ORTAK TARIM POLİTİKASI ÇERÇEVESİNDE AB VE TÜRKİYE
TARIMININ KARŞILAŞTIRMALI BİR ANALİZİ
İÇİNDEKİLER:
I- GİRİŞ
II-
AVRUPA BİRLİĞİ’NİN ORTAK TARIM POLİTİKASI
1.AB
ORTAK TARIM POLİTİKASININ BİLEŞENLERİ
1.1. AB
Ortak Tarım Politikasının Amaçları
1.2. AB
Ortak Tarım Politikasının Prensipleri
1.3.
Ortak Tarım Politikasının Fiyat Politikaları
1.3.1.
İç Piyasada Ortak Fiyat Politikası
1.3.2.
Dış Piyasaya Yönelik Fiyat Politikaları
2. ORTAK
TARIM POLİTİKASININ SONUÇLARI VE REFORMU
2.1.
Ortak Tarım Politikasının Sonuçları
2.2. Ortak Tarım Politikasında Reform Gereği
2.3.Yapılan Reformlar
III. TÜRKİYE’NİN TARIMSAL YAPISI VE ÜRETİMİ
1. Tarımın GSMH İçindeki Payı
2. Tarımın İstihdam İçindeki Payı
3. Tarımın Dış Ticaret İçindeki Payı
4.Tarımsal Kişi Başına Gelir Açısından
IV. TÜRKİYE’DE TARIMSAL DESTEKLEME POLİTİKALARI
V. TÜRKİYE VE AB TARIMININ KARŞILAŞTIRMASI
1. Verimlilik Karşılaştırması
1.1. İş Gücü Verimliliği
1.2. Üretim Verimliliği Karşılaştırması
VI. SONUÇ VE ÖNERİLER
I- GİRİŞ
Tarımsal üretim insanlık tarihinin en eski üretim
faaliyetidir ve dünyada ilk ve köklü politikalar da yine tarım alanında
geliştirilmiştir. Besin maddelerinin kaynağı olduğu için tarımsal üretim her
dönemde stratejik önemini de korumuştur.
Ülkeler tarih boyunca tarım konusunda politikalar
oluşturmuş ve tarımda dışa bağımlılığı azaltmayı ve kendi kendine yeterliliği
sağlamayı hedef edinmişlerdir. Belirlenen bu hedefler tarım sektörünün
desteklenmesini zorunlu kılmıştır. Bunun sonucunda dünyada devlet müdahalesinin
en yoğun olduğu sektör tarım sektörü, destek ve koruma düzeyi en yüksek
politikalar da bu sektöre yönelik politikalar olmuştur.
Tarım sektörü ve bu sektöre yönelik politikalar, Avrupa
Birliği’nin de temel taşlarından birisidir ve ilk ortak politika Ortak Tarım
Politikası adı altında bu sektöre yönelik olarak belirlenmiştir.
Ancak Ortak Tarım Politikası, Topluluğun diğer ortak
politikaları gibi gümrük birliğine dayalı bir ekonomik bütünleşme modeline
dayanmamaktadır. Ortak Tarım Politikası ile üye devletlerin tarım politikaları
ortak bir çerçevede yönetilmektedir. Ayrıca bu politika, Birliğin piyasalarında
destekleyici, üye olmayan ülkelere karşı koruyucu bir yapıya sahiptir.
Oluşturulduğu ilk yıllarda Birlik bütçesinden yaklaşık %90 pay alan bu sektörün
günümüzde de %50’yi aşan oranda paya sahip olması Avrupa Birliği’nde (AB) Ortak
Tarım Politikasının ağırlığının bir göstergesidir.
İşte bütün bu gerçeklikler temelinde çerçevesini
oluşturduğumuz bu çalışmanın amacı AB’ne üyeliği hedeflenen Türkiye’nin tarım
sektörünü nelerin beklediğini ortaya koyabilmektir. Bu kapsamda çalışmamızın
birinci bölümünde; Ortak Tarım Politikasının oluşumu, bileşenleri ve bu
konudaki reformlar incelenmiştir.
İkinci ve son bölümde ise Türkiye-AB ilişkileri tarımsal
boyutta incelenmiş, Türk Tarımının genel çerçevesi çizilerek Türkiye ve AB’de
tarımsal yapı ve politikalar arasındaki farklar karşılaştırmalı bir analizle
değerlendirilmiştir.
II- AVRUPA BİRLİĞİ’NİN ORTAK
TARIM POLİTİKASI
Avrupa topluluğunu oluşturan ülkeler bir çok alanda ortak
politikalar benimsemişlerdir. Bu politikalar kapsamına tarım politikasının
alınması önceleri tartışma konusu olmasına rağmen daha sonra bu politika topluluk
gündeminde önemli bir yer tutmuştur.
Üye ülkeler, AB’nin kurulduğu yıllarda tarımda ulusal
politikalar uygulamak yerine ortak politikalar oluşturmayı tercih etmişlerdir.
Bu tercihte:
·
İkinci Dünya savaşı sırasında Avrupa’da yaşanan kıtlık
dolayısıyla gıda arzının devamlılığını sağlama,
·
Savaş sonrasında AB’nin nüfusunun önemli bir
bölümünü (aktif nüfusun %20’si) oluşturulan tarım sektörünün gelir seviyesinin
korunması ve Avrupa ekonomik bütünleşmesinin,toplumun önemli bir kesimini ilgilendiren
sorunlara yeterince eğilmediği sürece başarılı olamayacağı,
·
Üye ülkelerin ulusal tarım politikaları arasındaki
farklılıkların sadece koordinasyonla giderilemeyeceği,
·
Üye ülkeler arasında diğer sektörlerde olduğu gibi
bir gümrük birliği oluşturulmasının piyasa mekanizmaları arasındaki farkların
giderilmesinde yeterli olamayacağı, yönünde bazı görüşler etkili olmuştur.
Ayrıca Avrupa entegrasyonunun baş mimarı olan Almanya ve Fransa arasında çıkar
ayrılıkları da bu oluşumda önemli rol oynamıştır. AB kurulmadan önce yapılan
görüşmelerde Almanya, bir gümrük birliği oluşturulması ve sanayi mallarının
serbest dolaşımının sağlanmasını savunmuştur. Çünkü bu ülkenin sanayi sektörü
oldukça gelişmiş durumdaydı.
Buna karşılık toplam nüfusunun %25’i tarım sektöründe
çalışan Fransa sanayi malları için oluşturulacak gümrük birliğinin meydana
getireceği rekabet ortamında Almanya karşısında dezavantajlı duruma
düşebileceği endişesiyle üye ülkelerin pazarlarının tarım ürünlerine de
açılması gerektiği konusunda ısrarlı davranmıştır. Diğer bir ifadeyle her iki
ülke arasında çıkar çatışması ve Fransa’nın bu konudaki ısrarının da ortak bir
tarım politikası uygulanmasında etkili olduğu ifade edilebilir. Ortak Tarım
Politikasının (OTP) tercihinde etkili olan bir diğer neden ise tarımda ulusal
politikaların uygulanması durumunda tarıma dayalı sanayi ürünlerinin de (gıda
sanayi gibi) AB içinde serbest dolaşımının tam olarak sağlanamayacağı ve
rekabetin bozulacağı endişesidir. Yukarıda belirtilen etmenlerin bir araya
gelmesi neticesinde Avrupa’daki tarım sektörü için ortak bir politika
belirlenmesi kararlaştırılmış, böylece 1 Ocak 1958 yılında yürürlüğe girerek
Avrupa Ekonomik Topluluğunu kuran Roma Anlaşması ile OTP’nin yasal temeli
oluşturularak amaçları ve ilkeleri belirlenmiştir. Roma Anlaşmasında yer alan
hedefleri uygulamaya koymak üzere de 1958 yılı Temmuz ayında Stresa Konferansı
ile başlayan çalışmalar, 1960 yılında Topluluk Bakanlar Konseyi’nin politika
ilkelerini benimsemesiyle sonuçlanmıştır. İlk ortak piyasa düzeni, 1962 yılında
tahıl sektöründe yürürlüğe girmiştir. [1]
1962 yılında uygulamaya konulan Ortak Tarım Politikası
(OTP), tarımsal ürünlerin topluluk pazarında serbest rekabet şartlarına göre
satılmasını öngörmekle beraber, fiyatlarda görülen dalgalanmalar nedeniyle,
gerektiğinde piyasaya müdahale olanağını da vermektedir. Bundan anlaşılacağı
üzere OTP ile bir yandan fiyatlar arz ve talebi ayarlayan bir faktör olarak ele
alınmak suretiyle serbest rekabet esaslarından hareket edilmekte, diğer yandan
iç piyasaların dış piyasalar karşısında korunması için çeşitli müdahale
tedbirlerine başvurulmaktadır.[2]
OTP’nin bir gereği olarak üye ülkeler ulusal konuların
bazılarında özellikle yasama ve yürütme konularında yetkilerinin bir kısmını
Birliğin Organlarına devrettikleri için tarım konusunda bağımsız politikalar
uygulayamamakta ve birliğin aldığı kararlara uymak zorunda kalmaktadırlar.
1.AB ORTAK TARIM POLİTİKASININ BİLEŞENLERİ
1.1. AB Ortak Tarım Politikasının Amaçları
OTP’nin amaçları Roma
Anlaşmasında şu şekilde belirtilmiştir: [3]
·
Tarım sektöründe verimliliğin arttırılması; AT
tarımsal ürün fazlalıkları nedeniyle bazı ürünlerin üretiminde ekstansif tarıma
geçerek tarımda verimliliği arttırmayı amaçlamaktadır. Burada, ekstansif
tarımdan kasıt, üretilen ürünü daha düşük maliyetle üretebilmektir.
