AKADEM<İ>KTİSAT

 

 

ULUSLARARASI TİCARETTE HİZMETLER VE TÜRKİYE’DE DURUM

 

 

 

İÇİNDEKİLER:

 

1. Teoride Hizmetler

 

2. Hizmet Sektörünün Gelişimi

 

3. Tarihî Süreç

 

4. GOÜ’lerde Hizmetler

 

5. Hizmetler ve Türkiye

 

 

 

            Uluslararası ticaret denince akla ilk gelen, ülkeler arasında gerçekleştirilen mal alış verişidir. Kısa sayılabilecek bir geçmiş hariç olmak üzere, ticaretin yapılmaya başlandığı tarihlerden beri “uluslararası ticaret” kapsamında dikkate alınan olgu, “mal ticareti”dir. Bu süreçte, “hizmet ticareti” ise göz ardı edilen bir konu olagelmiştir.

 

 

1. Teoride Hizmetler

            İktisat Teorisi’nde de durum farklı değildir. Benzer olumsuzluğu en başta kavram bazında tespit etmek mümkündür. Tarihî süreç dahilinde İktisat Teorisi incelendiğinde, uzun yıllar boyunca “mal”ın ve “hizmet”in ayrı kavramlar olarak sınıflandırılıp tanımlanmasından ziyade, her ikisinin de tek isim altında ele alındığı görülmektedir. Bu çerçevede kullanılan kavram “mal”dır ve bu kavram kullanıldığında, hem fizikî ürünler (mal) hem de metafizik ürünler (hizmet) kastedilmiştir. Ayrıca, ürün olarak “hizmetler”, pek önem atfedilmeyen faaliyetler olarak değerlendirilmiş olup, benzer anlayış, sektörel yaklaşımlarda da söz konusu olmuştur.

 

            Ülkeler arasında ticaretin yapılmasının bazı sebepleri vardır. Bu ticarî faaliyetler, “mal” ve “hizmet” olmak üzere ayrıntılı bir şekilde incelendiğinde, ortaya çıkan sebeplerin temelde benzerlik taşıdığı görülmektedir. Mal ticareti; yerli üretimin yetersizliğine, fiyatlar arasındaki farklılıklara ve mallarda gerçekleştirilen farklılaştırma faaliyetlerine bağlanırken, hizmet ticaretine ilişkin sebepler ise şu şekilde sıralanmaktadır: Hizmetlere konu olan kaynakların dağılımındaki farklılıklar; kültürel geçmişlerin farklılığı; sahip olunan teknik bilgi birikimindeki farklılıklar; kalifiye eleman yetersizliği; alt yapı yatırımlarındaki farklılıklar; fiyat farklılıkları ve mallarda olduğu gibi hizmetlerdeki farklılaştırma faaliyetleri.

 

            Ülkeler arasında ticaretin yapılmasına ilişkin birtakım teoriler oluşturulmuştur. Bu teorik çerçeve, farklı bazı yaklaşımları içermektedir. Her bir yaklaşım kendi içinde tutarlılıklar arz eder. Çünkü dayandıkları düşünceler, sosyo-ekonomik nitelikte olup, içinde bulunulan toplumların gerçekleriyle uygun özellikler taşımaktadır. Bununla birlikte, söz konusu teoriler, temelde, mal ticaretinin açıklanmasına yöneliktir. Bu sebeple, bunların hizmet ticaretine uygulanıp uygulanamayacağı konusunda bir netlik olduğundan bahsedilemez. Ancak, uygulanmasının mümkün olmadığına ilişkin ortak kesin bir tavır da mevcut değildir.

 

            Uluslararası Ticaret Teorileri, Muhafazakâr, Liberal ve Stratejik Ticaret Teorileri olmak üzere üç ana başlık altında ele alınmaktadır. Bunlar arasında dış ticaretin yapılmasına asıl taraftar olan teori, Liberal Ticaret Teorisi’dir. Bu kapsamda, Mutlak Üstünlükler, Mukayeseli Üstünlükler ve Faktör Donatımı Teorileri önde gelen yaklaşımlardır. Bununla beraber, yukarıda da değinildiği gibi, Liberal Ticaret Teorisi dahil olmak üzere tüm teoriler, esasen, mal ticaretini açıklamaya yöneliktir. Fakat Liberal Ticaret Teorilerinin, belli yönleri itibariyle hizmet ticaretini de açıklamakta kullanılabileceği belirtilebilir. Nitekim hizmetler, uluslararası nitelik kazanmalarını müteakiben, teorik çalışmalarda da dikkate alınmaya başlanmıştır.

