SÜRDÜRÜLEBİLİR ÇEVRE ANLAYIŞIMIZ VE
KAMPANYALAR; MARDİN ÖRNEĞİ
İÇİNDEKİLER
Kampanyanın bize gösterdikleri
Peki geride kalanlar?
Bazı teklifler
Bazı sivil toplum kuruluşlarının inisiyatifiyle
başlatılan ve bir süredir Türkiye’nin birçok şehrinde çok sayıda
kurumla/kuruluşla yürütülen ve sloganı “Tane tane her renk plastik kapak topla
engellini sevindir” olan “Dönüşümlü Tekerlekli Sandalye Kampanyası”na Mardin
Artuklu Üniversitesi öğretim elemanları da destek vermektedirler. Bu kampanya
kapsamda toplanacak her
Kampanyaya katkıda bulunmak üzere
farklı bölümlerden Araştırma Görevlisi arkadaşlarımızın Mardin Artuklu
Üniversitesi Öğretim Elemanları iletişim grubuna gönderdikleri mesajları alınca
ben de elimden geldiğince kampanyaya destek vereyim dedim. Bu amaçla o günün akşamı
eve dönerken yürümeyi tercih ettim ve yolda karşılaştığım kapakları toplamaya
başladım. Bunu kimilerinin ilginç bakışlarına rağmen yaptım ve yaklaşık yarım
saatlik eve dönüş yolunda ulaştığım sayı 318 idi. Haklarını teslim edeyim
hemen, ben kapak toplarken iki ayrı yerde, sağolsunlar, iki kişi de yardımcı
oldular. Bu rakamın 10 kadarı onlara aittir. Bir başkası da, sağolsun, Kürtçe
“Xwedê xêra te qebul bike (Allah hayrını kabul etsin)” şeklinde dua etti.
Ertesi sabah da aynı şekilde hareket
ettim ve bu defa okula gidiş yolunda kimseden yardım ve dua almadan aşağı
yukarı yine aynı sayıda kapak topladım. Belki daha fazlasını da toplayabilirdim
ama elimdeki poşet dolduğu için gördüğüm kapakların bir kısmını bırakmak
zorunda kaldım. Böylece takip eden iki gün içinde ulaştığım sayı 1,000’i aştı.
Kampanyanın bize gösterdikleri
Bunu ne için yazıyorum? Kampanyanın
amacını anlamak, bu kapsamda kendi anladıklarımı ortaya koyabilmek ve ilgili
bazı tekliflerde bulunmak için… Doğrusu, kampanyanın asıl sahiplerinin engelli
insanlarımıza yardımcı olmak yanında bunu tam olarak ne için başlattıklarını
bilmiyorum. Fakat ben kendi adıma birtakım dersler çıkardığımı söylemek
isterim.
Çevreye, çevre boyutlu
sürdürülebilir kalkınmaya ve benzeri konulara ilgi duyan bir İktisatçı
sıfatıyla, iktisadî faaliyetlerin çevreye verdiği zarar, sebep olduğu geri
dönülemez tahribat konuları hep kafamızı meşgul etmiştir. Bunun yanında
toplumun sebep olduğu çevresel sorunlar da, buna sosyal boyutlu çevre sorunları
diyelim, rahatsız olduğumuz konulardandır. Fakat bu kampanya bende başka bir
şeye sebep oldu. Son günlerde ayrı bir algıda seçicilik olgusuyla karşı
karşıyayım. Nasıl ki bazen çizgi filmlerde parayı çok seven kişilerin
gözlerinde Dolar işareti belirir ve her yerde Dolar görürlerse, ben de
etrafımda bulunan neredeyse tüm plastik kapları görür hâle geldim. Dahası
gözlerim hemen uç kısma kayıyor ve acaba kapağı var mı diye bakıyorum.
