FAİZSİZ BANKACILIK
MODELLERİ VE TÜRKİYE UYGULAMALARI
İÇİNDEKİLER:
Giriş
1. Faizsiz Bankacılık
2. Faizsiz Bankacılık Enstrümanları
2.1. Kurumsal Finansman Desteği (Murabaha Finansmanı)
2.2. Bireysel Finansman Desteği
2.3. Finansal Kiralama (İcar; Leasing)
2.4. Mal Karşılığı Vesaikin Finansmanı
2.5. Kâr - Zarar Ortaklığı Yatırımı (Müşaraka Finansmanı)
2.6. Emek - Sermaye Ortaklığı Yatırımı (Mudaraba Finansmanı)
2.7. Salam ve İstisna’
2.8. Sukuk (İslamî Bono)
2.9. İslamî Sigorta (Tekafül)
3. Özel Finans Kurumlarından Katılım Bankalarına
3.1. Özel Finans Kurumlarının Türkiye Tarihi
3.2. Özel Finans Kurumları’nın Mevzuat Tarihi
3.2.1. Tanım
3.2.2. Mevduatın ve Katılım Fonunun Sigortalanması
3.2.3. Türkiye Katılım Bankaları Birliği
3.2.4. Finansal Kiralama
4. Katılım Bankacığı: Hedefler ve Riskler
Sonuç
Giriş
İslam medeniyeti,
hakimiyeti altında tuttuğu topraklarda sadece askerî alanlarda değil bilimin
birçok alanında da ilerlemeler kaydetmiştir. Özellikle mimarî alanda çok ciddi
eserler veren İslam medeniyeti için, ilmî çalışmalar ister tıp alanında ister
edebiyat alanında olsun sadece insanların faydasına sunulmuştur. İslam
medeniyetinin yükselişi sırasında ticaret yolları tıkanan batı için yeni
arayışlar gerekliydi. Bu arayışları keşifler çağında hayata geçiren batı, elde
ettiği sermaye birikimini ise oluşturduğu yeni sistem ile resmileştirdi. Çok
kısa bir sürede hayata geçirdikleri bu banka sistemi oldukça akıllıcaydı. Bu
sistemin temel kuralı sermayenin tek yönlü akışından ibaretti. Emperyalist bir
şekilde elde ettikleri yeni kıtalarından, haklı veya haksız bir şekilde
kazandıkları kıymetli madenleri gemilerle banka hesaplarına aktaran batılılar,
yıllar itibarı ile sistemlerini de basitlikten kurtardılar.
Zaman
ilerledikçe ganimet ve vergi sarmalının içinde hapis olan İslam devletleri, her
biri dev birer Beyt-ül Mâl haline gelen batılı bankaların kredi müşterileri
haline geldiler. 20. yüzyıl ortalarına geldiğimizde, Müslüman nüfusun yoğun
olduğu ülkelerde ortaya çıkan İslamî bankacılık modelleri bir bir hayata
geçmeye başladı. İslam ilk ortaya çıktığından bu yana faizsiz bir ekonomik
modeli benimsemiş olmasına ve bir çok İslam alimi bu yönde eserler vermesine
rağmen, yüzyıllar boyunca bir model ortaya koyulmamıştır. Bunun temel nedeni
ise kazandığı savaşlardan elde ettiği getirileri ve toplumsal dinamikleri ile
mevcut durumda bir değişikliğe gerek olmadığının düşünülmesidir. Sonuçta ortaya
koyduğumuz bu çalışmada, sırası ile faizsiz bankacılığı, faizsiz bankacılık
enstrümanlarını ve Türkiye’de bu sistemin hangi aşamalardan geçtiğini
inceledik. Faydalı bir çalışma olması dileği ile.
1. Faizsiz Bankacılık
Faizsiz
bankacılığın dünyada ilk uygulaması Mısır’da Mit Ghamr kasabasında 1963 yılında
uygulanmıştır.[1]
Mısır köylüsünün tarım ve ticari ihtiyaçlarını karşılayan ve bunu yaparken
müteselsil kefalet görüşüne dayanan, daha çok risk sermayesi ile çalışan bu
kuruluşa banka isminin verilmesi ise uzun bir süre tartışma konusu olmuştur.
Köy Sandığı kavramına yakın bir metotla faaliyet gösteren bu bankanın fikir
babası ise Dr. Ahmet Neccar’dır. Aynı zamanda bankanın hissedarı ve ilk idari
personeli arasında bulunan bu Mısırlı eski dış işleri bakanlığı personeli,
Alman ekonomi tarihinde görülen "toplumsal kalkınma bankacılığı"na
benzer prensiplerden etkilenmiş ve bunu, İslam ekonomisi sistemi ile
birleştirmeye çalışmıştır. 1967 yılında 9 banka tarafından uygulanabilir hale
getirilen sistem temelde bankanın ödemeyi direkt satıcıya yapması ve bankanın,
mevduat sahiplerinin tasarruflarından oluşan yükümlülüklerinin bir kısmı ile
krediyi kullanan tacirin riskini paylaşması sistemlerine dayanıyordu.[2]
Bu sistemlerin, Cemal Abdülnasır döneminde bütün bankaların devletleştirilmesi
akımına karşı alternatif olarak geliştirilen bir deneme olduğu da
söylenebilmektedir. 1971 yılında kurulan Nasır Sosyal Bankası ise faizsiz
ticari bankacılık yaptığını iddia etmiş ve İslamî kuralları referans aldığını
belirtmiştir. Neticede ilk faizsiz bankacılık modeli, hem bankacılığı hem de
ticari ortaklığı bir arada hayata geçirmiştir.[3]
Yüzyılın başından itibaren başlayan ferdi modeller, organize ve çağdaş
metotlarla ilk defa Suudi kralı Faysal döneminde hayata geçirilmiştir. Asya ve
Afrika kalkınma bankalarının kuruluşuna paralel olarak Cidde'de kurulan (20
Ekim 1975) İslam Kalkınma Bankası'nın İslam ülkelerindeki kamusal projelere
yaptığı malî katkılar çok önemli boyutlarda olmuştur.[4]
Ancak özel
sektör projelerine yüklü miktarda finansman veremeyen İslam Kalkınma
Bankası'nın bıraktığı boşluğu doldurmak üzere bazı Suudi, Kuveytli, Birleşik
Arap Emirliklerili zengin müslümanların örgütlenmeleri sonucunda 1981'de
"Dar Al-Mal Al İslamî" adlı holding[5],
petrol zenginliğini ülkesine çekmeyi düşünen İsviçre'nin Cenevre kentinde kurularak
faaliyete geçmiştir. Bunun verdiği cesaret ile Dallah Baraka Grubu, Dubai İslam
Bankası (1975) ve Kuveyt Finans Kurumu (1977) gibi grupların öncülüğünde
Ortadoğu ve körfez ülkelerinde faizsiz finansman sistemi hızla yaygınlaşmıştır.
