BASKI GRUPLARININ
ETKİNLİĞİNİ BELİRLEYEN FAKTÖRLER VE BASKI YÖNTEMLERİ
İÇİNDEKİLER:
1. GİRİŞ
1.1. Çıkar ve Baskı Gruplarının Tanımlanması
1.2. Baskı Gruplarının İşlevselliği
1.3. Baskı Gruplarının Sınıflandırılması
2. BASKI GRUPLARININ ETKİNLİĞİNİ BELİRLEYEN ETKENLER
2.1. Parti Sisteminin Türü
2.2. Baskı Grupları ile Siyasî Partilerin İlişkileri
2.3. Siyasal Kültür
2.4. Grubun Doğası
2.5. Üye Sayısı
2.6. Malî Kaynaklar
2.7. Örgütlenme
2.8. Sosyal Statü
2.9. Liderlik
2.10. Siyasal Rejime İlişkin Etkenler
2.11. Diğer Etkenler
3. BASKI GRUPLARININ BASKI VE ETKİLEME YÖNTEMLERİ
3.1. İkna (Kandırma)
3.1.1. Ekonomik ve Sosyal Konseyler (ESK)
3.1.2. ESK’lar nedir?
3.1.3. ESK’lar ne değildir?
3.1.4. Lobicilik (Kulisçilik)
3.2. Siyasî Partiler Kanalıyla Dolaylı Müdahale
3.3. Kitle İletişim Yoluyla Dolaylı Etki ve Kamuoyunu
Etkileme
3.4. Tehdit
3.5. Doğrudan Hareketler ve Protestolar
3.6. Rüşvet
3.7. Hükûmet Faaliyetlerini Baltalama ve Malî Sabotaj
3.8. Bazı Ülkelerde Baskı Grupları
SONUÇ
1. GİRİŞ
Siyaset
bilimi yazınında önemli bir yer işgal eden bir konu olan baskı gruplarının
etkinliğini belirleyen faktörler ve etkileme yöntemleri çalışmamızın konusunu
oluşturmaktadır. Toplumda çeşitli gruplar mevcuttur. Bunların toplum hayatında
bir etki meydana getirebilmesi için belli nitelikleri haiz olması gerekir. Bu
niteliklerin başında asgari düzeyde de olsa örgütlü olmak gelir. Hemen
belirtmek gerekir ki burada profesyonel düzeyde bir örgütlenme gerekli
değildir. Geçici olarak da olsa grup üyelerinin belli bir amaç etrafında
toplanmış olmaları yeterlidir.
Toplumdaki
mevcut olan bu gruplar içerisinde bizim açımızdan önem taşıyanlar çıkar ve
baskı gruplarıdır. İlgili yazında yer yer birbirinin yerine kullanılan bu iki
kavramı tanımlamakta fayda var.
1.1. Çıkar ve Baskı
Gruplarının Tanımlanması
Ortak
çıkarlar etrafında bir araya gelmiş bireylerin oluşturduğu gruplara çıkar
grupları denilmektedir. Çıkar gruplarında temel özellik “ortak çıkar”
güdüsüdür. Bu tip gruplarda genelde tam bir birlik bilinci yoktur. Baskı
grupları ise çıkar gruplarının daha ileri bir aşamasıdır. Ortak menfaatler
etrafında birleşen ve bunları gerçekleştirmek için siyasal otoriteler üzerinde
etki yapmaya çalışan örgütlenmiş gruplara baskı grupları
[1] denilmektedir. Tanımdan da
anlaşılacağı üzere, baskı gruplarını karakterize eden temel özellik amaçların
gerçekleştirilmesi için siyasal iktidarın etkilenmesidir.
Bu
nitelikten dolayı her grup baskı grubu olabilir. Bunun için siyasî iktidarı
çeşitli şekillerde etkilemeye çalışmak yeterli olacaktır. Bu anlamda her çıkar
grubu bir baskı grubu değildir. Örgütlenmiş, organize olmuş ve disipline
edilmiş çıkar grupları siyasal iktidarı etkilemeye çalıştıkları zaman baskı
grubuna dönüşmüş demektir. Bu noktada baskı gruplarının faaliyetleri siyasî bir
nitelik kazanmıştır.[2]
Yani her baskı grubu siyasî bir faaliyet göstermektedir. Böyle olmasına rağmen
siyasal hayatın vazgeçilmez aktörleri olan siyasî partilerden ayrılırlar.
Siyasî partilerin hedefi siyasal iktidarı ele geçirmektir. Oysa baskı
gruplarının amacı siyasal iktidarı ele geçirmek değil, mevcut iktidarı
etkileyerek ondan ödünler koparmaktır. Yani, plütokrasi diye adlandırılan baskı
gruplarının amacı rant kollamaktır.[3]
Baskı
grupları da siyasî partiler gibi siyaset sahnesinde önemli bir yer
edinmişlerdir. Bu güçlü konumlarından dolayı kimi yazarlar tarafından baskı
grupları “üçüncü meclis”, “anonim imparatorluk”, “görünmez hükûmet” gibi
adlarla anılmaktadırlar. Eleştiriler çoğu zaman baskı grubu istekleri ile
toplum çıkarlarının bağdamadığı yönünde toplanmaktadır. Bu grupların siyasal
partiler gibi seçmen karşısında sorumluluk taşımamaları nedeniyle, sorumsuz
bazı grupların kararların alınmasına etki etmesinin demokratik işleyiş
açısından iyi olmadığı belirtilmektedir[4].
Hatta kimi siyaset bilimcilere göre baskı grupları da demokratik yaşamın
olmazsa olmaz unsurları arasındadır. İlk ortaya çıktığı zamanlarda pek hoş
karşılanmayan baskı gruplarının yürüttüğü faaliyetler son zamanlarda kabul
edilmeye ve siyasal yaşamın bir gerçekliği olarak algılanmaya başlanmıştır.
Hatta öyle ki, baskı grupları, vatanı olan Amerika Birleşik Devletleri’nde
yasal bir düzenlemeye tabi tutulmak suretiyle bu ülkede resmi bir nitelik
kazanmıştır.
1.2. Baskı Gruplarının
İşlevselliği
Baskı
grupları, demokratik süreçte temsil ettikleri sosyal grupların isteklerini
siyasal iktidara ulaştırması yönüyle demokrasiye işlerlik kazandırmaktadır.
Böylelikle, çeşitli toplum kesimleri isteklerini siyasal iktidara sürekli
olarak bildirme şansına sahip olmaktadır. Şöyle ki, sadece seçim zamanlarında
değil de normal zamanlarda da bu istekler baskı grupları aracılı ile siyasal
iktidara iletilmektedir. Seçmenler bu yöntemle, temsilcisi olan siyasal
iktidarla devamlı olarak iletişim halinde bulunabilmektedir. Ve ayrıca,
parlamentoda temsil edilmeyen kimi gruplar da böylelikle isteklerini siteme
iletebilmektedirler. Yani baskı grupları siyasal iktidara bu yönüyle
aydınlatıcı bir rol oynamaktadır. Ancak teorik olarak durum bu olmakla beraber
uygulamada durum böyle değildir. Bu işlevin tam anlamıyla gerçekleşebilmesi
için ,eksiksiz, tüm toplum kesimlerinin örgütlenmiş ve belli bir düzeyde
etkinlik gösterebilecek güce erişmiş olması gerekir. Baskı gruplarının çok
etkin çalıştığı ülkelerde bile tüm toplum kesimleri belirttiğimiz anlamda bir
yapıda değildir. Ülkelerin kendi özel durumlarına göre baskı grupları çeşitli
düzeylerde etkinlik göstermektedirler.
Baskı
gruplarının bir diğer işlevi ise siyasal iktidar için bir denetim mekanizması
vazifesi görmesidir. Siyasal iktidar baskı gruplarının kendisiyle sürekli
ilişki içersinde olması dolayısıyla her istediğini yapmamaktadır. Yani siyasal
iktidar, böyle bir durumda istese de halktan/çeşitli toplum kesimlerinden kopuk
bir yapı izleyememektedir. Bu anlamda baskı grupları halk kesimleri ile siyasal
iktidar arasında bir köprü görevi görmektedir, bir dengeleyici olmaktadır.
