TÜRKİYE’DE DÖNEMLER
İTİBARİYLE KOBİ’LERİN KURUMSAL GELİŞİM SÜRECİ
İÇİNDEKİLER:
1.PLANLI DÖNEM ÖNCESİ GELİŞİM SÜRECİ
1.1.CUMHURİYET ÖNCESİ DÖNEM
1.2.PLANLI DÖNEM ÖNCESİ (1923-1964)
2.PLANLI DÖNEMDE KOBİ’LERİN KURUMSAL GELİŞİMİ
2.1. I. BYKP DÖNEMİ (1964-67)
2.2. II. BYKP DÖNEMİ (1968-72)
2.3. III. BYKP DÖNEMİ (1973-77)
2.4. IV. BYKP DÖNEMİ (1979-82)
2.5. V. BYKP DÖNEMİ (1986-90)
2.6. VI. BYKP (1991-95)
2.7. VII. BYKP (1996-00)
2.8. VIII. BYKP (2001–05)
1.PLANLI DÖNEM ÖNCESİ
GELİŞİM SÜRECİ
KOBİ’lerin
ekonomideki mevcut durumlarını tespit edebilmek ve önemlerini ortaya koyabilmek
için geçmiş dönemlerinden bahsedilmesinin gerekli olduğu kanaâtindeyiz. Çünkü,
söz konusu olan, tarihi bir süreçtir.
Yazıda,
tarihi süreç dahilinde KOBİ’lerin Cumhuriyet’in kurulmasına kadarki durumunu
aktardıktan sonra planlı dönem öncesi gelişimine ilişkin incelemelerimize devam
edeceğiz. Daha sonra planlı döneme ilişkin analizlerimize geçeceğiz.
1.1.CUMHURİYET ÖNCESİ
DÖNEM
KOBİ’lerin
ülkemizdeki tarihi gelişimi incelendiğinde başlangıcı 13. yüzyıla dayanan bir
geçmişle karşılaşmak mümkündür.[1] 13.
yüzyılda Şeyh Mahmut Nasreddin Ahi Evran
tarafından kurulan <<Ahilik Sistemi>> bir taraftan esnafın mesleki
eğitim, sosyal güvenlik gibi hizmetlerini yerine getirirken; diğer taraftan
esnafı sağlam duygularla birbirine bağlayan mesleki ve insanî ahlâk kurallarına
dayanan manevi bir birliği temsil ederdi. Bu birliğin Anadolu’nun hemen hemen her kent ve kasabasında vücuda
geldiği bilinmektedir.
Zamanla
meydana gelen değişiklikler neticesinde bu birlik, yerini <<Lonca
Sistemi>>ne bırakmıştır. Her işkolunda kurulmuş birlik manasına gelen
“Lonca”, günümüzdeki üretim kooperatiflerine benzer bir yapıya sahipti ve en
önemli fonksiyonu, malın kalitesini yüksek tutmak ve standart üretimi
gerçekleştirmekti. Bir ustanın yetişmesinden işin ve ticari ahlâkın
korunmasına, malın üretimi ve pazarlanmasına kadar birçok faaliyet yine bu
sistem ile yerine getirilmekteydi.
18.
yüzyılda Sanayi Devrimi’nin gerçekleşmesiyle Avrupa’ya ayak uydurmakta geciken
Osmanlı İmparatorluğu’nda tarımsal düzenin bozulması ve buna bağlı olarak
tarımsal vergilerdeki artışlar neticesinde köyden kente göç akımı, ipek yolunun
kontrolden çıkması ve Akdeniz’in önemini yitirmesi gibi olaylar, Lonca
Sistemi’ni olumsuz yönde etkilemiştir.
1838
yılında İngilizlerle imzalanan Ticaret Sözleşmesi sonucu açık bir pazara
dönüşen İmparatorlukta esnaf ve sanatkâr kesimi, tedricen yok olmaya
başlamıştır. Bunu engellemek amacıyla 1864 yılında <<Islahı Sanayi
Komisyonu>> kurularak yabancı firmalarla rekabet edebilmek için küçük
yerli atölyeleri birleştirici tedbirler alınmıştır. Bu amaçla 1879 yılında
İstanbul Ticaret Odası kurularak esnaf, sanatkâr ve sanayicinin bir çatı
altında toplanması sağlanmıştır.
Cumhuriyet
dönemine kadar, özellikle Tanzimat Fermanı sonrasında ulusal bir sanayinin
oluşturulması için çeşitli düzenlemeler yapılmıştır fakat bunlarla kısmi
başarıların elde edilebilmesi mümkün olmuştur.
Cumhuriyet
döneminde daha farklı bir yaklaşım ,daha doğrusu, söz konusu başarıların
kısmilikten daha yüksek oranlara çıkarılmasına yönelik çalışmalar sergilenmeye
çalışılmıştır. Takip eden konuda söz konusu dönemi aktarmaya çalışacağız.