Bu yeni akım çok hızlı bir şekilde diğer körfez ülkeleri ve Güney Asya’ya da
sıçramıştır. Uzakdoğu’da ise ülkenin yönetiminde söz sahibi zengin
müslümanların kurduğu banka ve finansman kurumları, Japon teknolojisinin
imkânları ile birleşince bölgenin büyük bir ekonomik sıçrama yapmasında
lokomotif rolü oynamıştır. Geleneksel bankacılığın 400 yıldan fazla olan
geçmişine bakıldığında, henüz 40 yıllık bir geçmişi olan İslamî Bankacılık
endüstrisinin oldukça genç olduğu görülmektedir. Ancak bu çok genç yaşına
rağmen İslamî Bankacılık 200’den fazla kuruluşa ve 200 milyar doları aşan bir
fona sahiptir.[6]
Fonun büyüklüğünü gören diğer uluslararası banka ve finansal kurumlar kendi
bünyelerinde İslamî Bankacılık iştirakleri veya ofisleri açmışlardır.[7]
1997 yılında körfez ülkelerinde (GCC) İslamî Bankacılık, toplam bankacılık
yükümlülüklerinin %8,5’ine; toplam bankacılık varlıklarının da %7,1’ine sahip
iken bugün istatistiklere bakıldığında, diğer bankalar içerisinde, Kuveyt’te
%30, Suudi Arabistan’da ise %20 aktif büyüklüğe ulaşmıştır.[8]
Bunların dışında İslamî hisse senedi fonlarının[9]
son 7 yılda 3,3 milyar dolar bir büyüklüğe ulaştığı da görülmektedir.[10]
11 Eylül sonrası Amerikan tehdidi ile beraber bu fonların dışarı çıkma
tehlikesi baş gösterince IMF gibi dev kurumlar İslamî finans sektörünü cari
sistemle uyumlaştırma çalışmalarına girişmiştir. Böylece IMF’nin aracılığı ile
3 Kasım 2002 tarihinde İslamî Finansal Hizmetler Kurulu kurulmuştur.[11]
Faizsiz
finansman sistemine 20 yıl önce yakıştırılan sıfat, İslâm Bankacılığıdır. Fakat
sözgelimi Avrupa sisteminde yapı itibarı ile faizsiz bankacılık prensipleri ile
hareket eden bir takım bankalar da bulunmaktadır. Bu bankalar, İslamî
bankacılık modelleri ile ilgisi olmayan ve tamamı ile faiz dışı çalışan
sistemlere sahip kurumlardır.[12]
Bunların dışında 2002 yılının Nisan ayında merkezi Bahreyn’de Uluslararası
İslamî Malî Piyasalar (IIFM) adı altında, İslamî bankacılığı ve İslamî finans
endüstrisini düzenleyici bir yapı kurulmuştur.[13]
İslamî bankaların kısa dönem yatırımları için aracı kuruluş olarak kaynak
sağlayan merkez ise İslamî Interbank Para Piyasasıdır (IIMM). Malezya Merkez
Bankası (BNM), IIMM’nin yönetmeliğini 18 Aralık 1993’te yayınlamış ve IIMM 3
Ocak 1994’te resmen açılarak işlemlere başlamıştır. IIMM bünyesinde İslamî
bonolar, finansal enstrümanların alım ve satımları ile Mudaraba Bankalararası
Yatırım işlemleri gerçekleştirilmektedir.[14]
Faizsiz
bankacılığın bu hızlı gelişiminde bir takım problemler de baş göstermiştir.
Bunlardan en önemlisi, günlük likidite ihtiyacı olarak gösterilebilir. Kredi
kullanmayı sevmeyen faizsiz finans kurumları yatırımlardan doğan kâr-zarar
ortaklığı ile fon sağlamaktadırlar.
2. Faizsiz Bankacılık
Enstrümanları[15]
2.1. Kurumsal
Finansman Desteği (Murabaha Finansmanı)
İşletmenin
(Kredi Müşterisi) ihtiyaç duyduğu her türlü emtia, gayrimenkul ve hizmet
bedellerinin katılım bankasınca işletme adına satıcıya ödenmesi ve bunun
karşılığında işletmenin borçlandırılması işlemidir. Bir nevi işletme sermayesi
ihtiyacının karşılanmasıdır. Bu yöntemle kullandırılacak fonlar karşılığında
teminat alınması ve alım – satıma ilişkin belgenin katılım bankası şubesince
saklanması zorunludur.
İslamî
finans piyasasında bilhassa Türkiye’de kullanılan finansman tekniklerinin çoğu
murabaha esasına dayanmaktadır. Murabahanın temelinde sadece riba sözcüğünün
(Türkçede faiz olarak geçen kelimenin aslı ribadır.) kâr marjı, vade farkı veya
fiyat artırımı gibi terimlerle değiştirilmesi yeterli değildir. Murabaha işlemi
ile faizli krediler arasında şeriat kurallarına göre kesin bir ayrım yapmak
gerekmektedir. Bu ayrımları sıralayacak olursak;
* Murabaha, bir malın veya hammaddenin, alıcı ve satıcının
arasında anlaşması neticesinde belirli bir kâr marjının eklenmesi ile ödemeyi
direkt satıcıya yapma işlemidir.
* Murabaha işleminde kesinlikle gerçek bir malın ticareti
söz konusu olmalıdır.
* Murabaha işleminde genel kural dayanıklı malların
finansmanıdır. Ancak dayanıklılık azaldıkça sözgelimi toptan et finansmanında
vadeler kısa tutularak finansman yapılabilmektedir.
* Murabaha işleminde, alkol ve tütün gibi islamî kuralların
dışında finansman mümkün değildir.
* Malın mülkiyeti mal nihai alıcısına satılana kadar
finansmanı sağlayan kuruluşa aittir.
* Murabahada malların üçüncü kişilerden satın alınmış olması
zorunludur. Alıcı satıcı arasındaki dolaylı ilişki kabul edilemez.
* Satıcı müşterisinden vadede mal bedelini ödeyeceğine dair
teminat isteyebilir. Bu teminat ipotek, rehin, bono, senet veya ihracat vesaiki
olabilir.
* Alıcının mal bedelini vadede ödememesi halinde malın
fiyatı arttırılamaz. Aynı zamanda alıcının mal bedelini vadeden önce erken
ödemesi halinde ise malın fiyatı üzerinden indirim yapılamaz.
* Maddedeler içerisinde en önemlisi ise Murabaha
işlemlerinde alıcıya nakdi ödeme yapılamamasıdır. Ticari bankacılıktaki nakit
kredi finansmanı seçeneği olmayan İslamî bankalar murabaha işlemlerinde de
ödemeyi direkt alıcıdan bağımsız satıcıya yapmak zorundadır.
Türkiye’de
1985 yılından bu yana kurumsal finansman desteği adı altında uygulanan murabaha
işlemi için tek şart yukarıda sayılanlar değildir. Kredide fon kullandırımı
kadar fonun kaynağı da önemlidir. 5411 sayılı yeni bankalar kanununda geçtiği
gibi katılım bankaları mevduat toplayamazlar. Katılım bankaları katılım fonu
kabul ederler. Bireysel müşterilerden toplanan fonlar bilançolarının
yükümlülükler kısmında yer alır. Neticede katılım bankaları havuzlarındaki bu
fonlarının Merkez Bankası zorunlu karşılıklarından ayrılan kısmını reel sektöre
kredi olarak kullandırırlar. Zaten yeni kanun çıkana kadar da durum bu
şekildeydi.
Basında sık
sık bir takım bankaların İslamî finansman yöntemi olan murabaha yapmak için alt
şubeler açacağı haberleri çıkmaktadır. Ancak murabaha işlemini yapmak için
sadece yukarıdaki maddeleri uygulamak yetmez. Kullandırılacak fonun da katılım
fonu (kâr ve zarara katılma hesaplarından oluşan) olması gerekir. Buna rağmen
çok manidar bir şekilde yeni bankalar kanununda mevduat bankaları ve katılım
bankaları için temel ayrım fon kaynakları konusunda getirilmiş; fon kullandırma
konusunda ise bankalar temel başlığı altında ve “nakdi krediler” gibi genel
başlıklardan bahsedilmiştir. Neticede katılım bankalarına nakit kredi
kullanamazsınız, mevduat bankalarına da murabaha yapamazsınız sınırlaması
getirilmemiştir.
2.2. Bireysel
Finansman Desteği
Araç, konut
gibi bireysel ihtiyaçlar için gerçek kişi alıcıların doğrudan satıcılardan
aldıkları mal veya hizmet bedelinin Katılım Bankası tarafından müşteri adına
satıcıya ödenmesi, karşılığında alıcının borçlandırılması işlemidir. Katılım
bankaları tanımda da geçtiği üzere araç ve konut finansmanını mevduat bankaları
ile aynı şartlarda gerçekleştirirler. Ancak bireysel tüketici kredisi konusunda
mevduat bankalarından ayrılırlar. Bankalar bireysel müşterilerine nakit olarak
kredi kullandırabilirken, katılım bankaları kredi kullanıcısına hiçbir şekilde
nakdi ödeme yapmaz. Müşterisinin almak istediği malın satıcısına ödemeyi direkt
kendisi yapar. Bununla birlikte, bireysel tüketici kredisinde, bireysel
müşterinin basiretli davranması şartı da aranır, sözgelimi iki tane buzdolabı,
üç tane televizyonu kredilendirmek isteyen bireysel müşterinin kredi teklifi,
bireysel krediler tahsis uzmanı tarafından reddedilecektir. Uzun süredir kredi
kartı veren hatta bankalar gibi taksitlendirme imkanı da sunan Katılım Bankaları
risklerini dağıtmak adına bireysel pastadan aldıkları kısmı arttırmak
istemektedirler. Katılım Bankaları ile Mevduat bankaları arasında bireysel
finansman anlamında görülen temel farklılık ise kredilendirmenin vadelerinde
ortaya çıkmaktadır. Nedenlerden birincisini, katılım bankalarının aktif - pasif
yönetiminin temel kurallarından vade boşluğu riskine[16]
girmek istememeleri, ikincisini ise yurtdışından uzun vadeli sendikasyon
kredisi almak istememeleri olarak sıralayabiliriz.