Neyse, meselenin mizah boyutunu bir
tarafa bırakacak olursak, kampanya sayesinde meğer ne kadar çok plastik kaplı
su tüketildiğini fark etmiş durumdayım. Ve bunların çoğunu da sağa sola
atıyormuşuz (Aslında ben atmıyorum ama meseleye ‘sırça köşk’ten bakmamak için
bu şekilde kendimi de dahil ediyorum. Plastik kap atmıyorumdur ama çevreye
başka bir zararım büyük ihtimalle vardır. Yani hepimiz şu veya bu şekilde çevre
katiliyiz). Sağolsun kampanya sahipleri, çok susamamışsak ortalama 15 dakikada
tükettiğimiz 500 ml’lik sudan arta kalan ve tabiat tarafından en iyi ihtimalle
15 yılda eritilebilen plastik kaplarla sebep olduğumuz çevre kirliliğine
dikkatlerimizi birkez daha çekmiş oluyorlar.
Peki geride kalanlar?
Biz şimdi kapakları topluyoruz. Peki
arta kalanlar ne olacak? Küçük kapakları tabiattan çekip alıyoruz, bu vesileyle
geri dönüşüme tabî tutulabilecekler. Fakat geride kalan ve kapakların ortalama
10 katı kadar ağırlıktaki plastik kaplar ne olacak? Tam bu noktada, meseleyi
biraz daha açmak için rakamlara başvuralım. Vereceğimiz rakamları Mardin
Kuyumcular Çarsısı’ndaki bir gümüş esnafının hassas terazisiyle elde ettik.
Kendilerine yardımlarından dolayı teşekkür etmek isteriz.
330 ml ile 1.5 lt arasında değişen
miktarlarda su içeren plastik kapların dara ağırlıkları sırasıyla şöyle (gr.):
1.09, 1.19, 1.44, 1.63, 3.85. Asıl olan ağırlıklı ortalama metodunu kullanmak,
ama bu bizim açımızdan mevcut şartlarda neredeyse imkânsız olduğundan, kap
ağırlıklarının basitçe aritmetik ortalamalarını almayı tercih ediyoruz. Bu
çerçevede, kampanya kapsamında toplanan kapakların ortalama ağırlığı 1.84 grama
tekabül ediyor. Benzer biçimde plastik kapların dara ağırlığı da 14.36, 14.91,
15.53, 16.46 ve
Söz konusu ortalama rakamlardan
hareketle dikkat çekmek istediğimiz husus, kampanyanın kapsamına ilişkindir.
Mevcut kampanya çerçevesinde bir adet tekerlekli sandalye için toplanması
gereken plastik kapak miktarı
Keşke başka birileri veya kurumlar
da yeni bir kampanya başlatsa ve plastik su kaplarını da toplasak. Fakat bunu
söylerken bir yandan da meselenin farklı bir boyutunu düşünmüyor değiliz.
Aslında ne üzücü bir durum değil mi? İnsanoğluyuz işte, bir menfaatimiz
olmayınca çevreye verdiğimiz tahribatı giderme konusunda adım atmaya niyetimiz
yok.
Her şeye rağmen, kampanyanın asıl
sahiplerine bizleri çevre konusunda biraz daha düşünmeye sevkettikleri için
teşekkür ediyoruz. Üniversitemizdeki inisiyatif sahiplerine de teşekkürler. Bu
arada belirteyim, Üniversitemizden bazı Araştırma Görevlileri plastik kap
toplama kampanyası olması halinde destek vereceklerini de belirttiler. Doğrusu,
bu hususta sivil toplum kuruluşları önderliğinde olmak üzere merkezî/mahallî
kamu nitelikli kurumların/kuruluşların ve ayrıca özel sektörün desteğiyle
birtakım girişimlerde bulunması beklentisinin Mardin’de mevcut olduğunu
belirtmek isterim. Eminim bu beklentiler Türkiye’nin her tarafında mevcuttur.
