TÜRKİYE’DE BANKACILIK
KRİZLERİNİN ÖNLENMESİNDE RİSK YÖNETİMİNİN YETERSİZLİĞİ VE STRATEJİK BİR
YAKLAŞIM
İÇİNDEKİLER:
1. GİRİŞ
2. RİSK YÖNETİMİNİN TEORİK ÇERÇEVESİ: TANIM, SINIFLAMA VE
AMAÇ
2.1. Tanım
2.2. Sınıflama
2.2.1. İç Riskler
2.2.2. Dış Riskler
2.2.3. Risk Yönetiminin Amacı
3. TÜRK BANKACILIĞINDA RİSK KAVRAMI VE RİSK YÖNETİMİ
4. RİSKE MARUZ DEĞER (VALUE AT RISK) METODOLOJİSİ (RMD) VE
BANKA KRİZLERİNİ ÖNLEMEDEKİ ROLÜ
4.1. Riske Maruz Değer Metodolojisi (RMD)
4.1.1. Varyans / Kovaryans Yaklaşımı (VCV)
4.1.2. Geçmiş Fiyat Simülasyon Yaklaşımı (HPS)
4.1.3. Yapı
4.2. RMD Metodolojisinin Bankacılık Krizlerini Önlemedeki
Yetersizliği
5. BANKA KRİZLERİNİ HABER VEREN ÖNCÜ MAKRO GÖSTERGELER
6. RİSK YÖNETİMİNE STRATEJİK BİR YAKLAŞIM
7. SONUÇ
1. GİRİŞ
Türk
Bankacılığı, Cumhuriyet tarihinin en zor dönemini yaşamaktadır. Bankacılık Denetleme
ve Düzenleme Kurulu (BDDK), 19 bankanın yönetimine el koymuş ve Ta
Türk
bankacılığında son yıllara kadar kredi riski ve operasyonel
riskler dikkate alınmış, Hazine ve Fon yönetimi kavramları ise daha çok
likidite ihtiyacını karşılama ve karlılık amaçlarına yönelik olmak üzere ele
alınmıştır.
Bu olağandışı
gerileme dönemi, bankacılıkta risk kavramını tekrar gündeme getirmiş ve Risk
Yönetimi kavramının uygulamaya geçirilmesini bir zaruret haline getirmiştir. Bu
çerçevede BDDK tarafından Şubat 2001’de şu yönetmelikler yayınlandı
·
Bankaların
Sermaye Yeterliliğinin Ölçülmesine ve Değerlendirilmesine İlişkin Yönetmelik
·
Bankaların
İç Denetim ve Risk Yönetimi Sistemleri Hakkında Yönetmelik
Belirtilen
yönetmelikler, yeni ve zorunlu kurallar getirerek bankacılığın risklerini
azaltmak istemektedir. Bu yönetmelikler ise standart “Risk Yönetimi”
kurallarını ve oranlarını ihtiva etmektedir.
Bu
çalışmada, Risk Yönetimi ve özellikle Piya
Çalışmada,
öncelikle Risk Yönetimiyle ilgili teorik bir çerçeve oluşturulmuş, daha sonra
Risk Yönetiminin neden etkili olamayacağı sorusuna cevap verilmeye
çalışılmıştır. Daha sonra stratejik yönetimin gerekliliğine ilişkin somut
örnekler aktarılmış ve alternatif teklifler sıralanmıştır.
Stratejik
yaklaşım çerçevesinde risk yönetiminde meydana gelecek anlayış değişikliği,
bankaları uluslararası standartlara kavuşturacak ve sonuçta mali olarak daha
güçlü bir yapıya
2. RİSK YÖNETİMİNİN
TEORİK ÇERÇEVESİ : TANIM, SINIFLAMA VE AMAÇ
2.1. Tanım
Risk
yönetimi, işletmenin kendisinin veya başka bir kuruluşun varlıklarını ve
kazançlarını tehdit eden, tehlikeye sokan risklerin tanımlanması, ayırıma tabi
tutulması, ölçülmesi ve ekonomik anlamda kontrol edilmesidir (Yurdakul, 1991).