2.3. Finansal Kiralama
(İcar; Leasing)
Leasing
temelde bir orta vadeli kredi işlemidir. Alışılmış kredi ilişkisinden farkı,
kredinin kiracıya nakit olarak verilmemesidir. Kiracı, işinde kullanmak üzere
almak istediği sabit kıymeti seçer ve leasing şirketinden bu işlem için
kendisine kredi tahsis edilmesi talebinde bulunur. Leasing şirketi tahsis
ettiği krediyi kiracının seçtiği malın alımında kullanır. Leasing şirketi satın
aldığı sabit kıymeti kiracının kullanımına tahsis eder.
Kiracı leasing yöntemiyle
kiralamış olduğu sabit kıymet için leasing şirketine aralarındaki sözleşme ile
belirlenmiş kiraları öder. Finansal kiralama sözleşmeleri 3326 sayılı Finansal
Kiralama Kanunu gereği 4 yıldan kısa süreli olamaz. Ancak Hazine Müsteşarlığı
tarafından belirlenen bazı sabit kıymetler için süre 2 yıla kadar
kısaltılabilir. Sözleşme süresi sonunda sabit kıymet finansal kiralama
sözleşmesinde belirtilen sembolik bir bedel karşılığında kiracıya devredilir.
Katılım
Bankalarının, Özel Finans Kurumları olarak çıktıkları bankacılık yolunda
ellerindeki en önemli pazarlama silahı finansal kiralama işlemi de
yapabilmeleri olmuştur. Bankalar finansal kiralama yapma yetkisine sahip
olmadıkları için büyük ortak kendisi olmak üzere finansal kiralama şirketleri
kurmuşlardır. Neticede, prosedürleri banka kredi anlaşmalarına göre çok daha
basit olan ve kiralanan mallar finansal kiralama sözleşmesi süresince finansal
kiralama şirketinin mülkiyetinde olduğundan, müşteriden talep edilen teminatlar
da banka kredilerine göre daha az olan finansal kiralamayı, doksanlı yıllardan
bu yana katılım bankalarının selefi özel finans kurumları ile beraber finansal
kiralama şirketleri de yapabilmektedir.
Ancak,
finansal kiralama şirketlerinin esas faaliyet konularına girmemekle beraber
“satın alma ve geri kiralama” (buy and lease back) şeklinde bir işlem daha
vardır. Bunda, nakdi finansmana ihtiyacı olan yatırımcıdan sahip olduğu makine,
teçhizat veya binayı finansal kiralama şirketi peşin parayla satın alır ve eş
anlı olarak yatırımcıya kiralar. Böylece, müşteri ihtiyacı olan nakde kavuşur
ve bunu taksitler hâlinde geri öder. Görüldüğü gibi, burada finansal kiralama
şirketi aslında bir bankacılık muamelesi yapar. İslâmî literatürde “Iyne Satış”
deyimiyle ifade edilen böyle bir alışveriş ise Katılım Bankaları için tamamen
muvazaalı bir nakdi kredi işlemidir.
2.4. Mal Karşılığı
Vesaikin Finansmanı
Dış ticaret
ve kambiyo mevzuatı çerçevesinde, Katılım Bankası ile fon kullanan gerçek ve
tüzel kişi arasında düzenlenen bir sözleşmeye istinaden, mal karşılığı
vesaikin, Katılım Bankası tarafından peşin satın alınması ve vadeli olarak fon
kullanana daha yüksek bir fiyattan satılmasıdır. Bu uygulamada da gerçek bir
malın ticaretinin yapılmış olması gerekmektedir. Aslında bir anlamda yurtdışı
kurumsal finansman desteği olarak nitelendirilebilir. En önemli farkı ise Dış
ticaret ve kambiyo mevzuatına tabi olmasıdır.
2.5. Kâr - Zarar
Ortaklığı Yatırımı (Müşaraka Finansmanı)
Banka ile
fon kullanacak müşterisi arasında, belirli bir sürede ticari bir işi
gerçekleştirmek için fonlarını bir araya getirmeleri suretiyle ile yaptıkları
sözleşme ile ortaya çıkan sermaye benzeri bir finansman modelidir. Ticari işin
sonunda iki tarafta kâr ve zararını belirli bir oranda paylaşır. Müşaraka
yöntemi genellikle sanayinin finansmanında kullanılır. Teçhizat ve makine
sağlanmasında müşaraka yöntemi başarıyla uygulanabilir. Bu yöntem ticaretin
finansmanında da kullanılabilmektedir. Müşarakayı teknik olarak ikiye
ayırabiliriz.[17]
* Sürekli Müşaraka: Proje devam ettiği süre içerisinde banka
ve müşterinin ortaklığı sürer.
* Azalan Müşaraka: Bankanın ortaklık payı, zamanla
hisselerinin belirlenmiş vadelerde müşteri tarafından satın alınması ve proje
bittiğinde tamamen müşterinin mülkiyetine geçmesini öngörür.
Müşaraka’ya
İslam hukukunda ise, şirket’i inan denmektedir. Müşaraka’da ortaklığa
katılanlardan bir veya birkaçının işi yapmasıyla ortaklardan her biri, işin
yapılmasına katılmayanlar da dahil, kâra önceden üzerinde anlaştıkları oranda
hak kazanırlar. Kârın belirlenmesinde tarafların rızaları esastır. Yani
sermayeler eşit olduğu halde kâr payları farklı olabilir veya tersine,
sermayeler farklı olduğu halde kâr payları eşit olabilir. Bu farklılık ortaklığa
katılanlardan bazılarının işi daha fazla yapmaları veya daha kabiliyetli
olabilmelerinden dolayıdır.
2.6. Emek - Sermaye
Ortaklığı Yatırımı (Mudaraba Finansmanı)
Sermaye
benzeri fon kullanımlarından diğeri ise Mudaraba finansmanıdır. Bu metotta
banka, projenin bütün masraflarını karşılar. Başka bir ifadeyle, yapılan
yatırımdaki tüm sermayenin sahibi bankadır. Fon kullanan müşteri ise, işe emek
ve ustalığını koyar. İslam Bankalarının üçüncü kişilere fon kullandırması
müşterek mudaraba anlaşması içinde cereyan eder. Bu anlaşma içinde üçüncü
kişilerle mudaraba anlaşması kurduğunda İslam bankası rabbü’l-mal (sermayedar),
fon kullanan ise mudarib durumundadır. Mudarib’in söz konusu işte sadece emek
ve ustalığını kullanır.
Fonu
kullanacak müşterisiyle mudaraba anlaşmasını yaptığı sırada İslam bankası
isteyeceği kâr oranını da müşterisine bildirir. Kullanılacak fonun miktar ve
şartlarına göre İslam Bankası
müşterilerden değişik kâr payları isteyebilir. Bu yöntemle fon kullandırmak ve
malî destek sağlamak, proje uygulama alanına, başka bir ifadeyle piyasaya yeni
giren, yetenekli fakat Malî kaynaktan mahrum girişimci kimselerin bu
yeteneklerinden istifade etme amacına en uygun düşen yoldur. Yetenekli ve
başarılı kişiler, emin ve güvenilir olmaları halinde İslam Bankalarından
mudaraba usulüyle fon kullanabilirler. Mudaraba usulü daha çok ticaretin
finansmanında kullanılır. Bu ticaret dahili ve harici olabilir. Teşebbüs sonucu
elde edilen kâr daha önceden belirlenen oranlarda banka ile müşterileri
arasında paylaştırılır. Kâr ve zararın eşit olması halinde banka sermayesini
aynen geri alır. Bu durumda ne bankaya ne de müşteriye kâr düşer. Zarar halinde
ise, bu zararı banka tazmin eder. Müşteri geçen süre içinde boşa çalışmış
olmakla zaten yeterli derecede zarara uğradığından, onun da zararı emeğiyle
telafi etmesi yeterli görülmüştür. Fakat zararın meydana gelmesinde müşterinin
kasıt ve ihmali varsa, bu zarar kendisine tazmin ettirilir. Bununla beraber
banka, zarar ihtimallerini ortadan kaldırmak veya asgariye indirmek için
gerekli tedbirleri alır. Bu amaçla, sermayeye muhtaç bir şekilde elindeki
projesiyle gelen müşterinin bu projesini çok yönlü olarak etütlere tabi tutar,
yani fizibilitesini yapar. Projeye uygun ve kârlı görmesi halinde banka
müşterisine fon kullandırır. Kötüye kullanma ihtimallerine karşı banka
müşterisinden alım-satım işlerinin düzenli bir şekilde hesabının tutulmasını
isteyebilir. Ayrıca müşterilerin kötüye kullanma eğilimlerini ortadan kaldırmak
için beklenen miktarda kâr yapamayan kişilere fon kullandırmama yoluna
başvurabilir. Müşaraka ve Mudaraba arasındaki farklara bakacak olursak;
* Müşaraka’da tüm ortaklar yatırım yapmaktadır. Mudaraba’da
ise yatırım sermayedar tarafından yapılmaktadır.