1.2.PLANLI DÖNEM
ÖNCESİ (1923-1964)
Bu dönemde,
dikkat çekilmesi gereken bir anlayış farklılığı mevcuttur.[2] Bu
anlayışı aktarmamız gerektiği kanaatindeyim. Çünkü bu, dönemin iyi tahlil
edilebilmesinde büyük önem taşımaktadır.
Kurtuluş
Savaşı sonrasında, Cumhuriyetin ilanından 9 ay önce tertip edilen İzmir İktisat
Kongresi’nde ekonomik sistem olarak <<Laissez faire - Laissez
passer>> düşüncesiyle yola çıkılmış, yani devleti ekonomide son derece
pasif bir konuma getiren 19. yüzyıl liberalizmi benimsenmiştir.
1929’da başlayan
iktisadi kriz dolayısıyla ülkelerde yavaş yavaş planlı ekonomiye geçiş ve
devletlerin ekonomiye müdahaleci yaklaşımları, ülkemize de yansımıştır.
1930’lu
yıllardan itibaren kurulan İktisadi Devlet Teşekkülleri (İDT) aracılığı ile
1933 ve 1938 tarihli iki sanayi planı yürürlüğe konmuştur. Hatta 5 yıllık 1.
Sanayi Planı, süresinden önce tamamlandığı için 2. Sanayi Planı’nın
uygulanması, 1938 yerine 1935’e alınmıştır. Böylece 1923’lerdeki <<pasif
devlet>> yaklaşımı, 1930’larda yerini <<aktif devlet>> yaklaşımına
terk etmiştir.
Dikkat
edilirse, ilk yaklaşımda özel sektörün gelişmesi ön planda iken; ikincisinde
İDT’lerinin ön plana geçtiği görülmektedir. Yani ilk yaklaşımda henüz
sanayileşmenin başında olunması dolayısıyla özel sektörün teşviki ve desteklenmesi
söz konusu iken; ikinci yaklaşımda
İDT’lerinin yapısı altında devrin şartlarına göre ileri teknolojilere
dayalı büyük işletmeler, devlet işletmeleri ön plana geçmiştir.
Dönem,
yukarıda bahsedilen anlayış farklılıkları açısından değerlendirildiğinde
KOBİ’lere pek de önem verilmediği kanaâtine varılabilir. Belki de doğru bir
kanaâttir bu... Ancak, şu da bir gerçektir ki tarihi süreçler ele alındığında
her dönem, kendi şartları içerisinde değerlendirilmelidir. Dolayısıyla planlı
dönem öncesi de bu açıdan tahlil edilmelidir.
Bu dönemde KOBİ’lerle ilgili olumlu gelişmeler de az
değildir. Şimdi de bunları kronolojik olarak aktararak planlı dönemle ilgili
bilgilere geçelim.[3]
·
Lozan
Anlaşması ile kapitülasyonlar kaldırılınca “Sanayi Kanunu” gibi sanayi sektörünü
canlandıracak kanunlar çıkarılmıştır. Sanayinin kredi ihtiyacı için sonradan
“Sümerbank” ismini alacak olan “Sanayi ve Maadin Bankası” kurulmuştur.
·
1924
yılında “Ticaret ve Sanayi Odaları Kanunu” çıkarılarak esnaf, sanatkâr ve küçük
sanayici bir çatı altında toplanmıştır.
·
1933
yılında söz konusu kesimlerin kredi ihtiyacını karşılamak için “Türkiye Halk
Bankası” kurulmuştur.
·
1943
yılında “Ticaret ve Sanayi Odaları, Esnaf Odaları ve Ticaret Borsaları Kanunu”
yürürlüğe girerek, bu kuruluşların örgütlenmesi hızlandırılmıştır.
·
1949
yılında Ticaret Odaları ve Sanayi Odaları ile Esnaf Odaları birbirinden
ayrılmış ve esnaf kesimi için “Esnaf Dernekleri ve Esnaf Birlikleri Kanunu”
çıkarılmıştır.
·
1950
yılından itibaren sanayileşmede belli bir ivme kazanılmıştır. Bu dönemde de bir
takım gelişmeler meydana gelmiştir. Mesela; birçok kanun ile KOBİ’lerin
tanımlanmasına çalışılmıştır.
·
1957’de
kabul edilen 6948 sayılı “Sanayi Sicil Kanunu” ile ülkenin hammadde ve enerji
ihtiyacının karşılanması ve ithalât rejiminin sağlıklı bilgilere dayandırılması
hedeflenmiştir.
·
1961
yılında kabul edilen 193 sayılı “Gelir Vergisi Kanunu” ile kazançlarla ilgili
kıstas tespitine gidilmiş ve tacir ayırımları yapılmıştır. Hedef, küçük ve orta
sanayici tespitinde bulunmaktır.
·
1964’te
kabul edilen 507 sayılı “Esnaf ve Küçük Sanatkâr Kanunu” ile, “Türk Ticaret
Kanunu (TTK)”nun 17. maddesinde tarif edilen ve bu nedenle TTK’ya tâbi olmayan
esnaf ve sanatkârların (küçük sanayicinin) mesleki teşkilatlanmaları sağlanmaya
çalışılmıştır.