·
Gıda maddelerinin temininin gün geçtikçe artan bir
şekilde garanti altına alınması,
·
Ölçülü tüketici fiyatlarının oluşturulması,
·
Tarımsal nüfusa, fert başına geliri arttırmak
suretiyle insan onuruna yakışır bir yaşam düzeyinin sağlanması,
·
Tarımsal pazarların ve topluluk içi tarımsal
ticaretin yaygınlaştırılması,
·
Çevrenin korunması,
·
Topluluğun dünya ticaretine uyumunun sağlanması,
·
Dünyadaki açlık sorunun çözümüne katkıda
bulunulması
Tarım ürünleri fiyatlarını bütün üye ülkelerde
eşitleyerek, fiyatların üye ülkeler arasında haksız rekabete yol açmasının
önüne geçmek ve tüketicilere daha gerçekçi ve uygun fiyatlar sunmak [4] OTP’nin
diğer amaçları arasındadır. OTP’nin belirtilen amaçlarına ulaşmak için gerekli
düzenlemeler ise şu şekilde belirtilmiştir: [5]
Üye devletlerin öngörülen bir
geçiş döneminden sonra, OTP‘nin amaçlarını belirli aşamalarda
gerçekleştirmeleri,
Tarımsal pazarların ortak
düzenlemesi ve işleyişinin sağlanması,
Ortak piyasa düzeni
çerçevesinde fiyat düzenlemeleri, müdahale yöntemleri,ihracata vergi iadesi,
ithalâta prelevman gibi dışa karşı korunma önlemlerinin alınması,
Ortak düzenin amacına
ulaşmasını sağlamak üzere finansman fonlarının teşkil edilmesi.
1.2. AB Ortak Tarım Politikasının Prensipleri
Toplulukta, tarımsal üretimi arttırmak, üreticilere daha
iyi bir yaşam seviyesi oluşturmak ve piyasaları istikrara kavuşturarak arzın
devamlılığını sağlamak hedeflerini gerçekleştirmek üzere, 1960 yılında tesis
edilen Ortak Tarım Politikası üç ana prensibe dayandırılmıştır:
·
Topluluk tercihi,
·
Ortak bir pazar kurulması,
·
Malî dayanışma.
Bu üç prensip çerçevesinde, her
bir sektör için tesis edilen "Ortak Piyasa Düzenleri" yoluyla
tarımsal ürünlerin üretimi, desteklenmesi, dış ticaretine ilişkin politikalar
yürütülmektedir. Söz konusu piyasa düzenleri; fiyat ve müdahale, Topluluk içi
serbest dolaşım, üçüncü ülkelerle ticaret, rekabet ve finansman politikalarını
içermektedir. [6]
Tek Pazar ilkesi ile tarım ürünlerinin OTP kapsamında üye
ülkelerde serbest dolaşımı amaçlanmıştır. Topluluk Tercihi ilkesi ile
hedeflenen Topluluk içi piyasalarda ve Topluluk sınırlarında, üye ülkeler
tarafından üretilen tarım ürünlerine öncelikli bir rejim uygulamaktır. Malî
Dayanışma ilkesi, diğer iki ilke çerçevesinde uygulanacak olan ortak politika
doğrultusunda yapılacak harcamaların, ortaklaşa oluşturulan bir bütçeden ve AB
üyesi ülkelerin tamamının katkısı ile karşılanmasını hedeflemektedir. [7]
1.3. Ortak Tarım Politikasının Fiyat Politikaları
1.3.1. İç Piyasada Ortak Fiyat Politikası
Bu politika, uygulandıkları ortak piyasa düzenine göre
hedef veya müdahale olarak adlandırılan başlıca iki ayrı fiyatla
gerçekleştirilmektedir. Hedef Fiyat, üreticilerin gelir düzeyini mümkün olan en
makul seviyede tutacak olan tavan fiyatı saptayarak, aynı zamanda tüketicilerin
de aşırı fiyat artışlarına karşı korunması amacıyla belirlenen fiyattır. [8] Bu
fiyat, üretici için arzu edilen gelir seviyesini göstermektedir.
Müdahale Fiyatı, fiyatların belirlenen hedef fiyatın
altına düşmesi durumunda, üreticilere sağlanan en düşük garanti seviyesini
ifade eden taban fiyattır. Geri çekme fiyatı, üretici kuruluşların, bazı meyve
ve sebzelerde oluşan arz fazlasını piyasadan çekme fiyatıdır. Satın alma
fiyatı, devlet kurumlarının, ürünleri piyasadan satın alış fiyatıdır. [9]
1.3.2. Dış Piyasaya Yönelik Fiyat Politikaları
İthalât politikası kapsamında ithal edilen ürünlerin AB
piyasasına girebileceği en düşük fiyat olan eşik fiyat belirlenmektedir.
İhracat politikası kapsamında , fiyatları dünya fiyatlarının üstünde seyreden
Birlik ürünlerinin ihracatını teşvik etmek için ihracatçılara, dünya fiyatları
ile müdahale fiyatları arasındaki farkın ödenmesi anlamına gelen ihracat iadesi
adlı prim ödenmektedir. Yukarıda sıralanan fiyat politikaları dışında
çiftçiler, doğrudan ödemeler ile desteklenmektedir. [10] Eşik fiyat, Topluluk
içinde elde edilmesi arzu edilen "hedef fiyat" seviyesini
etkilemeyecek bir düzeyde belirlenmektedir.
2. ORTAK TARIM POLİTİKASININ SONUÇLARI VE REFORMU
2.1. Ortak Tarım Politikasının Sonuçları
Ortak tarım politikasında hedeflenen amaçların
gerçekleşmesine paralel olarak bir takım olumsuz sonuçlar meydana gelmiştir.
Söz konusu politika bu yönüyle pek çok eleştiriye maruz kalmıştır.
OTP’nin olumsuz sonuçları şu
şekilde açıklanabilir: [11]
Ürün fazlalıkları:
AB OTP’sinin oluşturulma
nedenlerinin başında, AB’nin tarımsal üretimde kendine yeterli olamaması
geliyordu. Bu nedenle, oluşturulan politika mekanizmaları, üretim artışlarının
sağlanmasına yönelik olmuştur. Üretimi arttırmak için izlenen politikaların
yıldan yıla artan maliyetlerinin yanında, iç piyasada tüketilemeyen ürünlerin
biriktirilmesi sonucunu doğurmuştur. Bu gelişmelerin doğal bir sonucu olarak Topluluk
tarım ürünleri stokları, tarihin en yüksek miktarlarına ulaşmıştır. “1973-88
döneminde tarımsal üretim yıllık %2 oranında artarken, iç tüketim yıllık olarak
ancak %0,5 artmıştır. Böylece ortaya çıkan fazlalıkların stoklanması ciddi
sorunlara sebep olmuştur.” [12]
Maliyet artışı:
Üretimin arttırılmasına yönelik
çabalar, doğal olarak maliyetlerin de artmasına yol açmıştır. Bunun yanında,
Topluluğun zaman içinde büyümesi da daha önceden öngörülmeyen bazı sorunları
beraberinde getirmiş ve OTP’nin Topluluğa maliyeti daha da arttırmıştır.
Bölgeler arası gelir farklılıklarının ortaya çıkması:
OTP çerçevesinde ürünlere göre
farklı desteklemeler sağlandığından farklı ürün yetiştiricileri ve bölgeler
arasında gelir farklılıkları ortaya çıkmıştır.
Genel refah kaybı:
Topluluk kaynaklarının önemli
bir miktarının daha fazla ekonomik getirisi olan faaliyetler yerine tarım
sektörüne harcanmasının, genel bir refah kaybına neden olduğu da sık sık dile
getirilen argümanlar arasındadır. Ayrıca bir yandan üreticiler desteklenirken,
tüketicilerin zaman zaman yüksek fiyatlarla karşılaşması da istenmeyen
etkilerden biridir.
Dünya ticaretine olumsuz etki:
OTP ile ortaya çıkan yan
etkilerden biri de Topluluğun tarım ürünleri ihracatında destekleyici,
ithalâtında ise koruyucu bir politika izlemesi nedeniyle diğer tarım ürünleri
ihracatçısı ve gelişmekte olan ülkelerin ekonomilerini olumsuz yönde
etkilemesidir.
Çevre tahribatı:
OTP gereğince, tarım ürünlerine
yıllardır uygulanmakta olan yüksek destekleme fiyatları nedeniyle tarımsal
üretim artmış ancak bu durum çevrenin tahrip edilmesine sebep olmuştur.
Sonuç olarak kısaca şu
değerlendirme yapılabilir:
·
RA’da belirtilen amaçlara ulaşılmıştır.
·
Topluluk için maliyeti yüksek bir politika
olmuştur.
·
OTP zaman içerisinde iki temel sorunla
karşılaşmıştır: Üretim fazlası ve bütçe maliyeti. [13]
2.2. Ortak Tarım Politikasında Reform Gereği
Ortak Tarım Politikası işleyiş mekanizması ile ortak
piyasa düzeninin kurulmasından günümüze dek sürekli değişim göstermiştir. Bu değişmeleri
gerekli kılan bazı gelişmeler yaşanmıştır. Bu gelişmeler kısaca aşağıdaki gibi
özetlenebilir. Bilindiği gibi başlangıçta OTP kapsamında alınan tedbirler,
tarımsal üretimin güvenliğinin sağlanması ve gıda açığının kapatılması amacına
yöneliktir. OTP’nin oluşturduğu yıllarda tarımsal üretimde kendine yeterli
olmayan AB kısa sürede tarımsal ürün ihracatında dünya pazarında ABD’den sonra
ikinci sıraya yerleşmiştir.
Kendi kendine yeterliliğin sağlanmasından sonra da üretim
artışının devam etmesi ve iç ve dış pazarlarda pazarlanmasında sorunlar
yaşanması bazı ürünlerde stokları da beraberinde getirmiştir. 1973-88 döneminde
iç tüketim %0,5 oranında artarken tarımsal üretimde kaydedilen artış %2
oranında gerçekleşmiştir. Üretimin tüketimden daha fazla oranda artması
stokları kaçınılmaz kılmıştır. 1991 yılı bütçesinde stoklama harcamaları için
ayrılan miktar 6,4 milyar ECU’ye ulaşmıştır. [14] Tablo 1’de AB tarım ürünleri
stok durumu yıllar itibari ile verilmiştir.