Bankacılık,
e
2.2. Sınıflama
Bankacılıktaki riskler, temel olarak iki ana başlıkta ele
alınabilir. İç ve dış kaynaklı riskler... İç riskler, işletmelerin kendi yapı
ve operasyonlarından kaynaklanır. Dolayısıyla, gerekli mekanizmanın
TABLO 1 : BANKACILIK RİSKLERİ
I – İÇ RİSKLER |
II – DIŞ RİSKLER |
|
|
Kredi Riski |
Hukukî Faktörler |
Likidite Riski |
Politik Faktörler |
Faiz Oranı Riski |
Sosyal Faktörler |
Döviz Kuru Riski |
Diğer Ekonomik Faktörler |
Sermaye Yetersizliği Riski |
|
Piya |
|
Şimdi bu risklerle ilgili kı
2.2.1. İç Riskler
Kredi Riski: Kredi riski, potansiyel kayıplar açısından büyük
bir önem taşır. Bu risk, müşterilerin geri ödeme sıkıntısına düşmelerinden
kaynaklanır. Kredi riski, kullandırılan kredinin geri dönmeme halini ifade
eder. Geri ödeme darlığına düşülmesi, muhataba verilen borcun tamamen veya
kısmen kaybına sebep olur.
Likidite Riski: Bankalar, taahhütlerini zamanında yerine
getirebilmek amacıyla mevcutlarında nakit değerler ya
da nakde tahvil kabiliyeti yüksek finan
Faiz Oranı Riski: Bu risk, faiz oranlarındaki
hareketlenmelerden kaynaklanır. Faiz riski, aktif kalemleriyle pasif kalemleri
arasında vade ya da faiz bazında bir uyumsuzluk
olması veya değişken faizli mali yükümlülüklerin gelecekteki nakit akımları ve
gelir/gider üzerinde belirsizliğe yol açması halinde ortaya çıkar.
Döviz Kuru Riski: Kur riski, kurlardaki değişmelerden
kaynaklanan kazanç ve kayıplarla ilgilidir. Bu risk, yabancı para temelli
işlemlerde, yabancı paraların yerli paraya ya da
birbirlerine karşı değerlerinin değişmesi halinde ortaya çıkar. Sonuç
itibariyle bu da kar veya zarara yol açar.
Sermaye Yetersizliği Riski: Bankaların mevcut
sermayeleriyle, gerçekleşen risklerinden oluşan kayıplarını telafi edebilme
gücünü ifade eder. Eğer mevcut sermayesi söz konusu risklerin sebep olduğu
kayıpları karşılamaya yeterliyse risk düşük demektir. Veya tersi geçerlidir.