 

 

2. Hizmet Sektörünün Gelişimi

            Her sektör, ekonomik anlamda oluşup gelişirken, beraberinde toplumsal yapısını da oluşturmuştur. Nitekim, tarım sektörü oluşup gelişirken, toplum da sektörle uyumlu bir değişim içinde idi. Sanayi sektörünün oluşumunda ve gelişiminde de benzer bir süreç yaşanmıştır. Bu çerçevede sanayi sektörü, bir sanayi toplumu oluşturmuştur. Aynı durum, hizmet sektörü için de geçerlidir. 1970’ler itibariyle sanayi toplumundan hizmet toplumuna doğru bir dönüşüm yaşanmaya başlamıştır ve bu dönüşüm halen devam etmektedir. Sektör, ekonomik anlamda gelişirken, sosyal alanda da kendisiyle uyumlu bir dünya görüşü ve hayat tarzı oluşturmakta ve bunu her geçen gün geliştirmeye devam etmektedir.

 

            Hizmet sektöründe meydana gelen gelişme, beraberinde yeni hizmet alanlarını da oluşturmaktadır. Ağırlıklı olarak sosyal kaynaklı gelişmelerin, yeni birtakım hizmetlere ihtiyacı gündeme getirdiği ortaya çıkmaktadır. İlaveten, teknolojik gelişmeler ve bunlara bağlı olarak meydana gelen değişimler de yeni hizmetlerin oluşmasına imkân sağlamaktadır. Ayrıca, devletin ekonomiden çekilmesine yönelik talepler ve bunun etkisiyle “sosyal devlet” anlayışına uygun bir dönüşümün yaşanması da bu süreçte büyük bir önem taşımaktadır. Bu kapsamda, ülke vatandaşları için daha yüksek bir hayat standardının sağlanmasına yönelik çalışmalar, mevcut hizmetlerin kalitesinin artırılmasını gerektirmekte ve bu da beraberinde yeni birtakım hizmet alanlarının oluşmasını sağlamaktadır.

 

            Teknolojik gelişmeler, hizmetlerin dayandığı temel unsurların başında gelmektedir. Söz konusu gelişmeler, mevcut hizmetleri ticarete konu olma açısından daha fonksiyonel hâle getirmekle beraber, yukarıda da kısmen değinildiği gibi, yeni birtakım hizmet alanlarının da ortaya çıkmasına imkân sağlamaktadır. Teknolojik gelişmeler kapsamında, 20.yüzyılın son çeyreği itibariyle ortaya çıkan en önemli gelişmelerden biri bilgisayar alanında olmuştur. Bilgisayar teknolojisindeki hızlı gelişim, beraberinde yeni bazı imkânlara da yol açmıştır. İnternet de bunlardan biridir. Günümüzde ülkeler, internet alt yapısını kullanarak birtakım hizmetlerini uluslararası arenada arz etmeye ve bu şekilde ticarî paylarını artırmaya çalışmaktadır.

 

            Hizmet sektörü, ekonomide önemli bir rol üstlenmektedir. Yapılan bazı çalışmalar, hizmetlerin tarım ve sanayi arasında kilit noktada bulunduğuna dikkat çekmektedir. Ayrıca kimi çalışmalar da hizmet sektörünün bir ekonomideki diğer sektörler ve tüketiciler arasında bir nevi aracılık rolü üstlendiğini ortaya koymaktadır. Bu açıyla bakılması hâlinde, sektörün ekonomideki yeri ve dolayısıyla büyümeye olan katkısı daha iyi anlaşılabilmektedir.

