TÜRKİYE’DE KÜÇÜK VE
ORTA ÖLÇEKLİ İŞLETME(KOBİ)LERİN FİNANSAL SORUNLARI;
İŞLETME İÇİNDEN VE
DIŞINDAN KAYNAKLANAN SORUNLAR
İÇİNDEKİLER:
GİRİŞ
1.KOBİ’LERİN KENDİ YAPILARINDAN KAYNAKLANAN SORUNLAR
1.1.Yönetim ve Organizasyondan Kaynaklanan Sorunlar
1.1.1.İşletme Yöneticilerinin Finansal Bilgi Sorunu
1.1.2.Finansmanla İlgili Bölüm Eksikliği
1.2.Sermaye Yapıları ile İlgili Sorunlar
1.2.1.Başlangıç Sermayesi ile İlgili Sorunlar
1.2.2.Çalışma (İşletme) Sermayesi ile İlgili Olumsuzluklar
2.KOBİ’LERİN KENDİLERİ DIŞINDAN KAYNAKLANAN SORUNLAR
2.1.Malî Yapının Zayıflığı ve KOBİ’lerin Durumu
2.2.Enflasyon Ortamında KOBİ’ler
2.3.KOBİ’lerin Para Piyasasında Karşılaştıkları Sorunlar
2.3.1.Kredi Meselesi
2.3.1.1.Faizle İlgili Sorunlar
2.3.1.2.Kredi Temininde Gerekli Olan Belgeler ve Şartların
Sebep Olduğu Sorunlar
2.3.1.3.Kredi Miktarı ve Vadesi ile İlgili Sorunlar
2.4.Sermaye Piyasasında Karşılaşılan Sorunlar
2.4.1.Sermaye Piyasasına Giriş
İmkânı ve KOBİ’ler
SONUÇ
GİRİŞ
Genel
olarak KOBİ’lerin sorunlarından bahsedilirken akla ilk gelenlerinden birisi de
finansal sorunlardır. Bunun sebebi, bir işletmenin faaliyette bulunabilmesi
için gerekli olan en önemli faktörlerden birinin “finansman” olarak
düşünülmesidir. KOBİ’ler, bu faktörün temininde gerek işletmenin bizzat
kendisinden ve gerekse işletme dışından kaynaklanan birtakım ciddi sıkıntılarla
karşı karşıya kalmaktadır.(*)
KOBİ’lerin
finansal kaynak temininde güçlükle karşılaşmaları, onların girdi temini,
üretim, pazarlama ve eğitim sorunlarını da yoğun bir şekilde yaşamalarına sebep
olmaktadır.
Türkiye’de
KOBİ’lerin, bu sorunla ilgili olarak pozisyonlarını incelediğimizde, birtakım
tedbirler alındığını ve bu yönde bazı çalışmaların mevcut olduğunu görmek
mümkündür. Nitekim kalkınma planlarında da bu yönde çalışmalar yapıldığı
görülmektedir. Avrupa Birliği’ne tam üyeliğin hedeflendiği ve bunun ilk basamağı
olarak değerlendirilen Gümrük Birliği’ne geçiş sürecinde, Birlik ile uyumun
sağlanabilmesi için, bu ülkelerdekine benzer programların yürütülmesi konusunda
bazı adımlar atılmaya çalışılmıştır.[2]
Halihazırda yaşanan ekonomik kriz dolayısıyla finansal açıdan bazı
olumsuzluklar yaşanmaktadır. Ancak yine de bazı ek tedbirler ,yeterli olmamakla
birlikte, alınmaktadır.
KOBİ’lerin
uluslararası rekabet güçlerinin ve finansman imkânlarının artırılabilmesi
amacıyla KOBİ’lere “Teşvik Belgeli” olarak devlet desteklerinden faydalanma
imkânı getirilmiştir, ve KOBİ’ler “Özel Önem Taşıyan Sektör” olarak ilan
edilmiştir. Fakat söz konusu desteklerin yeterli olduğunu söylemek mümkün
değildir.[3]
Bu bölümde,
KOBİ’lerin finansal sorunlarını incelemeye çalışacağız, fakat öncelikle konu
ile ilgili farklı bir boyuta dikkat çekmek istiyoruz. Baş tarafta belirttiğimiz
gibi; kimilerince finansal sorunlar, en önemli sorun olarak görülürken;
kimilerince de tali bir sorun olarak değerlendirilmektedir. Biz ise, tali bir
sorun olarak görmemekle beraber, bunun en önemli sorun olduğu iddiasında da
değiliz. Bir uzmanın bu konudaki görüşünü alıntılayarak düşüncemize daha sağlam
bir zemin hazırlamak istiyoruz:[4]
KOBİ’lerin sorunlarının başında finansman ihtiyacının
belirtilmesi, her zaman bu işletmelerin daha çok finans ihtiyaçlarının olduğu
ve bunu temin edemedikleri şeklindeki bir gerçeğin ifadesi değildir. Bu soruna
öncelikli olarak yer verilmesi, daha çok sübvansiyon sağlamanın bir yolu olarak
değerlendirilmelidir. Genel olarak değerlendirildiğinde finansman sorunu,
sorunun asıl kaynağı değil; tezahürüdür. Öncelikle bunu ortaya çıkaran
sorunların giderilmesi gereklidir. Söz konusu sorunlar şöyle sıralanabilir:
·
Pazarlama
alanındaki yetersizlikler,
·
Enformasyon
eksikliği,
·
Yenilikler
ve teknoloji konusundaki tıkanmalar,
·
Eğitim
konusundaki eksiklikler.