Piya
2.2.2. Dış Riskler
Hukukî Faktörler: Ülke içinde veya dışında yapılan mevzuat
değişiklikleri, bankaların yaptıkları işlemlerin uygunluğu açısından önemli bir
engel niteliğindedir. Eğer yapılan bir işlem değişen mevzuata aykırılık arz
ediyor
Politik Faktörler: Ülkenin politik yapısında meydana gelen
değişmelerin sebep olacağı risk halini ifade eder. Örneğin, bir ülkedeki rejim
değişikliğiyle yurtdışı ödemelerinin ya
Sosyal Faktörler: Bir ülkede ortaya çıkan karışıklıkların,
meydana gelen sosyal patlamaların sebep olduğu güvensizlik ortamının bankacılık
piya
Diğer Ekonomik Faktörler: Gerek ülke ekonomisinde ve gerekse
dünya ekonomisinde meydana gelen olumsuzlukların ,haliyle, bankacılık piya
2.2.3. Risk
Yönetiminin Amacı
Risk yönetiminin e
3. TÜRKİYE
BANKACILIĞINDA RİSK KAVRAMI VE RİSK YÖNETİMİ
Ülkemizde,
1980’lere kadar kısıtlı kambiyo rejiminin uygulanması nedeniyle risk
algılaması, daha çok operasyonel riskler (yanlış
işlemler, suistimaller vb.’den
kaynaklanan riskler) üzerinde yoğunlaşmış ve teftiş kurulları bu süreçte büyük
önem kazanmıştır. 1980’li yıllardan itibaren bankacılık kesiminde -ekonomideki
liberalleşmeye paralel olarak- faizlerde, döviz kurlarında ve menkul kıymet
fiyatlarında önemli ölçüde dalgalanmalar olmuştur. Bu gelişmeler, bankaları
risk yönetimi tekniklerini göz önünde bulundurmaya itmiştir. Bankalar, risk
yönetimi uygulaması için kurdukları alım-
2000’li
yıllara gelindiğinde ise liberal ekonomik bir piya
Türkiye’de finan
Peki ne
yapmıştır bankalar? Örneğin, topladıkları fonları, reel
kesime kredi vb. amaçlı olarak kullandırmaları gerektiği halde bundan
kaçınarak, söz konusu fonları ağırlıklı olarak, iç borçlanma mekanizmasına
aktarmışlardır. Böylece risklerini, devlete transfer ederek, minimize etmeyi
hedeflemişlerdir. Aynı şekilde, özellikle yurtdışından
Açık Pazar
ekonomisi refleksleri henüz tam anlamıyla oturmamış olan Türk bankacılığı, bu
süreçte uzun vadeli stratejik planlama yapmadığı gibi Pazar Riski (Market Risk)
kavramı çerçevesinde piya
4. RİSKE MARUZ DEĞER
(VALUE AT RISK) METODOLOJİSİ (RMD) VE BANKA KRİZLERİNİ ÖNLEMEDEKİ ROLÜ
4.1. Riske Maruz Değer
Metodolojisi (RMD)
Riske maruz
değer, belli bir anda ve belli bir güven seviyesinde beklenmeyen potansiyel
kayıplarla ilgili istatistiki bir ölçüdür. RMD,
düzenleyici şartları karşılama amaçlı olarak kullanılan dahili bir model olması
yanında, kurumlarda risk yönetimini
RMD’de geleneksel risk ölçümlemesi bir tarafa bırakılmakta,
bunun yerine bu risklerin taşındığı enstrümanlarla ilgili istatistiki
veriler dahilinde birtakım he
Geleneksel
yöntemlerle kıyaslandığında, RMD yönteminin birçok faydası vardır. Çünkü RMD
değerler halinde ifade edilmektedir ve senteze dayalıdır. İlaveten, RMD
metodolojisi direkt olarak sermaye yeterliliği konusunda tatbik edilen Riske
Maruz Sermayenin (CAR=Capital at Risk)
tanımlanmasında da kullanılır. Bu ilerleme, diğer ölçülere göre bir üstünlük
arz etmektedir. Aşağıda tabloda geleneksel risk ölçüleri ile RMD metodolojisi
arasındaki nitelik farkları görülmektedir.
TABLO 2 : GELENEKSEL RİSK ÖLÇÜLERİNDEN RMD METODOLOJİSİNE
PAZAR RİSKİ |
|
KREDİ RİSKİ |
|
|
*Risk Ölçüleri |
|
*Derecelendirmeler |
|
|
Değişmeler |
|
*Vadeler |
=> |
|
Duyarlılıklar |
|
*Endüstriler |
|
|
*Piya |
|
*İzleme Listeleri |
|
|
|
|
*Yoğunlaşma |
=> |
*RMD* |
|
|
*Portföy Tespiti |
|
|
|
KIYASLAMA? |
|
=> |
ÖLÇÜLER |
|
|
|
|
VE |
|
FAİZ ORANI RİSKİ |
|
=> |
RİSK |
|
*Açıklar |
|
|
LİMİTLERİ |
|
Likidite |
|
|
|
|
Faiz Oranı |
|
=> |
|
|
*Yükümlülük ve Varlıkların Vadesi |
|
|
|
Tablo;
Pazar, Kredi, Likidite ve Faiz risklerinin kontrolü ve yönetilmesinde
kullanılan göstergeleri belirtmektedir. Bu göstergeler, potansiyel kayıpları
ölçmemektedirler. RMD ise bunların tamamını birleştirmekte ve oluşan kayıpların
boyutu hakkında bilgi vermektedir. RMD, bu tür özel ölçülerin yerine geçen bir
metodoloji değildir, fakat onları özetlemektedir.
