı Win Bischoff 2008 Mayıs’ında yaptığı açıklamasında krizin en
ağır kısmının sona erdiğini dile getirmiştir (Taylor&Miller, 2008). Ancak
bu tahmin, 2008’in üçüncü çeyreği itibariyle şiddetini artıran olumsuzluklar
zinciri ile hükmünü yitirmiştir. Öte yandan, bazı finans piyasası aktörleri ve
akademisyenler, ABD yönetiminin mortgage krizini engellemeye yönelik teşebbüste
bulunacağına inandıklarını ifade ederek, Merkez Bankası(FED)’nın büyük bir
banka krizine müsaade etmeyeceğini belirtmişlerdir (Morrissey, 2008).
Bununla
beraber, bu krizlerin ardının geleceğini ve farklı boyutlarıyla
karşılaşılacağını dile getirenler de mevcuttur. Mesela Prof. Dr. Paul Krugman,
mortgage krizinin etkilerini 2010 yılına kadar sürdürebileceğini, 2011 yılına
sarkmasının ise sürpriz olmayacağını dile getirmektedir (Yang, 2008). Haliyle
ABD’de 2011’e kadar sürme ihtimali bulunan bir krizler silsilesi, tüm dünyayı
da şöyle vey
Mevcut kriz
sürecinin sonu yeni başlangıçlara da gebe gibidir. Öyle ki krizin bitişi mevcut
iktisadî sistemlerin uygulanabilirliğini de sorgular hale getirerek yeni bir
global finansal düzeni de kaçınılmaz kılmaktadır.
C) Mevcut ve Potansiyel İktisadî Sistemler
Günümüzde,
ülkelerde temel alınan başlıca iktisadî sistemler Kapitalizm ve Sosyalizm’dir.
Üretim ve tüketim mallarında sınırsız mülkiyetin tanındığı, fertlerin arzu
ettikleri alanda serbestçe faaliyette bulunabilecekleri bir ekonomik sistem
olarak tanımlanan Kapitalizm’de şahsî menfaatler esas alınmış ve bu yolla
toplumun da menfaatlerinin yüksek seviyeye çıkacağı iddia edilmiştir. Buna
karşılık, Sosyalizm’de özel mülkiyet kaldırılmış olup, üretim faktörlerinin
kamuya ait olması prensibi esas alınmıştır. Toplumun menfaatinin daima en üstte
tutulmasının hedeflendiği bu sistem, sahip olduğu prensipleri itibariyle
Kapitalizm’e bir reaksiyon niteliğindedir.
Günümüz
şartlarında, temel prensipleri itibariyle birbirinin zıttı olarak görülen her
iki sistemin de pür hâlleriyle uygulanamadığını ifade etmek gerekir. Hatta,
uzunca bir süre önce pür halleriyle bu iki sistemin de tedavülden kalktığı
belirtilebilir. Çünkü ekonomik unsurlar arasında meydana gelen çatışmalar ve
ortaya çıkan bazı aksaklıklar, böyle bir sonucu doğurmuştur. Mesela Liberalizm
ve Ferdiyetçilik olmak üzere başlıca iki temel düşünceye dayalı olan Kapitalist
sistemde kimi durumlarda bir otorite tarafından müdahale kaçınılmaz kabul
edilir hale gelmiştir. Böylece devletin piyasaya kısmî müdahaleci olarak
çıktığı, “Karma Ekonomi” denilen bir iktisadî sistem ortaya çıkmıştır. En ileri
kapitalist yapıya sahip olduğu ifade edilen ABD’de bile durum böyledir. Son
kriz sürecinde kamu otoritesince gerçekleştirilen ve halen beklenen müdahaleler
de bu durumu teyit etmektedir. Dahası, uzunca bir süredir ABD’de ve Avrupa
ülkelerinde, başta tarım olmak üzere iktisadî sektörlerde uygulanan sübvansiyon
sistemi de kamu müdahalelerinin esaslı örneklerindendir. Yani zaten tarih
raflarında konulmuş olan “Laissez faire et laissez passer, le monde va de lui
même (Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler, dünya böyle de döner)” sloganı
mevcut krizle oradaki yerini iyice sağlamlaştırmıştır.
