AKADEM<İ>KTİSAT

 

 

ULUSLARARASI HİZMET TİCARETİNDEKİ GELİŞMELER VE TÜRKİYE’NİN POTANSİYEL HİZMET ENDÜSTRİLERİNE İLİŞKİN ANALİZLER

 

 

İÇİNDEKİLER:

 

ÖZET

 

ABSTRACT

 

GİRİŞ

 

1. HİZMETLERİN EKONOMİDEKİ YERİ

 

2. ÜLKELERİN HİZMET TİCARETİNDEKİ YERİ

 

3. TÜRKİYE’DE HİZMET SEKTÖRÜNÜN YAPISI VE GELİŞİMİ

 

4. TÜRKİYE’NİN ULUSLARARASI HİZMET TİCARETİNDEKİ YERİNE VE GELİŞİMİNE İLİŞKİN ANALİZLER

4.1. Türkiye’nin Mukayeseli Üstünlüğe Sahip Olduğu Potansiyel Hizmet Endüstrileri

4.2. Türkiye’nin Potansiyel Hizmet Endüstrilerinin Ticarî Paylarındaki Gelişmeler

 

5. TÜRKİYE’NİN ULUSLARARASI HİZMET TİCARETİNDEKİ PAYININ ARTIRILMASINA İLİŞKİN DEĞERLENDİRMELER

 

GENEL DEĞERLENDİRME VE SONUÇ

 

NOTLAR

 

 

 

ÖZET

            Uluslararası ticarette salt olarak malların önemi hiç azalmayacaktır, ancak görünen odur ki bu süreçte hizmetlerin önemi de giderek artacaktır. Fizikî olarak malların ülkeler arası dolaşımına ilaveten hizmetler de yoğun bir şekilde dolaşımda olup, mevcut eğilim bunun giderek artacağını işaret etmektedir.

 

            Günümüzde hizmet sektörünün ekonomideki önemi artmış ve bu alanda meydana gelen değişmeler, ekonomideki sektörlere ilişkin değerlendirmeleri neredeyse farklı bir çerçeveye oturtmuştur. Öyle ki uzun yıllar boyunca dikkate bile alınmayan hizmetler, kimi ekonomilerde adeta en önemli sektör hâline gelmiştir. Nitekim bu durum, hizmet sektörünün ülke ekonomilerindeki katma değer, istihdam vb. makro büyüklüklerdeki payı dikkate alınarak yapılacak değerlendirmeler sonrasında da rahatlıkla anlaşılabilir.

 

            Çalışmada, hizmetlerin ekonomideki yerine ilişkin birtakım etütler yapılmakta ve ülkelerin hizmet ticaretindeki yeri analiz edilmektedir. Daha sonra, Türkiye’nin uluslararası hizmet ticaretindeki yeri ve gelişim süreci ele alınmaktadır. Bu çerçevede, Türkiye’nin mukayeseli üstünlüğe sahip olduğu potansiyel hizmet endüstrileri tespit edilmekte, bunların trend analizinde bulunulmakta ve uluslararası hizmet ticaretindeki payını artırmaya ilişkin bâzı değerlendirmeler yapılmaktadır.

 

Anahtar Kavramlar:

Uluslararası Hizmet Ticareti, Bilgiye Dayalı Hizmetler, Geleneksel Hizmetler, İnşaat, Bilgi-İşlem ve Ofis Arkası Hizmetler, Ulaştırma, Turizm.

 

 

ABSTRACT

            The importance of the goods solely will never decrease in international trade, however, it seems that the significance of the services will increase too. Intensive circulation of the services, in addition to the physical circulation of the goods among the countries, is available at present and current tendency marks that it will increase gradually.

 

            Today, the importance of the sector has increased, and the developments has changed the evaluations for the sectors too. Moreover, service sector has become the most important one in some economies, though it has not been taken into account for a long period of time. It can be understood easily if one looks at the macro economic measures such as output, employment etc… by services sector.

 

            In this academic research; first of all, the place of service sector in the economies and the share of the countries in international trade in services are studied. Later, the share and development of Turkey individually in international trade in services is examined. In this context, potential service industries in which Turkey has comparative advantages are determined, and some anlysises and evaluations related to them are made.

 

Key Concepts:

International Trade in Services, Information Based Services, Traditional Services, Construction, Information-Process and Back Office Services, Transportation, Tourism.

 

 

GİRİŞ

            Ekonomideki üç temel sektör olan tarım, sanayi ve hizmet içinde günümüz itibariyle en dikkat çekici gelişmeyi sergileyen, hizmettir. Bu sektörün, gerek ulusal gerekse uluslararası bazda önemi giderek artmaktadır. Ülkeler de bunun farkına varmış olup, sektöre yönelik özel bâzı stratejiler geliştirme yönünde çaba sarf etmektedirler.

 

            Ticaretin ulusal ve uluslararası bir boyut kazanmasında, XVIII.yüzyılın ortaları itibariyle kaydedilen Sanayi Devrimi safhasının çok önemli bir payı olmuştur. XVII.yüzyılın ortalarından, XX.yüzyılın ilk yarısına kadarki devrede, ticarî hayatta yaşanan gelişmeler, liberal mantığa nispeten uygun bir çerçevede gerçekleşmiştir. Söz konusu süreç, 1945 yılı itibariyle yerini farklı tarzda bir liberalizasyon sürecine terk etmiştir. Kurumsal nitelikte olan ve GATT (General Agreement on Tariffs on Trade: Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşması) ile başlayan bu süreç, halen WTO (World Trade Organization: DTÖ: Dünya Ticaret Örgütü) bünyesinde devam etmektedir. Örgüt önderliğinde, çeşitli zirvelerin düzenlenmesiyle çok taraflı müzakereler gerçekleştirilmekte ve uluslararası ticaret ortamındaki engeller ortadan kaldırılmaya çalışılmaktadır.

 

            Hizmetlerin hem ulusal hem de uluslararası alanda önem kazanması sonrasında, ticarete ilişkin liberalizasyon müzakerelerine bu faaliyetlerin de dahil edildiği görülmektedir.

 

            Hizmet sektörünün öneminin ülkelerce anlaşılması ve bâzı GOÜ(Gelişmekte Olan Ülke)’lerin dünya ticaretine dahil olması sonrasında, hizmetler alanında liberalizasyon büyük bir anlam kazanmıştır. Böylece ülkeler, liberalizasyonu mecburen uyulmak durumunda olunan bir süreç yerine, gerekli olduğu için gerçekleştirilen bir süreç olarak değerlendirmişler ve ilgili faaliyetlere katkı sağlamaya çalışmışlardır.

 

            Ülkeler, uluslararası ticaretten pay elde edebilmek maksadıyla, kendi piyasa yapılarına uygun endüstrilere ağırlık vermektedirler. Bu çerçevede ülkeler, stratejik nitelik taşıyan endüstrilerine birtakım teşvikler ve destekler vermekte ve uluslararası alanda gerçekleştirilen faaliyetlerle gelir artışı sağlamaya çalışmaktadırlar.

 

            Bu çalışmada, hizmetlerin ekonomideki yeri ele alınmakta ve ülkelerin hizmet ticaretindeki yeri analiz edilmektedir. Daha sonra, Türkiye’nin uluslararası hizmet ticaretindeki yerine ve gelişim sürecine değinilmektedir. Bu çerçevede, Türkiye’nin uluslararası hizmet ticaretindeki payını artırmasında stratejik öneme sahip endüstrilerine ilişkin bâzı değerlendirmeler yapılmaktadır.

 

 

1. HİZMETLERİN EKONOMİDEKİ YERİ

            Uluslararası ticaret denince akla ilk gelen, ülkeler arasında gerçekleştirilen mal alış verişidir. Kısa sayılabilecek bir geçmiş hariç olmak üzere, ticaretin yapılmaya başlandığı tarihlerden beri “uluslararası ticaret” kapsamında dikkate alınan olgu, “mal ticareti”dir. Bu süreçte, “hizmet ticareti” ise göz ardı edilen bir husus olagelmiştir.

 

            İktisat Teorisi’nde de durum farklı değildir. Benzer olumsuzluğu en başta kavram bazında tespit etmek mümkündür. Tarihî süreç dahilinde İktisat Teorisi incelendiğinde, uzun yıllar boyunca “mal”ın ve “hizmet”in ayrı kavramlar olarak sınıflandırılıp tanımlanmasından ziyade, her ikisinin de tek isim altında ele alındığı görülmektedir. Bu çerçevede kullanılan kavram “mal”dır ve bu kavram kullanıldığında, hem fizikî ürünler (mal) hem de metafizik ürünler (hizmet) kastedilmiştir. Ayrıca, ürün olarak “hizmetler”, pek önem atfedilmeyen faaliyetler olarak değerlendirilmiş olup benzer anlayış, sektörel yaklaşımlarda da söz konusu olmuştur.

 

            Hizmetler, İktisat Teorisi’nde ticarete konu olmayan mallar olarak da değerlendirilmişlerdir. Nitekim söz konusu faaliyetler, iktisadî modellerde de ancak 1950’li yılların sonları ve 1960’lı yılların başı itibariyle ele alınmaya başlanmışlardır. Hizmetlerin ticarî mallardan ayırt edilmesinin kolay olmayışı ve buna bağlı olarak tanımlanmalarındaki güçlük ve benzeri sebepler dolayısıyla bu faaliyetlerin Uluslararası Ticaret Teorisi’ne konu olmaları gecikmeli olmuştur. Bununla beraber, günümüzde teknolojide meydana gelen ilerlemeler hizmetlerde de büyük değişimlere yol açmıştır. Buna bağlı olarak, hizmetler artık, ticareti yapılamayan ve düşük verimliliğe sahip olan mallar olarak değerlendirilmemektedir. Nitekim çoğu hizmetler, günümüzde uluslararası ticarete de konu olmaktadır (Yıldırım Mızrak, 2002: 7).

 

            Ülkeler arasında ticaretin yapılmasının bâzı sebepleri vardır. Bu ticarî faaliyetler, “mal” ve “hizmet” olmak üzere ayrıntılı bir şekilde incelendiğinde, ortaya çıkan sebeplerin temelde benzerlik taşıdığı görülmektedir. Mal ticareti; yerli üretimin yetersizliğine, fiyatlar arasındaki farklılıklara ve mallarda gerçekleştirilen farklılaştırma faaliyetlerine bağlanmaktadır (Seyidoğlu, 1993: 25-27). Hizmet ticaretine ilişkin sebepler ise şu şekilde sıralanabilir: Hizmetlere konu olan kaynakların dağılımındaki farklılıklar; kültürel geçmişlerin farklılığı; sahip olunan teknik bilgi birikimindeki farklılıklar; kalifiye eleman yetersizliği; alt yapı yatırımlarındaki farklılıklar; fiyat farklılıkları ve mallarda olduğu gibi hizmetlerdeki farklılaştırma faaliyetleri.

 

            Ülkeler arasında ticaretin yapılmasına ilişkin birtakım teoriler oluşturulmuştur. Bu teorik çerçeve, farklı bâzı yaklaşımları içermektedir. Her bir yaklaşım kendi içinde tutarlılıklar arz eder. Çünkü dayandıkları düşünceler, sosyo-ekonomik nitelikte olup, içinde bulunulan toplumların gerçekleriyle uygun özellikler taşımaktadır. Bununla birlikte, söz konusu teoriler, temelde mal ticaretinin açıklanmasına yöneliktirler. Bu sebeple, bunların hizmet ticaretine uygulanıp uygulanamayacağı konusunda bir netlik olduğundan bahsedilemez. Ancak, uygulanmasının mümkün olmadığına ilişkin ortak kesin bir tavır da mevcut değildir.