Tablo 1: Topluluğun Tarımsal Ürün Stokları (Milyon Ton)
Ürünler |
1976 |
1981 |
1983 |
1984 |
1985 |
1987 |
1989 |
1991 |
1994 |
1995 |
1996 |
Tahıllar |
1313 |
4194 |
9541 |
9393 |
18647 |
10506 |
8608 |
17237 |
12409 |
5524 |
1209 |
Zeytinyağı |
43 |
140 |
121 |
167 |
75 |
311 |
131 |
18 |
88 |
32 |
12 |
Tütün |
19 |
30 |
30 |
14 |
15 |
42 |
78 |
107 |
13 |
- |
0,1 |
Alkol |
- |
- |
- |
- |
501 |
1688 |
3568 |
2400 |
3127 |
1018 |
873 |
Süt Tozu |
895 |
298 |
957 |
773 |
514 |
594 |
22 |
416 |
73 |
14 |
125 |
Tereyağı |
148 |
14 |
686 |
973 |
1018 |
888 |
5 |
266 |
59 |
20 |
39 |
Sığır Dana Eti |
310 |
210 |
390 |
595 |
803 |
736 |
158 |
1010 |
162 |
18 |
434 |
Kaynak: Ebru Ekeman, 21. Yüzyılın Eşiğinde Avrupa Birliğinde
Ortak Tarım Politikası, IKV Yayını, No:158, Eylül 1999.
Yukarıda yer alan çizelgeden de görüldüğü gibi bazı
ürünlerin stoklarında azalma söz konusudur. Bu azalış, söz konusu ürünlere olan
dış talebin artışı ve OTP’de yapılan reformlar ile yakından ilişkilidir.
Tarımsal ürünlerde kontrolsüz üretim artışı nedeniyle müdahale kurullarında
oluşan stoklar özellikle 1980 sonrasında OTP’nin en önemli sorunu haline
gelmiştir. AB bütçesinden fiyat destekleri ve stoklama giderleri ile stokları
eritebilmek amacıyla ihracatı arttırmak için ihracat iadelerinin artması OTP’nin
malî külfetini ağırlaştırmıştır. [15] Saydığımız bu genel nedenler sonucunda
OTP’da reform gereği duyulmuştur.
2.3.Yapılan Reformlar
OTP’de ilk reform girişimi, 1968 yılında hazırlanan ve
Mansholt Planı olarak bilinen memorandumdur. İlk kez bu plan çerçevesinde üye
ülkelerin tarım sektörlerinde uyum sağlamaya yönelik tedbirler içeren
politikalar ortaya konmaktadır.
Yapılan tüm çalışmalar sonucunda tarım sektöründe bazı
olumlu gelişmeler sağlanmış, tarımsal sektörde yatırımlar artmış, istihdam
azaltılabilmiştir. Bu olumlu gelişmeler yanında uygulanan OTP üretim
fazlalıklarını, bütçe maliyetinin yükselmesi ve üretici gelirlerinde azalma
sorunlarını da beraberinde getirmiştir.
OTP ile Avrupa’daki tarımsal üretimin miktarı ve tarım
sektörünün gelirleri ciddi anlamda artarken, 1980’li yıllara gelindiğinde bu
kez de ürün fazlalığı sorunu ortaya çıkmış ve 1985 yılında hazırlanan Yeşil
Kitap’ta öngörüldüğü gibi üretimin ve tarımsal harcamaların kısılması yönünde
bir politika belirlenmiştir. [16] Yeşil Kitap temelinde başlatılan tartışmalar
Komisyonun 18 Aralık 1985 tarihli memorandumunda ortaya konulan prensiplerle
sonuçlanmış ve bu prensipler çerçevesinde piyasa düzenlerinde reform
yapılmıştır. Şubat 1988 tarihli Avrupa Konseyinde dengeleyiciler kavramı ortaya
konmuştur. Bu reformların genel olarak amaçları;üretimin belli bir eşiği aşması
halinde destekleme fiyatlarının düşürülmesi, üreticilerin, harcamaların
finansmanına katkısının arttırılması, müdahale sisteminin getirdiği
garantilerin azaltılmasıdır. Ancak dengeleyiciler politikası da OTP’nin
sorunlarının çözümünde etkili olamamıştır.
1980’li yıllarda gündeme getirilen reformlar, daha önce
yapılandırılan daha kapsamlı önlemler içermektedir. 1990’lı yıllara doğru, OTP
reformuna hız kazandıran iç etkenler yerini dış etkenlere bırakmıştır. OTP ile
sağlanan üretim artışı sonucunda topluluğun dünyanın en büyük ikinci tarım
ürünleri ihracatçısı haline gelmesi OTP’den zarar gören ülkelerin
eleştirilerini arttırmaya etkili olmuştur. ABD, AB’nin rakipleri ve ihracat
payını arttırmayı hedefleyen ülkeler arasındaki rekabetten olumsuz etkilenen
gelişmekte olan ülkeler, OTP’nin reformunda baskı unsuru olmuşlardır. Bu
dönemde GATT çerçevesinde başlatılan Uruguay Raundu görüşmelerinde bu ülkelerin
baskıları sonucu AB, 1992 yılında OTP tarihinin en kapsamlı reformunu
yapmıştır. Nitekim 1992 yılında gerçekleştirilen MacSharry düzenlemeleri ile
çiftçiye sağlanan destekler, fiyat desteklerinden çok, çiftçinin mevcut gelir
düzeyini sürdürmesine imkan sağlayacak hale getirilmiştir. [17]
AB Tarım Bakanları Konseyi, 26 Haziran 2003 tarihinde
yapılan bir toplantıda, Ortak Tarım Politikası’nda köklü değişiklikler
yapılmasını kararlaştırmışlardır. Alınan kararla birlikte, AB’nin tarımsal
desteklerinin büyük bölümü üretimden bağımsız bir şekilde kullandırılacak ve
çiftçilere istedikleri ürünleri üretme imkanı sağlanacaktır. Üye ülkeler,
tarımsal üretimde sürekliliğin sağlanması için destekler ile üretim arasında
sınırlı ölçüde bir bağlantı kurabileceklerdir. Ayrıca, büyük çiftliklere
yapılan doğrudan destekler azaltılarak kırsal kalkınma politikası kapsamında
çevre, kalite ya da hayvan refahı için yapılan desteklere daha fazla ödenek
tahsis edilecektir. Reformlar ile birlikte, AB’de yerleşik çiftçilere üretimden
bağımsız olarak tek bir ödeme sistemi oluşturulacak ve ödeme koşulları gıda
güvenliği, hayvan refahı ve çevre korunması gibi faktörlere bağlanacaktır. Tek
ödeme sistemi 2005 yılında başlayacak ve üye ülkelerin geçiş dönemi talep
etmeleri halinde, bu süreç en geç 2007 yılında tamamlanacaktır. [18] Genel
olarak değerlendirildiğinde, reform uygulanmaları ile fiyat desteklemelerinin
giderek üreticilere doğrudan gelir yardımlarına dönüştürüldüğü görülmektedir.
Doğrudan gelir yardımları, desteklemeden ziyade, vazgeçilen üretime ve dolayısıyla
gelir kaybına karşı telafi edici tazminatlar şeklinde verildiğinden yeni
stoklara yol açmayacaktır. Yapılan reform ile piyasaya müdahaleler mümkün
olabilen asgari seviyeye çekilmeye çalışılmıştır.
III. TÜRKİYE’NİN TARIMSAL
YAPISI VE ÜRETİMİ
Tarım sektörü,Cumhuriyetin kuruluşundan günümüze kadar
ülkemizin ekonomik ve sosyal gelişmesinde önemli görevler üstlenmiştir. Uzun
yıllar Türkiye ekonomisinin lokomotifi olan tarım sektörü 2000’li yıllara;
milli gelire yaptığı %14, toplam istihdama %45 katkı ile girmektedir.
Türkiye, kalkınma planlarında tarımda üretim artışının
sağlanması esas amaç olarak belirlenmiş, bunun yanında kırsal kesimde
yaşayanların gelir düzeylerinin iyileştirilmesi ve bölgesel farklılıkların
giderilmesi de öngörülmüştür. Türkiye’de besin maddeleri üretimi yönünden ciddi
sorunlar olmamasına rağmen tarımın diğer sektörlere göre nispi geriliği devam
etmektedir. [19] Türkiye, 78 milyon hektar yüzölçümü ile Akdeniz’in doğu kesimi
ve Asya’nın güney-batı bölgesinde yer almaktadır. Bu alanın %26’sını ormanlar,
%16’sını çayır ve mer’a alanları, %35’ini tarım alanları oluşturmaktadır.
Türkiye; yazları sıcak ve kurak, kışları uzun ve soğuk iklimi yanında, her
mevsim sürekli yağış olan nemli bölgeleri olduğu gibi, Akdeniz’in yarı tropik
ılıman iklimine de sahiptir. Bu coğrafik yapı ve uygun ekolojik koşullar
nedeniyle, tarımsal üretimde miktar ve ürün çeşitliliği yönünden büyük ve
seçenekli bir potansiyeli vardır. Ortalama yıllık 643 mm. yağış alan
Türkiye’de, uygun su kaynağı olarak 14 300 km2 göl ve nehir alanları
bulunmaktadır. 28 milyon hektarlık tarım arazisinin, ekonomik olarak
sulanabilir özellikte olan 8,5 milyon hektar alanın, ancak 4,7 milyon hektarı
sulanabilmektedir. Güney Doğu Anadolu Projesi’nin (GAP) tümüyle devreye
girmesiyle 1,7 milyon hektarlık ek alan sulamaya açılmış olacaktır. [20]
1. Tarımın GSMH İçindeki Payı
Türkiye’de tarımsal üretim devamlı olarak artış göstermiş
olmakla beraber, diğer sektörlerdeki yüksek oranlı büyümeler nedeniyle
ekonomimiz içindeki payı azalmıştır. Tarımsal üretim, Türkiye’de zamanla artan
bir trende sahiptir. 1925’den 1985’e 60 yıl içinde tarım sektörü katma
değerinde yıllık ortalama artış hızı yaklaşık %4,2 dolayında olmuştur.
Türkiye’de Cumhuriyetin kuruluşu sırasında, tarım kesimi hakim üretim sektörünü
oluşturmaktaydı. 1927 sayımına göre aktif nüfusun %80’den fazlası tarımla
uğraşıyordu. 1925 yılında toplam ihracatın yaklaşık %82’sini tarım ürünleri
oluşturmaktaydı.[21] O dönemde yapılan “geçimlik tarım”dı ve tarım kesiminde
çalışan nüfusun GSMH’deki payları ancak %46,7’ye ulaşabiliyordu. Türk tarımı
1950’lerden bu yana sürekli bir değişim ve gelişme sürecine girmiş, yeni
teknoloji ve organizasyonların üretim sürecine girmesiyle işbölümü ve
ihtisaslaşma gelişmiş, pazarlanan ürün miktarı artmıştır.