Böylelikle hem siyasal partilerin tekeline karşı bir ağırlık oluşturulmuş olur
hem de siyasal katılımın yaygınlaşması ve genişlemesi gibi bir sonuç ortaya
çıkar. Ancak uygulamada bundan sapmalar olmaktadır. Bugün gerek ülkemizde ve
gerekse diğer ülkelerde baskı gruplarının işlerliğini gözlemlediğimizde güçlü
baskı gruplarının siyasal iktidarı kendi istekleri doğrultusunda rahatça
yönlendirdiğini ve bunun neticesinde alınan kararların ise çoğunlukla
toplumdaki seçkin bir kesimin lehine olduğunu görmekteyiz. Bu güçlü baskı
gruplarına ülkemizde TÜSİAD örnek olarak verilebilir.
Düzene en
karşı gibi görünen baskı grupları bile, kendilerine çıkarlarını ve görüşlerini
yasal yollardan savunmak olanakları tanındığı ölçüde, istemeden düzene hizmet
etmiş olurlar. Çünkü üyelerinin sistemle uyuşmasını kolaylaştırır. Bu durumdaki
bir baskı grubu bile bir işlev görmektedir. Sitemin bu tip bir baskı grubuna
sağladığı olanaklar sistem-baskı grubu çatışmasında “yatıştırıcı bir rol oynar.[5]
Sonuç
olarak, demokratik süreçte bu grupların yerinin yadsınmaması gerektiğini
söyleyebiliriz. Bu grupların siyasal hayatta kamuoyunun aydınlanmasına yardımcı
olmak, siyasal katılma kanlarlını genişletmek gibi işlevleri yanında, bazı
baskı gruplarının temel hak ve özgürlüklerin korunmasında etkin bir rol
oynadıklarını unutmamak gerekir[6].
Ve ayrıca, iktidarın sahibi, günümüzde artık idare eden tek bir sınıftan değil,
idarede payı olan birçok kuvvetten oluşmaktadır.[7]
1.3. Baskı Gruplarının
Sınıflandırılması
Baskı
grupları çeşitlilik arz ettiğinden sınıflandırma gereği ortaya çıkmıştır. Bugün
ilgili yazında baskı grupları değişik şekillerde sınıflandırılmaktadır.
Sınıflandırma hususunda şunu belirtmek gerekir. Yapılan hiçbir sınıflandırma
kesin bir ayrım değildir. Bir baskı grubu birden fazla sınıfa girebilmektedir.
Biz burada,
sınıflandırma konusu başka bir çalışmanın konusu olduğu için sadece ilgili
yazında çoğunlukla kabul görmüş sınıflandırmaları açıklamalarını vermeden,
sadece başlıklar halinde vermeyi uygun buluyoruz. Bu ayrımlarda, yapıları
bakımından kadro baskı grupları, kitle baskı grupları; temsil ettikleri
kesimler bakımından işçi örgütleri, işveren örgütleri, tarım kesimi örgütleri;
menşeleri bakımından yabancı baskı grupları, yerli baskı grupları; faaliyet
alanlarına göre kültürel alanda faaliyet gösteren, ekonomik alanda faaliyet
gösteren, politik alanda faaliyet gösteren baskı grupları; kamu- özel ayrımı
olarak kamu kesimi baskı grupları, özel baskı grupları ayrımı yapılmaktadır.
Bu
sınıflandırma denemelerinin yanında birçok sınıflandırma denemesi mevcuttur.
Sınıflandırmalarda da görüldüğü gibi hiçbir ayrım tek başına yeterli
olmamaktadır. Her bir ayrım birbirini tamamlayıcı niteliktedir.
2. BASKI GRUPLARININ ETKİNLİĞİNİ BELİRLEYEN ETKENLER
Baskı
grupları isteklerini elde etmek için siyasal iktidarı etkilemeye çalışırlar. Bu
etki baskı gruplarının kendi özel durumlarına, ülkenin kendi özel koşullarına
ve bunların haricindeki diğer öngörülemeyen koşullara bağlı olarak
farklılaşabilmektedir. Siyasal kararları dolaylı bir şekilde etkilemenin yolu
kamuoyundan geçer. Halka benimsetilen, üzerinde kamuoyu oluşturulan bir konuda
siyasal iktidarların ters yönde karar almaları ve uygulamaları zorlaşır. Baskı
gruplarının etkinliğini belirleyen faktörlere sırayla bakalım.
2.1. Parti Sisteminin
Türü
Partilerin
yapı ve ideolojileri baskı gruplarının etkinlikleri üzerinde etkilidir. ABD’nin
gevşek yapılı disiplinsiz partileri baskı grupları için birer hedef
oluşturmaktadır. Kongre üyeleri seçim çevrelerinin baskılarına karşı çok
hassastırlar. İngiliz iki partili ve disiplinli partilerin yer aldığı parti
sistemi baskılara karşı daha dirençlidir.[8]
Çok partili sitemlerin baskı gruplarına özellikle yasama düzeyinde daha uygun
bir ortam sağladığı belirtilmelidir.
2.2. Baskı Grupları
ile Siyasî Partilerin İlişkileri
Bilindiği
gibi İngiliz İşçi Partisi işçi sendikaları tarafından kurulmuştur ve sendikalar
partiye malî destek sağlamaktadırlar. Bu durum günümüzde işçi sendikalarına bir
baskı grubu olarak bir üstünlük sağlamaktadır. Amerikan baskı gruplarının
siyasal partilerle bağları azdır. Ancak AFL-CIO (Amerikan İşçi Federasyonu ve
Endüstri Örgütleri Kongresi) Demokrat Parti ile sıkı bağlara sahip olduğundan
parti Kongre’de üstünlük sağladığı zaman bu örgütün beklentileri artmaktadır[9].
Ülkemizde de zaman zaman benzer olaylar görülmektedir. TBMM 21. dönem (19 Nisan
1999- 3 Kasım 2002) milletvekilleri arasında DİSK (Devrimci İşçi Sendikaları
Konfederasyonu) başkanı DSP’den, 22. dönemde ise Türk-İş Başkanı ve TÜRMOB
başkanı CHP’den milletvekilidirler. Bu durum takdir edileceği gibi ilgili
örgütlere belli bir etkinlik sağlamaktadır.
Partiler,
örgütlenmiş gruplara faydalı oldukları sürece onların aleti durumundadırlar.
Ama partiler yollarını keserse, bu görünmeyen hükûmetler onları bilmezlikten
gelirler. Baskı grupları ile siyasal partilerin ilişkileri değerlendirilirken
iki durum göz önüne alınmalıdır. Seçim öncesi ve seçim sonrası. Seçim sırasında
verilen sözler, yapılan anlaşmalar, bir yerde seçimden sonra unutuluyor.[10]
2.3. Siyasal Kültür
Amerikan
siyasal kültürü Avrupa siyasal kültürüne göre baskı grubu faaliyetlerine daha
hoşgörülü bakmaktadır. Fransız siyasal kültürü şiddet ve direnişe dayanan baskı
grubu eylemlerini olağan karşılamaktadır[11].
Bilindiği gibi Fransız siyasî kültüründe grev ve eylem yapma gibi olayların
ayrı bir yeri vardır. Batı Almanya’da baskı gruplarının güçsüzlüğü bu ülkenin
otoriter devlet geleneğinden etkilenmektedir.
2.4. Grubun Doğası
Baskı
gruplarının etkinliğini belirleyen bir başka husus ise grubun doğası, niteliğidir.
Grubun amaçların niteliği bu amaçların hangi yollarla gerçekleştirileceğini
etkiler. Var olan siyasal siteme aykırı amaçları güden baskı grupları sistemi
meşrulaşmış örgütlerin yöntemleriyle etkileyemezler. Ayrıca baskı gruplarının
elinde bulunan yaptırım gücü de hükûmetlerin tutumlarını etkilemektedir.