 

            Uluslararası Ticaret Teorileri temel olarak; Muhafazakâr, Liberal ve Stratejik Ticaret Teorileri olmak üzere üç ana başlık altında ele alınabilir. Bunlar arasında dış ticaretin yapılmasına asıl taraftar olan teori, Liberal Ticaret Teorisi’dir. Bu kapsamda; Mutlak Üstünlükler, Mukayeseli Üstünlükler ve Faktör Donatımı Teorileri önde gelen yaklaşımlardır. Bununla beraber, yukarıda da değinildiği gibi, Liberal Ticaret Teorisi dahil olmak üzere tüm teoriler, esasen mal ticaretini açıklamaya yöneliktirler. Fakat Liberal Ticaret Teorilerinin belli yönleri itibariyle hizmet ticaretini de açıklamakta kullanılabileceği belirtilebilir. Nitekim hizmetler, uluslararası nitelik kazanmaları sonrasında teorik çalışmalarda da dikkate alınmaya başlanmıştır.

 

            Her sektör, ekonomik anlamda oluşup gelişirken, beraberinde toplumsal yapısını da oluşturmuştur. Nitekim, tarım sektörü oluşup gelişirken toplum da sektörle uyumlu bir değişim içinde idi. Sanayi sektörünün oluşumunda ve gelişiminde de benzer bir süreç yaşanmıştır. Bu çerçevede sanayi sektörü, bir sanayi toplumu oluşturmuştur. Aynı durum, hizmet sektörü için de geçerlidir. 1970’ler itibariyle sanayi toplumundan hizmet toplumuna doğru bir dönüşüm yaşanmaya başlamıştır ve bu dönüşüm halen devam etmektedir. Sektör, ekonomik anlamda gelişirken, sosyal alanda da kendisiyle uyumlu bir dünya görüşü ve hayat tarzı oluşturmakta ve bunu her geçen gün geliştirmeye devam etmektedir.

 

            Hizmet sektöründe meydana gelen gelişmeler, beraberinde yeni hizmet alanlarını da oluşturmaktadır. Ağırlıklı olarak sosyal kaynaklı gelişmelerin, yeni birtakım hizmetlere ihtiyacı gündeme getirdiği ortaya çıkmaktadır. İlaveten, teknolojik gelişmeler ve bunlara bağlı olarak meydana gelen değişimler de yeni hizmetlerin oluşmasına imkân sağlamaktadır. Ayrıca, ülkelerde “sosyal devlet” anlayışına uygun bir dönüşümün yaşanması da bu süreçte büyük bir önem taşımaktadır. Bu kapsamda, ülke vatandaşları için daha yüksek bir hayat standardının sağlanmasına yönelik çalışmalar, mevcut hizmetlerin kalitesinin artırılmasını gerektirmekte ve bu da beraberinde yeni birtakım hizmet alanlarının oluşmasını sağlamaktadır.

 

            Teknolojik gelişmeler, hizmetlerin dayandığı temel unsurların başında gelmektedir. Söz konusu gelişmeler, mevcut hizmetleri ticarete konu olma açısından daha fonksiyonel hâle getirmekle beraber, yukarıda da kısmen değinildiği gibi, yeni birtakım hizmet alanlarının da ortaya çıkmasına imkân sağlamaktadır. Teknolojik gelişmeler kapsamında, 20.yüzyılın son çeyreği itibariyle ortaya çıkan en önemli gelişmelerden biri bilgisayar alanında olmuştur. Bilgisayar teknolojisindeki hızlı gelişim, beraberinde yeni bâzı imkânlara da yol açmıştır. İnternet de bunlardan biridir. Günümüzde ülkeler, internet alt yapısını kullanarak birtakım hizmetlerini uluslararası alanda arz etmeye ve bu şekilde ticarî paylarını artırmaya çalışmaktadırlar. Nitekim internet ortamında gerçekleştirilen ticarî faaliyetler [e-ticaret (elektronik ticaret)] yoğunluğunu giderek artırmaktadır. Bu kapsamda birçok hizmet ticarete konu edilmektedir. Mesela; haberleşme, turizm, malî hizmetler, dağıtım hizmetleri (özellikle perakende ticaret) buna ilişkin verilebilecek faaliyetlerin başında gelmektedir. Ayrıca, eğitim, sağlık ve kamu hizmetleri de benzer şekilde e-ticarete konu olmaktadır (Yıldırım Mızrak, 2004: 47).

 

            Hizmet sektörü, ekonomide önemli bir rol üstlenmektedir. Yapılan bâzı çalışmalar, hizmetlerin tarım ve sanayi arasında kilit noktada bulunduğuna dikkat çekmektedir. Ayrıca kimi çalışmalar da hizmet sektörünün bir ekonomideki diğer sektörler ve tüketiciler arasında bir nevi aracılık rolü üstlendiğini ortaya koymaktadır. Bu açıyla bakılması hâlinde, sektörün ekonomideki yeri ve dolayısıyla büyümeye olan katkısı daha iyi anlaşılabilmektedir.

 

            Hizmet sektörünün ekonomik verimliliği artırmada önemli bir katkıya sahip olduğu da belirtilebilir. Bu çerçevede, hizmet sektörü açısından “verimlilik” olgusu, diğer sektörlerde olduğu gibi, özel bir öneme sahip bulunmaktadır. İlgili faaliyetlerin uygun zeminlerde gerçekleştirildiği bir hizmet sektörü, ekonomik büyümeyi de kolaylaştırıcı özelliğe sahip olmaktadır. Nitekim, eğitim seviyesi yüksek olan ve araştırma-geliştirmeye önem veren bir toplumun daha verimli bir toplum olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Aynı şekilde tıbben sağlıklı olan bir toplumun, ekonomik açıdan da sağlıklı, yani üretken olacağı belirtilebilir. Ayrıca, yine hizmet kapsamında değerlendirilen ulaştırma, haberleşme alt yapısının da verimliliği artırmada ne derecede etkili olduğu açıktır.

 

 

2. ÜLKELERİN HİZMET TİCARETİNDEKİ YERİ

            Uluslararası hizmet ticaretinin kısa bir sürede önemli bir ilgi odağı hâline gelmesi, öncelikle dünya hizmet üretiminde ve ticaretinde meydana gelen gelişmelerin bir sonucudur. 1980’li yıllarda, tüm ülkelerin GSMH’leri toplamı içinde hizmet sektörünün payı, dar ve geniş boyutta değerlendirildiğinde %46,5 ile %64 arasında değişirken; bu oran GÜ’lerde %48,6 ile %67; GOÜ’lerde ise %37,4 ile %51 arasında değişmektedir (Karauçak Oğuz, 1987: 40). Günümüzde hizmet sektörü, çoğu ülkenin GSYİH’sinin %50’sinden fazla paya sahiptir. Bu oran, gelişmiş ülkelerde %60’ın üzerindedir. Dahası hizmetler, birçok ülkede en fazla istihdam sağlayan sektör konumundadır. Mesela ABD’de bu sektör, iş gücünün yaklaşık %80’ini istihdam etmektedir. Hizmetler, genellikle ülke ekonomilerinin en hızlı büyüyen sektörü olup, 2000 yılı öncesinde dünya hizmet ticaretinin yıllık değeri bir buçuk trilyon dolar civarında idi ve bu hâliyle uluslararası ticaretin %20’sinden fazlasını teşkil etmekteydi (Ongun, 1997: 350). Bu tutar giderek artmıştır.

 

Tablo 1: Dünya Mal ve Hizmet İhracatındaki Gelişmeler (2000-2004) (Milyar $, %)

ÜRÜN GRUBU

Değer

 

Yıllık Yüzde Değişme

 

2004

 

2000-04

2002

2003

2004

MAL

8.907

 

9

5

17

21

Ziraî Ürünler

783

 

9

6

16

15

Yakıtlar ve Madenler

1.281

 

10

0

23

32

Sınaî Ürünler

6.570

 

9

5

16

20

 

 

 

 

 

 

 

HİZMET

2.125

 

9

7

14

18

Ulaştırma

500

 

10

4

14

23

Turizm

625

 

7

4

10

18

Diğer Ticarî Hizmetler

1.000

 

11

10

16

16

Kaynak: WTO, Statistics, http://www.wto.org/english/res_e/statis_e.htm, Erişim: 30.03.2006.

 

            Tablo 1’de görüldüğü üzere, 2004 yılı toplam mal-hizmet ihracat tutarı 11 trilyon dolar civarındadır. Bunun 8.907 milyar doları mal, 2.125 milyar doları hizmet ihracatına aittir. Hizmet ihracatının toplam ihracata oranı %20; mal ihracatına oranı %24 civarındadır. Alt sektörler itibariyle mallar içinde asıl pay sanayiye ait iken; hizmetler içinde asıl pay turizme ait bulunmaktadır.

 

            Özelde hizmet ihracat tutarları incelendiğinde, 2000 yılı sonrasında, dikkat çekici oranlarda artışların meydana geldiği görülmektedir. 2002 yılı hizmet ihracatı artışı %7 iken; 2003 yılı artış oranı %14’e yükselmiştir. 2003 yılına göre 2004 yılı artış oranı ise %18’e çıkmıştır.

 

Tablo 2: Bazı Bölgelerin ve Ülkelerin Mal ve Hizmet Ticaretindeki Payları (2004) (Milyar $, %) (*)

BÖLGELER - ÜLKELER

İHRACAT

 

İTHALÂT

 

Değer

 

Pay

 

Değer

 

Pay

 

Toplam

 

Mal

Hizmet

 

Toplam

 

Mal

Hizmet

DÜNYA

11.140

 

80,9

19,1

 

11.060

 

81,1

18,9

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

KUZEY AMERİKA

1.709

 

77,8

22,2

 

2.284

 

85,3

14,7

Kanada

378

 

87,6

12,4

 

335

 

83,3

16,7

Meksika

202

 

93,1

6,9

 

216

 

91,1

8,9

ABD

1.129

 

71,8

28,2

 

1..733

 

85,0

15,0

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

GÜNEY VE ORTA AMERİKA

347

 

83,9

16,1

 

293

 

80,3

19,7

Arjantin

39

 

87,7

12,3

 

28

 

76,7

23,3

Venezuela

40

 

97,5

2,5

 

22

 

80,2

19,8

Brezilya

108

 

89,4

10,6

 

79

 

79,6

20,4

Şili

38

 

84,5

15,5

 

29

 

78,2

21,8

Kolombiya

19

 

89,2

10,8

 

20

 

80,7

19,3

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

AVRUPA

5.032

 

77,6

22,4

 

4.864

 

78,9

21,1

AB (25 Ülke)

4.580

 

77,8

22,2

 

4.443

 

78,5

21,5

Avusturya

159

 

69,7

30,3

 

154

 

69,4

30,6

Belçika

294

 

83,2

16,8

 

284

 

83,0

17,0

Çek Cumhuriyeti

77

 

87,4

12,6

 

77

 

88,1

11,9

Danimarka

111

 

67,4

32,6

 

99

 

66,2

33,8

Finlandiya

70

 

87,3

12,7

 

60

 

80,4

19,6

Fransa

531

 