Türkiye’de tarım sektörünün Milli Gelir içindeki payı
zamanla düşmüştür.1927 yılında %67 olan bu pay , 1950’de %52’ye yani milli
gelirin yarısına inmiştir. 1950-1960 arasında Milli Gelir (MG) içindeki pay,
tarımın süratli olarak gelişmesine rağmen sanayinin gelişme hızının daha yüksek
olmasından dolayı gerilemiş %42’ye inmiştir.1960’da GSMH’deki pay %40 olmuştur.
Tarımın gerek MG gerek GSYİH ve GSMH içindeki payı 1960’dan sonra da
gerilemiştir. 1980 yılında GSYİH’nin %23,9, GSMH’nin %21,8’ni oluşturmuştur.
1988 yılında bu süreç devam etmiş ve daha da düşerek sabit fiyatlarla GSMH ve
GSYİH için yaklaşık olarak %19,7 olmuştur. [22] Tarımın GSMH’deki payı 1992’de
sabit fiyatlarla %12 civarında olmuştur.
İstihdamda %50’ye varan bir paya sahip olan bu sektörün
ekonomik gelişmesini sadece bu rakamlara bağlamak yanıltıcı olabilir. Bunu
yerine tarımda elde edilen katma değerin sanayiye oranla azlığı, iç ticaret
hadlerinin tarım aleyhine geliştiği göz önünde bulundurularak değerlendirme
yapılması daha akılcı olabilir. [23] Tarımın GSYİH’deki payı 1995 yılında
yaklaşık %15 olmuştur. Bunun 2000 yılında %13,5 ve daha altında olması
hedeflenmiştir. 1995-2000 yılları arasında tarımda yıllık üretim artışı
%2,9-3,7 olarak hedef alınmaktadır. Bu oran sanayide %6-8, hizmetlerde ise
%4,4-6,8 arasındadır. Tarım sektörünün planlı dönemde yatırımlardan aldığı pay
%15’leri bulmuştur.1980 sonrasında sabit sermaye yatırımları içindeki pay
%15’lere varmıştır. Ancak son yıllarda bu oran %8’ler civarındadır. Teşvikler
ise çok az ve yetersizdir. [24] Tablo 2’de tarım sektörünün 2000 yılına kadar
geçen sürede yıllar itibariyle GSMH içindeki payı gösterilmektedir.
Tablo 2: Sabit Fiyatlarla Gayri Safi Milli Hasıla (Milyar TL)
SEKTÖRLER |
1996 |
1997 |
1998 |
1999 |
2000 |
Tarım |
15 284 |
14 927 |
16 176 |
15 369 |
16 005 |
Sanayi |
29 743 |
32 835 |
33 494 |
31 814 |
33 602 |
Hizmetler |
61 053 |
67 112 |
69 633 |
64 501 |
69 309 |
GSMH (Alıcı Fiyatlarıyla) |
106 080 |
114 874 |
119 303 |
111 684 |
118 916 |
Kaynak: DİE, DPT, İstatistikler.
2. Tarımın İstihdam İçindeki Payı
Gelişmiş ülkelerde, tarımsal nüfusun azalışı,
sanayileşmenin getirdiği iş olanaklarına paralel olmaktadır. Sanayileşmenin
getirdiği teknolojik ilerlemenin tarımda uygulanması üretimi artırma yanında,
emek gücünden tasarrufu da sağlamaktadır. Gelişmekte olan ülkelerde nüfusun
%80’i tarım sektöründe geçimlik aile işletmelerinde barınmaktadır. [25]
Türkiye’de zamanla tarımsal nüfusta belirgin bir azalma olmuştur. Ancak, tarımda
çalışan faal nüfus yüksek denilebilecek bir düzeydedir. Türkiye’deki bu yüksek
oranla (%47) tarım istihdamda büyük yer alırken kalan nüfusu beslemektedir.
[26] Türkiye tarımsal nüfusu 1970-1990 arası oran olarak %20 azalırken mutlak
değer olarak %3,7 azalmıştır. Gelişmekte olan ülkelerde görülen hızlı nüfus
artışı ve büyük şehirlere göç nedeniyle ortaya çıkan bu durum, Türkiye için de
geçerli olmuştur. Tablodan da görüldüğü gibi toplam istihdamda tarımın payı
giderek azalmıştır.
Tablo 3: Tarım Sektörünün İstihdam İçindeki Payı
SİVİL İSTİHDAM |
|||
YILLAR |
TOPLAM
İSTİHDAM |
TARIM
SEKTÖRÜNDEKİ İSTİHDAM |
TOPLAM
İSTİHDAMDA TARIMIN PAYI (%) |
1980 |
16.523 |
8.960 |
54,23 |
1985 |
17.547 |
8.837 |
50,36 |
1990 |
19.323 |
9.233 |
47,78 |
1995 |
20.394 |
9.538 |
46,77 |
2000 |
20.578 |
7.187 |
34,93 |
2001 |
21.524 |
8.089 |
37,58 |
2002 |
21.354 |
7.458 |
34,93 |
2003 |
20.970 |
7.185 |
34,26 |
Kaynak: DİE, DPT, İstatistikler.
Not: 1995 yılına kadar 12+yaş, 1995
yılından itibaren 15+yaş verilmiştir.
Kırsal ve kentsel nüfus ayrımında ise 1980’li yılların
etkisi ile kırsal nüfus oranı 1995 için %41, kentsel nüfus oranı ise %59’u
bulmuştur. [27] Türkiye’de tarımsal nüfus daha çok ücretsiz çalışan aile
bireylerinde oluşur. Ücretli iş gücünün fazlalığı kapitalist tarımın göstergesi
(İngiltere %49,4) sayılır. Fakat tarımsal nüfus içerisinde çalışma statüsünde
1990 yılı itibariyle ücretli aile işçisi %9,2’ye yükselirken, ücretsiz aile
işçisi %64’e gerilemiştir. Tablo 4’te 1970-1990 dönemi Türkiye’de tarımsal
nüfusun çalışma statüsündeki gelişim seyrini görmekteyiz. [28]
Tablo 4: Tarım Faal Nüfusunun Çalışma Statüsü:1970-1990
Çalışma statüsü |
1970
(%) |
1980
(%) |
1985
(%) |
1990
(%) |
Ücretli |
5,9 |
5,3 |
4,3 |
9,2 |
İşveren |
0,2 |
0,3 |
0,3 |
0,3 |
Kendi hesabına |
28,7 |
25,7 |
25,2 |
26,5 |
Ücretsiz aile işçisi |
65,2 |
68,7 |
70,2 |
64,0 |
Toplam |
100,00 |
100,00 |
100,00 |
100,00 |
Toplam tarımsal nüfus (1000
kişi) |
11.361 |
11.024 |
11.628 |
11.670 |
Kaynak:
DİE, Nüfus Sayımları ve 1990 Hane Halkı İş Gücü Anketi.
FAO, International Comparisions of Agricultural Output and Productivity,
1993, p. 98
Günümüzde gelişmiş ülkeler tarımdaki istihdam düzeyini,
tarımın GSMH’den aldığı paylara yaklaştırmaya çalışmakta, tarım sektöründeki
fazla iş gücünü diğer alanlara çekerek uzun dönemde tarımın daha az devlet
desteğine ihtiyaç duyan hale getirmeye çalışmaktadırlar.[29]
3. Tarımın Dış Ticaret İçindeki Payı
1980 yılından sonra tarımın ihracat içindeki payının da
azaldığını görüyoruz. Türkiye ekonomisinin gelişme seyrinde sanayiye ağırlık
verilişinin tabi sonucu olarak ortaya çıkan bu durumun belirlediği
gelişmelerle, 1970’de tarımın ihracat içindeki payı %70 iken 1980’de %57’ye
inmiş ve 1986’da %25,3’e gerilemiştir.1988’de %20 olan bu pay1993’te ise daha
da gerileyerek %15,4 olmuştur. [30] Bu seyirde 1980 yılında alınan kararların
büyük etkisi olmuştur.1980 sonrası dönemde izlenen ekonomik politikalar gereği
olarak alınan önlemler tarım politikamızın da yeniden şekillenmesine neden
olmuştur. Bu etkiler ürün fiyatları ve girdi fiyatları üzerinde olmuştur. Ürün
fiyatları üzerinde gerçekleşen etkiler destekleme fiyatları yolu ile
yapılırken, ürünlerin fiyatlarının serbest piyasada oluşması tercih edilmiştir.
1980 sonrası dış ticaret politikamızda olan köklü değişikliklerin tarımsal ürün
ihracat ve ithalâtımız üzerinde etkileri görülmüştür.
Tarımsal ihracatımız 1980’de 1,6 milyar dolarken 1993’te
2,4 milyar dolara ulaşmıştır.1994’teki artış oranı ise %3,8 olmuştur. Tarımın
toplam ihracat içindeki payının bu verilerin üzerinde olduğu söylenebilir.
Çünkü uluslar arası ölçülere göre tarımsal madde sayılan bir çok yarı işlenmiş
tarımsal mamul hesaplarda sınai ihracat malları grubuna dahil edilmektedir.
2000’li yıllara doğru gidildiğinde tarımın genel ihracat içindeki payının
düştüğü görülmektedir. 1980 yılında tarımın genel ihracat içindeki payı %57
iken bu oran sırasıyla 1990’da %18 ve 2000’de ise %7 olmuştur.