Özellikle, hükûmetin bazı kararları alabilmesi için bu grupların işbirliğine
ihtiyacı varsa baskı grubunun yaptırımı yüksek olmaktadır.[12]
2.5. Üye Sayısı
Takdir
edileceği gibi belli bir fikrin birçok kişi tarafından benimsenmesi o fikri
savunanlara önemli bir güç kazandıracaktır. Baskı grupları amaçlarına ulaşmak
için savundukları fikrin geniş kitleler tarafından benimsendiği imajını vermeye
çalışırlar. Baskı grupları bu imajı verdiklerinde isteklerine daha kolay
ulaşacaklardır. Baskı gruplarının etkinliklerini arttırmak için geniş bir
tabana sahip olmak istedikleri bir gerçektir. Etkinliğini üyelerinin sayısından
alan baskı gruplarının başında işçi sendikaları gelir.[13]
Tabii burada üyelerin niceliği yanında niteliği de önemli bir rol oynamaktadır.
Bilinçsiz bir üye tabanına sahip olan bir baskı grubu “insan topluluğu”
olmaktan öteye gidemeyecektir. Bilindiği gibi üye sayısı az fakat etkinliği
yüksek baskı grupları da vardır. bu grupların etkinliği başka sebeplerden ileri
gelmektedir. Bu sebepler içerisinde en önemlilerinden bir tanesi üyelerin
bilinçli olmasıdır.
2.6. Malî Kaynaklar
Az önce de
belirttiğimiz gibi üye sayısı az fakat etkinliği yüksek baskı grupları da
vardır. bu grupların etkin olmasının nedenlerinin başında bu grupların parasal
imkanlarının son derece iyi olması gelir. Bu tür baskı gruplarının tipik örneği
işveren kuruluşlarıdır. Böyle imkanlara sahip olan baskı grupları ‘bu malî
imkanlarını siyasî partilere katkılar, nüfuzlu kimseleri elde etme, reklam,
propaganda, haber ve bilgi akışını sağlamak ve benzeri faaliyetler için’ [14]
kullanırlar. Paranın her kapıyı açtığı(!) düşünülürse malî imkanların nasıl bir
güç sağladığı daha iyi anlaşılacaktır.
Bu baskı gruplarının söz konusu malî imkanlarının
kaynaklarını şu şekilde sıralayabiliriz[15]
:
·
Giriş
ve üye aidatları,
·
Yapılan
yayınlar, gelir elde etmek amaçlı olarak düzenlenen faaliyetlerden elde edilen
gelirler,
·
Mal
varlığı gelirleri,
·
Bağış
ve yardımlar,
·
İlgili
mevzuat hükümlerine uygun olarak toplanacak bağış ve yardımlar.
2.7. Örgütlenme
Profesyonel
bir örgütsel yapıya sahip olan baskı grupları benzer durumdaki diğer baskı
gruplarına göre daha etkin olacaklardır. Özellikle hiyerarşik bir örgütsel
yapıya sahip baskı gruplarında bu etkinlik daha da artacaktır. Çünkü hiyerarşik
yapıda yekpare bir görüntü sergilenecektir. Yukarıda belirtmiş olduğuz gibi
politik süreçte önemli olan kamuoyunu ilgili konuya inandırmaktır. Bu gerçeklik
ise baskı gruplarının halkla ilişkiler hizmetlerinin çok iyi olmasını
gerektirmektedir.
Örgütlenmenin
bir başka yönü ise yurt çapına yayılı bir örgütlenme veya belli merkez(ler)de
örgütlü olma durumudur. Bu ayrım içerisinde yurt çapına yayılmış bir
örgütlenmeye sahip olan baskı grupları aynı durumda olan diğer baskı gruplarına
göre daha üstün konumda olacaktır. Zira, baskı gruplarının, etkilemek
anlamında, hedefinde olan milletvekilleri daha ziyade kendi seçim bölgelerinde
faal olan baskı gruplarını diğerlerine nazaran daha fazla dikkate
almaktadırlar. Bu nedenle yurt çapında örgütlenmiş olmak potansiyel etki
alanını genişletecektir. Ulusal düzeyde örgütlenmiş olmanın yerel düzeyde
örgütlenmiş olmaya göre bir diğer getirisi ise, ulusal düzeyde örgütlü olan
baskı gruplarının ulusal bir konu hakkında olaya müdahil olmalarının daha kolay
olmasıdır.
2.8. Sosyal Statü
Baskı
gruplarının gücünü belirleyen faktörlerden biri de temsil ettiği grubun toplum
nazarındaki saygınlığından ve toplumun bu gruplar hakkında kanaat ve
yargılarından oluşmaktadır. Bu gruplarda yer alan kişilerin toplumda belli bir
itibara sahip olması bu grupların etkilerini arttıracaktır. Bunun nedeni sosyal
itibarı yüksek olan kimselerin yöneticilerle sistematik bir ilişki içerisinde
olmasıdır. Ayrıca bu kişilerin belli görüşleri savunuyor olmaları medya gibi
etkili kanallarla topluma aktarıldığında, yani bir propagandaya tabi
tutulduğunda toplumun büyük çoğunluğu tarafından benimsenebilecektir.
Ancak,
saygınlık sürekli olmayabilir. Birtakım sürtüşmeler itibar kaybına neden
olabilir. Örneğin 1991 yılında Türkiye’nin en büyük esnaf kuruluşu olan TOBB
ile TÜSİAD’ın birtakım nedenlerle çekişmeleri her iki kurumu da yıpratmıştır.[16]
2.9. Liderlik
İlgili
baskı grubunun başındaki yönetici de baskı grubunun etkinliğini belirleyen
faktörler arasındadır. Liyakatli, bilgili, tecrübe sahibi, uzak görüşlü
kısacası karizmatik (!) bir lider oldukça önemlidir. Tabii bu yöneticilerin
siyasî iktidarı elinde bulunduranlarla fikir birliği içinde olmaları bu
liderlerin etki gücünü arttıracaktır. Örneğin, TOBB, siyasî iktidarları
yaptıkları kampanyalarla değiştirebilen TÜSİAD kadar etkili değildir. Ancak,
1993 yılında kurulan DYP-SHP koalisyon hükûmetinin kurulmasında TOBB başkanı
etkili olarak bu haliyle TÜSİAD’dan üstün bir görüntü sergilemiştir.[17]
2.10. Siyasal Rejime
İlişkin Etkenler
Öncelikle
belirtmek gerekir ki saydığımız tüm bu etkenler normal bir işleyiş düzeni, yani
demokratik bir siyasal rejim varsayımına dayalı olarak yapılmıştır. Takdir
edileceği gibi baskıcı rejimlerde baskı grupları ya çok silik olacaktır ya da
hiç olmayacaktır. Baskıcı rejimlerde bu tip grupların olması baskı gruplarının
modern anlamda mevcudiyetinden bahsedebilmek için yeterli değildir. Yani
siyasal iktidarı etkilemek için rahat bir şekilde faaliyette bulunamayan bir
grubun baskı grubu olarak nitelenmesi kavramsal açıdan pek sağlıklı
olmayacaktır.
Demokratik
işleyiş içerisinde siyasî partilerde yetişkin eleman yoksa baskı grupları böyle
durumlarda daha etkin olmaktadırlar. Çünkü, baskı grupları bünyesinde
bulundurdukları nitelikli elemanlar ile siyasî partilere bu konuda “destek”
vermektedirler. Tersi bir durum da söz konusu olabilmektedir. Şayet kamu
yöneticileri yetkinse baskı gruplarının etkinliği azalacaktır.
Burada bir
diğer husus ise yönetimin merkeziyetçi veya adem-i merkeziyetçi olmasına göre
baskı gruplarının etkinliğinin değiştiğidir. Merkeziyetçi ülkelerde baskı
gruplarının etkinliği azalmaktadır. Buna nazaran adem-i merkeziyetçi yapılarda
kuvvetler bölünmüş bir nitelik arz ettiği için baskı grupları daha etkin
olabilmektedirler. Takdir edileceği gibi bir belediyeyi veya bir federe devlet
hükûmetini etkilemek bir merkezi hükûmeti veya bir federal hükûmeti
etkilemekten daha kolaydır.