79,4

20,6

 

525

 

81,7

18,3

Almanya

1.044

 

87,2

12,8

 

911

 

78,8

21,2

İrlanda

146

 

67,8

32,2

 

118

 

50,3

49,7

İtalya

428

 

80,8

19,2

 

417

 

80,7

19,3

Hollanda

374

 

80,5

19,5

 

344

 

79,0

21,0

Norveç

109

 

76,2

23,8

 

73

 

67,3

32,7

Polonya

95

 

86,0

14,0

 

99

 

87,6

12,4

İspanya

269

 

68,6

31,4

 

302

 

82,3

17,7

İsveç

161

 

76,5

23,5

 

132

 

75,0

25,0

İsviçre

175

 

79,0

21,0

 

144

 

85,3

14,7

TÜRKİYE

91

 

73,8

26,2

 

101

 

89,8

10,2

İngiltere

521

 

67,0

33,0

 

591

 

77,0

23,0

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

BDT

301

 

88,9

11,1

 

222

 

77,6

22,4

Beyaz Rusya

16

 

89,0

11,0

 

17

 

94,1

5,9

Kazakistan

22

 

91,9

8,1

 

19

 

73,7

26,3

Rusya Federasyonu

204

 

90,1

9,9

 

129

 

74,6

25,4

Ukrayna

39

 

84,7

15,3

 

34

 

86,3

13,7

Özbekistan

5

 

88,2

11,8

 

4

 

88,9

11,1

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

AFRİKA

275

 

82,7

17,3

 

258

 

78,9

21,1

Mısır

26

 

46,7

53,3

 

26

 

71,4

28,6

Fas

16

 

60,3

39,7

 

19

 

85,3

14,7

Nijerya

30

 

95,3

4,7

 

20

 

78,5

21,5

Güney Afrika

56

 

85,7

14,3

 

58

 

84,2

15,8

Tunus

13

 

73,3

26,7

 

14

 

86,6

13,4

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

ASYA

3.060

 

85,3

14,7

 

2.852

 

82,1

17,9

Avustralya

112

 

77,8

22,2

 

131

 

80,4

19,6

Çin

655

 

90,5

9,5

 

606

 

88,2

11,8

Hong Kong (Çin) (a)

314

 

82,9

17,1

 

299

 

90,0

10,0

Hindistan

117

 

66,3

33,7

 

138

 

70,3

29,7

Endonezya (b)

76

 

91,2

8,8

 

70

 

69,5

30,5

Japonya

634

 

85,0

15,0

 

541

 

75,2

24,8

Kore

298

 

86,6

13,4

 

269

 

81,6

18,4

Malezya

143

 

88,4

11,6

 

118

 

84,1

15,9

Yeni Zelanda

28

 

72,3

27,7

 

29

 

76,3

23,7

Filipinler

43

 

90,4

9,6

 

50

 

89,9

10,1

Singapur (a)

233

 

84,3

15,7

 

200

 

81,9

18,1

Tayvan, Çin

199

 

87,2

12,8

 

187

 

84,0

16,0

Tayland

115

 

83,5

16,5

 

108

 

78,7

21,3

(*) Ödemeler dengesi verileri.

(a) Mal ticareti verileri, tekrar ihraç (re-export) tutarlarını da içermektedir.

(b) Sekreterya tarafından tahmin edilmiştir.

Kaynak: WTO, Statistics, http://www.wto.org/english/res_e/statis_e.htm, Erişim: 30.03.2006.

 

            Tablo 2’de bazı bölgelerin ve ülkelerin mal-hizmet ticaretindeki payları yer almaktadır. Dünya toplam mal-hizmet ihracat tutarı 11.140 milyar dolar; ithalât tutarı 11.060 milyar dolardır. Hacim itibariyle kıtalar arası ticarî pay sıralaması şöyledir: Avrupa, Asya, Amerika, Afrika. Avrupa’da en fazla ihracat payı Almanya’ya aittir. Sırasıyla diğer kıtalar ve ülkeler şöyledir: Asya-Çin, Amerika-ABD, Afrika-Güney Afrika Cumhuriyeti. Açıktır ki toplam ticarî paylar içerisinde ağırlık mallara aittir. Bununla beraber, gerek bölgeler bazında, gerekse ülkeler bazında hizmet ticaret payları belirgin niteliklerde olup, giderek artış eğilimi göstermektedir. Bu çerçevede, GOÜ’lerin payları da dikkat çekmektedir.

 

            Hizmetlerin önemi anlaşıldıktan sonra, ülkelerin çoğunluğu bu sektörde yoğunlaşmaya başlamışlardır. Bu çerçevede, özellikle GÜ’lerin hizmet sektörlerine yönelik ciddî bâzı politikalar tespit ettikleri ortaya çıkmaktadır. GÜ’lerin sektöre verdiği bu öneme karşılık, GOÜ’ler de kendi hizmet sektörlerine yönelik bâzı stratejik yaklaşımlar sergilemeye başlamışlardır. Sektöre yönelik destekleyici ve teşvik edici ekonomi politikaları, GOÜ’lerin de dünya piyasalarında rekabet edebilir hizmetler üretebilmesine imkân sağlamıştır. Böylece giderek artan sayıda GOÜ, uluslararası alanda faaliyette bulunmaya başlamıştır. Her ülke uluslararası piyasalarda, kendi yapısına uygun hizmet endüstrilerine ağırlık vermekte ve böylece ticarî payını artırmaya çalışmaktadır. Bu kapsamda mesela GÜ’ler, sigortacılık ve finansal hizmetlere ağırlık verirken; GOÜ’ler ise taşımacılık ve mühendislik hizmetlerinde yoğunlaşmaktadırlar.

 

            Uluslararası hizmet ticaretinde 2000’li yıllara doğru, ülke grupları arasında önemli ölçüde rekabet yaşanmıştır. Dünya hizmet ticaretindeki endüstriyel paylar açısından; ağırlık diğer ticarî hizmetler başlığı altında yer alan telekomünikasyon, inşaat, sigorta, bilgi-işlem ve diğer meslekî hizmetlere aittir (WTO, 2002: 7): Toplam hizmet ticaretinin yarısına yakın kısmını oluşturan bu hizmetlerin yanında, turizm endüstrisinin payı %31,8, ulaştırma endüstrisinin payı ise %23,3’tür. Ülke grupları açısından; GÜ’lerin paylarında GOÜ’ler lehine değişmeler meydana gelmiştir. GÜ’lerin en fazla paya sahip oldukları endüstriler; %47,8 ile diğer ticarî hizmetler, %29,3 ile turizm ve %22,9 ile ulaştırma hizmetleridir. GOÜ’lere gelince… 1990’lı yılların başlarına kadarki negatif performanslarıyla kıyaslandığında, önemli ölçüde ilerleme kaydetmişlerdir. Diğer ticarî hizmetlerdeki payları %39,2 olan GOÜ’lerin, turizm ve ulaştırma endüstrilerindeki payları %37,8 ve %23’tür. GÜ’lerle kıyaslandığında, diğer ticarî hizmetlerde daha düşük paya sahip olan GOÜ’ler, turizm ve ulaştırma endüstrilerinde ise daha fazla paya sahiptirler.

 

            2000’li yılların başı itibariyle, uluslararası hizmet ticaretindeki ağırlıklı pay, GÜ’lere ait olup bu, ihracata ve ithalâta ilişkin sıralamalarda da geçerliliğini korumaktadır. Hizmet ihracatında yer alan ilk on ülke içinde sadece bir GOÜ mevcut olup, bu da Hong Kong(Çin)’dur. Hizmet ithalâtında da ağırlık GÜ’lere ait olup, ilk on ülke arasında yer alan GOÜ sayısı birdir ve bu da yine Çin’dir. Hizmet ihracatında ilk üç ülke, tutarları itibariyle şöyledir: ABD 293 milyar dolar, İngiltere 108 milyar dolar, Almanya 80 milyar dolar. Hizmet ithalâtında da ABD yine ilk sırada yer almakta, bu ülkeyi Almanya ve Japonya takip etmektedir. Bu ülkelerin ithalât tutarları şöyledir: ABD 188 milyar dolar, Almanya 128 milyar dolar, Japonya 107 milyar dolar. (WTO, 2002: 10)

 

Tablo 3: Bölgeler İtibariyle Hizmet Ticareti Değerlerindeki Gelişmeler (2000-2004) (Milyar $, %)

İHRACAT

 

İTHALÂT

Değer

 

Yıllık Yüzde Değişme

 

Değer

 

Yıllık Yüzde Değişme

2004

 

2000-04

2003

2004

 

2004

 

2000-04

2003

2004

2125

 

9

14

18

DÜNYA

2.095

 

9

14

17

379

 

3

5

11

Kuzey Amerika

335

 

6

9

13

56

 

4

9

14

Güney ve Orta Amerika

58

 

1

4

14

1126

 

12

19

17

AVRUPA

1.025

 

11

19

15

1016

 

12

19

17

AB (25 Ülke)

954

 

11

19

15

33

 

18

16

23

BDT

50

 

20

17

25

48

 

12

24

20

AFRİKA

55

 

10

16

16

36

 

5

13

16

ORTA DOĞU

61

 

7

12

20

450

 

10

9

27

ASYA

512

 

8

8

25

95

 

7

8

25

Japonya

134

 

4

3

22

62

 

20

18

34

Çin

72

 

19

19

31

Kaynak: WTO, Statistics, http://www.wto.org/english/res_e/statis_e.htm, Erişim: 30.03.2006.

 

            Bölgeler itibariyle hizmet ticaretine ilişkin bilgilerin yer aldığı Tablo 3’te, gelişmişlik ile pay artışının paralellik arz ettiği görülmektedir. Ülkelerin gelişmişlik seviyesi arttıkça hizmet ticaret paylarının arttığı ortaya çıkmaktadır. Nitekim, Kuzey Amerika’nın 2004 itibariyle hizmet ihracat tutarı 379 milyar dolar iken; Güney ve Orta Amerika’nınki sadece 56 milyar dolardır. Benzer şekilde AB’nin hizmet ihracat tutarı 1.016 milyar dolar iken; BDT 33 milyar dolar; Afrika 48 milyar dolar ve Orta Doğu 36 milyar dolar ihracat gerçekleştirmiştir. Japonya ve Çin arasındaki fark da bu durumu teyit etmektedir. Öte taraftan şunu belirtmekte fayda vardır: GÜ’lerin hizmet ihraç-ithal tutarlarındaki artış oranı, genel olarak GOÜ’lerinkinden düşük seviyede kalmaktadır. Böylece, GOÜ’lerin hizmet ticaretindeki paylarını giderek artırdıkları ortaya çıkmaktadır.

 

            GOÜ’ler hizmet ticaretindeki paylarını artırma konusunda olumlu bir gelişim sergilemekle beraber, karşılaşılan bâzı sorunlar, bu süreç açısından engelleyici nitelikler taşımaktadır. Dolayısıyla kimi noktalarda hizmet ticaretindeki liberalizasyon göz ardı edilebilmektedir. Ülkelerin yatırıma ve ticarete ilişkin değer yargılarındaki farklılıklar, bunlar arasında tercihlerde bulunma noktasında da ayrılıklara yol açmaktadır. Nitekim ülkeler, iktisat politikalarını belirlerken bu bakış açılarını büyük ölçüde kullanmaktadırlar.