Türkiye’nin ekonomide uyguladığı liberal politikalarının
bir sonucu olarak tarımsal ürün ithalâtında da artış bilhassa hayvansal
ürünlerde, tahıllarda ve yağ bitkilerinde görülmektedir. Bu ürünler üzerine
yoğunlaşan tarım ithalâtımız 1985-1990 döneminde üretimdeki değişmelere bağlı
olarak dalgalanmalar göstermiştir. Tarım ürünleri ithalâtının, genel
ithalâtımız içindeki payı 1985’te %3,3 iken 1989’da %6,6’ya ulaşmıştır. [31]
1993’te %5,7’ye ulaşan tarımsal ürün ithalâtında özellikle buğday ithalâtı
artışı göze çarpmaktadır. Tarım sektöründe 1993 yılında başlayan gerileme 1994
yılında da nispi olarak yavaşlamasına rağmen devam etmiştir. 18,1 milyar
dolarlık 1994 ihracatı içinde tarımın payı 2.47 milyar dolarla %13,6’lık bir
paya karşılık gelmektedir. Aynı yılda ,1.2 milyar dolarlık bir tarımsal ithalât
geçekleştirilmiştir. [32]
Türkiye, tarım ürünleri ihracatında Avrupa Birliği
Ülkeleri ve Amerika Birleşik Devletleri başta olmak üzere bir çok ülkeye
fındık, kuru incir, çekirdeksiz kuru üzüm, Antep fıstığı, kuru kayısı, tütün,
zeytinyağı, pamuk, bakliyat, yaş meyve-sebze ihracatı yapmakta ve bu ürünlerin
ihracatında dünyanın önde gelen ülkeleri arasında yer almaktadır. Son yıllarda
tarımsal ürünlerin genel ihracat içindeki payında düşüşler kaydedilmektedir.
1965 yılında yaklaşık %76 olan bu pay, 1970 yılında %79’a yükselmiş ve bu
yıldan sonra düşüş eğilimine geçmiştir. 1980 yılında %56, 1990 yılında %18 ve
2000 yılında ise %7,3 düzeylerinde gerçekleşmiştir. Son yıllarda artış gösteren
tekstil ve deri gibi tarımsal sanayi ürünleri ve hammaddeler dahil edilirse,
tarım sektörünün ülke ekonomisine sağladığı ihracat payı %50-60
dolaylarındadır. Söz konusu sektörün ihracat içindeki payı Tablo 5’te yıllar
itibariyle gösterilmiştir.
Tablo 5: Tarım Ürünleri İhracatı (Milyon $)
Yıllar |
Toplam
İhracat |
Tarım,
Balıkçılık ve Orman Ürünleri İhracatı |
Tarımın
Payı (%) |
Tarıma
Dayalı İşlenmiş Ürün (Gıda-İçecek) İhracatı |
İşlenmiş
Ürünlerin Payı (%) |
Tarım
ve Tarım Ürünleri (%) |
1996 |
23
225 |
2 481
|
10,68
|
2 194
|
9,45 |
20,13
|
1997 |
26
261 |
2 712
|
10,33
|
2 454
|
9,35 |
19,68
|
1998 |
26
974 |
2 717
|
10,07
|
2 057
|
7,63 |
17,70
|
1999 |
26
587 |
2 432
|
9,15 |
1 744
|
5,56 |
14,71
|
2000 |
27
324 |
1 998
|
7,30 |
1 559
|
5,70 |
13,00
|
Kaynak: DİE, DTM, İstatistikler.
Genel ihracat dengesi yönünden bakıldığında son yıllarda
tarım sektörünün, net ihracatçı konumundan ithalâtçı konumuna geçtiği
görülmektedir. Süreç içersinde; tüketim alışkanlıklarının değişmesi ile eğitim
ve gelir artışında gözlenen farklılıklar, tarım ürünleri ithalâtında artışlara
neden olmuştur. Toplam ithalâtta 1980 yılında %0,6 olan tarım ürünleri
ithalâtı, 2000 yılında gıda ve içecek dahil %8’e yükselmiştir. Tablo 6’da bu
gelişmeleri tarımsal ürün bazında görmek mümkündür.
Tablo 6: Tarım Ürünleri İthalâtı (Milyon $)
Yıllar |
Toplam
İthalât |
Tarım,
Balıkçılık ve Orman Ürünleri İthalâtı |
Tarımın
Payı (%) |
Tarıma
Dayalı İşlenmiş Ürün (Gıda-İçecek) İthalâtı |
İşlenmiş
Ürünlerin Payı (%) |
Tarım
ve Tarım Ürünleri (%) |
1996 |
43
627 |
2 172
|
5,00 |
2 019
|
4.70 |
9,70 |
1997 |
48
559 |
2 421
|
5,00 |
1 774
|
3,65 |
8,65 |
1998 |
45
935 |
2 130
|
4,64 |
1 475
|
3,21 |
7,85 |
1999 |
40
687 |
1 655
|
4,06 |
1 071
|
2,63 |
6,69 |
2000 |
54
503 |
2 129
|
3,91 |
1 193
|
3,90 |
7,81 |
Kaynak:
DİE, DTM, İstatistikler.
Tarımın dış ticaret içindeki yerine beş yıllık süreçler
itibariyle baktığımız zaman ihracat kesimindeki payın düşüklüğü ve buna rağmen
ithalâttaki artış dikkat çekicidir. Bu durum tarım ülkesi bir ülkenin zamanla
nasıl dışa bağımlı olduğunu göstermesi açısından düşündürücüdür.
Tablo 7: Tarımın Dış Ticaret İçindeki Payları (1980-2000)
Yıllar |
Tarımsal
ihracat (%) |
Tarımsal
ithalât (%) |
1980 |
57,4 |
0,64 |
1985 |
21,6 |
3,31 |
1990 |
18,11 |
5,91 |
1995 |
9,86 |
6,84 |
2000 |
7,19 |
3,91 |
Kaynak: DTM, İstatistikler.
Tarımın dış ticaret içindeki payları son yıllarda şu
şekilde bir seyir izlemiştir: 2001’de ihracattaki payı %7,2 olurken bu oran
sırasıyla 2002’de %5,7 ve 2003’te ise %5,4 olmuştur. İthalattaki pay, 2001’de
%3,4 iken 2002’de %3,3 ve 2003’te ise %3,7 olarak gerçekleşmiştir.
4.Tarımsal Kişi Başına Gelir Açısından
Türkiye’de tarımsal gelir diğer sektör gelirlerine göre
oldukça düşüktür. Bu nedenle Türkiye’de izlenen tarımsal gelir politikası,
tarımda çalışanların gelirlerini onlara belli bir yaşam standardı sağlayacak
bir düzeye eriştirmek, tarımdaki kişi başına gelirle, diğer sektörlerdeki kişi
başına gelir arasındaki farkı azaltmak, bu farkın büyümesine engel olmak ve
tarımdaki gelir dağılımını daha dengeli bir hale getirmek amacını taşımaktadır.
Tarımsal gelir yanında toplam ekilebilir alan 1990 yılında 27.9 milyon
hektardır ve hektar başına bu yıla ait çıktı tutarı uluslar arası olarak
hesaplanan dolar bazında 612 dolardır. [33] Türkiye’de tarım sektöründe kişi
başına düşen GSMH, sırasıyla 1980’de 611 dolar, 1990’da 1.007 dolar ve 2000’de
ise 1.400 dolar olarak gerçekleşmiştir. Bu tutar 2001 yılında 980 dolara
düşmüştür. Çünkü 2001 yılında yaşanan ekonomik krizden dolayı genel olarak
GSMH’de büyük düşüş yaşanmıştır. Zira GSMH, 2000 yılında 218.073 milyon dolar
iken 2001’de 147.062 milyon dolara düşmüştür.
IV. TÜRKİYE’DE TARIMSAL
DESTEKLEME POLİTİKALARI
Tarımsal destekleme politikalarının amacı, ülkedeki
üreticilerin ve tüketicilerin fiyatlardaki dalgalanmalara karşı korunması ve
gelir dağılımındaki dengesizliklerin giderilmesidir. İkincil amaçlar olarak
iktisadî büyüme ve gelişmenin hızlandırılmasında ve çevre sorunlarının
giderilmesinde tarımsal boyutun katkısını artırmak sayılabilir. [34]
Yukarıda sıralanan sebepler dolayısıyla bütün dünya
ülkelerinde tarım sektörü çeşitli şekillerde desteklenmektedir. Bu
desteklemelerden bazıları; fiyat yoluyla müdahale alımları, girdi fiyatlarına
korumacılık, düşük faizli kredi sağlanması, teşvik ve prim uygulamaları ile
üretimin desteklenmesidir. Ülkeler, tarımsal üretim yapıları ve
gereksinimlerine göre yukarıda örnekleri verilen destekleme politikalarının
tümünü birlikte ele alabildiği gibi, bunlardan birini veya birkaçını birlikte
uygulayabilmektedir. Türkiye’de tarım sektörü, yukarıda verilen destekleme
politikalarının birçoğu ile, örneğin girdi sübvansiyonları, vergi politikaları,
düşük faizli kredi, dış ticaret rejimi, eğitim ve araştırma çalışmaları,
tarımsal alt yapı yatırımları ve destekleme alımları gibi araçlarla
desteklenmektedir. Türkiye’de toplam tarımsal destekleme içerisinde ürün taban
fiyat desteklemeleri önemli bir yer tutmaktadır. [35]
Tarımsal destekleme, esas itibariyle taban fiyatların
ilan edilmesi ve belirli ürün grupları için farklı KİT ve Tarım Satış
Kooperatifleri Birliklerinin ürün alımlarında bulunması şeklinde
gerçekleşmektedir.[36] Tarımsal destekleme politikalarının belirlenmesi için
1992 yılında Para Kredi ve Koordinasyon Kurulu’na bağlı ve ilgili kuruluşların
temsilcilerinden oluşan bir alt kurul oluşturulmuş ve bu kurulun çalışmaları
sonucunda kısa/uzun vadeli bir dizi tedbir alınarak uygulanmıştır. Bunlardan
bazıları şunlardır: [37]
·
Hububata kademeli fiyat uygulamasına geçilmesi,
·
Hedef ve müdahale fiyatı arasındaki farkın üreticilere
doğrudan ödenmesi,
·
Arz fazlası olan ürünlerde ekim alanları
daraltılması,
·
Girdilerle ilgili sübvansiyonların yeniden
düzenlenmesi,
·
Ürün fiyatlarının belirlenmesinde dünya, yurt içi
borsa, diğer faktör fiyatları ve enflasyon oranının esas alınması,
·
Özel sektörü içine çekmek için ihtisas
borsalarının oluşturulması.
Türkiye 1999 yılında tarım sektörüne 1.127.269.179 milyon
TL (2.728 milyon dolar) kaynak aktarmıştır. Fiyat desteği kapsamında 1995’te 83
trilyon yardım yapılırken bu tutar 2002’de 1.735 trilyon olmuştur. Ülkemizde
tarıma yapılan desteklerin GSMH’ye oranı Tablo 8’de açıkça görülmektedir. 1995
yılında 5.1 milyar dolar olan toplam destek, 2000 yılında 1.4 milyar dolara
gerilemiştir. Ülkemizde tarıma yapılan desteklerin GSMH’ye oranı aşağıda gösterilmiştir.