 

            Hizmet sektörü açısından “verimlilik” olgusu, diğer sektörlerde olduğu gibi, özel bir öneme sahip bulunmaktadır. Sağlıklı zeminlerde faaliyetlerin gerçekleştirildiği bir hizmet sektörü, ekonomik büyümeyi de kolaylaştırıcı özelliğe sahip olmaktadır. Nitekim, eğitim seviyesi yüksek olan ve araştırma-geliştirmeye önem veren bir toplumun daha verimli bir toplum olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Aynı şekilde tıbben sağlıklı olan bir toplumun, ekonomik açıdan da sağlıklı, yani üretken olacağı belirtilebilir. Ayrıca, yine hizmet kapsamında değerlendirilen ulaştırma, haberleşme alt yapısının da verimliliği artırmada ne derecede etkili olduğu açıktır.

 

            Sahip oldukları yapı itibariyle kimi hizmetler ticarete uygun olmakla beraber, kimileri değildir. Bu sebeple hizmetler, temel seviyede “genel” ve “ticarî” olmak üzere ikili bir sınıflama dahilinde incelemeye tâbi tutulabilir. Bunlar da kendi aralarında çeşitli alt dallara ayrılmaktadır.

 

 

3. Tarihî Süreç

            Tarihî süreç dahilinde incelendiğinde uluslararası ticaretin, farklı safhalardan geçerek günümüzdeki hâline kavuştuğu görülmektedir. Söz konusu süreç, XV.yüzyıl itibariyle ele alındığında; feodal bir toplumun basit seviyedeki ticarî ilişkilerinden, günümüzdeki kurumsal liberalizasyon çabasını giderek artırma eğiliminde olan ve son derece karmaşık nitelikteki ticarî ilişkiler sistemine doğru yol alındığı ortaya çıkmaktadır.

 

            Ülkeler, ticaretteki paylarını arttırdıkça ve liberalizasyon derecelerini yükselttikçe, beklenen tahminî gelir seviyeleri de yükselmektedir. Gerek statik ve gerekse dinamik şartlar dikkate alınarak yapılan tahminlerde, uluslararası ticarî müzakerelerle hedeflenen liberalizasyon sürecine uygun hareket edilmesi hâlinde önemli ölçüde gelir artışları yaşanacağı ortaya çıkmaktadır.

 

            1947 itibariyle başlayan GATT (General Agreement on Trade and Tariffs : Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşması) süreci, her bir turda daha da genişleme eğilimi sergilemiştir. Nitekim bunu gerek gündem konuları ve gerekse katılımcı sayıları ile görmek mümkündür. Mesela, Dillon Turu’na kadarki müzakerelerin konusu tarifeler iken, müteakip turlarda kapsamın genişlediği görülmektedir. Ayrıca 1947 yılında Cenevre’de gerçekleştirilen ilk Tur’un katılımcı sayısı 23 iken, bu sayı giderek artmış, nihaî tur olan Uruguay’da 100 üzerine yükselmiştir.

 

            GATT bünyesinde sekiz müzakere turu gerçekleştirilmiş ve bu çerçevede ticarî liberalizasyon hedefine yönelik çalışmalarda bulunulmuştur. Sekizinci ve nihaî tur olan Uruguay’da alınan kararlar arasında, DTÖ(WTO : World Trade Organization : Dünya Ticaret Örgütü)’ye işlerlik kazandırılması da yer almıştır. Böylece DTÖ, 1 Ocak 1995 itibariyle GATT’ın fonksiyonlarını üstlenmiştir. Faaliyet alanlarından biri olması dolayısıyla, mallarda ve ticarî fikrî mülkiyet haklarında olduğu gibi hizmetlerin de DTÖ’de ayrı bir yeri vardır. Hizmetler, GATS (General Agreement on Trade in Services : Hizmet Ticareti Genel Anlaşması) kapsamında olmak üzere, örgütün organizasyonel yapısında ayrı bir birim altında ele alınmaktadır.

