AKADEM<İ>KTİSAT

 

 

1985-2000 DÖNEMİNDE TÜRKİYE KOBİ’LERİ

 

            İktisadî tarihi süreç dikkate alındığında, temelleri 13.yüzyıldaki Ahilik Sistemi’ne dayanan Türkiye KOBİ’leri, bu özellikleri itibariyle çok köklü bir geçmişe sahip kuruluşlardır. Bu halleriyle, her dönemde yer aldıkları ekonomilerde, tabiri caizse “belkemiği” rolünü üstlenmişlerdir. Günümüze kadar bu yönleriyle gelmiş olan söz konusu kuruluşların mevcut halleri de aynı minval üzeredir. Yani, Türkiye ekonomisinde halihazırda da temel ekonomik birimlerdir KOBİ’ler, ve işletmelerin tamamına yakın kısmını oluşturma özelliklerini devam ettirmektedirler.

 

            Dışa açık sanayileşme politikalarının uygulanmaya başlandığı 80’li yılların ortalarından itibaren sayılarında hızlı artışların yaşandığı KOBİ’ler, ilerleyen yıllarla birlikte iktisadî hayattaki yerlerini sağlamlaştırmışlardır. Özellikle, Marmara ve Ege gibi sanayileşme açısından yoğunluğun mevcut olduğu bölgelerdeki işletmelere ilaveten, başta İç Anadolu olmak üzere diğer tüm bölgelerde kurulan işletmelerin de bu süreçte büyük katkıları olmuştur. Mevcut birçok soruna rağmen KOBİ’lerin Türkiye ekonomisinin asli unsurları olduğu, reddedilemeyecek bir gerçektir. Bu durum; istihdam, üretim, ihracat ve yatırım gibi temel iktisadî ölçüler incelendiğinde net bir şekilde anlaşılmaktadır.

 

            Bu çalışmada, Türkiye’de KOBİ’lerin, temel iktisadî ölçüler ışığında 15 yıllık gelişim süreci ile ilgili tahliller yapılmaya çalışılacaktır. Bu tahlillerle; olumlu gelişmelere yer verilmekle birlikte, mevcut sorunlara da temel seviyede dikkat çekilecektir. Çünkü KOBİ’ler, hala birçok sorunla karşı karşıyadır. Değerlendirmeler için hareket noktası 1985, 1996 ve 1999 yıllarına ait veriler olacaktır. Bir kısım verilere ulaşılamamakla birlikte, mevcut olanlarla da değerlendirme yapma imkanına sahip olunabilecektir. Tablodaki veriler incelenirken, son 15 yılda yaşanan ve ekonomiyi ciddi bir şekilde etkileyen olaylar mutlaka göz önünde bulundurulmalıdır. Böylece daha sağlıklı değerlendirmeler yapılabilecektir.

 

Söz konusu olaylar şunlardır:

1.      Körfez Savaşı (1994)

2.      Mali Kriz (1994)

3.      Global Finansal Kriz (1997)

4.      Deprem Felaketi (1999)

 

            Değerlendirmelere geçmeden evvel, KOBİ’lerin temel seviyede karşı karşıya bulundukları sorunlar da ilave edilmelidir. Sağlıklı bir değerlendirme için bu sorunların da göz önünde bulundurulması gerekmektedir. KOBİ’ler:

·         Yönetim ve organizasyon konusunda yetersizdirler.

·         Örgütlenme konusunda aşılamayan bazı engelleri mevcuttur.

·         Bilgi ve eğitim konusunda eksiklikleri vardır.

·         Finansal açıdan birtakım ciddi sorunlarla karşı karşıyadırlar.

 

Şimdi tablodan hareketle değerlendirmelere geçelim. Yıllar itibariyle KOBİ’lerin ekonomideki yeri ile ilgili bazı göstergeler aşağıda verilmiştir.

 

TABLO 30 : KOBİ'LERLE İLGİLİ BAZI GÖSTERGELER

 

 

 

 

 

1985

1996

1999

TOPLAM İŞLETME ORANI

98,8

98

99,2

İSTİHDAM

45,6

53,3

55,9

KATMA DEĞER

37,7

38,0

24,2

İHRACAT

8,0

8,0

 (*)

YATIRIM

26,5

27,0

 (*)

KREDİLERDEKİ PAY

3,0

4,0

5,0

(*) Verilere ulaşılamamıştır.

 

 

 

Kaynak:KOSGEB, DİE, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı.