2.PLANLI DÖNEMDE
KOBİ’LERİN KURUMSAL GELİŞİMİ
Burada ise planlı dönem sonrası kurumsal gelişim süreci arz
edilmektedir.[4]
Türkiye Ekonomisi’nin 5 yıllık planlar halinde düzenlenmeye
çalışıldığı önemli dönemlerden bahsedilecek bu çalışmada izlenecek metot, dönemler
itibariyle meydana gelen başlıca olayları ve gelişmeleri yine kronolojik olarak
aktarmak şeklinde olacaktır.
2.1. I. BYKP DÖNEMİ
(1964-67)
Bu planda,
küçük sanayicinin, esnaf ve sanatkârların sorunları ile ilgilenecek ve çözüm
önerileri üretecek merkezi bir örgütün kurulması öngörülmüş ve bu yolla söz
konusu kesimlerin finansman, kredi, örgüt kurma, kooperatifleşme, iç ve dış
pazarların bulunması gibi faaliyetlerin gerçekleştirilmesi amaçlanmıştır.
Ayrıca, küçük sanayi ve el sanatlarında uygulanacak politikaları yürütmek için
çeşitli bakanlıkların sorumluluğunda bulunan konuların Sanayi Bakanlığı’nda
toplanmasına karar verilmiştir.[5]
·
1964’te
<<Esnaf ve Sanatkârlar Kanunu>> çıkarılmıştır.[6]
·
1965
yılında, söz konusu kesimlerin sorunlarının çözümü için sorumluluk üstlenen
kuruluşların pilot bölge olarak tespit edilen Gaziantep’te çalışmalarına
başlayacakları belirtilmiştir.[7]
2.2. II. BYKP DÖNEMİ
(1968-72)
II.BYKP’de, genel olarak bir önceki dönemin kararlarının tekrar
ediliyor olması, ilk planda öngörülen hedeflere ulaşılamadığını ortaya
koymaktadır.[8]
·
Bu
dönemde küçük sanayiye ilişkin gerçekleştirilen en önemli husus, I.Plan’da
faaliyete geçmesi beklenen KÜSGEM’in (Küçük Sanayi Geliştirme Merkezi) II.Plan
dönemi başlarında Gaziantep’te faaliyete geçmesidir. 1970 yılında Sanayi ve
Ticaret Bakanlığı ile UNIDO (Birleşmiş Milletler Sanayi Kalkınma Teşkilatı)
tarafından bir pilot proje olarak kurulan KÜSGEM’in hizmet alanı Gaziantep ili
sınırları dahilinde kalmış, ülke genelinde yaygınlaştırılamamıştır. Bu
teşkilat, ileride kurulacak olan KÜSGET’in çekirdeğini oluşturmuştur.[9]
·
Küçük
sanayi ile esnaf ve sanatkârın örgütlenmesi konusuna ağırlık verilmiş ve ayrı
ayrı tedbirler öngörülmüştür. Küçük sanayiye teknik alanda destekler söz konusu
olmuş ve büyük sanayi ile işbirliği yapması teşvik edilmiştir. Bu dönemde,
küçük sanayi siteleri ya da çarşıların kurulması için Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığı’na bağlı Küçük Sanayi Geliştirme Şubesi görevli kılınmış olup, 17
adet küçük sanayi sitesi tamamlanarak hizmete açılmış, 35’inin de yapımına
devam edilmiştir.[10]
·
1970’te
Küçük Sanayi İşyeri Sayımı yapılmıştır.[11]
2.3. III. BYKP DÖNEMİ
(1973-77)
Önceki
dönemlerde alınan tedbirlere rağmen küçük sanayi sorunlarının halen sürdüğünün
kaydedildiği bu dönemde, küçük sanayi ve el sanatları üretiminin geliştirilmesi
için; dış pazarlara açılışın teşvik edilmesi, dış talebin karşılanması için
gerekli organizasyonların gerçekleştirilmesi, finansman sorununun çözümlenmesi,
eğitim, teknik ve danışmanlık hizmetlerinin yaygınlaştırılması çalışmaları
öngörülmüştür.[12]
1977 yılında küçük sanayi, sanatkâr ve esnafın çalışmakta
olduğu işyerlerinin şehirlerde dağınık halde bulunmasından doğan zararlar
nedeniyle küçük sanayi sitelerinin kuruluşuna ağırlık verilmiştir.[13]
2.4. IV. BYKP DÖNEMİ
(1979-82)
·
Bu
dönemde, ilk kez küçük sanayi ve esnaf ve sanatkârlar ayırımı yapılarak her iki
kesim tanımlanmaktadır. Plan’da “Küçük Sanayi”, bir dereceye kadar makineleşmiş
veya modern araç-gereçlere ve makinelere sahip küçük imalât birimleri olarak
tanımlanmıştır. “Esnaf”, ticaret ve diğer hizmet dalında çalışanları;
“Sanatkâr” ise imalât alanında ve henüz küçük sanayi kapsamına giremeyen iş
sahiplerini ihtiva etmektedir.[14]
·
Küçük
sanayi açısından önemli bir gelişme de 1983 yılında KÜSGET’in faaliyete
geçmesidir. Bu kurum vasıtasıyla küçük sanayi kesimine Türkiye genelinde