 

            Ticarî ilişkiler karmaşık bir hâl aldıkça, buna yönelik sistematik yaklaşımlar da daha kurumsal niteliğe bürünmektedir. Nitekim II.Dünya Savaşı ile başlayan GATT süreci, yukarıda da belirtildiği gibi, 1995’teki DTÖ ile yoluna devam etmektedir. Uluslararası ticarî liberalizasyon çalışmaları halen aynı örgütün bünyesinde sürdürülmektedir. Katar’ın başkenti Doha’da gerçekleştirilen “Doha Kalkınma Gündemi(Doha Development Agenda)”nden sonra DTÖ yönetiminde, 10-14 Eylül 2003 tarihinde Meksika’nın Cancun kentinde düzenlenen Bakanlar Konferansı ile müzakerelere devam edilmiştir. Söz konusu toplantılarda, liberalizasyon amaçlı çalışmalarda bulunulmakta ve bu çerçevede GOÜ(Gelişmekte Olan Ülke)ler ve GÜ’ler arasındaki sorunlara çözüm bulunmaya çalışılmaktadır. Bu süreçte birtakım olumsuzluklar da yaşanmakla beraber, ülkelerin DTÖ bünyesinde liberalizasyon faaliyetlerine katılma konusundaki iyi niyetleri, bu husustaki ümitlerin mevcut olduğunu göstermesi açısından anlamlıdır.

 

            GATT ile “mal”a ilişkin önemli bir liberalizasyon süreci izlenmiştir. Bu süreç halen devam etmekle beraber, hizmetlerin de uluslararası ticaretteki payının artan bir seyir izlemesi, bu konunun uluslararası platformlarda kurumsal bazda da ele alınmasına imkân sağlamaktadır. Nitekim, temelde mal ticaretine odaklanan GATT’tan sonra, hizmet ticaretine odaklanan GATS da gerçekleştirilmiştir. Bu kapsamda, hizmetlerin uluslararası liberalizasyonu ele alınmaktadır.

 

            GATT ve GATS’la ilgili olarak şu belirtilebilir. GATS, temelde GATT’tan oluşturulmuş bir anlaşmadır. Dolayısıyla benzerliklerinin olması kadar doğal bir durum olamaz. Ancak, ilgi alanlarının değişikliği dolayısıyla her iki anlaşma arasında birçok farklılıklar da mevcuttur. Nitekim, GATT temelde “mal” ile, GATS ise “hizmet”le ilgili anlaşmalardır. Dolayısıyla temel noktalarda ortak paydalara sahip olmakla beraber, birçok konuda farklı içeriklere sahiptirler.

 

            GATS dışındaki ticarî entegrasyonların çoğu, kuruluş amaçları itibariyle uluslararası nitelikte değildir. Fakat GATS bu özelliğe sahip olup, kuruluş amacı gereği hizmetlerin uluslararası ticaretine ilişkin düzenlemeler gerçekleştirmeyi amaç edinmektedir. Diğer entegrasyonlar ise mahallî nitelikte olup, coğrafî, kültürel vb. ortak özellikler dikkate alınarak, belli ülkelerin bir araya gelmesiyle oluşturulmuştur. Haliyle söz konusu birliklerin izledikleri stratejiler ve buna bağlı olarak politikalar da farklı olmaktadır. Dolayısıyla bu çerçevede, her bir entegrasyonun “hizmet” konusunda liberalizasyona ilişkin yaklaşımında benzerlikler olmakla beraber, temelde birçok farklılıkları olduğu ortaya çıkmaktadır.

 

            Dünya ticaretindeki payını giderek artırıyor olmasına rağmen hizmetler, birtakım engellerle de karşılaşmaktadır. Ülkeler; kimi durumlarda hizmet ticaretine müsaade ederken, kimi durumlarda mal ticaretinde olduğu gibi, hizmet ticaretine yönelik kısıtlamalara da gitmektedir ve bunu farklı şekillerde yapmaktadır. Mesela, ülkeler iç piyasayı koruma ve kollama amacıyla kimi alanlarda liberalizasyonun sağlanmasına taraftar olmayabilmektedir.

 

            Liberalizasyon, bir süreçtir. Hizmetler alanındaki liberalizasyon sürecinin de belli bir geçmişi vardır. Yukarıda da yer yer değinildiği üzere, konu ile ilgili kurumsal bir süreç izlenmektedir. Bu süreçte ülkeler, hizmet ticaretinin serbestleşmesi noktasında gerekli adımları atma yönünde çaba sarf etmektedir. Tabii konu ile ilgili olarak ülke gruplarınca sergilenen tavırlar, zamana ve zemine göre bazı değişikliklere uğrayabilmektedir.