2.11. Diğer Etkenler
Baskı
gruplarının etkinliğini, bu saydığımız etkenler dışında kalan bazı etkenler de
etkilemektedir. Bunları kısaca açıklayacak olursak:
· Baskı zamanının, yerinin ve
araçlarının seçilme tarzları : Örneğinin ülkenin kaos içinde bulunduğu bir
dönemde baskı gruplarının istekleri daha az dikkate alınacaktır. Bu nedenle
isteklerin dillendirilmesinde zamanlama önemlidir. Zamanlama yanında, uygun
etkileme yönteminin de seçilmiş olması gerekir. Talep edilen koşullar ile
orantısız bir baskı yöntemi kullanmak etkinliği olumsuz etkileyecektir.
· Baskı grupları arasındaki çekişme,
rekabet veya çıkar çatışmasının dengeleyip uzlaşmacı çözümler bulma yeteneği :
Baskı gruplarının çıkarları birbiriyle çatışabilmektedir. Böyle bir durumda
uzlaşma yerine kısır çatışmalara girişmek baskı faaliyetinin kendisinden
beklenen sonucu vermesini, yani baskı gruplarının etkinliğini engelleyecektir.
· Üye olmayanlar üzerinde etkinliği
ve onları harekete geçirme gücü : Baskı grupları güçlerini temelde kendi
üyelerinden alırlar. Ancak, üyeleri dışında da sempatizan kazanabiliyorlarsa
etkinlikleri artacaktır.
· Kitle haberleşme araçlarına ulaşma
derecesi : Kitle haberleşme aralarının kamuoyunu etkilemede ne derece etkili
bir araç olduğu tartışmasızdır. Bu araçlardan mümkün olduğu kadar faydalanan
veya bu araçlara gerektiğinde kolayca ulaşabilen baskı grupları diğerlerine
nazaran daha üstün bir konuma sahip olacaklardır.
· Bütçe sınırı : bu etkenden ilk
bakışta ilgili baskı grubunun malî imkanları anlaşılmakta . Ancak, ilgili baskı
grubunun malî imkanlarının etkinliği belirleyen bir etken olması yanında
devletin bütçe imkanları da baskı gruplarının etkinliğini belirler. Devletin
sınırlı olan bütçesi, çok sayıda baskı grubunun talebini karşılayamayacaktır.
Bu durum ise, anlaşıldığı gibi baskı gruplarının etkinliğinin azalması
demektir.
· Politik sınır : Bu sınır parti
rekabetinin varlığı dolayısıyla, grupların çeşitli partilere hatta aynı grup
üyelerinin farklı partilere yönelmiş olmasından kaynaklanır.
· Sosyal gruplar arası rekabet :
Baskı gruplarının kendi aralarındaki rekabet de bu grupların etkinliğini
azaltacaktır. Çünkü mevcut imkanlar siyasal iktidarı etkileme amacıyla
kullanılması gerekmekle beraber tüm kaynaklar buraya değil de bir kısmı
grupların kendi ararlındaki rekabette kullanılmaktadır.
Buraya
kadar baskı gruplarının etkinliğini belirleyen etkenleri açıklamaya çalıştık.
Şimdi baskı gruplarının siyasal iktidarı etkileme yöntemlerini açıklamaya
çalışalım.
3. BASKI GRUPLARININ BASKI VE ETKİLEME YÖNTEMLERİ
Baskı grupları
siyasal arenada faaliyet gösterirlerken çeşitli yöntemler kullanırlar. Bu
yöntemler arasında ikna gibi olağan yöntemler yanı sıra tehdit gibi aşırı
yöntemler de bulunmaktadır. şimdi bu yöntemleri incelemeye çalışalım.
3.1. İkna (Kandırma)
İkna yönteminin
özünde, etkilenmek istenene merkezi, taleplerin haklılığı yönünde inandırmak
yatmaktadır. Burada elde edilmek istenilen çıkarlar kamu çıkarlarıymış gibi
gösterilmeye çalışılır. Baskı grupları, taleplerinde haklılıklarını göstermek
ve ilgili otoriteyi ikna etmek için raporlar, araştırmalar, yayınlar, vb
yöntemlerle ciddi bir organizasyon oldukları imajını vermeye ve dolayısıyla
karşı tarafı ikna etmeye çalışırlar. Bu aşamada amaç, yasa tasarısının
hazırlandığı aşamada devreye girebilmektir. Bu iki şekilde olur; ya yasa
tasarısı ilgililerce hazırlanır, görüşü alınmak üzere ilgili gruplara
gönderilir, ya da daha tasarı aşamasında ilgililerle ilişki kurularak örgüt
yetkilileri de yasanın yazılmasına katılırlar.[18]
Grupların daha çok ikinci yolu yeğledikleri söylenebilir. Bu durum yasa
koyucunun da işine gelir. Çünkü, yasa koyucunun hemen her konuda araştırma
yapabilme imkanı yoktur. Yasa koyucunun bu eksikliğini baskı grupları bir
ölçüde giderebilmektedir. Bazı ülkelerde, hükûmetler baskı gruplarıyla müzakereleri
yürütecek komisyonlar kurarlar.
Hükûmetler,
hem aldıkları kararların meşruiyetini sağlamak hem de kamuda hangi konularda
eksikli ve boşluk olduğunu öğrenmek için bu yolu tercih ederler. Bizde de
hükûmet tarafından oluşturulan ve içerisinde hükûmet, sendika ve özel sektör
temsilcilerinin yer aldığı Ekonomik ve Sosyal Konsey bu şekilde oluşturulmuş
bir kuruldur.[19]
Şimdi bu konseylerin yapısını inceleyelim.
3.1.1. Ekonomik ve
Sosyal Konseyler (ESK)
Ekonomik ve
sosyal çıkar grupları ile siyasî irade arasındaki karşılıklı bağımlılık, çağdaş
toplumlarda sivil toplum yelpazesinin genişlemesi ile paralel bir gelişme
göstermiştir. Bu itibarla, sivil toplum kuruluşlarının siyasî irade ile
münferiden ikili iletişim ve etkileşim kurmalarının nihai aşamada kaos meydana
getirme riski bulunmakta, en azından siyasî iradenin çeşitli çıkar grupları
taleplerine cevaben adil ve gerçekçi bir muhakeme getirmesi gittikçe
güçleşmektedir. Çıkar grubu temsil ve etkinlik kabiliyetini optimum düzeyde
tutmaya mahkum ise, iktidardaki siyasî grupların da toplumsal hoşnutluğu
optimum düzeyde tutmaya çalışmaları gerekmektedir. İşte bu iki hedef Batı
demokrasilerinde sivil toplum kuruluşları ile siyasî otoriteyi ortak bir
paydada birleşmeye itmiştir. Sivil toplum kuruluşları ile iktidar arasında daha
"örgütlü" ve "yapısal" bir diyalog ihtiyacı ortaya
çıkmıştır. Ekonomik ve Sosyal Konseyler (ESK) kuşkusuz bu örgütlenmenin temel
taşını ve yapısal diyalog arayışının en önemli aracını oluşturmaktadırlar.
ESK'lar, toplumun çeşitli kesimlerini temsil eden ve meşru bir yapıya sahip;
"demokratik kitle örgütleri", "sivil toplum örgütleri",
"gönüllü kuruluşlar", "çıkar ve baskı grupları" ile siyasî
otoritenin yapıcı ve kurumsal bir bazda birleşebildikleri işlevsel bir platform
olarak kabul edilmektedir. Bu platform, yalnızca yönetenler ile yönetilenler
arasında bir diyalog aracı değil, asıl önemlisi, tüm çıkar ve baskı gruplarının
kendi aralarında yatay bir diyalog ve uzlaşma zemini oluşturmalarını sağlamaktadır.[20]
Türkiye'de
1995'den bu yana Başbakanlık genelgeleriyle tesis edilen, sınırlı katılımlı ve
yapısal örgütlü bir kimliğe sahip olmayan ESK yasal bir çerçeveye oturtulmak
istenmektedir.
3.1.2. ESK’lar nedir?
· ESK'lar ekonomik ve sosyal
konularda temsili niteliği haiz kurum ve kuruluş temsilcilerinden oluşur.
· Toplumu global olarak ilgilendiren
ekonomik ve sosyal konularda hükûmetler için bir danışma organıdır.