Ancak, pür
halleriyle olmamakla beraber Kapitalizm veya Sosyalizm olarak adlandırılan ve
iktisadî yönleri itibariyle uygulandıkları ifade edilen sistemler, ortadan
kalkmış değildirler. Savunucuları olduğu müddetçe de böyle bir iddiada bulunmak
itirazlara sebep olabilir. Zaten bu sitemlerin savunucuları “değişim-dönüşüm”
sürecinden bahsetmektedirler. Mesela Kapitalist sistemin; ticarî, sınaî ve
finansal kapitalizm safhalarından bahsedilmektedir. Finansal kapitalizm
safhasının cari olduğu günümüzde, yaşanan krizin bu yapıyı da
değiştirmek-dönüştürmek zorunda bıraktığı dile getirilmektedir. Nitekim Fransa
Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy; piyasaların her zaman doğru olduğu ve hiçbir
şekilde sınırlanmaması gerektiği düşüncesinin çılgınca olduğunu belirterek
(Samuel, 2008) finansal faaliyetlerin sadece piyasa aktörlerine bırakılmaması
lazım geldiğini dile getirmekte ve bankaların da spekülatif faaliyetlerden
ziyade doğrudan iktisadî kalkınmayı finanse etmeye yönelmelerinin gereğine
işaret etmektedir. Sarkozy, ‘Gelin yeni bir Kapitalist düzen kuralım’
çağrısında bulunmaktadır (Vucheva, 2008). İngiltere Başbakanı Gordon Brown da
finansal krizin kontrolsüz Kapitalizm’in zayıflığını ortaya çıkardığını
belirterek piyasaların toplum değerleriyle temellendirilmesi gerektiğine vurgu
yapmaktadır. Brown, güçlü bir ekonomi için ‘ahlakî değerlerin’ önemine işaret
etmektedir (“Brown Hits Out…”, 2008).
Sistemde
meydana gelen kırılmaları-çöküşleri fark eden birçok kişi de dönüşüm-değişim vurgusu
yaparak ‘Kapitalizmden vazgeçmiyoruz, sadece evrimleşmesini sağlıyoruz’
demektedir. Piyasaların her şeyi düzenlediği düşüncesini tarihî bir hata olarak
niteleyen Alman Finans Bakanı Peer Steinbrück’ün (Reute&Tuma, 2008)
tespitleri ise konuyu güzel bir şekilde özetlemektedir. Steinbrück,
‘Anglo-Amerikan finansal merkezlerde pervasızca kısa vadeli kâr ve yüksek
getiri peşinde olunması, fakat politika yapıcılarının bu açgözlülüğü
engellemedeki zaafiyetleri mevcut krizin sebebidir’ diyerek, yeni bir ekonomik
sistemin kurulması ve bunun tek kutuplu değil, çok kutuplu olması gerektiğini
ifade etmektedir (Pfanner, 2008).
D) Türev Kazançlar ve Yeni Finansal
Düzen
Global
krizin kendini giderek daha fazla hissettirdiği günümüzde ve tam da
Kapitalizm’in değişim-dönüşüm arifesinde, yaşanan krizin temel sebeplerine
ilişkin bazı ipuçlarına yukarıda değinildi. Şimdi de bu konuya dair tespitlere
yeni ilavelerde bulunarak krizden çıkışa ilişkin birtakım teklifleri
sıralayalım.
Açıktır ki
bu krize sebep olan temel faktörlerin başında üretimle doğrudan ilişkisi
bulunmayan para, diğer tabiriyle sıcak para gelmektedir. Amacı direkt olarak
bir üretim faaliyetini finanse etmek olmayan fakat faiz-döviz-borsa üçgeninde
sadece paradan para kazanmayı hedef haline getirmiş olan bu dolaşım faaliyeti,
ülkelerin belli ölçüde nimetlendikleri fakat esasında önemli ölçüde zarar
gördükleri bir nakit akışıdır.
Günümüz
dünya ekonomik sisteminde herhangi bir ülke, sıcak paranın dolaşımına ilişkin
tek başına düzenleme yapma imkânına sahip bulunmamaktadır. Bir ülke böyle bir
teşebbüste bulunduğu takdirde, bu nitelikteki para sahibi kişilerin ve
kurumların adeta hışmına uğramakta ve büyük oranda zarar görmektedir. Nitekim
1997 yılında, dolaylı sermayeye yönelik kısıtlamalara gitmek istediğinden
dolayı Tayland piyasalarından kısa sürede önemli meblağda para çıkışı yaşanmış
ve ülke ekonomisi felce uğramıştır. Aralarında Güney Kore, Malezya, Endonezya
ve Filipinler’in yer aldığı bölge ülkelerinde de benzer süreçler yaşanmıştır.