 

            GOÜ’lerin uluslararası hizmet ticaretinde faal hâle gelebilmeleri için sahip oldukları mukayeseli üstünlüklerinin farkında olmaları ve bunlardan istifade etmeleri lazımdır. Aksi yönde görüş bildirenler olmakla beraber genel kanaat, GOÜ’lerin söz konusu üstünlüklerini dikkate almaları hâlinde ticarî paylarını artırabilecekleri yönündedir. Bâzı GOÜ’ler, hizmetlerden önemli ölçüde gelir elde etmektedirler. Nitekim, kaynakları itibariyle bunları mukayeseli üstünlüğe sahip oldukları endüstrilerden elde ettikleri ortaya çıkmaktadır.

 

            Sahip olunan mukayeseli üstünlükler açısından GÜ’ler ve GOÜ’ler arasında birtakım farklılıklar söz konusudur. Hizmet sektöründeki mukayeseli üstünlükler konusunda farklı yaklaşımlar sergilenmektedir. Mukayeseli üstünlükleri “faktörel” ve “kurumsal” olmak üzere iki kategoride ele alan bir sınıflandırmada şunlara yer verilmektedir (Gibbs, Hayashi, 1990:8):

Faktörel Üstünlükler

Know-how ve kabiliyet donanımı; yüksek teknoloji de dahil olmak üzere sabit sermaye vb. fizikî alt yapı hacmi; bilgi sermayesi, yani işlenmiş ve işlenmemiş bilgi stoku ile teknolojik yenilikleri uygulayabilme kabiliyeti.

Kurumsal Üstünlükler

Üretimde ölçek ekonomileri ve know-how oluşturulabilmesi için geniş bir iç piyasanın varlığı; ölçek ekonomilerine bağlı olarak ihtisas ekonomileri; özel know-how ve bilgi birikimi; bu tür ölçek ekonomilerini önleme veya daha da geliştirmeye yönelik kamu düzenlemeleri.

GOÜ’lerin, hizmet ticaretindeki rekabet edebilirliklerinin bu faktörlerle ilgili gelişmelerini sağladıkları dereceye kadar devam edeceği üzerinde durulmaktadır. Belirtilmelidir ki, aynı durum GÜ’ler için de geçerlidir.

 

            GOÜ’ler, mukayeseli üstünlüklere sahip oldukları ve bunları kullanabildikleri ölçüde uluslararası alanda ticarî başarı elde edebileceklerdir. Aynı durumun GÜ’ler için de geçerli olduğu açıktır. Bununla beraber, sahip olunan üstünlükler açısından ülke grupları arasında farklılıklar mevcuttur. Bu çerçevede, GÜ’lerin ve GOÜ’lerin mukayeseli üstünlükleri arasında farklılıklar söz konusudur. Ülkeler, bunları kendi lehlerine dönüştürebildikleri ölçüde uluslararası ticaretteki paylarını artırabileceklerdir.

 

 

3. TÜRKİYE’DE HİZMET SEKTÖRÜNÜN YAPISI VE GELİŞİMİ

            Ekonomilerde meydana gelen sektörel değişimler, gelişme modelleri dikkate alınarak açıklanmaktadır. Söz konusu sektörel modeller, “genel” ve “alternatif” olmak üzere iki başlık altında toplanmaktadır. Genel gelişme modeline göre, ekonomik faaliyetlerdeki gelişmeye paralel olarak sektörlerdeki iş gücü hareketlenmesi “tarım-sanayi-hizmet” şeklinde gerçekleşmektedir (Clark, 1957: 490-492). Bu, “Clark-Fisher Hipotezi” olarak da adlandırılmaktadır. Alternatif gelişme modeli ise, temelde böylesi bir hareketliliği kabul etmekle beraber, farklı gelişmelerin olabileceğini ileri sürmektedir. Bu çerçevede, “tarım-sanayi-hizmet” sıralaması yerine iç içe ve birlikte değişime dikkat çekilmektedir. Nitekim, kimi yazarlarca da ifade edildiği gibi, mesela, “hizmet-sanayi bütünü” (servo-industrial) şeklinde vasıflandırılabilecek toplu bir gelişim de söz konusu olabilmektedir (Karauçak Oğuz, 1987: I). Günümüzde birçok ekonomide bu tür bir gelişim olduğu belirtilebilir.

 

            Genel gelişme modeli dikkate alınarak yapılan bâzı gözlemler, istihdamın sektörel dağılımı açısından Türkiye’nin bir hizmet ekonomisi sayılamayacağını ortaya koymaktadır. Bunun için belirtilen en önemli sebep, Türkiye’de sanayileşme sürecinin tam anlamıyla yaşanmamış olmasıdır. Türkiye; sanayileşme sürecinde ilerlediği takdirde, aktif nüfusun önce tarım sektöründen sanayi sektörüne, ardından da hizmet sektörüne kayması gerekmektedir (Dura, Atik, 2002: 236).

 

            Genel sektörel gelişme modeli dahilinde, iş gücü hareketliliğinde “tarım-sanayi-hizmet” sıralaması takip edilemediğinden, Türkiye’nin bir hizmet ekonomisi sayılamayacağı belirtilebilir. Ancak, alternatif gelişme modeline uygun bir değişim olduğu görülmektedir. Nitekim, tarımdan hem sanayiye hem de hizmetlere doğru bir hareketlilik olduğu gözlenmektedir. Dolayısıyla ülkemizde “hizmet-sanayi bütünü” şeklinde bir gelişim söz konusudur.

 

            Ülkemizde hizmet sektörünün yerini tespit maksadıyla kullanılabilecek diğer bir kriter de sağladığı katma değere ilişkindir. Bu çerçevede hizmet ticareti kapsamında hizmet alt endüstrilerine ilişkin uluslararası birtakım karşılaştırmalar yapma yoluna gidilebilir. Hizmet ticareti ile ilgili GÜ’lere ait UNCTAD-Dünya Bankası kaynaklı bâzı oranların Türkiye oranları ile karşılaştırılması şu şekildedir:

·            GÜ’lerde 1988-89 döneminde ulaştırma-haberleşmenin toplam katma değere katkısı, Türkiye’den küçük olup %7’dir. Aynı şekilde ticarî hizmetlerin (geniş tanımıyla) katkısı da Türkiye’den küçüktür ve %15 seviyesindedir.

·            Finans, sigorta, emlak gibi faaliyetler toplamının katkısı %17’ye ulaşmakta olup, Türkiye’nin payından (%7,6) çok fazladır.

Ortaya çıkan sonuç, GÜ’lerdeki en dinamik yapıya sahip ve sanayi sektörüyle güçlü bir etkileşim içinde olan hizmet endüstrilerinin Türkiye’de yeterince gelişmemiş olduğudur. Ülkemiz, ileri seviyede katma değer sağlayan bâzı hizmet endüstrileri bulunmakla beraber, genel olarak düşük katma değer sağlayan endüstrilere sahiptir (DPT, 2000: 50).

 

Tablo 4: Türkiye Ekonomisinde Sektörlerin GSMH Paylarının Gelişimi (%)

YILLAR

Cari Fiyatlarla

 

Sabit Fiyatlarla (1987)

Tarım

Sanayi

Hizmet

 

Tarım

Sanayi

Hizmet

1970

36,7

16,6

46,7

 

30,7

17,5

51,7

1975

32,7

16,7

50,6

 

24,5

20,6

55,0

1980

25,5

18,3

56,2

 

24,2

20,5

55,4

1985

19,7

21,9

58,4

 

19,4

23,6

57,0

1990

16,8

24,8

58,4

 

16,3

25,9

57,9

1995

14,8

25,5

59,7

 

14,4

27,7

57,9

2000

13,5

22,3

64,1

 

13,1

27,8

59,0

2001

11,6

24,4

64,0

 

13,6

28,5

57,9

2002

11,5

24,5

64,1

 

13,6

28,8

57,6

2003

11,7

24,0

64,3

 

12,5

29,3

58,2

2004

11,1

23,9

65,0

 

11,6

29,2

59,2

Kaynak: TÜİK, İstatistikler, http://www.tüik.gov.tr/Istatistikler, 01.04.2006.

 

            Ülkemizde, sektörlerin yıllar itibariyle GSMH’ye katkılarının yer aldığı tabloda, kısmen genel sektörel gelişme modeline uygun bir değişim görülmekle beraber, esasında alternatif sektörel gelişim modeli öngörüsünün gerçekleştiği ortaya çıkmaktadır. Gerek cari fiyatlarla ve gerekse 1987 yılı sabit fiyatlarıyla, ülkemizde yıllar itibariyle tarım sektörünün GSMH içindeki payında düşüşler yaşanmakta, buna karşılık hem sanayi hem de hizmet sektörü paylarında artışlar meydana gelmektedir. Her ne kadar oranlarda birtakım değişiklikler olmuşsa da genel trend bu yöndedir.

 

            Cari fiyatlarla, sanayi sektörünün GSMH içindeki payı 1970 yılında %16,6 iken, bu oran 1980 yılında %18,3, 1990 yılında %24,8, 2000 yılında %22,3, 2004 yılında %23,9 olarak gerçekleşmiştir. Hizmet sektörünün payı ise 1970 yılında %46,7 iken, bu oran 1980 yılında %56,2, 1990 yılında %58,4, 2000 yılında %64,1, 2004 yılında %65 olarak gerçekleşmiştir.

 

            1987 yılı sabit fiyatlarıyla ise, sanayi sektörünün GSMH içindeki payı 1970 yılında %17,5 iken, bu oran 1980 yılında %20,5, 1990 yılında %25,9, 2000 yılında %27,8, 2004 yılında %29,2 olarak gerçekleşmiştir. Hizmet sektörünün payı ise 1970 yılında %51,7 iken, bu oran 1980 yılında %55,4, 1990 yılında %57,9, 2000 yılında %59, 2004 yılında %59,2 olarak gerçekleşmiştir.

 

            Türkiye ekonomisinde son dönemlerde, hizmet sektörü kapsamında özellikle ticarî bankacılık, ulaştırma ve haberleşme, inşaat ve turizm gibi alanlarda dikkat çekici gelişmeler meydana gelmektedir. Özellikle AB ile gümrük birliği seviyesindeki entegrasyon sonrasında dış ticaret alanında önemli açıklar oluşmuştur. Turizm, ulaştırma, dış müteahhitlik hizmetleri başta olmak üzere tüm hizmet sektöründeki faaliyetlerden elde edilen gelir, bu açıkların giderilmesinde önemli bir rol üstlenmektedir (İncekara, Kılkış, 1999: 82).

 

            Ülkemizde sektörel açıdan meydana gelen birtakım değişimlerle beraber, yapısal bâzı sorunlar da varlığını sürdürmektedir. En başta gelen sorunlardan biri, sektörler arasında sağlam bağlantıların olmayışıdır. Bu temel nitelikteki sorunun giderilmesi sonrası, kurulacak sağlam bağlantılarla daha sağlıklı zeminlerde faaliyette bulunan sektörlere ulaşılabilecektir. Bunun gerçekleşmesinin ardından, hizmet sektörü kapsamında, alt faaliyet dalları açısından atılacak önemli adımlar vardır. Bu çerçevede öncelikle mukayeseli üstünlüğümüzün olduğu hizmet endüstrileri tespit edilmeli ve bunlara yönelik stratejik birtakım yaklaşımlar izlenmelidir. Böylece uluslararası standartlarda bir hizmet sektörüne sahip olmak ve gerçekleştirilecek faaliyetlerle ticarî payımızı yüksek seviyelere çıkarabilmek mümkün hâle gelecektir.