· Bu amaçla kendi inisiyatifleri veya
siyasî iradenin taleplerine istinaden hazırlık aşamasındaki kanun taslakları
ve/veya hükûmet projeleri için istişarî mahiyette görüş beyan ederler.
· Siyasî otoriteye bağımlı olmayan
özerk bir yapıyı haizdirler.
3.1.3. ESK’lar ne
değildir?
· ESK'lar birer karar organı
değildir.
· Görüş ve tavsiyeleri hükûmetler
için bağlayıcı değildir.
· ESK'ya üye kurum ve kuruluşların
hükûmetlerle geleneksel ikili ilişkilerini ikame etmez.
·Mevcut sosyal diyalog (toplu
sözleşme vb.) mekanizmalarını ikame etmez.
Başka bir
deyişle, ESK'ların temel işlevi: ekonomik istikrarın kurulması, büyümenin ve
sınaileşmenin hızlandırılması, üretimin, yatırımların ve verimliliğin
artırılması, ekonomiye rekabet gücü kazandırılması, istihdamın geliştirilmesi
ve işsizliğin önlenmesi, işgücü niteliğinin yükseltilmesi, gelir dağılımının iyileştirilmesi
ve sosyal adaletin sağlanması, sosyal devlet anlayışının gereği olarak kamu
hizmetlerinin geliştirilmesi, çalışma hayatının ekonomik ve sosyal gelişme
hedeflerine uygun şekilde düzenlenmesi ve demokratikleşmesi, ülke
demokrasisinin geliştirilmesi ve güçlendirilmesi gibi temel sosyo-ekonomik
amaçlar için sürekli ve kalıcı bir diyalog platformu olarak, danışma organı
niteliğinde ortak görüş ve tavsiyeler oluşturmak ve hükûmet ile parlamentoya
tavsiyelerde bulunmaktır.[21]
Ekonomik ve
sosyal konseyleri bu şekilde açıkladıktan sonra ikna yönteminde kaldığımız
yerden devam edelim.
İkna
yolunun bir başka yolu da yüksek görevlerde bulunana memurların kendi
alanlarına giren işlerde aydınlatılması, gruplarca bilgi verilmesidir.
Birlikler ve gruplar böyle bir desteği arkalarına aldıklarında işlerinin yarı
yarıya hallolduğunu bilirler. Baskı grupları, gerek parlamentoda ve gerekse
bürokratlarla onları ikna etmek için görüşmeler yaparlar. Neticede, baskı
grupların kullandıkları bu yöntem, grupların bilgi ve uzmanlıklarının idari
mekanizmaya aktarıldığı bir yöntemdir. Burada bilgilerin doğru, isteklerin
yapılabilir ve ikna edici olması önemlidir.
Burada ikna
yöntemi olarak bahsetmiş olduğumuz yöntem yanında siyasal karar mekanizmasını
böyle doğrudan etkilemeye yönelik faaliyetlerin tümüne lobicilik denilmektedir.
Yeri gelmişken lobicilik faaliyetlerine değinmek yerinde olacaktır.
3.1.4. Lobicilik
(Kulisçilik)
Öncelikle
belirtmek gerekir ki, lobicilik faaliyetlerini ikna yönteminin altında
belirtmiş olmamız, lobiciliğin iknanın bir alt yöntemi olduğu anlamına gelmez.
Zira yukarıda da belirttiğimiz gibi, lobiciliği burada belirtmiş olmamızın
nedeni bahsedilmiş olmasındandır.
Baskı
grupları, siyasal kararların kendi istek ve amaçları doğrultusunda alınmasını
sağlamak için çoğu zaman doğrudan doğruya siyasal karar merkezlerini etkilemeye
çalışmaktadır. Amerika Birleşik Devletleri’nde böyle doğrudan etkileme
faaliyetlerine lobicilik denilmektedir. Bu yöntem kulisçilik, kanun simsarlığı
olarak da adlandırılır. Başlangıçta, yasama meclisleri koridorlarında meclis
üyeleriyle temas kurarak, çıkması istenen bir kanunu ya da kararı çıkarmak veya
çıkmaması istenen bir kanunun ya da kararın çıkmasını önlemek için girişilen
faaliyeti ifade eden lobicilik, bugün daha geniş bir anlam kazanmıştır.
Lobicilik, çeşitli çıkar çevrelerinin kendi işlerini gördürmek ve yasama
organına bu yönde etkide bulunmasını sağlamak için, politikacılardan
yararlanmaları biçiminde tanımlanabilir. Lobi faaliyetini yürütenler çeşitli
grupların mensupları olabileceği gibi profesyonel düzeyde bu işi yapanlar da
olabilir. Bu profesyonel olarak çalışan lobiciler ABD’de oldukça yaygındır.
Lobicilik değişik şekillerde olabilmektedir. Bunlardan
bazılarını açıklayalım.
· Seçim öncesinde bir siyasal partiyi
destekleme şeklinde olabilir. Burada bahsedilen desteklerin başında malî destek
gelmektedir. Bu yöntemde, siyasal partilere destek veren baskı gruplarının
desteklediği parti iktidara geldiğinde bu verilen destekler ilgili baskı
grubuna “hizmet(!)” olarak geri dönecektir. Bu tip lobiciliğe örnek olarak,
para sihirbazı George Soros’un 2004 seçimlerinde George W. Bush’un tekrar
seçilmemesi için 10 milyon dolarlık bir fon ayırmasını gösterebiliriz. Fakat
burada dikkat edilmesi gereken husus, fon ilgili kişinin seçilmemesi için
ayrılmıştır. Yani George Bush’un rakipleri dolaylı olarak desteklenmektedir.
· Bu ikinci lobicilik yönteminde,
baskı grupları bazı milletvekillerinin kendi çıkarları doğrultusunda hareket
etmesini sağlamaya çalışırlar. Bu yöntemde milletvekilleri diğer
milletvekillerini ve bürokratları etkilemeye çalışırlar. Baskı grupları kendi
çıkarları için lobi yapacak milletvekillerinin nüfuzlu, sözü geçen, itibarlı
kimselerden olmasını yeğlerler. Burada ise ilgili milletvekilinin ilgili baskı
grubu için yaptığı faaliyetler kendisine “destek (!)” olarak geri dönecektir.
Lobiciliğin
bu belirttiğimiz yöntemlerinden başka yayın servisleri kurarak etkileme, karar
merkezlerinde yer alanlara hediyeler verme, yüksek ücretler ödeyerek
toplantılara konuşmacı olarak çağırma, yemekli toplantılar düzenleme,
parlamenterlere seçmenlerden mektuplar gönderme gibi değişik yöntemleri vardır.
3.2. Siyasî Partiler
Kanalıyla Dolaylı Müdahale
Bazı siyasî
partiler baskı gruplarının bir parçasıdır. Örneğin, İngiliz ve Avusturya İşçi
Partileri işçi sendikalarının bir ürünüdür. Yine Avusturya’daki Halk Partisi
köylü örgütlerine, sendikalara ve ticaret odalarına dayanmaktadır. Birçok
ülkedeki çevreci gruplar yeşiller partisine ve etnik gruplar da kendi
çıkarlarını temsil eden partilere dönüşebilmektedir. Ayrıca, sermaye
çevrelerinin sağ partilere yakın olduğu bilinene bir gerçektir. Bazı siyasî
partilerin bu şekilde baskı gruplarına dayanmaları sonucunda, baskı grupları
baskılarını siyasî iktidara dolaylı olarak bu partiler aracılığı ile
aktarmaktadır. Baskı grupları ile siyasî partilerin bu ilişkileri genelde
gizlidir. Ülkemizde 1970-1980 arası dönemde bazı işçi sendikaları(DİSK) ile bazı siyasî partilerin (CHP) bu biçimde
bir güç birlikteliğine gittiği görülmüştür. [22]
Belirli
alanlarda uzmanlaşmış, güç çekişmelerine girmekten çok bir davayı savunan
siyasî partiler de aslında baskı gruplarıdır. Seçim sisteminin nispi temsile
yakın olduğu ve dolayısıyla koalisyonların alışılagelmiş olduğu yerlerde küçük
partiler bir- iki bakanla temsil edilebilmektedir. İskandinavya’daki tarımsal
çıkarlar ve İsrail’deki bazı dini gruplar bu yola temsil edilmektedir. Bu baskı
grupları, davaları için parti amblemi altında toplanmakta ve parti
ayrıcalığından yararlanmaktadır. Böylelikle davalarını toplumun bütününe yayma
vasıtası elde etmektedirler.[23]
Siyasî
partiler yoluyla etkinin, ‘hukuksal’ ya da ‘meşru yol’ olarak
adlandırılabilecek değişik bir biçimi de benzer çıkarları savunan baskı
gruplarının parlamentoda taraftar toplayarak ilgili bakanlığın kendilerini
ilgilendiren bir konuda aldığı karara karşı direnmeleri ve işlem hakkında soru
sordurmaları, görüşme açılmasını sağlayarak baskı yapmalarıdır.[24]
3.3. Kitle İletişim
Yoluyla Dolaylı Etki ve Kamuoyunu Etkileme
Takdir
edilebileceği gibi, baskı gruplarının siyasal karar mekanizmasını etkileme
sürecinde kamuoyunun da desteğini almaları etkinliklerini arttıracaktır. Bu
nedenle baskı grupları bu etkileme sürecinde kamuoyunu da etkilemek isterler.