Türkiye’de de ne zaman menkul kıymetlere yönelik vergi uygulaması gündeme gelse
bu türden hareketlenmeler yaşanmaktadır. Aynı şekilde Ekim 2008’de ABD merkezli
dünya ekonomik kriziyle ilgili olarak G-8 ülkelerinin ‘piyasaları düzeltme
amaçlı çarelere başvurma’ kararı almasının hemen ertesinde meydana gelen
olumsuzluklar da bunu teyit etmektedir. Nitekim, birçok ülke borsasında önemli
düşüşler, döviz kurlarında keskin çıkışlar meydana gelmiştir. Bu hareketler,
sıcak paracıların verdiği mesajlar niteliğinde olup, sanki ‘bize müdahale
etmeye kalkmayın, cevabımız fena olur’ demektedirler. Bu sebeple, dolaylı
sermayecilere karşı global tedbirlerin alınması kaçınılmaz bir hal almıştır.
Bir ülke,
entegre olmuş günümüz dünya ekonomik sisteminde dolaylı sermaye ile ilgili tek
başına düzenleyici bir tavır sergileyemediğine göre, toplu halde birtakım
tedbirlerin alınması gerekmektedir. Bu amaçla Kapitalist, Sosyalist veya başka
bir sistemi uygulayan tüm ülkelerin katılımıyla BM nezdinde veya IMF-Dünya
Bankası çatısı altında veya uluslararası nitelikli yeni bir kuruluşun tesisi
ile dolaylı sermayenin hareketine ilişkin bazı ölçüler tespit edilmelidir.
Fakat tespit edilen bu kurallara her ülke harfiyyen riayet etmelidir. Aksi
hâlde sonuç, Bretton Woods sistemininkinden farklı olmayacaktır.
Gerekli
tedbirlerin alınması halinde, mevcut global finansal kriz düşük bir maliyetle
atlatılmış olacaktır. Bu çerçevede alınacak tedbirlerden biri türev yatırım
araçlarına getirilecek sınırlama olabilir. Özellikle üretimle doğrudan ilgisi
olmayan bütün türev finansal yatırım araçları ile ilgili böyle bir karar
alınabilir. Mesela ipoteğe dayalı gayrimenkul kredi sistemi olan ve
müşteriler-bankalar arasında konut ve/veya iş yeri dolayısıyla alacak-verecek
ilişkisine dayalı “mortgage”ta çok sayıda türev yatırım aracı mevcuttur.
Bunların başlıcaları şöyledir (“Mortgage…”, 2008):
·
Mortgage’a
dayalı menkul kıymet (MBS: Mortgage-backed security)
·
Varlığa
dayalı menkul kıymet (ABS: Asset-backed security)
·
Teminata
dayalı borç senedi (CDO: Collateralized debt obligation)
·
Teminata
dayalı mortgage senedi (CMO: Collateralized mortgage obligation)
Mortgage
sistemi, birinci (primary mortgage market) ve ikinci (secondary mortgage
market) mortgage piyasalarından oluşmaktadır. Birinci piyasa, mortgage kredi
talep ve arz edenlerinin buluştuğu ortam olup; brokerler, bankacılar ve kredi
birlikleri buranın birer parçasıdırlar. Birinci piyasada sağlanan
mortgage’ların çoğu ikinci piyasaya satılmaktadır. Mortgage kredilerinin ve
hizmet haklarının satıldığı ikinci piyasa ise mortgage sağlayıcıları, krediyi
menkul kıymet haline getirenler ve yatırımcılardan oluşmaktadır. Mortgage
kredilerini sağlayanların arzda bulunduğu ikinci piyasada bu krediler; menkul
kıymete dönüştürülmekte ve emeklilik fonları, sigorta firmaları ve hedge
fonları sahiplerinden oluşan yatırımcılar tarafından satın alınmaktadır.
Mortgage
ile ilgili menkul kıymetler, sadece ABD’li ve Avrupa’lı yatırımcılarca değil,
gelişmiş-gelişen çok sayıda ülke yatırımcılarınca talep edilir hale gelmiştir.
Bu sebeple ikinci piyasa çok geniş ve likit bir yapıya kavuşmuştur. Yani basit
bir alacak-verecek ilişkisine dayalı iken, neredeyse tüm dünyanın ilgi duyduğu
ve yüksek meblağlı fiktif kârların elde edildiği bir piyasaya dönüşmüştür
mortgage. Dolayısıyla, doğrudan üretimle ilgisi olmayan fakat söz konusu
alacak-verecek ilişkisi üzerine tesis edilmiş olan bu yeni yatırım araçları,
son Mortgage Krizi’nde görüldüğü üzere meydana gelen en küçük olumsuzlukta hem
bu araçları çıkaran kurumları hem de bunları alanları iflasa sürükleyebilmektedir.