Aşağıda,
finansal sorunlarla ilgili incelemelerimize geçeceğiz. Burada izleyeceğimiz
metot, sorunları kaynakları itibariyle ortaya koyarak KOBİ’lerin bu konudaki
sıkıntılarını dile getirme yönünde olacaktır.
1.KOBİ’LERİN KENDİ YAPILARINDAN KAYNAKLANAN SORUNLAR
1.1.Yönetim ve Organizasyondan Kaynaklanan Sorunlar
1.1.1.İşletme Yöneticilerinin Finansal Bilgi Sorunu
KOBİ’lerin
finansal zorluklarla karşılaşmasındaki temel sebeplerden başta geleni, işletme
yöneticilerinden kaynaklanan sorunlardır. Özellikle işletme sahibinin işletme
yöneticisi olarak tüm işleri üstlenmiş olması, sorunların daha büyük boyutlarda
ortaya çıkması sonucunu doğurmaktadır. Gerçi profesyonel yönetim, her ne kadar
uzmanlaşmayı gerektiriyorsa da ilk kuruluş safhasında böyle bir imkâna sahip
olunamamaktadır. İlk aşamada normal karşılanabilecek bu durum, ileriki
aşamalarda yerini mutlaka uzmanlaşmanın olduğu bir ortama terk etmelidir.
İşletme
sahiplerinin finansal yönetim açısından yeterli bilgiye sahip olmayışı, konunun
bazı ilgililerince kısa vadeli bir finansal sorun olarak görülmektedir.
Kanaâtimizce bu bir ümittir. Çünkü, genel bir gözlem yapılacak olursa sorunun
uzun vadeli bir nitelik taşıdığı görülebilecektir.
Bilgi
eksikliğinin sonuçları incelendiğinde; müşterilerde aranacak niteliklerin iyi
tespit edilememesi, kredili satışlarda üstlenilecek riskin iyi
değerlendirilememesi ve etkin bir tahsilat politikasının izlenememesi gibi
olumsuzluklarla karşılaşılmaktadır.[5]
Bunlara birtakım kredi imkânlarından ve alternatif finansal araç ve
modellerinden istifade imkânının yitirilmesini de ilave edebiliriz.
1.1.2.Finansmanla İlgili Bölüm Eksikliği
Büyük
işletmelerde genel olarak ayrı bir finansman veya malî işler bölümü mevcut olup
bu bölümlerde istihdam edilen uzmanlar, alternatif finansman imkânlarını ve kredi şartlarını
değerlendirerek işletme için en uygun finansal kararların alınmasını sağlarlar.
KOBİ’lerde ise böyle bir bölümün mevcudiyetinden bahsedilememektedir. Genelde
bu işlerin takibi için “Malî İşler, İdari İşler ve Muhasebe Bölümü” bulunur.
Fakat bu bölümde de finansal işlere bir “yan iş” gözüyle bakılır. Zaten burada
istihdam edilen personel de finansal konularda uzman olmaktan ziyade; işletmenin
tüm idarî, malî ve muhasebe işlerinden sorumlu kişi konumundadır. Bu nitelikte
personelin istihdam edilemeyişinin sebebi, maliyetinin yüksek oluşudur.
Küçük
işletmelerde ise bahsedilen nitelikte bir bölüm bile yoktur. Dolayısıyla, söz
konusu şartlarda farklı finansman alternatiflerinin araştırılması, işletme için
gerekli birtakım finansal kararlar alınması ve uygulanması ve etkin finansal
düzenlemelere gidilmesi imkânı ortadan kalkmaktadır.[6]
1.2.Sermaye Yapıları ile İlgili Sorunlar
Türkiye’de
KOBİ’ler, sermaye yapıları dolayısıyla birtakım olumsuzluklarla
karşılaşmaktadırlar. Karşılaştıkları bu tür sorunlar, finansal açıdan
işletmeleri zora sokmakta ve büyümelerini engelleyici bir nitelik taşımaktadır.
KOBİ’ler,
sahip oldukları sermaye yapıları dolayısıyla otofinansman açısından da bazı
dezavantajlara sahiptirler. Genel itibariyle KOBİ’lerde sermaye yoğunluğunun
düşük olması ve daha çok emek-yoğun sektörlerde faaliyet göstermeleri; ya da
emek yoğunluğu yüksek teknolojiler kullanmaları dolayısıyla sabit varlıklar
üzerinden ayrılan bir otofinansman unsuru olan amortisman tutarı, KOBİ’lerde
düşük seviyelerde kalmaktadır. Dolayısıyla KOBİ’ler, bu yolla daha az fon
ayırabilmekte; ayrıca, “amortismanların kapasiteyi genişletme etkisi” gibi
önemli bir imkândan yeterince istifade edememektedir.[7]
KOBİ’lerde
sermaye yoğunluğunun nispi olarak düşük olmasının diğer bir sakıncası da “gizli
ihtiyatlar”ın teşkilinde yatmaktadır. Gizli ihtiyatlar, esasen sabit
varlıkların daha düşük değerlendirilmesiyle oluştuğundan; sermaye yoğunluğu,
yani sabit varlıkları düşük olan KOBİ’ler, bu imkândan gerektiği gibi
faydalanamamaktadır.[8]
Takip eden
başlıklar altında, işletmelerin sermaye yapılarına; kuruluş ve sonrası dönemler
itibariyle değinmeye çalışacağız.