 

 

4. GOÜ’lerde Hizmetler

            Belirtilmelidir ki hizmetlerin önemi anlaşıldıktan sonra, tüm ülkelerin bu sektörde yoğunlaşmaya başladığı görülmektedir. Bu çerçevede, GOÜ(Gelişmekte Olan Ülke)ler de hizmet sektörüne önem vermeye başlamıştır. Sektöre yönelik destekleyici ve teşvik edici ekonomi politikaları, GOÜ’lerin de dünya piyasalarında rekabet edebilir hizmetler üretebilmesine imkân sağlamıştır. Böylece giderek artan sayıda GOÜ, uluslararası arenada faaliyette bulunmaya başlamıştır. Her ülke uluslararası piyasalarda, kendi yapısına uygun hizmet sektörlerine ağırlık vermekte ve böylece ticarî payını artırmaya çalışmaktadır.

 

            GOÜ’ler hizmet ticaretindeki paylarını artırma konusunda olumlu bir gelişim sergilemekle beraber, karşılaşılan bazı sorunlar, bu süreç açısından engelleyici nitelikler taşımaktadır. Dolayısıyla kimi noktalarda hizmet ticaretindeki liberalizasyon göz ardı edilebilmektedir. Ülkelerin yatırım ve ticarete ilişkin değer yargılarındaki farklılık, bunlar arasında tercihlerde bulunma noktasında da ayrılıklara yol açmaktadır. Nitekim ülkeler, iktisat politikalarını belirlerken bu bakış açılarını büyük ölçüde kullanmaktadır.

 

            GOÜ’lerin uluslararası hizmet ticaretinde faal hâle gelebilmesi için sahip olduğu mukayeseli üstünlüklerinin farkında olması ve bunlardan faydalanması gerekmektedir. Aksi yönde görüş bildirenler olmakla beraber, genel kanaat, GOÜ’lerin söz konusu üstünlüklerini dikkate alması hâlinde ticarî payını artırabileceği yönündedir. Bazı GOÜ’ler, hizmetlerden önemli ölçüde gelir elde etmektedir. Nitekim, kaynakları itibariyle bunları mukayeseli üstünlüğe sahip oldukları sektörlerden elde ettikleri ortaya çıkmaktadır.

 

            Hizmet sektöründeki mukayeseli üstünlükler konusunda farklı yaklaşımlar sergilenmektedir. Yapılan bir sınıflandırmada mukayeseli üstünlükler, “faktörel” ve “kurumsal” olmak üzere iki kategoride ele alınmaktadır. Faktörel üstünlükler kapsamında; “know-how ve kabiliyet donanımı, yüksek teknoloji de dahil olmak üzere sabit sermaye vb. fizikî alt yapı hacmi ve bilgi sermayesi”ne yer verilmektedir. Kurumsal üstünlükler arasında ise “ölçek ekonomileri ve know-how oluşturulabilmesi için geniş bir iç piyasanın varlığı, ölçek ekonomilerine bağlı olarak ihtisas ekonomileri, özel know-how ve bilgi birikimi ve bu tür ölçek ekonomilerini önleme veya daha da geliştirmeye yönelik kamu düzenlemeleri” sıralanmaktadır. GOÜ’lerin, bu üstünlüklere sahip olduğu ve bunları kullanabildiği ölçüde uluslararası alanda ticarî başarı elde edebileceğine dikkat çekilmektedir. Aynı durumun GÜ’ler için de geçerli olduğu açıktır. Bununla beraber, sahip olunan mukayeseli üstünlükler açısından ülke grupları arasında farklılıklar mevcuttur. Bu çerçevede, GÜ’lerin ve GOÜ’lerin mukayeseli üstünlükleri arasında değişiklikler söz konusudur.