 

 

4. TÜRKİYE’NİN ULUSLARARASI HİZMET TİCARETİNDEKİ YERİNE VE GELİŞİMİNE İLİŞKİN ANALİZLER

            Bir ülkenin hizmet ticaretindeki payını artırabilmesinin, liberalizasyona olan katkısıyla paralellik gösterdiği ileri sürülebilir. Çünkü anlaşmaların karşılıklılık esası dahilinde ve iş birliği hâlinde yapılıyor olması, bunu gerekli kılmaktadır. Her ne kadar kimi ülkeler, liberalizasyonu sekteye uğratıcı birtakım tavırlar sergilediği hâlde ticarî açıdan yüksek paylara sahip olsa da, bu durumun uzun vadeli bir nitelik taşımayacağı belirtilebilir. Çünkü ülkelerin tavrı ağırlıklı olarak liberalizasyon lehinde ise, o hâlde bu yönde hareket etme gereği ortaya çıkar. Dolayısıyla ülkelerin bu yönde katkı sağlamaları gerekmektedir. Türkiye olarak, hizmet ticareti liberalizasyonuna ilişkin lehte tavır takınan ve bu yönde belli ölçüde de olsa çaba sarf eden bir ülkeyiz. Çünkü orta ve uzun vadede, uluslararası hizmet ticaretindeki payımızı artırma amacındayız. Dolayısıyla bunun sağlanabilmesi için gerekli olan hizmet ticaretindeki liberalizasyon, ülkemiz açısından önemini her zaman muhafaza eden bir husustur.

 

            Türkiye’nin hizmet gelir ve gider tutarları, genel olarak olumlu bir gelişim göstermektedir. Mal ticaretine paralel olarak hizmet ticaretimiz de artmaktadır. Türkiye’nin hizmet ticaretine ilişkin inceleme yapıldığında, göze çarpan bâzı önemli hizmet ticareti işlemleri şöyledir: İnşaat, Ulaştırma, Turizm ve Diğer hizmetler. (1)

 

Tablo 5: Hizmet İhracatındaki ve İthalâtındaki Gelişmeler (1984-2005) (Milyon $)

YILLAR

HİZMET GELİRİ

HİZMET GİDERİ

1984

2.475

1.489

1985

3.160

1.560

1986

3.123

1.533

1987

3.945

1.783

1988

5.919

2.086

1989

6.569

2.541

1990

8.083

3.117

1991

8.446

3.282

1992

9.564

3.757

1993

10.919

4.179

1994

11.076

4.024

1995

14.939

5.319

1996

13.430

6.773

1997

19.910

8.998

1998

23.686

10.180

1999

16.800

9.313

2000

20.364

8.996

2001

16.030

6.900

2002

14.785

6.905

2003

19.025

8.520

2004

24.028

11.242

2005

25.858

11.868

Kaynak: TCMB, Ödemeler Dengesi İstatistikleri, http://tcmbf40.tcmb.gov.tr/cbt.html, 03.04.2006.

 

            Hizmet ihracat gelirinde, 1984-1998 döneminde -1986 ve 1996 yılları hariç- giderek artan bir seyir söz konusudur. Ancak 1999 yılında önemli ölçüde düşüş meydana gelmiştir. 1998’de 23,7 milyar dolar civarında olan ihracat geliri, 1999’da 16,8 milyar dolara gerilemiştir. Bunda, 1997 yılında başlayıp Türkiye’de kendini 1999 yılında hissettiren global ekonomik krizin etkisinin olduğu ifade edilebilir. Nitekim krizin yoğun bir şekilde devam ettiği 1999-2002 döneminde, değişen tutarlarda hizmet ihracat geliri elde edilmiştir. 2002 yılı itibariyle ise tekrar artış sürecine girildiği görülmektedir.

 

            Hizmet ithalât giderinde de 1984-1998 döneminde -1986 ve 1994 yılları hariç- giderek artan tutarlar söz konusudur. Ancak, 1988 yılı itibariyle düşüş eğilimine girilmiştir. İthalât giderindeki bu düşüşü, kriz dolayısıyla meydana gelen gelir azalışı ile açıklamak mümkündür. Hizmet ihracatında olduğu gibi, 2002 itibariyle ise tekrar artış eğilimine girilmiştir. Belirtilmelidir ki 1984-2005 döneminde hizmet ihracat geliri, ithalât giderinin daima üstünde olmuştur. Yani ödemeler dengesinde hizmet kalemi her zaman fazla vermiştir.

 

            DTÖ verilerine göre, dünyanın önde gelen ülkelerinin toplam ihracatının %19,3’ü ticarî hizmetlerden oluşurken; Türkiye için bu oran %28,4’tür. Hizmet ithalâtı açısından bu oranlar sırasıyla %19,6 ve %12,3’tür. Bu durum, Türkiye’nin dünya ortalamasının üzerinde bir ihracatçı ve dünya ortalamasının altında bir ithalâtçı olduğunu ortaya koymaktadır (Kırval, 2001: 156).

 

            Türkiye’nin mal ticaretinden elde ettiği gelir, hizmet ticaretindekine göre daha yüksektir. 1985 yılı itibariyle hizmet ticaretinden elde edilen gelirin mal ihracatından elde edilen gelire oranı, %39,7’dir. Bu oran, 1990 yılında %68,9’a yükselmiştir. 1997 yılında ise nispî bir düşüş yaşanmış olmakla beraber yine de çok yüksek bir oran söz konusudur. Nitekim 1997 yılı itibariyle hizmet ihracatı geliri/mal ihracatı geliri oranı %65,2’dir (Dura, Atik, 2002: 243).

 

            1975 yılında hizmet ihracatında dünyada 36.sırada yer alan Türkiye, 1990’da 23.; 1998’de ise 17.sırada yer almıştır. 1980’li yıllarda ve 1990’ların başında özellikle turizm endüstrisinin gelişmesinden kaynaklanan bu olgu, Türkiye’yi dünyanın başlıca hizmet ihracatçıları arasına sokmuştur. Türkiye’nin 1997 yılında dünya hizmet ihracatındaki ve ithalâtındaki payı, sırasıyla %1,5 ve %0,6’dır. Türkiye uzun süre hizmet ithalâtında ilk 40 ülke arasına girememiş, 1997 yılında ise 33.sırada yer almıştır. Türkiye, dünyanın hizmet ticareti bilançosu fazla veren ülkelerindendir. Türkiye’nin hizmet ihracatı içinde ilk sırayı alan turizm gelirinde 1980-95 döneminde yaklaşık dört kat, 1988-98 yılları arasında ise üç katın üzerinde bir artış sağlanmıştır. Aynı dönemde turizm giderlerindeki artış ise %490’a yakındır. Turizmi izleyen gelir kalemi inşaattır. Bu alanda Türkiye firmaları uluslararası sözleşmelerin yaklaşık %9’una sahiptir. İnşaat endüstrisinin ardından taşımacılık endüstrisi, üçüncü gelir kaynağıdır. Deniz taşımacılığında Türkiye, sahip olduğu kapasite ile 17.sırayı almaktadır (DPT, 2000: 50-52).

 

 

4.1. Türkiye’nin Mukayeseli Üstünlüğe Sahip Olduğu Potansiyel Hizmet Endüstrileri

            Mukayeseli Üstünlükler Teorisi’ne göre; bir ülke mal üretiminde, sahip olduğu nispî maliyet avantajına bağlı olarak uzmanlaşmaya gittiği takdirde, uluslararası ticaret yapabilecek ve söz konusu üstünlüklerine bağlı olarak, ticarî pay elde edebilecektir. Mal üretimine yönelik bu Teori, hizmetlere de uyarlanabilir. Buradan hareketle, bir ülkenin, sahip olduğu üstünlükler sayesinde hizmet ticaretinde de pay elde edebileceği ve bunları kullanma derecesine bağlı olarak ticarî payını artırabileceği belirtilebilir.

 

            Ülkemiz, hizmet ticareti açısından; beşerî sermaye, bilgi birikimi, teknolojik alt yapı, kabiliyet donanımı vb. üstünlüklere sahip olup, bu çerçevede özellikle bâzı endüstrilerde önemli bir potansiyel taşımaktadır. Burada ülke olarak uluslararası hizmet ticaretindeki payımızı artırmamıza imkân sağlayacak endüstriler üzerinde durulmaktadır. Bu çerçevede, belli bir sınıflama dahilinde, mukayeseli üstünlüğe sahip olduğumuz endüstriler tespit edilmektedir.

 

            Ülkemizle ilgili potansiyel endüstrilerin tespiti amacıyla burada kullanılan sınıflandırmaya göre hizmetler; teknoloji içeriklerine göre iki grupta ele alınmaktadır. Görüleceği üzere, ilk grupta daha yüksek seviyede beşerî sermayeye ihtiyaç duyulurken, ikinci grupta ise daha basit metotların kullanımı söz konusu olmaktadır (Seyidoğlu, 2003: 790-791).

Bu sınıflar ve bunlarda yer alan hizmet endüstrileri şu şekildedir:

            a) Bilgiye Dayalı Hizmet Endüstrileri:

Mimarlık-Mühendislik, Teknik Müşavirlik ve Müteahhitlik Hizmetleri, Bilgi-İşlem ve Ofis Arkası Hizmetler, Danışmanlık ve Meslekî Hizmetler, Finansal Hizmetler, Sigortacılık Hizmetleri, Telekomünikasyon Hizmetleri

            b) Geleneksel Hizmet Endüstrileri:

Ulaştırma Hizmetleri, Turizm Hizmetleri.

 

            Bu sınıflandırma baz alınarak; “Bilgiye dayalı hizmetler” kapsamında şu endüstrilerde mukayeseli üstünlüklere sahip olduğumuz ifade edilebilir:

·       Mimarlık-Mühendislik, Teknik Müşavirlik ve Müteahhitlik Hizmetleri,

·       Bilgi-İşlem ve Ofis Arkası Hizmetler.

 

            “Geleneksel hizmetler” kapsamında ise şu endüstrilerde mukayeseli üstünlüklere sahip olduğumuz ifade edilebilir:

·       Ulaştırma Hizmetleri,

·       Turizm Hizmetleri.

 

            Takip eden başlık altında, uluslararası alanda hizmet ticaretindeki payımızı artırmada ülkemiz için potansiyel nitelik taşıyan endüstrilerin yıllar itibariyle sergilemiş olduğu ticari paylarına ilişkin trend analizi yapılmaktadır.