1.2.1.Başlangıç Sermayesi ile İlgili Sorunlar
KOBİ’lerin
ilk yatırım tutarının ya da başlangıç sermayesinin finansal kaynağı, genel
olarak iki kalemden oluşmaktadır.[9]
a)
Şahsi
tasarruflar sonucu oluşan öz kaynaklar,
b)
Akraba
ve dostlardan sağlanan borçlar.
Bu
işletmelerin, kuruluş safhasında öz kaynaklarının sınırlı olması sebebiyle
yatırım projelerinin başarı ve kârlılık potansiyelleri çok yüksek de olsa;
finans kurumlarından dış finans sağlama imkânları oldukça azdır.
İTO’nun
yaptığı bir araştırmada, KOBİ’lerde sermayenin kaynağının %78,56’sını önceden
yapılan tasarrufların; %7,71’lik kısmını da banka kredilerinin oluşturduğu
ortaya çıkmıştır.[10]
KOBİ’lerde
ilk finansman ihtiyacı, öz kaynaklarla karşılanmakla birlikte bunun yeterli
olmadığı, bilinen bir gerçektir. Yani öz kaynaklarının yetersizliği, önemli bir
sorun teşkil etmektedir.[11]
Özellikle konjonktürel dalgalanmaların olduğu dönemlerde kaynakları son derece
azalmaktadır. KOBİ’ler, tahsilatta karşılaşılan güçlükler sonucu nakit
sıkıntısı çekmekte, ve pahalı dış finansal kaynaklara yönelmek durumunda
kalmaktadır.
Ayrıca, ilk
kuruluş aşamasında planlı hareket edilmemesi, belli bir projeye dayalı olmadan
alınan kararlara ilaveten ilk yatırım tutarının yanlış hesaplanması,
olumsuzlukları beraberinde getirmektedir. Sabit sermaye yatırımı ve işletme
sermayesi tutarından oluşan ilk yatırım tutarı, sadece sabit sermaye yatırım
tutarı olarak algılandığından, işletmede kuruluştan hemen sonra sermaye
sıkıntısı ortaya çıkmaktadır.[12]
Takip eden konuda bu meseleye değineceğiz.
1.2.2.Çalışma (İşletme) Sermayesi ile İlgili Olumsuzluklar
Çalışma
sermayesi; işletmenin kısa süreli, normal olarak bir hesap döneminde paraya
çevrilebilir ekonomik değerlere yaptığı yatırımı ifade eder. Bilançolarda;
Döner değerler (cari aktifler, dönen varlıklar, tedavül edebilir kıymetler
başlığı altında toplanan ekonomik değerler), Para mevcudu, Serbest menkul
değerler (kısa vadeli finansal varlıklar), Alacaklar ve Stoklar (mal, ham
madde, malzeme akreditifleri dahil) işletme sermayesini oluşturur.[13]
Önceki
başlık altında da kısmen değindiğimiz gibi, KOBİ’lerde kuruluş aşamasında
yapılan önemli hatalardan biri de yatırım tutarı belirlenirken; gerekli çalışma
sermayesi tutarının ihmal edilmesidir. Genellikle sağlanabilen sınırlı
sermayenin önemli bir kısmı, sabit varlıklara bağlanmakta; işletme faaliyetinin
devamı için gerekli çalışma sermayesi, yeterince önemsenmemektedir. Halbuki
yatırımın başarısı açısından yatırım tutarının sağlıklı bir şekilde
belirlenmesi kadar; sabit ve döner varlıklar arasında dengeli bir şekilde
dağıtılması da büyük önem taşır.[14]
Öz
kaynakları sınırlı olan KOBİ’lerin, enflasyon oranının hızla artış
göstermesiyle, girdi fiyatlarında meydana gelen yükseliş dolayısıyla işletme
sermayeleri erozyona uğramakta ve genelde, beklenenin üzerinde sermaye ihtiyacı
doğmaktadır. Bu sorunun neticesi ise düşük kapasite ile üretim yapılması ve
dolayısıyla atıl kapasite ile çalışılmasıdır.[15]
Söz konusu olumsuzlukların giderilmesi için dış finans kaynaklarına müracaat
edilmesi gündeme gelir. Fakat böyle bir alternatifin değerlendirmeye alınması,
birtakım yeni sorunlarla karşılaşılmasına sebep olmaktadır. İlerleyen konularda
bunları aktarmaya çalışacağız.
2.KOBİ’LERİN KENDİLERİ DIŞINDAN KAYNAKLANAN SORUNLAR
KOBİ’lerin
karşılaştıkları sorunların bir kısmı, kendi yapılarından dolayı ortaya çıkmakla
beraber; önemli bir kısmının kendileri dışından kaynaklandığı muhakkak... Söz
konusu sorunların hatırı sayılır derecedeki kısmı, esasen Türkiye ekonomisinin
içinde bulunduğu darboğazdan kaynaklanmaktadır ve bunların kontrolü imkânı da
KOBİ’lerin inisiyatifi dışındadır. Bunların köklü bir şekilde çözümü, öncelikle
ekonomik istikrarın sağlanmasıyla mümkündür. Çünkü KOBİ’ler, makro ekonomik
sorunlardan daha fazla etkilenmektedir.[16]
2.1.Malî Yapının Zayıflığı ve KOBİ’lerin Durumu
Türkiye’de
malî piyasaların yeterince gelişmemiş olması, tasarruf hacminin düşüklüğü, bu
yolla işletmelere aktarılabilir kaynakların yetersiz kalmasına sebep olmakta;
finansman konusunda KOBİ’lerin başka alternatiflere mahkum olması yolunu
açmaktadır. En yaygın finansal araç ise kredilerdir. Ancak, bankaların
KOBİ’lere verdiği kredi oranı, çok düşüktür.