* Müşaraka’da tüm ortaklar, Mudaraba’da ise sadece mudarib
yönetimde söz sahibidir.
* Müşaraka’da zarar sermayedeki paya göre dağıtılır,
Mudaraba’da ise zarar sermayedara aittir.
* Müşaraka’da tüm ortaklar sınırsız sorumluluk sahibidir.
* Müşaraka’da tüm varlıkların mülkiyeti ortaktır.
Mudaraba’de ise tüm varlıklar sermayedarın mülkiyetindedir.
2.7. Salam ve İstisna’
İslamî
finansman modelleri içerisinde, Murabaha, Müşaraka ve Mudaraba’dan farklı
olarak işletme sermayesi finansmanına yöneliktir. Müşaraka ve Mudaraba gibi
sermaye benzeri bir fon olarak nitelendirilemez. İşletme sermayesi
finansmanına, yukarıda bahsi geçen finansal kiralama ile Salam ve İstisna’yı da
eklememiz gerekir.
Salam
(future sale) kapsamındaki işlemlerde malın fiyatı spot piyasada ödenir, ancak
teslim edilmesi belli bir süre sonra gerçekleşir. Yapılan anlaşmalarla
ticaretin konusu, fiyatı ve teslim tarihi tam olarak belirlenir. Mal zamanında
teslim edilmezse alıcı ödemesini geri alır ya da mal teslim edilinceye kadar
beklemeyi tercih edebilir.
İstisna’
prensipleri ise ticarete konu olan malların dışında Salam ile temel olarak
aynıdır. Aralarındaki belirli farkları sıralayacak olursak;
* İstisna’ Salam’a göre daha özel mallar için geçerli bir
sözleşmedir.
* Salam sözleşmesinden farklı olarak İstisna’ sözleşmesinde
spot piyasada malın ücretinin hepsi ödenmeyebilir.
* İstisna’ sözleşmesi, sözleşme tarihi bitmeden, üretici
mallar üzerinde çalışmaya başladığı anda tek taraflı iptal edilebilir. Salam
sözleşmesi ise ancak sözleşme işleme konulmadan iptal edilebilir. Sözleşme
işleme konulduktan sonra iptal edilemez.
* Malın teslimi Salam sözleşmelerinde tespit edilmiştir.
Ancak İstisna’ için böyle bir ayarlama yapılmamıştır.
* İstisna’ sözleşmeleri belirli bir malın üretimi (ev
inşası) için iken; salam sözleşmesi daha genel veya doğada üretilen mallar
(pirinç gibi) içindir.
2.8. Sukuk (İslamî
Bono)
Uluslararası
para piyasalarında giderek büyüyen faizsiz bankacılık için önemli
enstrümanlardan birisi de Sukuk ihracıdır. İslamî bankacılığın bu enstrümanının
işlem hacminin ise son beş yılda iki katından fazla artması bekleniyor. [18]
Sözgelimi, Türkiye'nin de üyesi bulunduğu İslam Kalkınma Bankası'nın net aktif
değerlerini teminat göstererek çıkarttığı Sukuk adlı tahvil ve bonoların,
Standard and Poor's dahil, Batılı saygın kredi derecelendirme kuruluşlarından
"AAA" kredi notu alması, bu alandaki başarıya örnek gösterilmektedir.
Dünyada faizsiz bankacılık yapan finansal kuruluşlar, bono ve tahvil çıkarıp
bunları satarak, ipotekli konut kredisi ve otomotiv kredileri vermektedirler.
Wall Street Journal Gazetesi'ni basan ve borsacılara gerçek zamanlı malî
enformasyon hizmetleri sunan Dow Jones & Co., İslamî piyasa endeksi de
hazırlamaktadır. Bu endekste, alkollü içkiler, tütün ürünleri ya da domuz
ürünleri satan şirketler ile çocuk işçiliği ya da pornografiden kâr sağlayan
şirketlerin hisse senetlerine yer verilmemektedir.[19]
Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan 2003 yılının Haziran ayı ortasında Malezya'yı ziyaret
etmiş, IMF programını reddederek büyüme kaydeden ülkenin malî politikalarını
incelemiş ve Malezya’nın İslamî bono uygulamasını çok güzel bir şekilde
uyguladığını görmüştü. 2003 yılının Ekim ayında Türkiye'nin de sene sonuna
doğru 400-500 milyon dolar tutarında İslami bono çıkarmayı hedeflediği hakkında
söylentiler çıkmış, faaliyet sermayesi olarak kullanılacak 5 yıl vadeli
bonolara aracılık etmesi için HSBC ve CIMB'ye[20]
yetki verildiği dahi söylenmişti. Ancak 2006 yılına girdiğimiz şu günlerde
İslamî bono anlamında herhangi bir ilerlemenin gerçekleşmediğini görmekteyiz.
2.9. İslamî Sigorta
(Tekafül)
Sigorta
şirketleri, üyelerinin primlerini çeşitli havuzlarda işleterek bu üyelerine
belli bir süre sonra emekli parası ödemeye başlarlar. Çoğunlukla prim ödeyen
müşteriler bu paraların nerelerde kullanıldığı veya nasıl kâr elde edildiği ile
ilgilenmez. İslamî sigorta veya Tekafül diyebileceğimiz sistem bu primler ile
ne yapıldığı ve primlerin nerelerde kullanıldığının sorgulanması üzerine
kurulmuştur. İslamî bankacılık dışındaki sigortacılıkta yatırılan primlerle
yapılan işlemlerde İslam'a göre haram-helal konusu aranmamakta, bu konuda bir
hassasiyet bulunmamaktadır.
İslamî
sigorta sistemi ise temelde şu şekilde işler; malını sigorta ettirmek
isteyenler sigorta kurumuna gelip üye olurlar ve belli bir süre (yıllık, aylık)
bedel öderler. Bu para onların namına kaydedilir, toplanan paraların belli bir
miktarı hasarları ödemek için ayrılır, geri kalanı ile de yatırım ve ticaret
yapılır. Yapılan yatırım ve ticarete de bütün üyeler ortaktır, bazen yapılan
ticaretin geliri sigortalıların hasarlarını karşılamakta, üstü de fona gelir
kaydedilmektedir. Gelir fazla olmaz ise hasarlar fondan (toplanan paradan)
ödenir. Kurumun giderleri de yine fondan ve ticari, gelirden karşılanır.