Tarımsal desteğin GSMH’ye oranı 1995’te %3,0 iken 2001’de 1,2 olmuştur. Tabi bu
düşüşte GSMH oranındaki düşüş de etkili olmuştur diyebiliriz.
Tablo 8: Tarımsal Desteklerin GSMH'ye Oranı
YILLAR |
1995 |
1996 |
1997 |
1998 |
1999 |
2000 |
2001 |
GSMH (MİLYAR TL) CARİ
FİYATLARLA |
7.854.887 |
14.978.067 |
29.393.262 |
53.518.332 |
78.282.967 |
125.596.129 |
179.480.078 |
GSMH (MİLYAR DOLAR) |
171,7 |
183,7 |
193,2 |
204,8 |
186,6 |
200,5 |
146,1 |
TOPLAM DESTEK (MİLYAR DOLAR) |
5,1 |
2,7 |
3,4 |
3,2 |
2,9 |
1,4 |
1,8 |
DESTEĞİN GSMH'YE ORANI (%) |
3,0 |
1,5 |
1,8 |
1,6 |
1,6 |
0,7 |
1,2 |
Kaynak: DPT, TKB, HM, İstatistikler.
V. TÜRKİYE VE AB TARIMININ
KARŞILAŞTIRMASI
Türkiye ve Avrupa (AB) ekonomileri karşılaştırıldığında, tarım
sektörü oldukça farklı önem ve özellikler arz etmektedir. Genel olarak
bakıldığında, Türkiye’nin gayri safi milli hasılası ve ihracattaki payı nispi
olarak azalmasına rağmen, tarım halen önemli bir sektör olma özelliğini
korumaktadır. AB ‘de Ortak Tarım Politikası (OTP) sonucu tarımın önemi
artmıştır. Türkiye’de GSMH içinde tarımın payı yıldan yıla azalarak, 1980’de
%24,2 iken 1990 ‘da %16,8, 1995’te %15,7 oranında gerçekleşmiştir. Bu oranlar
AB’de 2000 yılı itibari ile ortalama olarak %1,9 civarındadır. Almanya’da bu
oran %0,8, Yunanistan’da %7,5 düzeyindedir. [38]
Nüfusun ana sektörlere dağılımı açısından, Türkiye
nüfusunda tarımın payı azalarak 1980’de %56,5 iken 1990’da %41 2000 yılı
itibariyle de %34 olmuştur. AB’nin tarımda istihdam edilen nüfus oranı %5
civarındadır. [39] FAO kaynaklarına göre, AB’de (1993) toplam tarımsal nüfus
17,7 milyon, buna karşılık toplam tarımsal iş gücü 8,2 milyon kişidir ki, bu
durumda toplam tarımsal nüfusun payı %5 civarında olmaktadır. [40] AB içinde
ekonomik olarak aktif nüfusun içindeki tarım nüfusu en fazla olan ülke %20,8
ile Yunanistan, en az olan ülkeler ise 51,7 ile Belçika ve Lüxemburg’tur. [41]
Diğer gelişmiş ülkelerde de bu oran düşüktür. ABD nüfusunun %2,4’ü, Japonya
nüfusunun ise %6,8’i tarımda bulunmaktadır. [42] 15 AB ülkesinde toplam tarım
alanı 135 milyon hektar, toplam 7 milyon işletme bulunuyor. İşletme sayısı 3
bin (Lüxemburg) ile 2,5 milyon (İtalya) arasında değişmekte olup, ortalama
işletme büyüklüğü 174 dekardır. Türkiye’de 28 milyon hektar tarım alanı ve 4
milyon işletme bulunmaktadır. 1980’de 66 dekar olan ortalama işletme büyüklüğü
1991’de 59 dekara düşmüştür. [43]
1. Verimlilik Karşılaştırması
1.1. İş Gücü Verimliliği
Türkiye tarımında iş gücü verimliliği veya işçi başına üretim,
bir artış göstermesine rağmen yeterli düzeyde değildir. Tarımsal iş gücü
verimliliği 1960’d 6.1 iken 1985’te 12,7 olmuştur. Ancak bu seviye gelişmiş
ülkelere göre oldukça düşüktür. [44] Türkiye’de tarımda emek veriminin düşük
olmasının nedeni, tarımsal emek fazlalılığı ve tarımdaki düalist yapıdır.
Toprak verimi ve hayvan başına verim açısından da Türkiye’nin nispî olarak geri
olduğu, ileri teknoloji uygulayan AB ülkeleri ile karşılaştırıldığında ortaya
çıkmaktadır. Türkiye’de tarımda verimlilik, iş gücü verimliliği açısından ele
alınırsa diğer sektörlerdeki verimliliğin biraz altında kalmaktadır. Gelişmiş
ülkelerde verim 20 yılda 3 kat artarken, Türkiye’de sadece 2 kat artmıştır.
[45]
Tablo 9 : Tarımsal İş Gücü Verimliliği ve Hektar Başına Tarımsal Çıktı
(1990)
Ülkeler |
Tarımsal
İş Gücü Verimliliği (1) |
Toplam
Tarımsal Üretim (1000) |
Hektar
Başına Tarımsal Çıktı (2) |
Danimarka İngiltere Almanya Fransa İtalya İspanya Türkiye (1987) Türkiye (1994)* Çin Hindistan Japonya İsrail İrlanda Yunanistan |
131,2 116,3 113,7 101,3 48,0 44,8 12,7 6,3 3,5 0,43 35,4 187,4 193,0 52,19 |
4.289.705. .......... 20.501.648. 30.747.520. 19.630.928. .............. 17.090.656. ........ 160.227.232. 94.240.016. 14.214.345. 14.978.141. 3.554.969. 4.931.727. |
1668.5 ........ 2736.5 1597.4 1624.0 ......... 612.3 ........ 1674.7 557.4 3092.8 3215.6 3769.9 1253.6 |
Kaynaklar:
Turan Güneş; (1987) “Türk
Tarımının Gelişimi ve AT ile Entegrasyonu”, Türk Tarımının AT’ye Entegrasyonu Semineri, s.112.
FAO; (1993), Intercountry Comparisions of Agricultural
Output and Productivitiy, Yayın No: 112, Roma:1993, pp.92-101.
*Bu veri tarafımızdan
hesaplandı.
(1) Toplam Tarımsal
Üretim/Toplam Tarımsal İstihdam.
(2)Toplam Tarımsal Üretim ($)/Toplam
Ekilebilir Alan.
Tablo 9’da görüldüğü gibi, Türkiye’de tarımsal iş gücü
verimliliği, AB ülkelerine göre oldukça düşüktür. Danimarka tarım işçisi 10,
Fransız tarım işçisi 8, İtalya ve İspanya tarım işçisi, Türk tarım işçisinden 4
kat daha fazla üretim yapmaktadır. Türkiye’nin 1987 yılından sonra tarımı ihmal
ettiği de tarımsal iş gücü verimliliğinin düşüklüğünden anlaşılabilir. Nitekim,
1994 yılı için tarımsal iş gücü verimliliği tablodaki kritere göre 6,3 oranında
anlaşılabilir.
1.2. Üretim Verimliliği Karşılaştırması
Tarımsal üretim/verimlilik yönünden karşılaştırıldığında
Türkiye’nin AB’nin çok gerisinde olduğu görülmektedir. Örneğin;
·
Buğday verimi, Türkiye’de 1.900 kg/ha, AB’de 5.700
kg/ha
·
Şeker pancarı verimi Türkiye’de 38.000 kg/ha, AB’de
58.000 kg/ha
·
Tütün verimi Türkiye’de 960 kg/ha, AB’de 2.350
kg/ha’dır. Yani AB’de verimlilik şeker pancarında 1,5, tütünde 2,4, buğdayda 3
kat daha fazladır. [46]
Bir karşılaştırma yapıldığında, Türkiye’nin tarımsal
üretim alanında en geri kaldığı alanın hayvansal verimlilik olduğu
görülmektedir. Gerçekten de, süt veriminde AB’nin %15’ine ancak ulaşılmaktadır.
Et veriminde de durum farklı değildir. Türkiye ’de hayvancılığın gerilemesinin
başlıca nedenleri arasında hayvan varlığının yerli olması yanında, yeterince
hayvan yemi üretilememesi gelmektedir. Tahıllarda verim farkı 2-3 katı
bulabilmektedir. Dünya ortalamasından ise %10-15 daha aşağıdadır. Dünya
ortalamasına en yakın toprak verimini gösteren ürünler, pamuk, tütün, şeker
pancarı gibi sınai hammaddelerdir. Süt ve et gibi hayvansal ürünlerde ise
hayvan başına verim yine dünya ortalamasının altında, ancak ¼ kadarını
bulmaktadır. [47]
İşletme başına düşen hayvan sayısı Türkiye’de 3,9, AB’de
38,7’dir. Yani AB’de Türkiye’den 10 kat daha fazladır. Türkiye’de inek başına
yıllık süt verimi 1.800-2.000 kg, AB’de ise 5.500 kg’dir. AB’de üretilen sütün
%94’ü, Türkiye’de ise %15-20’si sanayiye teslim edilmektedir. [48] AB altı
üyeli iken tahıllar ve hayvancılık ağırlıklı olan üretim yapısı, genişlemelerle
çeşitlenmiştir. Akdeniz ülkelerinin üye olmasıyla da, sebze, meyve ve
turunçgillerde kendine yeterliliği artmıştır. Türkiye ise bir çok bitkisel
ürünü yetiştirebilecek ikime sahiptir. [49] Tablo 10’da Türkiye ve AB’de bazı
ürünlerin verimlilik karşılaştırması görülebilir.