Kamuoyunu etkilemenin en etkili aracı bilindiği gibi kitle iletişim
araçlarıdır. Bu bağlamda Yeşil Barış hareketinin çevresel sorunlara dikkat
çekmek için giriştiği sansasyonel eylemler değerlendirildiğinde bu eylemlerin
amacının medyanın ve dolayısıyla kamuoyunun dikkatlerini bu noktaya çekmek
olduğu söylenebilir. Birçok baskı grubu yasama organını etkilemek için önce
kamuoyunun etkilenmesi gerektiğini bildiği için bu konuda ikili bir strateji
izleyerek hem kamuoyunu hem de iktidarları aynı anda etkilemeye çalışırlar.[25]
Bu tür faaliyetler sonucunda kamuoyu genellikle, bu faaliyetleri yapan gruba
karşı değil, siyasal iktidara karşı cephe alır. Şöyle ki, bu tür kamuoyunu
etkileme faaliyetleri haklı nedene dayanıyorsa kamuoyu siyasal iktidara karşı
cephe alacaktır. Ya da tam tersi bir durum ortaya çıkacaktır.
Baskı
grupları kendi görüş ve dileklerini kamuoyuna benimsetmek için başlıca iki
hedefe yönelmiş faaliyette bulunurlar. Bunlardan ilki kamuoyuna yeni bilgiler sunmak
suretiyle onu aydınlatmak, belirli hizmet veya faaliyet çeşitleri hakkında
elverişli bir hava oluşturmaktır. İkinci hedef ise, temsil ettikleri çıkarların
korunması için siyasal karar merkezlerine tesir etmektir.[26]
Baskı
grupları propaganda ile kamuoyunu aydınlatmayı değil, onu kendi gizli amaç ve
çıkarlarına inandırmak için kullanırlar. Kullanma biçimi ise grubun gücüne göre
değişebilmektedir. [27]
Baskı
grupları gazetelere hergün isteklerini, görüşlerini bildiren malzemeyi
göndermektedirler. Gruplar bu belgelerin büyük bir kısmını parasız
yayınlatırlar. Ancak, daha esaslı ve masraflı yöntemlere başvurulduğunda bunun
karşılığının ödenmesi doğrudan para ödemesi, abone olama, ticarî reklam dağıtma
gibi değişik şekillerde olmaktadır.[28]
Bazı baskı gruplarının kendi özel yayın organları vardır. Örneğin,
sendikaların, işveren kuruluşlarının kendi çıkardıkları gazeteler, dergiler
gibi. Ülkemizde 12 Eylül 1980’den önce TÜSİAD’ın “halkı aydınlatmak(!)”
amacıyla gazetelere ilanlar vererek hükûmete açıkça cephe alması bu tip
etkileme faaliyetlerine örnek verilebilir.
Baskı
gruplarının kamuoyu oluşturmakta başvurdukları en etkili yöntem propagandadır.
Propaganda, toplumun düşünce ve davranışını önceden belirlenmiş bir kanaat ve davranışa
dönüştürmek için yapılan etkileme faaliyetleridir. Bu niteliğiyle propaganda,
bir özgür düşünce alışverişi olmadığı gibi toplumum eğitme amacı da gütmez.
Propagandanın iki şekli vardır. Bunlar, ikna yolu ve şiddet yoludur. Grubun
belli bir konuda eyleme geçmeden önce kendi üyelerine bilgi vermesi, yayın
organları aracılığı ile yaptığı araştırmaların sonucunu duyurması, iknanın bir
türüdür. Bundaki sonraki evrede grup üyelerinin desteğinde topluma, öteki
gruplara yönelik propaganda çalışmaları yer alır. Forumlar, açık oturumlar,
basına verilen demeçler, bilim adamlarına hazırlatılan ve basında yayınlatılan
raporlar bunun örnekleridir. Şiddete dayalı propagandadan kasıt, grup
üyelerinin harekete geçirilerek yoları trafiğe kapama, yürüyüşler, grevler şeklinde
kamuoyunun etkilenmesidir.[29]
İktidar
üzerine gruplar tarafından, kamuoyu aracılığı ile yapılmak istenilen baskının,
haklı nedenlere dayanması gerekmektedir. Buradan da böyle yöntemlerin rejimleri
sağlam temellere oturmuş ve gelişmiş toplumlarda geçerli olacağı sonucuna
varılabilir. Geri kalmış veya gelişmekte olan toplumlarda ve oturmamış
demokrasilerde ise, böyle yöntemlerin sosyal yapıda ve rejimde, ülkemizdeki
gibi, büyük tahribat yapması mümkündür.[30]
Burada
belirtmek gerekir ki şiddete dayalı propaganda yöntemi, ileride değineceğimiz,
doğrudan eylemler ve hareketler şeklindeki etkileme yöntemine de girmektedir.
Fakat, aynı eylemin (örneğin grevler) buradaki temel amacı kamuoyunu etkilemek
iken, doğrudan eylem olarak etkilemede ise temel amaç siyasî karar
mekanizmasının doğrudan etkilenmesidir.
3.4. Tehdit
Tehdit,
baskı gruplarının diğer yöntemlerle yeterince etkili olamadıkları durumlarda
ortaya çıkar. Bu yöntem, şiddet içermeyen yasal tehditlerden (uyarı mektupları,
aleyhte imza toplamak, medya aracılığı ile eleştiriler) yasadışı, şiddet içeren
tehditlere (suikast, gösteri ve şiddet tehditleri) kadar uzanabilir. Bu
davranış, çaresizlik ve mantıksızlık ifade etmesi yanında doğrudan hedefe
yöneliktir. Baskı gruplarının bu yöntemi genellikle kararların veya yasaların
hazırlık dönemlerinde ve mecliste görüşülmesi sırasında denedikleri görülür.
Bunda da etkili olamazlarsa, yasanın ilanı sırasında, hatta yasanın ilanından
sonra bile baskılarını devam ettirebilirler.[31]
Şayet,
baskı grupları yasanın istedikleri şekilde çıkmasını sağlayamadıkları takdirde
çıkmış olan yasayı yürürlükten kaldırmaya uğraşırlar. Böyle dönemlerde en
etkili tehdit, milletvekillerine grup üyelerinin oy vermeyecekleri, bir dahaki
seçimde seçilme şansının zayıfladığının bildirilmesidir. Başka bir tehdit yolu
da baskı grubunun, yayın organları aracılığıyla görüşlerini dikkate almayan
milletvekillerini milletvekillerine ve kamuoyuna şikayet etmesidir. Özellikle
memurların iktidar partisi milletvekillerine şikayet edilmesi etkin bir yoldur.[32]
Ayrıca, seçimlerde muhalefet partisinin destekleneceği tehdidi de ayrı bir
tehdit çeşididir.
Tehdit
yöntemi genellikle kamu görevlilerinin yeterli derecede bir otoriteye sahip
olmadıkları zaman tercih edilir. Ayrıca daha zorlayıcı eylemler vardır. bunlar
meclis kürsülerinin ya da koridorlarının işleyişini engellemeye kadar varır.