Türkiye'de bu şekilde işleyen bir sigorta kurumu olmamasına rağmen dünyada
örnekleri mevcuttur.[21]
3. Özel Finans
Kurumlarından Katılım Bankalarına
3.1. Özel Finans
Kurumlarının Türkiye Tarihi
Türkiye
kamuoyu İslamî finansın gücünü ilk defa 12.03.2003 tarihinde Atatürk Havalimanı
Dış Hatlar Terminali'ndeki genişletme çalışmalarının finansmanı sırasında
gördü. Tepe-Akfen-Vie Yatırım Yapım ve İşletme A.Ş. (TAV) tarafından, HSBC
liderliğinde 10 bankadan oluşan bir konsorsiyumdan, 60 milyon dolarlık İslamî
finansman sendikasyonu sağlandı. Sendikasyon, yatırımcılardan gelen 67 milyon
dolarlık isteğe rağmen firmanın ihtiyaçları doğrultusunda bankaların katılım
miktarları düşürülerek 60 milyon dolar olarak kapatıldı. İslamî bankacılık
kurallarına uygun 'murabaha' yöntemiyle 26 ay geri ödemeli sendikasyona ilişkin
anlaşma, HSBC Bank Plc.'nin Londra merkezinde imzalandı.[22]
Ancak biz
başa dönecek olursak; 1975 yılında İslam Kalkınma Bankası'nın kurucu üyeleri
arasında yer alan Türkiye Hükümeti, 1984'te sermaye payını arttırarak bu
kuruluşun en büyük ortaklarından biri haline gelmiş ve İKB Yönetim Kurulu’nda
sürekli üye bulundurma hakkını elde etmiştir. Böylece Türkiye, 56 İslam ülkesi
arasında iktisadî işbirliği programlarının gerçekleştirilmesinde, dış ticaretin
artışında, altyapı yatırımlarının desteklenmesinde, özel sektörün teşvik
edilmesinde ve çeşitli finansman tekniklerinin geliştirilmesinde büyük rol
oynayan, işlem hacmi 1996 yılında 18 milyar dolara ulaşan ve dünyanın önde
gelen finans kuruluşlarından biri olarak bilinen İslam Kalkınma Bankası
bünyesindeki etkinliğini arttırma imkanı elde etmiştir. Bunun yanı sıra,
tasarruflarını faizsiz sisteme uygun olarak değerlendirmek isteyen insanlara,
küçük ve orta boy işletmelere hizmet vermek amacı ile 1975'te kurulan ve bu
yöndeki çalışmalarını 1978'e kadar sürdüren Devlet Sanayi işçi Yatırım
Bankası'nın (DESİYAB) faizsiz bankacılığın Türkiye başlangıcına önemli
tecrübeler kazandırdığı söylenebilir. Böylece ulusal ve uluslararası düzeydeki
iktisadî ve siyasi gelişmelerin yanı sıra ilmî faaliyetlere paralel olarak
Türkiye'de Faizsiz Bankacılık Sistemine yer verecek olan ön adımlar atılmaya
başlanmıştır.
16.12.1983
tarihli, 83/7506 sayılı kararname ile Özel Finans Kurumları'nın temeli
atılmıştır. Kenan Evren döneminin başbakanı, Bülent Ulusu'nun hazırladığı ve
Turgut Özal'ın ilk başbakanlık günlerinde kabul edip hayata geçirdiği bu yeni
finansman anlaşmasının esas amacı, ekonomiye katılmayan malî değerleri
yastık-altından çıkararak yabancı sermaye ile birlikte milli ekonominin emrine
tahsis etmekti. 25 Şubat 1984 tarihinde Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı'nın,
21 Mart 1984 tarihinde ise T.C. Merkez Bankası'nın yayımladığı tebliğlerle de
sistemin ayrıntıları düzenlenmiştir. Daha sonra çıkarılan çeşitli tebliğ ve
düzenlemeler sonucunda bu sistemin yasalar ve mevzuat bakımından alt yapısı
tamamlanmıştır.[23]
3.2. Özel Finans
Kurumları’nın Mevzuat Tarihi
Özel Finans
Kurumları’nı Bankalar kanunu kapsamına alarak altyapılarını güçlendiren,
17.12.1999 tarihli 4491 sayılı kanun 19.12.1999 tarihinde 23911 sayılı resmi
gazete ile yürürlüğe girmiş ve böylece Türkiye malî sisteminin bir
tamamlayıcısı olarak sistemde yerlerini almışlardır.[24]
2000 yılı Kasım ayında yaşanan krizden finans kurumları oldukça kötü etkilenmiş
ve ilk olarak İhlas finans kurumu ödeme güçlüğü içine düşmüştür.[25]
Krizle beraber finans kurumlarında büyük bir run[26]
olayı yaşanmış ve Katılım hesabı müşterileri hesaplarındaki paraları çekmek
istemişlerdir. Havuzlarındaki para iyice azalan ve likidite sorunu derinleşen
İhlas Finans’ın durumunu arz etmesi ile BDDK, 10 Şubat 2001 tarihinde
yükümlülüklerini yerine getirmeyen ve alınan önlemlere rağmen likidite sorununu
çözemeyen İhlas Finans Kurumu'nun faaliyet iznini kaldırdı. Krizde finans
kurumlarının havuzlarının yarısının boşalmasında, fonların güvence kapsamında
olmayışının etkisi büyüktü. Ancak burada unutulmaması gereken temel nokta ise,
finans kurumlarının yaşadıkları bütün olumsuzluklara rağmen hiçbir krediyi geri
çağırmamaları olmalıdır. Yaşanan büyük krizde reel sektöre kaynak sağlayan
finans kurumları ödemelerinin çoğunu sermayelerinden çok büyük sıkıntılara
girerek yapsalar da krediyi geri çağırma silahına sarılmamışlardır.[27]
Neticede Türkiye’de 1985’ten bu yana Özel Finans Kurumları adı ile faizsiz
bankacılık yapan finans kurumları, Kasım 2000 ve Şubat 2001 ekonomik krizleri
ile ciddi mevzuat değişiklikleri geçirmiş ve bankalar kanununa tabi olarak Özel
Finans Kurumları Birliği[28]
ve Güvence Fonu[29]
altında yeniden tesis edilmişlerdir.
19.10.2005
tarihinde kabul edilen 5411 sayılı yeni bankalar kanunu ise finans kurumları
için oldukça farklı bir yapılandırma getirmiştir.
3.2.1. Tanım
Kanunda,
özel cari ve katılma hesapları yoluyla fon toplayan ve kredi kullandıran
kuruluşlar ile yurt dışında kurulu bulunan bu nitelikteki kuruluşların
Türkiye'deki şubelerine katılım bankası ismi verileceği belirtilmiştir. Kanunda
katılım fonu, mevduat ile beraber değerlendirilmiştir. Kısacası Mevduat
Bankaları mevduat ile Katılım Bankaları da katılım fonu ile ilişkilidir.
Birbirinden farklı olan bu iki havuz sisteminin kaynaklarını toplamaya yetkili
kurum diğerine müdahale edemez. Yani bir mevduat bankası hiçbir şekilde katılım
hesabı açamayacağı gibi katılım bankası da mevduat toplayamaz.
3.2.2. Mevduatın ve
Katılım Fonunun Sigortalanması
Yeni
isimleri ile katılım bankaları için en önemli gelişme güvence fonunun yerini
TMSF sigortasının almasıdır. Böylece finans kurumları güvence primlerini
TMSF’ye ödeyeceklerdir. Çift başlılığın kalkması yönünde oldukça olumlu bir
gelişme olmuştur.
3.2.3. Türkiye Katılım
Bankaları Birliği[30]
Mevduat
bankaları ile kalkınma ve yatırım bankalarının, tüzel kişiliği haiz ve kamu
kurumu niteliğinde meslek kuruluşu olan Türkiye Bankalar Birliğine üye olması
şartı aranırken; katılım bankalarının ise eski adı Özel Finans Kurumları
Birliği olan aynı nitelikteki Türkiye Katılım Bankaları Birliği’ne, faaliyet
izni aldıkları tarihten itibaren bir ay içinde üye olması şartı getirilmiştir.