 

 

4.2. Türkiye’nin Potansiyel Hizmet Endüstrilerinin Ticarî Paylarındaki Gelişmeler

            Ülke olarak hizmet ticaretindeki payımızı artırmamızda önemli rol üstlenen endüstrilerden biri inşaattır. İnşaat endüstrisi kapsamında, mimarlık-mühendislik, teknik müşavirlik ve müteahhitlik hizmetleri bir bütün hâlinde dikkate alınmaktadır. İnşaat endüstrisindeki faaliyetler, bugünkü anlamda, 1970’lerin başında başlamıştır. 1973-74 petrol krizi ile petrol fiyatlarının hızlı yükselmesinin OPEC üyesi ülkelerde yol açtığı finansal kaynakların özellikle yatırımlara kanalize edilmesi ve ayrıca aynı dönemde gelişmekte olan kimi ülkelerde yatırım amaçlı verilen dış krediler, inşaat endüstrisine yönelik talebin oluşmasına imkân sağlamıştır. Bu iki gelişme dolayısıyla endüstrinin pazar alanları Kuzey Afrika, Orta Doğu, Körfez Bölgesi, Latin Amerika ve Güney Doğu Asya ülkeleri olmuştur. Nitekim, Türkiyeli müteahhit firmalarının uluslararası alandaki asıl etkinliği, 1972 yılı itibariyle özellikle Libya’da üstlenilen projelerle başlamıştır. Türkiye’nin klasik pazarları olarak nitelenebilecek olan Kuzey Afrika ve Orta Doğu, uzun süre bu özelliğini korumuştur. 1980’li yılların sonuna doğru ise eski Sovyet pazarlarına girilmiştir. 1990’lı yıllar itibariyle bu pazarlara ilaveten yeni pazar arayışlarına da girilmiştir (DPT, 2001: 58-59).

 

            İnşaat, gelir açısından fazla veren en önemli hizmet endüstrilerindendir. Bu hizmetlerdeki gider tutarı da düşük seviyededir. Bu durum, inşaat hizmetlerindeki mukayeseli üstünlüğümüzü ifade eden önemli göstergelerdendir. Ülke olarak, bu endüstri açısından avantaj olarak nitelenebilecek çok sayıda faktörümüz mevcuttur. En başta sahip olduğumuz beşerî sermaye, know-how, ilgili teknolojiyi oluşturma ve uygulayabilme kabiliyeti ve benzeri mukayeseli üstünlüklerimiz, inşaat endüstrisindeki gelirimizin giderimizden fazla olmasına imkân sağlamaktadır. Bu durum, stratejik nitelik arz eden diğer hizmet endüstrilerimiz için de geçerlidir.

 

Tablo 6: İnşaat Hizmeti İhracatındaki ve İthalâtındaki Gelişmeler (1984-2005) (Milyon $)

YILLAR

GELİR

GİDER

1984

63

0

1985

246

0

1986

301

0

1987

293

0

1988

476

0

1989

582

0

1990

741

0

1991

713

0

1992

936

0

1993

1.142

0

1994

1.254

0

1995

1.857

0

1996

1.967

26

1997

2.455

150

1998

2.311

0

1999

1.095

0

2000

968

0

2001

654

0

2002

832

0

2003

682

0

2004

724

0

2005

904

0

Kaynak: TCMB, Ödemeler Dengesi İstatistikleri, http://tcmbf40.tcmb.gov.tr/cbt.html, 03.04.2006.

                                                    

            1984-1997 döneminde, inşaat hizmeti ihracat gelirinde genel olarak artan bir gelişme meydana gelmiştir. Ancak, global finansal krizin başladığı 1997 yılı itibariyle bu hizmetlere olan talebin nispeten olumsuz etkilenmesi dolayısıyla gelirlerde azalma yaşanmıştır.

 

            İnşaat hizmeti ithalâtı ise, 1984-2005 döneminde sadece iki yılda gerçekleşmiştir. 1996 yılında 26 milyon dolarlık, 1997’de ise 150 milyon dolarlık ithalât söz konusudur. Bu yıllar dışında endüstri, her zaman net ihracatçı konumunda bulunmaktadır.

                                                         

            Teknoloji içeriğine göre bilgiye dayalı endüstriler arasında, sahip olduğumuz mukayeseli üstünlükler açısından ülkemiz için potansiyel taşıyan endüstrilerden diğeri “Bilgi-İşlem ve Ofis Arkası Hizmetler”dir. Ancak, belirtilmelidir ki bu hizmetler ülkemiz açısından henüz yenidir. Özellikle “Bilgi-İşlem ve Ofis Arkası Hizmetler” başlığı altında değerlendirildiğinde, bu hizmetlerin ülkemizde çok yaygın olmadığını belirtmek mümkündür. Bu durum, ilgili istatistikî verilerin yeterli ölçüde mevcut olmayışı ile de anlaşılabilmektedir. Ancak, bu olumsuzluk, ülkemizin “Bilgi-İşlem ve Ofis Arkası Hizmetler”de uluslararası alanda rekabet edebilme potansiyeline sahip olduğu gerçeğini değiştirmemektedir.

 

Tablo 7: Türkiye’de Bilgisayar ve İlgili Hizmetlerin İhracat ve İthalât Tutarı (2001) (YTL) (*)

FAALİYETLER

GELİR

GİDER

Bilgisayar Donanım Danışmanlığı

-

-

Bilgisayar Yazılım Danışmanlığı,

Program Üretimi ve Temini

 

11.217.671

 

23.983

Veri İşleme

-

-

Veri Tabanı Faaliyetleri

-

-

Büro, Muhasebe ve Bilgi İşleme Makinelerinin

Bakımı ve Tamiratı

 

8.802

 

-

Bilgisayarla İlgili Diğer Faaliyetler

-

-

TOPLAM

11.618.231

23.983

(*) KDV Hariç    (-) Veri mevcut değil.

Kaynak: TÜİK, Hizmet İstatistikleri 2001, ISIC Rev.3 (International Standard Industrial Classification Revision 3: Uluslararası Standart Endüstri Sınıflaması Üçüncü Revizyonu’na göre), Ankara, Ekim 2003, s.114-117.

 

            Ülkemizde, “Bilgi-İşlem ve Ofis Arkası Hizmetler” kapsamında, “Bilgisayar ve İlgili Faaliyetler” başlığı altında TÜİK tarafından yayımlanan istatistikler mevcuttur. 2001 itibariyle toplamda yapılan ihracatla elde edilen gelir, ithalât giderinin çok üstündedir. Bu belirgin fark, söz konusu hizmetlerdeki rekabet potansiyelimizin varlığı açısından önemli bir ipucu olarak değerlendirilebilir.

 

            Ülke olarak; gerekli beşerî sermaye, alt yapı, donanım vb. faktörlerden hareketle mukayeseli üstünlüğe sahip olduğumuz endüstrilerden bir diğeri de ulaştırmadır. Ulaştırma hizmetleri, taşıdığı potansiyel ile ülkemiz açısından stratejik önem taşıyan endüstrilerdendir.

 

Tablo 8: Ulaştırma Hizmeti İhracatındaki ve İthalâtındaki Gelişmeler (1984-2005) (Milyon $)

YILLAR

GELİR

GİDER

1984

678

458

1985

670

494

1986

557

545

1987

716

618

1988

837

573

1989

967

668

1990

920

900

1991

1.098

863

1992

1.136

966

1993

1.241

1.194

1994

1.221

951

1995

1.712

1.410

1996

1.756

1.741

1997

2.193

1.870

1998

3.120

2.365

1999

2.900

2.101

2000

2.955

2.463

2001

2.854

2.021

2002

2.795

1.934

2003

2.184

2.707

2004

3.267

4.231

2005

4.016

5.313

Kaynak: TCMB, Ödemeler Dengesi İstatistikleri, http://tcmbf40.tcmb.gov.tr/cbt.html, 03.04.2006.

 

            1984-2005 dönemi ulaştırma hizmeti ihracat gelirinde ve ithalât giderinde genel itibariyle sürekli artışlar meydana gelmiştir. Bâzı yıllar hariç olmak üzere, 1984-2000 döneminde ulaştırma hizmeti ihracat geliri artan oranda gerçekleşmiştir. 2000 yılı sonrasında ise değişen tutarlarda gelir elde edilmiştir. İthalât giderinde de benzer bir süreç meydana gelmiştir.

 

            1984-2002 döneminde elde edilen ihracat geliri, ithalât giderinden fazla olmuştur. 2003 yılı itibariyle, ulaştırma hizmeti ihracat geliri, ithalât giderinden düşük seviyede gerçekleşmiştir. Bunun temel sebepleri arasında; ithalâttaki yükselişe paralel olarak ulaştırma hizmetinin bir alt kalemi olan navlun giderlerinde ortaya çıkan artışlar ve son dönemde coğrafyamızda meydana gelen konjonktürel gelişmeler belirtilebilir. Ancak, bu durumun geçici olduğu ifade edilebilir.

 

            Mukayeseli üstünlüğe sahip olduğumuz bir diğer hizmet endüstrisi ise turizmdir. Özellikle 1980 sonrasında endüstriye verilen destekler, önemli ölçüde yatırımlarda bulunulmasına imkân sağlamıştır. Bu yatırımların geri dönüşü ise kısa sürede gerçekleşmiş ve endüstrinin ülke ekonomisine katkısı belirgin oranlarda artmıştır. Turizm, sağladığı katkı dolayısıyla hizmet endüstrileri arasında ilk sırada yer almaktadır.

 

Tablo 9: Türkiye’de Turizm Hizmeti İhracatındaki ve İthalâtındaki Gelişmeler (1984-2005) (Milyon $)

YILLAR

GELİR

GİDER

1984

548

277

1985

1.094

324

1986

950

313

1987

1.476

448

1988

2.355

358

1989

2.557

565

1990

3.225

520

1991

2.654

592

1992

3.639

776

1993

3.959

934

1994

4.321

866

1995

4.957

911

1996

5.650

1.265

1997

7.002

1.716

1998

7.177

1.754

1999

5.203

1.471

2000

7.636

1.713

2001

8.090

1.738

2002

8.481

1.881

2003

13.203

2.113

2004

15.888

2.524

2005

18.152

2.872

Kaynak: TCMB, Ödemeler Dengesi İstatistikleri, http://tcmbf40.tcmb.gov.tr/cbt.html, 03.04.2006.

 

            Turizm hizmeti ihracat geliri, giderek artan bir nitelik sergilemiştir. Özellikle 2000 yılı itibariyle belirgin artışlar söz konusu olmuştur. Hatta 2001 yılında yaşanan “11 Eylül Saldırıları”nın olumsuz etkilerine rağmen gelir artışı sürmüştür. Turizm hizmeti ithalât gideri de artmış olmakla beraber, ihracat geliri yanında daima düşük seviyede kalmıştır.

 

 

5. TÜRKİYE’NİN ULUSLARARASI HİZMET TİCARETİNDEKİ PAYININ ARTIRILMASINA İLİŞKİN DEĞERLENDİRMELER

            Türkiye, hizmet ticaretindeki payını her geçen yıl biraz daha artırmaktadır. DTÖ tarafından ortaya konan 2001 yılı verilerine göre ülkemizin ihracat değeri 14,8 milyar dolara (TCMB istatistiklerine göre bu tutar 16,03 milyar dolardır.) yükselmiştir. Bu hâliyle dünya hizmet ihracatındaki payı da %1’e çıkmıştır. Ancak uluslararası sıralamada, 25.ülke konumunda bulunmaktadır. Ülkemiz, ayrıca “1990-2000 Döneminde Ticarî Hizmetlerde Faal Olan İhracatçı Ülkeler” sınıflamasında da %9’luk payı ile “İhracat Gelişimi %10’un Altında Olan, Fakat Global Ortalamanın Üstünde Olan Ülkeler” kategorisinin üst sıralarında yer almaktadır (WTO, 2002: 10-12). 2004 yılına bakıldığında, Türkiye’nin hizmet ihracat tutarının 23,8 milyar dolar olduğu (TCMB istatistiklerine göre 24,03 milyar dolardır.) ve bu hâliyle dünya hizmet ihracatındaki payımızın da %1,1,’e yükseldiği görülmektedir. Ancak, buna rağmen sıralamada 26.ülke konumuna düşmüş bulunmaktayız. Hizmet ticaretindeki payımızı daha üst seviyelere çıkarmamız gerektiği açıktır.