Tablo 10: Tarımsal Üretimde Verimlilik Karşılaştırması
|
Üretim (1000 Ton) |
Verimlilik (kg / ha) |
||||||
Ürün adı |
Türkiye
1992 |
AB
1992 |
Türkiye
1994 |
AB 1993 |
Türkiye
1992 |
AB 1992 |
Türkiye
1994 |
AB 1993 |
Buğday Arpa Mısır Baklagil Pirinç Pamuk Ş.Pancarı** Ayçiçeği Soya Elma |
19.300 6.900 2.225 1.644 129 1.536 15.126 950 95 2100 |
84.792 43.250 29.951 5.207 2.173 273 16.235 3.947 1.231 11.016 |
17.500 7.000 1.850 1.583 120 1.390 13.690 740 63 2.604 |
81.211 42.835 30.279 5.780 1.979 -- 14.644 3.540 691 8.651 |
2.010 2.006 4.238 890 3.000 900 37.784 1.550 2.065 -- |
5.610 3.750 7.820 -- 6.170 877 8.320 1.460 2.800 33.900 |
1.786 2.000 3.814 *959 2.963 1.049 32.825 1.263 2.414 -- |
6.010 4.220 7.990 -- 5.890 -- 7.570 1.080 3.090 26.800 |
Kaynaklar:
DİE; Tarımsal Yapı ve Üretim, 1994b, s.12.
DİE, Türkiye Ekonomisi - İstatistik ve Yorumlar, Yayın No:95-961, 1995,
s.210.
FAO; Country Tables - Basic Data On The Agricultural Sector, Roma,
1994a, p.314.
FAO; Production Yearbook, Roma, 1994b., pp.96-98.
EC; The Agricultural Situation in the European Union - 1994 Report,
Brussels, 1995.
*1993 Yılı Verisi
**AB’de üretim ve verim beyaz
şeker miktarıdır.
Türkiye’nin tarımda gerçekçi bir destekleme politikası ile
tarımsal üretimi ve tarımsal kişi başına geliri artırması gereklidir. Ancak,
son yıllarda tarımsal yatırımlarda belli bir azalış söz konusudur. 7.Plan
döneminde GSMH’nin %5,5 büyümesi varsayımından hareketle hesaplanan sektörel
sabit sermaye yatırımları tablosunda, tarım için düşünülen yatırımlar azdır ve
düşünülen yatırımların değer olarak %40,9’unu kamu ve %59,1’ini özel kesimin
yapması hedefler arasındadır. Tarım sektörünün planlı dönemde yatırımlardan
aldığı pay %15’leri bulmuştur. Ancak son yıllarda bu oran %8’ler civarındadır.
[50] Hatta, bu oran 1994’te %4,9’a kadar düşmüştür. [51] Tablo 11’de Türkiye ve
AB’deki bazı göstergelerin karşılaştırmasına yer verilmiştir. Söz konusu bu
göstergeler aradaki farkların görülmesi ve bu çerçevede analiz edilmesi
açısından oldukça yararlıdır. Tarımın hem Türkiye hem de AB bağlamındaki
göstergeleri bu kesimde AB’nin bizden hayli önde olduğunu göstermesi açısından
da önemlidir.
Tablo 11: Türkiye ve AB’deki Bazı Göstergelerin Karşılaştırılması (2001)
Göstergeler |
Türkiye
|
Avrupa
Birliği |
Toplam Tarım Alanları (1000
Ha) |
27.000 |
134.261 |
Toplam İşletme Sayısı (1000
Adet) |
4.106 |
7.370 |
Ortalama İşletme Büyüklüğü
(Ha) |
5.9 |
17.4 |
Toplam Nüfus (Milyon) |
68 |
377 |
Tarım Nüfusu (Milyon) |
20 |
15.6 |
Tarımda İstihdam (Milyon) |
9.4 |
7.4 |
Toplam İstihdamda Tarımın
Payı (%) |
39 |
5 |
GSMH Tarımın Payı (%) |
14 |
1.9 |
İhracatta Tarımın Payı (%) |
7.83 |
7.5 |
İthalâtta Tarımın Payı (%) |
4.18 |
10.5 |
Kaynak: AB, TKB, İstatistikler.
VI. SONUÇ VE ÖNERİLER
Türkiye, tarımsal yapısında büyük aksaklıklar bulunmasına
rağmen bitkisel ürünler bakımından kendisin yeter durumdadır. Ancak bu durum
hava şartlarına bağlı olarak değişebilmektedir. Bunun yanında modern tarımın
gerektirdiği ve artan nüfusun hayvansal gıda ihtiyacını karşılamak ve
hayvansal-bitkisel ürünlerin paylarında bir artışa ulaşmak önem taşımaktadır.
Bu açıdan baktığımızda Türkiye’nin tarım politikasında reform yapma ihtiyacı
açık bir şekilde ortaya çıkmaktadır.
İşletme büyüklüğü, modern girdi kullanımı ve verimlilik
yönünden zayıf durumda olan Türkiye tarımının standardizasyon ve pazar
organizasyonu yönünden de dezavantajlı olduğu düşünülecek olursa, Türkiye’nin
tarımda çalışan iş gücünü dünya tarımına ve AB tarımcısı ile rekabete davetten
önce, Türk tarımında yapısal düzenlemelere gidilerek yeni teknolojilerin
kullanımını yaygınlaştırmak gereklidir. Bunu, kaliteli üretim yanında,
pazarlama organizasyonları, standartlar ve ambalajlamada gerekli vasıflı iş gücünün
yetiştirilmesi gibi politikalar izleyebilir.
Yapısal düzenleyici önlemler yanında, tarımdaki fazla
nüfusu diğer sektörlerde istihdam etme imkanları araştırılmalıdır. Çiftçilerin
verim artırıcı teknik gelişmelerden faydalanması ve bu teknik gelişmelerin
tanıtılması için çalışmalar yapılmalıdır. Tarımsal faaliyetlerden kaynaklanan
çevre sorunları ve tarımsal faaliyetlerin dışındaki sanayi hizmetlerinin
ekolojiyi dengeyi etkilemesi düşünülerek, yapısal anlamda “organik tarıma”
yönlendirici nitelikte, ülkemize uygun bir tarımsal çerçeve düşünülebilir.
Tarım sektörünün finansmanı, Türk tarım politikasında önemli bir sorun olarak
durmaktadır. Gelinen noktadan baktığımızda, Türk tarımının yerleşmiş finansman
imkanlarına sahip olmadığını görmekteyiz. Oysa söz konusu bu sektör AB’de hem
ortak tarım politikasıyla (OTP) hem de sübvansiyonlarla desteklenmektedir.
Eğitim, AR-GE, vergi ve enerji sübvansiyonu, sosyal sigorta sistemi, pazarlama,
işleme vb. gibi konularda tarımlarına ek destek sağlamaktadırlar. Türkiye’nin
de aynı şekilde tarıma ek destekler sağlaması gereklidir. Ancak, bu uluslar
arası tarımsal ticareti serbestleştirme çabalarına aykırı şekilde olmamalıdır.
Türkiye tarımında gerçekçi bir destekleme politikanın yanı sıra tarıma sağlanan
kaynakların verimliliği artırıcı ve ihtiyaç duyulan şekilde sağlanması,
kaynakların yerinde kullanılıp israf edilmemesi için denetimi gereklidir.
Ayrıca yukarıda sayılan politikaların yanı sıra özellikle
tarımsal gelişme bağlamında şu önlemler alınabilir:
·
Destekleme politikalarımız; AB karşısında
avantajlı olduğumuz ürünlerin AB’nin tür ve kalite tercihlerini de dikkate
alarak üretimini artıracak şekilde yeniden yapılandırılmalıdır. Bu yapılandırma
sürecinde kaliteli ürün üretimi hedefi de gözardı edilmemeli ve özellikle GAP
bölgesinde tarımsal ürünlerin üretim planlamasında bu hususlar dikkate
alınmalıdır.
·
Türkiye, kısa dönemde karşılaştırmalı üstünlüğe
sahip olduğu meyve-sebze,pamuk,tütün vb. ürünlerden başlayarak,aşamalı bir
uyuma yönelmelidir.
·
OTP’de Türkiye’nin avantajlı olduğu ürünler daha
az desteklenmekte ve bazı ürünler de destekleme kapsamında bulunmamaktadır.
Türkiye Katılma Antlaşması’nda bu koşulların iyileştirilmesinde ısrarlı
davranmalıdır.
·
Verimlilik ve rekabet gücünün artırılması için
kırsal ve tarımsal alt yapının ve tarım işletmelerinin yapısının
iyileştirilmesi, etkin teknoloji kullanımı ve tarım ürünlerinin
fiyatlarının-maliyetlerinin AB fiyatlarına yaklaştırılmasına yönelik çalışmalar
yapılmalıdır.
·
Öncelikle OTP’ye uyumda yasal düzenlemeleri
gerçekleştirmek üzere, AB ilişkilerini yürütecek etkin kurumsal alt yapı
oluşturulmalıdır.
·
Pazarlama hizmetlerinin geliştirilmesine özel bir
önem verilmelidir.
·
Kırsal alanda, tarım yanında, alternatif gelir
kaynakları oluşturulmalıdır. Böylece buralarda yaşayanların gelir seviyesi
yükseltilirken tarımda istihdam edilenlerin oranı da azaltılabilecektir.
·
Türk üreticisinin, AB üyesi ülkelerdekine benzer
bir örgütlenmeye gitmesi sağlanmalıdır.
·
Tarım-sanayi entegrasyonu yeterli hale
getirilmelidir.
·
Finansman kaynakları tek bir çerçevede
birleştirilmelidir.
·
AB standartlarında kayıt ve kadastro sistemine
geçilmeli, toprağın miras yoluyla parçalanmasını önlemek amacıyla Miras Hukuku
revize edilmeli, arazi toplulaştırılması yapılmalıdır.
Tüm bu düzenlemeleri yapabildiği ölçüde Türkiye, tarım
sektöründe mevcut sorunların üstesinden gelebilecektir. Ayrıca Ortak Tarım
Politikasına uyumun Türk tarımına olası olumsuz etkilerini ortadan
kaldırabilecektir. Çünkü bu konuda yapılacak her türlü destekleyici ve yapısal
nitelikteki politikaların her şeye rağmen Türk tarımının gelişmesine katkı
sağlayacağı unutulmamalıdır.