KOBİ’lerin malî sistemden faydalanma konusunda
karşılaştıkları sorunlar şöyle sıralanabilir:[17]
a)
Sektörel
bazda kredi hacminin dağılımında dengesizlik vardır. Durum, Büyük İşletmeler
lehinedir.
b)
Şirketler
bazında malî sistemden istifadede oluşmuş ve kapatılması zor bir uçurum
mevcuttur. Durum yine Büyük İşletmeler lehinedir.
2.2.Enflasyon Ortamında KOBİ’ler
KOBİ’lerin
enflasyonist ortamdaki durumlarını açıklarken; tasarruf-kredi ilişkisini göz
önünde bulundurmanın, sorunların anlaşılmasını kolaylaştıracağı
düşüncesindeyiz.
Enflasyon
nedeniyle tasarrufçu kesim, tasarrufunu enflasyona karşı korumak amacıyla reel
faizi talep eder. Ancak bu yüksek faizler, otomatik bir şekilde yüksek kredi
maliyeti olarak yansımaktadır. Tabii ki bu durum, yeni yatırım yapmayı
planlayan firmaları caydırıcı yönde etkiye sebep olmaktadır. Enflasyonun sebep
olduğu ithal girdi pahalılığı yanında yerli girdilerin fiyatlarının da artması,
firmaları stokçuluğa zorlamakta; fakat aynı yönde firmaların işletme
sermayesine olan ihtiyacını artırmakta ve likidite yapılarını negatif yönde
etkilemektedir.[18]
Çünkü girdi fiyatlarının yükselmesi karşısında mamul fiyatlarının gerektiği
ölçüde yükseltilememesi, KOBİ’lerin otofinansman imkânlarını daraltmakta ve
finansal sıkıntılara girilmesine sebep olmaktadır. Ayrıca, alımların peşin;
satışların ise daha çok vadeli yapılması, bu firmaların nakit dengelerini
önemli ölçüde bozmaktadır.[19]
Neticede bu
sorunlar, KOBİ’lerin, yeterli öz kaynağa sahip olmamaları nedeniyle dış
kaynaklara başvurmasına yol açmaktadır. Fakat söz konusu kaynakların maliyetli
olması, kârlılık seviyesini düşürmekte ve firmaların malî krizlere girmesine
sebep olmaktadır.[20]
2.3.KOBİ’lerin Para Piyasasında Karşılaştıkları Sorunlar
2.3.1.Kredi Meselesi
Normal
hayatta bir şahsın mevcut imkânlarıyla arzu ettiği bir ticarî faaliyeti
gerçekleştirme imkânı olmaması durumunda yakınlarından borçlanma yoluna gittiği
gibi; işletmeler de öz kaynaklarının yetersiz olması hâlinde, fon ihtiyaçlarını
dış kaynaklarla karşılamaya çalışırlar. Tabii, bu faaliyet şahsen yapılan
arayışlardan farklıdır. Şahıslar arasındaki borç-alacak ilişkisi çoğunlukla sözle
gerçekleştirilirken; kurumsal bazda yapılan bu faaliyette birtakım formaliteler
mevcuttur. Çünkü en nihayetinde birbirlerini tanımayan kurumların karşılıklı
ilişkisi söz konusudur. Dolayısıyla belli bir prosedürün takip edilmesi
kaçınılmaz olmaktadır. Bununla birlikte, söz konusu prosedür ve mevcut
formaliteler aynı zamanda belli birtakım sorunları da beraberinde
getirmektedir.
Bu
sorunlara geçmeden evvel, ülkemizde KOBİ’lerin bankacılık piyasasından
kullandığı toplam kaynak oranını bazı ülkelerdeki oranlarla kıyaslayacağız.[21]
TABLO:BAZI ÜLKELERDE KOBİ’LERİN BANKALAR PİYASASINDAN
FAYDALANMA DURUMU (ORANLAR)
ÜLKE |
ORAN(%) |
TÜRKİYE |
3 - 5 |
İNGİLTERE |
27,2 |
ALMANYA |
35,0 |
ABD |
42,7 |
GÜNEY KORE |
46,8 |
JAPONYA |
50,0 |
Bu oranlar,
kıyas bile kabul etmeyecek kadar farklıdır. Bunlar arasındaki uçurum,
Türkiye’deki KOBİ’lerin bu konudaki sorunlarının boyutunu ifade etmesi
açısından oldukça anlamlıdır.
2.3.1.1.Faizle İlgili Sorunlar
Kredilerle
ilgili en önemli sorun, faizlerin yüksek oluşudur. Sahip oldukları malî yapı
dolayısıyla mevcut kredilerden faydalanma imkânları sınırlıdır. Çünkü faiz
oranı da Büyük İşletmeler için uygulanana göre daha yüksek olmaktadır.[22]
Türkiye’de
banka kredi faizlerinin gelişmiş ülkelere nazaran yüksek ölçülerde oluşu,
enflasyonun etkisiyle faiz oranlarının -daha evvel bahsettiğimiz tasarruf kredi
mekanizmasının bir sonucu olarak- devamlı yükselmesi, sanayicileri ve özellikle
büyüme ve modernleşme çabasında olan KOBİ’leri kredi sorunuyla karşı karşıya
bırakmaktadır. Kredi maliyetinin Büyük İşletmelerde olduğu gibi fiyatlara
yansıtılıp satış hâsılatının artırılması, KOBİ’ler için mümkün olmamaktadır.