RMD he
4.1.1. Varyans / Kovaryans Yaklaşımı
(VCV)
Bu
yaklaşım, farklı RMD oluşturma metotlarının en basitidir. Temeli, farklı
portföy enstrümanlarının nakit akım toplamının parçalarına dayanmaktadır. Nakit
akımı tüm portföyün unsurlarıyla birleştirildiğinde, gerekli olan farklı
portföy RMD aşamalarının (teşebbüs büyüklüğü, departmanlar vs.) genişliği he
Portföy RMD = (CF’ * VCV * CF) ^ 0,5
CF ve CF’ nakit akım matrisini ; VCV ise Varyans
/ Kovaryans matrisini ifade etmektedir.
4.1.2. Geçmiş Fiyat
Simülasyon Yaklaşımı (HPS)
HPS; döviz
kuru, faiz oranı, hisse senedi ve mal gibi genel enstrümanlardan oluşan bir
portföyün değerini sürekli bir şekilde yükseltmek için geçmiş piya
4.1.3. Yapı
Bu
yaklaşım, hareketli oran veya fiyatların, portföyün değerini yükseltmek için
kullanılması ve dolayısıyla portföy kazanç dağıtımının oluşturulması amacıyla
kullanılır. Bu süreçte, geçmişteki fiyatlar yerine portföy değerlerindeki bir
değişim dizisinin portföy dağılımını tesis etmesi için rastgele
seçilmiş temel enstrümanların bir genel piya
4.2. RMD
Metodolojisinin Bankacılık Krizlerini Önlemedeki Yetersizliği
RMD
Yaklaşımı, çok
Dezenflasyon programı uygulayan ülkelerde, pazar riskini
ölçmekte kullanılan RMD metodolojisi çerçevesinde BIS (Bank for
International Settlements)
tarafından belirlenen asgari sermaye yeterliliği rasyosunun
(risk ağırlıklı aktiflerin en az %8’i kadar sermayenin tutulması) uygulandığı
bankaların da iflas ettiği görülmüştür (Humanitas
Eğitim, 2001).
Yine BIS
tarafından yapılan bir çalışmada, %8’lik asgari sermaye yeterlilik rasyosunun gelişmekte olan ülkelerde gerçekte olması
gerekenin altında olduğu, dolayısıyla bu rasyoyu
uygulamanın çok anlamlı olmayacağı belirtilmektedir. Bazı ülkelerde mevcut olan
ve olması gereken oranlar aşağıda tablo ile verilmiştir (BIS, 1996).
TABLO 3: BAZI ÜLKELERİN MEVCUT VE OLMASI GEREKEN SERMAYE
YETERLİLİK ORANLARI
ÜLKELER |
MEVCUT ORANI |
OLMASI GEREKEN ORAN |
Hindistan |
8 |
9,5 |
Hong Kong |
8 |
17,5 |
Kore |
8 |
9,3 |
Endonezya |
8 |
11,9 |
Tayland |
8 |
9,3 |
Şili |
8 |
10,7 |
Brezilya |
8 |
12,9 |
Meksika |
8 |
11,3 |
İsrail |
8 |
10,7 |
USA |
8 |
12,8 |
Japonya |
8 |
9,1 |
Tabloda da
görüldüğü gibi, risk e
Sermaye
yeterlilik standartlarını karşılamak için gerekli öz kaynağın yüksek bir
maliyeti mevcuttur (Aksi halde, kanuni bir gereklilik söz konusu olmazdı.).