 

            Türkiye’nin, önceki konuda değinildiği üzere, “Bilgiye dayalı hizmetler” kapsamında “Mimarlık-Mühendislik, Teknik Müşavirlik ve Müteahhitlik Hizmetlerinde” ve “Bilgi-İşlem ve Ofis Arkası Hizmetlerinde”; “Geleneksel hizmetler” kapsamında ise “Ulaştırma Hizmetlerinde” ve “Turizm Hizmetlerinde” mukayeseli üstünlüklere sahip olduğu ifade edilebilir. Dolayısıyla Türkiye’nin uluslararası hizmet ticaretindeki payını artırmada stratejik nitelik taşıyan bu dört endüstrisine gerekli önem verilmelidir. Bu çerçevede endüstrilerin gerek ulusal gerekse uluslararası alanda faaliyetlerini kolaylaştıracak alt ve üst yapı yatırımları gerçekleştirilmelidir. Sağlanacak uygun ortamla daha yüksek ticarî paylara ulaşmak mümkün hâle gelecektir.

 

            Türkiye açısından stratejik nitelik taşıyan bu dört hizmet endüstrisinin önemini istatistikî verilerle de ifade etmek mümkündür. Ülkemizin “Mimarlık-Mühendislik, Teknik Müşavirlik ve Müteahhitlik Hizmetleri”, “Bilgi-İşlem ve Ofis Arkası Hizmetler”, “Ulaştırma Hizmetleri” ve “Turizm Hizmetleri” ile ilgili avantajını rakamlar bazında da ortaya koymak için, bu dört endüstrinin ihracat tutarlarının, toplam hizmet ihracat tutarındaki payı incelendiğinde, sahip olunan avantajla ilgili önemli bir ipucu elde edilmektedir. Bu amaçla, 2001 tutarlarına bakılabilir. Merkez Bankası ödemeler dengesi ve TÜİK hizmet istatistiklerine göre, Türkiye’nin 2001 yılı toplam hizmet ihracat tutarı 16.030 milyon dolardır. Söz konusu endüstrilerin ihracat tutarları şöyledir: İnşaat 654 milyon dolar; bilgisayar ve ilgili hizmetler 9,4 milyon dolar; ulaştırma 2.854 milyon dolar; turizm 8.090 milyon dolar. (2) Bunların toplam hizmet ihracat tutarındaki payı %72’ye tekabül etmektedir. Bu tutarlar, yıllar itibariyle artış göstermiştir. Dolayısıyla, gerekli önemin verilmesi hâlinde uluslararası hizmet ticaretindeki payımız açısından, bu endüstrilerin katkısının giderek artacağını ifade etmek mümkündür.

 

            Ülkemiz için potansiyel nitelik taşıyan dört hizmet endüstrisine ilişkin oluşturulması gerekli uygun ortamlara ilaveten, hizmetlere ilişkin liberalizasyon faaliyetleri çerçevesinde atılması gereken birtakım adımlar da mevcuttur. Bu çerçevede, Türkiye olarak, uluslararası hizmet ticaretindeki payımızın artırılması maksadıyla birtakım yükümlülüklerin yerine getirilmesi gerekmektedir. Bunlar, “Konuya ilişkin hukukî alt yapıyı oluşturan kurum ve kuruluşlar” ve “Hizmet arzını gerçekleştiren gerçek ve tüzel kişiler” açısından olmak üzere iki kısımda ele alınabilir (HM, 2004: 5-6):

a) Konuya ilişkin hukukî alt yapıyı oluşturan kurum ve kuruluşlar açısından yapılması gerekenler:

·         Ülkemizin taahhüt listesinde yer alan endüstriler itibariyle, taahhütte bulunulmuş hususlardan prensip olarak geri dönülmemesi (standstill) gerekmektedir. (Tabii belirtilmelidir ki GATS, ülke ekonomilerinde beklenmeyen birtakım olumsuz gelişmelerin olması hâlinde, listelerde liberalizasyonu daraltmaya yönelik gerekli bâzı düzenlemelerin yapılmasına müsaade etmektedir.)

·         Ülkemizin taahhüt listesinde kapsanan endüstrilerde sağlanmış olan liberalizasyon seviyesi en azından bu hâliyle korunmaya çalışılmalı ve daha kısıtlayıcı unsurlar içerebilecek yeni mevzuat geliştirilmesi yoluna gidilmemelidir.

·         “Müsaadeye En Fazla Mazhar Ülke” prensibi dahilinde, geniş alanlı bölgesel ticaret anlaşmaları dışında, ikili veya çok taraflı anlaşmalar yapılırken, anlaşmanın tarafı ülkeye tanınacak ayrıcalıklı bir muamelenin diğer ülkeler için de geçerli olacağı göz önünde bulundurulmak durumundadır.

·         GATS’ın III.maddesinin 3.paragrafı, her üye ülkenin, hizmetler ticareti alanında verdiği özel taahhüt listelerinin içerdiği bütün endüstrilerdeki mevzuat değişikliklerini veya o yıl içerisinde getirilen yeni mevzuatı bildirme mecburiyeti getirmektedir. Taahhüt listemizdeki endüstrilerle ilgili kamu kurum ve kuruluşlarının; bu hususlardaki bilgileri, hizmet ticareti ile ilgili konularda koordinatör birim görevini üstlenmiş bulunan Hazine Müsteşarlığı’na, Türkçe ve İngilizce metinler hâlinde bildirmeleri gerekmektedir.

b) Hizmet arzını gerçekleştiren gerçek ve tüzel kişiler açısından yapılması gerekenler:

·         GATS, sadece hükûmetler arasında yapılmış bir anlaşma olarak değil, öncelikli olarak iş dünyası için; hizmet ihraç etmek, dışarıda yatırım yapmak ve faaliyet göstermek isteyen özel şirketler menfaatine olan bir araç şeklinde değerlendirilmelidir. Dolayısıyla iş dünyası, hizmetlerle ilgili ulusal veya uluslararası müzakerelerde her zaman aktif bir tavır içinde olmalı ve her safhada Hazine Müsteşarlığı’ndan bilgilendirilme taleplerini sürekli ve güncel tutma çabası içinde olmalıdır.

·         Türkiyeli hizmet sunucuları, hizmet ihraç ettikleri ülkelerde piyasaya girerken veya piyasadaki faaliyetleri esnasında karşılaştıkları sorunları (mevzuat, muamele vb.) Hazine Müsteşarlığı’na ayrıntılı bir şekilde bildirmelidir.

 

            Ülkemiz hizmet ticaretinin uluslararası payının artırılması amacıyla hem ticareti bizzat gerçekleştiren kesimin (özel-tüzel kişiler, kurumlar), hem de hizmet ticaretinin uygun şartlarda ve daha verimli yapılmasını sağlayan kesimin (özel-tüzel-kamu kurumları) ortak hareketlerine ihtiyaç vardır. Karşılıklı irtibatın uygun zeminlerde sağlanması ve koordineli hareket sonrasında ülkemizin uluslararası ticaretteki payının artırılması kolaylaşmış olacaktır.

 

            Ülkemizin hizmet ticaretindeki payını artırmada önem taşıyan konulardan biri de sektör ve işletmeler arasındaki ilişkilerle ilgilidir. Bu kapsamda KOBİ’lerin durumu özel bir öneme sahip bulunmaktadır. Hizmet sektöründe faaliyette bulunan işletmelerin çoğu, diğer sektörlerde de olduğu gibi, KOBİ statüsündedir. Türkiye ekonomisi açısından dikkate alındığında, işletmelerin %100’üne yakınını oluşturan KOBİ’ler, hayati derecede önemi haiz kuruluşlar niteliğindedir. Genel olarak ülke ekonomisi açısından taşıdıkları önemin, aynen hizmet sektöründe de mevcut olduğu ortaya çıkmaktadır. Bununla beraber, bu işletmelerin normal şartlarda faaliyetleri önünde engel niteliğinde olan birtakım sorunları vardır. Bunlar ana başlıklar hâlinde şöyle sıralanabilir: Tanımlanma, örgütlenme, hukuk, bürokrasi, alt yapı, beşerî kaynak, teknoloji, ticaret ve finans (Ekinci, 2003: 51). Bu sebeple, söz konusu KOBİ’lerle ilgili sorunların en az seviyeye indirilmesi, sektörün daha sağlam bir zeminde faaliyette bulunmasına imkân tanıyacaktır. Bu çerçevede; işletmelerin uygun bir şekilde tanımlanması, örgütlenmelerine müsait bir zeminin oluşturulması, hukukî, bürokratik, alt yapıya ilişkin, beşerî kaynakla ilgili, teknolojik ve ticarî nitelikli sorunlarının giderilmesi gerekmektedir. Ayrıca, bu işletmelere uygun şartlarda finansal destekler de sağlanmalıdır. Sorunlarını minimize etmiş işletmelerin faaliyette bulunduğu bir hizmet sektörü, ülkemizin uluslararası hizmet ticaretindeki payını artırmada önemli ölçüde rol üstlenecektir.

 

 

GENEL DEĞERLENDİRME VE SONUÇ

            Uluslararası seviyede gerçekleştirilen kurumsal liberalizasyon sürecinin, gerek mal ve gerekse hizmet ticaretinde meydana gelen artışta önemli ölçüde katkı sahibi olduğu açıktır. Nitekim, ülkeler ticaret paylarını arttırdıkça ve liberalizasyon derecelerini yükselttikçe, beklenen tahminî gelir seviyelerinin de yükseldiği ifade edilmektedir.

 

            Kurumsal anlamda liberalizasyon süreci, II.Dünya Savaşı’ndan sonra GATT ile başlamıştır. GATT turlarında katılımcı sayısı; 1947’de 23 olup, Kennedy Turu’na kadarki müzakerelerde dalgalı bir seyir izlemekle beraber, bu Tur itibariyle istikrarlı bir gelişim meydana gelmiştir. Nitekim, Tokyo Turu’nda katılımcı sayısı 102’ye, sonuncu Tur olan Uruguay’da ise 125’e yükselmiştir. Gerçekleştirilen her bir tur, dünya ticaretine ilişkin düzenlemelerle, uluslararası ticaret hacminin artmasına imkân sağlamıştır.

 

            Liberalizasyon süreci, sadece Uruguay Turu hedefleriyle sınırlı kalmamış, sonraki turlarda da devam ettirilmiştir. Nitekim, DTÖ yönetiminde 2001 yılında başlatılmasına karar verilen yeni tur ile (Doha Kalkınma Gündemi: Doha Development Agenda) de liberalizasyon faaliyetlerine devam edilmektedir. “Doha Kalkınma Gündemi” müzakerelerinin Ocak 2005’te sona ermesi kararlaştırılmıştır. Önceki turlarda olduğu gibi, yeni turda da her ne kadar ülke grupları (GOÜ ve GÜ) arasında menfaat mücadeleleri yaşanmaktaysa da liberalizasyona ilişkin sahip olunan olumlu niyet nedeniyle orta ve uzun vadede başarı elde edileceğini belirtmek mümkündür. Nitekim, liberalizasyon süreci yeni turlarla devam edecektir.