Kredi faizlerinin yüksekliği konusuna gelince... Bunu etkileyen faktörler şunlardır:[23]
·
Enflasyon,
·
Bankaların
personel ve sabit maliyetlerinin yüksekliği,
·
Devletin
faizlerden aldığı vergi ve fonlar,
·
Mevduat
Munzam Karşılık ve Disponibilite Oranları.
Söz konusu faktörlerin etkisini bir örnekle açıklığa
kavuşturalım.
% 87 faiz oranı ile alınan bir kredinin işletmeye maliyeti;
% 5 BSMV (Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisi)
+% 10 KKDF (Kaynak Kullanımını Destekleme Fonu)
+Bileşik faiz
olmak üzere yaklaşık olarak % 139 oranına ulaşmaktadır.
Bunun da ciddi manada bir yük teşkil ettiği açıktır. Maliyet yüksekliği,
KOBİ’lerin kredilere müracaatını engellemektedir.
2.3.1.2.Kredi Temininde Gerekli Olan Belgeler ve Şartların
Sebep Olduğu Sorunlar
Türkiye
bankacılık sisteminde kredilendirilecek işletmenin seçiminde temelde iki kriter
esas alınmaktadır:[24]
1.
Kredi
talep eden işletmenin krediye güvence olarak yeterli teminat verebilmesi,
2.
İşletmenin
moralite ve iktisadî açıdan krediyi geri ödeyebilme kabiliyetinin mevcudiyeti.
Türkiye’de
bankacılık sisteminde kullandırılacak kredi için kabul edilen teminatların bir
kısmı şunlardır:
·
Gayri
menkul ipoteği,
·
Banka
teminat mektubu,
·
Altın,
döviz, mevduat gibi likit araçlar,
·
Devlet
tahvili, hazine bonosu vb. araçlar.
Şimdi de
söz konusu teminatlarla ilgili olarak KOBİ’lerin karşılaştıkları sorunları sıralamaya
çalışacağız.
KOBİ’lerin
kredi temin etmede karşılaştıkları en büyük sorun, teminat olarak gayri menkul
ipoteği istenmesidir. İşletmelerdeki mevcut makineler, tezgahlar, araç-gereçler
ipotek olarak kabul edilmemekte; fakat işletmeler, kendilerini gayri
menkullerle garanti altına almak zorunda bırakılmaktadır. En çok talep edilen
gayri menkul ipoteği ise arsa, bina ve fabrika gibi ekonomik değeri olan ve
satış kabiliyeti bulunan gayri menkullerdir.[25]
KOBİ’ler,
bankacılık sisteminde kredi ile ilgili bazı engellerle karşılaşmakla birlikte,
kendileri de birtakım tereddütlere sahiptirler. Bu da kredi ile ilgili bir
sorun olarak değerlendirilebilir. Bu konuda bir sanayicinin ifade ettiği
tereddüdünü alıntılamak istiyoruz. Denizli’nin Babadağ ilçesindeki Bez-San
işletmesinin ortaklarından Sait Katırcı’nın söylediği şudur:
“Biz bu borcu ödeyemezsek ve evimize icra memurları gelirse,
komşularımızın yüzüne nasıl bakarız? Bizim o zaman Babadağ’ı terk etmemiz
gerekir.”
Bu yönde
sahip olunan tereddütlerin kaynağı ise şudur. İşletme sahipleri, işletmenin
iflâsı durumunda işletmesindeki aktiflere ilaveten tüm şahsi varlıklarını da
kaybetmek durumuyla karşı karşıya kalmaktadır. Bunun etkisi, genellikle işletme
ölçeği küçüldükçe artmaktadır. Büyük İşletmeler ise sadece mal varlıklarıyla
sorumlu olduklarından bu konuda daha rahat davranabilmektedir. KOBİ’leri
kredilendirme politikasında, performanstan ziyade işletme sahibinin şahsen
gösterebileceği teminatlara bakılmaktadır. Yani kredi, işletmeye değil;
sahibine verilmektedir. Bunun sebebi, işletme sahibinin işletmesi ile
özdeşleşmesi ve kader birliğine girmiş olmasıdır.[26]
Bir bankacının kredi politikası izlerken önem verdiğini
söylediği faktörleri sıralamak istiyoruz:[27]
·
İşletmenin
üretim yapabilmesi,
·
Üretime
bağlı istihdam oluşturabilmesi,
·
Üretime
bağlı olarak ihracatı geliştirmesi, artırması.
Bu
faktörleri sıraladıktan sonra, aynı bankacının KOBİ’lere kredi verilirken şart
koşulan teminatlarla ilgili olarak sıraladığı farklı, alışılmamış ve dikkate
alınması durumunda bir o kadar da faydalı olabilecek eleştirilerini aşağıya
alıntılıyoruz.
“-Özellikle Güneydoğu’daki KOBİ’ler için bankalar, Ankara,
İstanbul’dan ipotek istiyorlar. Eğer adam Urfa’da yatırım yapmışsa niye
Ankara’dan daire alsın? Alacağına gider orada işletmesine koyar, kredi
kullanmaz.