* Deniz Özyakışır
Kafkas, İktisat, Yüksek Lisans
Programı
DİPNOT - REFERANS
[1] Ekeman, a.g.k. s.6
[2] Yavuz & Peker, a.g.m. s.1
[3] Yavuz & Peker, a.g.m. ss.4-5
[4] Candan, a.g.k. s.7
[5] Ayyıldız, a.g.m. s.25
[6] DTM, Ekonomik Göstergeler, 2005, s.7
[7] Candan, a.g.k. ss.8-9
[8] Candan, a.g.k. s.11
[9] Candan, a.g.k. s.12
[10] Candan, a.g.k. s.19
[11] Candan, a.g.k. ss.18-19
[12] DTM, Ortak Tarım Politikasının Sonuçları, s.9.
[13] Topçu, a.g.m. s.3. (*Tarık Topçu: Avrupa Topluluğu
Uzmanı)
[14] DTM (*Ayrıntılı bilgi için bakınız: Ortak Tarım
Politikasında Reform Gereği)
[15] Ekeman, s.18
[16] Candan, a.g.k. ss.23-24
[17] Candan, a.g.k s.24
[18] DTM s.14 (*Bu konu Dış Ticaret Müsteşarlığı’nın
resmi internet sitesinde “Yapılan Reformlar” başlığı altında ayrıntılı bir
şekilde ele alınmıştır.)
[19] Talim, a.g.m. s.44
[20] TKB s.12
[21] Hiç, a.g.k ss.27-31
[22] Kuyucuklu, a.g.k. ss.251-252
[23] Eraktan, a.g.m. s.9
[24] Kazgan, a.g.k. s.340
[25] Erkuş, a.g.m. s.11
[26] Tuna, a.g.m. s.74
[27] Yemişçi, a.g.m. s.16
[28] Kazgan, a.g.k. s.256
[29] Tesbi M. a.g.m. s.167
[30] Demir, a.g.m ss.327-328
[31] Yemişçi, a.g.m. ss.51-52
[32] İTO s.8
[33] FAO s.101 (* Daha fazla bilgi edinmek için bakınız: Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü
(FAO) http://www.ada.net.tr/fao)
[34] Günsoy, a.g.m. s.149
[35] DPT s.22
[36] Babacan, a.g.m. ss.57-58
[37] Yükseler, a.g.m. ss.1-4
[38] Dinler, a.g.k. s.332
[39] ECU s.145
[40] FAO ss.314-315
[41] Poyraz, a.g.m. s.212
[42] Gürbüz, a.g.m. s.145
[43] Oral, a.g.m. s.1, BİA Haber Merkezi, 23.07.2002.
[44] Güneş, a.g.m. s.112
[45] Kazgan,a.g.k. ss.290-293
[46] Oral, a.g.m. s.3
[47] Eraktan, a.g.m. s.89
[48] Oral, a.g.k. s.3
[49] Çınar, a.g.m. ss.35-42
[50] Kazgan, a.g.k. s.340 (*METU Studies,1992)
[51] TOBB s.35
KAYNAKLAR
Ayyıldız, T., Tarım
Politikası, Genel Politikalar ve Türkiye’de Durum, Atatürk Üniversitesi,
Ziraat Fakültesi Yay., Erzurum, 1992.
Babacan, Aziz, Dünya’da
ve Türkiye’de Tarımsal Destekleme, DPT Yayını, No: 2433, 1996.
Candan, Armağan, Avrupa
Birliği’nin Ortak Tarım Politikası, İKV Yayını, No:2, 2004.
Çınar, Özer, “Ortak Tarım Politikasının Genel Çizgileri ile
Ortak Tarım Politikasında Reform Eğilimleri ve Ortak Tarım Politikasına Uyum
Sorunu”, Hizmete Özel, Ankara, 1989.
Demir, Osman, “Dünden Bugüne Türkiye’nin Dış Ticareti”, Atatürk Üniversitesi İ.İ.B.F Dergisi,
Cilt 10, Sayı:1-2, 1993.
Dinler, Zeynel, Tarım
Ekonomisi, 2.b., Ekin Kitabevi, Bursa, 1994.
DİE, Tarım
İstatistikleri Özeti, 1992, http://web.bilkent.edu.tr/mirrors/www.die.gov.tr/TURKISH/yayin.html,
Erişim tarihi: 05.01.2005.
DPT, Ekonomik
Göstergeler - 1991-94, Ankara, Mart 1995,
http://ekutup.dpt.gov.tr/ekonomi/gosterge/tr/1950-01,
Erişim tarihi: 30.03.2005.
DTM, Ekonomik ve Sosyal
Göstergeler, Ankara, 2005,
http://www.dtm.gov.tr/ead/DTDERGI/1ekim98/gmrkbrln.htm,
Erişim tarihi: 15.02.2005.
EC, The
Agricultural Situation in the European Union - 1994, Brussels, 1995, http://www.adom.anadolu.edu.tr/Kutuphane.php,
Erişim tarihi: 20.02.2005.
Ekeman, Ebru, 21.Yüzyılın
Eşiğinde Avrupa Birliği’nde Ortak Tarım Politikası, İKV Yayını, No:158,
2000.
Eraktan, Gülcan A., “AT Karşısında Türk Tarımı”, 2000’li Yıllara Doğru Türkiye Tarımı,
TMMOB, Ziraat Mühendisleri Odası, Tarım Haftası 1992 Sempozyumu, Ankara, 1992.
Erkuş, Ahmet, Tarım
Ekonomisi, Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Araştırma ve Geliştirme Vakfı
Yayınları, Yayın No:5, 1995.
Ertürk, Emin, Uluslararası
İktisadi Birleşmeler, Vipaş Yayınları, Bursa, 2002.
FAO, Intercountry
Comparisons of Agricultural Out and Productivity, Australia, 1993, http://www.igeme.org.tr/tur/kutup/kutup4.htm,
Erişim tarihi: 16.03.2005.
FAO, (a), Country
Tables Basic Data On The Agricultural Sector, Roma, 1994, http://www.igeme.org.tr/tur/kutup/kutup4.htm,
Erişim tarihi: 16.03.2005.
FAO, (b), Production
Yearbook, Roma, 1994,
ekutup.dpt.gov.tr/cevre/eylempla/ekincie/havakir2.pdf, Erişim tarihi:
16.03.2005.
Güneş, Turan, “Türk Tarımının Gelişimi ve AT ile
Entegrasyonu”, Türk Tarımının AT’ye
Entegrasyonu Semineri, İzmir, İKV Yayını, No:54, 1987.
Günsoy, Güler&Bülent, “Türkiye’de Tarımsal Destekleme
Politikalarının Etkinsizliği”, Afyon
Kocatepe Üniversitesi İ.İ.B.F Dergisi, Cilt:2, Sayı:2, 2001.
Gürbüz, Mahir, Türkiye
Tarımı - 1993, TMMOB, Ziraat Mühendisleri Odası, Ankara, 1993.
Hiç, Süreyya, Türkiye
Ekonomisi 2, Menteş Kitabevi, İstanbul, 1990.
İTO, Ekonomik
Rapor, İstanbul Ticaret Odası Yayınları, No:1995/4, 1995.
Kazgan, Gülten, “Current Trends and Prospects in Turkish
Agriculture”, METU Studies, Cilt:19,
No:3, 1992.
Kazgan, Gülten, Tarım
ve Gelişme, 4. Baskı, Filiz Kitabevi, İstanbul, 1993.
Kuyucuklu, Nazif, Türkiye
İktisadı, 3. Baskı, Filiz Kitabevi, İstanbul, 1993.
Poyraz, Hüsnü, “Dünya Tarımı, Avrupa Birliği Tarımı,
Türkiye Tarımı ve Politikalar”, Kooperatifçiliğin
Yıllığı 94, Türk Kooperatifçilik Kurumu Yayınları, No:85, Ankara, 1994, http://www.agr.ege.edu.tr/~teder/k8.htm,
Erişim tarihi: 28.04.2005.
Oral, Necdet, 2002, “Türkiye, Tarımda AB ile Rekabet
Edebilir mi?”, BİA Haber Merkezi,
23.07.2002, http://www.bianet.org/diger/makale11805.htm,
Erişim tarihi: 12.02.2005.
Talim, Metin, “Avrupa Topuluğu ve Türk Tarımının Yapısı”,
AT’la Bütünleşme Hareketlerinde Türk
Tarımı Sempozyumu, İzmir Ticaret Borsası 100.Yıl Etkinlikleri, 1991, http://www.zmo.org.tr/yayinlar/kitaplar.php?islem=ayrinti&kodu=52,
Erişim tarihi: 01.04 2005.
Tesbi, M. Ali, “Türk Tarımındaki Gelişmelerin Bir
Değerlendirmesi”, 3. İzmir İktisat
Kongresi, Sektörel Gelişme Stratejileri Paneli, DPT, 1992, http://www.tarim.gen.tr/tesbi/davami.htm,
Erişim tarihi: 13.04.2005.
Tuna, Yusuf, Tarımda
Verimlilik Artışının Ekonomik Sonuçları: Türkiye ile İlgili Bir Değerlendirme,
Milli Prodüktivite Merkezi, Yayın No: 487, Ankara, 1993.
TOBB, Ekonomik
Rapor 1994, Yayın No:299, Ankara, 1995.
Topçu, Tarık, Gündem
2000, TKB, 2003.
TKB, Ekonomik
Göstergeler, 2005, http://www.tarim.gov.tr/arayuz/9/icerik.asp?efl=../uretim/istatistikler/istatistikler.htm&curdir=\uretim\istatistikler&fl=disticaret/disticaret.htm,
Erişim tarihi: 30.04.2005.
Yavuz&Peker, Orhan&Kenan, “Avrupa Topluluğu Ortak
Tarım Politikası, Türkiye Tarımının Avrupa Topluluğu Tarımı ile Mukayesesi ve
Uyumu”, Kooperatifçilik Dergisi,
Sayı:109, 1995.
Yemişçi, Feyyaz ve Diğerleri, “1923-1993 Döneminde
Türkiye Ekonomisine Genel Bakış”, Hazine
ve Dış Ticaret Dergisi, Cumhuriyetin 70.Yılı Özel Sayısı, HDTM, 1993.
Yükseler,
Zafer, “Tarımsal Destekleme Politikaları ve Doğrudan Gelir Desteği Sisteminin
Değerlendirilmesi”, DPT Çalışma
Raporları: 1999-01, Ankara, 1999, http://ekutup.dpt.gov.tr/tarim/yukselez/gelirdes.html,
Erişim tarihi: 01.04.2005.