 

            2001 yılı itibariyle; uluslararası hizmet ihracatı hacmi 1.440 milyar dolar, ithalât hacmi ise 1.430 milyar dolar civarındadır. Ülke grupları açısından; GÜ’lerin ticaret hacmi, GOÜ’lerinkinden fazladır. Bununla beraber, GOÜ’lerin hizmet ticaretindeki paylarını giderek artırdıkları ifade edilebilir.

 

            2002 yılı hizmet ihracatı artışı %7 iken; 2003 yılı artış oranı %14’e yükselmiştir. 2003 yılına göre 2004 yılı artış oranı ise %18’e çıkmıştır. 2004 yılı toplam hizmet ihracat tutarı 2.125 milyar dolardır. Hizmet ihracatının toplam ihracata (mal-hizmet) oranı %20; mal ihracatına oranı %24 civarındadır. Alt sektörler itibariyle asıl pay turizme ait bulunmaktadır.

 

            Ülkelerin uluslararası hizmet ticaretinde faal hâle gelebilmeleri için sahip oldukları mukayeseli üstünlüklerinin farkında olmaları ve bunlardan istifade etmeleri lazımdır. Sahip olunan mukayeseli üstünlükler açısından GÜ’ler ve GOÜ’ler arasında birtakım farklılıklar söz konusudur. Önemli olan, bu farklılıkların birer avantaja dönüştürülerek hizmet ticaretindeki payın artırılmasına çalışılmasıdır.

 

            Hizmet sektörüne ilişkin yapılan bir sınıflandırmaya göre hizmetler, “teknoloji içeriklerine” göre alt başlıklara ayrılmaktadırlar. Buna göre hizmetler; “bilgiye dayalı” ve “geleneksel” hizmet endüstrileri olmak üzere ikili bir kategoride değerlendirilmektedirler. Bilgiye dayalı hizmet endüstrileri arasında; Bankacılık, Sigortacılık, Bilgi Teknolojisi, Danışmanlık, Müteahhitlik ve Teknik Hizmetler, Reklamcılık ve Dağıtım, Sağlık, Eğitim, Kamu Hizmetleri vb. yer almaktadır. Geleneksel hizmet endüstrileri arasında yer alanlar ise Ticaret, Turizm, Taşımacılık, Sosyal Hizmetler vb.’dir.

 

            Ülkeler, sahip oldukları mukayeseli üstünlüklerden hareketle, kendileri açısından stratejik nitelikteki hizmet endüstrilerinde uzmanlaşmakta ve uluslararası hizmet ticaretindeki paylarını artırmaya çalışmaktadırlar. Bu çerçevede, özellikle GOÜ’lerin atması gereken çok sayıda adım mevcuttur.

 

            Hizmet sektörü, Türkiye açısından da önem taşımaktadır. Bunu sektörün GSMH ve istihdam payına bakarak anlamak da mümkündür. Sektörün taşıdığı önem dolayısıyla Türkiye, hizmet ticaretindeki liberalizasyon sürecinde hep lehte bir tavır sergilemiştir. Nitekim Türkiye’nin, taahhüt listesi açısından GÜ’ler seviyesinde bulunduğu belirtilebilir.

 

            Türkiye’nin hizmet gelir ve gider tutarları, genel olarak olumlu bir gelişim göstermektedir. Mal ticaretine paralel olarak hizmet ticaretimiz de artmaktadır. Türkiye’nin hizmet ticaretine ilişkin inceleme yapıldığında, göze çarpan bâzı önemli hizmet ticareti işlemleri şöyledir: İnşaat, Ulaştırma, Turizm ve Diğer hizmetler.

 

            Hizmet ticaretindeki payını her geçen yıl biraz daha artıran Türkiye’nin, DTÖ tarafından ortaya konan 2004 yılı verilerine göre hizmet ihracat tutarı 23,8 milyar dolara (TCMB istatistiklerine göre bu tutar 24,03 milyar dolardır) yükselmiştir. Bu hâliyle dünya hizmet ihracatındaki payı da %1,1’e çıkmıştır. Ancak uluslararası sıralamada, 26.ülke konumunda bulunmaktadır. Hizmet ticaretindeki payımızı daha üst seviyelere çıkarmamız gerektiği açıktır.

 

            Ülkemizin, uluslararası hizmet ticaretindeki payının daha üst seviyelere çıkarılabilmesi için bâzı adımlar atılması gerekmektedir. Bu çerçevede, sahip olduğumuz mukayeseli üstünlüklerden hareketle, ülkemizin uluslararası alanda ticarî payını artırma potansiyeline sahip endüstriler tespit edilmeli ve faaliyetler bunlarda yoğunlaştırılmalıdır.

 

            GOÜ’ler açısından mukayeseli üstünlüğe sahip olunan endüstrilerin tespitinde faydalanılan sınıflandırma çerçevesinde ülkemizle ilgili endüstriyel tespitlerde bulunmak da mümkündür. “Teknoloji” içeriklerine göre yapılan sınıflandırma çerçevesinde ülkemizle ilgili şu tespitlerde bulunulabilir:

a) “Bilgiye dayalı hizmetler” kapsamında şu endüstrilerde mukayeseli üstünlüklere sahip olduğumuz belirtilebilir: “Mimarlık-Mühendislik, Teknik Müşavirlik ve Müteahhitlik Hizmetleri”, “Bilgi-İşlem ve Ofis Arkası Hizmetleri.”

b) “Geleneksel hizmetler” kapsamında ise şu endüstrilerde mukayeseli üstünlüklere sahip olduğumuz belirtilebilir: “Ulaştırma Hizmetleri”, “Turizm Hizmetleri.”

 

            Ülkemiz, hizmet ticaretindeki payını artırmada önemli bâzı avantajlara sahiptir. Bu çerçevede; beşerî sermaye, bilgi birikimi, teknolojik alt yapı, kabiliyet donanımı vb. faktörler, mukayeseli üstünlük kaynakları arasında yer almaktadır. Önemli olan, bu üstünlükleri kullanarak hizmet ticaretindeki payımızı artırabilmektir. Gerek özel kesimce, gerekse kamu kesimince tespit edilecek uygun stratejilerle, potansiyel nitelikteki endüstrilere yönelik uygun ortam hazırlanmalı ve ticarî payımızı artırmasına imkân sağlanmalıdır.

 

 

NOTLAR

1)      Hizmet Ticareti ile ilgili istatistikler için temel alınan kaynak, Merkez Bankası Ödemeler Dengesi istatistikleridir. Belirtilmelidir ki bu kapsamda yer verilen istatistikler sınırlı sayıda olup şu ana kalemlerden oluşmaktadır: İnşaat Hizmetleri, Taşımacılık Hizmetleri, Turizm Hizmetleri, Finans Hizmetleri, Diğer Ticarî Hizmetler, Resmî Hizmetler, Diğer Hizmetler.

2)      Bilgisayar ve İlgili Hizmetler ihracat verilerinin 2001 yılıyla sınırlı olması dolayısıyla hesaplamada 2001 yılı tercih edilmiştir. Bilgisayar ve İlgili Hizmetlerin 2001 yılı ihracat tutarı, TÜİK istatistiklerinden alınmış olup YTL bazındadır. Bu hizmetlerin 2001 yılı ihracat tutarı, 11.618.231 YTL’dir. Bu ise 9,4 milyon dolara tekabül etmektedir. Hesaplamada, 2001 yılı ortalama dolar kuru dikkate alınmış olup, kur 1,239 YTL’dir.

 

 

* Dr. Mehmet Behzat Ekinci

http://www.akademiktisat.net

** Sosyal Siyaset Konferansları, İstanbul Üniversitesi, İktisat Fakültesi Dergisi, İstanbul, Yayın No: 592, 52. Kitap (ISSN: 1304-0103), 2007, s.265-297.

 

 

 

KAYNAKLAR

Clark, Colin (1957), The Conditions of Economic Progress, 3rd ed., London, Macmillan&Co.Ltd.

 

TÜİK (2006), İstatistikler, http://www.tüik.gov.tr/Istatistikler, Erişim: 1 Nisan.

 

------ (2003), Hizmet İstatistikleri 2001, Ankara, Ekim.

 

DPT (2000), Hizmet Ticaretinin Serbestleştirilmesi, 8.BYKP, Özel İhtisas Komisyonu Raporu, Ankara, DPT:2543-ÖİK:559.

 

------ (2001), İnşaat, Müteahhitlik, Mühendislik ve Müşavirlik Hizmetleri, 8.BYKP, Özel İhtisas Komisyonu Raporu, Ankara, DPT:2566-ÖİK:582.

 

Dura, Cihan., Atik, Hayriye (2002), Bilgi Toplumu, Bilgi Ekonomisi ve Türkiye, İstanbul, Literatür Kitabevi.

 

Ekinci, Mehmet Behzat (2003), Türkiye’de Küçük ve Orta Ölçekli İşletmelerin (KOBİ) Kurumsal Gelişimi ve Finansal Sorunları, İstanbul, Askon.

 

Gibbs, Murray, Hayashi, Michiko (1990), “Sectoral Issues and the Multilateral Framework for Trade in Services:An Overwiew”, Trade in Services:Sectoral Issues, Geneva, UNCTAD/ITP/26.

 

HM (2004), “Türkiye ve GATS”, Hazine Müsteşarlığı, http://www.hazine.gov.tr, Erişim: 3 Ocak.

 

İncekara, Ahmet., Kılkış, Yıldırım (1999), Karadeniz Limanlarının Bölgesel Ticaretin Gelişimindeki Önemi ve İşlevi, İstanbul, İTO Yayını, No:1999-50.

 

Karauçak Oğuz, Şebnem (1987), Uluslararası Alanda Hizmet Sektörünün Gelişimi:Avrupa Topluluğu Örneği, İstanbul, İKV Yayını.

 

Ongun, M. Tuba (1997), “Hizmet Ticareti Genel Anlaşması ve Olası Sonuçları” Türk-İş Yıllığı, 1990’ların Bilançosu-Değerlendirme Yazıları, 2. cilt, TİSK-Türk-İş Araştırma Merkezi.

 

Seyidoğlu, Halil (1993), Uluslararası İktisat-Teori, Politika ve Uygulama, 9.baskı, İstanbul, Güzem Yayınları.

 

-------------------- (2003), Uluslararası İktisat-Teori, Politika ve Uygulama, 15.baskı, İstanbul, Güzem Yayınları.

 

TCMB (2006), Ödemeler Dengesi İstatistikleri, http://tcmbf40.tcmb.gov.tr/cbt.html, Erişim: 3 Nisan.

 

WTO (2002), “Doha Development Agenda: Services Negotiations”, Press Release, Press/300, http://www.wto.org, Erişim: 28 June, (02-3693).

 

WTO (2006), Statistics, http://www.wto.org/english/res_e/statis_e.htm, Erişim: 30 Mart.

 

Yıldırım Mızrak, Nihal (2002), “Uluslararası Hizmet Ticaretinin Kavramsal, Ampirik ve Analitik Boyutları: İktisat Politikası Sorunları ve Türkiye Bulguları”, Basılmamış Doktora Tezi, Ankara, Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İktisat ABD.

 

---------------------------- (2004), “Uluslararası Hizmet Ticaretinin Gelişmesinde İnternet ile Elektronik Ticaretin Rolü ve Türkiye”, Dünya Ekonomisinde Bütünleşme Hareketleri ve Türkiye, Editör: Nihal Yıldırım Mızrak, Ankara, Siyasal Yayınevi.

 

 

 

Sayfa Başı