Dolayısıyla, yüksek maliyetli sermayenin artırılması, bankaların imtiyaz
değerini düşürmektedir. Önemli ve kesin olan sonuç ise finan
5. BANKA KRİZLERİNİ
HABER VEREN ÖNCÜ MAKRO GÖSTERGELER
Türk
bankacılık sistemi, yaklaşan bir kriz için RMD metodolojisini etkili bir
şekilde kullanamayacak
TABLO 4 : BANKA KRİZLERİNİN BELİRLEYİCİLERİ
DEĞİŞKENLER |
(1) |
(2) |
(3) |
(4) |
Büyüme |
-067*** (.025) |
-.136*** (.039) |
-.252*** (.063) |
-.228*** (.059) |
Dış
Ticaret Haddi |
-030* (.019) |
-.025 (.020) |
-.043 (.027) |
-.045 (.032) |
TL/USD (%Artış) |
.002 (.006) |
-.001 (.007) |
-.002 (.008) |
-.012 (.012) |
Reel Faiz |
.088*** (.024) |
.086*** (.025) |
.131*** (.039) |
.113*** (.035) |
Enflasyon |
.040*** (.016) |
0.40*** (.018) |
.053** (.023) |
.079** (.035) |
Bütçe
fazlası/GSMH |
.012 (.034) |
.024 (.036) |
.016 (3053) |
.013 (.048) |
Finan M2/Rezerv |
- - |
.012** (.005) |
.014** (.007) |
.018** (.009) |
Kredi/GSYİH |
- - |
.019* (.012) |
.033** (.015) |
.009 (.010) |
Nakit/Banka
Varlıkları |
- - |
.009 (.016) |
.018 (.023) |
-.049 (.039) |
Kredi
Büyüme (%) (t-2) |
- - |
.007 (.012) |
.022** (.010) |
-.003 (.020) |
Kurum Kukla (a) |
-.034 (.033) |
-.090 (.055) |
-0.158 (.079) |
- - |
Fert
Başına GSYİH |
- - |
- - |
1.415** (.738) |
- - |
Kanun (b) |
- - |
- - |
- - |
-.516** (.238) |
Gözlem
Sayısı |
546 |
493 |
395 |
268 |
a- Mevduata devlet güvencesinin olduğu dönemler için kukla
değişken
b- Kanunların yaptırım gücünü gösteren endeks
Tablo ile ilgili Notlar:
Bağımlı değişken, kriz olduğu dönemlerde bir; diğer
dönemlerde sıfırdır. Parantez içindeki
(1) Şili, Peru ve Türkiye’yi kap
(2) Şili, Peru, Singapur, İsveç, Türkiye, Britanya ve
Zaire’yi kap
(3) Bahreyn, Burundi, Şili, Kongo, Kıbrıs, Gana, Nepal,
Nijerya, Papua Yeni Gine, Peru,
Senegal, Singapur, İsveç, Tanzanya, Türkiye,
Britanya ve Zaire’yi kap
(4) Önceki modeldeki ülkelere ilaveten İsrail’i kap
Bu
araştırma, düşük GSYİH’nin, yüksek bankacılık krizi
olasılığını açıklayan en kuvvetli gösterge olduğunu; reel
faizlerdeki ani bir artışın her dört ülke grubunda da %99 güven aralığında
banka krizlerine işaret ettiğini, yerel para birimi aşırı değerli hale geldikçe
bankacılık sektöründe kriz ihtimalinin yükseldiğini ifade etmektedir.