-Bulunduğu yerden teminat istenmesi, kontrolü kolaylaştırır.
Böyle olunca, krediyi alan size güvenir, ve kredi ödemelerinde sorun yaşanmaz.
-Bir insanın geçmişi, geleceğinin teminatıdır. Kredi talep
eden şahsın 20-30 yıllık ticarî hayatında hiçbir çeki protesto edilmemişse ve
siz hâlâ kredi vermiyorsanız, siz bankacı değilsiniz demektir.”
Elbetteki
bankacılık sektöründe birtakım imkânlar tanınırken; kurumlar, kendilerini
teminat altına almak isterler. Bu da çok normaldir. Ama yukarıda bahsettiğimiz
bazı esnekliklerin gösterilmesi, sorunların daha da azalmasına yardımcı
olacaktır. Aksi hâlde bankalar, banka olmaktan çıkarak asıl fonksiyonlarını
icra edemez hâle gelmiş olacaklardır. Nitekim, bankacılık sektörünün mevcut durumu,
bunu teyit edici bir mahiyet arz etmektedir.
2.3.1.3.Kredi Miktarı ve Vadesi ile İlgili Sorunlar
KOBİ’ler,
kredi miktar ve vadeleri ile ilgili olarak Büyük İşletmelere göre dezavantajlı
durumdadır. Bankalar KOBİ’lere kredi verme konusunda pek istekli değildir.
Çünkü çok sayıda, düşük meblağla çalışan müşteri ile uğraşıp risklerini
artıracaklarına; az sayıda, yüksek meblağla çalışan müşteri ile ilişkiye
geçerek risklerini minimize etme yolunu yeğlemektedirler. Kredi tahsis edilse
bile genelde, vadesi 1 yıl veya daha az olmakta, bu şekliyle küçük sanayicinin
işini genişletmesine ve yeni teknolojilere ayak uydurmasına imkân
tanımamaktadır. Halbuki KOBİ’lerin uzun vadeli krediye de ihtiyacı vardır.
Diğer yandan kredinin geri ödenebilirliği dikkate alındığında, KOBİ’lere göre
Büyük İşletmeler tercih edilmektedir. Kredi miktarı ve vadesi ile ilgili olarak
KOBİ’lerin karşılaştığı darboğazlar şu şekilde sıralanabilir.[28]
KOBİ’ler:
·
Ağır
faiz yükü ile karşı karşıyadır.
·
Uzun
vadeli kredi kullanamamaktadır.
·
Yatırımlarını,
uzun vadeli kredi alamamaları dolayısıyla, orta ve kısa vadeli kredilerle
karşılamaya çalışmaktadır.
·
Orta
ve kısa vadeli olarak sağlanan kredilerin geri ödemesi, yatırımlar üretime
geçme aşamasına gelip kendini öder hâle gelmeden önceki döneme rastlamaktadır
ki bu, ciddi bir krize yol açmaktadır. Dolayısıyla bu ihtimal dikkate
alındığında KOBİ’ler, ya kredi almama ya da yatırım yapmama ikilemi içinde
kalmaktadır.
2.4.Sermaye Piyasasında Karşılaşılan Sorunlar
KOBİ’lerin
dış finansman imkânlarından bir diğeri de sermaye piyasası olmakla birlikte
buradan da pek istifade ettikleri söylenemez. Bankacılık piyasasında
karşılaştıkları sorunlar dolayısıyla diğer bir alternatif olarak sermaye
piyasasından faydalanma imkânları olmasına rağmen; bu piyasada da ortaya çıkan
sorunlar, KOBİ’lerin bu imkânını da ellerinden almaktadır.
Sermaye
piyasasından istifade etmek isteyen işletmelerin bazı niteliklere sahip olması
gerekmektedir. Halbuki KOBİ’lerin bu konuda da birçok eksiği mevcuttur. Bu
piyasadan fon sağlamak, SPK (Sermaye Piyasası Kurulu) mevzuatı açısından hemen
hemen hiç mümkün olmamaktadır. Ayrıca bu işletmelere menkul kıymetleri
karşılığında sermaye piyasasından fon sağlayacak finansal kuruluşlar da
ülkemizde mevcut değildir.[29]
Tabii bu noktada şunu da ilave etmemiz gerekir. Bu piyasadan istifadede ortaya
çıkan sorunlar tek taraflı değildir. Yani KOBİ’lerin kendilerinden de
kaynaklanan birtakım sorunları vardır. Şimdi bu sorunları her iki taraf
açısından ortaya koymaya çalışacağız.
2.4.1.Sermaye Piyasasına Giriş
İmkânı ve KOBİ’ler
KOBİ’lerin
sermaye piyasasından fon temin edebilmesi için, kaynak sağlayacaklara karşı
birtakım teminatlar göstermesi gerekmektedir. Ancak kendi öz kaynakları buna
müsaade etmediği için bu piyasadan faydalanmaları güçleşmektedir.[30]
Söz konusu teminatların talep edilmesinin sebebi, tasarruf sahiplerinin garanti
altına alınmak istenmesidir. Çünkü tasarruf sahipleri KOBİ’leri, Büyük
İşletmelere göre daha riskli görmektedirler ve sermaye piyasasında faaliyet
gösteren Büyük İşletmeleri daha çok tercih etmektedirler.