Öte yandan politikacıların ya da devlet memurlarının özel yaşamlarını bir
şekilde kullanarak onları kıskaca almaya çalışırlar. Bu ülkemizden örnek olarak
‘beyaz enerji davası’na bakan DGM savcısı Nuh Mete Yüksel’in özel hayatıyla
ilgili bir takım bilgilerin basına sızdırılarak savcının yıpratılmasını
gösterebiliriz. Tehdit yöntemi hükûmet bunalımlarının sık görüldüğü ülkelerde
etkili bir baskı yöntemidir.
3.5. Doğrudan
Hareketler ve Protestolar
Geniş bir
yelpazede çeşitlilik gösteren bu eylemler kanunsuz grevlerden, cinayetlere,
bombalamalara kadar gidebilir. Burada baskı grupları, doğrudan üyelerini ve
taraftarlarını harekete geçirerek blok halinde otoritelerin karşısına çıkarak
davalarını savunurlar. Bu yöntemin en basit uygulanış biçimi, mektup, telgraf
ve telefonlarla (ya da imza toplayarak) üyelerin seçim bölgelerine bağlı
parlamenterler üzerinde yoğun kampanya açmalarıdır. Amaç, yetkililerin ilgisini
konu üzerine çekmek, toplumun bir kesiminin duyarlılığını onara iletmektir.
Üyelerin
çıkarlar doğrultusunda eyleme dönük harekete geçirilmesinin iki yolu vardır.
Bunlar doğrudan eylem yolu ve grevlerdir. Doğudan eylemler, yürüyüşler,
gösteriler, açık hava toplantıları, forumlar vs. şeklinde görülen eylemlerdir.
Yasal boyutlara uygun olarak düzenlenen bu eylemlerin amacı siyasal karar
alıcıları uyarmaktır. Yolların trafiğe kapatılması gibi “sivil itaatsizlik”
olarak adlandırılan yöntemler ise şiddet içermeyen ve doğrudan eylemler
grubunda yer alan bir etkileme yöntemidir.
Grevler ise
ilk akla gelen anlamının dışında daha geniş anlamarla gelmektedir. Bir baskı ve
etkileme yöntemi olarak grevler, işçi grevleri yanında protesto mahiyetinde
olan öğrencilerin dersleri boykot etmesi, işverenlerin üretimi yavaşlatması
gibi eylemleri kapsar. Burada dikkat edilecek nokta, işin bir hedefe ulaşmak
amacıyla belirli bir süre için bırakılmasıdır. bu tip eylemlere Avrupa’da sık
rastlanmaktadır. Bu gibi baskı yöntemlerinin kullanıldığı durumlarda çatışmanın
düşünsel boyuttan eylem planına dönüştüğü söylenebilir.[33]
3.6. Rüşvet
Baskı
grupları malî güçleri ölçüsünde haber ve propaganda araçlarına sahip olurlar.
Bazı ülkelerde ise işçi sendikaları amaçlarını gerçekleştirmek için sosyalist
partilere malî yardımda bulunmaktadırlar.
Kamu
görevlilerine ‘komisyon’, ‘yüzde’, ‘haraç’, şeklinde doğrudan veya yılbaşı
hediyeleri, bayram hediyeleri, iş yemekleri, yurt dışı seyahatleri, av
partileri gibi dolaylı olarak para yardımı yapılması rüşvetin çeşitleridir.
Bunlar arasında en ileri olanı kamu görevlisinin doğrudan maaşa bağlanmasıdır.
Yani günlük deyimle, kamu görevlisinin doğrudan ‘satın alınması’dır. Baskı
gruplarının amaçlarına varmak için yönetenlerle doğrudan parasal ilişkilere girişmeleri,
her iki taraf için de olağan bir tutum olarak kabul edilemez.
3.7. Hükûmet
Faaliyetlerini Baltalama ve Malî Sabotaj
Sabotajın
buradaki anlamı, hükûmet faaliyetlerini engelleme, başarısızlığa uğratma
şeklinde algılanmalıdır. Paranın bir etki öğesi olarak kullanılmasının değişik
yöntemleri vardır. bunlar genel olarak malî sabotaj olarak adlandırılan
eylemlerdir. Örnek olarak, vergilerin zamanında ödenmemesi gösterilebilir.
Bunun bir başka boyutu ise, sermayenin gruplarca blok halinde kullanılarak
ekonomide geçici krizler oluşturulması ve dolayısıyla doğrudan hazinenin,
kamuoyunun etkilenmesi suretiyle de hükûmetin zor durumda kalmasının
sağlanmasıdır. Bundan başka hükûmetlerin işbirliği taleplerini reddetme şeklinde
de kendini gösteren ve etkili bir baskı yöntemi olan malî sabotaj, grupların
sahip olduğu malî güçle yakıdan ilgilidir.
Fransa’da
grup yöneticileri, üyelerine birkaç defa vergi vermemelerini telkin
etmişlerdir. Hatta mevduatın çekilmesi telkin edilerek, kamu idarelerini malî
bakımdan işlemez hale getirmeleri hedeflenmiştir. Bu hareketi daha ileriye
götürerek, vergi kontrolünün yapılmasına, icra yoluna başvurulmasına açıktan
açığa karşı koymuşlardır. Ayrıca, kiracıların oturdukları evleri boşaltmaktan
kaçınmaları, köylerin hazine arazilerini işgal etmeleri gibi durumlar sabotaj
hareketlerinin diğer örnekleridir.[34]
Buraya
kadar belirtmiş olduğumuz baskı ve etkileme yöntemlerine ilişkin olarak dikkat
edilmesi gereken husus bu yöntemlerin kesin çizgilerle birbirinden
ayrılamadığıdır.
Yaptığımız bu açıklamalardan sonra bazı ülkelerde baskı
gruplarının durumuna bakalım.
3.8. Bazı Ülkelerde
Baskı Grupları
Baskı
grupları, bilindiği, demokratikleşmiş batı ülkelerinde daha etkili
olmaktadırlar. Fransa’da değişik sosyal sınıfların çıkarlarını savunan çeşitli
baskı grupları vardır. bunlardan en etkin üç tanesi işveren baskı grupları,
çiftçi baskı grupları ve işçi baskı gruplarıdır. Fransa’da Dördüncü
Cumhuriyet’ten (1946-1958) itibaren baskı gruplarının rolü resmen Anayasalarca
tanınmıştır. Dördüncü Cumhuriyet ile birlikte işçi, işveren ve tarım kesimi
temsilcilerinden oluşan bir Ekonomik ve Sosyal Konsey kurulmuştur.[35]
İngiltere’de
pek çok baskı grubu bulunmaktadır. İşgücünün yaklaşık %40’ı sendikalıdır. Hükûmet
ve idare bir karar almadan önce, genellikle baskı gruplarının görüşüne
başvurur. Örneğin, ücretlerin dondurulmasına ilişkin bir karar alınırken
sendikaların oluru alınmamışsa grevler kaçınılmazdır. Hükûmet baskı gruplarıyla
sürekli iletişim halindedir. Bakanlıklara bağlı yaklaşık 500 danışma kurulunda
baskı gruplarının temsilcileri vardır. Bakanlıkların, politikalarını
belirlerken baskı gruplarına danışmaları yönünde bir gelenek oluşmuştur. Büyük
siyasal partiler baskı gruplarıyla ilişki içerisindedirler. Örneğin, İşçi
Partisi’ne bağlı 80’den fazla sendika vardır ve partinin masrafları bu
sendikalardan karşılanır. Muhafazakar Parti’nin ise bu tür bağlantıları genelde
gayri resmi düzeydedir.[36]
ABD baskı
gruplarının doğum yeridir ve en etkin olduğu ülkedir. ABD’de baskı gruplarının,
siyasî partilerin belirli ve tutarlı bir programının olmamasından kaynaklanan
boşluğu doldurduğu söylenebilir. Bu etkinlikte, partilerin disiplinsiz olması
önemli bir rol oynar.[37]
ABD’de baskı gruplarının gizli bir şekilde siyasal karar mercileri ile
etkileşime girmesi dolayısıyla lobi faaliyetleri bir yasal düzenlemeye tabi
tutulmuş ve 1946 yılında bir yasa[38]
ile lobilerin faaliyeti resmileştirilmiştir.