 

 

5. Hizmetler ve Türkiye

            Ekonomilerde meydana gelen sektörel değişimler, gelişme modelleri dikkate alınarak açıklanmaktadır. Söz konusu sektörel modeller, “genel” ve “alternatif” olmak üzere iki başlık altında toplanmaktadır. Genel gelişme modeline göre, ekonomik faaliyetlerdeki gelişmeye paralel olarak sektörlerdeki iş gücü hareketlenmesi “tarım-sanayi-hizmet” şeklinde gerçekleşmektedir. Bu, “Clark-Fisher Hipotezi” olarak da adlandırılmaktadır. Alternatif gelişme modeli ise, temelde böylesi bir hareketliliği kabul etmekle beraber, farklı gelişmelerin olabileceğini ileri sürmektedir. Bu çerçevede, “tarım-sanayi-hizmet” sıralaması yerine iç içe ve birlikte değişime dikkat çekilmektedir. Nitekim, kimi yazarlarca da ifade edildiği gibi, mesela, “hizmet-sanayi bütünü” (servo-industrial) şeklinde vasıflandırılabilecek toplu bir gelişim de söz konusu olabilmektedir. Günümüzde birçok ekonomide bu tür bir gelişim olduğu belirtilebilir.

 

            Genel sektörel gelişme modeli dahilinde, Türkiye’nin bir hizmet ekonomisi sayılamayacağı belirtilebilir. Çünkü iş gücü hareketliliğinde “tarım-sanayi-hizmet” sıralaması takip edilememiştir. Ancak alternatif gelişme modeline uygun bir değişim olduğu görülmektedir. Nitekim tarımdan hem sanayiye hem de hizmetlere doğru bir hareketlilik olduğu gözlenmektedir. Dolayısıyla ülkemizde “hizmet-sanayi bütünü” şeklinde bir gelişim söz konusudur.

 

            Belirtilmelidir ki ülkemizde sektörel açıdan yapısal bazı önemli sorunlar da mevcuttur. En başta gelen sorunlardan biri, sektörler arasında sağlam bağlantıların olmayışıdır. Sektörler arasındaki bu temel nitelikteki sorunun giderilmesi sonrası, kurulacak sağlam bağlantılarla daha sağlıklı zeminlerde faaliyette bulunan sektörlere ulaşılabilecektir. Ardından, konumuz olan hizmet sektörü kapsamında, alt faaliyet dalları açısından atılacak önemli adımlar vardır. Bu çerçevede öncelikle mukayeseli üstünlüğümüzün olduğu hizmet alt sektörleri tespit edilmeli ve bunlara yönelik stratejik birtakım yaklaşımlar izlenmelidir. Böylece uluslararası standartlarda bir hizmet sektörüne sahip olmak ve gerçekleştirilecek faaliyetlerle ticarî payımızı yüksek seviyelere çıkarabilmek mümkün hâle gelecektir.

 

            Bir ülkenin hizmet ticaretindeki payını artırabilmesinin, liberalizasyona olan katkısıyla paralellik sergilediği ileri sürülebilir. Anlaşmaların karşılıklılık temelinde ve işbirliği hâlinde yapılıyor olması bunu gerekli kılmaktadır. Her ne kadar kimi ülkeler, liberalizasyonu engelleyici birtakım tavırlar sergiledikleri halde, ticarî açıdan yüksek paylara sahip olsalar bile, bu durumun uzun vadeli bir nitelik taşımayacağı belirtilebilir. Çünkü ülkelerin tavrı ağırlıklı olarak liberalizasyon lehinde ise, o hâlde bu yönde hareket etme gereği ortaya çıkar. Dolayısıyla ülkelerin bu sürece katkı sağlamaları gerekmektedir. Türkiye olarak, hizmet ticareti liberalizasyonuna ilişkin lehte tavır takınan ve bu yönde belli ölçüde de olsa çaba sarf eden bir ülkeyiz. Çünkü orta ve uzun vadede, uluslararası hizmet ticaretindeki payımızı artırma amacındayız. Dolayısıyla bunun sağlanabilmesi için gerekli olan hizmet ticaretindeki liberalizasyon, ülkemiz açısından her zaman için önemini koruyan bir konudur.

 

            Türkiye’nin hizmet gelir ve gider tutarları, genel olarak olumlu bir gelişim göstermektedir. Mal ticaretine paralel olarak hizmet ticaretimiz de artmaktadır. Türkiye’nin hizmet ticaretine ilişkin inceleme yapıldığında, göze çarpan bazı önemli hizmet ticareti işlemleri şöyledir: İnşaat, Ulaştırma, Turizm ve Diğer hizmetler. (Hizmet Ticareti ile ilgili istatistikler için temel alınan kaynak, Merkez Bankası Ödemeler Dengesi istatistikleridir. Bu kapsamda yer verilen istatistikler sınırlı sayıda olup şu ana kalemlerden oluşmaktadır: İnşaat Hizmetleri, Taşımacılık Hizmetleri, Turizm Hizmetleri, Finans Hizmetleri, Diğer Ticarî Hizmetler, Resmî Hizmetler, Diğer Hizmetler.)