KOBİ’lerin
sorunlarından bir diğeri de hukukî yapılarından kaynaklanmaktadır. Mesela;
menkul kıymet ihraç etmek isteyen bir KOBİ’nin, A.Ş. (anonim şirket) statüsünde
olması gerekmektedir. Ancak, bu kuruluşların büyük bir çoğunluğu limited veya
şahıs şirketi niteliğindedir. Dolayısıyla KOBİ’ler; sermaye piyasasına girmeye
çalışmak bir yana, bu konuyu gündemlerine bile alamamaktadır.
Ülkemizdeki
KOBİ’lerin bir kısmı sermaye piyasasının avantajlarından istifade etmek
isterken; bir kısmı bu konuda isteksizdir. Çünkü işletme sahipleri, işletme
üzerindeki hâkimiyetlerini başkasıyla paylaşmak istememektedirler. Buna
karşılık, söz konusu hâkimiyetlerini korumak şartıyla yeni ortakların
alınmasıyla ortaya çıkan finans imkânlarını değerlendirmeye çalışmaktadırlar.[31]
Şimdi de
halka açılmak isteyen KOBİ’lerin sorumluluklarını “maddi olan ve olmayan”
başlıkları altında aktarmaya çalışalım:[32]
a.
Maddî Sorumluluklar:
KOBİ’ler, sermaye piyasasından istifade
etmek istiyorsa birtakım masrafları karşılamak durumundadır. Bunlar; ilk
açılış, yıllık kayıtta kalma, hisse senedi basımı, faaliyet raporları ve reklam
gibi bilgi dağıtımı ile ilgili masraflardır.
b.
Maddî Olmayan Sorumluluklar:
·
SPK’nın
sebep olduğu bürokrasiyi kabul etmek ve uygun bir şekilde hareket etmek
gerekir.
·
Bütün
araştırma birimlerinin sorularının cevaplanması gerekmektedir.
·
Şeffaflığın
benimsenmesi gerekir. Yani her türlü bilgi, istendiği zaman yetkili birimlerle
birlikte tasarruf sahiplerine de verilmelidir.
·
Psikolojik
etkinin varlığı: Verilecek herhangi bir karar, senetlerin fiyatlarında çift
yönlü bir etkiye sebep olmaktadır. Buna bağlı olarak psikolojik bir etki ortaya
çıkmaktadır. Dolayısıyla işletmeler, hareket ederken bu etkiyi de dikkate almak
durumundadır.
Türkiye’de
KOBİ’ler, sermaye piyasasından henüz yeterince istifade edememektedir. Gerçi
birtakım tedbirler alınarak; yeni imkânlar sağlanarak KOBİ’lerin piyasaya
çekilmesine çalışılmaktadır. Mesela, bunlardan bazıları; KOBİ’leri
bilgilendirici yönde toplantılar tertip edilmesi, yeni piyasalar (Bölgesel
Pazar ve Yeni Şirketler Pazarı bu yönde kurulmuş olanlardır.) oluşturulmasıdır.
Ama bunların yeterli olduğunu söylemek zordur. Halbuki farklı bir alternatif
olması dolayısıyla KOBİ’lerin sermaye piyasasına kanalize edilmesi konusunda
çalışmaların artırılması kaçınılmaz hâle gelmiştir. KOBİ’lerin bankacılık
piyasasından istifade edemeyip “gayri resmi borç piyasası”na girmesi yerine
sermaye piyasasına çekilmesi, çok daha faydalı bir faaliyet olacaktır.
SONUÇ
Türkiye’de
KOBİ’lerin ciddi manada finansal sorunlarla karşı karşıya olduğu, bir
gerçektir. Dolayısıyla, söz konusu sorunların hafifletilmesi de kaçınılmaz
olmaktadır. KOBİ’lerin sorunlarından bahsedildiğinde genelde, işletme dışından
kaynaklanan sorunlardan bahsedilir. Bu çerçevede, işletmelerin karşılaştığı
sıkıntılar dile getirilir ve bunlara yönelik çözüm yolları üretilir. Ancak bu
yaklaşım yeterli değildir. İşletme dışı sorunlardan bahsedilirken; aynı zamanda
işletmenin bizzat sahip olduğu ve kendi yapısından kaynaklanan sorunların da
dile getirilmesi ve bunlara yönelik çözümlerin de sunulması gerekmektedir.
Şu açık bir
gerçektir: Bir ekonominin sağlıklı bir yapıya kavuşması için, barındırdığı tüm
unsurlarla birlikte değerlendirilmeye tâbi tutulması ve toplu çözüm yollarının
arz edilmesi gerekmektedir. Böyle bir tarz, başarıyı kolaylaştırıcı bir
özelliğe sahip olacaktır. Dolayısıyla, KOBİ’lerin finansal sorunları dile
getirilirken, dış kaynaklı sorunlara ilaveten iç kaynaklı sorunlar da dikkate
alınmalıdır. Her bir işletme bu tarzda hareket ederek, kendi yapısından
kaynaklanan sorunları tespit etmeli ve uygun tedbirler almaya çalışmalıdır.
Tâbir-i caizse, “önce iğne iç yapıya, sonra çuvaldız dış yapıya” batırılmalıdır.