ABD’de lobicilik özellikli bir durum gösterdiği için
değinmekte fayda vardır.
1946
yılında çıkarılan yasaya göre baskı gruplarının kayıt altına alınmasının
Kongre’ye kamuoyu oluşumunun doğru değerlendirilmesinde katkı sağlayacağı
düşünülmekteydi. Ancak bu yasa, yalnızca Kongre’ye yönelik lobileri
kapsamaktaydı. Yasaya göre lobi kurumları Kongre’ye kayıt olmak durumundadır.
Yasa ile amaçlanan rüşveti ve her türlü yasadışı her türlü etkileme aracını
meşru bir zemine çekmektir. Lobicilerin Amerika’daki faaliyetleri “yönetim
içinde yönetim” olarak değerlendirilmektedir. Günümüzde yaklaşık altı bin
civarında lobicilik yapan kişi ve kurum vardır. Bu kurumlarda yaklaşık yüz bin
kişi çalışmaktadır.[39]
Bu kurumlardan şirket halinde faaliyet gösterenler de mevcuttur. Yani para
karşılığı, ticarî bir faaliyet olarak lobicilik yapmaktadırlar.
Lobicilik,
ABD’nin iç politikasını belirlediği gibi dış politikasında da önemli bir role
sahiptir. ABD’de sadece yabancı devletlere lobicilik yapan bine yakın şahıs ve
firma vardır. Hatta yoğun talep üzerine haftada iki kez çıkan ‘Lobicilik
gazetesi’ bile vardır. Japonya ve İsrail bu lobi faaliyetlerine her yıl
yaklaşık 15 milyon dolar, Türkiye ise her yıl yaklaşık 3 milyon dolar
harcamaktadır. Türkiye’nin buraya ayırdığı kaynak yeterli değildir.[40]
Rum ve Ermeni lobileri Türk lobisinden daha güçlüdür. Kanaatimizce bunun
nedeni, Amerika’da oldukça güçlü malî imkanlara sahip olan Ermeni ve Rum
diasporasıdır. 1975 yılında Kıbrıs Barış Harekatı’nı izleyen süreçte ABD’nin
Türkiye’ye silah ambargosu uygulamasında bu güçlü Rum lobisinin etkisi vardır.
Amerikan
siyasal partilerinin disiplinli partiler olmaması lobicilerin işini
kolaylaştırmaktadır. Verecekleri kararlarda tamamen serbest, parti disiplinine
bağlı olmayan Kongre üyeleri lobiciler tarafından rahatça kullanılabilmektedir.
Böylece Kongre, çeşitli çıkar gruplarının at oynattığı bir mekan haline
gelmektedir.[41]
SONUÇ
Baskı
gruplarının siyasal yaşamda, her ülkenin kendi özel koşullarına bağlı olarak
farklı düzeylerde etkinlik gösterdiğini, mevcut olduğunu görmekteyiz. Siyasal
karar alma sürecinde baskı grupları gerçekliğini göz önünde bulundurmadan
politika üretmenin günümüz koşullarında artık pek mümkün olmadığı bir
gerçekliktir.
Baskı
grupları siyasal iktidarı etkilerken farklı yöntemler kullanmaktadırlar. Bu
yöntemlerin kullanılış biçimleri ülkelerin kendi özel koşullarına göre
değişmektedir. Bu yöntemler yasal olabileceği gibi şiddete dayalı, yasadışı
yöntemler de olabilmektedir. Kullanılan bu yöntemlerin etkinliği pek çok etkene
bağlıdır. Bu etkenler hiçbiri tek başına yeterli olmamaktadır. Baskı grubunun
etkinliğini belirleyen bu etkenlerden birkaçının bir arada bulunması etkinlik
derecesini arttıracaktır.
* Ersin Kaplan,
Dokuz Eylül, Malîye, Yüksek Lisans Programı.
[1] Münci Kapani, Politika Bilimine Giriş, Bilgi
Yayınevi, Ankara 1998, 10. baskı, s.193.
[2] Hakan Ay, Vergi Politikası ve Baskı Grupları, İrfan Kültür
Merkezi Yayınları, İzmir 1998, s. 8.
[3] www.canaktan.org/din-ahlak/ahlak/yolsuzlukla-mucadele-stratejileri/tum-yazilar/tesvik-kollama.pdf++%22bask%C4%B1+gruplar%C4%B1%22&hl=tr&ie=UTF-8,
Erişim: 18.11.2003.
[4] Kapani, a.g.e., s. 208-209.
[5] Ahmet Taner Kışlalı, Siyaset Bilimi, İmge Kitabevi,
Ankara 1999, 7. baskı, s. 271.
[6] Kapani, a.g.e., s. 210.
[7] Nazif Akçalı, Siyaset Bilimine Giriş, Ege
Üniversitesi Basımevi, İzmir 1995, s.149.
[8] Kapani, a.g.e. ,s.206.
[9] Esat Çam, Siyaset Bilimine Giriş, Der Yay. , İst.
1999, 6. baskı, s.468.
[10] Mehmet Akad, Baskı Gruplarının Siyasal İktidarla
İlişkileri, Fakülteler Matbaası, İstanbul 1976, s.89.
[11] Çam, a.g.e., s.469.
[12] Çam, a.g.e., s.469.
[13] Ay, a.g.e., s.70.
[14] Ay, a.g.e. s.71.
[15] Ay, a.g.e. s.71.
[16] Ay, a.g.e., s.73.
[17] Ay, a.g.e., s.74.
[18] Akad, a.g.e. , s.91.
[19] Mümtaz’er Türköne, Siyaset, Lotus Yay., Ankara,
2003, s.339.
[20]
http://www.elegans.com.tr/50/yaz2000/html/ecmel.html, Erişim: 18.11.2003.
[21]
http://www.elegans.com.tr/50/yaz2000/html/ecmel.html, Erişim: 18.11.2004.
[22]Akçalı, a.g.e. , s.145.
[23] Türköne, a.g.e. s.340.
[24] Akad, a.g.e. s.97.
[25] Türköne, a.g.e. s.341.
[26] Ay, a.g.e. , s.82.
[27] Akçalı, a.g.e. , s.148.
[28] Ay, a.g.e. s.82.
[29] Akad, a.g.e. s.107.
[30] Akçalı, age. , s.147.
[31]Akçalı, age., s.142.
[32] Akad, age., s.94.
[33] Akad, a.g.e. , s.95.
[34] Ay, a.g.e. s.82.
[35] Gürbüz, a.g.e., s.123.
[36] Gürbüz, a.g.e., s.57.
[37] Yanık Murat, “Amerika’da Baskı
Grupları”, http://www.qafqaz.edu.az/journal/AMERIKA'DA%20BASKI%20GRUPLARI.pdf,
Erişim: 18.03.2003
[38] The Regulation of Lobbying Act
[39] Yanık, a.g.m.
[40] Yanık, a.g.m.
[41] Gürbüz, a.g.e., s.90.
KAYNAKLAR
AKAD Mehmet, Baskı
Gruplarının Siyasal İktidarla İlişkileri, Fakülteler Matbaası, İstanbul,
1976.
AKÇALI Nazif, Siyaset
Bilimine Giriş, Ege Üniversitesi Basımevi, İzmir, 1995.
AY Hakan, Vergi
Politikası ve Baskı Grupları, İrfan Kültür Yayınları, İzmir, 1998.
ÇAM Esat, Siyaset
Bilimine Giriş, Der Yayınları, İstanbul 1999.
GÜRBÜZ Yaşar, Karşılaştırmalı
Siyasal Sistemler, Beta Yayınları, İstanbul, 1987.
KAPANİ Münci, Politika
Bilimine Giriş, Bilgi Yayınevi, Ankara, 1998.
KIŞLALI Ahmet Taner, Siyaset
Bilimi, İmge Kitabevi, Ankara, 1999.
TÜRKÖNE Mümtaz’er vd, Siyaset,
Lotus Yayıncılık İstanbul, 2003.
YANIK Murat, “Amerika’da Baskı Grupları”, www.qafqaz.edu.az