 

 

 

Değerlendirmeler, kalem kalem yapılmaya çalışılacaktır.

 

a)Toplam İşletme Oranı

Toplam işletme sayısı açısından 1985 yılındaki %98,8’lik oranın 1996 yılında küçük bir miktar düştüğü görülmektedir. Fakat 1996 yılında ilan edilen “KOBİ Yılı” çerçevesinde bu işletmelere verilen önem nispeten artmış, sağlanan bazı teşvikler ve özendirici programlarla yaşanan finansal kriz ve deprem felaketine rağmen bu pay %99,2’ye çıkmıştır.

 

            2000 yılında esnaf ve sanatkar siciline kayıtlı olan küçük işletmelerin sayısı 2,9 milyon olarak tespit edilmiştir. Sanayi kesiminde yaklaşık olarak 202 bin  KOBİ mevcuttur. Ülke genelinde sicile kayıtlı olmayanlar dahil toplam 3,5 milyon civarında KOBİ olduğu belirtilmektedir.[1] Bu rakamlar dikkate alınarak Türkiye ekonomisinin bir “KOBİ Ekonomisi” olduğu rahatlıkla söylenebilir.

 

 

b) İstihdam

Genel eğilim incelendiğinde, sürekli artışın kaydedildiği bir istihdam oranı ile karşılaşılmaktadır. 1985-1996 arasında yaklaşık %17’lik bir artış gerçekleşmiştir. Yine, bahsi geçen olumsuzlukların etkisi burada da görülmektedir. 1999 yılı itibariyle 1996 yılına göre KOBİ’ler %2,6’lık artışla %55,9 oranında bir istihdam payına sahiptirler. Burada, 1985 yılındaki oranla ilgili olarak belirtilen bir olumsuzluktan bahsedilecektir. Konu ile ilgili bir uzmanın görüşü şudur:[2] “Türkiye’de devlet işletmeleri genellikle büyük işletmelerdir ve bu işletmelerdeki personel şişkinliği, KOBİ’lerin istihdam içindeki payını azaltmaktadır.” 15 yıl önceki durumla ilgili belirtilen bu görüş, günümüze kadarki özelleştirmelere rağmen, halen de geçerliliğini korumaktadır. Dolayısıyla, %55,9’luk oran, nominal olarak düşük görünebilir, fakat reel olarak daha büyük bir oranın ifadesi olduğu ileri sürülebilir.

 

            2000 yılı itibariyle de aynı oranda istihdam payına sahip olan KOBİ’ler, 2001 yılında aynı seviyeyi koruyamayabilirler. Çünkü, istikrar programının ikincisinin daha zor şartlarda geçeceği düşünüldüğünde, söz konusu oranda da bir düşüş gerçekleşebilir.

 

 

c) Katma Değer

Üretimdeki payları yıllara göre azalan bir seyir izlemektedir. Zaten 1985’teki %37,7 oranı itibariyle de büyük bir payı ifade etmeyen bu ölçü, KOBİ’lerin yapısal bazı sorunlarının olduğunu işaret etmektedir. Bunlar; teknolojinin yakından takip edilemeyişi ve dolayısıyla verimliliğin düşüklüğü olarak sıralanabilir. Temelinde ise finansal sorunların mevcut olduğu belirtilebilir. Bu sorunlara yönelik çözüm arayışına gidilmesi gerekmektedir.

 

 

d) İhracat

%8 olarak belirlenen bu oranın günümüzdeki payı ile ilgili bilgiye ulaşılamamıştır. Ancak, mevcut payın da ortalama olarak aynı seviyelerde olduğunu tahmin etmek zor değildir. Aynı uzmanın 1985 yılı ihracat verisiyle ilgili dile getirdiği görüş, günümüzde de kısmen geçerli olmakla birlikte, yine de bazı tedbirler ve teşviklerle ihracat rakamının yükseltilebilmesi imkanı mevcuttur. Söz konusu görüş şudur:[3] “İhracat oranının Türkiye’de çok düşük çıkmasının sebebi, yurdumuzda KOBİ’lerin rekabet gücünün düşük olmasından ziyade, bu işletmelerin ihracatlarını büyük ölçüde dış ticaret sermaye şirketleri (DTŞ) üzerinden yapmalarının bir sonucudur.”

 

 

e) Yatırım

Yatırım oranları da arzu edilir seviyede değildir. 99 yılı verisine ulaşılamamıştır ancak, oranın pek bir artış kaydetmiş olduğu söylenemez. İşletme içinden kaynaklanmak üzere, katma değer konusunda da dikkat çekilen teknoloji konusunun ve işletme dışından kaynaklanmak üzere, mevcut ekonomik şartların yatırım oranları üzerinde böyle olumsuz bir etkiye sebep olduğu belirtilebilir.