teknolojik, mali ve idari danışmanlık hizmetleri götürülmesi amaçlanmıştır.[15]
·
Küçük
sanayi siteleri için açılan krediler sonucu 18.300 işyerini ihtiva eden 70
sanayi sitesi kurulmuş; 22.127 işyerini içine alan 62 sitenin inşaatına devam
edilmiş ve 25 net proje de ihaleye hazır hale getirilmiştir.[16]
·
1983
ve 84 Yılı Geçiş Kalkınma Planı’nda da başta ihracata dönük büyük sınai ve
ticari işletmelerin yan sanayii durumundaki küçük teşebbüsler ile kendi
aralarında birleşerek çeşitli organizasyonlar gerçekleştiren işletmelere
teşviklerde öncelik verilmesi kararlaştırılmıştır. Ayrıca, küçük sanayi
istatistiklerini düzenlemek amacıyla DİE koordinatörlüğünde 1984 yılından
itibaren küçük sanayi anketleri yürütülmesi kararlaştırılmıştır. KÜSGET’in daha
canlı faaliyetlerde bulunması için birtakım revizyonlar gerçekleştirilmiştir.[17]
2.5. V. BYKP DÖNEMİ
(1986-90)
·
Esnaf,
sanatkâr ve küçük sanayicinin hizmet, küçük imalât ve sanayi sektöründe önemli
bir üretim ve sosyal açıdan ise güvenilir bir istikrar unsuru olduğuna
değinilen V.BYKP’de bu kesimlerin yeniden tanımlanması gerektiğine işaret
edilmiştir. Söz konusu kesimlerin istihdamın %38’ini oluşturdukları ve bunun
payının artırılmasının gerektiği üzerinde durulmuş ve tedbirlerin alınması
yönünde karar alınmıştır.[18]
·
Esnaf,
sanatkâr ve küçük sanayicinin ülkemizde mülkiyetin yaygınlaştırılması konusunda
önemli rolüne değinilmiş, bunların üretiminin yurt içi ve dışı pazarlaması ile
ilgili gerekli desteklerin sağlanmasına yönelik tedbirlere öncelik verileceğine
karar verilmiştir. Ayrıca bunlara teknik danışmanlık hizmetlerinin sağlanması
gerektiğine dikkat çekilmiş ve ihracat için özel teşvik sistemi geliştirileceği
konusuna işaret edilmiştir.[19]
·
Bütün
esnaf ve sanatkârların ülke çapında başlatılmış olan <<Esnaf ve
Sanatkârlar Sicili>> kapsamına dahil edilebilmesi için gerekli tedbirler
alınacağı bildirilmiştir.[20]
·
Aile
tasarruflarının yatırıma dönüşmesinde önemli rolü olan küçük sanayi sitelerinin
yapılmasına yaygın bir şekilde ağırlık verileceğine değinilmiştir.[21]
·
Söz
konusu sektörü ilgilendiren kamu politikalarının oluşturulmasında ihtiyaç
duyulan istatistiklerin zamanında ve sağlıklı olarak sağlanması için başlatılan
çalışmaların sürdürüleceği ve DİE tarafından her yıl işyeri sayımı yapılacağı
belirtilmiştir.[22]
·
Bu
kesimlere devlet desteği ile sağlanan ucuz tesis ve işletme kredisi
imkânlarının artırılması kararlaştırılmıştır. Ancak, küçük sanayinin az
gelişmiş bölgelerde yoğunlaştığı dikkate alınarak buralarda yer alacak imalât
sanayii birimlerine işletme kredisi sağlanacağı, bu kredilere birtakım istisna
ve muafiyetler getirilerek düşük maliyetli kredilendirmeye gidileceği ilave
edilmiştir.[23]
·
Ayrıca,
büyük ve küçük sanayi bütünleşmesini sağlamak amacıyla organize sanayi bölgesi
bulunan yerlerde tamamlayıcı faaliyetlerin mevcut olduğu küçük sanayi sitelerinin
de kurulmasının teşvik edileceği, kalkınmada öncelikli yöreler başta olmak
üzere, gelişmekte olan bölgelerde yer alan şehirlerde yan sanayisi fazla olan
imalât sanayilerinin kurulmasının destekleneceği ifade edilmiştir.[24]
Dikkat
edilirse, 1980 yılı sonrasında KOBİ’lere önceki dönemlere nispeten daha fazla
önem verildiği görülecektir. Bunda, liberal ekonomiye geçişin büyük rolü olsa
gerek... Bilindiği gibi, söz konusu dönemle birlikte ülkemizde müteşebbislik
teşvik edilmiş ve bu da etkisini göstermiş, yoğun bir sanayileşme sürecine
girilmiştir. Tabii ki bu kesimde, en azından nitelik olarak, en büyük pay
KOBİ’lerdedir. Dolayısıyla bu durum, söz konusu kesime daha fazla önem
verilmesini gerektirmiştir. Bunun yansımaları Planlar’da rahatlıkla görülebilmektedir.