Hatta halihazırda benzeri birçok faaliyet de gerçekleştirilmektedir. Fakat asıl
olan kurumsal seviyede ve sistematik inisiyatiflerin başlatılmasıdır.
Bazı teklifler
Akademisyen olup da bir mesele
hakkında değerlendirmeler yaptıktan sonra çözüm amaçlı birkaç teklif
sıralamamak olur mu? Şunları yapabilirsek plastik kaplarla sebep olduğumuz
çevre tahribatını önemli ölçüde azaltabileceğimizi düşünüyoruz:
a) Öncelikle mümkünse plastik
kapların bizzat kendilerinden kurtulabilirsek çok iyi olacak. Fakat sosyolojik
bir vakıa olarak bazı şeylerin önüne geçmek mümkün olmuyor. Plastik kullanımı
toplumda rağbet gören bir husus. Kimilerimiz bunu azaltmaya çalışsa da plastiği
hayatımızdan tamamen çıkarmak neredeyse imkânsız bir hâl almış. Plastik su
kapları da üreticiler açısından adeta vazgeçilmez bir ürün hâline gelmiş
durumda. Belki ileride tabiatın plastik malzemeleri eritme, yok etme, geri
dönüştürme kabiliyeti azalır veya sona erer de o zaman aklımız başımıza gelirse
bundan vazgeçer ve camdan mamullere dönüş yaparız.
b) Plastikten vazgeçilemediğine göre
bunun geri dönüşüm sürecine dahil olması yönünde adımlar atılabilir. Bu
çerçevede, mesela ilkokul çağındayken aynen pikniğe gider gibi her dönem,
sınıflar itibariyle en az bir defa sokaklarda, yol kenarlarında,
dağda-taşta-bayırda plastik kap toplama faaliyetleri icra edilebilir. Gerçi
belli zamanlarda bu tür faaliyetlerin gerçekleştirildiğine şahit oluyoruz ama
bu bir program dahilinde düzenli bir şekilde yapılabilir. Çünkü reşit olmuş
insanlara suyunu içtikten sonra plastik kabı atarken “Lütfen atmayın bunu,
çevreyi kirletiyorsunuz” derseniz, muhtemelen çehrenizde de “morarma” şeklinde
bir kirlilik oluşabilir. (Bu bir şaka tabii, her şeye rağmen ikaz etmeli
herkesi…). Bu uygulama hem orta hem de yüksek öğrenim seviyesinde de
gerçekleştirilebilir. Hatta işyerlerine de genişletilebilir.
c) Bir başka noktaya da temas etmek
isteriz. Bir şeyi anlamamız gerekiyor herhalde. Vatandaş olarak çevremizi
kirletiyorsak, merkezî/mahallî kurumların/kuruluşların bu sorunun giderilmesine
ilişkin yapabilecekleri de bir dereceye kadardır. Bu çerçevede, mesela
Meclis’in Çevre Kanunu çıkarması, yine Kyoto Protokolü ve benzeri uluslararası
anlaşmalara imza atmasının pek bir önemi yoktur. Meclis’e gidenler de içimizden
olduğuna göre biz ne isek onlar da o’dur. O halde bu gibi hususlarda başarılı
olabilmek için işe önce kendimizden başlamalıyız.
Çevrenin korunması ve
sürdürülebilirliğine katkıda bulunulması meselesi, aynı zamanda gelecek
nesillere karşı bir vazifedir bizler için. Slogan seviyesinde olan ama söz
konusu bilinçle hareket edilmesini arzuladığımız bir sözle bitirelim
mesajımızı:
“Dünya sadece geçmiştekilerin
değildi; aynı zamanda bizimdi. Şimdi ise sadece bizim değildir; aynı zamanda
gelecektekilerindir...”
* Yrd. Doç. Dr. Mehmet
Behzat Ekinci
Mardin Artuklu
Üniversitesi, İİBF, İktisat.