 

 

f) Kredilerdeki Pay

KOBİ’lerin, kredilerden faydalanma oranları da düşüktür. Bu düşük oranlar, aslında, KOBİ’lerin birçok konudaki sıkıntısının temel sebebini de ortaya koymaktadır. Ana sorun olmamakla beraber, diğer birçok .soruna kaynaklık ediyor olması itibariyle önemli sayılan finansman, KOBİ’lerin olumsuzluklarla en çok karşılaştığı konudur. Kredilerden faydalanma durumu ile ilgili %3-5 gibi oranlar, başka ülke KOBİ’lerinin oranları ile kıyaslandığında arada uçurum derecesinde farkların olduğu rahatlıkla görülebilmektedir. Mesela, KOBİ’lerin kredilerden faydalanma oranı ABD’de% 42,7 , Almanya’da %35 , Güney Kore’de %27,2’dir.[4] Söz konusu uçurum, Türkiye açısından, bu konudaki ihmalin ve olumsuzluğun en açık ifadesidir. Finansal sorunları en aza indirilmiş KOBİ’ler, diğer birçok sıkıntısını da aşmış kuruluşlar olacaktır.

 

            Konu ile ilgili olarak şu sorunun sorulup sorulamayacağı, merak konusudur. “Acaba, para ve özellikle sermaye piyasalarından yeterince faydalanamamakta olan Türkiye KOBİ’lerinin iç içe oldukları olumsuzluklara rağmen sağladıkları katkılar, düşük de olsa ulaştıkları bu paylar yine de büyük bir başarının göstergesi değil midir?  Söz konusu piyasalardan yeterince faydalanamadıkları halde bu başarıyı yakalayan KOBİ’ler, faydalanabiliyor olsalardı neler yaparlardı, kim bilir?”

 

            Çalışmanın sonuna, 2000 KOBİ’lere yönelik meydana gelen olumlu bir gelişme ilave edilecektir. Söz konusu gelişme, bu kuruluşların yeniden tanımlanmaları ile ilgilidir. Yıl ortasına doğru yürürlüğe giren Yeni Teşvik Mevzuatında KOBİ’lerle ilgili yeni bir tanım geliştirilmiş olup bu tanımla daha fazla işletmenin kapsam altına alınması hedeflenmiştir. Bu haliyle daha çerçeveli olan tanım şöyledir:

“Makine, teçhizat, demirbaş, tesis taşıtlarının toplam yasal defter kayıtları tutarı 400 milyar TL’yi aşmayan ve en fazla %25’i büyük işletmelere ait imalat ve sanayi alanında faaliyette bulunan işletmelerden;

1-9 işçi çalıştıran, Mikro Ölçekli;

10-49 işçi çalıştıran, Küçük Ölçekli;

50-250 işçi çalıştıran, Orta Ölçeklidir.”

 

            Global finansal kriz ve deprem felaketine ilaveten istikrar programı çerçevesinde daralan ekonomide, KOBİ’lere önceki yıllarda verilen önem, halihazırda kesintiye uğramış durumdadır. Ancak, ekonomide nicelik ve nitelik açısından sahip oldukları rol dikkate alınarak, bu kuruluşlara gereken önem verilmelidir. Türkiye ekonomisinin bir “KOBİ Ekonomisi” olduğu hatırdan çıkarılmamalıdır.

 

 

* Mehmet Behzat Ekinci,

İstanbul, İktisat, Doktora.

mbekinci@akademiktisat.net

http://www.akademiktisat.net

** Askon Bülten, “1985-2000 Döneminde Türkiye KOBİ’leri”, Ocak-Haziran 2001, ss.18-19.

 

 

 



DİPNOT - REFERANS

[1] Uzun Vadeli Strateji ve 8.BYKP, (2001-2005)

[2] Tamer Müftüoğlu, Türkiye’de Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeler:Sorunlar-Öneriler, EGS Yayınları, No:1, Ankara, Şubat 1997, s.168.

[3] Müftüoğlu, a.g.e., s.170.

[4] Tuncay Artun, “KOSGEB’le Protokol İmzalandı: Küçükler İMKB’den Finans Desteği Alacak.”, Cumhuriyet, 19.01.1996, s.7.

 

 

 

Sayfa Başı