2.6. VI. BYKP
(1991-95)
VI. BYKP
döneminde özellikle Avrupa Birliği’ne (AB) üye olma yönünde yoğun çalışmalar
olması dolayısıyla KOBİ’lere verilen önemin arttığı görülmektedir. Yoğun bir
şekilde teşvikler, destekler sağlanmaya çalışılan bu dönemde, KOBİ’lerin
finansmanı ile ilgili bazı çalışmalar da yürütülmekte, bu amaçla yurt dışından
kredi ve fon tahsislerine çalışılmaktadır.
Bu planda belirlenen hedefler şunlardır:[25]
·
Küçük
ölçekli ve geleneksel yapıdaki sanayilerin modernizasyonları ve kurumlaşmalarının
aşamalı olarak gerçekleştirilmesi, uzmanlaşmaları ve büyük sanayiye
entegrasyonlarının özendirilmesi hedeflenmiştir.
·
Küçük
sanayinin geliştirilmesi amacıyla mevzuatta yapılacak düzenlemelerle küçük
sanayi mamullerinin iç ve dış piyasada rekabet gücüne kavuşturulması ile ilgili
çalışmaların tamamlanması öngörülmüştür.
·
Sanayi
sitelerinin yapımının, potansiyelin mevcut olduğu merkezlerde,
yoğunlaştırılması ve küçük sanayinin büyük sanayi ile entegrasyonunun teşvik
edilmesi gerektiği kararlaştırılmıştır.
·
Başta
finans yönetimi olmak üzere küçük işletmelere yönelik müteşebbislik eğitimi
programlarının uygulanması hedeflenmiştir. Ayrıca çıraklık eğitimi ve bunun
yanında vasıflı işgücünün eğitimi ile ilgili imkânların geliştirilmesi de
hedeflenmiştir.
1991
yılından 1995 yılına kadar KOBİ’lerin geliştirilmesine yönelik politikaların
uygulanmasında kullanılacak kaynak ve araçlar, kamuoyunda tartışılmış ve kredi
imkânlarının artırılmasına yönelik çalışmalarda yabancı kaynaklı fonların
planlı olarak kullandırılmasına ilişkin işlemler bu plan dahilinde
tamamlanmıştır. Dünya Bankası kaynaklı “İkinci Türkiye Küçük ve Orta Ölçekli
Sanayi Projesi”ne ilişkin 200.000.000 $’lık kredinin kullanımı, 1994 yılında
bir yıl süreyle uzatılmıştır.[26]
1993
yılında Risk Sermayesi Şirketinin ülkemizde işletilebilirlik özelliklerinin
test edilebilmesi amacıyla Türkiye Halk Bankası tarafından bir şirket kurma
kararı alınmıştır.[27]
Türk-Alman
hükümetlerinin müzakereleri sonucunda KOBİ’ler için Kredi Garanti Fonu
kurulmasına karar verilmiştir.[28]
2.7. VII. BYKP
(1996-00)
KOBİ’lere
büyük önemin verildiği bu plan, maalesef BYKP’nin ve DPT’nin öneminin azaldığı
bir döneme rastlamıştır.[29] Bu
dezavantajıyla birlikte Plan’da öngörülen hususları aktarmaya çalışalım:
·
Bu
plan döneminde Avrupa modeli esas alınarak oluşturulan bir sanayileşme
stratejisi mevcuttur. Bu strateji, daha çok KOBİ’lerin yer aldığı bir strateji
olup bu işletmelerin dış piyasalara açılabilmesi için yeni teknolojilere açık,
pazar uyumlu, ihracata dönük bir yapıya kavuşturulmasını öngörmektedir. Tabii
KOBİ’lerin bir stratejide faal bir konuma sahip olabilmesi için patent yasası,
kalite ve ölçü sisteminin yeniden oluşturulmasına ve teşvik sisteminin
değiştirilmesi ile ilgili hukuki temelin oluşturulmasına ihtiyaç olduğu
belirtilmektedir. Bunun için de örgütsel bir çözüm olarak; “Teşvik İdaresi
Başkanlığı” ve “Teşvik Üst Kurulu”nun kurulması, teşviklerin ekonomik yönden
değerlendirilmesi gerektiği ifade edilmektedir.[30]
·
Ürün
ve kalite belgelendirilmesi ile personel ve laboratuar akreditasyonu için
bağımsız bir tahsis kurumunun oluşturulması ve Risk Sermayesi Şirketlerinin
yaygınlaştırılması planlanmaktadır. Plan’da KOBİ’lere yönelik kredi sisteminin,
tüm bankacılık sisteminde yaygınlaştırılması, Ar-Ge, çevre ve mesleki eğitim
projelerine öncelikli olarak teşvik sağlanması, kredilere vergi muafiyetinin
tanınması, organize sanayi bölgeleri dışında kalan yerleşim alanlarındaki
yatırımların desteklenmemesi de öngörülmektedir.[31]
VII. BYKP’de
öngörülen hedefleri bu şekilde aktardıktan sonra, Plan’la ilgili bir takım
eleştirilerin de mevcut olduğunu belirtmeliyiz. Söz konusu eleştirileri de
aktarmamız gerektiğini düşünüyoruz. Eleştirilerden biri ,temelde, KOBİ’lerin
tanımı ve Plan’da yer alış şekli ile ilgilidir.[32]
“Ülkemizde, 1963-89 yılları arasında uygulanan BYKP’de küçük
işletmeler ile ilgili düzenlemeler, genellikle esnaf ve sanatkârlar, el
sanatları ve küçük sanayi kapsamında ele alınmıştır.