O hâlde
yeni kurulacak global finansal düzende bu tür fiktif kazançların önüne set
çekilmesi gerekmektedir. Böylece konut ve/veya iş yeri edinmek isteyen kişiler
ve kurumlar, imkânları nispetinde gayrimenkul ipoteğine dayalı kredi temin
etmek suretiyle bu hedeflerine ulaşmaya çalışacak, diğer yandan üçüncü kişiler
(türev yatırımcılar) bu iki tarafın alacak-verecek ilişkisinden faydalanarak
hayalî kazançlar peşinde koşmayacaklardır.
Sonuç Yerine
Üretimle
bağlantısı olmadan sadece paradan para kazanma, yani hayalî kârlar elde etme
peşinde olan kişilerin ve kurumların hatta devletlerin dünyayı sürükleyeceği
tek bir adres vardır, global ekonomik kriz ve çöküş… Halihazırda yaşanan kriz,
tam da bu sebeple meydana gelmiştir. Gelinen noktada, iktisadî sistemlerde
değişiklikler kaçınılmaz hale gelmiş, krizden çıkış ve yenileriyle bu
boyutlarda karşılaşmama, küresel ölçekte yeni finansal düzenlemeleri
gerektirmiştir. Krizden çıkış reçetesi, buna yol açan kişilerin, kurumların ve
devletlerin faaliyetlerine getirilecek düzenlemeleri içermelidir.
Kurulacak
yeni global finansal düzen, üretimden gelir elde etmeyi teşvik etmeli, finansal
piyasa aktörleri de enerjilerini reel sektörün finansman faaliyetlerine
yönlendirmelidir. G-20 ülkeleri Kasım 2008’de bir araya gelerek finansal
piyasalara ve dünya ekonomisine ilişkin birtakım tedbirler alındığını ilan
ettiler. Fakat daha fazla başarı için, diğer tüm gelişmekte olan ülkelerin de
global ekonomik meselelerle alakalı karar vericiler havuzuna dahil edilmeleri
gerekmektedir. Zaten krizin asıl müsebbibi GÜ’lerdir. Dolayısıyla GOÜ’leri de
dikkate alan yeni bir döneme kapı aralanması gerekmektedir. Açıktır ki başarı;
alınacak tedbirlerin de global nitelikte olmasıyla ve istisnasız tüm ülkelerin
bunlara katılımıyla elde edilebilecektir.
Dr. Mehmet Behzat
Ekinci
Kaynaklar
“Brown Hits
Out at 'Unbridled' Capitalism”, http://uk.news.yahoo.com/4/20081018/tuk-brown-hits-out-at-unbridled-capitali-dba1618.html,
18.10.2008.
Ekinci,
Mehmet Behzat. “İstanbul Finans Merkezi Olabilir”, http://netfinans.com/#11116, 01.07.2008.
Morrissey,
Janet. “How Bad Will the Mortgage Crisis Get?”, http://www.time.com/time/business/article/0,8599,1714725,00.html,
19.02.2008.
“Mortgage
Derivatives”, http://www.investopedia.com,
28.10.2008.
Pfanner,
Eric. “Criticizing Capitalism from the Pulpit”, http://www.nytimes.com/2008/09/26/business/worldbusiness/26euro.html?partner=rssnyt&emc=rss,
25.09.2008.
Reute,
Wolfgang; Tuma, Thomas. 'We Were All Staring into the Abyss', http://www.spiegel.de/international/business/0,1518,581201,00.html,
29.09.2008.
Samuel,
Henry. “Nicolas Sarkozy Calls for Overhaul of Capitalism”, http://www.telegraph.co.uk/news/worldnews/europe/france/3082611/Nicolas-Sarkozy-calls-for-overhaul-of-capitalism.html,
26.09.2008.
Taylor,
Peter; Miller, Robert. “Citi Chairman Sir Win Bischoff Says Worst of Crisis is
Over”, http://www.telegraph.co.uk/money/main.jhtml?view=DETAILS&grid=&xml=/money/2008/05/06/bcnciti106.xml,
06.05.2008.
Vucheva,
Elitsa. “Sarkozy: Capitalism Should Be Regulated”, http://www.businessweek.com/globalbiz/content/sep2008/gb20080925_103472.htm?campaign_id=rss_daily,
25.09.2008.
Yang, Jia
Lynn. “How Bad is the Mortgage Crisis Going to Get?”, http://money.cnn.com/2008/03/14/news/economy/krugman_subprime.fortune/index.htm?postversion=2008031705,
17.03.2008.