3.2.4. Finansal
Kiralama
Finansal
kiralama ayrıcalığının bu kanunda da devam ettiği görülmektedir. Kanun faaliyet
konuları ile ilgili 4. maddenin (t) bendinde geçen finansal kiralama hakkını,
kalkınma ve yatırım bankaları ile katılım bankalarına vermiştir. Dikkat
edildiğinde katılım bankalarının fon kaynakları dışında tüm bankacılık
hizmetlerini verdiği görülmektedir.[31]
4. Katılım Bankacığı:
Hedefler ve Riskler
Türkiye’de,
faizsiz bankacılığın gelişimi ve kullandığı bankacılık enstrümanları için
birçok araştırmalar yapıldı ve çok şey söylendi. Ancak içine girdiğimiz dönem,
eski adı Özel Finans Kurumları, yeni adı ise Katılım Bankaları olan kurumlar
için çok farklı bir dönemin habercisi olacak. Yeni döneme geçmeden önce bir
sınıflandırma yapmamız gerekirse, faizsiz bankacılığın Türkiye gelişimini üç
temel döneme ayırabiliriz. Bunlardan birincisini, Turgut Özal’ın da yasal bir
zemin ile desteklediği Kuruluş Dönemi; ikincisini, 2001 döneminde 4389 sayılı
bankalar kanununa eklenen Güvence Fonu ve Özel Finans Kurumları Birliği Dönemi[32];
üçüncüsü ve belki de sonuncusunu ise, Katılım Bankaları dönemi olarak
sınıflandırabiliriz. İlk dönemde temel amaç yastık altında biriken atıl paranın
ekonomiye katılımı idi. Bu dönem, ilk açılan Özel Finans Kurumları için
sistemin insanlara anlatılması aşamasından oluşmaktaydı. Özel Finans
Kurumları’nın ellerindeki kaynakları ve verebildikleri bankacılık hizmetleri
ise sınırlıydı. Şubelerde katılım hesapları açılmakta ve havuzda biriken para
ile de ciddi anlamda fon kullanımı yapılmaktaydı. Büyüme gerçekten çok hızlı
gelişmişti. Aşağıdaki şekilde sistemin özellikle kurulduğu ilk beş yılda ciddi
anlamda kaynak topladığı görülmektedir. Ancak 2001 yılında yaşanan kriz ile
beraber Özel Finans Kurumları’nda toplanan fonlar dolar bazında %52 oranında,
diğer bir deyişle yarı yarıya azalma göstermiştir.[33]
Tablo 1: Katılım
Bankaları Fon Yoğunlaşması
Dönem |
Toplanan Fonlar (Milyar TL) |
Toplanan Fonlar (Bin $) |
Dolar Bazında Büyüme Oranı |
28 |
50.335 |
- |
|
1990 |
1.198 |
409.272 |
% 713 |
1995 |
66.809 |
1.126.440 |
% 175 |
2000 |
1.863.000 |
2.774.000 |
% 146 |
2001 |
1.917.000 |
1.332.000 |
-% 52 |
2002 |
3.206.000 |
1.961.000 |
% 47 |
2003 |
4.004.306 |
2.936.000 |
% 50 |
2004 |
5.992.159 |
4.462.768 |
% 52 |
2005 |
8.369.155 |
6.231.687 |
% 40 |
Kaynak: http:www.tkbb.org.tr
*
Finans Kurumları
için ciddi anlamda küçülmeyi gerektiren bu sıkıntılı zamanlarda ikinci dönem,
güvence fonu ve Özel Finans Kurumları Birliği ile başlamıştır. 2001 krizini
ciddi kayıplarla da olsa iyi yöneten Özel Finans Kurumları, İhlas Finans’ın
akıbetine rağmen fon bazında ikinci defa yükseliş aşamasına geçmişlerdir.[34]
Tablo 2: Katılım Bankalarınca
Kullandırılan Fonlar / Toplanan Fonlar + Öz Kaynaklar
(Milyon
YTL) |
1995 |
1999 |
2000 |
2001 |
2002 |
2003 |
2004 |
2005 |
Kullandırılan
Fonlar |
63 |
1260 |
1726 |
1.073 |
2.101 |
3.001 |
4.894 |
7.407 |
Toplanan
Fonlar |
67 |
1420 |
1863 |
1.917 |
3.206 |
4.004 |
5.992 |
8.369 |
Özkaynaklar |
4 |
102 |
157 |
203 |
400 |
670 |
892 |
951 |
Kullandırılan
Fonlar / Top.
F. + Öz Kaynaklar |
89% |
83% |
85% |
51% |
58% |
64% |
71% |
79% |
Kaynak: TKBB ve BDDK (İhlas Finans'ın hesap kalemleri 2001
yılı bilançolarından arındırılmıştır.)
Üçüncü
aşama olarak alınan Katılım Bankaları ile artık sistemin adı konmuştur. Bugüne kadar
finans kurumları sistemin alternatifi olmadıklarını bizzat tamamlayıcısı
olduklarını her röportajda ve her basın toplantısında dile getirmişlerdir. Bunu
bilanço anlamında yorumlayacak olursak, mevduat bankaları ile katılım bankaları
bilançoları birbirlerine asimetriktir. Mevduat bankaları ve katılım
bankalarının bilançolarının varlıklar kısmında kullandırdıkları krediler
mevcuttur. Kuruldukları ilk günden beri finans kurumları fon kullanan
müşterisine hangi ödeme planını verdiyse o kadar tahsilat yapmaktadır.
Bankalarda kullandırılan rotatif krediler, finans kurumlarının sistemine
terstir. Bilançolarının diğer tarafı olan yükümlülükler kısmında ise oldukça
farklı bir yapı vardır. Basit tanımı ile katılım hesabı müşterisi her hafta
açıklanan kâr payı oranına göre minimum bir aylık olarak yatırdığı parasının
kârını alır. Kısacası önceden ne kadar alacağını bilmez. Alacağı kâr payı
düşebileceği gibi artabilir de. Havuzlardan genelde kâr payı dağıtılmasını,
zararın oluşmamasını ise çok net açıklayabiliriz. Öncelikle katılım bankaları
oldukça sağlam çalışırlar. Hiçbir şekilde riskli gördükleri projelere yatırım
yapmazlar. Hukuka başvurmak ve tasfiye her zaman için en son çare olarak
görülmüştür. Temerrüde düşen müşteriler bilhassa, şube pazarlamacısı veya müdürü
tarafından ikna edilmeye çalışılır. Kredilendirme süreci ve müşteri ilişkileri
yönetimi daha çok samimiyet olgusu üzerine geliştirilmiştir. Dünyada daha çok
yöresel, küçük ve butik bankacılık modellerinde görülen bu yönetim şekli ile
zararlar minimize edilmiştir. Katılım Bankacılığı terimi, yürürlükten kalkan
bankalar kanununda birkaç fıkra ile düzenlendiği halde, yeni yürürlüğe giren
5411 sayılı Bankalar Kanunu’nda, mevzuatla da tam olarak uyum içinde olmuştur.
Bugün gelinen noktaya bakıldığında, yeni bankalar kanunu ile katılım
bankalarının, fon toplama ve fon kullandırma alanlarında özellikle hukuki
anlamda yerlerini sağlamlaştırmış olduğu gözükmektedirler. Katılım
Bankaları’nın bankacılık hizmetleri anlamında mevduat bankalarından hiçbir
eksik yönü kalmadığı gibi finansal kiralama yapma yetkileri de aynen devam
etmiştir.[35]
Bir diğer
önemli nokta ise, yeni yasa ile katılım bankalarındaki tasarrufların 50.000
YTL’ ye kadar olan bölümünü güvence altına alan ve Katılım Bankaları Birliği
bünyesinde bulunan Güvence Fonu, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’na
devredilmiştir. Oluşabilecek bir tasfiye durumunda işlemi bizzat TMSF’nin
yürütecek olması özellikle fon toplama ve pazarlama faaliyetleri alanlarında
olumlu bir hava getirmiştir.
Özellikle
uluslararası bankacılık alanında Katılım Bankacılığı ismi ile (Participation
Bank) yaşanan veya yaşanacak olan kimlik sorunu ortadan kalkmıştır. Daha
önceden ismi Özel Finans Kurumu (Special Finance House) olan Katılım Bankaları,
muhabir bankalar veya uluslararası şirketler nezdinde kendini ifade etme
sıkıntısı yaşamaktaydı. Uluslararası alanda yetkisi dahilinde yaptığı bütün iş
ismi dışında bankacılık olan Özel Finans Kurumları, yaşadıkları isim
değişikliği ile bu sıkıntıyı atlatmış oldular.