1990-94 yılları arasında uygulanan VI.Plan’da ise; küçük
işletmelere ilişkin düzenlemelerde çoğunlukla esnaf ve sanatkârlar ile küçük
sanayi dikkate alınmış olmakla birlikte, küçük ve orta ölçekli teşebbüsler
kapsamında yapılan düzenlemelere de yer verilmiştir.
1996-2000 yılları arasında uygulanması öngörülen
VII.Plan’da; küçük ve orta ölçekli işletmelere dayalı bir yaklaşım
benimsenmesine karşılık, esnaf ve sanatkârlar terimi “Türk Cumhuriyetleri ile
İlişkiler”; el sanatları terimi “İstihdam ve İşgücü Piyasasında Etkinliğin
Artırılması” ve “Bölgesel Gelişme”; küçük sanayi işletmeleri terimi ise
“Sanayileşme Yaklaşımı” kapsamında sadece bir kez kullanılmaktadır.”
VII.
BYKP’de küçük işletmelerin orta işletmelerle birlikte ele alınması, fakat
ayrıca dikkate alınıp bunlarla ilgili özel politikaların belirlenmemesinin
yanlışlığına değinilen diğer bir eleştiride ise şunlar ileri sürülmektedir.
VII.BYKP’deki bu yaklaşım, bazı haller için doğru olmakla birlikte; küçük
işletmelerin mali yapılarının zayıflığı, tabi oldukları mevzuat, vergi
mükellefiyetleri vb. birçok husus, her durumda orta ölçeklilerle birlikte
değerlendirilmeyi, onlara tanınan birtakım destek ve teşvikleri engelleyen çok
önemli sınırları oluşturmaktadır.[33]
2.8. VIII. BYKP
(2001–05)
Bu Plan
döneminde de KOBİ’lere ayrı bir önemin verildiği görülmektedir. Özellikle bu
kuruluşlara ayrı bir başlık altında yer verilmiş olması, bunun delilidir.
Plan’da KOBİ’lerle ilgili ele alınan konular, hedefler ve düzenlemeleri
aktarmaya çalışalım.[34]
Öncelikle yukarıda bahsettiğimiz başlık haricinde, genel olarak
KOBİ’lerle ilgili dikkatimizi çeken bazı konulara değineceğiz.
“Türkiye’nin Bölge Ülkeleri ve Diğer Ülkelerle Ekonomik
İlişkileri “ başlığı altında Orta Asya Cumhuriyetleri ve Karadeniz Ekonomik
İşbirliği (KEİ) ülkeleri ile ilgili bazı hedefler belirlenmiştir. Söz konusu
ülkelerle ticari alandaki işbirliğinde yoğunlaşmaya önem verilmesi gerektiği
belirtilmekte ve bu çerçevede KOBİ’lerin desteklenmesi ve bu ülkelerde
teşebbüslerde bulunabilmeleri için uygun ortamın hazırlanması hedeflenmektedir.
Bu hedefin gerçekleştirilmesi, KOBİ’ler için ve dolayısıyla Türkiye Ekonomisi
için son derece faydalı olacaktır.
Dikkatimizi
çeken diğer bir husus da şudur. “Sosyal ve Ekonomik Sektörlerle İlgili Gelişme
Hedef ve Politikaları”nın ele alındığı 8.Bölümde “Turizm ve Tanıtma” başlığı
altında şu maddeye rastlamaktayız:
“Talep yapısındaki yeni eğilimlere bağlı olarak sektörde
küçük ölçekli işletmelerin gelişmesine öncelik verilecek ve bunların KOBİ
statüsünde değerlendirilmeleri sağlanacaktır.”
Doğrusu, böyle bir kararın alınmış olması, KOBİ’ler
açısından çok önemlidir. Çünkü, söz konusu olan işletme bir hizmet sektörü
işletmesidir. Eğer ileride bu tür bir statü değişikliği sağlanabilirse,
Türkiye’de KOBİ’lerin tanımı ve yeri ile ilgili ciddi bir gelişme de sağlanmış olacaktır.