 

 

Tablo: Hizmet İhracatındaki ve İthalâtındaki Gelişmeler (1984-2003) (Milyon $)

Yıllar

Hizmet Geliri

Hizmet Gideri

1984

2.475

1.489

1985

3.160

1.560

1986

3.123

1.533

1987

3.945

1.783

1988

5.919

2.086

1989

6.569

2.541

1990

8.083

3.117

1991

8.446

3.282

1992

9.564

3.757

1993

10.919

4.179

1994

11.076

4.024

1995

14.939

5.319

1996

13.430

6.773

1997

19.910

8.998

1998

23.686

10.180

1999

16.800

9.313

2000

20.364

8.996

2001

16.030

6.900

2002

14.785

6.905

2003

17.431

8.368

Kaynak: TCMB, Ödemeler Dengesi İstatistikleri, http://tcmbf40.tcmb.gov.tr/cbt.html, 10.10.2004.

 

 

            Hizmet ihracat gelirinde, 1984-1998 döneminde -1986 ve 1996 yılları hariç- giderek artan bir seyir söz konusudur. Ancak 1999 yılında önemli ölçüde düşüş meydana gelmiştir. 1998’de 23,7 milyar dolar olan ihracat geliri, 1999’da 16,8 milyar dolara gerilemiştir. Bunda, 1997 yılında başlayıp Türkiye’de kendini 1999 yılında hissettiren global ekonomik krizin etkisinin olduğu ifade edilebilir. Nitekim krizin yoğun bir şekilde devam ettiği 1999-2002 döneminde değişen tutarlarda hizmet ihracat geliri elde edilmiştir. 2002 yılı itibariyle ise tekrar artış sürecine girildiği görülmektedir.

 

            Hizmet ithalât giderinde 1984-1998 döneminde de -1986 ve 1994 yılları hariç- giderek artan tutarlar söz konusudur. Ancak, bu yıl itibariyle düşüş eğilimine girilmiştir. İthalât giderindeki bu düşüşü, kriz dolayısıyla meydana gelen iç talep azalması şeklinde ifade etmek mümkündür. Hizmet ihracatında olduğu gibi, 2002 itibariyle ise tekrar artış eğilimine girilmiştir. 1984-2003 dönemi incelendiğinde, hizmet ihracat gelirinin, ithalât giderinin daima üstünde olduğu ortaya çıkmaktadır. Yani ödemeler dengesinde hizmet kalemi her zaman fazla vermiştir.

 

            Ülkemiz, hizmet ticareti açısından; beşerî sermaye, bilgi birikimi, teknolojik alt yapı, kabiliyet donatımı vb. üstünlüklere sahip olup, bu çerçevede özellikle bazı sektörlerde önemli bir potansiyel taşımaktadır. Hizmetlerle ilgili olarak ‘teknoloji içeriklerine’ göre “bilgiye dayalı” ve “geleneksel” hizmetler şeklinde yapılan bir sınıflandırma baz alındığında, ülkemiz açısından şu sonuçlara ulaşmak mümkündür:

·         “Bilgiye dayalı hizmetler” kapsamında şu sektörlerde mukayeseli üstünlüklere sahip olduğumuz ifade edilebilir: “Mimarlık-Mühendislik, Teknik Müşavirlik ve Müteahhitlik Hizmetleri” ve “Bilgi-İşlem ve Ofis Arkası Hizmetleri.”

·         “Geleneksel hizmetler” kapsamında ise şu sektörlerde mukayeseli üstünlüklere sahip olduğumuz ifade edilebilir: “Ulaştırma Hizmetleri” ve “Turizm Hizmetleri.”