Ekonominin dış şoklar karşısında kırılganlığını ölçen M2/Döviz rezervi rasyosu teoride olduğu gibi banka krizlerinde de
anlamlıdır. Mevduat güvencesi sınırlarının genişletilmesinin de bir bankacılık
krizinin habercisi olarak yorumlanabileceği ispatlanmıştır. Özetle, bu
değişkenler modelde he
Yine Demirgüç vd. tarafından yapılan
bir çalışmada, doğru alarm veren göstergelerden yarısının gerçekleşmesi halinde
ekonominin; %45-50 oranında para krizine, %16-20 oranında da bankacılık krizine
maruz kalabileceği ortaya konmaktadır. Bir diğer bakış açısıyla, doğrudan para
krizine yol açan göstergelerin, bankacılık krizi oluşturma gücünün daha zayıf
olduğu anlaşılmaktadır. Bu sebeple bankacılık krizleri, genelde para krizlerini
takip eder ve para krizlerinin makro ekonomik ortamı daha da kötüleştirdiği
zamanlarda patlak verir (Humanitas Eğitim, 2001).
6. RİSK YÖNETİMİNE
STRATEJİK BİR YAKLAŞIM
Para
Risk
yönetimi kavramı çerçevesinde oluşturulan “sermaye yeterliliği rasyosu”nun katı bir şekilde uygulanması, ekonomik
gidişatın kötü olduğu ülkelerde bankaları, sermaye artırmak için kredi
vermemeye veya var olan kredileri geri çağırmaya zorunlu kılmaktadır. Bu da tüm
finan
Toplamda
bankacılık sektörünün iyileştirilebilmesi için sermaye yeterliliği rasyosu ve takipteki krediler için karşılıklar ayrılması,
maliyeti yüksek uygulamalardır. Bunun yerine, bankacılık sektöründeki
iyileştirmeler için, “finan
Bankaların
iyileştirilmesi sürecinde, aktiflerin yeniden düzenlenmesi amacıyla kötü
aktifler için devletçe tazminat ödenmesi gündeme gelebilir. Bir “Varlık Yönetim
Kurumu” (Halihazırda bu özellikte bir şirketin kuruluş çalışmaları devam
etmektedir.) ile takipteki kredilerin değerlerinin artırılması
Bankalar
risk yönetimini yaparken,
Bankalara
ilişkin derecelendirme; krediler, sermaye ve banka
7. SONUÇ
Ülkemizde,
ekonomik krize paralel olarak, yoğun bir bankacılık krizi de yaşanmaktadır.
Bankacılık krizinden çıkış yolu olarak risk yönetimi tek başına bir çözüm yolu
değildir. BDDK tarafından zorunlu hale getirilen “asgari sermaye yeterlilik
oranı”, beklenen iyileştirici tesiri yerine bu bankalarca sermaye yeterliliğini
Ayrıca,
bankalarla ilgili bilgiler; sermaye, krediler ve banka
* Faik Çelik, Mehmet Behzat Ekinci
İstanbul, İkti
cfaik@hotmail.com, mbekinci@akademiktisat.net
** Alkım, Active, “Türkiye’de Bankacılık Krizlerinin Önlenmesinde
Risk Yönetiminin Yetersizliği ve Stratejik Bir Yaklaşım”, Mart-Ni
FAYDALANILAN
KAYNAKLAR
·
BESSIS,
Joel. Risk Management
in Banking, John WILEY & SONS Ltd., West Sussex – England, March 2000.
·
GOLDSTEIN,
Morris. Banking Crisis In Emerging Economies:
Origins and Policy Options, Economic Paper No:46, Bank For International Settlements, Monetary an Economic Department, Basle - Switzerland, October 1996.
·
STIGLITZ,
Joseph E. Finan
·
YURDAKUL,
Tülin. Risk Yönetimi, Li
·
ARMS
Information Technology, “Advanced Treasury Management Systems (ATMS)” www.arms.com/sg
·
Dezenflasyon Sürecinde Türk Bankacılık Sistemi ve Risk Unsurları, Humanitas
Eğitim Merkezi, Eğitim Yayınları, Ocak 2001.
·
Risk Yönetimi, Kentbank,
Basılmamış Çalışma, 2001.