Bilindiği gibi, KOBİ denince akla sadece sanayi sektörü işletmeleri
gelmektedir. Bahsedilen değişikliğin olması ise “tanımlama” konusunda da
belirttiğimiz gibi bu alandaki yanlış değerlendirmenin de ortadan kalkmasına
imkan sağlayacaktır. Böylece ileriki aşamalarda belki tanımlama konusunda da
ciddi adımlar atılabilecektir.
Şimdi de 8.
Bölümde “Sınaileşme” başlığı altında, “KOBİ’lerin Geliştirilmesi” alt başlığı
ile belirtilen amaç, ilke, politikalarla birlikte hukuki ve kurumsal
düzenlemeleri aktarmaya çalışacağız:
·
KOBİ'lerin
verimliliklerinin, katma değer içindeki paylarının ve uluslararası rekabet
güçlerinin artırılması gerekmektedir.
·
Bankacılık
sisteminin toplam kredi hacmi içinde, KOBİ’lerin payının artırılması için
gerekli imkanlar sağlanacaktır.
·
Küçük
sanayi siteleri inşaatlarının kredilendirilmesi ve kredi geri ödeme sistemi ile
ilgili mevzuat gözden geçirilecek ve inşaatların zamanında tamamlanması
sağlanacaktır.
·
Küçük
Sanayi İhtisas Siteleri kurulması özendirilecek, bu sitelerde sektörel dış
ticaret şirketleri kurulması desteklenecektir.
·
KOBİ'ler
sermaye piyasası ve mali piyasalarla düzenli çalışan bir ortamda modern
finansman araçları ve kurumları ile desteklenecektir. Kredi garanti fonu, risk
sermayesi, finansman yatırım ortaklığı, gayrimenkul yatırım ortaklığı gibi
finansman sağlama uygulamaları yaygınlaştırılacaktır.
Bu çerçevede KGF, bir takım yeni
uygulamalara geçmektedir.
·
KOSGEB hizmet merkezlerinin sayısı artırılacak, fon kaynaklarının
kullanımı etkinleştirilecek, üretici ilişkileri güçlendirilecek ve ürün
yelpazesinin sanayi politikası ile uyumlu bir şekilde genişletilmesi
sağlanacaktır.
·
KOBİ’lerde,
teknoloji düzeyinin ve ürün kalitesinin yükseltilmesi, verimliliğin artırılması,
bilgiye erişimin kolaylaştırılması, rehberlik ve danışmanlık hizmetlerinin
sağlanması, ana-yan sanayi bütünleşmesi, işletmeler arası işbirliği ve
elektronik ticaret imkanlarının artırılması desteklenecektir. KOBİ’lerin çağdaş
işletmecilik anlayışıyla yönetilmeleri ve yerel kaynakların harekete
geçirilmesine öncülük etmeleri sağlanacaktır.
·
KOBİ’lerin
ihracata yönlendirilmesi için bilgilendirilmesi sağlanacak, aynı alanda
faaliyet gösteren işletmelerin ihracata dönük örgütlenmeleri yaygınlaştırılacak
ve yabancı firmalarla ortaklıklar kurmaları teşvik edilecektir.
·
KOBİ'ler
Ar-Ge çalışmalarına yöneltilecek ve üniversitelerle teknoparklar içinde
kesişmeleri sağlanacaktır.
Bu, öncelikli bir konu
niteliğindedir. İşletmelerde Ar-Ge’ye daha fazla önem verilmesi ve
Üniversite-Sanayi işbirliğinin yoğun biçimde tesisinin sağlanması başta
finansal olmak üzere birçok alandaki eksikliği giderici özellikte olacaktır.
·
Geleneksel
el sanatlarına dayalı üretim yapan işletmeler yatırım ve pazarlama aşamalarında
desteklenecektir.
·
KOBİ'lerin
sermaye piyasasında menkul kıymet ihraç edebilmelerini sağlayacak mevzuat
düzenlemesi gerçekleştirilecektir. Kredi garanti fonu sisteminin
güçlendirilmesini ve yaygınlaştırılmasını, devletin katkısının artırılmasını
sağlamak üzere gerekli mevzuat düzenlemesi yapılacaktır.
·
KOBİ'lerin
kamu alımları içindeki payının artırılmasına dönük çalışmalar yapılacaktır.
·
Risk
sermayesi sisteminin gelişmesini sağlayacak düzenlemeler yapılacaktır.
·
KOBİ'
lerle ilgili mevzuat AB standartları ile uyumlu hale getirilecektir.
Bu
çerçevede, “Türkiye Mevzuatının AB müktesebatına uyum çalışmaları” adı altında
uyum sağlanması amacıyla 10 adet mevzuat tespit edilmiş ve bunların tamamı
incelenmiştir. Dolayısıyla şu söylenebilir: Hukuki açıdan gerekli uyum çalışmaları
gerçekleştirilmektedir. Söz konusu çabalar, KOBİ’ler açısından önemli bir
gelişmeyi ifade etmektedir.