 

            Türkiye’nin, “Mimarlık-Mühendislik, Teknik Müşavirlik ve Müteahhitlik Hizmetleri”, “Bilgi-İşlem ve Ofis Arkası Hizmetler”, “Ulaştırma Hizmetleri” ve “Turizm Hizmetleri” ile ilgili avantajını rakamlar bazında da ortaya koymak mümkündür. Bu çerçevede, söz konusu dört alt sektör hizmet ihracat tutarlarının, toplam hizmet ihracat tutarındaki payı incelendiğinde, sahip olunan avantajla ilgili önemli bir ipucu elde edilmesi mümkün hale gelecektir. Bu amaçla, 2001 tutarlarına bakılabilir. Merkez Bankası ödemeler dengesi ve DİE hizmet istatistiklerine göre, Türkiye’nin 2001 yılı toplam hizmet ihracat tutarı 16.030 milyon dolardır. İnşaat, bilgisayar ve ilgili, ulaştırma ve turizm hizmetlerinin ihracat tutarları ise sırasıyla 654, 9,4, 2.854 ve 8.090 milyon dolardır. Bunların toplam hizmet ihracat tutarındaki payı %72’ye karşılık gelmektedir. Bu paylar, yıllar itibariyle artış göstermiştir. Söz konusu tutarlar itibariyle toplam hizmet ihracatının ¾’üne yakınını oluşturan bu dört alt sektörün, ülkemiz açısından stratejik niteliğe sahip olduğu ortaya çıkmaktadır.

 

            Ülke olarak, bahsi geçen hizmet alt sektörlerinde sahip olduğumuz mukayeseli üstünlükler göz önünde bulundurularak gerekli kurumsal sistematik yaklaşımlar sergilenmelidir. Bu çerçevede bu hizmet alt sektörlerinde karşılaşılan sorunlar giderilerek uluslararası hizmet ticaretindeki payımız artırılmaya çalışılmalıdır.

 

 

* Dr. Mehmet Behzat Ekinci.

mbekinci@akademiktisat.net

http://www.akademiktisat.net

** LODER, Lojistik, “Uluslararası Ticarette Hizmetler ve Türkiye’de Durum”, İstanbul, Ekim 2005, ss.36-42.

 

 

 

KAYNAKLAR

Bhagwati, Jagdish:  “International Trade in Services and Its Relevance for Economic Development”, Political Economy and International Economics, Ed. by Douglas A. Irwin, Massachussets, The MIT Press, 1991, pp.235-269.

 

Blackhurst, Richard:   "Impact of the Uruguay Round", Trade Policy Issues, Papers Presented at the Seminar on Trade Policy Issues, March 6-10, 1995, Ed. by Chorng-Huey Wong, Naheed Kirmani, Washington, IMF, 1997, pp.136-147.

 

Clark, Colin:   The Conditions of Economic Progress, 3rd ed., London, Macmillan&Co.Ltd., 1957.

 

DİE:   Hizmet İstatistikleri 2001, Ankara, Ekim 2003.

 

Ekinci, Mehmet Behzat:   “Uluslararası Hizmet Ticaretindeki Kurumsal Liberalizasyon Süreci ve Türkiye”, Basılmamış Doktora Tezi, İstanbul, İstanbul Üniv., Sosyal Bilimler Enst., İktisat ABD., 2004.

 

Gibbs, Murray, Hayashi, Michiko (1990), “Sectoral Issues and the Multilateral Framework for Trade in Services:An Overwiew”, Trade in Services:Sectoral Issues, Geneva, UNCTAD/ITP/26.

 

Nicolaides, Phedon:   “Services in Growing Economies and Global Markets”, Trade, Investment, and Technology in the 1990s, Paris, OECD, 1991, pp.33-55.

 

Seade, Jesus:  “Results of the Uruguay Round”, The Uruguay Round and the Arab Countries, Papers Presented at a Seminar Held in Kuwait, January 17-18, 1995, Ed. by Said El-Naggar, Washington, IMF, 1996, pp.13-34.

 

Seyidoğlu, Halil:   Uluslararası İktisat-Teori, Politika ve Uygulama, 15.baskı, İstanbul, Güzem Yayınları, 2003.

 

TCMB:   Ödemeler Dengesi İstatistikleri, http://tcmbf40.tcmb.gov.tr/cbt.html, 10.10.2004.

 

WTO:   “Cancun Briefing Notes”, News, http://www.wto.org/english/news_e, 14 Sept. 2003.

 

 

 

Sayfa Başı