İç finansal sorunlarını minimize etmiş KOBİ’lerin, dış yapıdan kaynaklanan
sorunlardan da en az seviyede zarar göreceği belirtilebilir. Zaten sorunlu bir
işletmenin, piyasa düzenli şekilde işlese dahi, faaliyetlerine sağlıklı bir
şekilde devam etmesi mümkün değildir. Dolayısıyla önce iç sorunlar
giderilmelidir. Tabii bu arada otoritelerin, dış sorunları gidermesi ve söz
konusu işletmelere uygun bir faaliyet ortamı/ortamları oluşturmaya çalışması
gerektiğini ifade etmeye de gerek yoktur...
*Mehmet Behzat Ekinci,
**MESS, Mercek, “Türkiye’de Küçük ve Orta Ölçekli İşletmelerin
Finansal Sorunları”, Ekim 2003, ss.92-99.
(*)Mehmet Behzat Ekinci, Türkiye’de Küçük ve Orta Ölçekli
İşletme(KOBİ)lerin Gelişimi ve Finansal Sorunları, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, İstanbul Üniv., Sos. Bil. Enst.,
Eylül 1999, s.45-54.
[1] Fahri Çelik, Avrupa Birliği’nde ve Türkiye’de Küçük
ve Orta Boy İşletmelere Sağlanan Finansal Destekler ve Etkinliği, Yüksek Lisans Tezi, Ankara, Hacettepe
Üniv., Sos. Bil. Enst., Eylül 1996, s.26.
[2] Canan Çetin, Yeniden
Yapılanma, Girişimcilik, Küçük ve Orta Boy İşletmeler ve Bunların Özendirilmesi,
İstanbul, Der Yayınları, No:202, 1996, s.140.
[3] M. Uğur Gökçe, “Küçük ve Orta Ölçekli İşletmelerin
Finansal Sorunları ve Çözüm İçin Bir Öneri”, Maliye Postası, 1 Ağustos 1997, Yıl:18, Sayı:406, s.65.
[4] Tamer Müftüoğlu, Türkiye’de Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeler: Sorunlar*Öneriler,
Ankara, EGS Bank Yayınları, No:1, Şubat 1997, s.268.
[5] Serpil Canbaş, “Küçük ve Orta Boy Sanayi
İşletmelerinin Finansal Sorunları ve Türkiye’de ve Avrupa Topluluğunda Küçük ve
Orta Boy Sanayi İşletmelerine Sağlanan Finansal Destekler”, 3. Ulusal
İşletmecilik Kongresi, Tebliğ,
Nevşehir, 30 Kasım-3 Aralık 1989, s.13.
[6] Müftüoğlu, a.g.e.,
s.56.
[7] Gökçe, a.g.m.,
s.70-71.
[8] Müftüoğlu, a.g.e.,
s.60.
[9] Halil Sarıaslan, Orta ve Küçük Ölçekli İşletmelerin Finansman Sorunları, Çözüm İçin Bir
Finansal Paket Önerisi, Ankara, TOBB Yayını, No:281, 1994, s.45.
[10] Gökçe, a.g.m.,
s.70-71.
[11] Mete Oktav, Günal Önce, Alican Kavas, Mustafa
Tanyeri, Orta ve Küçük İşletmelerde
İhracata Yönelik Pazarlama Sorunları ve Çözüm Önerileri, Ankara, TOBB
Yayını, 1990, s.23.
[12] Sarıaslan, a.g.e.,
s.45.
[13] Öztin Akgüç, Finansal
Yönetim, Muhasebe Enstitüsü Yayın No.65, Muhasebe Enstitüsü Eğitim ve
Araştırma Vakfı Yayını, No:17, İstanbul, Avcıol Basım-Yayın, 2000, s.202.
[14] Canbaş, a.g.e.,
s.12.
[15] Gökçe, a.g.m.,
s.68.
[16] “KOBİ’ler Nasıl Kurtulur?”, Ekonomik Trend, 30 Haziran 1996, s.38.
[17] “Kobi’lerin Sermaye Piyasasından Yararlanma
Olanakları I”, Asomedya, ASO Yayını,
Şubat 1997, s.29.
[18] İlhan Uludağ, Gümrük
Birliği Sürecinde KOBİ’ler ve Risk Sermayesi Şirketleri Modeli, İTO Yayını,
No:1996-42, s.95.
[19] Atilla Bağrıaçık, Dışa Açılma Sürecinde Küçük ve Orta Boy Firmalar (Dünyada ve
Türkiye’de), İstanbul, Edebiyat Fakültesi Basımevi, 1989, s.123.
[20] Uludağ, a.g.e.,
s.95.
[21] a)Tuncay Artun, “KOSGEB’le Protokol İmzalandı;
Küçükler İMKB’den Finans Desteği Alacak”, Cumhuriyet,
19.01.1996, s.13.
b)www.kosgeb.gov.tr (Türkiye ile ilgili
oran, 2001-03 yıllarında da aynı seviyelerdedir.)
[22] Ekonomik Trend, a.g.m.,
s.38.
[23] Gökçe, a.g.m.,
s.69.
[24] Çelik, a.g.e.,
s.159.
[25] Müftüoğlu, a.g.e.,
s.273.
[26] Müftüoğlu, a.g.e.,
s.59.
[27] Fehmi Gültekin, “KOBİ’ler Aldıkları Krediyi
Zamanından Önce Kapatıyor”, Hedef,
İTKİB Yayını, Şubat 1997, Sayı:38, s.40-41.
[28] Gökçe, a.g.m.,
s.70-71.
[29] Sarıaslan, a.g.e.,
s.46.
[30] Bağrıaçık, a.g.e.,
s.20.
[31] Müftüoğlu, a.g.e.,
s.57.