* Mehmet Behzat
Ekinci,
İstanbul, İktisat, Doktora.
** 1. Bölüm: Askon Bülten, “Türkiye’de Dönemler İtibariyle
KOBİ’ler; Planlı Dönem Öncesi Kurumsal Gelişim Süreci”, Nisan-Haziran 2002,
ss.23-24.
.. 2. Bölüm: Askon Bülten, “Türkiye’de Dönemler İtibariyle
KOBİ’ler; Planlı Dönemde KOBİ’lerin Kurumsal Gelişimi”, Ağustos-Ekim 2002,
ss.33-37.
[1] Atilla Bağrıaçık, Dışa Açılma Sürecinde Küçük ve Orta Boy Firmalar (Dünyada ve Türkiye’de,
Edebiyat Fakültesi Basımevi, İstanbul, 1989, ss.82-84.
[2] a)İlhan Uludağ, Vildan Serin, Türkiye’de Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeler: Yapısal ve Finansal
Sorunlar, Çözümler, İTO Yayını, No:1991-25, s.38.
b)İlhan Uludağ, Gümrük Birliği Sürecinde KOBİ’ler ve Risk Sermayesi Şirketleri Modeli,
İTO Yayını, No:1996-42, ss.82-83.
[3] a)Bağrıaçık, a.g.e.,
s.84.
b)Müftüoğlu, a.g.e., ss.124-127.
[4] Mehmet Behzat Ekinci, Türkiye’de Küçük ve Orta
Ölçekli İşletme(KOBİ)lerin Gelişimi ve Finansal Sorunları, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Üniv., Sos. Bil. Enst., İstanbul,
Eylül 1999, s.22-26.
[5] Tamer Müftüoğlu, Türkiye’de Küçük Ve Orta Ölçekli İşletmeler:Sorunlar*Öneriler, EGS
Bank Yayınları, No:1, Ankara, Şubat 1997, s.173.
[6] Bağrıaçık, a.g.e.,
s.84.
[7] F. Asuman Yalçın, Küçük ve Orta Ölçekli İşletmelerin
İhracatında Örgütsel Yapının Rolü (Güney Kore Modeli ve Türkiye Üzerine Bir
Uyarlama), Doktora Tezi, Marmara
Üniv., Sos. Bil. Enst., İstanbul, 1986, s.108.
[8] Müftüoğlu, a.g.e.,
ss.173-174.
[9] Müftüoğlu, a.g.e.,
s.174.
[10] Bağrıaçık, a.g.e.,
s.84.
[11] Yalçın, a.g.e.,
s.109.
[12] Bağrıaçık, a.g.e.,
ss.84-85.
[13] Yalçın, a.g.e.,
s.109.
[14] Müftüoğlu, a.g.e.,
s.174.
[15] Müftüoğlu, a.g.e.,
s.174.
[16] Bağrıaçık, a.g.e.,
s.85.
[17] Yalçın, a.g.e.,
s.110.
[18] Bağrıaçık, a.g.e.,
s.85.
[19] Bağrıaçık, a.g.e.,
ss.85-86.
[20] Bağrıaçık, a.g.e.,
s.86.
[21] Bağrıaçık, a.g.e.,
s.86.
[22] Bağrıaçık, a.g.e.,
s.87.
[23] Müftüoğlu, a.g.e.,
s.177.
[24] Müftüoğlu, a.g.e.,
s.177.
[25] Müftüoğlu, a.g.e.,
ss.178-179.
[26] Canan Çetin, Yeniden
Yapılanma, Girişimcilik, Küçük ve Orta Boy İşletmeler ve Bunların Özendirilmesi,
Der Yayınları, No:202, İstanbul, 1996, ss.140-141.
[27] Çetin, a.g.e.,
s.141.
[28] Çetin, a.g.e.,
s.142.
[29] Müftüoğlu, a.g.e.,
s.179.
[30] Çetin, a.g.e.,
s.141.
[31] Çetin, a.g.e.,
s.141.
[32] Sadık Doğru, “VII. Beş Yıllık Kalkınma Planı ve
Küçük İşletmeler”, Küçük İşletme,
AESOB Yayını, Nisan 1996, Yıl:2, Sayı:6, s.42.
[33] N. Tural, “VII. Beş Yıllık Kalkınma Planında Küçük
İşletmelere Ayrıca Yer Verilmemesi, Önemli Bir Politika Yanlışlığını Ortaya
Koymaktadır.”, Küçük İşletme, AESOB
Yayını, Eylül 1995, Yıl:1, Sayı:4, s.4.
[34] Uzun Vadeli
Strateji ve 8. BYKP., (2001-2005), (Plan, Bakanlar Kurulu’nun 06.06.2000
tarihli ve 2000/684 sayılı Kararı ile kabul edilerek 07.06.2000 tarihinde
TBMM’ne sunulmuştur.)