Sonuç
Türkiye’de Katılım Bankaları, yeni Bankalar Kanunu ile bir
evrim sürecindedir. İşin en zor veya en basit kısmı, bundan sonra neler
olacağını söylemek olarak nitelendirilebilir. Sermaye yeterlilik oranları Basel
II için yeterli seviyede bulunan ve risk yönetimleri[36]
oldukça kuvvetli olan Katılım Bankaları bunu sürdürebilecek mi? Büyümek veya
küçük kalmak. Bir seçim yapmaları gerekecek mi? Zaman içerisinde, büyüme
sürecinde İslamî bankacılık sloganından tavizler verilecek mi? Bütün bunları
zaman gösterecek. Rekabetin sertleştiği ve pazar paylarının bankalar açısından
küçüldüğü Türkiye ölçeğinde, bilhassa fon kullanan müşteriler için paranın
kaynağı artan oranda önemini kaybetmekte, müşteriler çoğu zaman kredi
fiyatlamalarını, kredi pazarlamacılarından daha iyi yapmakta ve bankaların şube
bazında çoğaldığı son yıllarda sık sık banka değiştirmektedirler. Son
bankacılık trendinde, her türde müşteriyi bir şekilde çalıştırma anlayışı
ortadan kalkmış, şubeye hiçbir yararı olmayan hatta zararı olan müşterilerden
kurtulmak bir gereklilik halini almıştır. Diğer taraftan, sağlam ve ödeme
ahlâkı olan müşterilerin ise pazarlama kadroları tarafından arandığı bir zamana
girilmiştir. Katılım Bankaları için en önemli avantaj ise portföylerinde bu tip
sağlam müşterilerin büyük çoğunluğu oluşturmasıdır. Ancak daha önce yukarıda
bahsi geçtiği gibi, Katılım Bankaları büyümenin yaşanacağı bir sürece
girecekler ve riskli müşterilerini arttırabileceklerdir. Özetleyecek olursak,
Katılım Bankaları bu yeni dönemde, teknolojileri ve eğitimli personeli ile
eskisinden daha kaliteli hizmet verirken, büyük fon kayıpları ile atlattığı
finansal kriz tecrübesi ile de eskisinden daha temkinli olacaktır.
* Mehmet Fehmi Eken,
Marmara, Bankacılık, Yüksek Lisans
Programı.
[1] Bankacılık dışı faiz karşıtı ilk uygulamaya ise Hammurabi kanunlarında (M.Ö. 2123 - 2081) rastlanmaktadır. (Elimination of Interest: Do We Need a Public Law Muhammad Akram Khan)
[3] İngiliz hakimiyetindeki
Hindistan'ın, Müslüman bölgelerinde de (bugünkü Pakistan) "kooperatif
bankacılığı" sistemi uygulanmıştır. Uygulanan bu modelin de dünyadaki ilk
faizsiz finansman örnekleri arasında sayılmasında sakınca yoktur.
[4] İlk defa 1960 yılında İslam
Konferansı Örgütü’nde kurulma fikri ortaya atılan İslam Kalkınma Bankası, 20
Ekim 1975 yılında fiilen çalışmaya başlamıştır. Kayıtlı sermayesi 2001 yılında
4,1 milyar İslam Dinarı’na çıkarılan (1 İslam Dinarı= 1 SDR) İslam Kalkınma
Bankasının merkez ofisi Suudi Arabistan’ın Cidde şehrindedir. Bankanın mali
yılbaşı Hicri Yılbaşı kabul edilmektedir.
[5] Dar Al-Maal Al-İslamî (http://www.dmitrust.com/index.htm)
[6] An overview
of Islamic finance and the growth of Islamic funds; Presented to Islamic Funds
World 2003 Presented By Tariq Al-Rifai, October 6, 2003 (sayfa:3-4)
[7] Citibank, HSBC, BNP Paribas,
Goldman Sachs ve UBS (Nouriba) gibi.
[8] GCC countries: Gulf Coordination
Council; http://www.islamic-banking.com/
[9] Equity Funds
[10] Pazarda faaliyet gösteren yüzden
fazla İslamî fonun belli başlı Amerikalı ve Avrupalı yöneticileri; AXA, Brown
Brothers Herriman, Citibank, Commerzbank, Deutsche Bank, HSBC, Merrill Lynch,
Permal, Pictet & Cie, UBS ve Wellington Management olarak özetlenebilir.
[11] Islamic Financial Services Board
(IFSB)
[12] Buna en güzel örneğin JAK Members
Bank olduğu söylenebilir. Bankanın bilanço yapısı incelendi-ğinde varlık ve
yükümlülüklerinin faizden ari olduğu görülmektedir. (Bankanın çalışma sistemi
için; http://www.anielski.com/Documents/The%20JAK%20Bank%20Report.pdf
bakılabilir.)
[13] İlk konferansını 16-17 Mayıs 2005 tarihinde
düzenleyen kuruma, internet sitesinden üye olunabilir. Sistem bireysel veya
kurumsal üyelik olarak ikiye ayrılır. Dev bir aracı kurum da sayılabilen
kuruluş sukuk ihracına aracılık eder. http://www.iifm.net/
[14] Sistemde; Dow Jones İslamî Şeriat
Endeksi; Malezya, Pakistan, Dubai, Katar Global Bonoları; Günlük borç ve
mudaraba endeksleri yapılandırılmıştır. (http://iimm.bnm.gov.my/)
[15] Genel tanımlamalarda kaynak:
Dünyada ve Türkiye’de faizsiz bankacılık 2005 TKKB s: 39.
[16] http://www.investorwords.com/5658/maturity_gap.html;
http://www.investorwords.com/5531/duration_gap.html
[20] Açılımı
'Commerce International Merchant Bankers Berhad' olan yatırım bankası CIMB,
Malezya'nın ikinci büyük mali hizmetler şirketi Commerce Asset-Holding
Berhad'ın bir kolu olarak faaliyet gösteriyor.
[21] Australia Takafol Association Inc.,
Islamic Insurance Company Ltd (Bangladesh), Islamic Takafol & Retakafol
(Bahamas), Al-Salam Islamic Takafol Company, Islamic Insurance &
Re-Insurance Co (IIRCO), Takafol International Company (Formerly Bahrain
Islamic Insurance Co.), Takafol Islamic Insurance Co. EC., Islamic Insurance
Company Plc, Takafol S.A., Asean Retakafol International Ltd., The Malaysian
Insurance Institute, Syakirat Takafol Malaysia, SDN BHJ, Takafol Nasional Anda,
International Islamic Insurance Co., Islamic Arab Company for Insurance,
Islamic Arab Insurance Co. (Dallah Al Baraka Group), Islamic Insurance Co. Ltd,
Riyad, Islamic Insurance & Reinsurance Co., Islamic International Company
for Insurance (Salamat), Islamic Rajhi Co. for Co-operative Insurance
(Al-Aman), Islamic Takafol & Retakafol Company, National Company for
co-operative Insurance, Takafol Islamic Company, Riyadh, Arab Eastern Insurance
Co. Ltd, E.C (Registered in Bahrain), Jeddah, Bank Aljazira Takafol Ta'awuni
Operation, Qatar Islamic Insurance Co., Oman Inurance Company, Dubai, Takafol
UK, Takafol USA
[22] http://www.yapi.com.tr/turkce/Haber_detay.asp?NewsID=3611
Sendikasyon katılımcıları arasında, Family Finans Kurum
A.Ş., Kuwait Finance House K.S.C., Melli Bank Plc., The Arab Investment Company
S.A.A., British Arab Commercial Bank Limited, Emirates Bank International PJSC,
Esbank AG, Faisal Islamic Bank of Egypt ve National Bank of Pakistan yer aldı.
[24] www.tmsf.org.tr/docs/mevzuat/
bankalar/tr/y4389_BANKALAR_KANUNU.doc
[25] 29.06.2005
tarihinde, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu Başkanı Ahmet Ertürk Sabah Gazetesi yaptığı
açıklama ile, İhlas Finans'ta da ödeme zorluğu olduğunu, zararın bulunmadığını,
bu durumun ise hortumlama ile eşanlamlı olduğunu belirtmiştir. 5411 sayılı yeni
bankalar kanunu ise katılım bankalarına el koyabilecekken kanun geçmişe
yürümemiş ve TMSF İhlas Finans’a el koyamamıştır. Neticede İhlas Finans’ın
tasfiyesi şu an için TMSF tarafından değil Türk Ticaret Kanunu Genel
hükümlerine göre yapılmaktadır.
[26] Bankaya hücum.
[27] Yaşanan kuş gribi sendromunda, kimi
bankaların tavukçuluk sektörüne verdikleri kredilerini geri çağıracakları
yönündeki söylentiler bile ürkütücü nitelik arz etmiştir.
[28] Bankacılık Düzenleme ve Denetleme
Kurulu’nun teklifine dayanan Devlet Bakanlığı’nın 21/9/2001 tarihli ve 2532
sayılı yazısı üzerine, 4389 sayılı Bankalar Kanunu’nun 20’nci maddesinin (6)
numaralı fıkrasının (b) bendine göre, Bakanlar Kurulu’nca 4/10/2001 tarihinde
kararlaştırılmıştır.
[29] Güvence Fonu, şekil ve esasları ile
özel finans kurumları nezdindeki güvenceye tabi olacak, özel cari hesaplar ve
kâr ve zarara katılma hesaplarına ait tasarrufların kapsamı, tutarı güvence
priminin tarifesi ile tahsil zamanı, şekli ve diğer hususlar, Güvence Fonu
Yönetmeli ile belirlenmiştir. Güvence Fonunun kaynakları; Her özel finans
kurumunun üç ayda bir yatıracağı güvence primlerinden, - Özel finans kurumları
nezdindeki zaman aşımına uğrayan hesap, emanet ve alacaklardan, - Kuruluş izni
verilen özel finans kurumlarının kurucularından asgari sermayenin % 10'u kadar
alınacak sisteme giriş paylarından, - Devir işlemlerinde nominal bedel veya
borsa değeri üzerinden alınması öngörülen % 1 oranındaki paydan, -Yasa
hükümlerine aykırılık dolayısıyla özel finans kurumlarının görevli ve ilgili
mensupları ile özel finans kurumlarına karşı işlenen suçlardan dolayı üçüncü
kişilere hükmolunacak adli para cezaları ile özel finans kurumlarına
uygulanacak idari para cezalarının % 50'sinden, - Birlik yönetim kurulu
tarafından uygulanan idari para cezalarından, - Fon mevcudunun gelirleri ile
sair gelirlerden oluşacaktır.
[30] Birliğin görev ve yetkileri:
Mesleğin gelişmesini temin etmek; Meslek ilkelerini belirlemek suretiyle
üyelerin birlik ve mesleğin gerektirdiği vakar ve disiplin içinde ekonominin
ihtiyaçlarına uygun olarak çalışmalarını sağlamak; Üye banka mensuplarının
uyacakları meslek ilkeleri ve standartlarını Kurumun uygun görüşünü alarak
belirlemek; İlgili mevzuat uyarınca alınan kararlar ile Kurumca alınması
istenilen tedbirlerin uygulanmasını takip etmek; Üyeleri arasında haksız
rekabeti önlemek amacıyla gerekli her türlü tedbiri almak ve uygulamak;
Üyelerin ilân ve reklamlarında uyacakları esas ve şartları tür, şekil, nitelik
ve miktarları itibarıyla Kurumun uygun görüşünü alarak tespit etmek; Kurum ile
işbirliği yapmak suretiyle bankalar arasında ortak projelere ilişkin
işbirliğini temin etmek; Üyelerinin ortak menfaatlerini ilgilendiren konularda
yönetim kurulu kararına istinaden dava açmak; Müşteri haklarına dair hükümlerde
öngörülen sözleşmelerin şekil ve içeriklerine ilişkin usûl ve esasları
belirlemek.
[31] Katılım bankalarının, 4. maddenin içinden
sadece mevduat kabulü yapması yasaklanmıştır. Ancak, yatırım danışmanlığı
işlemleri, Portföy işletmeciliği ve yönetimi, Bankalararası piyasada para alım
satımı işlemlerine aracılık, Sigorta acenteliği ve bireysel emeklilik aracılık
hizmetleri, vadeli işlem sözleşmelerinin, opsiyon sözleşmelerinin, birden fazla
türev aracı içeren basit veya karmaşık yapıdaki finansal araçların alımı,
satımı ve aracılık işlemleri ve özellikle de Faktöring ve forfaiting
işlemlerini yapma yetkisi gibi yetkiler hiçbir şekilde sınırlandırılmamıştır.
Bunların içerisinden en önemlisi ise katılım bankalarının faktoring yapma
yetkilerinin de olmasıdır.
[32] 30. ve 31. dipnotlarda tanımı
yapılmıştır.
* www.tkbb.org.tr,
(21.12.2005) Katılım Bankacılığı’nın Türk Ekonomisi ve finans sektöründeki yeri
ve önemi (sunum)
[33] Türkiye Katılım Bankaları Birliği
Başkanı Ufuk UYAN 29.11.2005 tarihinde Çırağan Sarayı’nda yaptığı konuşmada
2001 krizi ile ilgili şu sözleri söylemiştir; finans sektörünün tarihin en ağır
krizini yaşadığı 2001 yılında kurumlarımız % 50’ ye varan fon çekilişine rağmen
bu krizi kendi iç dinamikleriyle aşmayı başarmış, Türk hazinesine ve
dolayısıyla Türk Halkı’ na yük olmamışlardır.
[34] Bu take off trendi, daha tecrübeli
ve eğitimli personel ile artan imkanlara rağmen kuruluş aşamasındaki kadar
yüksek olmamıştır.
[35] Sözgelimi TKBB Başkanı Ufuk Uyan
bir basın toplantısında, faizsiz bankacılığın bütün prensiplerine eskiden
olduğu gibi azami dikkatle bağlı kalacaklarını vurgulamış, yeni değişiklikle
Devlet İç Borçlanma Senedi (DİBS) almalarına imkân doğduğunu; ancak bunu asla
kullanmayacaklarını dile getirmiştir. Uyan, ileride gelire dayalı faizsiz
bonoların işleme girmesi halinde bu türlü enstrümanlara yatırım
yapabileceklerini de belirtmiştir.
[36] Katılım Bankaları da, Mevduat
Bankaları gibi bankacılığın doğal bir kuralı olarak kredi riskine
girmektedirler. Her kullandırılan kredinin üzerinde teminat şartları ne olursa
olsun, erken ödeme riski de dahil çeşitli risk çeşitleri mevcuttur. Ancak
kuruldukları ilk günden bu yana kur riski ve özellikle de faiz riskine girmeyen
Katılım Bankaları’nın, risk yönetimi alanında Basel II’ye daha rahat uyum
sağlayacakları ortadadır.
KAYNAKLAR
a) Makale – Kitap
1. Abdul GAFOOR; Interest-free
Commercial Banking, Apptec Publishing, Groningen, Hollanda, 1995; 86 p.
2. Chibli MALLAT; Islamic Law and Finance, Graham &
Trotman Publishing, Londra, 1988; 196 p.
3. Dr. Mohammad Omar FAROOQ; “Riba, Interest and Six Hadiths:
Do We Have a Definition or a Conundrum?”, 2005 (Makalenin aslına http://www.globalwebpost.com/farooqm/writings/islamic/riba-hadith.html
sitesinden ulaşılabilir.)
4. Sabahattin Zaim; “Faizsiz Bankacılık Notları”, Çalışma Notları, Türkiye Katılım
Bankaları Birliği (TKBB), 2006.
5. Prof. Dr . M. Ahmet ez-ZERKA - Prof. Dr. A. Muhammed
Abdülaziz en-NECCAR; İslam Düşüncesinde
Ekonomi, Banka ve Sigorta, İz Yayıncılık, İstanbul, 2003, 260 sayfa.
6. Dr. Veli SIRIM; “Katılım Bankaları Gerçekten Faizsiz
mi?”, Moral Dünyası Dergisi, 32.
Sayı, 2004.
b) Internet
1. AYLIK İSLAMÎ DERGİ, http://www.renaissance.com.pk/Decvipo12y1.html,
Erişim Tarihi: 20.04.2005.
2. DARUL MAL AL ISLAMÎ, http://www.dmitrust.com/index.htm,
Erisim tarihi: 12.09.2006.
3. İSLAMÎ BANKA VE SİGORTA ENSTİTÜSÜ, http://www.islamic-banking.com/institute/index.php,
Erisim tarihi: 12.09.2006.
4. İSLAMÎ FİNANSAL SERVİS KURULU, http://www.ifsb.org/, Erisim tarihi:
12.09.2006.
5. ULUSLARARASI İSLAMÎ FİNANSAL PAZARI, http://www.iifm.net/, Erisim
tarihi: 12.09.2006.
6. EKONOMİ SÖZLÜĞÜ, http://www.investorwords.com, Erisim tarihi: 20.04.2005.
7. İSLAMÎ EKONOMİ SÖZLÜĞÜ, http://www.albaraka.com.pk,
Erisim tarihi: 20.04.2005.
8. GAZETE HABERİ, http://www.yenisafak.com.tr/arsiv/2003/eylul/25/e02.html,
Erisim tarihi: 12.09.2006.
9. DOW JONES İSLAMÎ FONU, http://www.investaaa.com/, Erisim tarihi: 12.09.2006.
10. EKONOMİ SÖZLÜĞÜ, http://www.f-almanak.com, Erisim tarihi: 20.04.2005.